BÖLÜM BEŞ
Tanrı,
İsa Mesih’te İnsan Oldu
Kutsal Yazılar İsa'nın hem tam olarak insan,
hem de tam olarak Tanrı olduğunu öğretirler.
Pavlus; "Çünkü Tanrılığın tüm doluluğu
bedence Mesih'te bulunuyor" (Koloseliler
2:9) demiştir. İsa, tamamen Tanrı ve insan
olduğundan dolayı, Baba'yla ve Kutsal Ruh'la
eşsiz bir ilişki içerisindedir.
İsa, doğumunda gönüllü olarak Kendisini
Baba'nın yetkisi altına koymayı seçmiştir.
İsa bu şekilde davranmıştır, çünkü Tanrı'nın
planına göre böyle olması gerekiyordu. Pavlus
bunu Filipililer 2:5-8'de şöyle açıklamaktadır:
Mesih İsa'da olan düşünce sizde de olsun.
Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı'ya
eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı.
Ama yüceliğinden soyunarak, kul özünü aldı
ve insan benzeyişinde doğdu. İnsan biçimine
bürünmüş olarak ölüme, çarmıh üzerinde ölüme
bile boyun eğip kendini alçalttı.
İsa'nın
Tanrı'ya eşitliğini bıraktığını belirten
söz, O'nun başlangıçta Tanrı'ya eş olduğunu
gösterir. (Burada kullanılan Grekçe kelime
"eşitlik" anlamına gelen "isos"
kelimesidir. "İsos” geometride eşit
açılı üçgenleri tanımlamak için de kullanılır).
Filipililer'de okumuş olduğumuz ayetler,
İsa'nın iki şekilde varolduğunu öğretir:
Tanrı olarak (a. 6) ve kul özünde olarak
(a. 7), "insan benzeyişinde" varolmuştur.
Pavlus'un, İsa'nın insan benzeyişinde kul
özü almasından bahsetmesi, bunun beklenmeyen
birşey olduğunu vurgular, çünkü Tanrı insan
oldu. İsa Tanrı'ya eşitliği sımsıkı sarılacak
bir hak olarak görmedi. Yer yüzündeki yaşamını,
Babası'nın gücüyle yaşamıştır. Tanrı'nın
Oğlu Baba'ya itaat edip insan oldu ve gönüllü
olarak Tanrı'ya itaatin en üst derecesini
yerine getirdi: Kendisini dünyanın günahları
uğruna kurban etti.
İsa'nın Tanrı'ya itaat etmesi O'nun Baba
ve Kutsal Ruh'la olan eşitliğini bozmaz.
Tanrı'nın Oğlu Babasıyla aynı doğada olmalıdır.
Bu gerçek Yuhanna 5:17, 18'de açıklanmıştır
ve Kutsal Kitap yorumcularından Leon Morris
bu konuda şu yorumu yapar:
İsa, Sept günü Kudüs'te sakat bir adamı
iyileştirmiştir ve bunun sonucu olarak Yahudi
önderler çılgına dönmüştür. Bunun üzerine
İsa'nın savunması şöyle olmuştur: "Babam
halâ çalışmaktadır, ben de çalışıyorum"
(Yuhanna 5:17). Bu söz üzerine çılgına dönen
Yahudiler O'nu öldürmek istediler: "Çünkü
yalnız Sept gününün düzenini bozmakla kalmamış,
Tanrı'nın kendi Babası olduğunu söyleyerek
Kendisini Tanrı'ya eşit kılmıştır"
(a. 18). Burada kullanılan geçmiş zaman,
İsa'nın bunu bir kere değil, sürekli olarak
yapmakta olduğunu belirtir. Bununla beraber,
bu uygulama hedefsiz veya dini kurallara
karşı dikkatsiz değildi. Bu uygulama, İsa'nın
göksel Babasıyla olan ilişkisinden kaynaklanıyordu.
Tanrı'nın Oğlu olduğu için, Sept gününde
istediği gibi hareket etmiştir. Bu nedenle,
Yahudiler İsa'nın davranışında sadece "Sept
gününü tutacaksın" buyruğuna karşı
gelinmesini değil, ayrıca en ciddi hakaretlerden
birisini gözlemlemişlerdir: Kendisini Tanrı'ya
eş koşmak. O'na Galile'de eziyet edilmiş
olmasına şaşmamak gerekir.
