ROMALILARA MEKTUP
(Tanrı’nın Kayra
İlkesi)
Önsöz
Birinci yüzyılda her yere dağılmış
inanlılar topluluklarını ve topluluk
liderlerini eğitmek, yüreklendirmek
ve Mesih bağlılığında bağdaştırmak için
genç kilise topluluklarına Tanrı esinlemesiyle
yazılan mektupları okuruz İncil’de.
Toplamı yirmi bir olan bu mektupların
ana konusu Tanrı katında kişinin nasıl
doğruluğa erişebileceği, bağlıların
nasıl eğitileceği, toplulukların ne
yolda yönetileceğidir. Bunlardan on
üçünü yazmak için Tanrı haberci Pavlos’u
seçti ve esinledi.
Önemi çok yüksek olan Romalılar
Mektubu 58 yılında Pavlos’un üçüncü
haber gezisi sırasında Korintos kentinden
yazıldı. Mektup iki önemli kesime ayrılır:
ÖĞRETİ (Bölüm 1-11), UYGULAMA (Bölüm
12-16). Ana konu insanın günahlılığıdır;
İsa Mesih’e iman ederek doğrulukla donatılmak,
Kutsal Ruh’la dolup Tanrı’yı hoşnut
eden yaşamı yaşamaktır.
İlk kesimde karşımıza insanla ilgili
üç konu çıkıyor: 1- Evrensel Suçluluk
(1-3), 2- Kişisel Günahlılık (7:15-24);
3- Tanrısal Egemenlik (9:7-18). Mektubun
ana konusu 1:16-17’de açıklanmaktadır.
Eski Antlaşma’dan gelen bu köklü gerçek
(bkz. Habakkuk 2:4). Galatyalılar’a
Mektup 3:11 ve İbraniler’e Mektup 10:38’de
de konu edilmekte, tanrıbilim öğretisinin
temeli olarak belirtilmektedir.
Bu yazı şöylece özetlenebilir:
I.
Herkes
doğrulukla donatılmaya gereksinimli
1:1-3:20.
II.
Suçluluk
kesindir, doğruluk kayrayladır 3:21-5:11.
III.
Adem’le
birlik, Mesih’le birlik 5:12-7:25.
IV.
Tanrı
tasarılarının bütünlenmesi 8:1-9:5.
V.
Egemen
Tanrı isteği uyarınca seçilenler 9:6-11:36.
VI.
Mesih’e
imanın uygulanışı 12:1-16:27.
Özel Açıklama 1-7
Mesih İsa’nın uşağı, haberci
olmaya çağrılan, Tanrı’nın Sevinç Getirici
Haberi’ni yaymaya atanan Pavlos’tan.
2Tanrı’nın peygamberleri
aracılığıyla Kutsal Yazılar’da önceden
vaat ettiği Sevinç Getirici Haber. 3Bu Haber O’nun
Oğlu Mesih’e ilişkindir. O, beden açısından
Davut soyundan doğan, 4kutsallık ruhu
açısından ölüler arasından dirilerek
güçlülükle Tanrı Oğlu belirlenen Rabbimiz
İsa Mesih’tir.
5O’nun aracılığıyla
kayra ve habercilik görevini aldık.
O’nun adının yayılması için bütün uluslar
arasında iman buyruğuna uymayı tanıtalım
diye.. 6Sizler de bunların
arasında İsa Mesih’in çağrılılarısınız.
7Roma’da bulunan
hepiniz, Tanrı’nın sevdikleri, kutsal
yaşam çağrılıları.. Sizlere Babamız
Tanrı’dan ve Rab İsa Mesih’ten kayra
ve esenlik gelsin.
Dua ve Teşekkür
8-12
8En başta, hepiniz
için İsa Mesih aracılığıyla Tanrıma
teşekkür sunarım. Çünkü imanınız tüm
dünyada yayılıyor. 9Oğlu’nun Sevinç
Getirici Haberi’nde canla başla kendisine
ruhsal hizmet sunduğum Tanrı tanığımdır:
Hiç ara vermeden sizleri anıyorum. 10Tanrı isteğiyle
yakın dönemde bir yoldan yanınıza gelebilmek
için sürekli dua ediyorum. 11Bu isteğimin nedeni
sizleri özlemiş olmamdır. Destek bulasınız
diye sizlere ruhsal bir bağış sağlamak
istiyorum. 12Öyle ki, siz de
ben de imanımızda birbirimizi karşılıklı
yüreklendirelim.
Özel Bilgi 13-15
13Kardeşlerim, sizleri
bilgisiz bırakmak istemem. Kaç kez yanınıza
gelmeyi tasarladım ama şu ana dek engellendim.
Öteki uluslar arasında olduğu gibi sizin
aranızda da ürün toplamayı amaçladım.
14Yunanlılar’a* da Barbarlar’a da, akıllılara da aklı kıt olanlara
da borçluyum. 15Bu nedenle Roma’da
bulunan sizlere de Sevinç Getirici Haber’i
müjdelemek için sabırsızlanıyorum.
Sevinç Getirici
Haber’in Yeterliliği 16,17
16Çünkü, Sevinç Getirici
Haber’e bağlılığımdan utanç duymuyorum.
Çünkü her iman edene kurtuluş sağlayan
Tanrı gücüdür; ilkin Yahudi’ye hem de
Yunanlı’ya. 17Çünkü Tanrı’nın
insanı doğruluğa iletmesi Sevinç Getirici
Haber’de açıklanır. İmana dayanan, imana
ulaştıran doğruluktur bu. Tıpkı yazılı
olduğu gibi, ‘Doğru kişi imanla yaşayacaktır.’
DOĞRULUĞA GENEL
GEREKSİNİM
İnsanlığın Suçluluğu
18-32
18Kötü tutumlarıyla
gerçeğe set çeken insanların tüm tanrısaymazlığına
ve kötülüğüne karşı Tanrı’nın öfkesi
gökten açıklanır. 19Çünkü Tanrı’ya ilişkin ne varsa onlara
belirgindir; Tanrı bunu onlara açıklamıştır.
20O’nun göze görünmeyen
nitelikleri –başlangıcı sonu olmayan
gücü ve tanrılığı– dünyanın yaratılmasından
bu yana yapılan işlerden anlaşılmakta
ve açık açık görülmektedir. Öyle ki,
hiç özürleri olmasın. 21Çünkü Tanrı’yı
bilmelerine karşın, O’nu ne Tanrı olarak
yücelttiler, ne de teşekkür sundular.
Tam tersine, tasarılarında boş savlara
kapıldılar ve anlayıştan yoksun akılları
kapkaranlık oldu. 22Bilgelik taslarken
akılsızlığa sürüklendiler. 23Ölümsüz Tanrı’nın
yüceliğini ölümlü insanla, kuşlarla,
dört ayaklı yaratıklarla ve sürüngenlere
benzer canlılarla değiştirdiler.
24Bu nedenle, Tanrı
onları yüreklerinin tutkusunda iğrençliğe
teslim etti. Bu işlerle kendi aralarında
bedenleri aşağılansın diye. 25Onlar Tanrı’nın
gerçeğini yalanla değiştirdiler; Yaratan’dan
çok yaratığa tapındılar, ona hizmet
sundular. Tanrı çağlar boyunca kutlansın.
Amin.
26Bunun için Tanrı
onları edepsizlikle ilgili utandırıcı
isteklere teslim etti. Kadınları, doğal
ilişkiyi doğala ters düşen ilişkiye
dönüştürdüler. 27Bunun gibi erkekleri
de kadınla doğal ilişkiyi bırakıp isteklenmelerinde
birbirlerini özleyerek yanıp tutuştular.
Erkekler erkeklerle utanmazlık ettiler
ve sapıklıklarına yaraşan karşılığı
kendi varlıklarında buldular.
28Tanrı’yı bilme
aşamasına gelmeyi onaylamadıklarından,
Tanrı onları uygunsuz işler yapmaları
için onaylanmayan düşünceye teslim etti.
29Onların varlığında her tür bozukluk, aşağılık,
açgözlülük, kötülük doldu taştı. Kincilik,
adam öldürücülük, kavgacılık, düzenbazlık,
bayağılık onları tepeden tırnağa dek
sardı. Dedikoducular, 30başkalarını çekiştirenler,
Tanrı’yı yerden yere vuranlar, onu bunu
aşağı görenler, büyüklenenler, övünenler,
uygunsuz işler düzenleyenler, ana baba
sözü dinlemeyenler, 31düşüncesizler,
sözünde durmayanlar, sevgi nedir bilmeyenler,
sevecenlikten yoksun kişiler. 32Bu işleri yapanlara
ölüm yaraşır diyen Tanrı’nın hak yargısını
bilmelerine karşın, bunları salt yapmakla
yetinmezler, üstelik yapanları da onaylarlar.
Tanrı’nın Yansız
Yargılaması 1-11
Bu nedenle ey yargı yürüten insan! Kim
olursan ol hiç özrün yok. Çünkü başkasına
yargı yürüttüğün konuda kendine karşı
yargı yürütmektesin. Çünkü yargı yürüten
sen, aynı işleri uygulamaktasın. 2Bunları yapanlara
karşı Tanrı yargılamasının gerçek kapsamında
uygulandığını biliyoruz. 3Bunları yapanlara
karşı yargı yürüten, öte yandan aynısını
kendisi yapan insan! Tanrı yargılamasından
kaçıp kurtulacağını mı sanıyorsun sen?
4O’nun iyi yürekliliğinin,
cezayı erteleyişinin, katlanışının ululuğunu
mu küçümsüyorsun? Tanrı’nın iyi yürekliliğinin
seni günahtan dönmeye yönelttiğini bilmezlikten
mi geliyorsun?
5Doğruluğa dayanan
Tanrı yargılamasının evrene açıklanacağı
öfkeli yargılama gününde, katılığına
ve günahtan dönmeye yanaşmayan yüreğine
yaraşır biçimde, kendine karşı öfke
biriktiriyorsun sen. 6Tanrı herkese işlerine
göre karşılık verecektir. 7Sabırla, yararlı
işlerle yücelik, onur ve kalıcılık arayanlara
sonsuz yaşam; 8öte yandan sürtüşmecilere,
gerçeğe sırt çevirip düşüklüğü kucaklayanlara
öfke ve kızgınlık uygulanacak. 9Kötülük işleyen
herkes acı ve üzüntü çekecek: İlkin
Yahudi hem de Yunanlı. 10Öte yandan yararlı
işler yapan herkese yücelik, onur ve
esenlik gelecek; ilkin Yahudi’ye, hem
de Yunanlı’ya. 11Çünkü Tanrı insanlar
arasında ayrım gözetmez.
Tanrı Yargılaması
Saptanacaktır 12-16
12Ruhsal yasayı bilmeden
günah işleyenlerin tümü*
ruhsal yasa öneme alınmaksızın mahvolacak.
Ruhsal yasa kapsamında günah işleyenlerin
tümü de ruhsal yasa yoluyla yargılanacak.
13Çünkü Tanrı katında
doğru kişiler ruhsal yasanın duyucuları
değildir. Tersine, doğrulukla donatılanlar
ruhsal yasanın uygulayıcılarıdır. 14Çünkü ruhsal yasaya
sahip olmayan uluslar, ruhsal yasaya ilişkin gerekleri
kendiliklerinden uyguladıklarında, ruhsal
yasaya sahip olmamalarına karşın, kendi
kendilerine yasa görevi görürler. 15Bu insanlar tutumlarıyla,
ruhsal yasaca buyrulanların öz yüreklerinde
yazılı olduğunu gösterirler. Vicdanları
kendileriyle birlikte tanıklık eder.
Birbiriyle çelişen düşünceleriyse ya
onları suçlar ya da savunur. 16Tanrı insanların
yaşamındaki gizli kapaklı sorunları
O Gün İsa Mesih aracılığıyla yargılar.
Benim Sevinç Getirici Haberim uyarınca
uygular bunu.
Ruhsal Yasayı Bilenlerin
Yargılanması 17-24
17Gelelim sana Yahudi
adını taşıyana, ruhsal yasaya güvenene,
Tanrı’yı bilmekle övünene, 18ruhsal yasanın
ışığında eğitildiğinden O’nun isteğini
tanıyana, üstün değerleri onaylayana.
19Görmeyenlerin yöneticisi
olduğuna güven besleyene, karanlıkta
yürüyenlere ışık verene, 20akılsızların eğitmenine,
bilgisizlerin öğretmenine. Ruhsal yasada
bilgi ve gerçeğin özüne sahip olana.
21Başkasına öğreten
sen, kendine öğretmez misin? Çalmamak
konusunda sözü yayan sen, kendin çalar
mısın? 22Evlilik dışı cinsel
bağlantıya girme diyen sen, evlilik
dışı cinsel bağlantıya girer misin?
Yalancı tanrılardan iğrenen sen, tapınak
yağmacılığı eder misin*? 23Ruhsal yasayla
övünen sen, ruhsal yasaya karşı suç
işleyerek Tanrı’yı yermektesin. 24Kitap’ta yazılı
olduğu gibi, ‘Çünkü Tanrı’nın adı uluslar
arasında sizin yüzünüzden kötülenmektedir.’
Yüzeysel Bilgi
mi, Yüreksel Uygulama mı? 25-29
25Eğer ruhsal yasayı
uyguluyorsan, sünnet gerçekten yararlıdır.
Ama ruhsal yasaya karşı suç işleyen
biriysen, sünnetli olman sünnetsizlikle
eşit tutulur. 26Çünkü ruhsal yasanın
kurallarını uygulayan sünnetsiz kişinin
sünnetsizliği sünnetlilik sayılmaz mı?
27Öyleyse, bedence
sünnetsiz olan ama ruhsal yasayı uygulayan
birey, Kitap’ta yazılanları bilmene
ve sünnetli olmana karşın, ruhsal yasa
önünde suç işleyen seni yargılayacaktır.
28Çünkü kişi ne dıştan
öyle görünmekle Yahudi olabilir, ne
de bedence dıştan sünnetli görünmekle
sünnetli olabilir. 29Tam tersine, gerçek
Yahudi iç yaşamda böyle davranan, yüreği
sünnet edilmiş insandır. Yasa’da yazılanlarla
değil, ruhla yöneltilendir. Onun övgüsü
insanlardan değil, Tanrı’dandır.
Her Durumda Doğru
Olan Tanrı 1-8
Öyleyse, Yahudiler’in taşıdığı özellik
nedir? Ya da sünnetliliğin yararı ne
olabilir? 2Her bakımdan çoktur.
Her şeyden önce, Tanrı sözleri Yahudiler’e
emanet edilmiştir. 3İçlerinden bazıları
güvenilmezliğe kaydıysa ne olmuş? Onların
güvenilmezliği Tanrı’nın güvenilirliğini
geçersiz mi kılar? Hiçbir zaman! 4Herkes yalancı
olsa bile, Tanrı gerçek olmalı. Kitap’ta
yazılı olduğu gibi:
“Böylece sözlerinde doğru çıkasın.
Yargıya oturduğunda üstünlüğünü kanıtlayasın.”
5Ama eğer kötülüğümüz
Tanrı adaletini tanıtlıyorsa, buna ne
demeli? Yoksa öfkeli yargısını uygulayan
Tanrı adaletsiz mi davranıyor? (İnsansal
görüşle söz söylüyorum.) 6Hiçbir zaman! Böyle
olsaydı, Tanrı dünyayı nasıl yargılayabilirdi?
7Ama eğer benim
yalancılığımdan ötürü, Tanrı’nın gerçekliği
O’nun yüceliği yararına bollukla artıyorsa,
niçin şu ana dek bir günahlı durumunda
yargılanıyorum? 8Buna göre, “Kötülük
yapalım ki bundan iyilik çıksın” diye
mi sav yürüteceğiz? Bazı kimseler böyle
asılsız sözler ettiğimizi ileri sürerek
bize kara çalıyor. Bunları yayanlar
hak ettikleri kapsamda yargılanacaktır.
Her Can Doğruluktan
Yoksundur 9-20
9Öyleyse, biz Yahudiler
ötekilerden üstün kişiler miyiz? Kesinlikle
hayır! Çünkü bütün insanların –Yahudiler’in
de, ulusların da– günah egemenliğinde
bulunduğunu daha önce kanıtladık.
10Kitap’ta yazılı
olduğu gibi:
“Doğru olan yok, tek kişi bile..
11Anlayışla davranan
yok,
Tanrı’yı arayan yok.
12Tümü yolu sapıttı,
toplamı yararsız oldu.
İyilik yapan yok, tek kişi bile.
13Boğazları açık
gömüttür,
Dilleriyle kandırırlar.
Dudaklarının altında engerek zehiri var.
14Ağızları ilenme
ve acı sözle taşar.
15Ayakları kan dökmeye
koşar.
16Geçtikleri yollar
yıkım ve dert dolu.
17Bilmezler barış
yolunu.
18Yok gözlerinde
Tanrı korkusu.”
19Şimdi biliyoruz
ki, ruhsal yasada söylenen her şey yasa
altında bulunan kişilere söylenmiştir;
her ağız kapansın ve tüm dünya Tanrı
önünde suçlansın diye. 20Çünkü hiçbir insan
ruhsal yasada sıralanan uygulamalarla
Tanrı katında doğrulukla donatılmayacaktır.
Çünkü ruhsal yasa bireyi ancak günahı
bilme kavramına getirir.
Doğruluk Yolu Tektir
21-31
21Ama şimdi ruhsal
yasa olmaksızın Tanrı’nın insanı doğruluğa
eriştirmesi belirmiştir; hem ruhsal
yasanın hem de peygamberlerin tanıklığı
budur. 22İsa Mesih’e iman
yoluyla iman aşamasına varanların tümünü
Tanrı’nın doğruluğa eriştirmesidir bu.
Çünkü hiçbir ayrım yoktur. 23Çünkü tümü günah
işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun
kalmaktadır. 24Onlar karşılık
ödemeksizin Tanrı’nın kayrasından yararlanarak,
Mesih İsa’da sağlanan kurtulmalık aracılığıyla
doğrulukla donatılırlar. 25Tanrı İsa’yı –kanına
iman edenlerin benimsemesi için– günahları
gideren bağışlamalık olarak sundu. Bu,
Tanrı adaletinin kesinlikle açıklanması
içindi. Çünkü daha önce işlenmiş günahlara
göz yumarak cezayı ertelemişti. 26Böyle davranmasının nedeni, adaletinin
şimdiki dönemde açıklanması içindir:
Hem kendi doğruluğu, hem de İsa’ya iman
edeni doğrulukla donattığı kanıtlansın
diye..
27Öyleyse övünmek
nerede kalıyor? Dışlanıyor. Hangi ilke
uyarınca oluyor bu dışlama? Yasa’da
buyrulan işler nedeniyle mi? Hayır,
iman ilkesi uyarınca. 28Çünkü insan ruhsal
yasada sıralanan işler olmaksızın, salt
iman ederek doğrulukla donatılır düşüncesi
üzerinde duruyoruz.
29Yoksa Tanrı yalnız
Yahudiler’in Tanrısı mı? Ulusların da
Tanrısı değil mi? Hiç kuşkusuz ulusların
da Tanrısı’dır. 30Tanrı bir olduğuna
göre sünnetlileri de, sünnetsizleri
de imanlarından ötürü doğrulukla donatacak.
31Bu ne demektir?
İman yoluyla ruhsal yasayı geçersiz
mi kılıyoruz? Hiçbir zaman! Tam tersine,
ruhsal yasayı pekiştiriyoruz.
İbrahim Doğruluğunu
Nasıl Sağlayabildi? 1-8
Öyleyse, atamız İbrahim’in beden açısından
yararı ne olmuştur? diye sorabiliriz.
2Eğer İbrahim yaptığı
işlerden ötürü doğrulukla donatıldıysa,
övünmek için bir dayanağı vardır; ama
Tanrı doğrultusunda değil. 3Çünkü Kutsal Yazı ne buyuruyor?
“İbrahim Tanrı’ya iman etti
ve bu ona doğruluk sayıldı.”
4İş yapana yaraşan
karşılık armağan niteliğinde değil,
ücret yükümlülüğünde hesaplanır. 5Buna karşı, tanrısaymazı
doğrulukla donatan Tanrı’ya iman edenin
imanı doğruluk yerine sayılır; yaptığı
işler değil. 6Nasıl ki Davut
da, Tanrı’nın işler olmaksızın doğru
saydığı insana özgü mutluluğu şöyle
anlatır:
7“Ne mutlu kötülükleri
bağışlanan, günahları örtülen kişilere!
8Ne mutlu Rab’bin
kendisine günah saymadığı insana!”
İbrahim’in Doğruluğu:
Sünnetsiz Durumdayken 9-12
9Öyleyse bu mutluluk
yalnız sünnetlileri mi, yoksa sünneti
olmayanları da mı kapsar? Çünkü İbrahim’in
imanı kendisine doğruluk yerine sayıldı
diyoruz. 10Nasıl oldu da bu
böyle sayıldı? Sünnet olduktan sonra
mı, yoksa sünnetsiz durumdayken mi?
Hayır. Sünnet olduktan sonra değil tam
tersine, sünnetsiz durumdayken sayıldı.
11İbrahim daha sünnetsizken,
sünnet simgesini imandan doğan doğruluğun
mührü olarak aldı; sünnetsiz olmalarına
karşın iman edenlerin tümüne ruhsal
baba olsun diye. Böylelikle onlara da
doğruluk sayılması amaçlandı. 12Bunun yanı sıra
sünnetlilere de baba oldu o. Salt sünnetli
oldukları için değil, babamız İbrahim’in
sünnetsizken taşımakta olduğu imanın
izlerinde yürüdükleri için.
İbrahim’in Doğruluğu:
Ruhsal Yasadan Önce 13-17
13İbrahim’e ya da
soyuna, dünyanın mirasçıları olma vaadi
ruhsal yasa aracılığıyla değil, imandan
doğan doğruluk aracılığıyla sağlandı.
14Çünkü ruhsal yasa uyarınca yaşayanlar Tanrı’dan
miras alsaydı iman boşa çıkar, vaat
da geçersiz olurdu. 15Çünkü ruhsal yasa
tanrısal öfkeye neden olur. Oysa ruhsal
yasanın olmadığı yerde suç da yoktur.
16Bu nedenle tüm
İbrahim soyuna kayra aracılığıyla sağlanması
için, vaat imana dayanmaktadır; yalnız
ruhsal yasaya bağlı olanlara değil,
İbrahim’in imanına bağlı olanlara da.
Çünkü o hepimizin ruhsal babasıdır.
17Kitap’ta yazılmış olduğu gibi: “Seni birçok
ulusun babası kıldım.” İbrahim ölüleri
yaşama kavuşturan, var olmayanı var
eden Tanrı’nın önünde iman etti.
İman Edenlerin
Parlak Örneği: İbrahim 18-25
18İbrahim umutsuzluğa
karşın umutla birçok ulusun babası olacağına
iman etti. Yazılı olduğu gibi: “Senin
soyun böyle olacaktır.” 19Bedeninin ölü denebilecek durumunu –yaklaşık
yüz yaşındaydı– ve Sarah’nın çocuk doğuramayacak
durumda olduğunu düşündüğünde imanı
sarsılmadı. 20Tanrı’nın vaadi
konusunda imansızlık edip kuşkuya düşmedi.
Tam tersine, imanda güçlenerek Tanrı’ya
yücelik sundu. 21O’nun vaat ettiğini
uygulamaya da gücü yettiğine kesinlikle
güvendi. 22Bu nedenle, imanı
kendisine doğruluk olarak sayıldı.
23Kaldı ki, ‘kendisine
sayıldı’ sözleri yalnız İbrahim için
yazılmış değildir. 24Bu sözler bizler
için de yazılmıştır. Rabbimiz İsa’yı
ölüler arasından diriltene iman eden
bizler için de iman doğruluk sayılacaktır.
25İsa, bizim suçlarımız için ölüme teslim
edildi ve doğruluğumuz için ölümden
dirildi.
Mesih’e İman Edenin
Doğruluğu 1-11
Bu nedenle, iman
sonucu doğrulukla donatılmış olarak,
Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla Tanrı’nın
önünde barış gönencindeyiz. 2İman ederek içinde
bulunduğumuz bu kayraya O’nun aracılığıyla
girme hakkına kavuştuk. Kavuşacağımız
Tanrı yüceliğinin umuduyla da övünç
duyuyoruz. 3Üstelik acılarımızda
bile övünç duyuyoruz. Çünkü acının sabrı
oluşturduğunu biliyoruz. 4Sabır, denenmeden
geçildiğini gösterir, denenme de umudu
oluşturur. 5Bu umut utanç getirmez.
Çünkü Tanrı’nın sevgisi bizlere verilen
Kutsal Ruh aracılığıyla yüreklerimizde
dolup taşmaktadır.
6Çünkü biz daha
güçten yoksunken, gerekli dönemde Mesih
tanrısaymazlar yerine öldü. 7Doğru kişi yerine
başka birinin ölmesini düşünmek güçtür.
Yararlı insanın yerine belki başka biri
ölme yürekliliğini gösterebilir. 8Ama biz daha günahlıyken Mesih bizim yerimize
öldü. Tanrı bize sevgisini bununla kanıtlıyor.
9İsa’nın kanı aracılığıyla
şu anda doğrulukla donatılmışsak, O’nun
aracılığıyla Tanrı’nın gelecek olan
öfkeli yargısından kurtuluş bulacağımız
daha da kesindir. 10Biz düşmanken Oğlu’nun
ölümü aracılığıyla Tanrı’yla barıştırıldığımız
göz önünde tutulsun. Ama barıştırılmış
ortamda Mesih’in yaşamı aracılığıyla
kurtuluş bulacağımız daha da kesindir.
11Hem yalnız bu kadar
da değil. Rab’bimiz İsa Mesih aracılığıyla
Tanrı bağlılığında övünç duymaktayız.
O’nun aracılığıyla şimdi barışsal kayrayla
donatıldık.
Günahın Sonucu,
Tanrı’nın Armağanı 12-19
12Bu nedenle bir
tek insan yüzünden günah nasıl dünyaya
girdiyse, günah yüzünden de ölüm dünyaya
girdi. Böylece bütün insanları ölüm
biçip geçti. Çünkü tümü günah işledi.
13Ruhsal yasa verilmeden
önce de günah dünyadaydı. Ne var ki,
ruhsal yasanın bulunmadığı yerde günah
öneme alınmaz. 14Ama ölüm Adem’in
gününden Musa’nın gününe dek egemenliğini
sürdürmüştür. Adem benzeri suçluluk
sınırını aşarak günah işlememiş olanlar
üzerinde de..
Adem gelişi beklenen kişinin bir betimidir.
15Ne var ki, tanrısal
bağış Adem’in suç işlemesine benzemez.
Çünkü eğer bir tek kişinin suç işlemesiyle
bunca insana ölüm yargısı geldiyse,
Tanrı kayrasının ve armağanının bunca
kişi yararına bollukla dağıtılması daha
da kesindir. Buysa bir tek insanın –İsa
Mesih’in– kayrasıyla oldu.
16Tanrısal armağan
o tek kişinin günahına koşut değildir.
Çünkü bir tek insanın suçu sonucunda
saptanan yargı suçlu çıkarılma oldu.
Tanrısal bağış ise bunun tersine, bir
sürü suçtan sonra doğru çıkarılmayı
sağladı. 17Suçun bir tek insan tarafından işlenerek
ölüm egemenliğini getirdiği ve bunun
o tek kişi aracılığıyla bütünlendiği
önümüzdedir. Ama kayra bolluğunu ve
doğruluk armağanını alanların, bir tek
kişi –İsa Mesih– aracılığıyla yaşamda
egemenlik sürecekleri daha da kesindir.
18Demek ki, bir tek
insanın suçluluğu yüzünden suçlu çıkarılma
nasıl bütün insanları içerdiyse, buna
koşut olarak bir tek insanın doğru çıkarma
eylemiyle yaşam doğruluğu bütün insanları
kapsamıştır. 19Çünkü bir tek insanın
buyruğa uymazlığıyla nasıl birçokları
günahlı kılınmışsa, buna koşut olarak
bir tek insanın buyruğa uymasıyla da
birçokları doğru kılınacaktır.
Kayranın Ruhsal
Yasaya Üstünlüğü 20,21
20Ruhsal yasa suçluluğun
artması için araya girdi. Ama günahın
arttığı yerde kayra da her ölçüyü aşan
bir artışla çoğaldı. 21Öyle ki, günah
nasıl ölüm yoluyla egemenlik sürdüyse,
Rab’bimiz İsa Mesih aracılığıyla sonsuz
yaşamı getiren kayra da doğrulukla egemenlik
sürsün.
GÜNAH SORUNU
Mesih’in Ölümüyle
Sağlanan Üstünlük 1-11
Öyleyse ne diyeceğiz? Kayra çoğalsın diye
günah işlemeyi sürdürecek miyiz? 2Hiçbir zaman! Günaha karşı ölmüş olan bizler
bundan böyle nasıl günah içinde yaşayabiliriz?
3Yoksa Mesih İsa’yla
bir olmaya vaftiz edilen bizlerin, O’nun
ölümüyle bir olmaya vaftiz edildiğimizi
bilmiyor musunuz? 4Çünkü vaftiz yoluyla
O’nunla birlikte ölüme gömüldük. Öyle
ki, Baba’nın görkemli gücüyle Mesih
nasıl ölüler arasından dirildiyse, biz
de günlerimizi yepyeni bir yaşamda geçirebilelim.
5Çünkü ölümünün
benzerliğinde O’nunla birleştiysek,
dirilişinin benzerliğinde de birleşmemiz
doğaldır. 6Eski insan benliğimizin
O’nunla birlikte çarmıha çakıldığını
biliyoruz; günah tutsaklığındaki beden
ortadan kaldırılsın, bundan böyle günaha
tutsaklık etmeyelim diye. 7Çünkü ölmüş kişi
günahtan özgür kılınmıştır. 8Eğer Mesih’le birlikte
öldüysek, O’nunla birlikte yaşayacağımıza
da imanımız vardır.
9Mesih’in ölüler
arasından dirilmiş olduğunu ve yeniden
ölmeyeceğini biliyoruz. Artık O’nun
üzerinde ölümün egemenliği kalmamıştır.
10Öldüğü ölüm, sadece bir kez olmak üzere
günaha karşı ölümdü; şimdi yaşadığı
yaşamı ise Tanrı için yaşıyor. 11Tıpkı bunun gibi,
sizler de kendinizi günah karşısında
ölü, Mesih İsa bağlılığında Tanrı karşısında
diri kişiler sayın.
Mesih’in Dirilişi:
Özgürlüğün Kanıtı 12-14
12Bundan böyle günah
ölümlü bedeninizde egemenlik kurmasın;
öyle ki, bedenin tutkularına uymayasınız.
13Ne de bedeninizin
parçalarını kötülük araçları olarak
günaha sunun. Bunun yerine, ölüler arasından
yaşama kavuşmuş kişiler olarak kendinizi
Tanrı’ya sunun. Bedeninizin parçalarını
da doğruluk araçları niteliğinde Tanrı’ya
yararlı kılın. 14Çünkü günah sizlere
egemen kesilmeyecektir. Çünkü ruhsal
yasa altında değil, kayra altındasınız.
Mesih İnanlısı:
Doğruluk Tutsağı 15-23
15Öyleyse, ruhsal
yasa altında olmayıp kayra altında olduğumuz
için günah mı işleyelim? Hiçbir zaman!
16Bilmiyor musunuz
ki, kimin buyruğuna uymak amacıyla kendinizi
uşak olarak sunarsanız, buyruğuna uyduğunuz
efendinin uşağı olursunuz; ya ölüme
sürükleyen günahın, ya da doğruluğa
ulaştıran söz dinleyiciliğin.. 17Ama Tanrı’ya şükürler olsun. Çünkü bir
vakitler günahın uşağı olan sizler,
artık teslim olduğunuz öğretiye gönülden
boyun eğmiş bulunuyorsunuz.
18Günahtan özgür
kılınarak doğruluğun uşakları oldunuz.
19Doğal yapınızın güçsüzlüğü yüzünden, insansal
ölçüler uyarınca konuşuyorum: Bir vakitler
bedeninizin parçalarını nasıl iğrençliğe,
bir kötülükten öbür kötülüğe uşak olarak
sundunuzsa, şimdi de kutsallığa yükselten
doğruluğun uşakları olarak sunun. 20Çünkü günahın uşağıyken,
doğruluktan özgürdünüz.
21Şu anda utanç duyduğunuz
işlerden o dönemde sanki ne ürün topladınız?
Onların sonucu ölümdür. 22Ama şimdi günahtan
özgür kılındınız. Tanrı’nın uşağı oldunuz.
Bundan topladığınız ürün yaşam kutsallığıdır;
sonucu ise sonsuz yaşamdır. 23Çünkü günahın karşılığı
ölümdür. Tanrı’nın bağışı ise Rabbimiz
Mesih İsa aracılığıyla sonsuz yaşamdır.
RUHSAL YASA – YAŞAM
RUHUNUN YASASI
Ruhsal Yasa Belirli
Bir Süre İçindir 1-6
Ruhsal yasayı tanıyanlara söylüyorum kardeşlerim:
Ruhsal yasanın insan üzerindeki egemenliğinin,
insanın yaşam süresiyle kısıtlı olduğunu
bilmiyor musunuz? 2Örneğin, evli bir
kadın kocası yaşadığı sürece ona yasayla
bağlıdır. Ama kocası ölürse, onu kocasına
bağlayan yasadan özgür kılınır. 3Şöyle ki, kocası yaşarken başka bir erkeğe
varırsa evlilik dışı cinsel bağlantıya
girmiş sayılır. Oysa kocası ölürse bu
yasadan özgürdür; başka bir erkeğe varsa
da evlilik dışı cinsel bağlantıya girmiş
olmaz.
4Kardeşlerim! Tıpkı
bunun gibi, ölen Mesih’in bedeni aracılığıyla
sizler de ruhsal yasa karşısında öldünüz.
Artık başkasına –ölüler arasından dirilene–
varmakta özgürsünüz. Bundaki amaç Tanrı’ya
ürün getirenler olmamızdır. 5Bizler bedenin
utandırıcı istekleri uyarınca yaşamaktayken,
ruhsal yasanın etkilediği günahtan doğan
utandırıcı istekler bedenimizin parçalarında
ölüme yaraşan ürünü oluşturuyordu. 6Ama şimdi tutsak
kılındığımız bağ karşısında ölmüş olduğumuzdan,
ruhsal yasadan özgür kılındık; yazılı
yasanın eski yolunda değil, Ruh’un yeni
yolunda hizmet sunalım diye.
Ruhsal Yasa: Günahın
Aynası 7,8
7Bundan nasıl bir
sonuç çıkaracağız? Ruhsal yasanın günahlı
olduğunu mu? Hiçbir zaman! Ne var ki,
ruhsal yasa olmadan günahın ne olduğunu
bilemezdim. Eğer ruhsal yasa, göz dikmeyeceksin
dememiş olsaydı, göz dikmenin kötü bir
eylem olduğunu bilmeyecektim. 8Günah buyruk aracılığıyla
elverişli ortamı buldu ve içimde göz
dikmenin her çeşidini oluşturdu. Çünkü
ruhsal yasa olmadıkça günah ölüdür.
Günahı Ölüme Götüren
Ruhsal Yasa 9-13
9Bir zamanlar ruhsal
yasasız yaşıyordum. Ama buyruk gelince
günah canlılık buldu, 10ben de öldüm. Böylece
yaşama götürmesi gereken buyruk beni
ölüme sürükledi. 11Çünkü günah buyruk
aracılığıyla elverişli ortamı bularak
beni kandırdı ve buyruk aracılığıyla
beni öldürdü.
12Bu durumda ruhsal
yasanın kutsal olduğu bir gerçektir.
Buyruk da kutsal, doğru ve yararlıdır.
13Öyleyse gerçekte
yararlı olan, bana ölüm mü getirdi?
Hiçbir zaman! Tam tersine, varlığımda
ölümü oluşturan etken günahtı. Böylelikle
günahın gerçek niteliği –yararlı olan
aracılığıyla içimde ölümü oluşturduğu–
ortaya çıkmalıydı. Buyruğun ışığı altında
günahın aşırı günahlılığı belirgin olmalıydı.
Günahı Kaçınılmaz
Kılan Ruhsal Yasa 14-25
14Yasanın ruhsal
olduğunu biliriz. Ne var ki, ben bedenin
gereksiz isteklerine bağlıyım. Günaha
satılmış bir tutsağım. 15Ne yaptığımı kendim
de bilmiyorum. Çünkü yapmak istediğimi
yapmıyorum; tersine, iğrendiğim neyse
onu yapıyorum. 16Yapmak istemediğimi
yapıyorsam; bu, ruhsal yasanın doğruluğunu
onayladığımı belgeler.
17Öyle ki, gerçekte
bu işi yapan ben değilim; içimde konut
kurmuş olan günahtır. 18Çünkü içimde, yani
bedenimin gereksiz isteklerinde yararlı
bir şeyin konut kurmadığını biliyorum.
İçimde istek varsa da, iyilik yapma
gücü yok. 19İstediğim yararlı
işi yapmıyorum; tersine, istemediğim
kötü şey neyse onu yapıyorum. 20İstemediğim işi
yapıyorsam, gerçekte o işi yapan ben
değilim, içimde konut kurmuş olan günahtır.
21Sonunda şu yasanın
işlerlikte olduğunu görüyorum: Ben iyi
işi yapmak isterken kötülük karşımda
sırıtıyor. 22Çünkü varlığımın
derininde Tanrı yasasını tam gönülle
onaylıyorum. 23Gelgelelim, bedenimin
parçalarında bambaşka bir yasa görüyorum.
Sağduyumun yasasına karşı savaşan ve
beni bedenimin parçalarında işlerlikte
olan günah yasasına tutsak kılan bir
yasa. 24Ne düşkün bir insanım
ben! Ölüme götüren bu bedenden beni
kim kurtaracak? 25Rabbimiz İsa Mesih
aracılığıyla Tanrı’ya şükürler olsun!
Sonuç şudur: Sağduyumla Tanrı’nın yasasına,
bedenimin gereksiz istekleriyle ise
günah yasasına uşaklık ediyorum ben.
Günahın Alt Edicisi
1-11
Öyleyse bundan böyle Mesih İsa bağlılığında
olanlara suçlu çıkarılma yoktur. 2Çünkü Mesih İsa
bağlılığında yaşam veren Ruh’un yasası
beni günah ve ölüm yasasından özgür
kıldı. 3Çünkü bedenin gereksiz
istekleri nedeniyle güçsüz kalan ruhsal
yasanın yapamadığını Tanrı yaptı. Günahlı
insan bedeni benzerliğinde ve günaha
ilişkin sunu niteliğinde kendi Oğlu’nu
göndererek insan bedeninde günahı yargıladı.
