Zekeriyanın
ilahisi (Benediktus)’da Kutsal Ruh’un
esini ile şu sözleri duyuyoruz: Nitekim
bizi düşmanlarımızın elinden kurtaracağına
ve ömürümüz boyunca kendi önünde kutsallık
ve doğruluk içinde, korkusuzca kendisine
tapınmamızı sağlayacağına dair atamız
İbrahim’e ant içerek söz vermişti (Luka
1:73-75). Kısacası Tanrı başlangıçtan
beri söylediğini yerine getiriyordu. Tanrı
başından beri yaşamını paylaşacağı bir
halk yaratmaktı. Tanrı bu nedenle İbrahim’e
geldi. Tanrı’nın ilişkisi antlaşma oldu.
Antlaşma karşılıklı kontrat değildir.
Ölümüne iki tarafı birbirine bağlayan
adanmışlıktır. İlişkileri bağlar. Tanrı’nın
sorumluluğu antlaşmasını yerine getirmek,
Mesih’i dünyaya getirerek halkını kurtarmaktı.
“Ama o günlerden sonra İsrail halkıyla
yapacağım antlaşma şudur” diyor RAB, “Yasamı
içlerine yerleştirecek, yüreklerine yazacağım,
Ben onların Tanrısı olacağım, Onlar da
benim halkım olacak”(Yeremya 31:33).
Noel Tanrı’nın halkı ile yaptığı antlaşmasının
yerine gelmesidir: Aslında Noel’de olan
Zekeriya’nın anladığının olmasıdır. Yani
Tanrı halkını kurtarmak için gelmiştir,
kurtuluş borusunu öttürmüş ve İbrahim’le
yaptığı antlaşmasını yerine getirmiştir.
Antlaşmada çok şaşırtıcı önemli noktalar
vardır. Bu noktaları Antlaşma Noel ilişkisinin
anlamlandırdığı noktalar olarak şöyle
sıralayabiliriz;
a)Tanrı ilişki tanrısıdır. Bazen Tanrı
Tanrı’dır, bize ne gereksinimi var ki
deriz. Ama Tanrı görkeminin yüceltilmesi
için, kendi istemi ile ilişki için bizleri
yaratmıştır. Biz O’na yaklaştıkça o mükemmel
Olana baktıkça O’na daha çok benzediğimize
göre bu ilişki bizim için çok önemlidir.
Biz O’na benzedikçe başka insanlara da
daha fazla gereksinim duyarız. Bir baba
çocuklarına nasıl sevecen davranırsa,
RAB de kendisinden korkanlara öyle sevecen
davranır. Çünkü mayamızı bilir, toprak
olduğumuzu anımsar (Mezmur 103:13-14).
Eğer Tanrı ile ilişki bize bağlı olsaydı
hiç ilişki olmayacaktı. Çünkü biz günahlı
ve sadık değiliz. Tanrı’dan kaçıp saklanıyoruz.
O kendisi bizimle ilişki için kendisini
açtı. Bu nedenle tekrar ve tekrar bizim
Tanrımız olmak istediğini ve bizim O’na
halk olmamızı arzuladığını söyleyip duruyor.
Fakat buna karşın insanlarının kendisine
yüz çevirmelerinin hiç ardı arkası kesilmemiştir.
Ey Yeruşalim! Peygamberleri öldüren, kendisine
gönderilenleri taşlayan Yeruşalim! Tavuğun
civcivlerini kanatları altına topladığı
gibi ben de kaç kez senin çocuklarını
toplamak istedim, ama siz istemediniz
(Matta 23:37). Böylesi bir Tanrı şaşırtıcıdır.
Kendisine kaç kez yüz çeviren halkını
hep yeniden yeniden bağışlayıp kendi koruması
altına getirmek isteyip durmuştur. Çünkü
beni sevdiğiniz ve Baba’dan çıkıp geldiğime
iman ettiğiniz için Baba’nın kendisi sizi
seviyor. Ben Baba’dan çıkıp dünyaya geldim.