İsa, Babası'nın çalışmakta olduğu gibi Kendisinin
de çalıştığını söylemiştir. Babasının kulu
olarak değil, O'na eş olarak çalışmaktadır.
Profesör E.W. Hengstenberg'in de belirtmiş
olduğu gibi:
Tanrı'nın Sept günü gözetmeden, durmaksızın
çalıştığı Yahudilerce bilinmekteydi. Yahudiler,
Tekvin 2:3'teki yedinci günü yaratıcı bir
iş olarak görmektedirler ve her zaman da
öyle görmüştürler. Bu durum sadece birinci
Sept'e aitti. Tanrı'nın daha sonraki işlevleri,
günleri ayırdetmez. Bu nedenle, Mesih'in
Tanrı'ya Baba demesi bağlamından Yahudiler'in
anlayışına göre hakaret sonucu çıkarılmıştır.
İsa burada, Baba nasıl çalışıyorsa Oğul'un
da aynı şekilde çalıştığını vurgulamaktadır.
Seçmiş olduğu kelimeleri kazayla seçmemiştir.
Sept günü çalışmak için değil, dinlenmek
içindi ve İsa Sept gününde hasta birisini
iyileştirmişti. Fakat İsa bununla da yetinmeyip,
Kendisinin eşsiz olan Babayla çalıştığını
söylemiştir. Baba sürekli olarak yaradılışın
devamını sağladığı gibi, İsa da yaradılışın
devamını sağlamaktadır (bkz. Koloseliler
1:16). Yahudiler için bu bir hakaretti.
Yahudiler, İsa'nın Tanrı'ya Baba demekle
ne demek istediğini anlamışlardı. İsa, Yahudiler'in
antlaşma altında söyledikleri "Tanrı
babamızdır" anlamından bahsetmiyordu.
Tanrı'dan Babası olarak bahseden İsa, O'nunla
eşsiz ve doğal bir ilişkiden bahsediyordu.
C.K. Barrett bu konuyu şöyle yorumluyor:
İsa, Tanrı'nın Babası olduğunu ileri sürmüştür.
Tanrı'nın çocuğu olması kavramı İsrail'in
konuşma geleneğine girmemişti bile...ve
İsa'nın Tanrı'yla birlikte çalışmakta olduğu
varsayımı, İsa'nın Tanrı'ya eşit olduğu
anlamına gelir.
İsa, insandan doğarak insan şeklini aldığından
dolayı, Tanrı'yı yeryüzünde tüm doluluğuyla
görebiliriz. İsa Mesih'te, insan olan Tanrı'nın
"biricik yüceliğini" görürüz (Yuhanna
11:14). Fakat diğer ayetlerde şunları okuyoruz:
"Hiç kimse beni görüp yaşayamaz,"
"Hiç kimse hiçbir zaman Tanrı'yı görmüş
değildir," "Hiç kimsenin görmediği
ve göremeyeceği" (Çıkış 33:20; Yuhanna
1:18; 1. Timoteus 6:16; 1. Yuhanna 4:12,
v.b.).
Hiç kimsenin, Tanrı'nın gücünü tümüyle ve
tüm görkemiyle görüp yaşayamayacağı doğrudur.
Meleklerin huzurunda olmak bile inançlı
kişilerde ölüm derecesinde korkuya ve heyecana
neden olmuştur (Daniel 10:5-11).
Yine de, Tanrı "görülmüştür."
Musa Tanrı'yı görmek istediğinde Tanrı "Hiç
kimse Beni görüp yaşayamaz" demiştir.
Fakat Tanrı devam etmiştir...Musa'yı bir
kayanın tepesine çıkarıp elini onun eli
üzerine koymuştur. Bundan sonra O'nun "görkemi"
geçmiştir. Tanrı'nın görkemi geçtikten sonra
Tanrı şöyle demiştir: "Ve elimi kaldıracağım
ve arkamı göreceksin; fakat yüzüm görülmeyecek"
(Çıkış 33:23). Musa Tanrı'yı görmüştür fakat
sadece gücünün yettiği kadar görebilmiştir.
Tanrı'nın "görülmüş" olduğu diğer
durumlar da vardır. Yakup Tanrı'nın fiziksel
görünümü olan bir adamla güreştikten sonra
Kutsal Yazı'ya göre "Tanrı'yla uğraşıp"
O'nu yenmiştir" (Tekvin 32:28, bkz.