4Öyle ki, bedenin
gereksiz istekleri uyarınca değil, Ruh’un
isteği uyarınca yaşayan bizlerde ruhsal
yasa her ne diliyorsa bunu hakça alsın.
5Çünkü bedenin gereksiz
isteklerine göre yaşayanlar bedenin
gereksiz isteklerini düşünür. Oysa Ruh’un
isteğine göre yaşayanlar Ruh’a ilişkin
konuları düşünür. 6Çünkü bedenin gereksiz
isteklerine bağlı düşünce ölüme götürür.
Ruh’a bağlı düşünce ise yaşama ve esenliğe
götürür. 7Çünkü bedenin gereksiz
isteklerine bağlı düşünce Tanrı’ya düşmanlıktır;
çünkü Tanrı’nın yasasına boyun eğmez;
eğemez de. 8Bedenin gereksiz
isteklerine uyanlar Tanrı’yı hoşnut
edemez.
9Ama Tanrı’nın Ruhu
gerçekten sizlerde konut kurmuş bulunuyorsa,
bedeninizin gereksiz isteklerine uyarak
yaşamıyorsunuz. Tersine, Ruh bağlılığındasınız.
Mesih’in Ruhu’nu taşımayan kişi O’nun
sayılamaz. 10Ama eğer Mesih sizde yaşıyorsa günahlı
olan beden ölü, doğrulukla donatıldığınızdan
ruh da diridir. 11İsa’yı ölüler arasından
diriltenin Ruhu sizlerde konut kurduysa,
Mesih’i ölüler arasından dirilten, içinizde
konut kuran Ruhu aracılığıyla sizin ölümlü bedenlerinize de
yaşam sağlayacaktır.
Kayra Sağlayışı:
Tanrı Babamızdır 12-17
12Öyleyse kardeşlerim,
bedenin gereksiz isteklerine uyarak
yaşamak için bedene borçlu değiliz.
13Çünkü eğer bedenin
gereksiz isteklerine uyarak yaşarsanız
öleceksiniz. Ama Ruh aracılığıyla bedenin
işlerini öldürürseniz yaşayacaksınız.
14Çünkü Tanrı Ruhu’yla
yöneltilenler Tanrı’nın çocuklarıdır.
15Sizleri yeni baştan
korkuya sürükleyecek olan uşaklık ruhunu
almadınız; sizi evlatlığa yükselten
Ruh’u aldınız. Bu Ruh’la, “Abba Baba*!”
diye sesleniriz. 16Ruh kendisi bizim
ruhumuzla birlikte, Tanrı çocukları
olduğumuza ilişkin tanıklık eder. 17Eğer Tanrı’nın
çocuklarıysak mirasçılarız da. Tanrı’nın
mirasçıları, Mesih’in de miras ortaklarıyız.
Madem Mesih’in çektiği sıkıntıları paylaşıyoruz,
O’nunla birlikte yüceltilmemiz de gerekir.
Açıklanan Görkem
18-25
18Öyle sanıyorum
ki, içinde bulunduğumuz şu dönemin sıkıntıları
bize açıklanacak olan yücelikle karşılaştırılamaz
bile. 19Çünkü yaratılış
Tanrı çocuklarının açıklanışını büyük
özlemle gözlüyor. 20Çünkü yaratılış
kendi isteğiyle değil, Tanrı’nın isteğiyle
yozlaşmaya bağımlı kılındı. Ama yine
de umut vardır. 21Çünkü yaratılış
çürüyüş boyunduruğundan kurtarılıp Tanrı
çocuklarının yüce özgürlüğüne kavuşturulacaktır.
22Tüm yaratılışın
şu ana dek birlikte inlediğini ve doğum
sancısı çekercesine bir arada kıvrandığını
biliyoruz. 23Hem de sadece bu
değil; Ruh’un ilk ürününe sahip olan
bizler de evlatlığa alınmayı ve bedenimizin
kurtuluş bulmasını büyük özlemle bekleyerek
içimizden inliyoruz. 24Çünkü bu umutla
kurtuluş bulduk. Ama umut bağlanan şey
görülseydi ona umut denemezdi. Çünkü
gördüğü şeye kim umut bağlar? 25Ama görmediğimiz
şeye umut bağlarsak onu sabırla gözleriz.
Egemen Tanrı’nın
Şaşılacak Kayrası 26-30
26Tıpkı bunun gibi,
Ruh da biz güçsüzken yardım elini uzatır.
Çünkü nasıl dua etmemiz gerektiğini
bilmeyiz. Ama Ruh kendisi sözle anlatılamaz
iniltilerle bizim için Tanrı’ya yakarır.
27Yürekleri araştıran
Tanrı, Ruh’un düşüncesini bilir. Çünkü
Ruh kutsal yaşamlılar yararına, Tanrı
isteği uyarınca yakarmaktadır.
28Tanrı’nın kendisini
sevenlerle, ereği uyarınca çağrılanlarla
birlikte her durumu yararlı yönde işlediğini
biliriz. 29Çünkü Tanrı önceden
bildiği kişileri, Oğlu’nun benzerliğinde
olsunlar diye önceden kararlaştırdı.
Öyle ki, Oğul birçok öbür kardeşin arasında
ilk-doğan* olsun. 30Tanrı önceden kararlaştırdıklarını
çağırdı. Çağırdığı kişileri doğrulukla
donattı. Doğrulukla donattıklarını yüceliğe
kavuşturdu.
Mesih Bağlılığında
Açıklanan Tanrısal Sevgi 31-39
31Bunlar karşısında
ne dememiz gerekir? Tanrı bizimle birlikte
olunca, kim bize karşı çıkabilir? 32O Tanrı ki öz Oğlu’nu
esirgemeyip O’nu hepimizin yararına
sundu. O’nunla birlikte bize her şeyi
bağışlaması beklenmez mi?
33Tanrı’nın seçilmişlerini
kim suçlayabilir? Onları doğrulukla
donatan Tanrı’dır. 34Öyleyse suçlu çıkaran
kimdir? Ölen, daha güzeli dirilen Mesih
İsa. Tanrı’nın sağında bulunan, bizim
için yakaran..
35Mesih’in sevgisinden
bizleri kim ayırabilir? Acı mı, üzüntü
mü, baskı mı, açlık mı, çıplaklık mı,
tehlike mi, kılıç mı? 36Tıpkı Kitap’ta
yazılı olduğu gibi:
“Gün boyunca senin için öldürülüyoruz,
Boğazlanacak koyun gibi görüyorlar bizi.”
37Ama bizleri sevenin
aracılığıyla bütün bunlarda kesin yengi
bizimdir. 38Şuna kesin kanışım
var: Ne ölüm, ne yaşam, ne melekler,
ne başkanlıklar, ne şimdiki ne gelecek
durumlar, ne dünya yetkileri, 39ne üzerimizdeki ne altımızdaki dünyanın
güçleri, ne de kurulu düzende başka
bir etken Rabbimiz Mesih İsa’daki Tanrı
sevgisinden bizleri ayırabilir.
TANRI’NIN SEÇİLMİŞ
HALKI
Seçilmiş Halkın
İmansızlığı 1-5
Mesih bağlılığında gerçeği söylüyorum,
yalan konuşmuyorum. Kutsal Ruh’un aydınlattığı
vicdanım benimle bir arada tanıklık
ediyor: 2Çünkü derin üzüntü
içindeyim, yüreğimdeki acı dinmek bilmiyor.
3Kardeşlerim ve
soydaşlarım için ben kendim lanetle
Mesih’ten koparılıp atılmayı dileyecek
hale geldim. 4Onlar İsrailliler’dir.
Onlara her şey verilmiştir: Tanrı çocukları
olma yetkisi, yücelik, antlaşmalar,
ruhsal yasa, tapınışla ilgili kurallar,
vaatler. 5Üstelik onlar ataların
soyundandır. Beden açısından Mesih de onlardan
geldi. O her şeyin üzerinde olan, sonsuz
çağlar boyunca kutluluk taşıyan Tanrı’dır.
Amin.
Tanrı Vaadi Etkisiz
Bırakılamaz 6-13
6Tanrı Sözü boşa
çıktı demek değildir bu. Çünkü İsrail
soyundan gelenlerin tümü İsrailli
sayılmaz. 7Ne de İbrahim soyundan
olanların tümü İbrahim’in çocuklarıdır.
Tanrı ona, “İshak’ın soyundan gelenler
senin soyun sayılacak” demişti. 8Diyecek odur ki, Tanrı çocukları sayılanlar
insansal bağdan doğmuş olanlar değil;
tam tersine tanrısal vaatten doğanlardır
soydan sayılanlar. 9Çünkü tanrısal
vaat bildirisi şöyledir: “Kararlaştırılmış
dönemde geleceğim ve Sarah’nın bir oğlu
olacak.”
10Hem de durum bununla
kapanmıyor. Rebekah tek erkekten –atamız
İshak’tan– hamile kaldı. 11İkizler daha doğmamış,
iyi ya da kötü bir iş yapmamışlardı.
Bununla, seçimde Tanrı ereğinin kalımlı
olduğu kanıtlanacaktı. 12Bunun, başarılan
işler uyarınca değil, tanrısal çağrı
uyarınca saptandığı görülsün diye Tanrı
Rebekah’ya, “Büyüğü küçüğüne uşaklık
edecek” dedi. 13Kitap’ta yazılmış
olduğu gibi: “Ben Yakup’u sevdim, Esav’dan ise tiksinti
duydum.”
Tanrı’nın Egemen
Amacı 14-18
14Buna ne diyeceğiz?
Tanrı adaletsizlik mi ediyor? Hiçbir
zaman! 15Çünkü Musa’ya şöyle
demişti: “Ben dilediğime acıyacağım,
dilediğime de sevecenlikle davranacağım.”
16Demek oluyor ki,
insanın kendi isteğine ya da çabasına
değil, Tanrı’nın acımasına bağlıdır
bu.
17Kutsal Yazı’da
Firavun’a şu söz bildiriliyor: “Seni
bu amaçla yükselttim; senin üzerinde
kendi gücümü göstereyim, böylelikle
adım tüm yeryüzünde yayılsın diye..”
18Demek oluyor ki
O dilediğine acır, dilediğinin de yüreğini
katılaştırır.
Tanrı’nın Acıması
ve Öfkesi 19-29
19Şimdi bana, “Şu
ana dek Tanrı niçin insanda kusur bulmakta;
çünkü Tanrı isteğine kim karşı çıkabilmiştir?”
diyeceksin. 20Ey ademoğlu! Sen
kim oluyorsun da Tanrı’yı sorguya çekiyorsun?
Kendisine biçim verilen biçim verene,
“Beni niçin böyle yaptın” diyebilir
mi? 21Öte yanı, çömlekçinin
kili dilediği gibi kullanmaya hakkı
yok mu? Aynı topraktan biri özel kullanış,
öbürüyse sıradan kullanış için iki çömlek
yapamaz mı o?
22Tanrı da buna koşullukta
öfkesini göstermek ve gücünü tanıtmak
isterken, kendilerine öfke yaraşanlara
–mahva hazırlananlara– karşı aşırı katlanış
gösteremez mi? 23Öte yandan acıma
gösterdiklerine –onları önceden yüceliğe
hazırladıklarına– kendi yüceliğinin
zenginliğini niçin belirgin etmesin?
24Yalnız Yahudiler
arasından değil, uluslar arasından da
çağırdığı bizler değil miyiz? 25Nasıl ki Hoşea
peygamber aracılığıyla O şöyle diyor:
“Halkım olmayana ‘halkım’ diyeceğim,
Sevgili olmayana ‘sevgilim’ diyeceğim.
26Kendilerine, ‘Benim
halkım değilsiniz’
denilen yerde –tam bu yerde– diri Tanrı’nın
çocukları diye adlandırılacaklar.”
27Yeşaya da İsrail’e
ilişkin şöyle bağırıyor:
“İsrailoğullarının sayısı
denizin kumu kadar olsa bile,
ancak bir azınlık kurtulacak.
28Çünkü Rab yeryüzünde
yargısını kesinlikle uygulayacak
ve ivedilikle sonuçlayacak.”
29Yeşaya daha önce
şöyle demişti:
“Orduların Rabbi* bizlere
bir soy bırakmamış olsaydı,
Sodom gibi olur, Gomorra’ya dönüşürdük.”
İmanla Doğruluğa
Kavuşanlar 30-33
30Şimdi bu işe ne
dememiz gerekir? Doğruluğu aramayan
uluslar doğruluğa kavuştu. Bu doğruluğaysa
iman yoluyla ulaştılar. 31Oysa ruhsal yasa
aracılığıyla doğruluğu arayan İsrail
bu doğruluk yasasına erişemedi. 32Acaba neden? Çünkü
doğruluğu imana dayanarak değil, başardıkları
işlere bel bağlayarak kovaladılar. Bunun
sonucunda, Sendeleme Taşı’na takılıp
sendelediler. 33Kitap’ta yazılmış
olduğu gibi:
“İşte Sion’a
Sendeleme Taşı’nı,
Engelleyen Kaya’yı koyuyorum.
O’na iman eden hiçbir vakit utandırılmayacaktır.”
Seçilmiş Halkın
Yitirdiği Elverişli Durum 1-4
Kardeşler, İsrailliler için yüreğimin özlemi
ve Tanrı’ya yakarım kurtuluş bulmaları
içindir. 2Kendilerine ilişkin
tanıklık ederim ki, Tanrı önünde çabadan
geri durmazlar. Ne var ki bu çaba gerçek
bilgiye dayanmıyor. 3Sonuçta Tanrı’nın
insanı doğruluğa eriştirdiğini kavramadan
kendi elleriyle doğruluklarını saptama
kovalayışındalar. Tanrı’nın insanı doğruluğa
erdirme ilkesine boyun eğmediler. 4Oysa Mesih ruhsal
yasanın son bulmasıdır; iman eden herkes
doğrulukla donatılsın diye.
Herkesi Kapsayan
Kurtuluş 5-13
5Ruhsal Yasa ilkesinden
çıkan doğruluğa ilişkin Musa şunları
yazar: “Bunları yapan insan onlarla
yaşayacaktır.” 6Buna karşı iman
ilkesinden doğan doğruluk şöyle der:
“Yüreğinin içinden, göğe kim çıkacak
demeyesin.” Mesih’i yere indirmeye dercesine.
7Ne de, kim derinlere
inecek diyesin yani, “Mesih’i ölüler
arasından yukarı getirmeye..” 8Bununla ne demek
istiyor? “Tanrı sözü sana yakındır;
ağzında ve yüreğinde.” Bu, yaydığımız
iman sözüdür.
9Eğer İSA RAB’tir
diye ağzınla açıkça söyler, yüreğinle
de Tanrı’nın O’nu ölüler arasından dirilttiğine
iman edersen kurtulacaksın. 10Çünkü doğrulukla donatılmak için yürekle
iman edilir, kurtuluş için de ağızla
açıklama yapılır. 11Kutsal Yazı şöyle
der: “Her kim O’na iman ederse hiçbir
vakit utandırılmayacaktır.”
12Çünkü Yahudiler’le
uluslar arasında bir ayrım yoktur. Çünkü
O tümünün Rab’bidir. Kendisine seslenenlerin
hepsini bollukla kutlar. 13Bunun için, her kim Rab’bin adını anarsa
kurtulacaktır.
İsrailliler’in
İmansızlık Nedeni 14-21
14Ama iman etmedikleri
kişiye nasıl seslenecekler? O’na ilişkin
işitmedikleri kişiye nasıl iman edecekler?
Sözü yayan olmazsa nasıl işitecekler?
15Gönderilmezlerse
sözü nasıl yayacaklar? Kitap’ta yazılmış
olduğu gibi:
“Gönül açan haberler duyuranların
Ayakları ne güzeldir!”
16Ama yine de Sevinç
Getirici Haber’in buyruğunu herkes dinlemedi.
Yeşaya buna ilişkin şöyle der:
“Ya Rab, duyurduklarımıza kim inandı?”
17Demek ki, iman
Haber’i duymakla, Haber’i duymak da
Mesih’in sözü aracılığıyla gerçekleşir.
18Ama soruyorum:
Gerçekten Haber’i duymadılar mı? Hiç
kuşkusuz duydular:
“Onların sesi tüm yeryüzüne yayıldı.
Sözleri de dünyanın her ucuna ulaştı.”
19Yeniden soruyorum:
İsrail bunu bilmedi mi? İlkin Musa şöyle
diyor:
“Sizleri ulus özelliği taşımayan bir ulus
aracılığıyla imrendireceğim.
Anlayışsız bir ulus aracılığıyla sizleri
kızdıracağım.”
20Yeşaya da korkmazlıkla
şunu bildiriyor:
“Beni araştırmayanlarca bulundum,
Beni soruşturmayanlara açıklandım.”
21Öte yandan İsrail
için de şöyle diyor:
“Tüm gün söz dinlemez, baş kaldırıcı bir
halka ellerimi uzattım.”
Tanrısal Kayraya
İman Eden İsrailliler 1-12
Öyleyse soruyorum: “Tanrı öz halkından
yüz mü çevirdi?” Hiçbir zaman! Ben de
bir İsrailli’yim: İbrahim soyundan,
Benyamin kuşağından, 2Tanrı önceden bildiği
öz halkından yüz çevirmedi. Yoksa, İsrail’e
karşı Tanrı’ya yakaran İlyas’a ilişkin
Kutsal Yazı’nın ne dediğini bilmiyor
musunuz?
3“Ya Rab, peygamberlerinin
canına kıydılar,
Sunaklarını yerle bir ettiler,
Bir ben kaldım geriye.
Beni de öldürmeye çalışıyorlar.”
4Tanrı’nın İlyas’a
verdiği yanıt nedir? “Baal’a*
diz çökmemiş yedi bin insanı ben kendime
sakladım.” 5Tıpkı bunun gibi
şimdiki dönemde de Tanrı’nın kayrasıyla
seçilmiş bir azınlık vardır. 6Eğer bu azınlık
kayrayla seçilmişse, demek ki başarılan
işler uyarınca seçilmemiştir. Yoksa
kayra kayra olmaktan çıkar.
7Öyleyse sonuç nedir?
İsrail aradığını bulamadı. Onun bulamadığını
seçilmiş azınlık buldu. Geriye kalanlar
ise dikbaşlı oldu. 8Kutsal Kitap’ta
dendiği gibi:
“Tanrı onlara uyuşukluk ruhu verdi;
Görmeyen gözler,
İşitmeyen kulaklar..” Bugünkü güne dek
durum bu..
9Davut da şöyle
der:
“Öz sofraları kendilerine tuzak ve ağ
olsun:
Hem engelleyen köstek, hem de yaraşıklı
ceza.
10Gözleri görmemek
üzere kararsın.
Bellerini sonsuza dek iki büklüm et*!”
11Şimdi soruyorum:
“Düşmek için mi yanlış adım attılar?”
Hiçbir zaman! Tersine, İsrailliler’in
suç işlemesiyle uluslara kurtuluş geldi.
Öyle ki, imrenti gelsin onlara. 12Eğer İsrailliler’in
suç işlemesi dünyanın bollukla kutlanmasına,
ruhsal yenilgisi de ulusların bollukla
kutlanmasına dönüştüyse, onların bütünlük
bulması ne denli kutluluk getirecektir!
Kayradan Yararlananlara
Uyarı 13-24
13Şimdi siz uluslara
söylüyorum: Mademki, ben uluslara gönderilen
bir haberciyim, bunu yüce bir hizmet
sayarım. 14Belki bir yoldan
soyumdan olanları imrendirip aralarından
bazılarını kurtarırım. 15Eğer onların yoksun
bırakılması dünyanın Tanrı’yla barışmasına
yol açtıysa, kabul edilmeleri ölülerin
yaşam bulması değil de nedir?
16Eğer ilk hamur
kutsalsa tüm hamur kutsaldır. Eğer kök
kutsalsa dallar da kutsaldır. 17Ama eğer iyi cins
zeytin ağacının kimi dalları budandıysa ve sen
bir yaban zeytiniyken onların arasına aşılanıp onlarla
birlikte ağacın yaşam sağlayan özüne
ortak oldunsa, 18sakın önceki dallara
karşı böbürlenme. Eğer böbürleniyorsan,
unutma ki kökü destekleyen sen değilsin;
tam tersine köktür seni destekleyen.
19Belki de, “Dallar
ben oraya aşılanayım diye budandı” diyeceksin.
20Bu doğru. Onlar
imansızlık nedeniyle budandı, sen ise
iman nedeniyle durmaktasın. Yüksekten
uçma; tersine kork! 21Çünkü, Tanrı eğer
iyi cins ağacın dallarını esirgemediyse,
seni de esirgemeyecektir. 22Bu nedenle Tanrı’nın
iyiliğine de sertliğine de dikkat et.
Düşenlere karşı sert, sana karşıysa
tanrısal iyilikle davranandır O. Bu
iyiliğe bağlı kalman gereğini de unutma.
Yoksa sen de kesilip atılırsın.
23Eğer imansızlıkta
direnmezlerse, İsrailliler de aşılanacak.
Çünkü Tanrı’nın gücü onları yeniden
aşılamaya yeter. 24Sen yabanıl zeytin
ağacından kesilip doğa yasasına ters
düşercesine iyi cins zeytin ağacına
aşılandınsa, iyi cins ağaçtan kesilen
dallar ne denli kolaylıkla kendi ağaçlarına
aşılanacak!
Tanrı Kayrası Herkesi
Kapsar 25-29
25Bu nedenle kardeşlerim,
sizlere bu giz üzerinde bilgi vermek
isterim. Öyle ki, ‘bilgiçlik taslamayasınız’.
Yürek katılığı İsrail’e geçici bir süre
için geldi; ulusların tümü Mesih’e bağlanıncaya
dek. 26Böylelikle tüm
İsrail kurtulacaktır. Kitap’ta yazılmış
olduğu gibi:
“Kurtarıcı Sion’dan
gelecek,
Yakup’un soyundan
tanrısaymazlığı kaldıracak.
27Onların günahlarını
kaldırdığımda,
kendileriyle yapacağım antlaşma budur.”
28Onlar Sevinç Getirici
Haber’i yadsıdıklarından siz uluslar
çıkarına Tanrı’ya düşman oldular. Ama
tanrısal seçim açısından ataların hatırına
sevgilidirler. 29Çünkü Tanrı’nın
bağışları ve çağrısı geri alınmaz.
Kayra Tanrı Bilgisinin
Ürünüdür 30-36
30Size gelince, siz
uluslar bir vakitler Tanrı’ya söz dinlemezlikte
bulundunuz. Ama şimdi İsrailliler’in
söz dinlemezliği yüzünden Tanrı’nın
acımasına kavuştunuz. 31Tıpkı bunun gibi
onlar da şimdi söz dinlemezliktedirler;
sizin Tanrı’nın acımasına kavuştuğunuz
gibi onlar da şimdi acınmaya kavuşsun
diye. 32Çünkü Tanrı tüm insanlığı söz dinlemezliğe
tutsak kılmıştır. Öyle ki, tüm insanlığa
acısın.
33Tanrı’nın zenginliği
ne denli yücedir! Bilgeliği bilgisi
ne derindir! O’nun yargılarına akıl
eremez. O’nun yolları araştırılamaz.
34Çünkü,
“Rab’bin düşüncesini kim bilebildi?
Kim O’nun öğütçüsü olabildi?
35Kim O’na bir şey
verebildi de karşılığını alabildi?”
36Çünkü her şey O’ndan,
O’nun aracılığıyla ve O’nun içindir.
Yücelik sonsuzlara dek O’nundur. Amin.
İMAN YAŞAMININ
SERGİLENİŞİ
Kayra ile Uyumlu
Yaşam 1,2
Öyleyse kardeşlerim, Tanrı’nın sevecenliği
adına size yalvarırım: Bedenlerinizi
diri, kutsal, beğenilir sunu niteliğinde
Tanrı’ya sunun. İşte budur akla yatkın
ruhsal uğraşınız. 2Şimdiki çağın gidişine
uymayın. Tam tersine, anlayışınızın
taze aşamaya gelmesiyle büsbütün değiştirilmiş
insanlar olun. Öyle ki Tanrı’nın isteğini,
neyin yararlı, beğenilir, yetkin olduğunu
öğrenesiniz.
Tanrı Bağlılığının
Özellikleri 3-21
3Tanrı’nın bana
sağladığı kayra aracılığıyla hepinize
söylüyorum: Hiç kimse kendini olduğundan
daha akıllı saymasın. Bunun yerine,
Tanrı’nın size verdiği iman ölçüsünü
kullanarak aklı başında kişiler olun.
4Nasıl ki, bir bedende
birçok parçamız vardır ve hiç kuşkusuz,
bütün parçaların görevi eşit değildir.
5Tıpkı bunun gibi,
pek çok kişi olan bizler de Mesih bağlılığında
tek bedeniz; hem de birbirimizin parçalarıyız.
6Bize verilen kayra
oranında çeşitli ruhsal bağışlarımız
vardır: Peygamberlik etmek için bağış
verildiyse, bunu imanımız oranında yapmalıyız.
7Başkalarına hizmet
etmemiz için bağış verildiyse, hizmet
etmeliyiz. Öğretmek içinse, öğretmeliyiz.
8Öğüt vermek içinse,
öğüt vermeliyiz. Bağışta bulunan bunu
eliaçıklıkla yapsın. Yöneticilik eden
çabasını yönetmeye versin. Acıma gösteren
bunu sevinçle yerine getirsin.
9Sevgi ikiyüzlülükten
ırak olmalı. Kötüden iğrenin, iyiye
sarılın. 10Kardeşlik sevgisinde
birbirinize içtenlikle bağlanın. Birbirinizle
yarışırcasına karşılıklı saygı gösterin.
11Çabada aylak olmayın,
ruhta ateşli olun, Rab’be hizmet edin.
12Taşıdığınız umut
sizlere sevinç versin. Çektiğiniz acıda
sabır gösterin, dualarınızı bağlılıkla
sürdürün. 13Gereksinimi olan
kutsal yaşamlılara yardım elini uzatın,
konukseverlik gösterin. 14Sizlere saldırıda
bulunanlara iyilik dileyin. Evet iyilik
dileyin, lanet etmeyin. 15Sevinenlerle birlikte
siz de sevinin, ağlayanlarla birlikte
siz de ağlayın. 16Birbirinize karşı
aynı düşüncede olun. Kurumlanmayın;
tersine, aşağı tutulanlarla birlikte
olun.
‘Bilgiçlik taslamayın.’
17Size kötülük edene
kötülükle karşılıkta bulunmayın. Herkesin
gözünde iyi olanı yapmaya çalışın. 18Herkesle barış
içinde yaşamak için elinizden geleni
yapın. 19Ey sevgililer, hiçbir zaman öç almayın.
Bırakın, Tanrı’nın öfkesi alsın öcünüzü.
Çünkü Kutsal Kitap’ta şöyle yazılmıştır:
“Rab, ‘Öç alma hakkı benimdir,
Karşılığını ben vereceğim’ buyuruyor.
20Ama ‘Düşmanın acıkmışsa
onu doyur,
Susamışsa ona içecek ver.
Çünkü bunu yapmakla, onun başı üstüne
Kızgın korlar yığmış olursun.’”
21Kötülük seni alt
etmesin; kötülüğü iyilikle alt et.
Başta Bulunanlara
Bağımlılık 1-7
Herkes başta bulunan yetkililere bağımlı
olsun. Çünkü Tanrı’dan olmayan yetki
yoktur. Var olanları Tanrı atamıştır.
2Bu nedenle, yetkiye
karşı direnen, Tanrı’nın düzenine karşı
direnmiş olur. Direnenler kendilerine
yaraşan yargıyı giyeceklerdir. 3Çünkü iyi iş yapanların yöneticilerden
korkusu yoktur; kötü iş yapanlar korkar.
Yetkili kişiden korkmamak ister misin?
Öyleyse iyi işi yap, onun övgüsünü kazanırsın.
4Çünkü o senin yararına
Tanrı’ya hizmet etmektedir. Ama kötü
işi yaparsan kork! Çünkü yetkili kişi
kılıcı boş yere kuşanmaz. Kötü işi yapana
gerekli yargıyı saptamak için Tanrı’ya
hizmet eder. 5Bu nedenle, baştaki
yetkililere bağımlılık zorunluluğundasınız;
salt yargılanma korkusundan değil, vicdan
açısından da.
6Vergi ödemenizin
nedeni de budur. Çünkü yöneticiler atandıkları
işi yerine getirirken, Tanrı’nın görevlileri
olarak çalışırlar. 7Herkese ne gerekiyorsa
onu verin: Vergi toplayana vergi, gümrük
kesene gümrük, saygı gösterilmesi gerekene
saygı, onur yaraşana onur..
Yaşamda Temel Yükümlülük
8-14
8Birbirinizi sevmekten
başka hiç kimseye herhangi bir ilişkide
borçlu olmayın. Çünkü insan kardeşini
seven, ruhsal yasayı yerine getirmiştir.
9Çünkü, “Evlilik
dışı cinsel bağlantıya girmeyeceksin,
öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, göz
dikmeyeceksin” ve bundan başka her ne
buyruk varsa, tümü şu kuralda bütünlenmiştir:
“İnsan kardeşini kendin gibi seveceksin.”
10Seven kişi insan kardeşine kötülük etmez.
Öyleyse sevmek ruhsal yasayı yerine
getirmektir.
11Vaktin önemini
bilin. Artık sizin için uykudan uyanma
saati gelmiştir. Çünkü şu anda kurtuluşumuz
iman ettiğimiz o ilk günkünden daha
yakındır. 12Gece ilerledi,
gün yaklaştı. Bu nedenle, karanlığın
işlerini üzerimizden atalım, ışığın
silahlarını kuşanalım. 13Güne yaraşır biçimde
günlerimizi saygıdeğer tutumla geçirelim;
içkili gürültülü eğlence alemleriyle,
sarhoşlukla, rasgele yatak arkadaşlıklarıyla,
soysuzlukla, kavgacılıkla, kıskançlıkla
değil. 14Tam tersine, Rab
İsa Mesih’i kuşanın ve bedenin gereksiz
tutkularını karşılamayı bırakın.
Niçin Kardeşini
Yargılıyorsun? 1-4
İmanı zayıf olan kişiyi aranıza kabul edin,
ama kişisel görüşlere dayanan tartışmalara
yer vermeyin. 2Örneğin, birinin
inancı her tür yiyeceği yemesine izin
verir. Öte yandan imanı zayıf birisiyse
yalnız sebze yer. 3Her şeyi yiyen
yemeyeni aşağı görmesin. Ne de salt
sebze yiyen, yiyecek sorununda sakıncası
olmayanı yargılasın. Çünkü Tanrı onu
içten kabul etmiştir. 4Başka birinin ev
uşağını yargılamaya sen kim oluyorsun?
Onun başarılı olup olmadığına ancak
efendisi karar verir. Kaldı ki başarılı
olacaktır. Çünkü Rab’bin onu başarılı
kılmaya gücü vardır.
İnanlıların Ayrımları,
Benzerlikleri 5-12
5Biri şu günü öteki
günden üstün tutar, öbürü ise günlerin
tümünü eşit tutar. Herkes kendi sağduyusuna
güvensin. 6Belirli bir güne
saygısı olanın bu saygısı Rab’bedir.
Yemek yiyen de Rab’bi yüceltmek için
yer. Çünkü Tanrı’ya teşekkür sunar.
Öte yandan, yiyecek sorununda çekingen
davranan, Rab’bi düşünerek çekingen
davranır. Bunun için de Tanrı’ya teşekkür
sunar. 7İçimizden hiç kimse
kendisi için yaşamaz, kendisi için ölmez.
8Çünkü yaşıyorsak
Rab için yaşıyoruz. Ölüyorsak Rab için
ölüyoruz. Öyleyse yaşasak da ölsek de
Rab’biniz. 9Mesih’in ölmesi
sonra da dirilmesi bunun içindir; hem
yaşayanların hem de ölenlerin Rab’bi
olsun diye.
10Öyleyse niçin kardeşini
yargılıyorsun? Sen de niçin kardeşini
aşağı görüyorsun? Çünkü hepimiz Tanrı’nın
yargı kürsüsü önünde dikileceğiz. 11Çünkü Tanrı Sözü şudur:
“Rab buyuruyor: ‘Benim diri olduğum gibi,
Her diz önümde çökecek ve
Her dil belirginlikle Tanrı’yı açıklayacak.’”
12Demek ki, her birimiz
Tanrı’ya kendisine ilişkin hesap verecek.
Göz Önünde Tutulacak
Gerekler 13-23
13Bu nedenle, bundan
böyle birbirimizi yargılamayı bırakalım.
Tersine, yargılarken tutumunuz şu olsun:
Bir kardeşin suça sürüklenmesine ya
da kösteklenmesine yol açacak bir şey
yapmayalım. 14Rab İsa bağlılığında
kesinlikle biliyorum ki, hiçbir şey
kendiliğinden kirli değildir. Ama bir
şeyin kirli olduğuna inanan için o şey
kirli olmuştur. 15Eğer yediğin bir
yiyecekten ötürü kardeşin üzüntüye düşmüşse,
artık sevgi ilkesi uyarınca yaşamıyorsun.
Mesih’in onun yararına canını verdiği
kardeşine yiyecek yüzünden yıkım getirme.
16Sizlerce yararlı
sayılan tutum, sonunda kötülenmesin.
17Çünkü Tanrı’nın
hükümranlığı yiyecek içecek sorunu değildir.
Kutsal Ruh bağlılığında gerçekleşen
doğruluk, barış ve sevinçtir. 18Bu yolda Mesih’e hizmet eden birey Tanrı
tarafından beğenilir, insanlarca onaylanır.
19Öyleyse barışın
ardından koşalım ve birbirimize karşı
yapıcılıkla davranalım. 20Yiyecek yüzünden
Tanrı’nın işini baltalama. Gerçekte
her yiyecek yenebilir. Ama yediğiyle
başkasını suça sürükleyen birey kötülük
işler. 21Et yememek, şarap
içmemek ve kardeşini suça sürükleyecek
herhangi bir şey yapmamak yerinde tutumdur.
22Bu konudaki inancın
neyse, bunu Tanrı önünde kendine sakla.
Onayladığı işi yapıp da kendi kendini
yargılamayan insan mutludur. 23Ama yediğinden
kuşkulanırken yiyen yargılanır. Çünkü
tutumu imana dayanmamakta; imana dayanmayan
her tutum ise günahtır.
Kendinizi Değil,
Başkalarını Hoşnut Edin 1-7
İmanda güçlü olan bizler, güçsüzlerin zayıflıklarını
yüklenmek zorundayız. Amacımız kendimizi
hoşnut etmek değildir. 2Her birimiz insan
kardeşinin iyiliğini kovalayarak onu
hoşnut etsin, böylece yapıcılığa katkıta
bulunsun. 3Çünkü Mesih de
kendini hoşnut etmeyi düşünmedi. Kitap’ta
yazılı olduğu gibi:
“Seni aşağılayanların
Aşağılamaları üstüme çöktü.”
4Önceden yazılan
her söz bizi eğitmek için yazıldı. Öyle
ki, Kutsal Yazı’nın sağladığı sabırla
ve yüreklendirmeyle umudumuz olsun.
5Sabır ve yüreklendirme
kaynağı Tanrı, Mesih İsa’ya benzerlikte
birbirinize karşı aynı düşüncede olmayı
size sağlasın. 6Öyle ki hep birlikte,
bir ağızdan Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrı’sını
ve Babası’nı yüceltesiniz. 7Bu nedenle birbirinizi
içten kabul edin; tıpkı Mesih’in Tanrı
yüceliği için sizleri içten kabul ettiği
gibi.
Mesih’in Ulu Hizmeti
8-13
8Şunu bildireyim:
Mesih sünnetli Yahudi soyuna Tanrı gerçeği
yararına hizmet görücü oldu; atalara
duyrulan sözlerin onaylanması için..
9Hem de uluslar
kendilerine yöneltilen acıyışı anarak
Tanrı’yı yüceltsin diye.. Kitap’ta yazılmış
olduğu gibi:
“Bu nedenle, uluslar arasında
Sana şükür sunacağım ve adına ilahiler
söyleyeceğim.”
10Üstelik şöyle diyor:
“Ey uluslar,
O’nun halkıyla birlikte mutluluk bulun.”
11Ve yine,
“Bütün uluslar, Rab’bi övün;
Tüm halk toplulukları O’nu övsün.”
12Yeşaya yeni baştan
şöyle diyor:
“Yesse’nin* kökünden biri gelecek.
Uluslara başkanlık etmek üzere yükselecek
ve uluslar O’na umut bağlayacak.”
13Umut kaynağı Tanrı sizleri imanınız aracılığıyla
her tür sevinçle ve esenlikle doldursun.
Öyle ki, Kutsal Ruh’un gücüyle umudunuz
gitgide artsın.
Evrensel Kayra
Yayılıyor 14-21
14Kardeşlerim, sizlerin
iyilikle dolmuş, her tür bilgiyle tümlenmiş,
birbirinize öğüt vermeye güçlenmiş olduğunuza
kesin güvenim vardır. 15Yine de belirli konulara ilişkin size yazma
atılganlığında bulundum. Bununla, Tanrı’ca
bana verilen kayraya ilişkin anınızı
tazelemek amacını güttüm. 16Uluslar yararına
beni Mesih İsa’nın ruhsal görevlisi
kılmıştır bu. Tanrı’nın Sevinç Getirici
Haberi’ni duyurmakta sunu sunmayı betimleyen
uğraşımı sürdürmekteyim. Öyle ki, ulusların
sunulması beğeni verici, Kutsal Ruh
etkilemesiyle kutsama getirici olsun.
17Bu nedenle, Mesih
İsa’da Tanrı’ya hizmetimden övünç duyabilirim.
18Ulusların tanrısal
buyruğa uyması için, Mesih’in sözle
ve eylemle benim aracılığımla gerçekleştirdiği
işlerden başka hiçbir konuda konuşma
atılganlığını göstermeyeceğim. 19Böylece, belirtiler
ve göz kamaştırıcı eylemler gücüyle,
Kutsal Ruh yetkisiyle Yeruşalim’den
İllirya dolaylarına dek bir eğmeçi içerircesine
Mesih’in Sevinç Getirici Haberi’ni baştan
başa yaydım. 20Bunu yapmaktayken,
Mesih adının bilindiği yerlerde Sevinç
Getirici Haber’i yaymayı üstlenmekten
kaçındım; bunu onursal saygı gereği
saydım. Olmaya ki başka birinin attığı
temel üzerine bina kurmaya çalışayım.
21Kitap’ta yazılmış
olanı uyguladım:
‘Kendilerine haber verilmemiş olanlar
görecek;
O’na ilişkin bir şey duymamış olanlar
bilecek.’