Şimdi dünyayı bırakıp Baba’ya dönüyorum
(Yuhanna 16:27-28). Bizi yalnız bırakmak
istemeyen bir Tanrı; bu ne demek? Yani
ilişkiyi seven bir Tanrımız var.
Süleyman 1.Krallar 8:23’de Ya RAB, İsrail’in
Tanrısı, yerde ve gökte sana benzer başka
tanrı yoktur; bütün yürekleriyle yolunu
izleyen kullarınla yaptığın antlaşmaya
bağlı kalırsın demektedir.
Bugün bir çok kiliselerde, Kutsal Kitap
çalışma gruplarında senelerce yap ya da
yapmaları yerine getirmiş ama gerçekten
Tanrı ile doğrudan kişisel bir ilişkiye
girmemiş bir çok kişileri bulmak kolaydır.
İlişki Hristiyan inancının ana noktalarındandır.
Tanrı ile kişisel ilişkisi olanın her
şeye bakışı gerçekten değişmektedir.
b)Tanrı sadıktır. Bu nokta samimiyetle
sürülen bir iman yaşamında görülebilecek
olan bir durumdur. Biz sadık kalmasak
da, O sadık kalacak. Çünkü kendi özüne
aykırı davranamaz (2.Timoteos 2:13). Tanrı’nın
İbrahim’le yaptığı antlaşmaya bakın bu
antlaşmada Tanrı bütün sorumluluğu kendi
üstüne alarak o ant için dönemin geleneğine
göre kesilmiş hayvanların arasından kendisi
geçmiştir. İbrahim’in geçtiğini okumuyoruz.
Güneş batıp karanlık çökünce, dumanlı
bir mangalla alevli bir meşale göründü
ve kesilen hayvan parçalarının arasından
geçti (Yaratılış 15:17).
O antlaşmasını, bin kuşak için verdiği
sözü, İbrahim’le yaptığı antlaşmayı, İshak
için içtiği andı sonsuza dek anımsar (Mezmur
105:8-9).
Bizim Mesih ile olan ilişkimiz antlaşma
üzerinedir. Bedeni bizim için parçalanmıştır
bizler bu nedenle bize bunu anlatan o
paylaşım (komünyon) sofrasında bir araya
geliyoruz. Mesih İsa’nın bizim için yaptığını
hatırlıyor, ruhsal ve sembolik anlamda
o sofradaki paylaşıma katılıyoruz. Bu
sofra Rabbin antlaşma yemeğidir. Açıkça
benimsediğiniz umuda sımsıkı tutunalım.
Çünkü vaat eden Tanrı güvenilirdir (İbrahim
10:23).
Burada yaşanmış bir olay bize örnek olabilir:
CNN muhabirlerinden biri bir kış günü
ailesi ile yaptığı bir tatilden geri dönerken
kar fırtınasına yakalanıp dağ yolunda
mahsur kalır ve ısınmak için arabanın
dört tekerleğini bile yakarlar. Sonunda
muhabir ailesini kurtarmak için hayatı
bahasına yardım bulmak için oradan ayrılır.
Ve hayatını kaybeder. İşte bu sadakattir.
Siz olsaydınız ne yapardınız? Yemek yemeden
üç hafta dayanabilirsiniz, üç gün susuz
kalabilirsin, üç saat sığınak olmadan
yaşayabilir hatta üç dakika havasız bir
ortama belki tahammül edebilirsiniz ama
umut olmaksızın üç saniye yaşayamazsınız.
c)Tanrı hareket ediyor.
Bazen Tanrı’nın hareket etmediğini düşünüyoruz.
