TANRI’DAN
KAÇIŞ VE SAKLANMA GAYRETİ
Derken, günün
serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı’nın
sesini duydular. O’ndan kaçıp ağaçların
arasına gizlendiler (Yaratılılış 3:8).
Tanrı birçok kişiye değişik
armağanlar verirken bu armaganı bazılarımıza
güzel bir ses olarak vermiştir, Özellikle
güzel ilahi okuyan kardeşlerin bizlerle
olması, o ilahiyi okurken ve o ilahide
Rabbi överken dahada coşkulu ve yürekten
okumamıza sebep olur, Maalesef biz Türklerin
çogunda bu armağan yok, ama onun yerine
Tanrı bizlerede güzel bir kulak vermiştir,
eğer onu vermeseydi, bu güzel sesin ne
önemi olabilirdiki?
Evet Çoğumuz insan sesinin
güzelliğinden bahsederiz, ya insanı yaratan
Tanrı’nın sesinin ne kadar muhteşem bir
ses olabileceğini düşündük mü acaba? her
şeyi bu kadar mükemmel yaratan Tanrı’nın
sesi nasıldır acaba? Adem ve Havva ne
sanslilardi kimbilir, Çünkü Tanrıyla hep
beraberdiler, onunla hep konusuyorlardı
ve o muhtesem olanın, muhtesem sesini
işitiyorlardı,
Fakat bu okudugumuz ayette
bir problem var, onlar bu kadar muhtesem
olanın, yine muhtesem sesini duyduklarında,
Efendim Tanrımmmmm, Buradayız Tanrımmm
diyeceklerine gidip gizleniyorlar saklanıyorlar,
neden? Evet simdi hepinizinde söylediği
gibi ve en az yüzlerce vaazda işittiğiniz
gibi, ve Tanrının sözünü bize söylediği
gibi onlar Günah işlemişlerdi, ve bu günah
onları bir korkuya sebep olmuştu, Biraz
düşünelim şimdi, acaba seste bir farklılıkmı
olmuştu sizce? Yani ses çirkinleşmiş olabilirmiydi?
Bence hayır Çünkü Tanrının kendisi her
zaman ve her koşulda mükemmeldir, onda
çirkinlik ve kötülük asla olamaz ama Adem
ve Havanın işlemiş olduğu günah o mükemmel
Tanrı’nın günaha karşı kızgın ve tahammül
edemez olmasının etkisi ile Adem ve Havaya
seslnemiştir ve Adem ve Havvayıda korkutan
Tanrının güzel sesini değiştirmiş olması
değil günahtan dolayı Tanrının yargısının
üzerlerine gelecek olmasını bildiklerindendir.
Bu ayet birçok insan
için korkuyu ve uzaklaşmayı öğretsede
benim için bu ayet Huzuru ve birlikteliği
öğretir, Tanrı nerede “ Bahçede, adem
ve havanın olduğu yerde geziyor,” Ne zaman
geziyor Günün serinliğinde diyor, Yani
en güzel yerde ve en güzel zamanda, sanrım
bir insana cenneti anlatabilmenin, günaha
düşmezden önceki huzuru anlatmanın en
güzel yolu, öğlenin sıcağında demiyor,
Gecenin karanlığı demiyor, günün serinliğinde
diyor Yani Kutsal kitap Tanrının lütfunu
ve huzurunu göstermek için özellikle bu
sözlerle yazılmıştır, Ve Tanrı ne yapıyor
adem ve havayı korkutmak için ansızın
gelmiyor, birden bire karşılarına çıkmıyor,
Geldiğini sesi ile haber vererek yavaş
yavaş, yürüyerek geldi Tanrı. Dikkat ederseniz
ne Tanrı’nın sesi, ne de gelişi esas korkutucu
olan değildi. Onlar için esas korkutucu
olan günah işlemiş olmaları ve günahın
hemen yargı doğurduğu gerçeğiydi.