Evrensel Kayra
Yayılacak 22-33
22Bu yüzden size
gelmem kaç kez engellendi. 23Ama artık bu bölgelerde
hizmet yükümlülüğüm kalmadığından ve
yıllardır size gelmeyi özlediğimden,
24İspanya’ya giderken
size uğramayı umuyorum. İlkin sizlere
bir süre doyduktan sonra tarafınızdan
oraya yolcu edilirim. 25Ama şu anda, kutsal
yaşamlılara hizmette bulunmaya Yeruşalim’e
gidiyorum. 26Çünkü Makedonya
ve Ahaya’daki topluluklar, Yeruşalim’de
kutsal yaşamlılar arasındaki yoksullar
için yardım toplayarak paydaşlık göstermekten
kıvanç duydu. 27Bundan kıvanç duydular,
çünkü onlara karşı gerçekten yükümlülük
altındadırlar. Madem ki uluslar İsrailliler’in
ruhsal gerçeklerine paydaş oldu, maddesel
konularda onlara etkin biçimde hizmet
etmeye de yükümlüdür.
28Bu işi sonuçlayıp
sağlanan yardımı kendilerine sunduktan
sonra sizlere uğrayacağım, ardından
da İspanya’ya gideceğim. 29Sizlere geldiğimde
Mesih kutluluğunun tüm doluluğuyla geleceğime
inanıyorum.
30Sizlere yalvarırım
kardeşlerim. Rab’bimiz İsa Mesih adına
ve Ruh’un esinlediği sevgi hatırına,
benimle birlikte çabaya koyulun, benim
için Tanrı’ya dua edin. 31Öyle ki, Yahudiye’deki
imansızlardan kurtulayım ve Yeruşalim’deki
hizmetim kutsal yaşamlılarca kabul edilsin.
32Böylece, Tanrı
istiyorsa sevinçle size geleyim ve aranızda
rahatlığa kavuşayım.
33Barış Tanrısı hepinizle
birlikte olsun. Amin.
Kardeşlere Selam
1-16
Kız kardeşim*
Fibi’yi sizlere tanıtırım. Kendisi Kenhrea’daki
kilise topluluğunun hizmet görücü bir
üyesidir. 2Onu kutsal yaşamlılara
yaraşır tutumla Rab bağlılığında kabul
edin. Sizlerden herhangi bir gereksinimi
olursa bunu karşılayın. Çünkü o birçoklarına
yardımcı olmuştur; başkalarının yanı
sıra bana da.
3Mesih İsa bağlılığında
iş ortaklarım Priska ile Akila’ya selamlarımı
bildirin. 4Onlar benim için
kendilerini ölüm tehlikesine attı. Yalnız
ben değil, uluslardan oluşan tüm kilise
toplulukları da onlara teşekkür borçludur.
5Onların evinde
bir araya gelen kilise topluluğuna da
selamlarımı iletin. Sevgili arkadaşım
Epenetos’a selam edin. O, Asya eyaletinde
Mesih’e iman edenlerin ilkidir. 6Sizler için çok
çabaya katlanan Meryem’i selamlayın.
7Haberciler arasında
ün yapmış olan soydaşım ve cezaevi arkadaşlarım
Andronikos’la Yunia’ya
selamlarımı bildirin. Mesih bağlılığında
benden daha öncedir onlar.
8Rab bağlılığında
sevgili arkadaşım Ampliatos’a selamlarımı
bildirin. 9Mesih bağlılığında
iş arkadaşımız Urbanos’a selam edin.
Sevgili arkadaşım Stahis’e de selamlarımı
iletin. 10Mesih bağlılığında
onaylanmış olan Apellis’e selamlarımı
bildirin. Aristovulos’un ev halkından
olanlara selam edin.
11Soydaşım Herodias’a
selamlarımı iletin. Narkissos’un ailesinden
Rab bağlılığında olanlara selam edin.
12Rab hizmetinde
çalışan Trifena ile Trifosa’yı selamlayın.
Rab hizmetinde çok emek çekmiş olan
sevgili Persis’e selam edin. 13Rab’bin seçilmişi
Rufus’a ve bana da analık etmiş olan
anasına selam edin. 14Asinkritos’a, Flegon’a,
Hermes’e, Patrovas’a, Hermas’a ve onlarla
bir arada olan kardeşlere selamlarımı
iletin. 15Filologos’a, Yulia’ya,
Nereos’a ve kız kardeşine, Olimpas’a
ve onlarla bir arada olan bütün kutsal
yaşamlılara selamlarımı iletin.
16Birbirinizi kutsal
öpüşle selamlayın. Mesih’in bütün kilise
toplulukları sizlere selam eder.
Son Uyarı 17-24
17Kardeşlerim, size
yalvarırım: Eğitildiğiniz öğretiye ters
düşen, bölücülüğe yol açan ve suça sürükleyen
kişilere karşı gözünüzü açın; onlardan
sakının. 18Çünkü bu insanlar
Rab’bimiz İsa Mesih’e değil, kendi midelerine
uşaklık ediyorlar. Pohpohlayıcı, okşayıcı
sözlerle saf insanların yüreğini aldatıyorlar.
19Ama sizin buyruğa
uyduğunuzu herkes duydu. Bu nedenle
sizin için seviniyorum. Bunun yanı sıra
yararlı işlerde bilge, kötü işlerdeyse
günahtan arı olmanızı dilerim. 20Barış Tanrısı yakında
şeytanı ayaklarınız altında ezecektir.
Rab’bimiz İsa Mesih’in kayrası sizlerle
birlikte olsun.
21İş ortağım Timoteos
ve soydaşlarım Lukios, Yason ve Sosipatros
sizlere selam gönderir. 22Bu mektubu kaleme
alan ben Tertios*,
Rab bağlılığında sizlere selam ederim.
23Beni ve tüm kilise
topluluğunu evinde konuk eden Gaios
sizlere selam eder. Bu kentin* haznedarı Erastos sizlere selam eder. Kuartos kardeş
de selam eder. 24
Dua ve Teşekkür
25-27
[25Yaymakta olduğum
Sevinç Getirici Haber’in ve İsa Mesih’in
Sözü uyarınca sizi sarsılmaz yeterlilikle
destekleyebilen Tanrı’ya.. Bu giz öncesiz
çağlarda üstü örtülüyken günümüzde belirginliğe
gelmiştir. 26Peygamberlerin
yazıları ve öncesiz çağlar Tanrı’sının
buyruğu uyarınca açığa çıkmıştır bu.
Uluslar topluluğunun duyma ve inanma
buyruğuna uyması tanıtlandı. 27İsa Mesih’in açıkladığı
bilge, tek Tanrı’ya sonsuzlara dek yücelik
olsun. Amin.]
MEKTUPLA İLGİLİ BAZI AÇIKLAMALAR
1:14 Hellenler
sözü uluslar sözüyle eşdeğer
anlamdadır. Yahudiler dışında
kalanlara uluslar, ya da o dönemde
dilleri nedeniyle Hellenler denirdi.
1:14 Barbarlar: Yunan dilini
konuşmayanlara, Hellen kültüründen
etkilenmeyenlere barbar denirdi.
2:12 Uluslardan oluşan
halk toplulukları.
2:22 Onaylamadığı putları
soyup satarak maddi yarar sağlayan aktöresiz,
çelişkide bocalayan kişiler. Günümüzde
kilise ikonlarını yağma ederek piyasaya
sürenler sırasından.
8:15 Babacığım. Çocuğun yalnız
babası için kullanabildiği içtenlikli
söz. Kurtuluş bağıyla Tanrı’ya bağlananın
ve Kutsal Ruh’u alanın hiç çekinmeden
Tanrı’ya yükselttiği sesleniş. Mesih
dünyaya gelmeden önce, genellikle Tanrı’ya
Baba denemezdi. Çünkü Tanrı’yla
insan arasında hiç aşılamayan bir uçurum
bulunurdu. Birey kendini Tanrı’nın sadece
kulu olarak görebilirdi. Ama
Mesih’in sağladığı kurtuluş Tanrı’yla
insan arasında yepyeni bir bağlantı
oluşturdu. Kutsal Tanrı günahtan arıtılan
kişiyi oğulluğa-kızlığa kabul etti,
inanlının en içten bağırışla O’na Abba
Baba diyebilmesini olanaklı kıldı.
Tanrı kayrasının etkisi bununla belgelenir.
8:29 İsa Mesih ölüler
arasından ilk-doğandır. Konuyla ilgili
olarak (bkz. Vahiy 1:5; İbraniler
1:6; Koloseliler 1:15,18; Mezmur 2:7).
9:29 Orduların Rabbi:
YAHWEH Sebaot, Tanrı’nın en önemli
adlarındandır. İlk kez, I.Samuel
1:3’te kullanılan bu ad, Tanrı’nın
kendi halkına kurtarıcı ve koruyucu
olduğunu belirtir (bkz. Mezmur 46:7,11).
Yeremya peygamber bu adı seksen
sekiz kez kullanır.
11:4 Baal, efendi,
sahip, koca anlamlarını taşır. İsrailliler
Mısır’dan Kenan ülkesine gelince bir
sürü yerel Baal ile karşılaştılar
(bkz. I.Krallar 18:18). Bunların
kendine özgü adları vardı. Örneğin,
Baal Peor (bkz. Çölde Sayım 25:3).
Babilliler’in baş tanrısı Marduk’a
Bel denirdi. Baal tarikatları her
yanda İsrailliler’in tek Tanrı inancına
meydan okurdu. Bu tarikat çok kez Aşera
(tanrıça) inancıyla elele giderdi. Bu
uygulamada çeşitli dinsel kötülüğün
yanı sıra, çocukların ateşe atılması
ve cinsel soysuzluk da bulunurdu. Baal
tarikatı pek çok İsrailli’yi etkileyerek
onları Tanrı bağlılığından büsbütün
koparıyordu.
11:10 Tanrı kayrasını
tepenlerin karşılaştığı ruhsal düşkünlüğe
ilişkin Davut böylece peygamberlikte
bulundu.
15:12 Yesse kral Davut’un
babasıdır. Yeşaya peygamber Mesih’in
Davut soyundan geleceğini, İsa’nın gelişinden
yaklaşık yedi yüz yıl önce böyle bildirmişti.
16:1 İsa Mesih inanlıları
ırk, ülke, dil ayrımı gözetmeksizin
birbirlerine kardeş, kız kardeş der.
16:22 Haberci Pavlos’a
tanrısal esinlemeyle gelen bu mektup,
Pavlos’un ağzından yazıcı Tertios eliyle
kaleme alındı. Sonra da Fibi kız kardeş
eliyle Roma’daki kilise topluluğuna
gönderildi (bkz. ayet 1 ve 2’ye).
16:23 Bu mektup yazıldığında
haberci Pavlos Korintos kentinde ruhsal
hizmetini sürdürmekteydi. Erastos Korintos’un
haznedarıydı. O da Mesih inanlıları
arasındaydı.
MEKTUBA GENEL BAKIŞ – YORUM
İncil’in içerdiği yirmi bir mektup
arasında önemi belki de ön sırayı tutan,
düşünürlerin aklını aydınlatıp onları
şevke getiren bu yazı yüzyıllar boyu
tanrıbilimcilere ışık saçtı, nice bilgini
Tanrı insan ilişkisinin hem derinliklerine
hem de yüksekliklerine uzanmaya yönlendirdi.
Namları ön sırada beliren tanrıbilimciler
birçok dilde Romalılar’la ilgili yorum
kitaplarını kaleme aldı. Bu İncil parçası
üzerinde durmayan, onu araştırmaya koyulmayan
tanrıbilimci yoktur demek yanlış olmaz.
Günümüzde Türk inanlı topluluklarının
İncil’i okumalarına, onu araştırmalarına,
küçük çapta da olsa bir katkıda bulunmaya
canla başla çalıştım. İncil’de yazılı
mektubun Hellence metninden başlayarak
birçok kaynaktan bilgi topladım.
Duam dileğim, Mesih’in yeniden
gelişi daha gecikecek olursa Türk inanlılardan
tanrıbilim eğitimi görmüş Hellence’yi
hatta İbranice’yi öğrenmiş bireylerin
bu türden bir yorum kitabını daha geniş
çapta yazmalarıdır. Bunun gerçekleşeceğine
inanıyorum. Yorum, Sevinç Getirici Haber’in
(İncil) en son çevirisine dayanıyor.
Bu baskı daha elinizde bulunmuyor, ama
metni açıklamalarla birlikte yorum kısmının
önüne ekledik. Görüleceği gibi, anlatım
aracı Türkçe arı dildir; ama birçok
yerde eski terimlerden de kaçınılmıyor.
Bu yorumu okumadan önce Tanrı’ya dua
ederek geniş çaplı anlayış sağlamasını
O’ndan dileyin. Burada kapsanmayan bazı
ayetleri daha iyi anlayabilmenize, bunları
başkalarıyla paylaşmanıza Tanrı gerekli
kavramı size sağlasın.
Bu yazı ‘mektup’ adını taşıyor,
ama buna ‘tanrıbilimsel ve bilimsel
inceleme’ dememiz daha doğrudur. Yazar
Pavlos karşısındaki konulara ve sorunlara
ruhsal-akılsal yöntemle art arda yaklaşmaktadır.
Karanlıktaymış gibi görülen konuları
esinle tanrısal ışığa çıkarıyor, günah
ve kayra konularına ağırlık veriyor.
Yazıda hem yargı hem de kayra öğesi
belirgindir. Düşüş ve kurtuluş, iman
ve sadakatsizlik, eziyet ve izzet, doğaüstü
umut, engin yürekli hizmet, bireyin
ruhsal bağlantısı, vb. Yazar Pavlos
kişisel dua yükümlülüğüyle yazıyor.
Ezeli-ebedi konularla yüklü olgularla
yersel yükümlülükleri, yüce yöntemleri
kişilere açıklıyor. Bu yazı senli benli
dille Mesih doktrinini sunarken, bıktırıcı
kalıpçı üsluptan nasıl kaçınılacağı
gereğini gösteren akışlı bir örnektir.
Ana öğretiler şöyle sıralanabilir:
- İnsanla
ilgili öğreti
- Tanrı’yla
ilgili öğreti
- Tanrı
Oğlu’yla iligili öğreti (kurtarma,
doğrulukla donatma)
- Kutsal
Ruh’la ilgili öğreti
- Sorumluluklarla
ilgili öğreti
- İsrail’le
ilgili öğreti
YORUMLAR KESİMİ:
BÖLÜM 1
Eski çağın mektubu en başta yazarın
adıyla açılırdı. Başlangıçta Pavlos’un
kendisini tanıtması vurgulanmalı; çünkü
hem ona hem de çağrıldığı hizmete meydan
okuyanlar onu adım adım izlemekte, saldırıyı
ara vermeden sürdürmekte, onu karalamaktaydı.
- Pavlos
Mesih İsa’nın uşağıdır (1)
- Haberci
(resul, elçi) olmaya çağrılandır (1)
- Tanrı’ca
özel hizmete görevlendirilmiştir (5,6)
- Başka yerdekilere olduğu gibi,
Roma’daki inanlılara da mektup yazmaya
Tanrı’ca esinlenmiş ve görevlendirilmiştir
o (1,5). Pavlos İncil’i yaymaya
atanan Apostolos’tur. Bu sözün
asıl anlamı Gönderilen’dir.
Bir devletin onu temsile gönderdiği
elçi. Görevi, Tanrı’nın İsa Mesih’te
odaklanan müjdesini insanlara iletmek..
Bu tanrısal hizmete atananda belirli
özellikler derişir: İsa Mesih’i bedende
görmüş olmak, O’nun tarafından atanmak
(bkz. Efesoslular 1:20; Habercilerin
İşleri 1:12-26). Mesih’in dirilişine
ve göklere yükselmesine tanık olmak
(bkz. Habercilerin İşleri 1:22;
Galatyalılar 1:1-12).
İsa Mesih’in uşağı Pavlos İsa’nın
on iki öğrencisinden değildir. Tersine
Mesih’e, öğretisine ve O’nun bağlılarına
diş bileyen bir din bağnazıdır. Şam
yolunda gökten ona seslenen İsa Mesih’e
iman etti, O’ndan aldığı yeni yaşamı
kesin kanıtlılıkla tanrısız uluslara
yaydı, kilise toplulukları oluşturdu,
sonra da onlara mektuplar saldı. Bu
yazıda ayetlerin her biri üzerinde durulmayacak.
Yine de ana konunun belirgin biçimde
akımına bağlılık gösterilecek.
İncil’in (Evangelion) kökeni
Eski Antlaşma’dadır, ama Yeni Antlaşma’da
Mesih’in kişiliğinde belirmiştir (Yeşaya
40:9; 52;7; 61:1; Yoel 2:32). Bu
kullanım Yeni Antlaşma’da yaklaşık altmış
kez geçer. İncil’in baş yayıcısı diyebileceğimiz
Pavlos Mesih’i dirilmiş olarak yücede
gördü ve O’ndan İncil’in tanıtıcısı
atandı. Sonradan çağrılan bu kişi Haberciler’in
en önemlisi oldu. İsa Mesih insanı kendisine
çağırır: O’nu günahtan arıtmaya ardından
da tanığı kılmaya (bkz. 1:6,7; 8:28,30).
Herkes bu çağrıyı değerlendirmeli; ters
durumda onu tepenler sorumlu tutulmalı.
Bu karar kişiyi canının esenliğine götürür,
karşıt yöntemi benimsemekse canın mahvına..
Mesih’e bağlılık seçimdir. İncil’e çağrı
günahlı bireyin karşılaştığı asal çağrıdır.
İncil öz dilde Evangelion’dur:
Sevinç Getirici Haber. Genellikle İncil’e
Yeni Antlaşma denir. Eski Antlaşma Musa’ya
gelen tanrısal yasa (şeriat) hayvan
kurbanlarıyla ilgilidir. Yeni Antlaşma,
Tanrı’nın tüm insanlıkla gerçekleştirdiği
yeni ve son uygulamadır: İsa Mesih’in
bağışlamalık kanıyla, kayrayla beliren
kurtuluş ve yaşam. Sonsuzu kapsayan
Antlaşma. “İsa Mesih dün, bugün ve
sonsuzlara dek O’dur” (İbraniler 13:8;
1:12).
İncil Arapça kullanımdır; ciladan
türev olabileceği düşünülüyor: ‘Parlama,
cilalanma, görünme, belli olma.’
Bu sözün içeriği, Tanrı’nın tüm insanlığa
gönderdiği ve sunduğu Sevinç Getirici
Haber’dir. Musa, peygamberler, Mezmurlar
bu habere önceden tanıklık etti (bkz.
3:21,28). Bu nedenle yazar Pavlos,
“Sevinç Getirici Haber’e bağlılığımdan
utanç duymuyorum” (1:16) diyor.
İncil’e bağlılık utanç değil övünçtür.
Çünkü bu vahiy insan düşüklüğünün Tanrı
gücüyle karşılanışını açıklayan belgedir.
Tüm insanlığı içeren tanrısal kurtuluş
bütünlemesi.
Sevinç Getirici Haber Tanrı’nın
Oğlu’yla ilgilidir (4). Tanrı
özelliğinin niteliği ve gücü tek kişide
─Mesih’te─ toplanmıştır.
Bu, tanrısal gizemdir; sadece Kutsal
Ruh’un yüreği aydınlatmasıyla anlaşılabilir.
Bu özellik Tanrı ve insan doğasının
hiçbir önemini yitirmeden Mesih’te birleşmesidir
(bkz. II.Korintoslular 4:4; 5:19,20;
Koloseliler 1:19; İbraniler 1:6-8).
Beden kuşanan Mesih İbrahim’den önce
vardı (bkz. Yuhanna 8:58) ve
Kayser Augustus’un günlerinde doğdu.
O, Tanrı özelliğiyle konuştu, görkemli
işler gördü, günahları bağışladı, vb.
Öte yandansa acıktı, susadı, ağladı,
yoruldu, işkence çekti ve öldü.
Mesihsiz İncil düşünülemez.
O’nun Baba’yla öncesiz-sonsuz Oğulluk-Babalık
ilişkisi yadsınınca İncil tüm önemini
yitirir. İncil “Her iman edene kurtuluş
sağlayan Tanrı gücüdür” (16).
İsa Mesih’in Baba’ya eşit önemine kara
çalmak, İncil’i Tanrı gücünden soymaktır.
Eski Antlaşma O’ndan Tanrı’nın Oğlu
olarak söz eder (bkz. Mezmur 2:11;
Süleyman’ın Özdeyişleri 30:4; Yeşaya
9:6). Tanrı’nın Mesih’e “Sen
Ben’im Oğlumsun Baba oldum sana bugün”
(Mezmur 2:7; İbraniler 1:5) onayıyla
konuşması, O’nun Meryem’den doğmasıyla
ilgili değil ölüler arasından dirilişiyle
ilgilidir. Dirilişiyle kanıtlanmayan
İsa’ya Tanrı’nın Oğlu denemezdi (bkz.
Habercilerin İşleri 13:33). Mesih’i
yeryüzüne gönderen Baba Tanrı, O’nu
ölmeye ardından da dirilmeye gönderdi;
kendisini Oğul niteliğinde tanıttı ve
atadı.
Mesih’in Baba’ya ilişkin öncesiz-sonsuz
‘Oğul’luk özelliği, Baba Tanrı’nın
öncesiz-sonsuz niteliğiyle kesin uyumdadır
(bkz. Mezmur 2:7). Tanrı, bugünü
başlangıcı-sonu olmayan ‘şimdi’ dedir.
Beden kuşanan Mesih Tanrı’nın Oğlu olduğunu
kanıtladı (bkz. İbraniler 1:5,6).
İsa’nın vaftizinde Baba Tanrı bunu tanıtladı
(bkz. Matta 3:17). Değişme dağında
Baba Tanrı bunu belgeledi (bkz. Matta
17:5). Dirilişinde bu birlik evrene
sergilendi (bkz. Habercilerin İşleri
13:34,35). “Bu Oğul görünmeyen
Tanrı’nın görünen kişiliği, tüm yaratılışın
ilk-doğanıdır (prototokos)” (Koloseliler
1:15). Yaratan her şeyden öncedir.
O, Yaratan’dır (bkz. Yuhanna
1:3).
İsa Mesih, ölüler arasından dirilerek
kutsal doğasıyla Tanrı’nın Oğlu olduğunu
kesenkes kanıtladı (4). Mesih’in
ölümüyle dirilişini yadsıyan, elbette
O’nun Tanrı Oğlu olduğunu kavramakta
kösteklenir kalır. Mesih’in kilisesi
iki bin yılı kapsıyor. Bu olgu O’nun
ölümüne ve dirilişine kanıtlık eden
bir göstergedir. Melek Cebrail O’nu
Meryem’e Tanrı’nın Oğlu olarak tanıttı
(bkz. Luka 1:35). Tanrı yüceden,
“Sevgili Oğlum budur. O’ndan hoşnutum”
diye seslendi (bkz. Matta 3:17; 17:5;
Markos 9:7; Luka 9:35,36; Matta 2:15).
İsa Tanrı’nın Oğlu olduğunu vurguladı
(bkz. Matta 26:63,64; 27:43; Yuhanna
5:17,18,25; 10:36,38). İsa’nın Tanrı’nın
Oğlu olduğu İncil’de hep yinelenen gerçektir
(bkz. Matta 14:33; Yuhanna 1:34;
11:27). Cinler bile O’nun bu özelliğini
tanıdı (bkz. Matta 8:29). Tanrı,
İsa Mesih’i O’nun Oğlu niteliğinde açıkça
söyleyende kalır (bkz. I.Yuhanna
4:15).
İsa Mesih’in çift yönlü niteliğini
tanımamak, O’nu yadsımakla birdir. O,
Davut soyundan doğan –tam insan ama
günahsız– İnsanoğlu’dur. Varlığındaki
kutsallık ruhu yönünden, ölüler arasından
dirilen, her durumda gösterdiği güçle
Tanrı’nın Oğlu (4). Baba O’nu
öncesiz çağlardan beri Oğlu atadı (bkz.
Mezmur 2:7). Tanrı’nın öncesiz BUGÜN’ünde
Mesih O’nun Oğlu’dur. Hiç değişmeyen
Tanrı’nın, Oğul’a Babalığı da değişmez
(bkz. Malakya 3:6). “İsa Mesih
dün, bugün ve sonsuzlara dek O’dur”
(İbraniler 13:8). “Tanrı’nın Oğlu Rabbimiz
İsa Mesih” (4). Budur O’nun kesin
ve belirgin ünü. İsa’ya inandığını söyleyen
O’na bu isimlerle bağlanmazsa İsa ileride
o kişinin Yargıç’ı olacak (bkz. Yuhanna
5:22,23,27; 8:16). O, Baba Tanrı’yla
birdir eşittir. Yaratan’dır, Kurtaran’dır.
Kutsal kılan, koruyan, gelecek Hükümran,
yargılayan. O herkesin Rabbi’dir (bkz.
Habercilerin İşleri 2:36; 10:36).
O’na ilişkin verilen güvenlik şudur:
“Çocuklarım, size yazıyorum. Çünkü
O’nun adındaki yeterlikle günahlarınız
bağışlanmıştır” (I.Yuhanna 2:12). Ölüler
arasından dirilen İsa Mesih bu yeterlikle
her dileyene arınma, kurtulma, sonsuz
yaşam verir (bkz. İbraniler 7:25 ;
2:9-11 ).
İsa Mesih tüm gereksinimlerimizi
karşılar. Herkese sağladığı yaşamın
yanı sıra haris (kayra, inayet)
verir. Bu hiçbir karşılık istenmeden
Tanrı’nın dileyene uzattığı yeniden
doğuş ve kurtuluştur (5); isim
olarak mektupta yirmi beş kez kullanılıyor.
Harisma biçiminde altı kez. Fiil
olarak bir kez, harizomai: (bağışlanıyorum;
bkz. 8:32). Aynı kökenli hairomai
(sevinçliyim) üç kez geçer. Seven Tanrı,
Oğlu Mesih’in kurtarmalığıyla O’na kurtaran
niteliğinde iman edenin günahlarını
saymıyor; tersine o kişiye bilinen her
doğruluktan apayrı bir doğruluk ‘sayıyor’
(bkz. 4:3,9; Yaratılış 15:6).
Mesih’in haçta dökülen kanını, günahlı
insan yararına Tanrı bağışlamalık sayıyor.
Günahlının günahınıysa İsa Mesih’e yüklüyor.
Karşılıksız.. Bu kayradır. Tanrı’nın
suçludan aradığı her gerekçeyi Mesih
karşılıyor. Mesih’e iman, Tanrı’nın
adaletli katında günahlının kayrasal
arınmasını sağlıyor.
Yazar Pavlos kayrayı habercilik
göreviyle aynı sıraya koyuyor (5;
bkz. Efesoslular 3:8). İlkin Saul
adıyla tanınan Pavlos, Şam’a inanlılara
eziyet çektirmeye giderken yücelerden
kendisine açıklanan Mesih’ten kayra
(haris) buldu, günahlarının affına
erdi. Aynı olayda Mesih ona “seni
gönderiyorum” dedi (bkz. Habercilerin
İşleri 26:16-18). Mesih’in kayrasına
kavuşup yeniden doğan inanlı bu kayrayı
herkese bildirmeye gönderilir. Mesih
kurtardığı insanı herhangi bir dine
bağlamaz. Bu kişi en güç koşullarda
bile Tanrı’nın göndermesini (apostoli)
değerlendirir. Mesih dirilişinden sonra
kendileriyle buluştuğu öğrencilere şunu
bildirdi: “Baba beni gönderdiği gibi,
ben de sizleri gönderiyorum” (Yuhanna
20:21). Kayra armağanıyla donatılan,
müjdelemek yetkisiyle de donatılır.
Mesih’in adını başkalarına bildirmeyen,
kayranın tüm boyutunu kavrayamamıştır.
Kayra müjdesi içeride saklanamaz; her
zaman her durumda ilan edilir. Tanrı’nın
haç üzerinde Mesih’te bütünlediği o
benzersiz eylemin müjdesini bunu bilmeyenlere
tanıtır.
Mesih’in çağrısı geneldir ve evrenseldir
(6,7). Bu çağrı Tanrı’nın sevgisinden
kaynaklanır. Onu değerlendirene kayra
ve esenlik verilir. İnanlı Baba’yla
Oğul tarafından çağrılandır (bkz.
8:30; 11:29; I.Korintoslular 1:23,24;
Efesoslular 1:18; Filippililer 3:14).
Bu ve başka yerlerdeki vurgulamalar
Mesih bağlılığının göksel çağrıyla ilgili
olduğunu belgeler. Roma’da yaşayan yaklaşık
bir milyon insan arasında buna sarılanlar
bir avuçtu; ama onlar sonsuzu kucaklamaktaydı.
İmanla hem şimdiyi hem de gelecek çağları..
Bunlar iman buyruğuna uyanlardır (5).
İman etmek ve buyruğa uymak değişik
deneyimdir; ama bunlar birbirinden ayrı
düşünülemez. Mesih’e kesenkes bağlanmayanın
Tanrı’ya inanması bir din alışkısından
öteye gidemez. Tanrı’ya iman kayra yoluyladır;
bunun sonucuysa esenliktir (bkz.
Yuhanna 1:16,17). Mesih’in sunusu
ve buyrukları öneme alınmaksızın inanmak
sadece kafa sallamaktır.
Roma’daki inanlılar sağlıklı iman
aşamasına çağrılmış ve bunu değerlendirmişti
(7). Öyle ki, imanları başkalarını
olumlu biçimde etkiliyor. Topluluğun
çoğunluğu paganlıktan kopmuş. Paganlıkta
iman öğesi yerine batıl itikat, özsüz-anlamsız
yinelemeler ve cansız putlara eğilmek
ön sırada yer tutar. Ama Roma’daki inanlılar
imanla Mesih’e kavuştuklarında (bkz.
Romalılar 3:24,25), O’na canı gönülden
bağlandılar. Öyle ki, imanları herkese
örnek oldu. “İman dışında Tanrı’yı
hoşnut etmek olanaksızdır” (İbraniler
11:6). Bu iman basmakalıp kafa egzersizi
yapmak değil; can ruh beden, kısacası
tüm varlığın kafayı bir yana itmeksizin
“BEN BEN’İM” (Mısır’dan Çıkış 3:14)
diyen tekte üç, üçte tek diri Tanrı’ya
hiçbir koşul ve bağ olmaksızın güvenmek,
gün günden iman yolculuğunda yenilenmektir.
Tanrı’nın kişiliğine ilişkin münakaşa,
tartışma, şüphe taşıma düpedüz imanı
baltalar ve bastırır.
Ardından, yazar Pavlos kendi imanının
onu nereye götürdüğünü anlatır (8).
Tüm varlığıyla Tanrı’nın Oğlu’na hizmet
ve inanlılar için dua dilek (9, 10).
Pavlos’un ‘borçluyum’(14)
kullanımına dikkat edilmeli. Borçluluğunun
bir özelliği inanlılar yararına dua
(9), ikinci özelliği Sevinç Getirici
Haber’i müjdelemek (15), üçüncüsüyse
Sevinç Getirici Haber’in gerektirdiği
yerlere gitmek (10; bkz. Matta 28:19).
Apostolos sözünün Gönderilen
olduğu anımsansın. Pavlos Roma’da Tanrı’nın
sevdiklerine kavuşmak için can atıyor;
ama bunun kendi kararıyla değil, Tanrı’nın
kararıyla olması için sürekli dua ediyor
(9). Bunda Tanrı’yı tanık gösteriyor.
Bu boş bir ant değil, su götürmez imana
dayanan Tanrı isteğine teslim olmaktır.
Buna ilişkin Pavlos’un ödünsüz
kanısı düşünülsün: “Eğer Sevinç Getirici
Haber’i yayıyorsam, bu benim için övünç
nedeni değildir. Bunu yapmak zorundayım.
Sevinç Getirici Haber’i yaymazsam yazıklar
olsun bana!” (I.Korintoslular 9:16).
Roma’yı ziyaret özleyişi, oradaki inanlılara
ruhsal bir bağış sağlamak (11),
yüreklenmek ve yüreklendirmek (12),
Roma’da ürün toplamak (13-15)
içindir. Yunanlılar’a ve Barbarlar’a
borçludur o. Yunanlılar, uluslar sözüyle
eşdeğerdir. Bunlar Yahudi halkı dışında
olanlar, Hellence konuşanlardır. Barbarlar
ise Hellence’yi konuşmayan, bu kültürü
benimsemeyenler (14). Pavlos
bunların veya Yahudi halkının karşısında
Sevinç Getirici Haber’e bağlılığından
hiçbir utanç duymuyor (16).
Sevinç Getirici Haber (Evangelion,
İncil) mektupta isim olarak on kez
geçer: (1:1,9,16; 2:16; 10:16; 11:28;
15:16,19,29; 16:25). Fiil olarak
(Evangelizo, evangelizomai) dört
kez geçer (1:15; 10:15 –iki kez–;
15:20). Romalılar’a mektup,
İncil’in tanrıbilim ışığında açıklanışıdır.
Burada ‘İncil’ kurtarıcı Mesih’in kişiliğiyle
belirgin bağdaşıklıktadır. Mektup İncil’in
öz niteliğini, anlamını, etkisini, imanla
atbaşı beraber gittiğini belirtir. İncil’in
bildirisi her çağı, her insanı ve kuşağı
kapsar. Tanrı’ca insanlığa açıklanan
vaatler, öte yandan da yargılar O’nun
insanlığı içeren tasarılar zinciridir:
Günahtan kurtuluş, yaşam özgürlüğü,
sonsuz yaşam gönenci, insanın günahlılığına
uygulanan şaşmaz ve kesin yargı. Bunların
yanı sıra İncil’i yayma ve herkese duyurma
yükümlülüğü.. İncil’in sunusu insanda
‘iman’ öğesini ışığa getirir, inanılacak
somut ve belirgin temele varlığı oturtur.
İncil Tanrı sevgisinin kanıtı, Tanrı’nın
günaha karşı öfkesi ve yargılamasıyla
ilgilidir. İncil’de, tanrısal öfkenin
haçta kurtarıcı Mesih’e indiğine tanıklık
edilir. Bu yargıyı kendi günahına karşı
sunulan kurtulmalık olarak değerlendirene
Tanrı kayrasının eriştiği belgelenir.
Tanrı’nın doğruluğu sadece İncil’de
belirir. Yaşamı ve ölümsüzlüğü aydınlığa
çıkarması yine İncil’de bildirilir (II.Timoteos
1:10). Günahta ölü canı Tanrı’nın
hak uygulamasıyla arıtıp doğruluğa ileten
güç.. Bu gerçekleşmeden ademoğlu, yerli
yerinde duran hareketsiz bir tramvay
gibidir. Tramvayın elektrik tellerine
dokunacını uzatması ona hareket getirir.
Bunu bir betim olarak kullanırsak, cana
yaşam ve sağlıklı hareket getiren etken
imanla erişilen Tanrı kayrasıdır diyebiliriz.
Tramvayın dokunaçları elektrik tellerine
değmeden tramvay ilerleyemez. Belki
onu iterek ilerletmeye çabalayanlar
olur. Ne yazık ki bu uğraş hareketsiz
tramvayı amacına götüremez. Dinsel çabalarla,
kişisel başarılarla diri Tanrı’ya ulaşmaya
didinmek buna benzer. Yaşamda imanın
dokunacı Mesih’e değince o varlık günahtan
arıtılır yol yapmaya başlar (1:17;
3:24-30; bkz. Galatyalılar 3:11, vb.).
Tanrı’nın insanlığa açıkladığı
Sevinç Getirici Haber’den niçin utanılsın?
Birçok inanlının içinde buna ilişkin
bir çekingenlik ikirciklik korkaklık
sırasından duraksama duyguları eğleştiği
iyi bilinir. Ademoğulları en miskin
ve iğrenç şakalardan, yerli yersiz boşboğazlıktan
utanmıyor. Buna karşı İncil’in sevgi
kayra af sonsuz yaşam mesajından utanç
duyanlar var. Çok mutludur hiç utanmadan,
hem de alaya tehlikeye hatta ölüme karşı
ağzını açarak Tanrı’nın Mesih aracılığıyla
insanlığa sağladığı müjdeyi imanla duayla
yüreklilikle ilan eden.. Mesih’in kişiliği
kurtuluşla ilgili Tanrı gücünün Sevinç
Getirici Haber aracılığıyla yaşamda
işlerliğe ve etkinliğe getirilmesidir
(bkz. I.Korintoslular 1:23,24).
Çünkü Sevinç Getirici Haber iman yoluyla
günahlıyı doğruluğa eriştiren Tanrı
bildirisi ve etkenidir (17).
16,17’nci ayetler mektubun
öz vurgulayışıdır. Girişle (1:1-15)
tüm yazının konusunu (1:18-15:13)
birbirine bağlayan ana bakla. İncil
iman eden her insana kurtuluş sağlayan
Tanrı gücüdür. Kurulu düzenin her alanında
belirgin olan Tanrı gücünün birey yaşamında
etkinliğini görebilmek için İncil’e
gidilsin. Orada Tanrı gücü günahta ağınan
kişi üzerinde işlerliğini göstermektedir.
Tanrı’nın, Oğlu İsa Mesih’te belirginleşen
gücü en azgın günahlıyı arıtıyor, kurtarıyor,
doğrulukla donatıyor. İncil cana tutsaklıktan
özgürlük sağlayan güçlü kurtuluş yeteneğidir.
Yeşaya İsa’dan yaklaşık 700 yıl önce
buna peygamberlik etti (bkz. 52:7).
Pavlos bu mektupta o eski peygamberliğin
Mesih’te gerçekleşen evrensel etkisini
vurguluyor (10:15). Tanrı’nın
görkemi, yüceliği O’nun insan günahına
karşı derin üzgüsüne uzanır (18).
Tanrı’nın kutsallığı günaha karşı kefaret
ister. Tanrısal öfke sadece bu kurtarmalıkla
yatıştırılabilir. O’nun sevgisi bu kefareti
sağladı, adaleti de onu etkin kıldı.
Tanrı’nın üzgüsü öneme alınmaksızın,
kişiliğinin çok önemli bir inceliği
dışlanır. Tanrı kutsallığının günaha
karşı doğal tepkisi O’nun öfkesidir.
Yatıştırma hak edilen cezayla bütünlenebilir.
Tanrı öfkesini dindirmenin doğal çözümü,
üzgüsünü çektiği ıstırapla karşılayışında
belirir. Tufandan önce Tanrı, ‘‘Yeryüzünde
insanı yarattığına nadim oldu, yüreği
sızladı’’ (Yaratılış 6:6). Tanrı’nın
kutsallığı zorlanınca O’nun sağtöre
(etik) ilkeleri sarsıldı. Bu durumda
tanrısal öfke taştı (18). Bu
acıklı gelişim Tanrı Oğlu’nun çarmıha
gönderilmesiyle sonuçlandı (8:32).