Aslında bizim düşünmediğimiz bir biçimde
planını yönlendiriyor. O her şeyi zamanında
güzel yaptı. İnsanların yüreğine sonsuzluk
kavramını koydu. Yine de insan Tanrı’nın
yaptığı işi başından sonuna dek anlayamaz...Tanrı’nın
yaptığı her şeyin sonsuza dek süreceğini
biliyorum Ona ne bir şey eklenebilir ne
de ondan bir şey çıkarılabilir. Tanrı
insanların kendisine saygı duymaları için
bunu yapıyor (Vaiz 3:11 ve 14).
Hristiyan öğretisine göre tarih bir yere
doğru gitmektedir. Tanrı gerçekten bütün
evren üzerinde en etkin bir biçimde planını
uygulamaktadır. RAB’bin gözleri bütün
yürekleriyle kendisine bağlı olanlara
güç vermek için her yeri görür (2.Tarihler
16:9).
İncil bu nedenle sürekli olarak bizlerin
ayık ve uyanık olmasını isteyip durmaktadır.
Çünkü Tanrı sürekli hareket etmektedir.
Vahiy bölümünde Tanrı ansızın geleceğinden
bahsetmektedir. Özellikle hazırlıksız
yakalanan bakireler örneği bu konuya ilişkindir.
Her şeye Egemen RAB diyor ki, Kısa zamanda
bir kez daha yeri, göğü, denizi, karayı
sarsacağım.Bütün ulusları sarsacağım,
değerli eşyalarını buraya getirecekler.Ben
de bu tapınağı görkemle dolduracağım.Böyle
diyor her şeye Egemen RAB (Hagay 2:6-7).
RAB gerçekten böyle yapmış böyle de yapacaktır.
Ummayanlar Mesih İsa’nın göğe çıktığı
gibi yeniden ineceğini göreceklerdir.
Noel gerçekleştiğinde birçokları bunun
antlaşmanın yerine gelişi olduğunu bilemediler
bile. Bir bebek ağlayışında göklerin açılıp
antlaşmanın yerine getirildiğini görüyoruz.
Bu oldukça küçük bir şey gibi görünüyor.
Ama bu Tanrı’nın gerçekleştirdiği bir
şeydir.
Bütün bu alışverişler, programlar, süsler,
yemekler aslında bunların hiç biri Noel
değildir. Noel “evet” demektir. Bu evet
duygusallığın ötesinde bir evettir. Tanrı’nın
sorumluluğunu taşıdığı bir umuda “evet”
demektir. Bu benim yaptığım ya da hissettiğimin
ötesinde bir şeydir. Noel Tanrının dünyayı
kurtarışının bizim edindiğimiz ya da gayretimizde
olan bir şey olmadığını kesin olarak anlamamız
demektir.
“Kutup Ekspresi” filmini bilmiyorum izlediniz
mi? Aslında çocuk filmiydi. Ama on iki
yaşındaki bir çocuğun Noel için oluşturulmuş
bir karakter olan Noel Baba’ya inanması
ya da inanmaması arasındaki çelişkiyi
anlatıyordu. Aslında burada bize anlatılmak
istenilen çocuk saflığında bir inanmanın
ne olduğu gerçeğidir. Bu filmde çocuk
noel arifesi akşamında yatağında Noel
Baba’nın gerçekliğini sorgulamaktadır.
O sırada karları yara yara bir trenin
evi önünde durduğunu hisseder (tabiki
bu hayaldir) Bu Kutup Ekspresidir. Trenin
kondüktörü “hadi geliyor musun?” der.
Bu mucizevi yolculuk sırasında da çocuk
hep şüphe içindedir. Kendisini cimcikler
hatta. Bir ara kondüktör “nereye gittiğin
değil binmeye kararlı olup olmaman önemlidir”
der. Sona doğru kondüktörün eline verdiği
bilette “İMAN” yazmaktadır. Şimdi artık
inanmaktadır. Gözleri ile görmüştür. Ama
kondüktör ona şöyle der: “dünya da en
gerçek olan şeyler aslında görmeden inandıklarımızdır”.