Hoşea 12:3-4). Yakup şöyle demiştir: "Allah'ı
yüz yüze gördüm ve canım sağ kaldı"
(Tekvin 32:30). Musa, Harun, Nadab ve Abihu
İsrail'in Tanrısını gördüler (Çıkış 24:9-11).
Şimşon'un babası Manoah "Mutlaka öleceğiz,
çünkü Tanrı'yı gördük" (Hakimler 13:22)
demiştir. Tanrı'yı göksel bir görümde gören
İşaya; "Rabbi gördüm...gözlerim ruhların
Rabbi olan Kralı gördü" (İşaya 6:1-3,
5) demiştir.
Kutsal Yazıların açıkladığına göre, insanlar
Tanrı'nın görkemini ve gücünü tam olarak
görüp yaşayamazlar.
Yine de Tanrı, insanın kapasitesinin O'nu
kavrayabileceği derecede insana "görünmüştür."
Yeni Antlaşma'ya göre, Tanrı zaman ve tarih
içerisinde İsa Mesih'in kişiliğinde görünmüştür.
İsa Mesih, Kendisini görmenin Tanrı'yı görmek
olduğunu söylemiştir (Yuhanna 12:45; 14:5-9).
Koloseliler 1:15'te Mesih'in "görünmez
Tanrı'nın görüntüsü" olduğu yazılmıştır.
İbraniler kitabının yazarı şöyle der; "Oğul
Tanrı'nın yüceliğinin parıltısı ve O'nun
varlığının öz görünümüdür" (İbraniler
1:3). Grekçede "öz ürünüdür" olarak
geçmektedir. Buradaki tanım Koloseliler
1:15'tekinden çok daha güçlüdür. Joseph
H. Thayer'e göre bu kelime bir bal mumuna
veya metale basılmış bir damga olarak kullanılıyordu.
Aynı bağlamda, bu kelime Tanrı'nın Mesih
üzerindeki damgasını göstermek için kullanılmıştır.
Tanrı'nın Mesih'teki esini, Kutsal Üçleme'nin
esininin doluluğunun bir göstergesidir.
İsa Mesih'in gelişinin ilk amacı, gerçeği
göstermekti . Yargılamak ve vermiş olduğunu
talep etmek için tekrar yeryüzüne gelecektir.
C.S.Lewis'in de ifade etmiş olduğu gibi;
Tanrı, neden düşmanın eline geçmiş olan
bu dünyaya kılık değiştirmiş bir şekilde
iniyor ve İblis'in kökünü kazımak için,
bir çeşit gizli bir topluluk başlatıyor?
Neden kuvvetle inip dünyayı fethetmiyor?
Yeterince gücü olmadığından dolayı mı? Mesih
İnanlıları O'nun kuvvetle ineceğini düşünüyor.
Ne zaman olacağını bilmiyoruz. Fakat neden
ertelediğini tahmin edebiliriz. Özgürce
O'nun tarafına katılmamız için bize şans
veriyor. Müttefik kuvvetleri Almanya'ya
ilerleyene kadar bekledikten sonra, bizden
yana olduğunu söyleyen bir Fransız'ı düşünmemişizdir.
Tanrı fethedecek. Tanrı'nın açıkça ve doğrudan
dünyaya karışmasını isteyenlerin, Tanrı
araya girdiğinde Tanrı'nın neler yapabileceğinin
farkında olup olmadıklarını merak ediyorum.
Bu gerçekleştiğinde dünyanın sonu gelmiş
olur. Yaratıcı sahneye çıktığında oyun biter.
Tanrı kesinlikle fethedecektir; fakat O'nun
tarafında olduğunuzu söylemenin ne faydası
var öyleyse, tüm doğal evrenin bir rüya
veya aklınızdan bile geçmemiş başka birşey
gibi, bazılarımız için çok güzel, bazılarımız
için ise berbat olan, hiçbirimizin başka
bir şansının olmayacağı bu dünyanın eriyip
gittiğini görmek neye yarar? İşte o zaman,
Tanrı kılık değiştirmeden ortaya çıkacak.