Tufan son bulunca hak ve adaletli
Tanrı Nuh’un sunak kurarak orada kestiği
kurbandan hoşnut oldu, insanın yüzünden
yeryüzünü bir kez daha lanetlemiyeceğine
antlaşma yaptı, canlı varlıkları mahvetmeyeceğini
vaat etti. Tufanla günahlı insan soyunun
düzeltilemiyeceğini Tanrı belirgin etti
(bkz. Yaratılış 8:21; 9:20-22).
Kurduğu antlaşmanın betimi niteliğinde
gök kuşağını saptadı (bkz. Yaratılış
9:8-17). Tufandan önce ve sonra
Tanrı’nın günaha karşı hak öfkesi hiç
dinmeden sürdü. Bu öfkenin yatıştırılabilmesi,
seven Tanrı’nın yaratıkları yararına
onların ıstırabına katılmakla sağlandı
(bkz. Yeşaya 59:16; 63:9). Bu,
Tanrı Oğlu Mesih’in acılar ve ıstıraplarla
çarmıhta kurtarmalık olarak sunulmasına
uzandı. Tanrı’nın günaha karşı öfkesini
yatıştırabilen tek etken İsa Mesih’in
kurtarmalığıdır (bkz. II.Korintoslular
5:21). Ulusların orduları düşmanlarını
yok edebilmek için canını dişine takarak
savaşır. Ne yazık ki düşmanlığın en
küçük öğesi bile giderilemez. Tersine,
beslenir ve körüklenir. Buna karşı sevgiyle
insanlığa gelen İsa Mesih bütün düşmanları
yararına öldü, sevgisini insanlığa anlaşılamayan
bollukla döktü. Amacı, hem Tanrı’nın
öfkesini kendi üzerine yüklenmek hem
de insanlar arasındaki düşmanlığı öldürmekti.
Dikey ve yatay düşmanlık böylece kaldırılabilir.
Günaha karşı göklerden açıklanan tanrısal
öfkeyi kendi üzerine çeken kurtarıcı
Mesih’e iman etmeyen sürekli Tanrı öfkesinin
öznesidir; şimdi ve sonsuzda..
Sevinç Getirici Haber
Tanrı’ca Yahudiler’i amaçladı (bkz.
Yuhanna 1:11). Bilindiği gibi Yahudiler
direniş ardına direniş gösterdi, ama
onu tasarlayan ve gerçekleştiren Tanrı
Sevinç Getirici Haber’i evrenselleştirdi,
müjdesini tüm insanlığa tanıttı. Şu
ana dek Yahudi halkı İncil’in sesini
duyuyor; aralarından iman eden kurtuluyor,
inanmayansa onun belirgin gücünden yoksun
kalıyor. Yahudiler arasında olsun uluslar
arasında olsun durum aynıdır. Tanrı’nın
kurtarış tasarısı insanlığın her iki
kesimini de eşit etkinlikle kapsıyor,
İncil’de tanıtılan kesin güçle insan
yaşamını değiştiriyor.
Sevinç Getirici Haber’de Tanrı’nın
insanı doğruluğa eriştirmesi açıklanır.
Tüm insan soyunu kapsayan uygulama salt
imana dayanır. Kurtarıcı Mesih’in haçtaki
eylemine iman dışında hiç kimse Tanrı
tarafından doğrulukla donatılamaz. Kimsenin
hak etmediği doğruluk gönencidir bu;
mektubun dokusunu oluşturan tez. Dikaiosini
ve türevi sözler Yeni Antlaşma’nın içeriğidir
demek yanlış olmaz. Tanrı’nın karşılıksız
armağanıdır dikaiosini, hem de
onu imanla kabul edenin gönenci.. Bozuk
Tanrı-insan ilişkisi haçta asılan Kurtarıcı’ya
imanla bir anda düzenli bağlılığa dönüşür.
Evrensel Yargıç suçluyu suçsuz ilan
eder. Bu beraat etmek (aklanmak)
değildir. Kurtarıcı Mesih’in kurtarmalığına
dayanarak suçluyken suçsuz ilan edilmektir.
Suçu olmayan mahkemede aklanır; öte
yandan tanrısal eylemde suçu olan insan
hak etmediği doğrulukla donatılır. Çünkü
Mesih onu sevdi ve onun yerine canını
verdi (bkz. Galatyalılar 2:20). Tanrı’nın
mahkemesi kendine özgüdür. hiçbir insan
mahkemesiyle kıyaslanamaz. Suçlu suçluyken
Tanrı’dan kaynaklanan doğrulukla donatılıyor.
Egemen Tanrı’nın sevgi ve kayra eylemidir
bu. Ulusların mahkemesinden apayrı.
Yunanlılar (Hellenler) insanlığı
kültür bakımından ikiye ayırırdı: Bir
yanda kendileri, öte yandaysa kültürsüz
uygarsız Barbarlar. Yahudiler’se insanlığı
inanç bakımından ikiye ayırırdı: Tanrı’yı
bilen kendileri ve gerçek Tanrı’yı bilmeyen
Yunanlılar (bkz. 14,16). Pavlos
tümüne borçluluktadır. Bu para pul borcu
değil, şeriatin gerçekleştiremediği
kurtuluşu sağlamaya duyulan borçtur.
Bu borçluluk duygusu inanlının yüreğine
Tanrı tarafından işlenmiştir. Borcun
kesenkes ödenmesi dışında can rahatlığı
bilinemez. Velev birey borç alıp onu
ödememeyi huy edinmiş! O borç kendisini
sonsuza dek tedirgin edecek. Konusu
edilen borcu kapatmak, tanrısal kurtarışı
insanlara tanıtmakla, O’nun verdiği
doğruluğu belirtmekle gerçekleşir.
Sevinç Getirici Haber’i duyana
tek çıkış yolu vardır: Kurtarıcı Mesih’e
iman etmek (17). Doğruluk din
görenekleri, koşulları ve sevaplarıyla
kazanılamaz. Kendisini en yoğun dinsel
uğraşa veren insan hiçbir zaman, “Şeriate
tam uydum, Tanrı tarafından tam doğrulukla
donatıldım” demesin. Diyemez de. Şeriatin
bir yanı uygulanırken başka yanı sırıtır,
hak hak diye protestoyu bastırır. İmanla
doğruluğa kavuşan can tıpkı İbrahim
gibi davranır (bkz. Yaratılış 15:6).
Eski Antlaşma’da Habakkuk peygamber
konuyu bu ilke üzerinde odaklar (bkz.
2:4). Yeni Antlaşma’da Pavlos bu
yerde (17) ve Galatyalılar’da
(bkz. 3:11) hiç değişmeyen tanrısal
gerçeği üsteler. İbraniler yazarı aynı
doğrultuyu gösterir (bkz. 10:38).
Kutsal Ruh günahlı yüreği iman yoluyla
doğruluğa yöneltir (bkz. Yuhanna
16:8-11).
Yazar Pavlos Şam yolunda tövbe
etmeden önce töresel din kurallarına
sımsıkı sarılarak Tanrı’ya geçerli olmaya
didinmekteydi. Çabası düş kırıklığıyla
sonuçlandı. Bir gün Pavlos yücelerde
egemen Mesih’i gördü. Yeryüzünde en
çok hınç taşıdığı bu kişi yüceden konuşarak
onu sağduyuya ve imana çağırdı. Pavlos
o anda bambaşka bir insan oldu. Mesih
yumuşak huyluluğu kucaklayanın katı
bağnazlığını kırdı, varlığını doğrulukla
donattı. Saul’un dünyaları değişti,
gecesi gündüze dönüştü. Şeriat uğraşlarından
özgürlük Tanrı’yla sağlıklı ilişkiyi
gerçekleştirdi. Yaşamı taptaze yön buldu.
Böyle bir insan hiç kuşkusuz Sevinç
Getirici Haber’den ar duymaz. Günah
suçlamasına karşı, kişisel meziyetlerin,
faziletlerin, dinselliğe heveslenmenin
yerini Mesih’in sağladığı doğruluk ve
esenlik alır (7).
Habakkuk 2:4’ten çok iyi
bilinen alıntıya değinildi: “Doğru
kişi imanla (sadakatle) yaşar.”
İman ve sadakat, İbranice’de emun
ve emunah aynı kökten kaynaklanır.
Yunanca’da da öyle: pistis, pistos.
Tanrı’nın önünde imanla doğruluk aşamasına
yükseltilen, sadakatli yaşam yöntemine
kavuşur. İkisi birbirinden ayrı tutulamaz.
Eski Antlaşma’nın Yunanca’ya çevrisi
(LXX; İ.Ö. üçüncü yüzyıl) pistis’i
(iman) olarak veriyor. Yeni Antlaşma’da
dört alıntı iman sözünü kullanıyor.
1:17’de vurgulanan bu tanrısal
gerçek; 1:18-4:25’te mektubun
ana konusunu oluşturuyor. İman, inanmak
bu kesimde yirmi yedi kez geçer. Doğruluk,
adalet, hak, (dikaiosini) yirmi
dört kez kullanılır. Tanrı’nın günahlıyı
arıtarak onu doğrulukla kuşatması, Baba
sevgisinden kaynaklanan armağandır (bkz.
3:24; 4:4-5,16). Salt imanla elde
edilir bu.
Tanrı günahlıda hiçbir iyilik yararlılık
dinsellik, vb. görüp de onu doğru kılmaz.
Günahlı can O’nun armağanını sadece
imanla değerlendirsin. İman kurtuluşa
verilen bir karşılık değil, tıpkı dendiği
gibi, ‘Umulanların güvencesi, gözle
görülmeyenlerin kanıtı’ dır (İbraniler
11:1). Bireyin bireye sunduğu bir
armağanın gönül hoşluğuyla kabul edildiği
gibi, Tanrı’nın arıtma ve doğru kılma
armağanı da imanla, teşekürle kabul
edilsin. Armağana karşılık verilmez.
Ters durumda ona armağan denemez (4:4-8).
Tanrı katında doğruluk yolu tektir.
O’nun günah nedeniyle zorlanan, zedelenen
adaleti İsa Mesih’in kurtarmalığıyla,
günahlının da buna imanıyla yatıştırılır.
Kurtuluş yolu tektir; Musa’nın yasasını
alan ama onu tutmayan Yahudi’ye de,
yasa ne bilmeyen pagana da. Günah sorunu
kutsal Tanrı’yı en çok uğraştıran insan
çalkantısıdır (bkz. 1:18-3:20).
İman, Tanrı doğruluğunu harekete getiren
hoş kokulu kabullenme tepkisidir (bkz.
3:21-4:25).
Akla bir soru gelebilir: Allah’a
inanan herkes doğrulukla donatılır mı?
O’nun belirgin göstergesine göre, hayır!
Tanrı’ya iman arıtan, kurtaran, doğrulukla
donatan iman değilse o belki bir din
kanışı, kafa inanışı, görenek gidişidir.
Bu türden iman Tanrı’yı hoşnut edemez.
Egemen Tanrı’nın inanılmaya gereksinim
duyduğu düşünülemez. Gereksinimi olan
insandır. Günahtan arıtılmaya, doğru
kılınmaya.. Bunaysa kurtarıcı Mesih’e
imanla erişilir. Günah sorununun bunun
dışında çözümü olanaksızdır. Nice dinsel
bireyin iki arada bir derede kalışı
buna tanıklık etmekte. 18 ve
19 ayetler 1:18-3:20’ye
başlıktır. Sevinç Getirici Haber’de
Tanrı’nın insanı doğruluğa eriştirmesi
açıklanır (apokalypto, 17).
Buna karşı tüm tanrısaymazlığa ve kötülüğe
karşı Tanrı’nın öfkesi gökten açıklanır
(apokalypto, 18).
Tanrı bir yandan günahlıya sevgisini
ve kayrasını açıklar, bu sağlayışın
tepilmesindeyse öfkesini salar. O Hak’tır;
hakça ve adaletle davranandır. Sevgisi,
kayrası göklerden yücedir; O’nun adaletini
zedelemişken sevgisinin özverili sunusunu
tepene öfkesi sonsuzdur. Tanrı hiç kimseye,
hiçbir inanca ya da halka hatırnazlık
etmez, yanlılık göstermez (Eyub 4:18;
5:18). “O meleklerinde de hata
bulur...Çünkü O incitir, O sarar.”
Melekleri derin derin düşündüren
armağansal kurtuluş eylemini kendisi
bütünledi; bununla adaletinin hakkını
verdi: Biricik Oğlu’nu en kudurgan yargıya
atadı. Şu ya da öbür nedenle Mesih’i
dışlayana bu kez O’nun öfkesi boşalacak;
hem de seven Tanrı’nın öfkesi acımasız
olacak (bkz. Yaratılış 7:11, 12;
19:24,25; Mısır’dan Çıkış 15:7; 32:10-12;
Çölde Sayım 11:1).
Tanrı kayrasının olanca kesinliğiyle
gün gibi açıklandığı Yeni Antlaşma’da,
O’nun öfkesi de tüm şiddetiyle belirgin
olur (Romalılar 2:5; 5:9; bkz. Efesoslular
5:6; Koloseliler 3:6; I.Selanikliler
1:10; 5:9). Ademoğlu çoğu kez yersiz
ve gereksiz kızgınlık gösterir. Buna
karşı Tanrı’nın öfkesi her durumda adaletiyle
uyumluluktadır. O hiçbir zaman adaletinden
ödün veremez. Golgota haçında adaletinin
hak dileğini İsa Mesih’e boşaltan evrensel
Yargıç, bu kurtarıcıyı yadsıyana yine
adaletinin hak dileğini uygulayacak.
Mesih Tanrı’nın kızgın öfkesini altı
saat taşıdı. Yıldırımın mahvediciliğini
üzerine çekerek günahlıya paratoner
oldu. O’nu yadsıyan günahlı sonsuzlar
sonsuzu Tanrı’nın öfkesi altında kalacak
(bkz. Yuhanna 3:36). Tanrı’nın
kişiliğinde kaprise ve dönekliğe yer
yoktur. O, cenneti ve sonsuz yaşamı
en sağlıklı ve etkin yöntem olarak önümüzde
belirtiyor. Buna karşı sonsuz yargıyı
günahlıya hiçbir koşulla ondan kaçınılamayan
kesin sonuç olarak sergiliyor. Budur
şaşmaz adaletin dileği. Her ikisine
ilişkin belirgin bilgi verir Tanrı;
ilkini değerlendirmek, sonrakinden ürkmek
bireyin sorumluluğuna ve kararına bağlıdır.
Pavlos, Tanrı’ya ilişkin bilginin
apaçık belirdiğini anımsatır (19).
Burada dıştan edinilen Tanrı bilgisinden
söz edilmekte (fanerosis). Bu
bilgi içte biçimlenen açıklayışla (apokalypsis)
eşlenmezse yeterli olamaz (bkz.
I.Korintoslular 2:10,12). Bu da,
Kutsal Ruh’un iç yaşamda Tanrı Sözü’nü
parlatmasıyla gerçekleşir (8:23;
bkz. I.Korintoslular 1:20-22; Efesoslular
1:14). Davut on dokuzuncu Mezmur’da
aynı bilginin açıklıkla iletildiğine
tanıklık eder. Davut Tanrı bilgisinin
insana belirdiğini doğasal açıklayışla
tanıtlar (20). Kişiliğini, eylemlerini
Kutsal Sözü’nde belirten Tanrı (bkz.
1:2; II.Timoteos 3:16,17; II.Petros
1:19-21), bunun ötesinde genel açıklama
diye bilinen nesnel yollarla da yüceliğini-gücünü
gösterir. Dikkati kurulu düzene ve doğaya
doğrultur. Yeterli, ayrıntılı bir açıklama
olmamakla birlikte yine de O’nun egemenliğini
bildiren bir öğedir doğa. Bunun ötesindeyse
Tanrı’nın her varlığa koyduğu vicdan,
O’nun içimizdeki sesidir (2:15; bkz.
Yeşaya 5:7; II.Korintoslular 1:12).
Ayrıca insanlığın tarihi Tanrı’nın egemenliğine
görkemine tanıklık etmekte (bkz.
Daniel 2:21; 4:17). Ama hiç kimse
yanlış düşünceye sürüklenmesin. Gerçek
Tanrı’yı, diri Mesih’i gerektiği gibi
tanımamıza sağlam ve kanıtlı belge O’nun
Kutsal Sözü’dür. Bu, Tanrı’nın somut
vahiyi ve esinidir. Ötekilerin tümü
bölümsel açıklamalardır. Tanrı kendisini
Kutsal Sözü’nde tanıttı ve bunun yanı
sıra beden kuşanan biricik Oğlu’nun
kişiliğinde (bkz. Yuhanna 1:14; Koloseliler
1:15-19; İbraniler 1:1,2; I.Yuhanna
1:1) açıkladı.
Yahudiler’e Eski Antlaşma’da Tanrı’nın
vahiyi verildi. Tapındıkları Tanrı’yı
kesinlikle biliyorlardı. Bu vahiye sahip
olmayan paganlar burada gösterilen çeşitli
kanıtlarla O’nun göze görünmeyen niteliklerini
bölümsel açıdan da olsa biliyorlar (20).
Ne var ki, onları çevreleyen açıklamalara
aldırış etmeden günahlılıkta diretiyorlar.
Bunun için hiç özürleri yoktur. Bu durumda
hepsinin Sevinç Getirici Haber’i duyması
belitseldir. Çünkü Tanrı’nın doğrulukla
donatım eylemi salt bundadır ve
yalnız oradan öğrenilebilir.
Mantık (eseme) biliminde neden
ve sonuç olarak bilinen bir tümdengelim
kavramı vardır. Tümel önerme her alanda
tanınan uygulamadır. Burada bu temel
ilkenin gerçekliğiyle karşılaşmaktayız
(1:24-28). Her sonuç eninde sonunda
o olgunun nedenine dönüşecektir. Günahın
taşıdığı lanet budur. Herhangi bir günah,
sonucunu doğurunca orada noktalanmaz;
döner dolaşır taze bir günaha dönüşür.
Kötü sonuç yepyeni bir kötülüğün tohumu
niteliğinde ekilir. İşlerliğe giren
günah çirkin sonucu oluşturduktan sonra
yeni bir bozukluğa gebeliği başlatır.
Günahın getirdiği ceza daha geniş çapta
günahı doğurmaktır. Ruhun tutsaklığını
daha da korkutucu boyutlara taşır bu..
‘‘Kötü kişiyi kendi fesatları kapacak
ve suçlarının ipleriyle tutulacak’’
(Süleymanın Özdeyişleri 5:22). Günahlıyı
kendi günahının bağları kenetler. Yerçekimi
kuralının günah konusunda da etkinliği
her yaşamda belirgindir. En küçük günahı
kendi haline bırak, korkutucu etkinlikle
yepyeni uzantılara götürecektir canını.
Bu çetin gelişim Tanrı’nın sevgisi
ve kutsallığıyla nasıl bağdaştırılabilir?
Ademoğlunun özgür isteği Tanrı’nın sağgörüşüyle
çelişkiye düşünce, O’nun egemen yetkisi
günahlının yoluna engeller yerleştirmez.
Bu ilişkide şu yerlere eğilmek yarar
sağlar: Yasanın Tekrarı 8:2; II.Tarihler
32:31; Mezmur 81:12,13; Hoşea 4:17;
Habercilerin İşleri 14:16; 17,30.
Konusu edilen olgularda Tanrı’nın ‘izin
vermesi’ kararına dikkat edilsin.
25’inci ayette bu gerçek belirtilir.
Günahlının Tanrı’yı kendi kaprisleri
doğrultusunda kullanması küstahlıktan
öteye gidemez (20).
İki sınıf günahlılıktan söz ediyor
yazar: Bilerek ya da bilmeyerek. Bu
ürkütücü listede konusu edilen kötülükleri
yapanlar, bir de kesin bilgiyle günahı
kucaklayanlar.. Günahtan günah öğesini
dışlayanlar, günahı onaylayanlar, her
tür günah karşısında bunların aşırı
kötülüğüne tınmayanlar ve kıllarını
kıpırdatmayanlar. Günahlı insan hem
kendisini hem de çevresini hak Tanrı’nın
bunları gördüğü gibi görebilse bunun
parlak sonucu günahtan ayrılıp kurtarıcı
İsa Mesih’e iman etmek olur. Günahı
işleyen ya da onu onaylayan bu eylemin
korkutucu özelliğini, mahvedici boyutlarını
kavrayamaz. Günahın yıkıcı, kahredici,
cehennemle sonuçlanan niteliğini sadece
Tanrı’nın Kutsal Ruh’u tanıtır.
Paganlar doğru olanı
yalanla değiştirdiler: Tanrı’nın yüceliğini
yaratık özellikleriyle karıştırdılar
(23). Tanrı’nın gerçeğini yalanla
bastırdılar (25). Kadınlar ve
erkekler doğal ilişkiyi doğala ters
düşene dönüştürdüler (26,27).
Kutsal ve hak Yargıç elbette bu sapmaları
ilgisizlikle karşılayamaz. Bu yüzden
Tanrı bu kişileri günahlarına yaraşan
uygunsuzluğa teslim etti. Bu tür sapmaları
doğal olarak karşılamak onun öz nitelikleriyle
çelişki doğurur. Bu yüzden Tanrı bu
kişileri günahlarına yaraşan uygunsuzluğa
teslim etti (24,26,28). Yazar
teslim edilmeyi, yargıcın suçluyu ceza
yetkililerine teslim etmesiyle betimliyor
(paradidomi). O çağda görünüm
ne idiyse şimdiki dönemde de aynıdır.
Ve Pavlos bu tür insanların canı gönülden
daldığı her çeşit uygunsuzluğun kendine
özgü işlerliğini anlatıyor (bkz.
29-31).
Yirmi iki, ya da yirmi üç ayrı
sağlıksız yıkıcı eylemi birbiri ardından
sıralıyor yazar. Bunlar günahın kendilerini
düşüreceği bataklığı bilmelerine karşın
(32), doğru ve erdemli eylemi
bilme aşamasına gelmeye yanaşmıyorlar
(28). Bu çelişkili görünüm günaha
tutsak ademoğullarının sürekli bocalayışını
gösteriyor. Kafaları doğruyu kestiriyor;
ne var ki, doğruya bağlanmak istemiyorlar.
Budur, içinde günah sürtüşmesiyle boğuşan
günahlının cengi (bkz. Galatyalılar
5:17). Günah insanın sağlıksız eylemi
olmakla yetmiyormuş gibi, niceler başkalarının
günahını körüklüyor ve destekliyor.
Günahın bulaşkanlığı her canı içeriyor.
Kişi kişiyi günaha sürüklüyor; o da
benim gibi biri, diyerek körleşen duygusunu
rahat ettirmeye çalışıyor. Günahın sinsiliğini
kim yadsıyabilir? Bu tuzağa yakalananı
salt Tanrı’nın sevgisi kurtarışı ve
koruyuşu özgür kılabilir. Bunlara karşı
Tanrı’nın öfkesi gökten açıklanıyor
(18). Çağlar boyu O’nun saptadığı
yasa uyarınca, sonsuzu kapsayan ölüm
yargısı bu işleri yapanlara erişiyor
(32).
BÖLÜM 2
Yazar, mektubun birinci bölümünde
tanrısız ulusların içi kaldıran düşüklüklerini
okuyan ya da duyan Yahudiler’in, “Biz
onlardan değiliz!” diyerek kendi kendilerini
kutlama taşkınlığına set çekiyor. Bu
bölümde konuyu, ruhsal yasayı (şeriat)
almış bulunan Yahudiler’e aktararak
“Siz de uluslardan farklı değilsiniz”
diyor. Böylelikle kendi kendini avutan
din bağlılarının günahlılığını düpedüz
sergiliyor. 2:1-3:8 kesimi Yahudi
halkıyla ilgilidir. Tanrı’nın evrensel
yargılama yönteminde Yahudiler’in durumu
yasası olmayan uluslarınkinden ayrı
değildir (2:1-16). Gerçi, Yahudiler
yasayla sünnetle kendilerine özgü bir
sıradadır. Gelgelelim, onların yaşantısı
öbürlerinkinden ayrımlı değil. Tanrı
onları paganlara karşı yargıç kılmadı.
Tıpkı İsa Mesih’in saptadığı kuralda
dendiği gibi: “Yargılamayın ki yargılanmayasınız.
Çünkü hangi yargıyla yargılarsanız onunla
yargılanacaksınız. Hangi ölçüyle ölçerseniz
aynı ölçü sizlere de uygulanacaktır”
(Matta 7:1,2).
Tanrı hiç kimseyi dini, şeriati,
ulusu, dıştan görünüşüyle yargılamayacak.
Bireyin iç varlığındaki gizli eylemler,
düşünceler ve tasarılar kapsamında yargılayacak.
Bu bölümde Tanrı yargılamasının nasıl
kesinleşeceğini belirten yedi özelliğe
değiniyor yazar:
- Gerçek
kapsamında (2)
- Birikmiş
suçlar kapsamında (5)
- Bireyin
işleri kapsamında (6)
- Ayrımsızlık
kapsamında (11)
- Duyuculuğun
ötesinde uygulayımsal kapsamda (13)
- Gizli
kapaklı sorunlar kapsamında (16)
- Dinsellik değil, kutsallık
kapsamında (17-29)
Böylelikle yazar,
“Ey yargı yürüten insan!” (1)
ve “Gelelim sana” (17) derken
Yahudi’ye de paganlara da sesleniyor.
Tanrı hiç kimseye yanlılıkla, nabzına
göre şerbet vermekle davranmıyor. Paganlar
büsbütün yasasız kalmamıştır. Bir bakımdam
“Vicdanları kendileriyle birlikte
tanıklık eder” (15). Bu nedenle,
1:29-31’de sıralanan kaba günahlar
herkesin yargı altında olduğunu kanıtlıyor.
Herkesi kendi gerçeği kapsamında yargılayan
evrensel Yargıç yansız-yanlışsız yargısını
kesinleştirecek. Yahudiler salt Yahudilik’leri
nedeniyle nasıl olsa Tanrı’nın merhametini
hak ettiklerini savlar, hiç çekinmeden
bunu üstelerlerdi. Kain kardeşi Habil’i
kıskançlık sonucu öldürünce hak Tanrı
onu ağır biçimde yargıladı. Kain’in
tepkisi şöyle anlatılır: “Cezam taşınamaz
oranda ağırdır. İşte bugün toprağın
yüzü üzerinden beni kovdun; senin önünden
gizli kalacağım” (Yaratılış 4:13,14).
Ağır yargılama ağır suçluluk duyma..
Tanrı onun üzerine bir nişan koydu (4:15).
Ruhsal yasaya bel bağlayan Yahudiler
bu yasanın gerisine sığınarak kuru kuru
kurumlanırdı. Oysa yasanın hiç kimseyi
kurtarabilecek gücü yeteneği bildirilmemişti.
Kain’in yüreği parça parça olurken,
canı nedametle çalkanırken, Yahudiler
şeriatlarını siper yaparak gurur kisvesi
takınmaktaydı. Bir yanda, günahın ağırlığı
altında çöken tanrısız Kain, öte yandaysa
şeriat özelliğinin günahlılığa panzehir
olduğu kuramına sürüklenen Yahudi..
Davut ikisine de şöyle der: “Kötünün
acısı büyüktür; ama RAB’be güvenenin
çevresini kayra kuşatır” (Mezmur 32:10).
Romalılar’da belirtilen güven şöyle
duyurulur: “O’nun iyi yürekliliğinin,
cezayı erteleyişinin, katlanışının ululuğunu
mu küçümsüyorsun? Tanrı’nın iyi yürekliliğinin
seni günahtan dönmeye yönelttiğini bilmezlikten
mi geliyorsun?” (Romalılar 2:4).
Pavlos Yahudi kuramına
kesinlikle ‘hayır’ dedikten sonra
(4) muhataplarını uyarıyor: “Yüreğine
yaraşır biçimde kendine karşı öfke biriktiriyorsun
sen” (4-5). Biriktirmek ademoğluna
özgü kovalayıştır: Para biriktirir o,
mal mülk biriktirir, bilgi biriktirir,
dost bazen de düşman biriktirir, kısacası
ademoğlu hiç ara vermeden biriktirir.
Birgün de biriktirdiklerinin tümü toptan
dağılır. Rab İsa Mesih apayrı bir yüreklendirmede
bulunur: “Kendinize göklerde gömüler
biriktirin” (Matta 6:20). Oraya
hiçbir yıkıcı etken ulaşamaz. Gelecek
Tanrı öfkesinden kaçmanın yolu, Yol
Mesih’e katılmak, O’nun bollukla
uzatılan kayrasına sığınmaktır (bkz.
Matta 3:7). Günahından dönmeye yanaşmayan
ya da günahın ağır yükü altında ezilirken
Tanrı kayrasını değerlendirmeyen insan,
hak Tanrı’nın yargılama katında kendine
karşı öfke biriktirir (bkz. Yakup
1:15). Bu gerçek karşısında hiç
kimse dini, mezhebi, milliyeti, soyu
sopu, özel yetkileri, eğitimi, banka
hesaplarıyla boş savlara, küstahlığa
kaptırmasın kendisini. Ya da, günahım
öylesi ağır ki benim için umut yoktur
yolunda çaresizliğe kapılan, düşkünlüğe
sürüklenen hiç kimse.. “Doğruluğa
dayanan Tanrı yargılamasının evrene
açıklanacağı öfkeli yargılama günü”
ileridedir (5a). O’nun katında
herkesin günahı, belki de bel bağladığı
sevaplardan, kuşanmalardan, hac yolculuklarından
kat kat baskın gelir. İki dirhem bir
çekirdek olmak nurlar Babası’nı etkileyemez.
Sürekli diz dövmek de bir işe yaramaz.
Mesih onun da öbürünün de taşınamayan
günahını suçunu omuzlarında taşıdı;
öldü.
Ademoğlunun güçsüz tutumlarından
biri dini doğrultusunda yumuşak bakışlara
kapılması, yumuşak sözler söylemesidir.
Tanrı’yı ön sıraya koyan, gerçeğinin
öncelik taşıdığını kavrayan, bu tür
savlara sarılma çabasından uzak durur.
Pavlos’un konuştuğu Yahudiler bu sıradandı.
Kendisi de katı bir Yahudi’ydi (bkz.
II.Korintoslular 11:18; Filippiler 3:4-6).
Ama gök açılarak karşısında Mesih’i
görünce tüm bağnazlık, yanlılık buhar
gibi ansızın dağıldı. Bunun yerine ölen,
gömülen, dirilip göklere yükselen Mesih
onun görüşünü yepyeni doruğa getirdi.
Şimdi soydaşlarına en önemli gerçeği
vurguluyor. Bu ilişkide 11 ve
6. ayetleri karşılaştırın. Aynı
gerçeğe değinen 7 ve 11. ayetlerle
8,9. ayetleri de birbirinin ışığında
inceleyin. Durmadan sağına soluna yargı
yürüten insan Tanrı yargılamasından
kurtulamayacaktır (3). Bir yorumcu
yazıyor: “Başkasına işaret parmağını
doğrulturken elinin üç parmağı kendine
yöneliktir.”
Yahudi olsun, uluslar arasından
olsun Tanrı karşısında tek yararlılık
yararlı işlerdir (7). Ne var
ki, hiç kimse bu parlak aşamaya yükselememiştir
şimdiye dek. Öte yandan kötülük işleyen
herkesi acı ve üzüntü bekler (9).
Budur tanrısal ölçüm ve yöntem. Bireyin
kendi din özelliklerine bel bağlayarak
başka inançtan olana içeriden yargı
yürütenin ürkütücü sonucunu en başta
Mesih belirtir (bkz. Matta 7:1,2).
Mektubun vurgulamalı tezi her insanın
günah yargılamasında bulunduğudur (bkz.
3:10-20,23). Bu durumda doğruluğa
kavuşmanın tek yolu imanladır (bkz.
1:17; 3:20-22). Yazar, yararlı işler
yoluyla yararlılığın kovalanışı savı
üzerinde duruyor. Buna karşıysa tek
kişinin bile doğru olamadığını belirtiyor.
Tezini Mezmur 14:1-3, ve 53:2-4’le
kanıtlıyor. Kutsal, kusursuz Tanrı’nın
karşısında kesenkes yararlı olabilirse
insan, yararlılığa kavuşabilir. Ne var
ki, bu aşamaya gelen tek kişi düşünülemez.
Birey günahtan dönmeye yanaşmaz; bu
durumda kendine karşı öfke biriktirir
(5). Günahlı insan günahtan dönüp
doğruluğa ve kutsallığa hizmet edecek
yerde günahına günah katar, kendi geleceğine
öfke ve kızgınlık yığar. Yahudi de,
pagan da aynı sağlıksız yolun yolcusu..
Yahudiler Musa’ya verilen ruhsal
yasayla daima övünürdü; ne var ki, onun
her harfine uyamazdı (12). Onlar
da yasasız paganlar gibi günahın egemenliğindedir.
Kimisi bile bile günah işler, kimisi
ise bilgisizlikte.. Hukuk yönteminde
bir suçu suç olduğunu bilmeksizin işlemek
özür sayılamaz yolunda konuşan kural
iyi bilinir. Tanrı’nın yargı kürsüsünde
hiçbir günahlı günahının yasasızlık
olduğunu duymadığından onu işlediğini
öne süremeyecek. Tanrı herkese kendi
sesi denebilen vicdanı yerleştirdi.
Varlığın derininde çoğu kez kısık kısık
duyulan bir sestir o. Bilgisizliğin
ilgisizliğe dönüşmesi çok kolaydır.
Konuyla bağdaşıklığı olan şu yerlere
bakmanız yarar sağlayıcıdır: Mısırdan
Çıkış 20:8; Matta 10:15; Luka 12:47,48;
II.Petros 3:5, vb. Çoğu kez ademoğlu
kendi kişiliğinin baş aldatıcısıdır.
Işık sadece denizin yüzeyini aydınlatır,
derine inildikçe etkisi kısıtlanır.
170 metre derine yıldızlı gecenin ışığı
kadar ışık sızabilir ancak. 400 metre
derinliğinde ışık diye birşey bulunmaz.
Ama buradan daha aşağıda, 4000 metre
derinliğine ininceye dek canlılar yaşayabilir.
Ne var ki bunlar gözsüzdür. Buna karşın
duygularıyla yaşayabilirler. Aktöre
sağtöre ilkeleri daima insanın derininde
kendini belirgin eder. Ruhsal yasanın
dilekleri bilinmeden bile (bkz. Mezmur
51:6; 19:12). Günahı ve günahlılığı
kavramak ademoğlunun Tanrı önünde temel
yükümlülüğüdür. Ne var ki, günah uyuşturuculara
benzer; kişiden sağduyu yeteneğini çalar,
onu esenlik getiren kavramdan anlayıştan
soyar. Biri öldürücü bir hastalık taşır,
ama sapasağlam görünür, onu kemiren
illeti bilmez.
Yazar bu arada ruhsal yasayı bilmeyenlere
değinerek, onun dileklerine ve uyarılarına
götürür konuyu (14). Bunun belirgin
bir örneği Kornilyos’la ailesidir. (bkz.
Habercilerin İşleri 10:23-48). Özellikle
35’inci ayete dikkat edilmeli.
Günahlılığını bilen, bir kurtarıcı arayan
bu tanrısayar subayın haberci Petros
tarafından aydınlatılması gerekiyordu.
Petros bu subayın evine onun bilmeden
iman ettiği Kurtarıcı’yı tanıtmaya ve
ev halkının kurtuluşa nasıl kavuşabileceğini
bildirmeye gönderildi. Yahudi olsun
uluslar topluluğundan olsun, herkes
günah yargısı altındadır (Romalılar
3:9). Herkesin İsa Mesih’in kurtarmalığıyla
Tanrı doğrultusunda doğru sayılmaya
gereksinimi vardır (bkz. Habercilerin
İşleri 4:12). Din bakımından Mesihi
olarak bilinirken O’nun sağladığı kurtarıştan
bilgisiz yaşayanlar ve ölenler az değil!
Buna karşı, uluslar sınıfından olup
Mesih’e bağlılığı olmayan susamış canlar
Mesih’e iman ediyor, O’na sarılıyor,
kurtuluyor. Evrende tanrısal etki işlerliktedir:
“Dünyaya gelen her insanı aydınlatan
gerçek Işık O’ydu” (Yuhanna 1:9).
Bu Mesih yeryüzünün her köşesinde tıpkı
Kornilyos gibi içtenlikle O’nu arayanları
Kutsal Ruh’u aracılığıyla buluyor, kurtarıyor,
sonsuz yaşama atıyor. “Yaşam ondaydı
ve yaşam insanların ışığıydı” (Yuhanna
1:4). Mesih’ten kaynaklanan yaşam
her yerde herkesi etkilemektedir. Bazılarını
olumlu ve sağlıklı doğrultuda, başkalarınıysa
yargılanma doğrultusunda (bkz. Habercilerin
İşleri 17:4; 28:24).
Tanrı’nın yetkin yasası herhangi
bir kitapta değil, insanın yüreğinde
yazılıdır. Eski Yunan, yazıyla beliren
yasanın ötesinde elle yazılmamış yasadan
söz ederdi. İngiltere’nin anayasası
bir kâğıda yazılmamış olmaya karşın
Britanya etkinlikle yöneltilebiliyor.
Kornilyos benzeri, bu yasanın sesini
yüreğinde duyan kadın erkek göksel aydınlanma
doğrultusundadır. Bu yasa insan yapıtı
değil, Tanrı’nın hiç değişmeyen öncesiz-sonsuz
yasasıdır. İnsan yasaları oluşturmaz,
onların doğruluğunu algılayarak, bunları
usa vurarak kaleme alır. Eczacı bir
ilacı nasıl yapacağını kafadan tasarlamaz,
sadece bilinen kimya kurallarını uygulamaya
koyar. Davut şöyle der: “RAB’bin
yasası yetkindir, varlığa can sağlar”
(Mezmur 19:7). Aynı Mezmur’un
1. ayeti şöyle der: “Gökler
Tanrı’nın görkemini açıklar.” Bu
iki sözün birincisi sağtöresel yasadır,
ikincisiyse doğasal (8:4; 10:4; bkz.
Filippililer 3:8,9; İbraniler 10:9).
Evren tanrıbilim kaynağıdır, değil
salt dıştan beliren (1:20; bkz. Habercilerin
İşleri 14:17), ama her bireyin derininde
taşıdığı tanrısal tanıklık bakımından
da (1:17-20,32; 2:15). Yaratan
bu bilgiyi her yaratığına koymuş bulunuyor:
“O’nun göze görünmeyen nitelikleri...
açık açık görülmektedir” (1:20).
Bu vurgulamanın Hellencesi aydınlatıcıdır:
ta ğar aorata...nooumena kathoratai:
“Çünkü görünmeyenler...akılla görülmektedir”.