Eve gider gitmez Noel çanını bir köşeye
koyar. Ailesi bu çanın sesini işitmezler
ama çocuk onu imanla işitmektedir.
Mesih İsa bize “geliyor musunuz?” diye
aslında öykünün çok ötesinde ciddi bir
soru sormaktadır. Gideceğiniz her yeri
bilmeniz, anlamanız gerekmez çünkü bu
iman yolculuğudur. Önemli olan bu yolculuğa
çıkmaya karar verip vermemenizdir. Bize
treni sunmuştur, lütfetmiştir, binip bu
yolculuğu kuşkusuzca imanla yaşamak ayaklarımız
altına serilmiştir. Noel’i kimse durduramaz,
ölüm bile. Kimse Noel’i engelleyemez şüphe
ve imansızlık bile. Fakat kimse iman etmediği
sürece Noel’in esas anlamına, farkına,
manasına ve esas sevincine varamaz.
İmanla Mutlu Noeller..
Noel’in Sadeliği (Luka 2:8-20)
Adamın biri kulaklarında çınlama, gözlerinde
bir baskı ve yüzünde bir kızarma şikayeti
ile doktora gider. Bu şikayetleri devam
eder ve her doktora gidişinde sonuçsuz
kalır ve umudunu yitirir. Bunun üzerine
adam işini gücünü bırakır sadece öleceğine
inanarak son dönemde mutlu yaşamak için
kendisini yaşama adama kararı verir ve
kendine gömlekler elbiseler diktirmek
için terzisine gider.
Terzi ölçümlerinden sonra gömlek yaka
ölçüsünü 16 yazar adam ısrarla 15 demektedir.
Bunun üzerine terzi kızar ve “istediğin
gibi yapacağım ama sonra bana gelip kulaklarım
çınlıyor, gözlerim dışarı fırlayacak gibi
oluyor, yüzüm kızarıyor deme”.
Bazen yaşam sorunlarımız düşündüğümüzden
daha basit çözümlere sahiptir. Dünyamızda
inanılmaz sorunlar var. Bütün bunların
muhakkak çok daha kolay bir çözümü bulunmaktadır.
Bizim bunu bilmemiş olmamız böyle bir
çözümün olmadığı anlamında değildir.
Tanrı öğretişine göre insanlığın esas
sorunu günahtır. Bu soruna Tanrısal çözüm
yolu ise Noel’dir. Zaten bu doğuşla dünyaya
gelen bebeğe verilen isimde bu anlamdadır
(Yahwe kurtarır).
1.Noel’in mesajı sıradan insanlar içindir.
Bu bölümde ne yazıcılardan, ne ferisilerden
bahsedilmektedir. Bu bölümde aslında yalnızca
çobanların varlığından bahsedilmektedir.
Neden?
O dönemde İsrail’de herkesin hakir gördüğü
çobanlara doğuşun ilk müjdesi verilmektedir.
Tanrı bununla şunu göstermek istemektedir.
A.Müjde oldukça basittir. Karmaşık değildir.
Kısacası Tanrı kurabiyelerini üst raflara
değil esas ihtiyacı olanların ulaşabileceği
alt rafa koymuştur. İnsanlar bazen çözümleri
çok yükseklerde ararlar oysa çözüm ayakları
altındadır. En azından Tanrı’nın çözüm
önerisi budur. Bu başka türlü olsaydı
insanlar o zaman gururdan yine günah içinde
kalacaklardı. Bu nedenle belki de okuma
yazma bilmeyen çobanlara Tanrı müjdesi
ilk olarak duyurulmuştur. Bunun tehlikesi
çok basit olmasından kale alınmamasıdır.