O kadar görkemli olacak ki, bazıları için
dayanılmaz sevgi ve bazıları için ise dayanılmaz
korku saçacak. İşte o zaman, kendi tarafınızı
tutmakta çok geç kalmış olacaksınız.
Oğul
Olan İsa Mesih
Kutsal Kitap'ta oğul kelimesi, genel ve
mecazi anlamlarda çeşitli şekillerde kullanılmıştır.
Grekçe'de "oğul" anlamına gelen
iki kelime vardır: teknon ve huios. "Teknon"
kelimesi çocuk sahibi olma kökeninden gelir
ve oğul, kız veya çocuk anlamlarına gelir.
Diğer Grekçe kelime olan "Huios"
kelimesi yazınsal olarak da kullanılsa da
"Strong's Exhaustive Concordance"
huios kelimesini şöyle tanımlamaktadır;
" Huios kelimesi geniş anlamda mecazi
akrabalıklar için kullanılır."
İsa
için "Oğul" kelimesi en azından
dört şekilde kullanılır: Meryem Oğlu, Davut
Oğlu, İnsanoğlu, Tanrı Oğlu. Bu dört terim,
İsa'nın Baba'yla ve insanlıkla olan doğal
ilişkisini tanımlar.
“Meryem
Oğlu” İsa'nın insan doğasına göre bir ailesi
vardı ( Meryem..).. Bu bağlamda Nasıralı
İsa fiziksel anlamda bir "oğuldu".
“Davut
Oğlu” Bu bağlamda, "Davut Oğlu (huios)"
mecazi anlamda kullanılır. Çünkü Davud'un
ilk neslinden değildir (bkz. Matta 22:42-45).
Bununla birlikte, bu kullanım İsa'nın Davut'tan
geldiği ve Davud'un mirasçısı olduğu anlamına
da gelebilir.
“İnsanoğlu”"
İnsanoğlu" terimi Yahudiliğe özgüdür
ve ilk olarak Eski Antlaşma'da kullanılmıştır.
İnsan için iki kelime (adam ve nos) kullanılmıştır
ve her ikisi de çoğul anlamlarda kullanılır.
Bireyden bahsedilirken "bir insanoğlu"
diye kullanılır. Örneğin, peygamber Hezekiel'den
doksan kez "insanoğlu" olarak
bahsedilir. Bu kullanım, Daniel 7:13, 14'te
Mesih'ten bahsedilirken de kullanılır.
Yeni
Antlaşma'da "İnsanoğlu" terimi
İbraniler 2:6-8 dışında tamamen İsa için
kullanılmıştır. İbraniler 2:6-8'de kullanılan
"İnsanoğlu" kelimesi tüm insanlığı
ele alır. Eski Antlaşma bu terimi genel
anlamda kullanırken, İsa bu kelimeyi mecazi
ünvan olarak kullanmıştır. Bu terim Matta,
Markos, Luka ve Yuhanna'nın dışında sadece
üç kez kullanılmıştır (Elçilerin İşleri
7:56; Esinleme 1:13; 14:14). Bu terim Matta'da
32 kez, Markos'ta 15 kez, Luka'da 25 kez
ve Yuhanna'da 12 kez geçmektedir. Ve her
durumda da bu terim, İsa'nın Kendisi tarafından
kullanılmıştır (Yuhanna 12:34'te bu ünvanın
ne anlama geldiği başka bir kişi tarafından
sorulmuştur).
Mesih'in
yaşamında her yönüyle bu terimin sık sık
kullanıldığını görüyoruz: Hizmet ederken,
eziyet edilirken ve yüceltilirken kullanılmaktadır.
7 İncil'in ilk dört kitabında İsa, bu ünvana
tam bir anlam kazandırmıştır.
Mesih'in
bu ünvanı kullanması iki düşünce çizgisinde
yer alır. Birincisi, "İnsanoğlu"
teriminin kullanımı tanrısal bir anlamdadır.
Mesih, günahları bağışlama yetkisi olduğunu
(Matta 9:6); Markos 2:10; Luka 5:24) ve
Sept gününün Rabbi olduğunu göstermek için
bu ünvanı kullanır (Matta 12:8; Markos 2:28;
Luka 6:5). Buradaki vurgu Mesih'in yetkisi
üzerindedir. (Mesih'in sadece Tanrı'ya ait
olan yetkiye sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Mesih'in tanrısallığı üzerindeki bu vurgu,
gelecekteki yüceltilişiyle ilgili kullanımında
da görülür).