Evet Adem ve havayı anlıyorum
şimdi, çünkü onlar daha Mesihten haberleri
yoktu, yoktuki hemen çarmıhın altına gitsin
ve Göksel baba evet biz senin emrettiğin
gibi yasamadik, lutfen bizi Biricik olgun
isa mesihin adıyla desinler ve dogal olarak
korktular, saklandılar, çünkü af dilemeyi
bilemiyorlardı, Ama Tanrı onların bu eksigini
kalıcı bir kusur saymadı kendi eliyle
bir kurban kesip deriden bir giysi yapıp
onları bir nevi affetti,
Bugün birçok insanda
Tanrıdan uzak ve gizli yaşamak istemektedirler,
acaba neden? Çünkü hayatlarının Tanrının
isteğine uygun olarak yaşamadıklarını
bildikleri için, Tanrı kelimesini duymaya
tahammulleri yok, “BENİM İŞİM OLMAZ TANRINIZLA”
demektedirleri bir nevi binlerce yıl önce
atamız adem gibi saklanmayı tercih ediyorlar,
Çünkü eğer Tanrıyla yüzleşseler Tanrı
onlara söyleyecek Sen bu günahları yaptın
diye, ama şimdilik saklanmak daha iyi
diyorlar, ama adem ve Havva saklanabildilermi?
Tanrının gözünden bir şey kaçarmı? Tanrının
elinden kurtulabilirlermi? Hayır, işte
o zaman bizde sizlerle birlikte Tanrının
bu sözlerinden birkaç örnekle, Kaçmaya
çalışanların durumlarına bakacağız ve
gerçekten Tanrıdan kaçmak bize ne getiyoror
ve kaçmak bize ne kazandırır veya kaybettirir
buna bakıp hayatımıza yeni bir yön vermeye
çalışacağız.
Üç nedenden ötürü Tanrı’dan
kaçmaya çalışmak ve saklanmak aslında
akılsızlıktır.
1.Tanrı’dan kaçabilmek ve O’ndan saklanmak imkansızdır:
Davut bunu çok güzel
ifade etmektedir: Nereye kaçabilirim huzurundan?
Göklere çıksam, oradasın, ölüler diyarına
yatak sersem, yine oradasın. Seherin kanatlarını
alıp uçsam, denizini ötesine konsam, orada
bile elin yol gösterir bana, sağ elin
tutar beni. Desem ki; “karanlık beni kaplasın,
çevremdeki aydınlık geceye dönsün.” Karanlık
bile karanlık sayılmaz senin için, gece,
gündüz gibi ışıldar,karanlıkla aydınlık
birdir senin için (Mezmur 139:7-12).
Tanrı’dan neden kaçamayız?
Doğasından ötürü. Çünkü Tanrı sınırsız
ve zamanın üstünde, zamana sahip ve her
şeye kadir olandır. Peki şimdi diyelim
olsun Orhan sen bize örnek ver belki ondan
kaçan olmuştur, bizi ikna et diye, Bakalım
kaçabilen olmuşmu?
Yunus
Yunusu hepimiz biliyoruz
değimli? Özlelikle eski inancımızdada
var olduğu için, hepimiz hayatını derin
derin biliyoruz, ve o Yunus bunu bir kez
denemişti. Tanrı Yunus’a bir emir verdi.
Nineveye gitmesini ve halka Tanrı kurtarışını
vaaz etmesini istedi ama o kişiler İsrailli
olmadığı için Yunus bunu yapmak istemedi.
Asur’un başkenti olan Nineve halkı Yunus’un
halkının düşmanlarıydı.
Bu nedenle Yunus bu emre
yürekten itaatsizlik ediyordu. Tanrı’nın
“lütfeden, acıyan, tez öfkelenmeyen,
sevgisi engin, cezalandırmaktan vazgeçen
bir Tanrı” olduğunu biliyordu. Ve
kendi vaazıyla düşmanlarının cehennemden
kurtulmalarını istemiyordu. Bu nedenle
kaçmaya karar vermişti. Gerçekten de Tanrı’dan
kaçmak için bir gemiye binip tam ters
istikamete gitmeye kalkmıştı. Yunus
elbette inanan bir Yahudi olarak ve üstüne
üstlük bir peygamber olarak Kutsal Yazıları
biliyordu. O zaman onu böyle bir bilgiye
rağmen Tanrı önünden kaçmaya iten şey
neydi? Elbette içindeki günahtı. Yani
Tanrı’ya itaatsizlik, insan kardeşinden
nefret, Tanrı’nın iradesine saygı göstermemek
ve daha niceleri; işte Tanrı’dan kaçışının
nedeni bu günahtı.