Bazen ummadığımız kişilerin sergilediği
yaşam örneği özellikle iman hayatı birçoğumuzu
şaşırtır, Rahibe Teresa, Joni gibi daha
niceleri buna güzel birer örnektir. Ama
dünyanın bir çok zengini, bir çok bilgili
önderleri, öğretmenleri hatta din adamları
için ne yazık ki Mesih İsa’da bize ulaşan
kurtarış müjdesi çok basittir. Ve onlar
sadece Mesih’i bir sadelik içinde sade
olan kurtuluş mesajını alarak yaşamışlardı.
Ve bir gün tahtın önünde hiç umulmadık
ve hatta değer vermediğimiz insanları
görmek bizleri şaşırtmamalıdır. Çünkü
Tanrımızın düşünmekte oldukları, yolları
bizim düşünce tarzımız ya da yollarımız
değildir.
Gerçekten biz özellikle gururumuzu ve
bencilliğimizi bırakıp Rabbin önüne geldik
mi? Beşik, haç ve taç’la çevrili bir Tanrı
öyküsünü çocuk misali Tanrı’nın dizleri
dibinde dinleyip iman ettik mi.
B.Müjde Tanrı’nın kuzusunun kurban oluşunu
içerir. Birkaç gün sonra fısıh olacaktı.
Kurbanlar kesilecekti. Bir anlamda yahudiler
için Kurban bayramı idi ve bu muhteşem
kutlu doğuş muhtemelen böyle bir fısıh
öncesi gerçekleşti. Tanrı’nın bu kez fısıh
için hazırladığı kurban dünyayı kurtaracak
olandı. Günahın ücretinin ölüm olduğunu
Tanrı bize öğretiyor (Romalılar 6:23).
Tanrı’dan sonsuza dek ayrılış. Kurban
Mısır’dan ayrılışta Tanrı’nın halkını
kurtarılmaya layık kılmıştı. Şimdi ise
dünyayı kurtarılmaya layık kılmaya Tanrı’nın
tek bir kurbanı kendi Sözü, Oğlu geliyordu.
Bu nedenle Tanrı müjdesi çobanlara geldi
çünkü Tanrı müjdesi oldukça anlaşılabilir
bir sadelikteydi ve müjde Tanrı Kuzusunun
kurbanını içeriyordu.
C.Müjde bize İyi Çobanı takdim eder ve
bizi başkalarına çobanlığa davet eder.
Tanrı’nın yüreğinde çobanlara her zaman
önemli bir yer vardır. İbrahim, İshak,
Yakup hep çobandı. Kral Davut bile halkının
çobanı olarak takdim edildi. Mesih İsa
kendisi Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları
uğruna canını verir (Yuhanna 10:11) demektedir.
Kimse ama kimse size O’nun gibi sahip
çıkıp sizi gözetmeyecektir; Karanlık ölüm
vadisinden geçsem bile, kötülükten korkmam.
Çünkü sen benimlesin. Çomağın, değneğin
güven verir bana (Mezmur 23:4)
Sizi kendisine davet ediyor ve sonra sizi
başkalarına gönderiyor. Sıradan insanları
çağırıyor. İlla kilise Pastörü (önderi,
çobanı) olmak için değil, hayatlarınızın,
ailelerinizin, arkadaşlarınızın, toplumunuzun
çobanları olmaya davet ediyor. Tanrı da
yaşayan samimi, insan insanlar olmaya
çağırıyor.
2.Noel’in mesajı içerik olarak basittir.
Kurtuluş kavramı ile bir beşik arasında
bağlantı kurmak oldukça şaşırtıcıdır.
Bu bize ne denli sıradan ve basit gelmektedir.
Bu doğuşta aslında yalnızca tozlu, topraklı
hatta kokulu bir ortam vardı. Bugün alıştığımız
hiç bir Noel süsü yoktu.
Birçokları belki size bir bebek doğdu
sözü ile hayal kırıklığına uğramış olabilirler
(2:12). Kısacası düşmüş insanlığı ayağa
kaldırmak için günahsız bir bebeğin vaat
edildiği gibi dünyaya gelmesi gerekiyordu
bu da Noel’le gerçekleşti.