İkincisi,
"insanoğlu" teriminin kullanımı,
Mesih'e insan anlamı verir. Mesih'in "insanoğlu"
terimini kullanmasının amacı, tanrısallığına
işaret etmek olduğu gibi, insanlığına da
işaret etmektir. Bunu İncil'in ilk dört
kitabında iki şekilde görürüz. Birincisi,
Mesih'in günlük işlerinde kullanılan ünvandır
(Matta 11:19). İkincisi ise, İsa'nın eziyet
görmesinden ve ölümünden bahsedilirken kullanılan
ünvandır (Markos 8:31). İsa'nın insan olduğu
fikri, sonunda öleceğini gösterdiğinden,
Yahudiler'in Mesih'le ilgili böyle bir kavrama
inanmaları çok zordu. Üçüncüsü de; İsa Kendisini
sadece eziyet çekip ölecek olan İnsanoğlu
olarak değil, aynı zamanda görkemle dönecek
olan Kişi olarak tanıtmıştır (Matta 24:30;
Markos 14:62; Luka 17:22; 18:8; 22:69, v.b.).
Sanhedrin'in
ve başkâhin Kayafas'ın önünde yargılanırken,
Kendisini açık bir biçimde Daniel 7:13,
14'te de belirtilmiş olduğu gibi "İnsanoğlu"
olarak tanıtmıştır:
"Gece
rüyetlerinde gördüm, ve işte, insanoğluna
benzer biri göklerin bulutları ile geldi,
ve Günleri eski olana kadar geldi, ve onun
önüne kendisini yaklaştırdılar. Ve bütün
kavmlar, milletler, ve diller ona kulluk
etsinler diye, kendisine saltanat,izzet,
ve krallık verildi. Onun saltanatı geçmeyecek
ebedi bir saltanattır, ve krallığı yıkılmayacak
bir krallıktır."
Kayafas
İsa'ya şöyle sormuştur: " 'Yüce Olan'ın
Oğlu Mesih sen misin?' İsa 'Ben'im' dedi.
'Ve sizler, İnsanoğlu'nun kudretli Olan'ın
sağında oturduğunu ve göğün bulutlarıyla
geldiğini göreceksiniz.' " (Markos
14:61-62). İsa, bu sözleriyle büyük bir
yücelikle yargılamaya ve yeryüzünde hüküm
sürmeye geleceğini belirtmiştir. Kayafasla
olan bu konuşmasında İsa, "İnsanoğlu"
ve "Yüce Olan'ın Oğlu" ünvanlarını
kabul eder (bkz. Yuhanna 3:15-17).
Gleason
Archer, Mesih'in neden insan ve Tanrı doğasına
sahip olduğunu şöyle açıklar:
"Bu,
"İnsanoğlu" kelimesinin ne anlama
geldiği sorusunu ortaya atar. Mesih neden
tanrısal Yüce Kral olarak değil de, yüce
bir insan olarak temsil edilmiştir? Bunun
cevabı, insanın kurtuluşunun vazgeçilmez
parçası olan Mesih'in doğuşunda aranmalıdır.
Adem'den gelen günahlı insanlar, insanların
günahlarını üzerine yüklenen günahsız bir
insan olmadan kurtuluşa erişemezlerdi. Eski
Antlaşma'da Kurtarıcı kelimesi, günahlı
kişiyi satın alan bir akraba anlamına gelen
"go el" kelimesinden gelir. Bu
nedenle, bu kişinin satın aldığı kişiyle
kandaş olması gerekirdi: Gereksinim ne olursa
olsun, kimin gereksinimini karşılarsa karşılasın,
ister onu kölelikten geri satın alsın (Levililer
25:48), isterse satacağı mala fidye yatırmış
olsun (Levililer 25:25), ister çocuksuz
dulla ilgileniyor olsun (Rut 3:13) veya
isterse kan öcü alan olsun (Sayılar 35:19)
mutlaka kandaş bir akraba olması gerekiyordu.