Fakat Tanrı’nın böylesi
bir itaatsizliğe üç yolla cevap verdiğini
görüyoruz;
a)Tanrı büyük bir fırtına gönderdi; deneyimli
denizcilerin bile korkacağı türden bir
fırtına gönderdi. Ve Tanrı denizcilerin
korkusunu Yunus’u Kendi emri altına getirmek
için, tövbe etmelerini sağlamak için kullandı.
Tanrı’dan kaçma
durumunda sakin suların dalgaya ve sakin
havanın fırtınaya dönüştüğünü görüyoruz.
Tanrı’ya ait olan kişinin Tanrı itaatine
geri döndürülmesi için. Ve denizciler
sorar ne yapmalıyız der? Ne yapalımda
bu deniz tekrar durulsun der, Yunus o
zaman şöyle der.
Yunus 1:12 Yunus, «Beni kaldırıp denize
atın» diye yanıtladı, «O zaman sular durulur.
Çünkü biliyorum, bu şiddetli fırtınaya
benim yüzümden yakalandınız.»
evet
sizlerde hayatlarınızda bazen başınıza
gelen felaketler, acılar ve üzüntülerin
acaba Tanrının emrine göre yaşamadığınız,
acaba Tanrıdan kaçtığınız, Onun o güzel
hoş sesini duyduğunuz halde duymak istemediğiniz
için olabilirmi? Dikkatinizi bu konuda
tutarak devam edin lütfen vaazı dinlemeye.
b)Tanrı büyük bir balık gönderdi; Yunus az
önce beni denize atın demişti, yani anlamıştı
Tanrıdan kaçamayacağını, ve denize atılır
yunus ve Tanrı yapmayı istediği işi yaptırabilmek
için bir Balık sağlar ve istenilen yere
ulaştırılması için bir araç sağlanmıştı.
Ve Tanrının isteğini yerine getirir,
Sonra Kutsal Kitap’ın
sonunda bir bölüm karşımıza çıkar, Yunus’a
gölgelik yapan bir keneotu vardır ve bu
keneotu bir bitki kurdunca kemirilmeye
başlanır, Çünkü Tanrı bu basit ve sıradan
olay aracılığı ile Yunus’a bir ders vermek
istiyordu, bu ders ne olabilir sizce?
Evet Az önce söylediğimiz
gibi Tanrı her zaman heryerde, ama aynı
zamanda Tanrı her şeyin hakimi ve bizi
kendi yollarına çekmek Bir Otu ve bir
bitki kurdunu kullanıyor, Ve az öncede
yunusu istediği yere getirmek için bir
balinayı kullandı o zaman bu bize öğretmeliki
bütün her şeyin idaresinin elinde olduğunun
en güzel göstergesidir. Kısacası itaatsiz
olan evladını kendisine geri getirmek
için Tanrı istemine uygun her şeyi kullanabilir.
Peki sizin hayatınızdada
sizi Tanrıya yönlendirmeye çalışan bazı
olaylar olmuyormu? Bazen günah işleyeceğiniz
zaman içinizden “Aslında bu günah bunu
biliyorsun diye bir ses duymuyormusunuz?”
veya böyle dünyasal olaylarla karşı karşıya
gelmiyormusunuz? Acaba Tanrıya tamamen
dönmemiz icin açıkca bir fırtınaya düşmeniz
ve bir balığın karnında hapis kalmanızmı
gerekiyor? Bence evet ama Tanrı bekliyor,
sabrediyor, Çünkü İsa Mesih göklerde bize
başkahinlik ve aracılık ediyor,!! Ama
onun sabrını ve lütfunu fazla denemeden,
fırtınaya yakalanıp denize atılmadan Tanrıya
dönemiz gerekli degilmi?
c)Tanrı büyük bir kenti kurtardı: Yunus
her ne kadar da itaatsizlik etse de, her
ne kadar kaçmaya çalışsa da gördüğümüz
gibi Tanrı yine de isteminde ne varsa
onu yerine getirdi.
