(Yaratılış 42:29-43:14)
Hepimiz zaman zaman başımıza gelebilecek
en olumsuz şeyleri düşünmüş hatta yalnız
düşünmekle kalmamış aynı zamanda bunları
birer saplantı haline de getiririz. Örneğin,
kocaman olmuş çocuklarımız her zamanki
gibi okullarına ya da işlerine giderlerken
biz hiç olmayacak olumsuzlukları düşünerek
onları adeta kıskaça alırız. Aslında herşeyin
Tanrı’nın kontrolünde olduğunu ve bize
yalnızca tedbir düştüğünü anlamamız çoğu
zaman kolay olmamaktadır.
1.Herşeyin bize karşı işlediğini düşündüğümüz
zamanlar:
Yakup Yusuf’u öldü sanıyordu. Ama şimdi
bir de üstüne üstlük Şimeon tutuklanmıştı.
Mısırdaki vali oğullarına inanılmaz bir
biçimde sert davranmıştı. Ve bütün bunlar
yetmiyormuş gibi bir de Şimeon’un kurtulması
için 23 yaşındaki küçük oğlu Benyamin’in
de Vali huzuruna çıkması bekleniyordu.
Kısacası Yakup’un aklı tamamen karışmıştı.
Diğer taraftan aslında Mısıra vali olan
Yusuf kardeşlerinin yüreklerinin ne durumda
olduğunu anlamak için böylesi bir sertlikle
onların karşısına çıkmıştı.
Diğer taraftan buğday torbalarının içinden
para keselerinin çıkması onları daha da
korkutmuştu. Bir de hırsızlıkla suçlanmaktan
korkuyorlardı. Buna karşın kardeşler birlikte
titreyerek “Tanrı’nın bize bu yaptığı
nedir?”diye sordular. Kısacası Tanrı’nın
kendilerine bir şey yaptığını en azından
düşünmeye başladılar. Yakup ise paralarında
torbalardan çıktığını görünce çocuklar
gibi “Tanrı’nın bize bu yaptığı nedir?”
şeklinde bir soru sormadı da “ Yusuf yok,
Şimon yok. Şimdi de Benyamin’i götürmek
istiyorsunuz. Sıkıntıyı çeken hep benim”
(asıl tercümede herşey üstüme geliyor)
şeklinde cevap verdi. Yani Tanrı’yı düşünmüyor
sadece kendisini acınacak halde görüyordu.
Bunun üzerine babasının cariyeleri ile
ilişki kurup zina işleyen günahlı Ruben
konuya girdi ama babası ona da Benyamini
götürmesi konusunda izin vermedi. Ama
kıtlığın sürekli artması Yakup’un yeniden
oğullarını gönderme durumuna gelmesine
nedendi.
43:2’de “gidin bari biraz buğday bulun,
gelin” diyordu Yakup. Demek istediği belki
bu az miktar için oğlunu gönderme gibi
bir yükün altına girmeyeceği düşüncesinden
kaynaklanıyordu.
Ama çocukları bunun mümkün olamayacağını
kesinlikle Bünyamin’in gitmesi gerektiğini
ona söylüyorlardı. Bunun üzerine Yakup
oğullarını suçlamaya başladı (43:6).
Daha sonra Yahuda bir kez daha babasına
Bünyamin’i de götürmek istediğini söyledi.
VE sonunda Yakup’un artık gücü kalmamıştı
yani son anda ve tamamen ne olacaksa olsun
diyerek, Tanrı’ya değilde bir anlamda
kadere dayanarak cevap verdi (14). Yazılabilecek
en kötü senaryoyu yazarak. Çocuklarımdan
yoksun kalacaksam kalayım.
Aslında hepimizin Mısırında belki bize
karşı olduğunu düşündüğümüz bir sert kişi
vardır ya da sert bir olay. Yada sizin
üstünüze doğru gelen bir geçmişiniz olduğunu
düşünebilirsiniz.
Yakup’un geçmişi ona karşı gibi geliyordu
adeta. Üstüne üstüne geliyordu. Ona göre
Yusuf ölmüştü, hatta belki de Şimon’da
hapiste değildi artık yani oda ölmüştü.