Bu kavrama ulaşabilmemiz için Tanrı
hepimize nous (akıl) vermiştir.
Nous (isim), noo (fiil).
Tanrı’nın kendine özgü ayrılığı kendisini
fiziksel görüşün ötesinde belirgin edişidir.
Bu değişmez gerçeğin ışığında tanrısal
yargılama gün gibi açıklanmakta. Tanrı’nın
şimdiki yargılamaları son yargılamaya
işaret etmektedir. Ademoğullarını her
açıdan aydınlatan Tanrı, hepimizi son
yargılama konusunda uyarıyor (16;
bkz. Matta 25:31-46; Habercilerin İşleri
17:31; İbraniler 9:27,28; Vahiy 20:12).
Tanrısal yöntem her günahlıyı o son
yargılamaya taşımakta.
Ruhsal yasanın yanı
sıra Yahudiler sünnet uygulamasıyla
belirliliği olan bir topluluktu, bununla
da daima kurumlanırdı (25). Yahudi
rabbiler sünnetliliğin gereğine ve yararına
öylesi kanmıştı ki, sünnetli erkek Şeol’a
(Hades) gitmeyecek yolunda bir
de inanç biçimlendirmişti. Ama ne ruhsal
yasa ne de sünnetlilik günahı arıtabilecek
yeterlilik taşıyabilmekte. Biricik yarar
Tanrı’nın yasasına baştan sona kusursuz
bağlılıktan kaynaklanır. Bu bağlılığıysa
hiç kimse etkinleştirebilecek yeterlikte
değil. Ne Yahudi, ne de pagan. Bu nedenle
her iki sınıf günah yargılamasındadır.
Tanrı’nın önünde geçerli sünnet bir
et kabuğunun kesilmesi değil, yüreğin
her tür günahtan kötülükten sünnetidir.
Yazar bu gerçeği Eski Antlaşma yazılarından
kanıtlıyor (bkz. Yasanın Tekrarı
10:16; Yeremya 4:4). Yasa’da yazılı
kurallar uyarınca doğruluk değil,
Ruh uyarınca Tanrı’yı hoşnut eden
yaşamsal değişiklik (bkz. Yeremya
31:31-34; Hezekiel 36:26-27). Bu
aşamaya getirilen can dinsel başarılarıyla,
töreleriyle övünmez; tam tersine Tanrı’dan
övünç bulur (29).
“Çünkü Tanrı insanlar arasında
ayrım gözetmez” (11). Tanrı’ca
beğenilen, övülen kadın erkek sadece
Mesih’in sağladığı doğrulukla doğru
çıkarılandır. Ruhsal yasayı bilmeye
ve onunla övünmeye karşın onun içerdiği
sorumlulukları hiçe sayanın yargısı
çok ağırdır. Yahudiler ruhsal yasayla
övünürken oradaki kuralları çiğniyordu.
Eski Antlaşma’da yüreğin sünnetine değiniliyor.
Bunun yanı sıra ruhsal yasanın yüreğe
işlenmesi gereği belirtiliyor (bkz.
Hezekiel 36:26; Yeremya 31:33).
Yeni Antlaşma’da aynı gerçek anımsatılıyor
(bkz. İbraniler 8:10; 10:16).
Günahtan arıtılmayana ruhsal yasa günahlılığı
sürekli olarak sergiler, arıtılma uğraşlarında
düş kırıklığına düşeceğini belgeler;
suçluluk yargılamasında bulunduğunu
o kişiye üsteler. Buna karşı kayrayla
imanla arıtılana ruhsal yasanın ilkeleri
Kutsal Ruh aracılığıyla yüreğe işlenir.
Arıtılan insan yasayla değil, Mesih’le
övünür.
Yahudiler yasalarıyla, yasasal
uygulamalarıyla ve Yahudilik’leriyle
övünen bir halktı. Musa’nın verdiği
ruhsal yasa onların gurur desteğine
dönüştü; ama yasanın vurguladığı kuralları
uygulamayı öneme almazlardı (bkz.
Matta 23:2,3). Böyle bir durumda
ruhsal yasaya karşı suç işlerlerdi (paravasis).
Bu ağır suçluluk eylemi mektubun üç
yerinde konu edilir (23; 4:15; 5:14),
iki yerde de (paravatis) yasaya
karşı suç işleyen olarak geçer (25,27).
Nicelerin durumu işte budur: Dinsel
büyüklenme bol keseden konu edilirken
Tanrı kimdir, günaha karşı tutumu nedir,
günah sorununu nasıl çözmüştür, günahı
yargılayışı hangi boyutlara varmıştır
ve varacak? Bunlar bir yana itilir,
Tanrı’nın yasasına karşı hiç durmadan
ve çekinmeden çıkış ardına çıkış yapılır.
Tanrı’nın değişmeyen yasası kutsallık
sınırını saygısızca aşan her canı en
ağır suçlamayla yargılayacak.
Ruhsal yasadan (şeriat) söz edilirken,
hiç kimsenin bunu harfi harfine tutamadığı
bir kez daha belirtilmeli. Yasanın tek
harfine tecavüz etmeden tüm buyruklarını
kesenkes yerine getiren sadece İsa Mesih’tir:
“Ama vakit dolunca, Tanrı öz Oğlu’nu
gönderdi. O bir anadan doğdu, doğumu
da ruhsal yasa altındaydı. Öyle ki,
ruhsal yasa altında bulunanları özgür
kılsın ve bizler evlatlığa alınabilelim.”
(Galatyalılar 4:4,5). Hiç ara vermeden
O’nu suçlamaya çalışan din önderlerini
İsa Mesih şu sözle susturdu: “Bende
günah olduğunu içinizden kim kanıtlayabilir?
Madem gerçeği söylüyorum, neden bana
iman etmiyorsunuz?” (Yuhanna 8:46; bkz.
Yeşaya 53:9; II.Korintoslular 5:21;
İbraniler 4:15; 7:26; I.Petros 2:22).
Bu kesimlerden anlaşılabileceği gibi,
günahlının günahını yüklenerek onun
için ölen İsa, yeryüzündeki yaşamı süresince
tüm yasayı tuttu. Tek insanın tutamadığı
yasayı O harfiyen yerine getirdi. Zaten
yasayı kesenkes tutmamış olsaydı yasasız
insan soyu için ölemezdi. Kendisi borçlu
kişi başka borçlunun yükünü nasıl taşıyabilsin?
Bu gerçeğin bilinmesine karşın
günahlı ademoğlu hiç durmadan yüz binlerce
kez tecavüz ettiği yasaya hiç ara vermeden
yapışır. Önceki tecavüzleri unutmuşcasına..
Tanrı da unutmuş olmalı yalanına kanarak
var gücüyle yasanın dileklerini karşılamaya
didinir: Yıkanmalar, libaslar serpuşlar,
tapınışlar, oruçlar, haclar, mumlar,
özel yerler, sünnetler ve biçimcilikle
ilgili daha bir sürü yineleme (27).
Bu arada günah eylemleri de sürdürülür.
Bu insan Tanrı tarafından övülemeyecek
(29). Yahudiler’in erkek çocukları
on ikinci yaşa basınca ‘ruhsal yasa
oğulları’ olarak anılır, tüm yasayı
tutmakla yükümlendirilir (Bar mitzvah).
Ne yazık ki, bir teki bile bunu başaramaz.
Biçimci inancın görünümlerinden biri
de işte bu!
BÖLÜM 3
İnancını Tanrı esinlemesiyle özel
vahiy yoluyla alan tek halk Yahudiler’di.
Bütün ulusların ve toplulukların kendine
özgü dini vardı. On iki Olimpiyat tanrısına
inanan Yunan inancı çok ileri bir dindi.
İnsansal sağduyuyla, bilgelikle uyumda..
Ne var ki, bu iyi hesaplanmış inanç
Tanrı’nın esinlemesi değildi. Bunun
gibi eski Mısır, Aşur, Babil, Hint,
Çin, vb. inançlar da çok ilginç öğeler
taşırdı. Ama bunların hiçbirini gerçek,
tek Tanrı esinlenmemişti. Yahudiler’e
açıklanan inanca ilişkin şu söz vurgulanır:
“Tanrı önceki çağlarda çeşitli biçimlerde,
ayrımlı yollardan atalarımıza peygamberler
aracılığıyla konuştu” (İbraniler 1:1).
Eski Antlaşma, yani Musa’nın beş
yazısı (Tevrat, Pentatefk), peygamberler
ve şiirler (Mezmur, vb.)
Tanrı tasarısı ve esinidir: “Çünkü
peygamberlik sözü hiçbir zaman insan
isteğiyle ortaya çıkmamıştır. Tersine,
Kutsal Ruh’un güdüsüyle insanlar Tanrı’dan
konuşmuştur” (II.Petros 1:21). Ne
var ki, tarihin gelişiminde yürek burkucu
bir evrimle karşılaşır konuyla ilgilenen.
Yahudi topluluğu tanrısal açıklamayı
bırakıp defalarca yalancı tanrılar tapınışına
kaydı, daha sonraysa Kutsal Söz’ü törecilik-biçimcilik
kalıbına soktu. Kutsal Söz Tanrı’nın
buyruklarını açıklıkla bildirmeye karşın
Yahudiler Tanrı yasalarına uymadı. İsa
Mesih yeryüzüne gelince onların bu keyfi
töreciliğini düpedüz kınadı. Kendisine
düşman kesilmelerinin bir nedeni de
buydu. Yahudiler tuttukları ters yönteme
karşın Kutsal Söz’ü salt kendileri anlayıp
yorumlayabildiği kuramını üstelerlerdi.
Bu tutum onları anlamını yitirmiş biçimciliğe
sürükledi.
Mektubun 3:1-8 kesiminde
Pavlos dininin doğruluğuyla övünen kuşağın
kafasında oluşabilecek bazı sorulara
eğiliyor. Hatta Tanrı’ya karşı saygısızlığa
kaçabilen soruları teker teker ele alıyor,
sonra da gerekli yanıtı belirtiyor.
- Yahudi
olmanın, Tanrı’ca verilen sünneti
uygulamanın yararı ne olabilir? (1-4)
- İnsan
günahı Tanrı adaletinin kanıtlanışına
neden oluşturuyorsa, Tanrı niçin günaha
karşı öfkeleniyor? (5-6)
- İnsan yalanı Tanrı’nın gerçekliğini,
yüceliğini kesinleştiriyorsa ademoğlu
neden günahlı olarak yargılanıyor?
(7)
Düşünen akla bu insansal tartışmaların
gülünçlüğü hemen belirgin olur. Ama
çoğu kez ademoğullarının inanç tartışmalarında
çelişkili savlar savurması alışılmış
yöntemdir. İnanç konuları üzerinde zirzopluk
denebilecek varsayımları öne sürmek,
bunlara verilmek çok iyi bilinen hem
acıklı hem de gülünç bir kaymadır.
Tanrı Yahudiler’i parlak armağanıyla
donattı: Tanrısal bildiriler (logia).
Bilinçli sağduyulu, güvenli Tanrı yöntemini
tanıyarak izlesinler diye.. Tanrı bildirileri
en son ve kesin yetkidir. Bunlara imanla
yaklaşan birey Tanrı’yı sevindirir.
İncil iman edilecek Tanrı bildirisi
ve sağlayışıdır. Hem güvenilecek, hem
de bağımlılıkla tümlenecek Söz. İçinde
hiçbir yalancılık öğesi bulunmayan evrensel,
nesnel gerçek. Hasta doktoruna sadece
güvenmekle kalmaz bunun yanı sıra onun
dediğini sevinçle uygular. Tanrı’ya
ve gönderdiği kurtarıcıya iman budur.
Ne yazık ki Yahudiler, Tanrı gerçeğine
insan safsatalarını kattı. Sağlıklı
yönteme yan çizerek insan kaprislerine
saptı: “Çünkü Yeruşalim’de yaşayanlarla
başkanları İsa’yı tanımadı ve O’nu yargılayarak
her Şabat günü okunan peygamberlerin
sözlerini yerine getirdiler” (Habercilerin
İşleri 13:27). Belirgindir; Tanrı
Sözü’nün kesinliğini insan eylemi etkisiz
kılamaz (3). “Ya RAB, Söz’ün
göklerde sonsuza dek duruyor” (Mezmur
119:89). İnsanın sadakatsizliği
Tanrı’nın sadakatini yok edemez (4).
O, kutsal adına, kusursuz adaletine
her zaman sadık kalandır. Bunlardan
zerre kadar ödün veremez hiç değişmeyen
evrensel egemen (1:25; bkz. Mezmur
138:2; Yuhanna 3:33; Yuhanna 14:17;
I.Yuhanna 5:7; I.Korintoslular 1:9;
I.Selanikliler 5:24; I.Petros 4:19;
II.Korintoslular 1:20; Çölde Sayım 23:19;
Titos 1:2; İbraniler 6:18).
Az önce konu edildiği gibi, Yahudiler
salt Yahudi olmaları nedeniyle özel
yetki taşımıyor. Her günahlı insan gibi
Yahudiler de Tanrı karşısında kurtarıcı
Mesih’e iman etmekle yükümlüdür. İnsanlık
ailesinde apayrı bir özellik taşımıyor
bu halk. Şu anda imansızlıkta bocalıyorlar;
ama Tanrı’nın geri alınamayan vaatleri
eninde sonunda onlar doğrultusunda da
gerçekleşecek (11:1-2). Yazar,
uluslardan iman edenlere Mesih’le ilgili
bir giz (mystirion) üzerinde
bilgi veriyor (11:25): “Tüm
İsrail kurtulacaktır” (11:26). İsrail’in
zamana kısıtlı imansızlığı eninde sonunda
kırılacak, “Sion’dan gelen kurtarıcı
Yakup’un soyundan tanrısaymazlığı kaldıracak”
(11:26). Bu içerikli yazıda Pavlos
konuyu şimdi açıklanan kurtuluştan eskatologya
(sonla ilgili olaylar) ile sonsuza erişen
parlaklığa getiriyor, Tanrı tasarılarının
geçerliliğini, çağları kucakladığını
somut bilgi niteliğinde tanıtıyor. İnsanın
imansızlığı Tanrı’nın sözünü geçersiz
kılamaz (3).
İnsan aklında biçimlenen ikinci
soru 5,6 ayetlerde yanıtlanıyor.
Tanrısal yargıdan kurtulayım düşüncesiyle
kaçamak yollar arayan insanın içinde
saman alevi türünden bir umut parlar:
Benim söz dinlemezliğim Tanrı’nın adaletini
kanıtlıyorsa ben yargılanmamalıyım!
Bu biçimde çalışır mantıksızlığa kaçan
insan uslamlaması. İnanç konusunda bu
tür küstahlıklar, sakat düşünceler bir
yandan egemen Tanrı’ya dil uzatır, öte
yandan da yargılanma mayalarını kabartır.
Bu dönümde Davut’un o iyi bilinen Mezmur’undan
Tanrı’ya seslenen bir alıntı yapıyor
yazar: “Yargıya oturduğunda üstünlüğünü
kanıtlayasın” (51:4).
Evrensel, egemen, kutsal Tanrı’yla
ilgilendiğimiz unutulmasın. İnsansal
savların su götürür yanı olsaydı, Tanrı’nın
yargı yetkisini hiçe indirirdik biz
kurnaz yaratıklar. Tanrı karşısında
tartışmaya koyulanın endişe oluşturan
durumu budur. Bu türden kuramlar elbette
tüm evreni yargıçsız bırakır. Tanrı’yla
çekişenin oluşturduğu tehlike nedir?
Keyfe göre biçimlendirilmiş bir tanrı,
yargıçsız insanlık! Oysa Mezmur’da Tanrı’ya
yükseltilen yakarı şudur: “Enginlerden
seni çağırdım ya RAB! Ya Rab sesimi
işit, yakarılarımın ünlemini kulakların
iyi dinlesin” (130:1,2). Burada
günahlı her itirazı ve tartışmayı bir
yana iterek Tanrı’nın affını arıyor.
Eski Antlaşma’da günahla ilgili yaklaşık
on dört İbranice kullanım vardır. Tanrı’nın
açıkladığı günah eylemleri.. Bu illet
bazı kez bir biçimde başka kez de ayrı
biçimde kendini belli eder. Mezmur’un
yazarı günahın korkunç boyutlarını tümden
kavrayamamanın bocalayışındadır. Tanrı’ya
şöyle dua ediyor aynı Mezmur’da: “Ya
RAB, suçların hesabını tutarsan, kim
durabilir, ya Rab?” (103:3; bkz. Mezmur
76:7; Nahum 1:6; Vahiy 6:17).
Dinsel-töresel uygulama ve geleneklere
bel bağlayan, sorunun ilerisini görememenin
çalkantısındadır (bkz. II.Petros
1:9). Pavlos bu türden günah ürünü
sürtüşmeleri tek sözle yanıtlar: “Öyleyse,
kötülük yapalım ki bundan iyilik çıksın”
(8). Yahudiler’in temel bozukluğu
ruhsal yasalarını her şeyin üzerine
koymalarıydı. Belirli durumlarda Tanrı’nın
egemenliğiyle bariz çelişkiye düşercesine
sergilerlerdi bu ataklığı. Dinsel büyüklenmeden
daha berbat bir pohpohlanma düşünülemez.
Bu tuzağa yakalanan, kendisi gibi olmayanları
elbette aşağı görür. Allah’ını kişisel
düzensizliklerine kalkan gibi kullanan
töresel uygulamalarından beslenir. Pek
çok kişinin aklında kötü olan iyidir,
çünkü onun bu varsayımı dininin icaplarına
dayalı. Mesih’in kurtarmalığı önünde
eğilerek günahından tövbe eden, tüm
güvenini Tanrı’nın kayrasına bağlayan
birey sağduyuludur, sonsuzlar sonsuzu
mutludur.
Sadık İncil habercisi kara çalınmak
tehlikesiyle karşı karşıyadır. Pavlos’un
su katılmamış öğretisini çekemeyenler
birçok yolla onu suçlama çabasındaydı.
8’inci ayetteki suçlamayı ona
yüklüyorlardı: “Yaraşıklıdır; günah
işleyin, ardından da affedilin!” Mesih’in
sunduğu kayrasal kurtuluşa karşı çıkanlar
bugüne dek aynı sıradan uydurma savlamalarla
Tanrı adaletini, kurtuluşun kesinliğini
yerer. Sadık haberci Pavlos birçok yerde
bu türden suçlamalarla karşılaştı (bkz.
II.Korintoslular 10:1,10; 11:26; Galatyalılar
1:7; 5:11; Filippililer 1:17 vb).
Haberi etkisiz kılamıyorlarsa işin kolayı
haberciyi yermek, karalamak, kötülemek
ve bu çirkin iftiralarla Mesih’in Sevinç
Getirici Haber’ini aşağılamak. İblisin
taktikleri onun cin sürülerinden boldur
(bkz. II.Korintoslular 2:11).
9-20 ayetlerde tüm soyun
günah yargılamasında olduğu kuşku bırakmaksızın
vurgulanıyor. Adem’in kuşakları onun
kopyesi. Eski hamam eski tas. Temel
benzerlik günahlılığımız. Günah egemenliği
hepimizi köle kılmış (6:15-23).
Bu üzücü gerçek tüm çıplaklığıyla sergilenmekte,
Eski Antlaşma’dan kesin açıklamalarla
belirtilmekte. Tümü aynı noktada odaklanıyor:
“Doğru olan yok, tek kişi bile”
(10,11,12). Tanrı yargıç, hekim
ve tarihçi betimleriyle tanımını vermekte.
Aynı tez farklı dille 19,20 ayetlerde
yineleniyor. Bu dönümde Pavlos konuyu
genelleştirerek paganların günahlılığına
geçiyor. 1:18’de ele aldığı konuyu
şimdi yeni baştan sürdürüyor. Tanrı’nın
hak öfkesi paganlara yöneliktir (1:18-32)
ve Yahudiler’e (2:1-3:8). Böylece
her soydan her boydan tümünün günah
egemenliğinde bocaladığını bir kez daha
anımsatıyor yazar (9). Kadın
erkek herkes günahın acımasız egemenliğinde.
Yaşam yolculuğunu sürdüren her
can yokuş aşağı yolculukta.. İçerdeki
günah sürekli hız kazanmakta, varlığı
bin bir kargaşalığa tehlikeye açık bırakmakta.
Mesih engebeli yaşam gidişine Tanrı’nın
atadığı rampa oldu. Yokuş aşağı seğirten
yüklü kamyonun frenlerine kesinlikle
güvenilemez. Bu yerlerde yol mühendisleri
aracın hızını kesmeye hizmet edecek
rampa kurmayı düşünür. Frenler ısınınca
ya da görevini yapamayınca şoför nefesi
rampada alır. Bazı sağlam taşıtlar rampaya
sığınmadan yolunu sürdürebilir; ama
kusurlu, düşük, güçsüz canın başarı
yeteneğine güvenilemez. Her durumda
kurtarana koruyana gereksinimi belirgindir
yaşam yolcusunun (8:7; bkz. Efesoslular
4:18; Titos 1:15). Tümel günahlılığa
tümel arınma gerekir (9:23,24; bkz.
İbraniler 7:25; Efesoslular 4:20-24).
Günahın hem kişiliğini hem de evrenselliğini
daha da kesinlikle kanıtlamaya Eski
Antlaşma peygamberliklerinden on dört
aydınlatıcı, öte yandan da bocalandırıcı
eylemi sıralıyor yazar. Ardındansa konuyu
yeniden Yahudiler’e taşıyor. Kadın erkek,
genç yaşlı herkes günahın gitgide kıstıran
mengenesinde:
- Doğru
olan tek kişi bile yok (Eyub 9:2;
Vaiz 7:20)
- Anlayışla
davranan yok (Yasanın Tekrarı 29:4;
Yeşaya 6:9,10; 63:17)
- Tanrı’yı
arayan yok (Yasanın Tekrarı 32:17)
- Tümü
yoldan saptı (Yeşaya 53:6, Malakya
2:8).
- Tümü
yararsız oldu (Yeşaya 59:13)
- İyilik
yapan yok, tek kişi bile (Yeşaya
58:3b, 4a)
- Boğazları
açık gömüttür (Mezmur 5:9; 7:14;
52:3)
- Dilleriyle
kandırırlar (Yeremya 9:5; Mika
6:12)
- Dudaklarının
altında engerek zehiri var (Mezmur
140:3; 10:7b)
- Ağızları
ilenme ve acı sözle taşar (Mezmur
10:7;73:8; Eyub 20:12)
- Ayakları
kan dökmeye koşar (Yeşaya 59:7;
Süleyman’ın Özdeyişleri 1:16; 6:17)
- Geçtikleri
yollar yıkım ve dertle dolu (Yaratılış
6:11,13; Yeşaya 59:7; 65:2)
- Barış
yolunu bilmezler (Süleyman’ın Özdeyişleri
3:17; Yeşaya 59:8)
- Gözlerinde Tanrı korkusu yoktur
(Mezmur 36:1)
“Annem bana günahta hamile oldu”
(Memur 51:5b) diyen Davut her
günahlıyı değişmeyen gerçeğe yöneltiyor
(bkz. Eyub 14:4; 15:14; Efesoslular
2:3). Hangi düşük insan ezeli-ebedi
nurun önünde dimdik durabilir, ona bakabilir?
Bu Tanrı’nın kayrasıyla kurtulmamış,
arıtılmamış can ilkin Mesih’in kurtulmalığına
sığınsın, paklansın, arıtılmış yürekle,
kutsal Olan’ı bilmekle, sevinç ezgisiyle
Baba Tanrı’ya tapınsın. Ters durumda
düşük-kirli diliyle, kaba kuvvete eğilimiyle,
yalancılık-düzensizlikle her yana yıkım
ve dert getirmekte. Hem içi hem dışı..
Bu kişinin bağlılığı şeytanadır. Ruhsal
yasalı Yahudi ya da yasasız pagan olsun,
“her ağız kapansın ve tüm dünya Tanrı
önünde suçlansın” (19). Herkes günahı
ilişkisinde Tanrı’ya sorumludur. Dininin
onu haklı çıkarmaya yetersizliği, bireyi
Tanrı’nın karşısında büsbütün mazeretsiz
savunmasız bırakmakta. Bu nedenle, Tanrı’nın
yargısı günahlıya ağır öfkeyle taşıyor.
Meğer, günahlı kişi Tanrı öfkesinin
çarmıhta İsa Mesih’e doğrultulduğunu,
O’nun yaralarıyla sağlığa kavuştuğunu
tanıyarak içtenlikle iman etsin.. Doğrulukla
donatılmanın tek yöntemi budur. Ters
durumda, çabalama kaptan ben gidemem!
Günahlının tanrısal kurtarmalıkla
arıtılıp yeniden doğuşu Tanrı hükümranlığına
alınmanın biricik koşuludur (bkz.
Yuhanna 3:7; Galatyalılar 6:15; İbraniler
12:14; Efesoslular 2:3; Yuhanna 6:44,45;
Yeremya 13:23). Tanrı’nın adaleti
doğruluğu (dikaiosini) 21-25
ayetlerin ana vurgulamasıdır (19,20).
Kullanım bu kesimde dört kez geçer (21,22,25,26).
Aynı kelimenin fiili (dikaioo)
iki kez geçer (24,26), dikaios
(26), yine aynı kökenli dikaioma
ile ilgili yerlere bakınız (1:32;
2:26; 5:16,18 ve 8:4). Günahın
nesnel sonucu suçluluktur. Varlığında
özgün ve kalıtımlı günahı taşıyan ademoğlu
günahı işleyince bu kez suçluluğu da
üstlenir. Her günah kutsal Tanrı’yı
aşağılamaktır (bkz. Mezmur 51:4-6).
Günah yargıyı gerektirir, bu sonuçtan
kaçış ise kefareti (bkz. İbraniler
9:22; II.Korintoslular 5:21). Şeriate
bağlılık olsun, katı dinsellik olsun
canı o parlak aşamaya yükseltemez. Hiç
kimse bunlara harfi harfine bağlanabilmeyi
aklının ucuna getirmesin. Günahlı kişi
hak ve adaletli Tanrı’ya nasıl yaklaşabilir?
Tanrı’ya bağlılığın baş gereği Tanrı’nın
kutsallığına saygıdan esinlenen korkudur
(18; bkz. II.Korintoslular 7:1; Efesoslular
5:21). Yaşantısı eylemleri ruhsal
yasanın ilkeleriyle sürekli çelişkide
olan birey din konularında ağzıyla kuş
tutsa Tanrı’ya yararlılığı düşünülemez
(20).
23. ayette belirtilen gerçek
tüm soyun nasıl bir çıkmazda bulunduğunu
ışığa getirir. Burada Tanrı’nın evrensel
yargısıyla karşılaşırız. Günah Tanrı’nın
kutsallığından dille anlatılamayan ıraklıklara
sürükledi ademoğlunu. Bu durumda can
inim inim inlemekte. Kadının erkeğin
temel gereksinimi günahı bilme aşamasıdır,
epignosis hamartias (20). Bu
kavram ancak Kutsal Ruh’un aklı yüreği
aydınlatmasıyla gerçekleşebilir. Ters
durumda ademoğlu her tür mazereti öne
sürer, öte yandan koynunda bir engerek
yılanı taşıdığını kestiremez. Ama Tanrı
hem küçük hem de büyük günahı görür
ve bilir. Yerçekimi yasası dünyamızda
olsun, kendimizde olsun eşit güç ve
etkinlikle çalışır. İnsanın her çeşit
baş kaldırması Tanrı’nın kutsallık ilkesi
karşısında belirgin olur, yargıyı gerektirir.
Dinsel yasaları uygulayarak Tanrı’yı
hoşnut edebileceğini düşünenin hesaba
alacağı kaçınılmaz gerçekler onu sadece
hüsrana uğratır:
- Ruhsal
yasanın tek kuralını kırınca hemen
suçlu duruma düşmez miyim?
- Zedelediğim
Tanrı adaletini, yasanın dileklerini
tutarak onarabilir miyim?
- Tüm
şeriati tuttuğum varsayılsa bile geçmişte
işlediğim günahların hesabı ne olacak?
- Ruhsal yasanın dileklerini
yerine getirerek Tanrı’dan övgü ya
da ödün beklersem, O’nu bana karşı
borçlu duruma düşürmez miyim? Konuyla
ilgili olarak şu ayetlere bakınız:
(3:20,28; 4:5:13,14; 5:19,20; 6:14;
7:4,6; 10:4; II.Korintoslular 3:14;
Galatyalılar 2:16; 5:18; I.Timoteos
1:9; İbraniler 7:18,19).
Tanrı ruhsal yasayı (şeriat) hangi
amaca vermiş olabilir? Ön sırada kusursuz
kutsal öz niteliğini açıklamaya (7:7-12).
Ruhsal yasa Musa aracılığıyla Yahudiler’e
verildi; onların bir teki bile oradaki
dilekleri uygulayamadı. Yazar Pavlos
bu konuyla ilgili başka bir mektubunda
şu aydınlatıcı gerçeği vurgular: “Demek
ki, ruhsal yasa Mesih’in gelişine dek
bizlere eğitmenlik (pedagogluk) etti;
imandan gelen doğrulukla donatılalım
diye” (Galatyalılar 3:24). Bunun
ışığında tüm insanlık Tanrı’nın hak
yargısı altındadır (1:18-3:20).
Sorunun orta yeri yoktur. Ademoğlu ya
tümden suçsuzdur, ya da suçlu; az veya
çok. Somut kurtuluşa İsa’nın kurtarmalığına
imanla ulaşılabilir. Tanrı’nın kayrası
sevgisinin işlerliğe konulmasıdır. Tanrı
sevgi olmasaydı Adem’le Havva günah
işledikleri an onları hemen çarpardı.
Bunu yapacak yerde onlara bir kurtarıcı
vaat etti (bkz. Yaratılış 3:15).
Tanrıbilimde buna Protevangelion
denir: İncil’in başlangıcı.
Tanrı erden Meryem’den insanlığa
Kurtarıcı’yı gönderdi. O’na iman eden,
Tanrı’nın doğruluğu olmuştur (bkz.
II.Korintoslular 5:21). Günahlı
can, İsa’nın sağladığı doğrulukla doğru
çıkarılır (5:9). Bu insanın Tanrı
karşısında zerre kadar denebilecek hiçbir
doğruluğu tasarlanamaz, ne de böyle
bir şeyle övünebilir o (1:17).
Ruhsal yasa da, eski çağın peygamberleri
de bu gerçeğe tanıklık ediyor (3:21;
bkz. Daniel 9:16; Mezmur 71:2,15; Yeşaya
51:5,8; Habercilerin İşleri 3:18).
Tek Tanrı’nın yeryuvarlağında günahlı
insanları doğrulukla donatma yöntemi
tektir (3:22): İsa Mesih’e iman
yoluyla. Herkes günahlı, herkes Mesih’e
iman yoluyla günahtan arıtılır. Bu iman
hem Tanrı sunusunu kabul etmektir, hem
de Tanrı’nın tasarladığı adalet yöntemine
teslim olmak. Tanrı böylesi şaşırtıcı
kurtuluş yöntemini herhangi bir borçluluk
düşüncesiyle işlerliğe koymuş değildir.
Bu konuda kafası karışanların sayısı
çok: Nasıl oluyor da, Tanrı Mesih’ini
ölüme gönderiyor ardından da, O’na iman
edeni kayrayla arıtıyor? Bu yolda tartışmaya
koyulanın yanlışlığı bangır bangır bağırıyor:
Sen kim oluyorsun da Tanrı’nın
tasarısına, isteğine karşı çıkıyorsun?
O’na meydan okuyabilir misin? Tanrı’nın
bu kararı O’nun kutsal-egemen isteğinden
kaynaklanıyor, ezellerden kesinliğe
gelen.. Aldığı karara ilişkin hiç kimsenin
bu kararı eleştirmeye hakkı yoktur;
hiç kimseye hesap vermeye sorumlu tutulamaz
kutsal, egemen Tanrı.
Günahın Tanrı önünde oluşturduğu
yara ve üzgü kesinlikle yatıştırılmalı;
buysa ancak kurtarmalığın kanıyla gerçekleşir.
Ademoğulları din törelerine uyarak Tanrı’yı
yatıştırma uğraşında bin bir yola başvurur;
ama Tanrı’nın saptadığı ve etkin kıldığı
yöntem tektir. Eski Antlaşma’da kurbanın
kanıyla olurdu bu (bkz. Levililer
1:4; 4:20; 5:10; 6:7; 17:11; Eyub 42:7;
Yaratılış 8:20,21; Yeşaya 53:1-12).
Kurtarıcı Mesih Passah döneminde
tüm insanlığın günahı için öldü. Eski
Antlaşma’da birey sunulan hayvanı günahlarına
karşı temsilcisi sayar, onun başına
ellerini koyar, kişiliğini hayvana yüklerdi.
Ardından kurbanın etini yerdi. Böylece
kurtarmalığıyla özdeşliğe girerdi. Bu
betimsel uygulama Yeni Antlaşma’da Mesih’in
haçta günahlı için öldüğüne göstergedir.
Rabbin sofrası, ekmekle şaraptan pay
almak bunun bütünlenen, Tanrı’ca kabul
edilen kurtarmalık olduğuna tanıklık
eder. Günahlının biricik yükümlülüğü
bunu değerlendirip Tanrı’nın arıtma
gücüne iman etmektir (bkz. Yuhanna
6:51,57).
İsa Mesih’in en parlak hizmeti
insanı Tanrı’yla barıştırmaktır. Kutsal
Tanrı yaratığı insan doğrultusunda mağdurdur;
çünkü ademoğlu O’nun kusursuz yasasını
çiğnedi, günaha verilerek Tanrı’yı aşırı
oranda üzdü. Kutsal Tanrı’nın kutsallığı
incindi. Kutsallığın dileği hakça uygulanan
adalettir. Mesih kendi isteğiyle insan
soyunun günahını yüklendi. “Günahı
bilmeyen günah oldu; bununla biz Tanrı’nın
doğruluğu olalım diye” (II.Korintoslular
5:21). Buna iman edip Tanrı’nın
onayına kavuşan can Tanrı’yla barışa
erer.
Rab İsa Mesih’in haçı, günah karşısında
Tanrı’nın acısı insanınkinden önde bulunduğunu
kanıtlar. Haç, her tür günahın ve kötülüğün
eninde sonunda acımazlıkla yargılanacağını
düpedüz belirgin eder. Haç, insanın
varlığında egemenliğini kuran her çeşit
karanlık düşüncenin ve eylemin tüm açıklığıyla
sergileneceğini tanıtlar. Hak ve adaletli
Tanrı günahı Mesih’inin bedeninde yargılayarak
günahlının günahlılığını tüm evrene
sergiledi. Ademoğlunun en önde kavraması
gereken temel gerçeği seven Tanrı her
görenin gözü önüne böylece serdi. Mesih’in
haçta ölmesi gerekliydi, çünkü, 1.
Tanrı’nın zorlanan adaleti kesinlikle
kurtarmalık diler. 2. Haçlamayla
Tanrı cezalama yetkisini kullandı. 3.
Çiğnenen kutsallığını Tanrı hangi karşılıkla
geri aldığını gösterdi. 4. Yaratığı
insanı Tanrı’nın doğrulukla donatmasının
yolunu açtı.
Bu dönümde yazar köklü bir tanrıbilim
sözü kullanıyor: apolytrosis (24).
Bu, ‘kölelikten satın alınma’
eylemini anlatır. Tanrı İsa Mesih’te
günahlarımıza karşı tüm ödemeyi sağladı
ve eliaçıklıkla bunu işlerliğe getirdi.
Öyle ki, o ezici köleliğin bütün zincirleri
kopsun (bkz. 9). Lytron, apolytrosis
bileşik bir sözcüktür apo lytrosis
fidye ödeyerek kurtarmak, (18:23;
bkz. I.Korintoslular 1:30; İbraniler
9:15; 11:35). İbranice gaal
(fidye, fidyeyle kurtarmak) sözünün
anlamı için (bkz. Levililer 25:30;
Mezmur 107:2; Eyub 19:25; Yeşaya 52:3).
İbranice’de kapporeth sözünün
anlamı (kipper), suçu kefaretle
örtmektir. Bu uygulama Antlaşma Sandığı
üzerinden yapılırdı. Bu yerde Musa’ya
verilen On Buyruk iki taş levhada saklanmaktaydı.
Her can oradaki buyruklara tecavüz etti,
kutsal Tanrı’nın katında suçlu oldu.
Yazılı yasa kırılmış, kefaret gereği
kesinleşmişti. Büyük Kefaret gününde
kurban kanı Antlaşma Sandığı’na serpilirdi;
hem başrahibin hem de halkının suçluluğunu
belirgin eden tecavüzler zinciri.. Antlaşma
Sandığı’nı örten yere kan serpildiğinde,
zorlanan yasada bildirilen günahlar
bir yıl için bağışlanırdı. O gün o yerde
Tanrı’nın zedelenen yasası gerekli kurtarmalığı
alır, kişi bir yıl boyu kurtulmuş olurdu.
Gelgelelim aynı kutsal tören bir yıl
sonra yinelenmeliydi. (Efesoslular
1:7,14; 4:30; Koloseliler 1:14; İbraniler
9:15; Mısır’dan Çıkış 21:8). Aynı
sözün başka kullanımları için (bkz.
Luka 21:28; İbraniler 11:35).
Bunun ardından başka bir isim kullanılıyor:
hylastirion (25; bkz. İbraniler
9:5). Eski Antlaşma’da kutsallar
kutsalında antlaşma sandığının üzerinde
kan serpilen yer için bu ad kullanılırdı:
kapporeth. Büyük kefaret gününde,
özel kurbanın kanı serpilen bağışlamalık
noktasıydı bu. Tören yılda yalnız bir
kez yapılırdı. Bununla hayata karşı
hayat sunulur, günahlar bağışlanırdı.
Başrahip elinde kurban kanını taşıyarak
–kendisinin günahları için de– buraya
girerdi. Bu yerin üzerinde Yücelik
Kerubimi gölge salardı (bkz.
İbraniler 2:17). Yeni Antlaşma’da
yalnız Romalılar ve İbraniler’de
kullanılır bu ad (25; bkz. İbraniler
9:5).
Eski Antlaşma, LXX’de (Yetmişlerin
Hellence Çevirisi) şu yerlere bakınız:
Mısır’dan Çıkış 25:18-22; 37:7; Levililer
16:2-5; 23:27; 25:9; Mezmur 25:11; 78:38;
79:9; 130:4; Süleyman’ın Özdeyişleri
16:14; Hezekiel 44:27; Daniel 9:9.