Ve yunusa şu güzel sözü
hatırlattı, Ey Yunus dedi, (Yunus
4:5-11 oku)
2.Tanrı’dan kaçmak ve saklanmaya çalışmak perişanlıktır
Tanrı’dan kaçmaya ve
saklanmaya kalkışmanın mümkün olmadığını
ve çünkü bunun tek kelimeyle imkansız
olduğunu söyledik. İkinci neden ise kaçma
ve saklanmanın getireceği durumun kötülüğüdür.
Perişan bir durumun ortaya çıkmasının
kaçınılmaz olmasıdır.
Her
nimet, her mükemmel armağan yukarıdan,
kendisinde değişkenlik ya da döneklik
gölgesi olmayan Işıklar Babası’ndan gelir
(Yakup 1:17)demek ki, Tanrı’dan
kaçar ve saklanırsak nimetler ve mükemmel
armağanlardan mahrum kalma başlayacak
ve bu durum gittikçe artacaktır.
Eğer ilahi nimetler ve
mükemmel armağanların üzerimizden gitmesini
istemiyorsak bu durumda Tanrı’dan kaçma
gibi bir alternatifimizin olacağını da
düşünemeyiz.
Yani sadece günahın yargısından
kaçışın mümkün olmadığı gibi, aynı zamanda
kaçışın getireceği perişanlıkta bize Tanrı’dan
kaçmanın mümkün olamayacağını göstermektedir.
Burada “Kaybolan Oğul”
meselini hatırlamakta büyük fayda vardır.
Bundan
birkaç gün sonra küçük oğul her şeyini
toplayıp uzak bir ülkeye gitti. Orada
sefahat içinde bir yaşam sürerek varını
yoğunu çarçur etti (Luka 15:13).
Babasından miras payını alıp kaçıp giden
ve kafasına göre her şeyini çarçur eden
bir evlat görüyoruz bu tabloda. Bir müddet
mutlu, zengin yaşadığını da görüyoruz
bu kişinin. Ama günah ve sonuçları ve
günahın yargı ve aynı zamanda günahın
getirdiği perişanlığın da bu küçük oğulun
hiç yakasını bırakmadığını da okuyoruz.
Daha sonra bu kişinin
domuzların yediği keçi boynuzlarıyla karnını doyurmaya can
atan(16) bir kişi
olduğunu görüyoruz. Sonra küçük oğul perişan
durumunda evini ve orada sahip olduğu
nimetleri hatırlamaktadır. Burada tabi
üzerinde durduğumuz konu Tanrı’dan kaçmanın
aslında imkansızlığında perişanlığında
ne denli büyük rol oynadığı gerçeğidir.
Acaba Şimdi sizlerde
Tanrıdan kaçan insanlarsanız, ve Babanızın
mallarından mirasınızı peşin olarak almış
ve bunu har vurup harman savuruyorsanız
ve her geçen gün o zenginliğiniz azalıyor
ve yakında acaba Babanızdan uzak yaşadığınız
için keçi boynuzları ile beslenecek olsanız
ne yapardınız?
Bence yapılması gereken
tek şey o miras tamamen bitmeden, yiyecek
bir şey kalmayana kadar beklemektense
bugün hemen Tanrıya tekrar dönüp, parmağımıza
takmaya hazır olan o yüzüğü takmak zorunda
değimliyiz? Üzerimize yeni kaftani tekrar
geçirmek zorunda değimliyiz, Unutmayın
her şey geçicidir kardeşim, Tüm peygamberler
öldü gitti, Tüm Krallar öldü gitti, ve
hepimiz yaptığımız işlerin karşılığını
mutlaka bir gün alacağız. (2.Korint 5:10)
ne diyeceksiniz o zaman Mesih’!e?
3. Kaçıp saklanılsa bile karşılıksız sevginin sürekliliği
Tanrı’dan kaçıp saklanmanın
akılsızlıkla eş değer olmasının üçüncü
nedeni ise çağıran, aklayan, kurtaran,
kutsayan ve yücelten Tanrı’nın kendi seçtiği
kişiye olan sevgisinin karşılıksız olması
ve sürekli olması gerçeğidir.
Bu konuya ilişkin en
güzel örnek Hoşeya ve karısı Gomerdir.
Rab Hoşea aracılığıyla konuşmaya
başladığında on şöyle dedi: “Git, kötü
bir kadınla evlen, ondan zina çocukların
olsun. Çünkü ülke halkı benden ayrılarak
adice zina ediyor”(Hoşea 1:2).