Ama aslında yanlış düşünüyordu. Çünkü
inat etmese ve Tanrı’nın elinin herşeyde
olduğunu bir düşünebilse neler olacaktı.
Çünkü oğlu aslında Mısır valisiydi. Şimon’da
ölmemişti.
Bizlerde gelecek hakkında çok kötü düşünebiliriz.
“Benjamin giderse geri gelmez, Şimon öldü,
Benyamin’de ölebilir” gibi bir takım kötü
düşünceler kafamızda gidip gelebilir.
46:9’a baktığımızda Yakup şöyle diyor:
Gurbet yıllarım yüz otuz yılı buldu...
ama yıllar çabuk ve zorlu geçti. Atalarımın
gurbet yılları kadar uzun sürmedi. Bu
ayete göre daha ölmemişti ki yani bu ne
karamsarlık sanki hemen öleceğini düşünüyordu.
İyiyi bile kötü yapabiliriz. Aslında
oğulları geri dönmüş sadece Şimon rehin
tutulmuştu aynı zamanda Bünyamin giderse
kurtulacağı söyleniyordu. Ama o yalnız
biricik eşi Rahel’den oğlu Bünyamin’e
göre bütün düşünce yapısını ayarladığı
için herşey üstüne üstüne geliyordu. 42:36
“Sıkıntıyı çeken hep benim” (herşey üstüme
geliyor).
Bize düşen yani bizim yapmamız gereken
Yakup’un yaptıklarının aslında tersini
yapmaktır. Yani burada Yakup’un davranışı
doğru bir imanlı davranışı değildir. Çünkü
burada Yakup Tanrı’ya değil kendi benine
dayanarak ve son dakika çıkışlarla kadere
sığınarak farklı davranışlar sergiliyordu.
2. Herşey üstünüze geliyor gibi olduğunda
sizi lütfu ile bekleyen Tanrı’ya güvenmeyi
en üst düzeyde yaşamalısınız.
Aslında Yusuf’un hayatına baktığımızda
ve tabi Kutsal Kitabın her yerinde arka
planda hep Tanrı’nın o muhteşem elini
görüyoruz. Yusuf’u Mısır’a gönderen, Potifar’ın
yanına koyan, hapis’e gitmesine müsaade
eden, sakinin onun yanında olmasını sağlayan,
rüyaları yorumlattıran ve sonunda Mısır’a
vali olmasına yol açan hep Tanrı’dır.
Yakup bütün olayların ardındaki Tanrı’nın
varlığını görmekte hep zorlanıp durmaktadır.
Ve aslında anlattığımız bu konuda bu zorlanmayı
net bir biçimde görüyoruz. Zaten bu nedenle
biz Yakup’un yaptığını yapmayalım diyoruz.
O zaman yapmamamız gerekenleri on soruda
algılamaya çalışalım;
1.Gerçek olmayan bir takım korkularınız
var mı?
Yakup gerçekten 23 yaşına girmiş evladını
kaybetmekten ve kendi kontrolünden uzakta
başına birşeyler gelmesinden çok ama çok
korkuyordu. Oysa hiç bir olayı aslında
net olarak kontrol edebilme gücü olmadığını
çok iyi bilebilmeliydi. Sadece tedbirler
alabilir akılcı olabilir ama bütün idare
ve sorumluluk ve sonuçları Tanrıya bırakabilirdi.
2.Olumsuz bir bakış açısına mı sahipsiniz?
42:36’da geçmişe bakış açısının ne denli
olumsuz olduğunu görüyoruz. “Beni çocuklarımdan
yoksun bırakıyorsunuz, Yusuf yok, Şimon
yok..” 42:38’de de geleceğe ne kadar olumsuz
baktığını görüyoruz “yolda ona bir zarar
gelirse, bu acıyla ak saçlı başımı ölüler
diyarına götürürsünüz”
Yakup bunun yerine geçmişin ve geleceğin
Rabbine, Alfa ve Omega olana bakıp durumları
ona göre değerlendirmeli değilmiydi.
3.Sürekli hep kendinizle ilintili olan
gerçeklerle mi meşgulsünüz? Ben merkezci
misiniz?