Bu sözün İbranice kullanımı kapporeth
(yatıştırmak, ödün vermek, günahları
örtmek, bağışlatmak). Bunun Latincesi:
propitiatorium, Almanca’nın Luther
çevirisinde gnadenstuhl. Bu söz
İngilizce mercy seat ile
eşit anlamlıdır. Aynı adın başka bir
kullanımı hylasmos, fiili hylaskomai
(bkz. I.Yuhanna 2:2; 4:10). Eski
Yunan’da on iki Olimpiyat tanrısı yılın
on iki ayında af sağlamaya hylasmos
dilerdi. Bu uygulamalarla hakkın yerini
bulması gözetlenirdi. Yeni Antlaşma’da
Tanrı uygulaması şu kesin dille açıklanır:
“Çünkü tek sunuyla kutsal kılınanları
sürekli yetkinliğe erdirdi” (İbraniler
10:14; bkz. ayet 10).
Nur gibi parlak kutsallıkta Var
Olan İsa Mesih günahlılığın karanlığında
topallayana kendine özgü doğruluğu sunuyor.
Mesih bağlısı yeniden doğuştan sonra
Tanrı’nın doğruluğudur: “Tanrı günah
nedir bilmeyeni yerimize günah kıldı.
Öyle ki, Mesih bağlılığında Tanrı’nın
doğruluğu olalım” (II.Korintoslular
5:21). “İsa’nın kanı aracılığıyla şu
anda doğrulukla donatılmışsak, O’nun
aracılığıyla Tanrı’nın gelecek olan
öfkeli yargısından kurtuluş bulacağımız
daha da kesindir” (Romalılar 5:9).
Tanrı’nın hem adaleti hem de doğruluğu
günahlının varlığında İsa Mesih aracılığıyla
gerçekleşir. Tanrı’nın günahı giderme
eylemi O’nun sevgisinden kaynaklanan
armağan niteliğinde sadece Mesih’in
haçında açıklanır, herkese sunulur.
Mesih’in haç ölümü Tanrı’nın adalet
dileğini yatıştırır hem de hak öfkesini
kaldırır (25b, 26). Bu sınırsız
öfke ıstıraplar çeken Mesih’e boşaltılmıştır.
Günahlıların doğru sayılma aşaması salt
iman yoluyla gerçekleşir. Bu parlak
ulaşımdan her tür dinsel uğraş, dinsel
şeref, dinsel önem dışlanır.
Tanrı ancak İsa Mesih’in haçtaki
bağışlamalığıyla hoşnut edilebilir.
Adaletinin dileği bununla karşılanır,
günahlıya bağışlamalık gereği sağlanmış
olur. Her ikisi de İsa Mesih’in haç
ölümüyle tümlenir. Gelgelelim, her ilişkide
olduğu gibi Tanrı’ya yaklaşım kovalayışında
da gururlu ademoğlu bunu kişisel başarılarıyla
elde etmeyi yeğler. Böylece Mesih’in
bağışlamalığına, kayrasal kurtarışına
düşman kesilir. Ne der Yeşaya peygamber?
“Haberimize kim inandı? RAB’bin pazısı
kime açıklandı? ... Bütün doğruluk işlerimiz
bulaşık bez benzeridir” (53:1;
64:6). Budur Tanrı karşısında günahlının
dinsel, töresel, biçimsel uygulamalar
dizisi. Dinsel bireyin önemi sarsılırmış
bu kesin yargıdan! Varsın sarsılsın
onun kuru gururu. Günahıyla ilkin Tanrı’nın
ödün vermeyen kutsallığını zedelemiştir
o. Belki bu kesin yargı onu paralar
alçaltır, tövbeye ve kurtarıcı Mesih’e
çeker, sonsuz yaşam güvenliğini belirgin
eder.
Günah insan soyuna Tanrı’nın keyfi
kararıyla varılmış bir yükleme değildir.
Kutsal ve kusursuz Tanrı üstünkörü hiçbir
karar vermez, düşük kusurlu eylemleri
etkilemez. Adem’in bedeninde yatan soyumuz
onun günahıyla işbirlikçi oldu; hiç
kimse kendisini atasından koparamaz.
İlk atamız başımızdır. Bu bilgi soruna
gerçekçilikle yaklaşmamızı yönler (bkz.
Nehemya 1:6; Yeremya 3:25; 14:20).
Amansız bir diktatörün kendi halkını
herhangi bir vahşete sürüklemesi o toplumun
boynunu büker; kuşkuya yer vermeksizin
diktatörün işlediği kudurganlığa katılır
o toplum. Çoğu kez onayı olmaksızın.
Kargaşalıklı ortamda bir kötülüğe
doğrudan doğruya katkısı olmayanlar
da tek kişinin kötülüğü ardından gelen
cezayı çeker. Bunun örnekleri boldur.
Hepimiz yaşam ortağıyız. Birey, ben
bu kötülüğe özgür kararımla katılmadım
diyemez. Her birimiz aynı çevrenin evladıyız.
Ne iyi olurdu, onlarda katkımız olmayan
kötülüklerin cezasını taşımasaydık!
Kurulu düzende sadece suç işleyen değildir
genel cezayı çeken.. Nice suçsuz kişi
bir ya da birkaç suçlunun getirdiği
üzücü sonuçları taşımakta. Dünya düzeninde
kişisel kötülüğün kişisel cezası var,
bir de kollektif (ortaklaşa) cezası..
Olaylara bir göz gezdirdiğimizde bunun
üzücü gerçekliğini görebiliriz.
Bu dönümde çocuklarla ilgili bir
soru belirir: Çocuk doğumunda günah
doğasını taşır mı? Çocuklar niçin ölüyor?
Tanrı katında onlar nasıl yergılanacak?
Çocuk iman edebilir mi? Bu sıradan başka
bir sürü soru gelebilir akla. Hiç unutulmasın
çocuk da Adem’in soyundandır; bu nedenle
özgün ve kalıtımlı günahı taşımaktadır.
Buna hiç kimse şaşırmasın; çocuk da
günah yargısındadır, ölüm onun da varlığında
egemendir (5:12-21). Tanrı, çocuğu
ayrı bir sıraya koymaz. Tanrı’ya şükür!
Çok önemli bir gerçek kendisini belirgin
eder. Bilgide yetkinliğe ermemiş çocuk
kişisel kararıyla günah işlememiştir.
Çocuk da evrensel kurtarıcı İsa Mesih’in
kayra gölgesindedir. Sorumluluk aşamasına
gelmeyen, bilerek ya da bilmeyerek günah
işlemeyen çocuk hiç kuşkusuz Tanrı’nın
bol kayrasından yararlanır, Mesih’in
kurtarışı çocuğu da kapsar. Hangi ulustan,
inançtan, sınıftan olursa olsun çocuk
Tanrı’nın sunduğu sonsuz yaşamın mirasçısıdır.
Tanrısal kayrayla (Matta 18:1-5;
19:13-15; Markos 10:13-16; Luka 18:15-17).
Adem’in günahı insan soyuna günah
sayıldı. Tüm soya sokuldu ve yükletildi
(12; bkz. Efesoslular 2:3). Bu
sorunda payımız katkımız olmayan düşüklükten
nasıl sorumlu sayılabiliriz? Hak Tanrı
bizi nasıl ilk atanın günahı nedeniyle
günahlı kılar? Bu iki soru kökende birbirine
eşittir. Sağduyulu yanıtıysa belirgindir:
Hepimiz Adem’de ölüyoruz “Çünkü nasıl
tümü Adem’de ölüyorsa, tümü de Mesih’te
yaşama getirilecektir” (II.Korintoslular
15:22). Adem federal baştır hepimize.
Hoşea peygamber konuyu belirginliğe
getirir: “Onlar Adem gibi antlaşmayı
aştı. Orada bana ihanet ettiler” (6:7).
Peygamber, Tanrı’ya karşı günah işleyen
İsrail toplumunu yargılarken, onların
suçunu Adem’e, başka sözle insana taşıyor
(bkz. Hoşea 8:1; Mezmur 82:7).
Daha önce Eski Antlaşma’da kutsallar
kutsalına bağışlamalık hayvanın kanıyla
yıldan yıla bir kez giren başrahip,
Tanrı’nın karşısında halkın günahlarını
açık açık sergilerdi. Golgota haçında
kurtarıcı Mesih alemin önünde en ağır
yasa kırıcı olarak tüm utançla sergilendi:
“Tanrı Mesih’in kişiliğinde insanların
suçlarını saymayarak dünyayı kendisiyle
barıştırıyordu” (II.Korintoslular
5:19). Tarihte önemi tek olan bu
barıştırma eylemi ne Olimpiyat tanrılarına
getirilen kurbanlara benzer, ne de şimdiki
dinlerin sunduğu hayvan boğazlamalarına.
Günah öylesi korkunç ki develer, zürafalar
kurban edilse de onun zerre kadarı giderilemez.
Aynı soru birçok kez duyulur: Pekiyi
İsa Mesih’in bağışlamalık ölümünden
önce işlenen günahlara nasıl davranıldı?
Soru yazar Pavlos’un düşüncesindedir;
yanıtını şöyle veriyor: “Tanrı daha
önce işlenmiş günahlara göz yummuştu”
(25b). Bu nasıl oldu? Çünkü Tanrı
katlanışta (anohi) bulundu (26a).
Önbilimle Mesih’in haça çakılışını
kararlaştıran, bunun parlak sonucunu
tanıyan evrensel yargıç Eski Antlaşma
dönemindeki günahlara katlandı. O dönemin
kurtulmuşları da özel açıklamayla, oluşundan
önce Golgota’nın bütünleyici etkisini
anladı. “Abram RAB’BE iman etti.
RAB da bunu ona doğruluk saydı”
(Yaratılış 15:6). Tanrı İbrahim’in
ve bütün Eski Antlaşma inanlılarının
imanı uyarınca onları doğru kıldı. Mesih
şöyle dedi: “Babanız İbrahim günümü
görmenin umuduyla kıvanç buldu”
(Yuhanna 8:56). Eyub tüyleri
ürperten ıstıraplarında şöyle haykırdı:
“Ben ise bilirim; kurtarıcım diridir,
en sonunda toprağın üzerinde dikilecek.
benim derim, bu beden yok olduktan sonra
o zaman etim olmaksızın Tanrı’yı göreceğim.
Ben O’nu kendimden yana göreceğim ve
gözlerim O’nu görecek. Bir yabancı gibi
değil. Bağrımda yüreğim bayılmaktadır”
(Eyub 19:25-27). Davut da bunu şöyle
kutlamıştı: “Ne mutlu isyanı bağışlanan,
günahı örtülen insana. Suçu RAB tarafından
sayılmayan, ruhunda hile bulunmayan
insana ne mutlu” (Mezmur 32:1,2b).
Tanrı’nın adaleti kesinlikle Golgota’da
açıklandı. Daha önce işlenen ya da ileride
işlenecek günahlar konusunda.. Bunun
sonucunda ne O’nun adı adaleti zedelenmiş
kaldı, ne de günahlı insan kurtuluşsuz
sayıldı. İncil budur. Orada Tanrı adaletin,
doğruluğun her dileğini kesenkes karşılar.
Tanrı adaletinin hakkı, insan suçluluğunun
çözümü İncil’de aydınlığa getirilir:
Tanrı Kuzusu İsa Mesih’in kurtarmalık
kanıyla.
Hak ve adaletli Tanrı insanın doğru
çıkarılmasını Oğlu İsa Mesih’in kurtarmalığına
bağlı kıldı. Din başarılarını kesinlikle
saf dışı bıraktı. Böylece insansal övünmeyi
önledi. Tanrı hiç kimsenin övünmeyle
kendisine yaklaşmasını onaylamaz (bkz.
27a). Dördüncü bölümde İbrahim’in
doğruluğuna yaklaşırken, onun da hiçbir
övünç payı olmaksızın doğrulukla donatıldığını
anımsatır yazar Pavlos (4:1-2).
Ardından günahlının ruhsal yasada buyrulan
işlerle değil, imanla doğru Tanrı’nın
doğru bağlısı ilan edildiğini vurgular
(27b,28). İman inanlının kişisel
başarısı değil, Tanrı’nın varlıkta bütünlüğe
getirdiği eylemdir. İnanlının hiçbir
işi onun kurtuluşunu satın alamaz (3.28;
4:4,5,16). Günahlı bireyi Tanrı’nın
kurtarma eylemine O’nun Kutsal Ruh’u
çeker: “Bize gelince Ruh bağlılığında,
imandan oluşan umutla doğruluğu gözlemekteyiz.
Çünkü Mesih İsa bağlılığında olana ne
sünnet edilmenin, ne de edilmemenin
bir yararı vardır. Önemli olan, sevgi
yoluyla etkisini belirten imandır” (Galatyalılar
5:5,6). Günahlı yürek takatsizliğini
kavrayarak kendini Mesih’e iman aşamasına
yükseltir. Bu ortamda iman Tanrı doğrultusunda
kesin söz dinlerliği oluşturur (1:5).
İman kendiliğinden kurtuluş sonuçlaması
değil, günahlı varlığı Mesih’e çeken
tanrısal ilişkidir. İman, gereksinimli
canı Mesih’e getirir, geminin demir
atması gibi onu Mesih’te güvenliğe eriştirir.
Tıpkı bu ilke uyarınca İbrahim de yaptığı
işlerle değil, salt imanla doğru Tanrı’nın
doğru bağlısı ilan edildi (4:3-8).
Üçüncü gerçek, sünnetli ya da sünnetsiz
kişi tek Tanrı karşısında imanla O’nun
gerçek bağlısı olabilir (28-30).
Aynı uygulamada sünnetlisi de sünnetsizi
de iman yoluyla İbrahim’in evladı olur
(4:9-17). Yazar, ‘yasada sıralanan
işler’ in ergon nomou (28)
etkisizliğini vurguluyor. Bu kesin ilkeyi
Romalılar’a koşut olan Galatyalılar
mektubunda da yineliyor (bkz. 2:16;
3:2,5,10). Yasa uygulamaları yeryüzünde
tek insanı doğru çıkaramaz. Hepimiz
ulusun yasası altındayız. Ulusun bir
tek yasasına tecavüz etmedim diyen bulunabilir
mi? Nerede kalmış bir kimse Tanrı’nın
tek yasasına tecavüz etmedim diyebilsin?
Bu gerçek her çeşit övünmeyi dışlar.
Yahudiler şu ana dek dinsel özenlilikleriyle,
tektanrıcılıklarıyla övünür durur (bkz.
9:30-10:3). Tıpkı onlar gibi başkaları
da din icaplarının başarıyla tutulduğunu
öne sürerek övünür bir de elhamdüllilah
çeker. Yani, din icaplarına uyduğunu
Tanrı’ya söyletir. Pek çok din ifasını
Allah’a borç ödemekle anlatmak ister;
yani bir din uygulamasıyla Tanrı’ya
görev eda edilirmiş! Sözün kısası dinsel
insan verecekli, Allah da alacaklı.
Düşük bireyin Tanrı’ya tek borcu
vardır: Günah borcu.. İnsan sabahtan
akşama dek din ifalarıyla oyalansa,
alacaklı Tanrı’nın gönlünü hoşnut edemez.
Dinli dinsiz herkesin Tanrı’ya günah
borcu hiçbir zaman ödenemeyecek. Dünyanın
günah borcunu Mesih çarmıhta ödedi;
hem de kutsal kurtarmalık kanıyla. Bunu
imanla kabul etmeyen, Tanrı’ya ilelebet
borçlu kalacaktır. Kutsal Söz ne demiştir?
“Tümü günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden
yoksun kalmaktadır” (3:23; bkz. Mika
6:6-8). Öncelikle Tanrı’nın kabul
ettiği kusursuz doğruluk ancak kendisinden
gelen doğruluktur; haktan beslenen doğruluk
(4:3-8).
Yazar üzerinde durulan konunun
kökenine inerek, (5:12) Tanrı’nın
kesin yetkinlik ve güzellikte yarattığı
yeryuvarlağına günah kapısı nerede ve
nasıl açıldı? sorusuna eğiliyor. İşte
düşünürleri, bilginleri, filozofları,
ruhbilimcileri, toplumbilimcileri ve
daha her kim düşünülebilirse, çağlar
boyu uğraştıran sorun budur. İncil’in
temel konusu ve bunun Tanrı’ca çözümü
bu kesimde apaçık gösteriliyor. Bunu
göz ardı ya da akıl ardı eden ne tanrıbilimi
ne de insanbilimi kavrayabilir. Yazar
Pavlos’un tanrısal esinlemeyle soruna
ışık saçması her sav ya da kuramı aşar.
İlkin, herkes Adem’in günahında
günahlı oldu (5:12; Yaratılış 2:17;
3:19). Sonra, herkes günah işledi
ve işliyor (bkz. I.Krallar 8:46;
Mezmur 90:7,8; 130:3,4; Süleyman’ın
Özdeyişleri 20:9; I.Yuhanna 1:8-10).
Çağımız bir makina çağı; ama nice
makina gıcırdıyor, bozuluyor. Çünkü
yağlanmamış. Yeryüzü de dinsel kişilerle
dolup taşıyor; ne var ki tümü gıcırdıyor.
Çünkü Kutsal Ruh yağlamasıyla yenilenmemiş
yaşamlar Karadeniz’in hamsileri gibi
bol. Tanrı önünde yaşamsal paklanma
din biçimleriyle değil, imanladır (24).
Bu, hak edilmeyen kayradır (bkz.
Vahiy 21:6; 22:17; Efesoslular 1:7;
İbraniler 9:15).
Adem Eden’de günah işleyince tüm
insanlık hüküm giydi. İkinci Adem Mesih
Golgota’da haça çakılınca tüm insanlığın
hükmünü kendisi taşıdı. Günahının Mesih’te
yargılandığını kabul etmeyen, kendi
yargısını taşıyacaktır (Vahiy 20:11-15).
Tanrı’nın Mesih’te açıklanan sevgisini
tepen, O’nun öfkesini hak edecektir
(bkz. 1:18; 2:8; Yuhanna 3:36; 8:26a).
Tanrı’nın kayrasal kurtarışına karşı
kişisel başarılarına bel bağlayan mahvolacaktır
(bkz. Yuhanna 3:18). İnsanın
suçu ve suçlarına karşı dinsel uğraşları
Tanrı’nın önünde mukavva hisardır; tutunamaz.
O’nun adaletli tahtı karşısında sadece
Oğlu Mesih’in kurtarmalık ölümü tutunabilir,
iman eden herkesi doğru kılabilir.
İsa’nın Golgota’da haçlanışına
dek, günaha karşı belirgin yargılamalara
rastlarız: Tufan, Sodom-Gomorra, Mısır’a
karşı uygulanan cezalar, Yahudi halkının
Babil’e sürgünü, vb. Ama tümünü geride
bırakan Tanrı yargısı Golgota haçında
kurtulmalık Mesih’e uygulandı. Bu eylemde
değil sadece günaha karşı yargı sonuçlandı,
bunun yanı sıra Tanrı’nın adı adaleti
dilenen hakkı aldı, tatmin oldu ve yücelendi.
Üstelik O’nun sevgisi kayrası işlerlikli
eylemle belgelendi. Az önce sözü edilen
yargıların hiçbiri böyle bir sonucu
getiremedi. Onlarda Tanrı’nın günaha
karşı öfkesi ve yargısı kesinleşti.
Ama Golgota’da Mesih’in işkencesi öbür
yargıların karşılayamayacağı sonucu
oluşturdu; çünkü Tanrı adaletini eksiksiz
tümlükle tatmin etti.
Golgota’da asılı mağdur Mesih,
kendisine karşı suç işleyenin ruhsal
yasada kesinlikle belirtilen cezalar
zincirinin her birini hakça bütünledi.
Gereken tanrısal yargıya bedeninde işkencelerle
katlandı. Bununla ilgili Tanrı’nın adalet
dileği yatıştırıldı, bunun yanı sıra
da umuttan yoksun günahlı insanın Tanrı’ya
getirilmesi gerçekleşti. Bu çarpıcı
olgu düşünen günahlıyı Mesih aracılığıyla
Tanrı’ya dönmeye sürekli teşvik eder.
Hak yargıcın adalet dileği sadece bununla
karşılanabilirdi. Üstelik kendisine
ölüm yaraşan suçluyu doğrulukla donatması
salt bu yolda sağlanabilirdi. Her bakımdan
günahsız Mesih’in kurtarmalık niteliğinde
Tanrı yargısını kendisine çekişi, tarih
boyunca geniş anlamlı biricik yargılamadır.
Yıldırımsavarın (paratoner) yıldırımın
tüm şiddetini ve yakıcılığını kendisine
çekmesi daha önce bir örnek olarak kullanıldı.
Yahudiler’in inancı Tanrı’nın tekliğinde
odaklanırdı (bkz. Yasanın Tekrarı
6:4). Tanrı gerçekten tek ise yasası,
insan soyuna davranışı, günahlıyı arıtması
teklik ilkesinden ayrı tutulamaz. Tek
Tanrı kendisini teklik kapsamında açıkladı.
O’nun ayrı vahyi, farklı öğretiler getiren
peygamberleri, sonsuzun yolunu çizmesi
birbirinden ayrı hatta çelişkili olamaz.
Yazar bunun önemini aynı bölümde belirtir
(29,30). Musa’nın yasasıymış,
şu ya da öbür peygambermiş.. Bunlar
insanlar arasında engel oluşturan utanç
duvarını yıkamaz (bkz. Efesososlular
2:11-22). Hangi ırk halk ya da ulus
olursa olsun Tanrı’nın karşısında o
duvarı aşamaz. O’nun sağladığı kurtulmalığa
ve doğruluğa salt imanla erişebilir
günahın yükü altında ezilen can. Bunun
dışında herkes günahlılığında, sonsuz
yargıyı hak etmişlikte bocalar durur.
Dünya borsalarında tahvillerin
değeri aniden tepetaklak gidince her
ülkede, her kentte nabızlar yükseliverir,
aşırı sinirlilik ve telaş ortalığa hakim
olur. Bunalımın gerisinde bireylerin
para kaybı korkusu çöreklenir. Öte yandan
ademoğulları, günahım beni başaşağı
sonsuz yargıya, cezaya ve canımın kaybına
sürükleyecek diye niçin telaşlanmaz?
Günah düşüklüğünün gözlere perde çekişi
en korkunç gözü görmezlik, gerçeğe tınmazlık
bunalımı olduğu niçin anlaşılmıyor?
Ruhsal yasa Tanrı’nın kutsallığını
ve doğruluğunu yansıtan aynadır. Tıpkı
aynanın yararlılığı gibi yüzdeki –bu
durumda içteki– kirliliği ve çirkinliği
apaçık gösterir, arıtılmaya gereksinimi
belirtir. Ruhsal yasa günahlıyı onu
arıtabilen paklanma pınarına yöneltir:
Mesih’in kurtarmalık kanına. Aynanın
bireye, çeşmeye musluğa koş demesi gibi..
Ayna sadece gerçeği bildirir, ama pisliği
silemez, temizliği tümleyemez. Yüzünü
aynaya sürüp temizlenmeye çalışanın
payı düş kırıklığıdır. Ruhsal yasa günah
kirliliğini göstermeye gereklidir; bu
kirliliği giderebilen güç ise Tanrı’nın
Mesih’te dorukladığı kayrasal kurtulmalıktır
(bkz. 8:3,4).
BÖLÜM 4
Bu bölümde Eski Antlaşma’nın iki
büyük insanıyla karşılaşır okuyucu:
İbrahim, tüm bölümde konu edilir. Ve
Davut. Çok iyi bilinen bu insana kısaca
ama özlü olarak değinilir. Musa’yla
bir arada bu üç önder İsrail’in en önemli
kişilikleridir. İbrahim de Davut da,
ilki Musa’nın yasası verilmeden önce,
sonrakiyse Musa’nın yasasından yaklaşık
beş yüz yıl sonra. Bunlar ruhsal yasa
yoluyla doğruluğa kavuşmuş değiller.
Tersine, Tanrı’nın kayrasıyla günahlarının
affı gönencine geldiler. Pavlos 3:27-31’de
geliştirdiği iman ilkesiyle doğru sayılma
tezini bu bölümde daha da vurgulamalı
dille geliştiriyor.
Yahudilik İbrahim’i inancının önderi
sayar, onunla hep övünür. Bunun yanı
sıra, bütün Tanrı vaatlerinin İbrahim’e
verildiğini, bunları da kendilerinin
miras edindiğini savunur. Yazar ne diyor
bu savlamalara karşı? İbrahim kendisinden
beş yüz yıl sonra verilen ruhsal yasayı
bilmiyordu bile. Yine de Tanrı’dan doğrulukla
donatıldı. Ne biri, ne de öteki
ruhsal yasa desteğiyle doğruluğa kavuştu.
İbrahim’i Yahudi inancının yasalarıyla
denklemek aldanıştır. Bir insan ortada
olmayan bir değerle nasıl eşlenebilir?
Musa’nın yasası verilmeden yüzlerce
yıl önce Tanrı İbrahim’le antlaşma yaptı
(bkz. Galatyalılar 3:15-18).
İbrahim Tanrı’nın günahlıyı doğru kılmasına
iman etti ve imanla Tanrı’nın sunduğu
doğruluğa sarıldı. Bunun için imanla
doğru kılınma ilkesi, ruhsal yasa ya
da hayır işleri yoluyla Tanrı’ya yararlı
kılınma çabalarına, yaya kaldın tatar
ağası der.
Yazar konuyu bir soru sorarak açıyor,
ardından İbrahim’in Tanrı karşısında
övünebilecek hiçbir dayanağı olmadığını
belirtiyor. Öyle değil mi? Dinciler,
töreciler, giysiciler, serpuşçular daima
dinsel önemlilikleriyle övünür, bunları
tuttuğunu öne sürerek pohpohlanır. Hak
Tanrı, insanla ilişkisinde her tür övüncü,
başarı hoşnutluğunu yerle bir eder.
İnsana, “Sen günahlısın, kurtuluşun
salt benden kaynaklanır” der, her tür
pohpohu yargılar: Din övüncü, hayır
sevap yararlılığı, libas, serpuş, tesettür,
tesbih, töre-anane önceliği, tümü de
Tanrı’nın sevgisine ve kayrasına duvarı
diker. Hiçbir günahlı, kutsal Tanrı’ya
bu türden koltuk değneklerine dayanarak
yaklaşamaz. İbrahim iman ettiği Tanrı’ya
koltuk değneğinden destek arayarak bacağını
sürüklemedi. Putlara tapıcılığından,
pagansal uygulamalardan sıyrılarak olduğu
gibi kayra Tanrısı’na imanla sığındı,
af diledi, doğrulukla donatıldı. Kurtuluşun,
yeniden doğuşun, yeni yaratık özelliğini
taşımanın biricik yöntemi budur. Bu
zorunlulukta bireyin seçeneği olamaz.
Tek Tanrı’nın affetme yöntemi de her
çağda tektir. Bu durumda ne İbrahim
övünebildi, ne de ermiş sayılan herhangi
bir kişi övünebilir (4:1-5).
Kurtuluşta arıtmada
Mesih’e iman tanrısal ilke ve kuraldır.
İnsan bunu değiştiremez. İman konu edildiğinde,
bunun sağlayıcısı Tanrı’dır. Mesih,
“Tanrı’nın işi O’nun gönderdiği kişiye
iman etmenizdir” der (Yuhanna
6:29). Pavlos bu konuyu şöyle genişletir:
“Çünkü Tanrı’nın insanı doğruluğa
iletmesi Sevinç Getirici Haber’de açıklanır.
İmana dayanan, imana ulaştıran doğruluktur
bu. Tıpkı yazılı olduğu gibi, ‘Doğru
kişi imanla yaşayacaktır’” (1:17; bkz.
I.Korintoslular 12:9). Yuhanna
6:29 ve Romalılar 1:17 yazılarında
iki benzer kavramla karşılaşırız: ergon
tou theou ve dikaiosini gar theou:
Tanrı’nın işi ve çünkü Tanrı’nın
doğruluğu. Tanrı’nın doğruluğuna
tam kavuşmak ‘iman’ ladır. İman
ise Tanrı’nın içimizde Kutsal Ruh’un
etkisiyle oluşturduğu sonuçlamadır.
Günahlının varlığında imanı Tanrı canlandırır,
ardından Mesih’e iman edeni doğruluğuyla
donatır ve yöneltir (1:5).
İman inanlının
kişisel başarısı değil, Tanrı’nın varlıkta
bütünlüğe getirdiği sonuçlu eylemdir.
İnanlının hiçbir işi eylemi kurtuluşu
satın alamaz (3:26; 4:4,5,16).
Günahlı bireyi Tanrı’nın kurtarma eylemine
O’nun Kutsal Ruh’u çeker: “Bize gelince
Ruh bağlılığında, imandan oluşan umutla
doğruluğu gözlemekteyiz. Çünkü Mesih
İsa bağlılığında olana ne sünnet edilmenin,
ne de edilmemenin bir yararı vardır.
Önemli olan, sevgi yoluyla etkisini
belirten imandır” (Galatyalılar 5:5,6).
Günahlı yürek takatsizliğini kavrayıp
kendini Tanrı’nın eylemine atınca, Tanrı
onu imansızlıktan Mesih’e iman aşamasına
yükseltir. Bu ortamda iman Tanrı doğrultusunda
kesin söz dinlerliği getirir (1:5).
İman kendiliğinden kurtuluş sonuçlaması
değil, günahlı varlığı Mesih’e çeken
tanrısal sağlayıştır. İman, gereksinimli
canı kurtarıcı Mesih’e getirir, geminin
demiri atması gibi onu Mesih’te güvenliğe
bağlar.
Yazar bunun ardından Davut’a değinir,
onun da aynı yöntemle günahtan arıtıldığını
anımsatır (6-8). Atamız İbrahim’i
de, kral-peygamber Davut’u da doğrulukla
donatan güç ne yararlı işlerdi (4,5),
ne ruhsal yasanın yeterliliği (13-17),
ne de sünnet töreni (9-12). İbrahim’in
kurtaran Tanrı’ya diri ve etkin imanı
kendisine doğruluk sayıldı (18-22).
Her çağda, her kadının ve erkeğin kutsal
Tanrı’ya yaklaşımı, hiçbir koşulla değiştirilemeyen
bu ilkeye dayanır (23-25).
Pavlos bu konuda ilginç bir örnek
kullanıyor: Emekçi emeğinin karşılığını
ücret olarak alır. İşveren emekçiye
karşılığını ödemeye zorunludur; çünkü
o emeğinin ödeneğini alın teri dökerek
hak etmiştir. Hiçbir işveren emekçime
ödül verdim diyemez. Ne de emekçi işverenim
beni ödüllendirdi diyebilir. Ama Tanrı’nın
kurtarma-arıtma sunusuna gönülden iman
eden insan, Tanrı beni kayrasıyla ödüllendirdi
diyebilir. Kutsal Söz böyle işlerlikli
(pratik) bir benzetiyle iman - din uygulamaları
arasında köklü ayrımı her cana anımsatıyor,
her günahlıyı Tanrı’ya bu yolda yaklaşmaya
çağırıyor. İman, ödülü verenden hakkını
aldığını öne süremez. İman hak etmediği
tanrısal kayranın teşekkür dolu canla
kabulüne tanıklık edebilir.
Davut bu şaşırtıcı Tanrı eylemini
en canlı ve içtenlikli dille kutluyor
(7,8). Yazar Pavlos’un bu alıntısı
Mezmur 32:1,2’dendir. Bu, yedi
tövbe Mezmur’undan biridir (bkz.
Mezmur 6; 38; 51; 102; 130 ve 143).
Bu yedi Mezmur’un sözlerine dikkatle
yaklaşan, bunlarda günahlının dine-töreye-sevaba
değil, Tanrı’nın kayrasına ve lütfuna
sığındığını görebilir. Tövbe etmek isteyen
günahlı bu yedi Mezmur’u kişisel
ilahisi kılsın, canı gönülden Tanrı’nın
kayrasında ruhunun sığınağını bulsun.
Buna imanla doğru kılınmak denir,
onu verense ‘kayra Tanrısı’ olarak
anılır, kendisine sadece şükran sunulur:
“Tanrısaymazı doğrulukla donatan
Tanrı” (5). Ademoğlu dini,
şeriati, giysisi nedeniyle kendisini
Allah’a yakın sayar belki. Hatta O’na
borcunu ifa ettiğini savlar. Ama Tanrı
bu sıradan batıl kuramları dışlar; bunlara
karşı kendisine gelen tanrısaymazları,
Kurtarıcı’ya iman edenleri kutsal katında
kucaklar. Çünkü affedişi yararsal nedenle
değil, kayrasal sevgiyledir (bkz.
15:20-24). Egemen Tanrı günahlının
kabulünü kendi sevgisine, iman kapsamında
O’na sığınmasına bağımlı kılmış, din-biçim
yaklaşmalarını her çağda dışlamıştır.
Yahudiler bugüne dek sünnet törenine
aşırı önem verir; erkek çocuklarını
sekiz günlükken sünnetten geçirir. Pavlos
yeniden İbrahim konusuna dönüyor. Onun
Tanrı karşısında doğru sayılması (bkz.
Yaratılış 15:6) sünnet buyruğunu
alışından (bkz. Yaratılış 17:10-14)
yaklaşık otuz yıl önceydi. Demek ki,
İbrahim daha sünnetsizken Tanrı onu
iman sonucunda doğru çıkardı (11a).
Tanrı Kurtarıcı’ya iman edenlerin tümüne
ruhsal baba oldu (11b). Yahudiler,
İbrahim’i babaları sayarak övünür; kaldı
ki tüm insanlık İbrahim’i kendi atası
yerine koyabilir. İsa Yahudiler’in çürük
güvenliğini şöyle sarstı: “Babanız
İbrahim günümü görmenin umuduyla kıvanç
buldu. Ve görüp sevindi” (Yuhanna 8:56).
İsa’nın insan bedeni kuşanışından yaklaşık
iki bin yıl önce İbrahim O’nun gelişini
özel peygamberlik göstergesiyle tanıdı,
O’na iman etti, kutsal Tanrı karşısında
doğru insan sayıldı. Şu anda salt Yahudi
soyundan, sünnetli kuşaktan gelenlere
değil; onun iman izlerinde yürüyen,
Mesih’e bağlanmış Yahudiler’e babadır
İbrahim. Şeriatçı Yahudi insan bunu
kabul etmiyor. Ulusal topluluklar belirli
‘babalar’la övünür. İbrahim’in onlara
gerçek anlamda baba olduğu insanlık
kendine özgü bir topluluktur: Onun imanı
örneğince yaşamda kesin bir yeğleme
yapanlar, diri Tanrı’ya din kuralları
gereğince değil, Golgota haçında kendisini
sunan Mesih’e imanla bağlananlar.. Günahlı
birey, ya din icaplarına uymaya didinen
bir din bağlısıdır, ya da İbrahim’in
parlak örneği uyarınca Tanrı’nın affeden
kayrasına sığınan.. Eski Antlaşma’da
belirtilen, coşkuyla kutlanan ilke Yeni
Antlaşma’da tümlüğe geldi; İbrahim’in
imanı Yeni Antlaşma’da tanrısal yöntem
niteliğinde açıklandı:
- “Halkının suçlarını bağışladın, bütün suçlarını
örttün” (Mezmur 85:2)
- “Bütün suçlarımı sırtının ardına attın” (Yeşaya
38:17)
- “Günahlarını artık anmayacağım” (Yeremya 31:34)
- “Suçlarımızı ayak altında çiğneyecek” (Mika 7:19a)
- “Günahlarımızı denizin derinlerine atacaksın”
(Mika 7:19b)
- “Doğu batıdan ne denli ıraksa,
isyanlarımızı bizden o denli uzaklaştırdın”
(Mezmur 103:12).
Eski Antlaşma’nın bu parçalarında
özetlenen tanrısal kayra eylemi İbrahim’in
imanını örnek tutar ve Yeni Antlaşma’da
tüm insanlığa sunulur. Buna karşı ruhsal
yasanın yetersizliği açıkça belirtilir
(14-15), tanrısal kayranın evrenselliği,
yeterliliği kanıtlı dille vurgulanır.
Kayra iman eden herkese yeterlidir;
ruhsal yasa hiç kimsenin tümlükte kesenkes
ulaşamayacağı ülküsel aşama buyruğudur.
Bunun iman ilkesiyle hiçbir yakınlığı
bağlantısı yoktur. Şeriat hangi cana
kutsallık-kutluluk güvenliği getirebildi
bugüne dek? Ruhsal yasa sadece tanrısal
öfkeyi oluşturur (15) bireyi
borçluluk yüküyle sürekli dürter (bkz.
II.Korintoslular 3:7,9). Buna karşı
kayra kurtuluş güvenliğiyle canı ihya
eder (bkz. Mezmur 32:1,2). Kutsal
Söz’ün yargısı şudur: “Günahlarını
örten başarı bulamaz” (Süleyman’ın Özdeyişleri
28:13). Bunun tersine günahları
Tanrı kayrasıyla örtülen mutluluğa kavuşur
(7).
Hükümetin yasalarını tutan şeref
listesine geçirilmez. Hiç kimse onu
övmez. Ama yersel yasaları bozanın ensesine
yapışırlar. Tıpkı bunun gibi, ruhsal-dinsel
yasaları tutan ne övülür, ne de sonsuz
yaşamla ödüllendirilir. Öte yandan buna
tecavüz eden, Tanrı’dan titrer, O’nun
öfkesini hak eder. Çünkü şeriat suçluluğu
belirgin eder; dikkatinden en küçük
tecavüz bile kaçamaz. Din yasalarıyla
doğruluk kazanmaya çabalayanın durumu
en azından umutsuzluktur. İbrahim’in
gönülden bağlandığı kayra-kurtuluş Tanrı’sına
iman edenin umudu dünyanın mirasçısı
olmaktır: “Eğer siz Mesih’in iseniz,
bu durumda İbrahim’in soyusunuz. Vaat
uyarınca mirasçılar” (Galatyalılar 3:29).
Tanrı İbrahim’le işi Sarah’ya kocamış
yaşta (100 ve 90) kendi oğulları İshak’ı
verdi, daha sonra İshak’ı sunu yerinden
kurtardı, İbrahim’in kararlı imanına
karşılık, sunakta, kurbanlık koçu sağladı
(bkz. Yaratılış 22:1-14). İshak
İbrahim’in iman sonucunda doğan çocuğuydu.
Öte yandan İsmail köle kız Hacer’den
doğal doğumla doğdu (bkz. Galatyalılar
4:21-31). Tanrı Söz’ü imanla doğru
sayılana şu güvenliği verir: “Öyle
ki, O’nun kayrasında doğrulukla donatılmış
olarak, sonsuz yaşam umudu içinde mirasçılar
olalım” (8:17; bkz. Galatyalılar
3:29; 4:7; Titos 3:7; İbraniler 6:17).