Hoşea bu emir doğrultusunda hareket etti.
Ve evlendikten sonra Gomer Hoşea’yı aldatmaya
başladı.
Oynaşlarımın
ardından gideceğim dedi, ekmeğimi, suyumu,
yapağımı, ketenimi, zeytinyağımı, içkimi
onlar veriyor (2:5).
Ne yazık ki, bu kadın
Hoşea’nın belki fakir görünen ama inanılmaz
sadakatini, aşkını bir türlü dünya zenginliklerinden
ötürü göremiyordu. Zaten Tanrı’nın bu
olayda İsrail’e öğretmek ve göstermek
istediği de buydu. Onların başka Tanrılarla
yaptıkları düşüp kalkmaları. Tanrı,
“bana sadık olmasanız bile, içim kan ağlasa
da sizi döndürebilmek için her şeyi yapacağım
çünkü sizi kendi halkım olarak seçtiklerimi
seviyorum” diyordu.
Hoşea’nın karısı günahla
bir müddet zenginliği tattı ama günahın
yargıdan kaçışı imkansız kılması ve perişanlığı
beraberinde getirmesi Gomer’in sonunda
sefil bir biçimde sokağa düşmesi ile noktalandı.
Aslında biz burada kendi
mantığımızla Tanrı’nın “ Benden
uzaklaşır mısın? Şimdi üzgün müsün? Umarım
aklın başına gelmiştir” tarzında
düşündüğünü düşünürüz. Ama bu bizim mantığımızdır.
O’nun karşılıksız sevgisi her durumda
bizi belli şartlarla kendisine geri döndürürken
bile süren bir sevgidir. Bizim düşünme
yollarımızdan farklı düşünen sevgi, adalet
ve yargıyı üzerinde bulunduran sınırsızlığın
sahibi Tanrı bizleri öylesine kucaklar.
Bakın sanki Tanrı Hoşeya’ya
şöyle sesleniyor: Hoşeya biliyor musun
karın kentin en yoksul kesiminde ve tamamen
bakımsız bir durumda yaşıyor?
Hoşeya: “Evet” “biliyorum”
diyor.
Tanrı: “O zaman git ihtiyaçlarını
karşıla, ben benden kaçan sevdiklerime
böyle yaparım”
Hoşeya için çok ama çok
zorda olsa Hoşeya böyle yaptı, yiyecek
ve giyecekler alarak oraya o eve ulaştı:
“Sen Diblaim kızı Gomer’le
yaşayan adam mısın?”
“Bundan sana ne”
“Ben Hoşeya, onun kocasıyım”
“Sorun çıkarmaya mı geldin”
“Sorun çıkarmaya değil,
ama ona bakmaya gücün olmadığını biliyorum.
Bütün bunları sadece onu sevdiğim için
getirdim. Bunları al bir şeyi eksik kalmasın”.
Adam Hoşeya’nın herhalde
aklını yitirmiş olduğunu falan düşünerek
torbaları alır ve kendi alış veriş yapmış
gibi içeri girerek torbaları Gomer’e verir
ve doğal olarak Gomer yine kendisini yasa
dışı ilişkisinin kollarına atar.
Hoşeya 2:8’de aslında
Ama kendisine tahıl, yeni şarap, zeytinyağı verenin, Baal
için harcadığı altınla gümüşü bol bol
sağlayanın Ben olduğumu bilmedi diyerek
Tanrı bu örnekte Gomer’in yaptığının İsrail’in
yaptığı ile aynı şey olduğunu göstermektedir.
Bu anlaşılmaz bir sevginin
insani olmayan bir sevginin muhteşem örneğidir.
Sonunda Gomer esir düşer
ve ne olur??? “Hoşeya para karşılığı Gomer’i
satın alır.”” Yani Baba’nın bizi Mesih
İsa’nın kanını bedel olarak ödemek kaydı
ile satın aldığı gibi, bizi günahın, perişanlığın,
ruhsal olarak her tür kötüye olan kölelikten
bedel ödeyerek kurtarır. Bu nasıl bir
sevgidir.