Tanrı
İsrail'e Kendisini fidyeyi ödeyen Kurtarıcı
(go el) olarak tanıtmıştır (Çıkış 6:6; 15:13;
İşaya 43:1; Mezmur 19:14...). Fakat, Tanrı
bakireden doğarak beden almadan önce, Tanrı'nın
Kendisini nasıl İsraillilerin go el'i olarak
tanıtacağı bir gizem konusuydu. Tabii ki
yaradılış yoluyla Tanrı onların Babası sayılıyordu,
fakat go el fiziksel anlamda kandaş bir
ilişki (akraba) gerektiriyordu. İşte bu
yüzden, Tanrı bizden bir kişi olup bizim
suçlarımızın ve günahlarımızın cezasını
çekmekle, bizleri fidyeyle kurtarmıştır.
"Söz, insan olup aramızda yaşadı. Biz
de O'nun yüceliğini Baba'dan gelen, lütuf
ve gerçekle dolu olan biricik Oğul'un yüceliğini
gördük" (Yuhanna 1:14).
Günahlarımız
için fidye ödenmeden Tanrı bizi bağışlayamazdı.
Yoksa Kendi Kutsal yasasına karşı gelinmesine
göz yummuş olurdu. Tanrı, ancak Mesih'te
beden alıp insanlığın günahlarını tatmin
edici bir şekilde ortadan kaldırabilirdi.
Çünkü, insan ırkını sadece gerçek bir insan
temsil edebilirdi. Fakat tanrısal adaletin
yerine gelmesi için, günahın gerektirdiği
sonsuz cehennem cezasını yalnız Tanrı kesin
olarak ortadan kaldırabileceğinden, Kurtarıcı'nın
Tanrı olması gerekiyordu. Sadece Tanrı onları
sonsuz cehenneme göndermek yerine, böyle
haklı bir kurtuluş plânını tasarlayabilir
ve günahları aklayabilirdi (Romalılar 4:5).
İşte, tüm çağlar boyunca inanlılar için
etkili bir kurban olan yetkin İnsan, aynı
zamanda Tanrı'nın Kendisiydi."
Daniel
7:13 göz önüne alındığında, Mesih'in "İnsanoğlu"
terimini kullanımı açıklığa kavuşmaktadır.
Bu ünvan, açık bir şekilde Mesih'e ait bir
ünvandır ve Mesih açıkça Daniel 7:13'teki
kişi olduğunu ileri sürmüştür. Daniel'in
bahsettiği ünvanın Yahudilerce anlaşıldığı
görülüyor. Fakat İsa'nın ileri sürdüğü iki
sav, Yahudi din önderlerince dikkate alınmamıştır.
Birincisi, Yahudiler acı çeken değil, zaferler
kazanan bir Mesih'in geleceğini umuyorlardı.
Bekledikleri Mesih'in ruhsal bir önder değil,
siyasal bir önder olacağını sanıyorlardı.
Fakat İsa, İnsanoğlu'nu acı çeken ve ölmesi
gereken Mesih olarak tanıtmıştır. İkincisi
de, Yahudiler Mesih'in beden almış Tanrı
olacağını düşünmüyorlardı. Geleneksel olarak
Mesihçi olmak önemliydi, fakat Mesih'in
tanrısallığı bambaşka bir kavramdı.
Özet
olarak, İnsanoğlu ünvanı; Mesih'in fidyeyle
satın alan Kurtarıcı, acı çeken insan, gelecek
olan yargıç ve yeryüzüne yüceliğiyle hükmedecek
olan yönetici olduğunu gösterir.
Tanrı’nın
Oğlu
Şimdi
de "Tanrı'nın Oğlu" deyimini ele
alacağız. Bunu nasıl anlamamız gerekiyor?
Kutsal Üçleme’deki ikinci Kişi olan Tanrı
Oğlu İsa Mesih, Tanrı'nın beden alıp yeryüzünde
yaşamış olduğu öğretişinin baş kahramanıdır.
İsa, Kutsal Yazılar'da Tanrı'nın Oğlu olarak
anılır. Baba insan olmamıştır. Kutsal Ruh
insan olmamıştır. Oğul insan olmuştur. Bazıları,
"Oğul" kelimesini sadece bir anneden
ve babadan doğan bir kişiye oğul denilebileceği
yorumunu yapmaktadırlar. Bu kişilerin akıl
yürütmelerine göre, İsa'nın Tanrı olma olasılığının
olmadığı, çünkü İsa'nın Tanrı Oğlu olduğu
söylenir. İsa'nın sadece bir oğul olduğunu
söyleyenler şöyle sorabilir; "Başlangıcı
olmayan bir oğul olduğunu hiç işittiniz
mi?" Bu şekilde akıl yürütmekle "yaratılmış"
olan oğulla, yaratıcı Baba'yı karşılaştırmak
amacındadırlar. Tabii ki bu soru şu şekilde
de sorulabilirdi; "Başlangıcı olmayan
bir Baba olduğunu hiç işittiniz mi?"