İmanla doğru çıkarılan, ruhsal
yasa (şeriat) bağlarının tümünden özgür
kılınmıştır. Yeni Antlaşma’da iman ilkesi
şöyle belirtilir: “İman dışında Tanrı’yı
hoşnut etmek olanaksızdır. Çünkü Tanrı’ya
yaklaşanın ilkin O’nun var olduğuna
ve kendisini arayanları ödüllendirdiğine
iman etmesi gerekir” (İbraniler 11:6).
İsa Mesih’e iman Tanrı’yla sağlıklı
ilişkiye gelmenin biricik yöntemidir
(23-25). İman ilkesi canı yelken
gemisi andırışında Tanrı’nın selamet
limanına ulaştırır. Kişi iman ettikçe
imanı çoğalır, genişler, zenginleşir.
Dendiği gibi dinsel yasalara, göreneklere,
törelere tutunarak yaşamaya çalışmak
dipsiz kile boş ambardır. Öte yandan
imanla yaşamak Tanrı’nın kurtuluş kuyularından
sevinçle sulanmaktır (bkz. Yeşaya
12:3). Ruhsal yasanın dilekleri
örneğince Tanrı’ya yararlı olma uğraşı
canı sürekli suçlulukta (paravasis)
bırakır (bkz. 2:23; 5:14, Galatyalılar
3:19; I.Timoteos 2:14). İman ilkesine
uyulmadan suçluluk zincirleri kırılamaz.
İman atılımı sorunlara doğal açıdan
yaklaşana belki bir anlam veremez; gelgelelim
diri Tanrı’nın kayrasına kavuşmanın
tek yolu budur. İsa on iki yıldır hastalıktan
eriyen bir kadını iyi etti, ardından
ona şu güvenliği verdi: “Kızım, imanın
seni kurtardı, esenlikle git ve hastalığından
sağlık bul” (Markos 5:34). Beş duygunun
hiçbiri Tanrı’yla ilişki kuramaz; o
ilişkiyi sadece Kurtarıcı’ya iman kesinleştirir.
Bu kesimde Tanrı’nın sınırsız gücüyle
karşılaşırız (17). İnandığımız
üçte tek tekte üç Tanrı hiçbir kısıtlaması
olmayan gücü taşır. Ters durumda O’na
inanılamazdı. En küçük bir kısıtlılığı
varsayılan Tanrı’ya ve O’nun Oğlu’na
inanmak hiçbir sonuç sağlayamaz (1:17).
O doğayla ilgili eylemleriyle belirir
(bkz. Yaratılış 1:1-3; Yeşaya 44:24;
İbraniler 1:3; II.Korintoslular 4:6;
Efesoslular 1:19; 3:20). O’nun yeni
varlıklar oluşturmaya gücü tümdür (Matta
3:9; Romalılar 4:17). O güçlü işlerini
öz isteğinin onayı uyarınca sonuçlar
(Mezmur 115:3; Efesoslular 1:11).
O’nun katında olanaksız sayılabilecek
hiçbir eylem düşünülemez (bkz. Yaratılış
18:14; Eyub 10:13; Zekarya 8:6; Matta
19:26; Luka 1:37). Unutmayalım,
belirli durumlarda egemen Tanrı bir
eylemi uygulamıyorsa, bu O’nun kudretsiz
dermansız olduğuna işaret değildir.
Tanrı her eylemini kendi egemen isteği
uyarınca gerçekleştirir. Bu durumda
bazı eylemleri bütünlememeye kendi egemen
isteğiyle karar verir. O’nun egemen
isteği her olguyu eylemi yapar, ya da
yapmaz. Bunun nedeni, O’nun önbilimi
uyarınca kararlaştırılmış sonuçlamaya
dayanır.
Yazar Pavlos bireyi İbrahim’in
imanı uyarınca bu Tanrı’yla ilişkiye
çağırıyor. İbrahim, Tanrı vaatlerinin
gerçekleşemezliği görüşüne karşın umutsuzluğu
umutla alt etti, O’nun tüm vaatlerine
canı gönülden sarıldı (18). Bu
dönümde ‘umut’ ilkesiyle karşılaşıyoruz.
Bu söz mektupta isim olarak on iki kez
geçer (bkz. 4:18; 5:2,4,5; 8:20,
24 (üç kez) 12:12; 15:4, 13 (iki
kez), fiil olarak dört kez geçer (bkz.
8:24,25; 15:12,24). Bu yerlerde,
imanla beslenen umudun parlak sonuçlamalarından
bazısına eğilmek yararlıdır: Umutsuzluğa
karşın umut kaynağı Tanrı, yüceliğin
umudu, denenme umudu oluşturur, bu umut
utanç getirmez, yine de umut vardır.
Kurulu düzen ilişkisinde, bu umutla
kurtuluş bulduk, gördüğü şeye kim umut
bağlar? Taşıdığınız umut sizlere sevinç
versin. Katlanış ve yüreklilikle umudunuz
olsun. Umut kaynağı Tanrı, Kutsal Ruh’un
gücüyle umudunuz büyüyerek sürüp gitsin.
Fiil olarak geçen kullanımın ikisi:
Görmediğimize umut bağlarsak onu sabırla
bekleriz. Uluslar O’na umut bağlayacak.
Yeni Antlaşma’da ‘umut’
isim ve fiil olarak (elpis, elpizo)
sürekli konu edilir. Yunan klasiğinde
de sık sık kullanılan duygu terimidir
bu. İman umuttan ayrı olarak düşünülemez:
“İman, umulanların güvencesidir”
(İbraniler 11:1). Varoluşçuluk
(egzistensiyalizm) felsefesi umudu tümden
dışlar, onunla oyalanmanın boş olduğu
savına yapışır. Ama umuda omuz silkmek,
kişinin görünmeyen köye kılavuz gerekmez
sırasından bir kör döğüşüne düşmesidir.
Yeni Antlaşma’da bu önemli kullanımla
ilgili bir inceleme her bakımdan yarar
getirir. Umutsuz yaşam sürdürmeye çalışan,
bindiği dalı çoktan kesmiştir. Sağlam
dalı tanıyıp ona sarılan, esenliğin
güvenliğin yolundadır.
İbrahim umutsuzluğa karşın umutla
kendisini Tanrı’nın vaadine teslim etti
ve tıpkı Tanrı’nın bildirdiği gibi birçok
ulusun babası oldu (18). Tanrı’nın
çağrısını umutla kovalayan İbrahim akla
gelmedik mutlulukların mirasçısıdır;
hem de bugüne dek.. Umut genellikle
iyi ve sağlıklı gelişimlerle ilgilidir.
Kutsal Söz’de kurtuluşla, sonsuz yaşamla
bağlantılıdır (bkz. Habercilerin
İşleri 23:6; 24;15; 26:7; I.Korintoslular
13:13). Umut, doğal fiziksel yasaların
hiçbir olanak tanımadığı durumlarda
güçlüklerle boğuşan inanlının imdadına
yetişir, ona taptaze güç güvenlik getirir.
Çünkü Mesih bağlısının umudu yalan konuşmayan
diri Tanrı’yadır. Umutlar boşa çıktı
diye her zaman duyduğumuz bir söz vardır.
Kuşkusuz, boş inanca dayanan umutlar
boşa çıkacak. Ama umut tarih boyunca
sözüne güvenilen, vaatleri gerçekleşen,
sayısız inanlıyı besleyen güvenilir
Tanrı’dan kaynaklanıyorsa birey kılını
kıpırdatmadan söylenene kesenkes inanır,
eninde sonunda beklediğine kavuşur.
Tanrı’nın vaatlerine güven, O’nun
içimizde egemenliği olan Kutsal Ruh’undan
desteklenir (20,21; 8:16; bkz. Efesoslular
1:13: I.Yuhanna 4:13; 5:10). Günahların
affı, canın kurtuluşu öneme alınmaksızın
iman, dayanağı olmayan bir kuramdan
öteye gidemez. Kurtulan canın imanı
tanrısal güvenlikle desteklenir. İnanıyorum
diyen, kendisine sormalı: İman ettiğim
Tanrı bana günahımın affını kesinleştirmiş
midir? (bkz. İbraniler 6:11: II.Petros
1:10).
Ruhsal yasaya (şeriat) bel bağlayanın
umudu olabilir mi? O insan günah affını
bilemez, sonsuzun güvenliğini göremez,
Tanrı’ya ‘Babam’ diyemez. Buna
karşın usanmadan yorulmadan dininin
buyruklarına uyar, çoğu kez de uyamaz.
Mesih inanlısı tıpkı İbrahim gibi bir
sıra olmazlıkla çevresi çemberlenmiş
bir insan durumunda olabilir. Şükür
Tanrı’ya, o kuşatılmış durumda her engelin
ötesinde Tanrı’yı görür, O’na tapınır,
kesenkes güvenir, sonunda vaatlerin
gerçekleştiğini görür. Şüphe bulutları
umut ışığına daima gölge salabilir.
Herkes gibi İbrahim de bu tür sarsıntıdan
geçti (bkz. Yaratılış 17:17).
Ne var ki, vaadi veren diri Tanrı’ya
sarsılmaz güveni şüphe bulutlarını hemen
dağıttı, güneşin parlaklığıyla mest
oldu.
Öncelikle bu iman İbrahim’e doğruluk
sayıldı (22; bkz. Yaratılış 15:6).
Değil salt İbrahim’e, onun imanı uyarınca,
ölüp dirilen Rabbimiz İsa’ya iman eden
herkese de (23,24). Bedensel
ölüm günaha karşı uygulanan tanrısal
yargıdır (bkz. I.Petros 3:18; 4:6).
Buna karşı Mesih’te bütün inanlıların
dirilişi Adem’de giydiğimiz ölüm yargısının
refedilmesidir (bkz. I.Korintoslular
15:21,22). Bu kavrama gelen herkes
sevinçten coşsun (6:9,10: 8:3,10,11;
bkz. Galatyalılar 3:3). Rabbimiz
İsa Mesih günaha karşı gereken ölüm
yargısına kendisini teslim etti, ölümden
dirilmekle günah sorununun Tanrı karşısında
çözümünü belgeledi (25; bkz. Vahiy
5:9). İsa Mesih kendisini insan
soyuyla kesinlikle özdeş kıldı. Etimizi
kuşandı, kanımızı taşıdı. Günahsız kanını
derin sevgiyle bizim kurtarmalığımız
niteliğinde sundu. O’na iman eden herkesi
günahın lanetinden kurtardı. Görkemli
dirilişiyle Tanrı katında ölümsüzlüğümüzü
mühürledi. Ölenlerin ilk-doğanı oldu.
Böylece ölümden sonra dirilişimizi en
parlak umut kıldı.
İman-umut yaşamı kesin kusursuzluk-huzurluluk
değildir. Çelmeler, sendelemeler, hatta
sürçmeler elbette gelecektir. Ama iman
yolunu tutan okka dörtyüz dirhem inanlı
bunların tümünü aşar, dikkatini vaatlerinde
hiçbir kusuru olmayan diri Tanrı’ya
doğrultur. İbrahim, taa Yaratılış
15:6’da belirtildiği gibi, vaat
eden Tanrı’ya kesin imanla sarıldı,
O’nu hiç bırakmadı. “Mesih’in gününü
– daha doruğa gelmeden – görmenin
umuduyla kıvanç buldu” (Yuhanna
8:56). Bu çağın Mesih inanlıları
ise O günü – Golgota haçını – sonuçlanmış
Tanrı eylemi olarak görür, bununla sürekli
kıvanç bulur. İmandan beslenen can taptaze
boyutlara tırmanır, umutları yeşerir.
Bu canlı bölüm çok eski bir iman
ikrarıyla doruklanıyor: “İsa bizim
suçlarımız için ölüme teslim edildi
ve doğruluğumuz için ölümden dirildi”
(25). LXX çevirisinde Yeşaya
53:12’den alınan bu ayette, Mesih’in
haçlanışıyla dirilişinin birbirinden
ayrı tutulamayacağı dikkate getiriliyor.
Arıtılışımız doğruluğumuz haçta ve boş
mezarda gerçekleşmiştir. Mesih’in dirilişini
tanımayan O’nun haçta kesinleştirdiği
doğruluğu ne bilebilir ne de ondan yararlanır.
BÖLÜM 5
Yaratan Tanrı aynı
zamanda Kurtaran’dır. Sevinç Getirici
Haber (İncil) O’nun kurtarışının gücünü
açıklayan göksel bildiridir 5:1-8:39.
İncil güçlü ve görkemli eylemin temel
öğretisini içeren evrensel belgedir
(bkz. II.Timoteos 1:10). Yeryuvarlağının
her köşesinde, her soydan her boydan
tüm insanlığa duyurulan Tanrı haberidir
İncil. Bir uçtan öbür uca insan soyu
bunu duysun ve yüreğine sindirsin. 1:18-4:25
kesiminde imanla kavuşulan doğrulukla
karşı karşıyayız. Bundan sonraki kesimdeyse
Tanrı’nın kurtarma gücüyle karşı karşıyayız.
O’nun kurtarma yeteneği yaratma gücünden
de daha etkindir; çünkü kendisine çok
pahalıya mal olan eylemdir (bkz.
Mezmur 8:3; Yeşaya 59:16).
Tanrı’nın günahlı insan yararına
gerçekleştirdiği kurtuluşun yönleri
çeşitlidir: Günah tutsaklığından özgür
kılınmak, O’nun hak yargısından kurtulmak.
Bu, kurtuluşun doruğudur. Tanrı’nın
kurtarma eylemi böylesi geniş kapsamlıdır.
İnanlı günahın egemenliğinden ve ruhsal
yasa köleliğinden özgür kılınmıştır.
Önceki kesimde vurgulama ‘iman’
üzerinedir (otuz üç kez). Sonraki kesimdeyse
‘yaşam’ üzerine (yirmi dört kez).
Bu kesimde iman sözü sadece üç kez geçer.
İlk on ayet şu yolda sıralanabilir:
- İmanla
doğruluğa kavuşan, Tanrı’yla barış
gönencindedir (1)
- Kayra
kanatlarıyla korunarak yeryüzünde
günlerini sürdürür (2)
- Kavuşacağı
Tanrı yüceliğinin umuduyla övünür
(3,11a). Övünmek olumlu bir
tutum değildir elbette. Ama burada
insan kendine özgü başarıyla değil,
Tanrı kayrasının getirdiği umutla
övünür (2:17; bkz. I. Korintoslular
1:31; Yeremya 2:23;24)
- Çeşitli
yaşam baskılarını sabırla göğüsleyebilir
(3,4)
- Kutsal
Ruh’un kanıtladığı Tanrı sevgisinde
güven bulur (5,8)
- Gelecek
olan öfkeli yargıdan kurtulduğunu
bilir (9)
- Mesih’in
yaşamı yoluyla (özdeşlikle) günah
yönteminden koparılır (10)
- Tanrı’yla barış kutluluğunun
taze aşamalarına ulaşır (10)
İman, doğruluk, barış. Bunlar Tanrı
karşısında İsa Mesih’in günahlıya sağladığı
kutluluklardır (1). Bu, öznel
değil, nesnel barıştır. Niceler belirli
bir gelişimde içlerinde barış duygusuyla
etkilenebilir. Buna karşı Tanrı’nın
verdiği barış bambaşkadır: Mesih’in
kurtarmalık sunusundan kaynaklanan nesnel
barış.. Gönenci her anı, evet tüm yaşamı
ve sonsuzu etkiler. Duyguların barış
gönenci çeşitli nedenlere dayanır; ama
Tanrı doğrultusunda öznel barış, Mesih’in
kurtarışıyla sağlanır (11). Tanrı’nın
doğrulukla donattığı günahlı salt gelecek
yargıdan kurtulmuş sayılmaz, ama Tanrı
katında söz dinler insanın ödülüyle
donatılır.
Yazar bu kesimde yaşam boyunca
karşılanabilecek denenmelere de eğiliyor.
Herkes gibi Mesih bağlısı da yaşamın
görgülerine ve çalkantılarına açıktır.
Bunlar Mesih’e kesin bağlılığı, O’ndan
kaynaklanan esenliği güvenliği sarsamaz
(3,4). Mesih’i kurtarıcı olarak
tanımayan birey acılar görgüler denenmelerden
hiçbir anlam çıkaramaz. Daima nedenini
sorar. Pek çok kişi bunu kadere kısmete
alın yazısına tecelliye dayar, başkalarıysa
kara talihe şansa, vb. Ama bu dünyada
insanın yaşamı bir sıra içaçıcı olayla
dolup taşmaz. Düşük ortamdayız. Kusurlu
dünyamızın cilvelerinden biri derdin
ıstırabın bolluğudur. Düşünürler, toplumbilimciler,
filozoflar, ozanlar soruya bir yanıt
bulabilme çabasında. Yalnız İncil sağlıklı
gerçekçi yanıtı sunar soruna.
İncil’in açıklamalarına inanan orada
ıstırap işkence çeken Kurtarıcı’yla
karşılaşır. Tanrı Sözü Mesih’in beden
kuşanarak insanın acılarına katıldığını,
ölümüyle insana günahtan bağışlanma,
kurtuluş ve sonsuz yaşam sağladığını
tanıtır. Buna iman eden, Mesih’in dirilişi
sonucunda artık alt edilmesi olanak
dışı kesin yenginin bütünlendiğini sürekli
bilerek teselli bulur, O’nun yüreklendirmesiyle
yaşar: “Dünyada acı çekeceksiniz;
ama yürekli olun. Ben dünyayı yendim”
(8:18; bkz. Yuhanna 16:33b; Yakup 1:2-4;
I.Petros 1:6-7). Kilise tarihinin
başlangıcında, Mesih’e iman edenler
kendilerini her tür acı ve ıstırabın
beklemekte olduğunu bilerek bu kararlı
adımı attılar (bkz. Habercilerin
İşleri 14:22; Koloseliler 1:11; I.Selanikliler
3:3,4). Yirmi yüzyıl sonra niceler
rahat, konforlu, başarılı bir yaşam
biçimi arıyor. Bu yorum, bu tutum temelde
yanlıştır. Mesih inanlısı ‘acıları
tanımış, elemler insanı’ nın bağlısıdır
(bkz. Yeşaya 53:3). Ne der O? “Öğrencisinin
öğretmeni, uşağın da efendisi gibi olması
uygundur” (Matta 10:24,25; Yuhanna 13:16).
Bu Mesih’i bilen O’nun yeterliliğiyle
yaşam sürdüren, acılarda övünç duyar
(3). Çelişkili ve aykırı gibi
görünen bu tutum gerçekte sağlam somut
dayanaktır. Acılarda ve ıstıraplarda
Mesih’e yaslanmasını bilen inanlı güçlü
bir iman yiğididir. Bu görgülerde acılar
ona sabır sağlamıştır. Sabır inanlıyı
ateşte denenen altın gibi pak kılar,
umudu oluşturur. Ve bu umut utandırmaz
(5). Utandıran umutlar zinciri
bulunduğu da unutulmasın. Denenme
(dokimi), ‘denenip onaylanan
karakter’ olarak çevrilebilir (4)
(bkz. II.Korintoslular 2:9; Filippililer
2:22). Demek ki, Mesih adına ıstıraplara
katlanış, denenmiş karakter taşıyan
bireyin sağlam temeli olmuştur.
Daha önce umut konusuna geniş çapta
değinildi. Şimdi bu umudun utanç getirmediği
belirtiliyor; çünkü Tanrı’nın sevgisinden
kaynaklanıyor o (5). Tanrı’nın
dünyaları aşan sevgisi inanlıyı nasıl
doldurur? Kutsal Ruh aracılığıyla (5).
Kinle, kıskançlıkla, katakulliyle dolu
yaşam nasıl değişir, ne tür sevgiyle
dolar ve taşar? Kutsal Ruh’un o varlıkta
konutunu kurmasıyla. Doğrulukla donatılan
insan bunu nasıl gösterir? Kutsal Ruh’un
sevgisiz cana Tanrı sevgisini işleyişiyle.
Bu Kutsal Ruh sevgiden yoksun insanı
göksel sevgiyle kuşar. İnanlının yaşamında
konutunu kuran Kutsal Ruh bu umudun
başkalığını kanıtlıyor. Tanrı insanlığa
sevgisini Mesih’in yerimize ölmesiyle
belgeledi ve belgeliyor (8; bkz.
Yeşaya 53:5,6; I.Petros 3:18). Oğlu’nun
ölümü aracılığıyla Tanrı doğrultusunda
barış gönencinde yaşarız. Kurtuluşumuz
Mesih’in yaşamı aracılığıyla sağlanır
(10). Böylesi geniş kapsamlıdır
Tanrı’nın günahlı insana sevgisi ve
ilgisi. Oğlu’nun ölümü aracılığıyla
barış gönencine vardık; dirilen yaşamı
aracılığıyla önceki günaha hizmet egemenliğinden
kurtuluruz. Tanrısal sevginin somut
kanıtı Golgota haçında sergilendi ve
evrensel yetkisini hiç yitirmedi. Bu
sevgi bilinen insansal sevgi ilişkilerinin
tümünü aşar. Tanrı’nın, Mesih’te açıklanan
sevgisi O’nun düşmanlarını da kapsadı.
Ve kuşkusuz peygamberlik sözüne iman
ederek bu benzersiz sevgiyi derin imanla
özleyenleri (10). Ademoğlu doğal
ortamda düşmanına sevgi gösteremez;
tersine kin besler. Ama Mesih’te tanık
olduğumuz sevgi, Tanrı’nın en aşırı
bir durumda gösterdiği sevgiyi tanıtlar.
Kutsal Söz, günahlılığımızda ne
biçim kişiler olduğumuzu anımsatır:
Güçten yoksun, Hasta (asthenis) (6),
Günahlı (hamartolos) (8), Düşman
(ehthros) (10). Kim sevebilir
böyle birini? Salt Tanrı. Buysa kurtarmalık
kanını sunan İsa Mesih aracılığıyla
gerçekleşir. O, bu türden insanlar yararına
öldü. Bu ilişkide yazar, kıyas kabul
etmez bir karşılaştırma yapıyor: İnsanın
doğru olduğu varsayılsın. Kim onun suçu
için ölmeye zorunluluk duyar? Başka
durumda onun yararlı biri olabileceği
düşünülsün. Böyle biri suçlulukta yakalanırsa
belki biri onun yararına ölmeyi göze
alırdı (7). Ama biz ne biri ne
de öbürüyüz. Kesin düşüklüğümüzde, en
küçük acımayı hak etmememizde, Mesih
yücelerden geldi yerimize öldü böylece
Tanrı’nın akılları durduran sevgisini
kanıtladı (8). Kutsal Tanrı karşısında
günahlı varlığın doğruluk kuşanımını
alması, kesin belirginlikle Tanrı’nın
sevgi eylemidir. Bunda bireyin zerre
kadar katkısı etkisi düşünülemez, ne
de böyle bir başarının geçerliliği olabilir.
Tanrı’ca sağlanan bu doğruluk, günahlının
aklanması (beraati) değildir. Hiçbir
günahlı Tanrı önünde sanki suç işlememiş
biri niteliğinde aklanamaz. Yunanca’da
ak olmanın karşılığı athoosis’tir.
Bu İncil’de fiil olarak hiç geçmez;
sadece ad özelliğiyle belirir: athoos.
Ak olmanın ne anlam taşıdığını bilmek
için şu iki yere bakınız: Matta 27:4,24.
Bu kullanımın İbranice karşılığı için
şu yerlere bakınız: Çölde Sayım 5:31;
32:22; Yaratılış 24:41; II.Samuel 3:28.
Yunanca’da dikaioo’yu ‘aklamak’
a dönüştürmek kusurlu tanrıbilimdir.
Günahlıya karşı Tanrı’nın öfkesi
gökten açıklanır (1:18). Günah
öylesi bir tanrısaymazlık ki, yazar
yıkımcıl bir suçlama terimini kullanıyor:
theostygis (1:30) Tanrı’ya buğz-u-haset
etmek. Bu çirkin söze sadece bu yazıda
rastlanır. Eski Yunan’da bu kullanım,
tanrılarca nefret edilenlere ilişkin
kulanılırdı. Bu söze yakın başka bir
kullanım için (bkz. Habercilerin
İşleri 5:39): theomahos: Tanrı’ya
karşı savaş açan. Tanrı’yı yermek ilişkisinde
yazarın kullandığı şu suçlamalar da
yürek burkucudur: “Biz düşmanken...”
(5:10) “Çünkü bedenin gereksiz isteklerine
bağlı düşünce Tanrı’ya düşmanlıktır”
(8:7). Tanrı ve insanlar önünde
doğrulukla donatılan salt suçluluktan
arıtılmaz, ama bundan böyle ‘doğru’
sayılır. Tanrı’ya inanan, biçime göre
O’na tapınan insan gerçekte Tanrı’nın
düşmanıdır. Tanrı hepimizi bizim kendimizi
bilmemizden çok daha iyi bilir. İç yaşamımızı
tanıyan Tanrı her insana bu ağır yargıyı
yapıştırıyor. Ama sevgisi öfkesine öylesi
üstün geliyor ki, doğal aklın eremeyeceği
özveriyle düşmanları yararına biricik
Oğlu’nu kurbanlık kuzu kılıyor. Herkesi
şaşkına çeviren olgu! Seven kayıran
diri Tanrı kendisinden nefret edenleri
kurtuluş armağanlarıyla donatıyor (9).
Hangi günahlının tanrısı böylesi
yücedir? Kayrasal barış, bireyi herhangi
bir din öğretisinin tasarlayabileceği
sağtöre (etik) kurallarının üstüne getirir,
Tanrı’yı hoşnut eden yöntemi belirtir.
‘Günahsız Mesih Ruh’ta doğrulandı’
(I.Timoteos 3:16). O’na bağlanan
birey de O’nun doğruluğuna paydaş olur
(bkz. Habercilerin İşleri 13:39;
II.Korintoslular 6:11; Galatyalılar
4:5; II.Korintoslular 5:21; Filippililer
3:9).
Yazar bu dönümde düşünen akla seslenerek
sağduyuya konuşuyor. İsa’nın kanındaki
kesin etkinliğe çekiyor dikkatimizi.
Tanrı, Oğlu’nun ölümü aracılığıyla günahlıyı
kendisiyle barışıklığa getirince, yeni
yaşamı gereken bağlılıkla sürdürebilmesi
için ona Mesih’in diriliş yaşamından
güç destek sağlıyor. Budur Tanrı’nın
kayrası. Mesih’in yücelerdeki yaşamı
yengi kutluluğudur. Gerçek inanlı o
yaşamdan beslenince zafer kesinleşir
(10). Tanrı bağlılığında kim
övünebilsin ki? Ne dinci, ne şeriatçı,
ne sevap işleyici, ne de icap bütünleyici.
Yalnız Mesih aracılığıyla şu anda barışma
yetkisi almış bulunan.. Onun övüncü
kişisel övünç değil, her zaman Tanrı’nın
kayra hazinesinden coşan övünçtür (11).
Bu dönümde yazar İncil’in temel
konusuna eğilir: Adem’le Mesih. İnsanlığın
önde beliren iki temsilcisi: “Bir
tek kişinin (Adem’in) suç işlemesiyle
bunca insana ölüm geldi” (15,17). Buna
karşı Tanrı kayrası ve armağanı bir
tek insan (İsa Mesih’in) kişiliğinde
dileyene bollukla dağıtılıyor (15;
bkz. I.Timoteos 2:5). Adem kendi
isteği ve kararıyla günahı seçti, ondan
doğacak tüm soyu günahlı kıldı. İsa
Mesih Baba’nın isteği ve kendi kararıyla
insan bedeni kuşanmayı seçti; yüceden
yeryüzüne geldi, yine özgür kararıyla
Tanrı Kuzusu olmayı seçti. Kutsal günahsız
yaratılan Adem Tanrı buyruğuna karşı
gelerek günah işledi, sonunda da tüm
soya günahı ve ölümü getirdi (12a,
18a, 19a). Mesih her buyruğa uydu
(18b, 19b; bkz. Galatyalılar 4:4,5),
günahsız kişi günahlılar yararına ölme
yeteneğini evrene sergiledi. Kuşkusuz,
günahı olan ancak kendi günahını taşır;
ama hiçbir günahı olmayan, tüm insanlığın
günahını yüklendi ve buna yaraşan ölümü
öldü (1:29,35; II.Korintoslular 5:21).
18b ve 19b’de ‘nasıl’ (outos)
sözüne dikkat edilsin. Adem’in suçluluğu
nasıl bütün insanları kapsadıysa...
bir tek insanın buyruğa uymazlığı nasıl
birçokları günahlı kıldıysa... Bu acıklı
gerçeğe karşı daha kesin gerçek, bir
tek insanın doğru çıkarma eylemi...
bir tek insanın buyruğa uyması birçokları
(Mesih’e iman edenleri) doğru
kılar.
Adem’in Tanrı karşısında söz dinlemezliği
insanlığa günahın ve ölümün egemenliğini
soktu. Mesih’in, Babası Tanrı karşısında
kusursuz söz dinlerliği insanlığa kayra
ve yaşam egemenliğini getirdi (15-17,21).
Adem’in soyuna soktuğu ölüm egemenliği,
günah egemenliğinin devamı ve sonucudur.
Günahsız ölüm düşünülemez (bkz. Yaratılış
2:17). Bu ölüm fizikseldir, aynı
zamanda ruhsaldır, evrenseldir ve sonsuzdur
(8:13; bkz. Efesoslular 2:1; Yakup
5:20; I.Yuhanna 3:14). Adem, Yaratanı
Tanrı’dan koparak O’nun katından kovulmuştur
(Yaratılış 3:23-24). Günahın
en belirgin etkisi ne olabilir? Ayırmak..
İnsanı Tanrı’dan, üstelik insanı insandan
(bkz. 3:23). Bir adım daha ileriye
giderek, günah insanı kurulu düzenin
ve çevresinin uyumundan ayırdı demek
de yanlış olmaz (bkz. Yaratılış 3:17-19).
Herkes Adem’de günah işledi, Adem’de
öldü (bkz. I.Korintoslular 15:21,22).
Adem insan atamızdır; Onun soyundan
gelen hepimiz Adem’e özgü ne varsa tümünü
miras aldık.
Evrim kuramına bağlanmayan, tersine
yaratılış öğretisini değerlendirenin
benimsemesi gereken gerçek, Adem’in
insanlık tarihinde kişiliği, tüm insan
soyununsa Adem’de bütünlüğüdür. Hiçbir
ilişkide Adem’den kopamayız, elbette
günah ve ölüm ilişkisinde de durum aynıdır.
Evrimci görüş bunu kabullenemez. Evrimcilere
sorulabilecek bir tek soru gelir akla:
Evrim kuramı gerçekleşiyorsa, her varlık
alt düzeyden üst düzeye tırmanmış bulunuyor.
En belirgin aksaklık ve düşüklük olan
günah bozukluğu acaba hangi dönemde
ve hangi biçimde soyumuzu baştan başa
sardı? Evrimden oluşan soy ilerliyorum
yükseliyorum derken, en sarsıcı ve kahredici
gerileme hangi dönemde ve nasıl bu yetkinleşen
insanlık soyuna sokuldu? Evrimcinin
gerçekçilik kapsamında düşüneceği kurcalayıcı
soru budur. Bu zincirleyici miras soydan
soya sürer, kuşaktan kuşağa geçer hem
de geçmektedir. Adem’in atamız olduğunu
bilen de, bilmeyen de bunu tanımakta
direniş gösteremez.
5:12-21 kesimi mektubun
en önemli tezi üzerinde durur. Topraktan
yaratılan Adem, yüceden insanlığa gelen,
beden kuşanan Mesih.. İkisinin eylemi
birbirinin tam tersi. Adem insanlığı
günaha düşürdü, Mesih düşük soyu kurtardı
(O’na iman edenleri). Adem ölümün
başlatıcısıdır, Mesih ölümden dirilişin
öncüsüdür. Kayrayla sağladığı yaşam
tüm sonsuzluğu kapsar. Günah ölümün
dikeni olarak kullanılır ve böyle anlatılır.
Kayra, Tanrı’nın sağladığı doğruluğu
yaşam ileticisi olarak gerçekleştirir.
Bunu seçenler kayra bolluğunu ve doğruluğun
armağanını alır (15). Adem tutsaklığımızın
bayraktarıdır, Mesih özgürlüğümüzün
önderidir.
Herhangi bir inancın kuşku bırakmayan
bütünlüğü ve sağduyululuğu günah sorununa
ve onun çözümüne nasıl yaklaşmasında
odaklanır. Konuya ciddilikle yaklaşmanın
adımları şu başlıklarla anlatılmalı:
1. Tanrı’nın kutsallığı varlığının
özüdür. Kutsallık Tanrı’nın önde beliren
özelliğidir. Bununla bağdaşık uyumlulukta
kutsallık ademoğlunun en önde beliren
yararıdır (bkz. I.Selanikliler 3:13).
2. Tanrı’nın yasası kesin kutsallık
diler, 3. Günah kirlilik ve bozukluktur,
4. Her insanın durumu budur,
5. Kirlilik ve bozukluk Adem’de
başladı, 6. Sen ve Adem BİR’sin,
7. Adem’in suçu ve cezası senindir.
Tanrıbilim buna, özgün ve kalıtımlı
günah der.
Tümü
Adem’de günah işledi (12), tümü
Adem’de öldü (bkz. I.Korintoslular
15:22).
Ölüm
hükümranlık kurdu (12b; 14, 18a).
Günah
hükümranlık kurdu (5:12; 21a).
Kayra
hükümranlık kurdu (18b; 21b; bkz.
I.Korintoslular 15:22,45,49).
Adem
insanlığa günahı, çürüklüğü, ölümü soktu;
Mesih af ve yaşam yeniliğini sağladı.
Bireyin kendisine sorması gereken soru
şudur: Ben Adem’de miyim yoksa Mesih’te
mi? Adem’e kendi kararımla katılmadım,
ama Mesih’e kişisel kararımla nasıl
katılabilirim:
- Adem’de
ben günahlı sayıldım (kendi kararımla
değil).
- Mesih’te
ben doğru sayıldım (O’na imanla, Tanrı’nın
çağrısına uyumla).
- Mesih’in
doğruluğu benim doğruluğum sayıldı
(Tanrı’nın sağlayışı ve kayrasıyla).
- Her iki bağlılık gerçektir
ve somuttur. Doğal sonuçlamayla Adem’e,
ya da İncil’in haberine iman ederek
Mesih’e..
Tanrı Adem’in suçu sonucunda beni
niçin suçlar? Böyle bir soru her zaman
duyulur. Ademoğlu bedenden, ruhtan oluşan
bir varlıktır. Beden bakımından atamız
Adem’in tam benzerliğindeyiz. Ruh açısından
da ona benzerliğimiz yadsınabilir mi?
Hiç kimse iki el yerine üç el sahibi
olabilmeyi aklının ucuna getiremez.
Adem’in iki eli vardı; bizim de. Adem’in
ruhu vardı; bizim de. Her şeyi ondan
miras aldık. Günahı da günahlılığı da,
ölümü de yargıyı da.. Yazarın bu ilişkide
kullandığı kelime Adem’le soyu arasında
koparılamayan bağlantıyı belirtir; ‘nasıl’
(osper) (12). Adem neyse,
nasılsa, neredense tüm soy da öyledir.
Ölüm Adem’den tüm insanlığa sıçradı.
Bu nasıl oldu? Çünkü tümü
günah işledi (12b). Tanrı bildirisine
inanmak isteyene bu açıklama kesin ve
belirgindir. Konu bu noktadan 19’uncu
ayete götürülür: Adem Tanrı’ya karşı
nasıl günah işlediyse ben, sen,
hepimiz o anda günahlı olduk. Bu öğreti
Tanrı’nın egemenliğiyle kesin uyumdadır.
Günah (hamartoloji) konusunda
bu gerçeği yadsıyan, Tanrı’nın egemenliği
ilkesiyle içinden çıkılamayan çelişkiye
sürüklenir.
Özgün ve kalıtımlı günah gerçeğine
karşı çıkana şu sağduyu sorular doğrultulmalı:
Hiçbir tartışmaya yer verilmeden varlığını
her gelişimde belirgin eden kişisel
ve evrensel düzensizliğe Tanrı ‘günah’
der; sen buna ne dersin? Bunun kökeni
acaba nerede? Soydan soya kesin direnişle
çirkin başını gösteren kötülükler zincirine
karşı uluslar yasa çıkarıyor, eğitime
yoğun önem veriyor, sanata edebiyata
ödüller dağıtıyor ve gelişme doğrultusunda
çaba ardına çaba gösteriyor. Ne yazık!
Kötülük, yolsuzluk, cana kıyıcılık,
haksızlık, adaletsizlik çığ hızıyla
bidüzüye her yanı herkesi kırıp geçiyor.
Cezaevleri tıklım tıklım; cezalıların
sayısı giderek kabarıyor, oraya girmeyenlere
gelince, bunlar da yasasızlıktan kendisini
sıyıramıyor. Denenme tuzağında yakalananların
sayısı her toplumu sarsmakta. Belki
hırsızlığa, adam öldürmeye ‘hayır’ diyenlerdensin,
ama yalancılığa, kıskançlığa, harisliğe,
dalavereye, akılda kirli düşünceler
ağızda çirkin sözler eğleştirmeye, tespih
çekercesine vallah billahla yüklü yeminler
dökmeye, kine, öç alıcılığa ‘hayır’
diyebilenler yok gibi. Büyüklenme, insan
kardeşini ezme, sömürme sıradan işler..
Dinsel vecibeler, milliyetçi taşkınlıklar
da günahlıya kurum ve çalım sattırıyor.
Bütün bunlar ve benzeri sakatlıklar
nereden oluşuyor? (6,12,14,17; bkz.
Yakup 1:13-15). Günah tüm evrende
ölümü enikliyor (bkz. Mezmur 39:11;
90:7-9).
Sorunla yakından boğuşan biri sorabilir:
Mademki günah ruhsal yasanın ışığında
günah sayılıyor, buna göre ruhsal yasanın
verilişini tanıtan Musa dönemine dek
insanlar günahsız olmalı (bkz. 3:20;
4:15). Kutsal Söz, hepimizin Adem’de
günah işlediğini vurgulayarak bu sorunu
‘özgün ve kalıtımlı günah’ trajedisiyle
yanıtlıyor (16). Bunun kanıtınıysa,
Adem’den Musa’ya dek ölümün egemen olduğunu
belirterek tanımlıyor (14). Ruhsal
yasanın verilişinden önce insanlar ölüyordu;
demek ki günahlıydılar. “Çünkü bir
tek insanın suçu sonucunda saptanan
yargı suçlu çıkarılma oldu” (12,15,16,17,18,19).
Adem’in yaptığı gibi, verilen yasaya
karşı çıkmamaya karşın o çağdaki insanlar
da öldü. Günah ilkesi salt ruhsal yasanın
verilişiyle çirkin yüzünü belirgin etmedi,
keskin dişlerini bu olayda göstermedi.