Hoşea 2:8’i tekrar okuyun
kardeşlerim, Ve o anki Tanrının durumunu
düşünün, Tanrı her şeyi kendisi saglıyor,
onu her ne yaparsa yapsın seviyor, hatta
o kadar yaramazlık yaparken bile ona bir
şeyler gönderiyor, ve Gomer bunları yinede
Put olan Baal’ın yaptıgını düşünüyor,
Olsun diyor Tanrı, Olsun yeterki sen mutlu
ol ve sana bir şey olmasın diyor ve o
ne kadar zina yapsada benim İsraillilerde
öyle yapıyor çünkü, yinede ben nasıl israili
seviyorsam sende eşlin Gomeri öyle sev
git onu kurtar diyor, ve bende gidip halkımı
kurtaracağım diyor, Benim halkım Pazar
günü kiliseden çıktıktan sonra beni unutsalar,
Benim halkım Pazar günü kiliseden çıkınca
başka putlarla zina etselerde ben onları
seviyorum bak onlara oğlumu göndereğim
dedi, göndereceğimki onlar kurtulsun ve
benim olgum canını versin dedi, ve buna
tüm inananlarda kurtulsun dedi.
Kısacası Tanrı’dan saklanmamız
ve kaçabilmemiz mümkün değildir. Çünkü
O’nun akıl almaz sevgisi biz kaçarken
de ensemizdedir, yanımızdadır, ihtiyaçlarımızdadır,
hayatımızdadır.
Tanrı Adem ve Havva’yı
da günahlarına rağmen, O’ndan kaçıp saklanmalarına
rağmen çok seviyordu. Yalnız iyiliği öğrendikleri
Rablerinden başkasını dinlememeleri, isyan
etmemeleri gerekiyordu. Ama düştüler,
günaha girdiler ardından suçlama, utanma
ve korku onları sardı. Tanrı elbetteki
bunun farkında olarak her zamanki gibi
yine o ince, güzel sesiyle ama günahın
sonuçlarını daha önce duyurduğu için onlara
yargıyı hatırlatan sesiyle seslendi ama
onlar daha bu sesi duymadan önce zaten
suç, utanma ve korku içine girmişlerdi
bile ve Tanrı’dan kaçmanın imkansızlığını,
kaçma durumunun getireceği perişanlığı
ve üstüne üstlük Tanrı’nın sevgisinin
farkında oldukları halde günahın getirdiği
o kötü son nedeniyle hepsini unutup kaçtılar
ve saklandılar.
Eğer kaçıyorsanız, durun
kesinlikle durun Tanrı’nın Mesih İsa’da
sağladığı o muhteşem kurtarışı bize bildiren,
o sevecen, ince, nazik sesine doğru koşun.
O merhametlilerin en merhametlisi, bağışlayanların
en bağışlayanıdır. Zaten O’ndan kaçmak
ve hele hele saklanmak hiç mi hiç mümkün
değilken kaçmaya kalkmaz zaten boşa kürek
çekmekten başka bir şey değildir. Gelin
hemen O’na Baba,Oğul ve Kutsal Ruh’ta
tek Olana kollarınızı açarak Ruh’unun
teşvikinde Mesih İsa’nın kanının kurtarıcılığında
koşun ve sonsuz hayata, sonsuzluk bahçesinde
O’nunla birlikte olmaya kavuşun
Dua edelim.
Yerin ve Göğün
yaratanı Herşeye gücü yeten Baba, Sana
herşey için teşekkür ediyoruz, Çünkü sen
bizim zayıflıklarımızı bildiğin için,
Çünkü sen herzaman bizimle birlikte olduğun
için, Çünkü sen devamlı sana ihanet edip,
Yapma dediklerini yaptığımız halde bizleri
Oğlun Mesih İsa'da affettiğin için, Rab
sana dönmek istiyoruz, hayatımız çok hızlı
akıp geçiyor, öldüğümüzde senin yüzüne
bakabilecek, öldüğümüzde İyi ve Sadık
kölem gelmiş dedirtecek çocukların olmak
istiyoruz, Lütfen sen içimizdeki Ruhu7n
sesini dinleyip, o sesten kaçmak yerine
o sese göre yaşabilecek çocukların olmak
istiyoruz, Lütfen isyanlarımızı Anımsama
ve o kutsal Yüzünü bizden esirgeme. Mesih
İsa'nin Adıyla Amin