"Tanrı'nın Oğlu (Huios)" terimi
daha önce üzerinde durmuş olduğumuz "İnsanoğlu",
"Tanrı'nın Oğlu" terimi de, Mesih'in
tanrısallığını kanıtlayabilir.
İnsanoğlu
= Tam İnsanlık (ve Tanrılık)
----------------------------------------------------------
Tanrı
Oğlu = Tam Tanrılık
W.G.T.Shedd şöyle diyor: "Üçlübirlikteki
ikinci kişiye verilen 'Oğul' ünvanı, özde
var olan ve sonsuz olan bir ilişkiyi gösterir."
9 Shedd'in açıkça söylemek istediği nokta,
Oğul'un da Baba gibi sonsuz olduğudur. Schultz'un
da belirttiği gibi; "Mesih'in oğulluğu
ve Birinci Kişi'nin babalığı, özde ve konumda
birisinin diğerinden aşağı olduğu anlamını
taşımaz." 10
Boettner
ise şu yorumu yapıyor:
Üçlübirlik
öğretişi teolojik bağlamda 'Baba' ve 'Oğul'
terimlerinin 'varlık kaynağı' ve üstünlük
taşıdıklarını gösterir. Aynı zamanda, Semitik
ve doğu düşüncesinde, doğanın benzerliği
ve aynı olması ve varlığın eşitliği fikri,
Baba ve Oğul'un birbirlerine itaatkâr ve
bağımlı olduğunu belirtir. Tabii ki, Kutsal
Yazılardaki sözlerin belli başlılarını belirleyen
Semitik (Yahudiliğe ait) bilinçtir, ve Kutsal
Yazılar'ın Mesih'i 'Tanrı Oğlu' olarak tanımlamaları,
O'nun gerçek Tanrısallığını gösterir. Hiçbir
yaratıkla paylaşılamayacak eşsiz bir ilişkiyi
gösterir. Bir oğul, öz doğasında nasıl Babasına
benziyorsa, yani ne kadar çok insansa, Tanrı'nın
Oğlu Mesih de öz doğasında Babası gibidir,
yani tanrısallık özüne sahiptir." 11
Schultz
şöyle diyor:
Kutsal
Yazılar'da, örneğin meleklere, Adem'e, Hezekiel'e
ve Mesih İnanlıları'na 'Tanrı'nın oğuları'
denilse de, Mesih eşsiz ve özel bir Oğuldur.
Griffith Thomas, 'Tanrı Oğlu' ünvanının
Grekçe kullanımında, tanım edatı bazen her
iki kelimeden önce, bazen de hiç kullanılmadığını
belirtir. Bu şekillerden Tanrı anlamına
gelen birincisi, Yeni Antlaşma'da Mesih'i
tanımlamak için 25 kere kullanılır. Bu ünvandan
dolayı, Yahudiler İsa'nın ne demek istediğini
anlamış ve O'nu hakaretle suçlamışlardır
(Matta 26:63; Luka 22:70; Yuhanna 19:7).
Mesihlik iddiası değil, tanrısallık iddiasında
bulunuyordu. Rab Kendi oğulluğunu, başkalarının
oğulluklarıyla sınıflandırmamıştır. Tersine,
her iki kavram arasına bir mesafe koymuştur
(Yuhanna 20:17). Mesih'in öğrencileri, Tanrı
Oğlu olan Mesih'in sonsuzluklar Tanrısı
olduğunu anlamışlardı. 12
Bu
ünvanın kullanımı, Tanrı'nın beden alıp
aramızda yaşamış olduğu gerçeğini kanıtlar.
İnsanoğlu terimi, Mesih'in insan olduğu
anlamına geliyorsa, Tanrı Oğlu terimi de,
Mesih'in Tanrı olduğu anlamına gelir.
Sonraki
Sayfa (İlk Çağ inanlılar Topluluğunun Tanıklığı)
|