Yine 42:36’ya bakarsanız “Beni çocuklarımdan
yoksun bırakıyorsunuz” cümlesinde ve 43:6’da
“Niçin adama bir kardeşiniz daha olduğunu
söyleyerek bana bu kötülüğü yaptınız”
cümlesinde de hep kendisine ilişkin konulara
baktığını görmemiz mümkündür. Bu nedenle
on oğlunu bir kenara koyup, onları kendisini
üzdüğü için hep suçlayıp esas sevdiği
biricik oğlu öldüğünü sandığı Yusuf’u
ve koruduğunu sandığı Bünyamini ortaya
koymaktadır. Oysa Tanrı’nın kendisine
verdiği bütün evlatları Rabbin lütfu olarak
görüp böylesi bir olayı ona göre çok daha
farklı değerlendirebilirdi. Yusuf olmadığı
için Benyamin’e bağlanıp kalıyor ve Tanrı’ya
güvenmeyi hiç düşünmüyordu.
4.Problemler için başkalarını mı suçluyorsunuz?
Yusuf bir yana Bünyamin ve Şimon’un içinde
bulunduğu durumun bütün suçunu kendi oğullarının
üzerine atıyordu. Kısacası kendisi sorunu
Tanrı’ya bakarak dua ederek, çocukları
ile karşılıklı iman ve ümitle değerlendirerek
bir çözüm arama yoluna giderek falan çözmeye
kalkmıyordu.
5.Hiç kendinizde bir hata kabul etmiyor
musunuz?
Suçluyu karşı taraf olarak görerek hata
kabul etmiyor ve inatla Bünyamini göndermiyor
ve sorunun çözülmesine adım atmıyordu.
6.Son anda ne olursa olsun deyip ipleri
koparıyor musunuz?
Özellikle 43:11’de “ne olursa olsun gidin”
denildiğini görüyoruz. Bu dua ile olması
gereken, imanla atılması gereken bir adım
yerine çaresizlikten kadere teslimiyet
adımıdır. Böyle olunca Tanrısal bereketi
görmek asla mümkün olmayacaktır.
7.Yaşamı olayların dışında mı tutuyorsunuz?
Çuvallardan para çıktığı zaman, bunun
Tanrı’nın bir şeyler yaptığı şeklinde
yorumladı çocukları. Ama Yakup hala kendi
derdinde yakınıp duruyordu “Beni evlatlarımdan
mahrum bırakıyorsunuz” diyordu.
Bütün bu durumlara genel olarak bakarsak;
Yusuf bir çok kötü olayın Tanrı sevgisinde
iyi bir sonuca gidilmesi için olduğuna
inanmaktadır 45:5-9
Kardeşleri ise bütün kötü olayların Tanrı’nın
yargısından olduğunu ileri sürmektedirler
: 42:21-22,28
Yakup ise bütün bunları adeta kader olarak
değerlendirmektedir 42:36,38;43:6,14
Aslında doğru olan elbette Yusuf’un yorumudur.
Yani gerçekten Tanrı kötüden iyi çıkaran
Rabdir.
8.Tanrı lütfundan ziyade insana mı güvenirsiniz?
Yakup’un kendi yolu ile Tanrı’ya birşeyler
ödeyip durumları iyi etmeye çalıştığını
görüyoruz. En azından sürekli yakınmayla.
Lütuf’u anlama konusunda oldukça cahildi.
9.Tanrı’ya her zaman dua ile değilde
ancak çaresiz kaldığınızda mı sığınıyorsunuz?
43:4’e bakın dikkat ederseniz dua yok
umarım var..
10. Kadere teslim mi oluyorsunuz? 43:14
Oysa Pavlus 8:28,31-32’ye bakın.. Efesliler
3:20’ye de..
SONUÇ
1.Acaba Tanrı bu olaydamı sorusunu kesin
(İbr.11:6) O her durumda ve bizimle.
2.Tarih içinde imanlıların yaşadıklarına
gerçekten bakın ve ibret alın.
3.Bencil ve imansız düşünceleri kenara
bırakın ve kendinize acımayın
Turgay Üçal