3.Noel’in mesajı uygulanma açısından çok
basittir.
Böyle bir mesaja nasıl cevap verilir?
Çobanlara bakın sürülerini bırakıp çağrının
ardı sıra gtitiler. Başkalarına olanlardan
bahsettiler ve geriye sürülerinin başına
Tanrı’ya övgüler sunarak döndüler.
A.Kurtarıcının Mesih İsa olduğuna iman
etmemiz gerekir.
Böylesi doğa üstü bir mesajı alır almaz
hemen din adamlarına gidip saatlerce fikir
alış-verişinde bulunmadılar. Biz zaten
Yahudiyiz bize hep böyle şeyler olur falan
da demediler. Doğru imanla itaat paraleldir.
Hemen böyle bir iyi habere imanla yeni
yaşama yönelmiş olursunuz. Ve artık siz
aynı siz değilsiniz.
B.İmanın samimiyeti görkemi başkalarına
anlatmayı da getirecektir.
Gönül gözüyle görülen bu Tanrısal vahyin
tarih içindeki işleyişi o sessiz gecede
olanları ve sonrasını başkalarına taşımanıza
da neden olacaktır. O dönemde o bölgede
kimse çobanların tanıklıklarını kale almazdı.
Bu fakir ailenin samanlıktaki bebeği mi
bizi kurtaracak? Bunu size melekler mi
söyledi? Bütün bu sorular onların tanıklığını
bir hiç yerine koyacaktı ama öyle olmadı.
C.İmanın samimiyeti bizi çağırdığı noktada
Tanrıyı sürekli yüceltmeyi getirecektir.
Bundan sonra çobanların gidip büyük konuşmalar
yaptığını, meşhur olduklarını falan da
görmüyoruz. Aksine onlar tapınarak, yücelterek
yaşamlarına geri dönmüşlerdi.
Oysa günümüzde birileri Mesih İsa’da coşku
ile kurtuluşa erdiklerinde hemen kendilerinin
en önemli kişiler olduklarını dünyaya
ilana kalkıyorlar. Önemli olan görkemli
Kurtarıcı Rabbin kendisidir. Bizim gibi
önemsize eğilip Kendi öneminde önemli
kılmıştır. Bize övgü, tapınma, hamtla
işimize gücümüze eğilip görkemi yaşayıp
anlatmaktan ve yüceltmekten başka bir
şey aslında düşmemektedir. O lütfu ile
bizi hep kendisinde yenileyip duracaktır.
Biz kendimizi yenileyecek değiliz. O’na
tabi olup işimize, gücümüze, ailemize
bakacağız. Tek fark kurtarıcımızla yaşayarak.
Görüldüğü gibi Noel’in Mesajı Tanrı’nın
yarattığı ve düşmüş insanlık için kurtuluş
mesajıdır. Bütün sıradan insanlara müjdedir.
Bütün sıradan insanlara kurtuluştur. Bu
Mesaj oldukça anlaşılabilir niteliktedir.
En küçük çocuktan en büyük insana kadar
bu mesajı Tanrı’nın bütün insanları aslında
anlayabilirler ve bu Mesajı eğer Tanrı’dan
armağan olarak kabul edebilirlerse aslında
yapacakları şeyde oldukça basittir. Mesih
İsa’yı kurtarıcıları ve Rab’leri olarak
yüreklerine almak ve Tanrı’da yepyeni
bir yaşama O’nu yücelterek, överek, tapınarak
başlamak ve günlük yaşamlarına, işlerine
güçlerine devam etmek.. Bu Noel bu çok
muhteşem ama Sade Noel Müjdesini, Kurtuluş
Hediyesini kabul edecek misiniz? Umarım
ediyorsunuzdur! Daha önce edenlerde umarım
değerini idrak edebiliyorsunuzdur!
Turgay Üçal