Günah, işkence ıstırap çektiren gücünü
Adem’den başlayarak bütün kuşaklara
tanıttı. Ve ruhsal yasanın verilişiyle
yıkıcı etkisini gün ışığına çıkardı.
Sabahın ışınları odaya girinceye
dek çevrenin tozlu olduğu görülemez,
ama güneş odayı aydınlatınca toz sütunları
hemencecik kendini gösterir. Ruhsal
yasa, temelde var olan günahın kirliliğini
sergiler. Maden emekçisi yeraltından
çıkınca yüzünün kapkara olduğunu göremez;
ama aynanın karşısına dikildiğinde kömürün
o yüzü ne duruma soktuğunu anlar. Ne
var ki, güneş tozu gideremez. Onu esen
rüzgâr dağıtır. Ayna da kararmış yüzü
pak kılamaz. Ona su gerekir. Ruhsal
yasa sadece günahı belirgin eder, çirkinliğini
gözlerin önüne serer. Ama hiçbir yolla
bireyi günahtan arıtamaz. Bunu sadece
Rab İsa Mesih’in kutsal kanı bütünler.
Adem’le Musa arasında tufan, Sodom Gomorra,
Mısır’ın belaları, vb. ruhsal yasa yokluğunda
tüm dehşetiyle etkinlikteydi. Ölen küçücük
çocuklar günahın egemen gücüne tanıklık
eder. Adem’in günahından ben sorumlu
tutulamam diyen, kendini insan soyundan
kopmuş kılıyor ; bununsa olanağı
yoktur.
Adem suçluluk yargısını (16)
ve ölümü (17) getirdi. Mesih,
doğru çıkarılmayı (16) ve doğruluk
armağanını (17) getirdi. Tanrı’nın
Mesih’te açıklanan kayrası Adem’in oluşturduğu
yıkıcı eylemlerin tümünü yıktı, yeni
insanı oluşturdu. “İlk insan yerdendir,
yerseldir. İkinci insan göktendir” (I.Korintoslular
15:47). Adem’e bağlılık ölümü oluşturur,
Mesih’e bağlılık yaşam getirir (15:22).
Her can yersel olana benzerliği kuşanır
(15:49). Adem’in yıktığı canlar
Mesih tarafından yeni yaratık kılınır.
Adem’in doldurduğu mezarlar Mesih tarafından
boşaltılacak (iman edenler).
Birey Adem’in günahında ve ölümlülüğünde
kalır, ya da Mesih’in sağladığı doğruluğu
yeğleyerek yaşam armağanını alır, sonsuz
güvenliğini bulur.
Mesih’in kayrası Adem’in suçundan
üstündür. İşlenen suçlar trilyonlar
trilyonudur. Mesih’in doğruluk eylemi
tektir, çağları kapsayıcıdır. Milyonları
kat kat aşan suçtan doğru çıkarılmayı
gerçekleştirir (15,16). Bundan
yararlanan her varlık günah tutsaklığından
özgür kılınabilir. Mesih’in tek eylemi
niteliklidir. Adem’den gelen trilyonlar
trilyonlarcası eylem niteliksizdir.
Mesih’in bir tek doğruluk eylemiyle
etkisiz bırakılabilir.
Günahlı bireyi doğrulukla donatan
İsa Mesih’e insan olarak değinildiğini
anımsatmalıyız (15b; bkz. Yuhanna
8:40; Habercilerin İşleri 2:22; I.Korintoslular
15:21; I.Timoteos 2:5). Bu ilişkide
İsa Mesih’in iki soyağacına (şecere,
jeneoloji) eğilmek de aydınlatıcıdır
(bkz. Matta 1:17; Luka 3:23-28).
Bunların ilki Mesih’in krallık kökeniyle,
yani Davut’un tahtına oturacak hükümran
olmasıyla ilgilidir. Bu soy ağacı İbrahim’e
uzanır. Yazar Matta O’na İnsanoğlu da
der (Matta 20:28). İkinci soyağacı
İsa’nın soyunu taa Adem’e dayar; buysa
hepimiz gibi İsa’nın da bir insan olduğunu
gösterir. İsa’nın fiziksel varlığına
ilişkin başka bir kullanım ‘beden’dir:
Söz beden oldu (Yuhanna 1:14; I.Yuhanna
4:2). İsa Mesih tam insandır. Tüm
insanlığı temsil eden iyi, günahsız,
kutsal insan. Bazıları O’na ‘Meryemoğlu’
der. Bu yanlış değil! Ama İsa’ya yaraşan
ad İnsanoğlu’dur. Her bakımdan insan,
bunun yanı sıra bazı özelliklerden arı:
Bilginin taa kendisiyken hiçbir yapıt
yazmadı, evlilik hayatına girmedi; ilginçtir,
ağladığı bildiriliyor, ama güldüğü söylenmiyor.
Bu insan haçın gölgesinde yaşadı. Yeşaya
paygamberin O’nu ‘elemler adamı’
olarak tanıttığı gibi (bkz. Yeşaya
53:3).
İşte bu Mesih aynı zamanda Tanrı
Oğlu’dur, Rab’tir. Öncesiz-sonsuz Tanrı’nın
taa kendisidir. Üçte tek, tekte üç Tanrı’nın
ikinci kişiliğidir. Mesih’in kişiliği
özellikler zinciriyle belirir. Aynı
İsa Mesih hem Tanrı’dır, hem de insan.
Bu yüzden Pavlos, “Tanrısayarlığımızın
gizi büyüktür” gerçeğini hepimize
yeterli yetkiyle anımsatır (I.Timoteos
3:16a). Mesih Tanrı olduğunu belirtti:
(bkz. Yuhanna 3:12; 8:58; 14:9,10).
O, Tanrı’ya ‘Babam’ dedi (bkz.
Yuhanna 20:17). O Tanrı’nın açıklayışı
uyarınca ‘sevgili Oğul’ dur (bkz.
Luka 20:13); O, ‘Tanrı’nın biricik
Oğlu’ dur (bkz. İbraniler 1:6;
Luka 1:35). Mesih yarattı, günahları
bağışladı, insan kuşaklarında düşünülemeyecek
mucizeleri işledi, yeryüzünde Tanrı’ya
özgü güçle eylemler yaptı, doğasal-fiziksel
kuralları buyruğuna bağımlı kıldı. Ademoğullarını
bir dine değil, kendisine çağırdı (bkz.
Matta 11:28), bütün varlıkları yargılayacağını
belirtti (bkz. Matta 25:31,32).
Tanrı’nın kendi adına konuştuğu gibi,
‘Ben’im’, ‘Ben sözlüyorum’, ‘Ben
ölüp dirileceğim’, ‘Ben göklere yükseleceğim’,
‘Ben kilisemi kuracağım’, ‘Ben Kutsal
Ruh’u göndereceğim’, ‘Ben görkemle yeniden
geleceğim’ diyerek konuştu. Bunlar
Mesih’in kesin yetkiyle yüklü sözleridir.
Tüm tarihin doruğunda iki çarpıcı olgu
vardır: “Söz beden kuşandı.”
Ve bedende günahlarımız için öldü. Burada
birbirine ters iki kullanım dikkatimizi
çekiyor: Bir tek insanın suçu nedeniyle
suçlu çıkarılma (katakrima) geldi.
İkinci kullanım (dikaioma) kayrayla
doğru çıkarılmadır. Buysa tanrısal armağanla
(harizma) gerçekleşir, salt imanla
bunu dileyene bollukla verilir (16).
Bu dönümde okuyucu yeni bir kullanımla
karşılaşır. Krallık-egemenlik (basilevo,
basilevma, 14,17’de iki kez,
21’de iki kez). Bu fiilin
etkisini daha yakından anlayabilmek
için, Mezmurlar’da şu yargıya
kulak verelim: “Sürü gibi ölüler
diyarına sürülecekler. Ölüm onları güdecek.
Tan ağarınca doğrular onlara egemen
olacak. Cesetleri çürüyecek. Ölüler
diyarı onlara konut olacak” (Mezmur
49:14). Burada ölümün kahredici
egemenliği tüm açıklığıyla betimlenmekte.
O egemenlik Adem’in günaha sürüklendiği
an tahta kuruldu: “Ondan yediğin
gün öleceksin” (Yaratılış 2:17). Aydın,
düşünür Pavlos bu acıklı gerçeği özetliyor:
“Bir tek kişinin suç işlemesi ölüm
egemenliğini getirdi” (17). Ama
Tanrı’ya şükür! O’nun Mesih’te sağlanan
kayrası Adem’in getirdiği yenilgiyi
daha da etkin yengiyle bastırdı, ademoğlunu
yeniden doğuş yoluna taşıdı. Bu görkemli
gelişim aynı ayetin ikinci kesiminde
vurgulanıyor: Mesih’in kayra armağanını,
doğruluğunu alanlar yaşamda (ölümsüzlükte)
egemenlik sürecek. Bu değişim, aşırı
oranda zalim bir diktatörün egemenliğinden
kurtularak en parlak demokrasi yönetimine
geçişe benzetilebilir. Ama bu ondan
da parlaktır; çünkü daima kalıcıdır.
İki aykırı egemenlik konusu ardından
yazar Pavlos, günahlıyı ölüm egemenliğinden
yaşam egemenliğine aktarıyor (21).
Yaşam egemenliğinin gerçekleşmesi,
dikta rejimine karşı en üstün yengidir,
kayra egemenliğinin yaşamda tahtını
kurmasına bağlıdır bu. Ölüm egemenliğini
ezen Rab’bin kesin sonuçlu yöntemidir
bu. Hiçbir güç onu bu yürek burkucu
durumdan özgür kılamaz (bkz. İbraniler
2:14). Musa bir ilahisini şöyle
doruklar: “RAB sonsuzlar sonsuzu
hükümranlık edecek” (Mısır’dan Çıkış
15:18; bkz. Vahiy 11:15-17).
Mesih bağlısının varlığında kayra
(inayet) egemenlik sürüyor. Bunu anımsatan
Pavlos daha sonra şunu ekleyecek: “Bundan
böyle günah ölümlü bedeninizde egemenlik
kurmasın” (6:12,14). 14’üncü
ayette daha da güçlü bir söz kullanır
(kyrievo). 12-17 ayetlerde
Tanrı kayrasının günahlı insanı günahtan
kutsallığa, ölümden yaşama, yargıdan
doğruluğa geçirmesi vurgulanmakta. Günahla
ölümün soyumuzla birlikte gelmiş doğal
bir görünüm değil, korkunç bir istilacı
olduğu açıklıkla görülüyor. Yaratan’ı
en çok üzen, kurulu düzeni kökten etkileyen
böylesi bir istilacıyı alt etmek için
Tanrı en üstün karşılığı ödedi: Oğlu
Mesih’i. Düşük insanın ve dolayısıyla
tüm dünya insanlarının kurtulması tarih
içinde Tanrı’yı zorunlu kıldı. “Tanrısal
Söz beden oldu” zayıflığımıza, sarsıntılarımıza
kendisini açık bıraktı. Adem’inkinden
farklı bir doğuşla insanlığa katıldı.
İsa Mesih’in adı İMMANUEL’dir (Yeşaya
7:14; Matta 1:22). EL-BİZİMLE. O
bizlerden biri oldu; insanlığa Tanrı’nın
sağladığı en etkin ve sonuçlamalı hizmeti
kesinleştirdi (bkz. Markos 10:45).
Ölümlülüğümüzü mezara taşıdı. Dirilişinde
insanın yargısını doğruluğa dönüştürdü,
O’na iman edenin dirilişini gerçekleştirdi,
kurulu düzene parlak yarının yolunu
açtı. Tanrı’nın karanlık ortamı değiştirmesi
sonradan akla gelen bir eylem değil,
yaratılıştan önce tanrısal tasarıda
biçimlenen uygulamadır (16:25; bkz.
Efesoslular 1:3-10; 3;8-11; II.Timoteos
1:9-10; I.Petros 1:19-20).
Tanrı’nın Mesih’te açıklanan kayrası
ne belirli bir inanç içindir, ne de
bir kesim insanlık için. “Bir tek
insanın doğru çıkarma eylemiyle yaşam
doğruluğu bütün insanlığı kapsamıştır”
(18). Adem’in tek eylemi bütün insanlığı
içerdiği gibi (12), Mesih’in
tek haçlanışı, O’na iman edip Tanrı’nın
armağanını kabul eden herkesi içerir
niteliktedir (bkz. I.Korintoslular
15:22-23). Adem’in tek günahı, günahı
evrenselleştirdi, Mesih’in tek kurtarmalık
sunusu yaşam doğruluğunu evrenselleştirdi.
Ruhsal yasa Adem’in getirdiği günahlılığı
değiştirebilecek hiçbir katkıda bulunamadı
(bkz. 13-14,20). Gerçekte ruhsal
yasa günahla günahın iğrençliğini evrene
tanıttı, günahlı insanın isyanını açıklıkla
belirgin etti. “Ruhsal yasa tanrısal
öfkeye neden oldu” (4:15; 5:9). Tanrı’nın
hak öfkesi, insan günahına karşı tanrısal
sevginin tepilmesi ve tanrısal adaletin
tepkisidir (bkz. II.Korintoslular
5:19). Tanrı’nın hak öfkesi kayra
yolunu çizdi. Öyle ki, “günahın arttığı
yerde, kayra da her ölçüyü aşan bir
artışla çoğaldı” (20). Kayra egemenliği
günah-ölüm egemenliğini yıktı viran
etti, cehennem yolculuğundaki insanı
sonsuz ilişkisinde kurtardı. Bunu değerlendirerek
Mesih’e kurtarıcısı, yaşam sağlayıcısı
niteliğinde iman eden “doğru kişi
imanla yaşayacaktır” (1:17).
Günahlının kişisel kararla Adem’in
günahında kalmayı yeğleyişi yaşamda
en üzücü ve sarsıcı karardır. Mesih’in
sevgisi-kayrası Adem’in saygısız tecavüzünden
milyonlarca kez üstündür. Adem’de kalmayı
yeğleyen ölümün egemenliğine boyun eğmektedir.
Kurtarıcı Mesih’te ‘yaşam doğruluğu’
(18) kişiyi beklemekteyken.. Mesih
diriliş yaşamıyla –ölüler arasından
dirilişiyle– kurtuluşumuzu kesinleştirdi
(10). İsa Mesih yücelerde taşıdığı
muzaffer yaşamı şimdi yeryüzündeki inanlısıyla
paylaşıyor. O’nun doğruluğu inanlının
doğruluğudur, erdemi inanlının erdemi
esenliği. Kurtarmalık ölüm bu mutlu
sonucu getirdi. Günah okyanusların kudurganlığıyla
saldırsın, kabaran tufanın azgın suları
gibi taşsın, ormanı yalayan alevler
gibi her yanı yaksın; iç yaşamda Mesih
esenliğini-egemenliğini sürdürdükçe
o kişi sağlam kaya benzeri oturmuşlukta
ve güvenliktedir.
Günah ölüm yoluyla krallık sürer,
kayra ise doğruluk yoluyla krallık sürer
(basilevo 21). Hiçbir ülkede
iki krala ya da Cumhurbaşkanı’na yer
tanınamaz. Ya biri ya da öbürü. Her
yaşamda ya günah krallık tahtına kurulmuş
oturmakta, ya da doğruluk.. Yazarın
sunduğu gerçek böylesi basittir; ikisinin
orta yeri yoktur. Yeryüzü krallıkları
gelip geçicidir; ama bu krallık kalıcı
ve süreklidir. Örneğin, gece gördüğün
rüyaları düşün; yaşam boyu rüyalarımızdan
sorumlu tutulmuş olsaydık, hiç himsenin
ağır suçluluktan kurtulabilmesi düşünülemezdi.
Günah şurada bir eylem, öte yanda başka
eylem değil, sürekli ve kalıcı eylemler
zinciri, düzensizlikler çirkinliği,
kahredici egemenliktir: Düşünceyle,
dille, işlerle.. Ve bu krallığın bastırılmaz
gücü ölüm yoluyla hep sürer (21;
8:13; bkz. Efesoslular 2:1; 5:14; I.Yuhanna
3:14; Yakup 5:20; Vahiy 3:1). Öte
yandan Tanrı’nın iman yöntemi şöyle
vurgulanır: “Çünkü bizim kavgamız
kana ve ete karşı değildir. Ama başkanlıklara,
yetkilere, şu karanlığın evrensel çapta
eylem yapan egemen güçlerine, göksel
yerlerdeki ruhsal kötülük kuvvetlerine
karşıdır” (Efesoslular 6:12).
BÖLÜM 6
Kurtarıcı Mesih’in
diriliş yaşamıyla birleşen, günah karşısında
ölüdür. Güzel; inanlının günaha ilişkin
durumu nedir, ne olmalı? Ne demişti
Pavlos daha önce? “Ama günahın arttığı
yerde kayra da her ölçüyü aşan bir artışla
çoğaldı” (5:20). Nicelerin aklını
bir sürü soru kurcalayabilir: “Günahın
çokluğu kayrayı artırıyorsa, ne güzel!
Bol bol günah işleyelim, böylece Tanrı’nın
inayetine genişleme olanağı sağlayalım.”
Ya da, “Kayranın koruyuşunda olduğumuza
göre, günahın çirkinliğini açıklayan
ruhsal yasadan özgürüz. Gayrı hiçbir
kısıtlama yoktur önümüzde!”
Bu türden küstah, çılgın ve her
saygıdan yoksun savlamalaya yazar Pavlos
vurgulamalı ‘hayır’ diyor. Ve ardından
bu bölümün temel tezini dünyanın gözü
önünde sergiliyor: “Günaha karşı
ölmüş olan bizler bundan böyle nasıl
günah içinde yaşayabiliriz?” (2).
Bu önemli sorunu bir örnekle aydınlığa
getirmek yerindedir. Varsayalım, Bekir
bey tümden bekri. İspirtoya varıncaya
dek her alkollü nesneyi, her ne bulursa
aşağı indiriyor; hiçbir yolla şifa bulamıyor.
Sonunda siroz karaciğerini mahvediyor,
Bekir beyi yere seriyor. Çevresi geniş.
Onu seven masa arkadaşları hep cenazesine
katılıyor. Öylesi bağlılık duydukları
arkadaşlarını en çok sevdiği armağanla
yolcu etmek istiyorlar. Ona ne getirelim?
En uygunu seçkin viskiler, itinayla
demlenmiş pahalı içkiler, parlak partilerde
açılan eski şişeler.. Her biri çok para
döktüğü şişeyi getirip tabutun çevresine
saygıyla diziyor: “Bekir bey kalk, iç
eğlen!” Ses seda kesilmiş. Ne oldu öylesi
içki tutsağı Bekir beye? Öldü! Her şeye
öldü. O denli sevdiği içkiye de öldü.
Daha yaşamda olsaydı onları derin zevkle
soğururdu. Gelgelelim Bekir bey ölüdür.
Artık bu nesnelerde ilgisi isteği albeni
kalmamış.
Temsilde hata olmasın. Günahtan
kurtaran Mesih’e dönen, yeniden doğan
kadın ya da erkek eski yaşama ölmüştür.
Önceki yolun, gidişin çekiciliği kalmamış
artık ona; tümü geride bırakılmış. Onu
gün günden destekleyen Tanrı’nın yöntemi
şöyle vurgulanır: “Aldanış tutkularının
ardı sıra koştuktan sonra çürüyüşle
noktalanan, geçmiş yaşantı zinciriyle
bağlı önceki insanı atın üzerinizden”
(Efesoslular 4:22; bkz. Romalılar 6,7,
8:1,17; Galatyalılar 1:19; 5:24; Koloseliler
3:8,9). Yaratan Tanrı’nın kesin
kurtarma gücü böylesi içerikli ve çok
boyutludur. Bundan bilgisizlikte gün
tüketen, Tanrı’yla ilgili en parlak
gizemi kavrayamama çıkmazındadır. “Mesih
bizim için lanetlenerek, ruhsal yasanın
lanetinden bizleri özgür kıldı. Çünkü
Kutsal Söz’de şöyle yazılmıştır: ‘Tahtaya
asılan herkes lanetlenmiştir’” (Galatyalılar
3:13).
Yeniden doğuş tanrısal eylemdir,
sonucuysa kesindir, belirgindir. Birey
eski yaşam zincirinin koparılmasıyla
sevinçtedir. Eski hamam eski tas kuramının
geçerliliği kalmamıştır artık. Mesih
arıttığı, kurtardığı insanı günaha tutsaklıktan
özgür kılar (6,7,14,17,18,29).
Kurtulduğunu, yeniden doğduğunu bilen
kişi bu gönençte yaşar. Sonsuza ileten
aydınlanıştır bu. İnanlı günahın getirdiği
yargıdan kurtulur, günahın doğal varlıkta
oluşturduğu biçimsizliklerden kutsallığa
kavuşur. Mesih’in kurtarma, yeniden
yaratma gücü Tanrı’ya özgüdür. Yeniden
yaratılan, Yaratan’ın yapıcı yetkisini
içinde duyar, O’nu herkese yayar.
İsa, Adem’in göbeğinden kesilmiş
biri olsaydı, konusu edilen tanrısal
eylemlerden bir tekini yapamazdı. O
kesinlikle suçsuz, günahsız, kusursuz,
kutsal tek kişidir. Baba Tanrı’nın kutsallığını
tatmin edendir. Gerçekten tövbe edenin
aklına düşüncesine bambaşka yöntem verendir.
“Bu giz Mesih’in içinizde olmasıdır”
(Koloseliler 1:27). O’na iman eden
hem arıtılır, hem de pak kılınır. Bu
ilişkide yeni baştan inanlının kararı-isteği
anımsatılsın. Beden o uçarı anlara günlere
özlem çekince inanlı, önceki yaşam eylemlerine
ayak uyduran huy ve davranışları içinden
attığını hemen anımsar (14,15).
Onda konut kuran Kutsal Ruh bu insanı
o anda uyarır, yeni varlık olmanın benzersiz
özelliğine onu uyandırır (bkz. Efesoslular
1:13; 4:30; I.Selanikliler 3:13).
Tanrı yeni yüreğin, yeni ruhun oluşturucusudur
(bkz. Mezmur 51:10; Hezekiel 11:19;
36:26). Ama bu, ademoğlunu pasif
(edilgen) durumda bırakmaz. Tanrı Mesih’e
iman aşamasına gelenin aktif (etkin)
yükümlülüğünü de vurgulamakta, yeni
yüreği, yeni ruhu özleyen Mesih’e bağlı
bir inanlı olmasını ona duyurmakta (bkz.
Hezekiel 18:31; II.Korintoslular 7:1;
Filippililer 2:12,13; Efesoslular 5:14).
Bu köklü gerçeklerle karşılaşan,
Mesih inancının bir din bağlılığı değil,
doğuşta miras edinilen kimlik özelliği
değil, yepyeni yaşam yöntemi olduğunu
kavramakta güçlük çekmez. Eski yaşam
Adem’e bağlılıktır, günaha ve ölüme
tutsaklıktır. Yeni yaşamda önder Mesih’tir,
doğruluk güncel gündemdir, Kutsal Ruh
inanlıya yönetmendir, kayra ve iman
Tanrı-inanlı bağlantısıdır, yaşam sonsuzlara
uzanan güvenliktir.
Mesih’e kesin bağlılık, günaha
ölmenin anımsatıcısıdır. Bağlı bulunduğumuz
Mesih günah için öldü, inanlı bu ölüm
yoluyla günaha öldü. Bu gizemcilik değil,
zikir çekmek değil, Mevlevi tarikatına
katılmak değil, tanrısal eylemle yenileniş
Mesih’le sürekli özdeşliktir. Pavlos
bunu inancın en iyi bilinen ve her inanlı
tarafından severek sevilerek benimsenen
vaftiz uygulamasıyla betimliyor. ‘Vaftizomai’
Hellence’de suya batırılmaktır. Bilindiği
gibi vaftiz edilen Mesih bağlısı kadın
ya da erkek imanının belirgin tanıklığı
niteliğinde sulara gömülerek Baba, Oğul,
Kutsal Ruh adıyla vaftiz edilir. “İsa
onlara yaklaşıp, ‘Gökte ve yeryüzünde
tüm yetki bana verilmiştir’ dedi. ‘Gidin
bütün ulusları öğrencim yapın. Onları
Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adıyla vaftiz
edin. Sizlere buyurduğum her şeyi tutmaları
için kendilerini eğitin. Bilesiniz ki
tüm günler boyunca, çağ sona erişinceye
dek sizlerle beraberim’” (Matta
28:18-20).
Bu kesimde uygulamanın betimsel
anlamı belirtiliyor, bunun yanı sıra
da vaftiz edilenin buna niçin uyduğu
açıklanıyor. Tanrı bireyi Mesih’in kefaret
ölümüne iman etmeye çağırır. Bunu değerlendirenin
Mesih gibi ölmesi, gömülmesi, yepyeni
yaşama dirilmesi doğal sonuçlamadır
(3). Mesih’le birleşmenin açıklıkla
belirtilendirilmesidir bu. Vaftiz eden
kişi vaftiz edileni betimsel bakımdan
Mesih’in ölümüyle özdeş kılar. Ölüye
gömülme yaraşır. Yeni inanlı suya batırılınca
Mesih’le birlikte O’nun ölümüyle gömülmesiyle
özdeş olur. Sulardan dışarı çıkarılınca
da Mesih’in dirilişiyle birleşir. Bundan
sonrası, dirilen Mesih nasıl gayrı ölüm
bilmeyen görkemli bedenle yaşıyorsa,
O’nun inanlısı da diriliş yaşamının
yeniliğindedir. Günaha karşı zafer yaşamı..
Bununla vaftizin anlamı içeriği betimlenir
(4). Vaftizin hem uygulamalı
hem de betimsel anlamı budur. Bu parçada
vaftizmle, Kurtarıcı’ya iman eden kadının
erkeğin, kararlılık ve özgürlük kapsamında
önceki günahlı yaşama öldüğü aleme ilan
edilmekte. Bu yüzden Mesih’e iman edenin
özgür ve kişisel isteğiyle vaftizi istemesi
gerekli bir belirginleştirmedir.
Bebeklerin çocukların vaftizi sonradan
araya sokulmuş bir töreciliktir; Kutsal
Söz’de her tür destekten yoksun bir
uygulama (bkz. Koloseliler 2:12;
3:3; Galatyalılar 3:27; I.Petros 4:1).
Mesih bağlısının O’nunla birlikte öldüğü
bu bölümün sürekli üstelemesidir (bkz.
2,3,4,5,6,7,8,11,13). Yalnız O işkenceler
çekerek öldü, bizse O’nun kurtarmalık
ölümüne iman ederek özdeşliğe girdik,
ölümünün bütün sağlayışlarından yararlandık,
hem de gün günden yararlanmaktayız (bkz.
Galatyalılar 2:20). İsa Mesih’in
ölümü tanınmazsa günaha ölmek de bilinemez
(bkz. I.Yuhanna 3:9; 5:18). Bu
ilişkide, bir insanı vaftiz ederek onu
Hıristiyan yapmak savlamasının saçmalığı
da anımsatılmalı. Hıristiyanlığı beğenerek
vaftiz edilen pek çok kişi olmuştur
ve vardır. Ne yazık ki, bunların vaftizde
beliren içerikten hiç bilgisi olmamıştır.
Vaftizi tören saymak da bu anlamlı uygulamayı
her tür değerden soyup soğana çevirmektir.
Vaftiz belgesi vermekse lüzümundan fazla
bir çabadır ve yeri düşünülemez.
Vaftiz kendiliğinden hiç kimseye
yarar sağlayamaz. Kişi Mesih’le ölmek,
gömülmek, dirilmek konularında O’nunla
özdeşleşmemişse.. İlkin, Mesih’in kurtarışını
herkese bildirmek, ardından iman edeni
O’nun adıyla vaftiz etmek tanrısal buyruktur.
Gerçek inanlının vaftiz edilmesi kesenkes
zorunludur. Vaftiz, önceki günahlı yaşamla
ve geçmişteki din bağlantılarıyla ilişkinin
kesildiğini çevreye açık açık bildirmektir.
Bu kararla yüz seksen derecelik bir
yön değiştirme olduğunu hiç korkmadan
çevreye göstermektir (bkz. I.Petros
3:21). Tanrı o tek kurbanla günahı
kaldırdı, buna iman edeni arıttı. (İbraniler
7:27; 9:12,26,28; 10:10,14; I.Petros
3:18).
Mesih ölümden dirilince günahın
yargısını taşımış, etkisini kırmıştır.
Mesih’le dirilen inanlı da günahla ilişkisini
keser, Mesih ise onu sonsuzlara dek
saklar. Mesih’in doğruluğu inanlının
mirası gönenci olur. Diriliş gününde
Tanrı Mesih bağlısına yepyeni diriliş
bedeni verecek. Tıpkı Mesih’in diriliş
bedeni benzerliğinde.. Mesih’in yeni
bedenle dirilişi inanlısına o parlak
dirilişin, kuşanacağı yepyeni bedenin
habercisi olmuştur (bkz. I.Korintoslular
15:43,48,49; Filippililer 3:20,21).
Günaha tövbe edip Mesih’e iman yoluyla
yeni doğuşa gelen, vaftiz edilen biri
uzun süredir görmediği bir arkadaşla
karşılaşır birgün. “Ben öldüm, yeni
insan olarak dirildim” yolunda içerikli
bir bilgi iletir ona. Arkadaşı bu gizemli
sözden bir anlam çıkaramaz. “Acaba nedir
ölmek, sonra da yeni insanı kuşanmak?”
yolunda bir merak kafasını hep kurcalar.
Bir süre sonra yeniden arkadaşıyla karşılaşır,
o bu kez şöyle der: “Eski yaşama ölmelisin,
yeni insanı kuşanmalısın. Bu sağlayışı
Rab İsa Mesih verir.” Konuya aklını
yorarken gerçek şimşek gibi önünde çakar.
Demek ki arkadaşım İncil’in sözünden
aydınlanmış. “Bilgide yenilenen kendisini
yaratana benzeyen yeni insanı kuşandınız”
(Koloseliler 3:10). Vaftizmin temel
özellikleri şunlardır: 1. Günaha
ölüm, 2. Mesih’in sunduğu yepyeni
yaşama diriliş, 3. Tüm varlığı
üçte tek tekte üç Tanrı’ya sunmak. “Gidin
bütün ulusları öğrencim yapın. Onları
Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adıyla vaftiz
edin. Sizlere buyurduğum her şeyi tutmaları
için kendilerini eğitin. Bilesiniz ki
tüm günler boyunca, çağ sona erişinceye
dek sizlerle beraberim”(Matta 28:19,20).
Yaratan-Kurtaran eski insanı dinlerle,
törelerle, icaplar ve tekbirlerle onarmaz.
Kendine özgü yetkiyle günahlıyı kurtarır,
onu ölmeden ölüme götürür, mezara girmeden
önceki yaşantıyı mezara kor, yepyeni
bir insan yaratır. Adem’e bağlılığı
Mesih’e bağlılığa dönüştürür. Mesih
bir kez öldü; bir daha ölmez. Günahlı
insan da Mesih’e imanla eski yaşama
ölür, yeni yaşamı kuşanır (8; bkz.
I.Korintoslular 15:3-4). Hiç kimse
günahın egemenliğini iticiliğini yadsıyamaz.
Herkes günaha karşı ne denli savunmasız
olduğunu çok iyi bilir: Cinsel çekiş
mi, yalan mı, tamah mı, şiddete götüren
hırs ve çirkin tepki mi, kin mi? vb.
Bu takatsizliği Mesih kaldırır: O’nunla
günaha ölmemizle (10). Vaftizimizi
O’nun ölümüyle bir saymamızla. Pentekost
günü Petros’un herkesi tövbeye çağıran
konuşmasını dinleyenler “yüreklerine
hançer saplanmış gibi oldu” ardından,
“Kardeşler, öyleyse biz ne yapmalıyız?”
diye korkuyla dolu soruyu yükselttiler.
Petros onları aydınlattı: “Günahlarınızdan
dönün ve günahlarınızın bağışlanması
için her biriniz İsa Mesih’in adıyla
vaftiz edilsin. Böylece Kutsal Ruh armağanını
alacaksınız” (Habercilerin İşleri 2:38;
8:16; Romalılar 6:3; Galatyalılar 3:27).
Günahlı insan İncil’de şöyle anlatılır:
“Sizler de suçlarınızdan ve günahlarınızdan
ötürü ölü kişilerdiniz... suçlarımızın
içinde ölü olan bizleri Mesih’le birlikte
yaşama getirdi. Kayrayla kurtulmuş bulunuyorsunuz”
(Efesoslular 2:1,5).
Tanrı karşısında diri birey durumunda
belirmek (11) aşamaların en parlağıdır.
Diri bireyin kurtarıcı Mesih’le özdeşleşmesi
bir varsayım değil, kuram değil, din
kursu değil, O’nun ölümüyle ölmesi,
sonra da yeni yaşamı kuşanmasıdır. Bu
parlak gönence gelene günah devrik diktatördür.
Bu gerçek hiç unutulmamalı ve güncel
imanla işlerliğe konulmalı: “Bundan
böyle günaha tutsaklık etmeyelim” (6).
Artık ruhsal yasanın zalim dikta rejimi
altında inlemiyoruz, tersine Mesih’in
özgürlük sağlayan iyicil yönetimiyle
övünüyoruz. Kayra altındayız (bkz.
Yuhanna 1:17). Mesih’e iman eden
O’nun kesin vaadinin öz varlığında gerçekleştiğine
tanık olur, bu tanıklığı da herkese
duyurur: “Size önemle belirtiyorum:
Sözümü kim tutarsa sonsuza dek ölüm
görmeyecektir” (Yuhanna 8:51).
Ölüm, Yaşam Başkanı’nı üç gün bağrında
tutabildi (Habercilerin İşleri 3:15).
Ama Tanrı O’nu ölüler arasından diriltti.
O’nun tüm görgüleri inanlının kurtuluşuyla,
dirilişiyle, zafer yaşamıyla ilgilidir.
O olmadan bu parlak gönençlerin bir
teki bile gerçekleşemez. İnanlı günahın
kahredici egemenliğiyle tanış oldu;
O’nun ezici gücünü iç varlığında işlerlikte
gördü. Bu dikta yönteminden kaçtı Mesih’e
sığındı; kurtuldu. Öte yandan günahın
kırıcı egemenliğini bilmeyen, dinsel
olsun dinsiz olsun, günaha karşı savunmasız
yaşayan, günahın ne denli amansız bir
köle ağası olduğunu tanımayan, içinde
boğuştuğu çaresizliği anlayamaz. Ama
günahtan özgür kılınan, günah yönteminin
en amansız boyunduruk olduğunu bilen
yeni baştan günah uğraşlarına atılamaz.
Aynı zamanda günahının Mesih’e en ağır
işkenceleri çektirdiğini bildiğinden
Tanrı’yı ve Mesih’i incitmemek kararıyla
yeryüzündeki günlerini kutsallıkta esenlikte
geçirir. Günah diridir, ama inanlı ona
karşı ölüdür; günaha meydan okuyabilir
savunmadadır: “Ben Mesih’in dirilişiyle
yeni yaşama dirildim; sense yenik-düşük
bir diktatörsun” diyebilir.
Günah ilkin akılda yuva kurar.
Eylemlerini bedenin parçalarına aktarır:
Gözler, dil, kulak, eller, ayaklar,
vb. Tümü günahın amansız pençesinde
inler. Öte yandan Mesih’le dirilen,
günahın saldırılarına karşı nasıl davranılacağını
bilebilir. Hiç kimse iradesine, vicdanına
güvenmesin. Kuşkusuz, varlıkta bunların
etkisi yadsınamaz. Ama ne birinin ne
de ötekinin günahı defedebilecek gücü-yeterliliği
vardır. İblis varlığımızda taşıdığımız
bu soyutsal silahlardan daha güçlüdür.
Ondan güçlü olan salt Mesih’tir (bkz.
II.Korintoslular 2:14; Filippililer
1:21).
Mektubun yazıldığı yıllarda köle
alışverişinde uygulanan bir yöntem geçerliydi.
Köle yeteri kadar para biriktirebilirse
bu parayı tapınağa götürüp oraya bırakır
ve gayrı tapınağın bağlısı olurdu. Tapınak
parayı köle sahibine verince onun köle
üzerinde hiçbir yetkisi kalmazdı artık.
Köle bundan böyle tapınağın kuralları
uyarınca yaşardı. Mesih bağlısı İsa’nın
kanı pahasıyla günahtan satın alındı.
Bundan sonra teslim olduğu Mesih öğretisine
gönülden boyun eğer. O kendisini Mesih’in
kutsallık ilkesine teslim etmiştir.
Bedeni Tanrı’nın kutsallık ilkesine
uyruk olmuştur. Oysa önceki yaşamda
aynı beden çeşit çeşit kirliliğe tutkundu
(17). “Ama kötüler çalkalanan deniz
gibidir, O deniz ki, rahat duramaz,
suları çamur ve pislik savurur. Kötülere
esenlik yoktur diyor Tanrım” (Yeşaya
57:20-21).
Mesih bağlısı ruhsal yasanın sert
ve katı şartlarından Tanrı kayrasıyla
özgürlüğe yükselmiştir. Gayrı efendisiz
değildir. Onu kutsal kanıyla satın alan
Mesih o yaşama kendi yöntemini, kurallarını,
ilkelerini işler (18,19; bkz. Yeremya
31:33; İbraniler 8:10; 10:6). Mesih’in
inanlısı bir din icabına uyarcasına
değil, özgürlüğe kavuşmuş yeni insan
durumunda Tanrı’nın isteğine canı gönülden
sarılır.
Günahın kölesi ters bir özgürlük
bilir (20). Doğruluktan özgürdür
o. Doğruluğa karşı direnmekte, ona sırtını
çevirmekte, keyfine göre iş yapmakta
özgürlüğü var onun. Kafasız özgürlük.
Günahın kölesi, doğruluğun rest çekicisi..
Acıklı mı acıklı! (bkz. Yuhanna 8:31-36).
Bunlara Mesih içtenlikle seslenir: “Ey
bütün yorulanlar ve yük altında yıprananlar!
Bana gelin. Sizleri dinlendiririm” (Matta
11:28). Mesih’in gerçekleştirdiği
gönençli sonuç şudur: “Şimdi de kutsallığa
yükselten doğruluğun uşakları...Bundan
topladığımız ürün yaşam kutsallığıdır”
(19b, 22b).
Bu yerlerde kutsallık ilkesi ve
gönenciyle karşılaşıyoruz (bkz. 1:4).
Tanrıbilim kuşaklarında çok iyi tanınan
ve sayılan Jonathan Edwards (1703-1758)
kutsallığa ilişkin düşündürücü bir gözlemde
bulunmuştur: “Tanrı’yı düşünürken canımı
ve ruhumu mest eden yönü O’nun kutsallığıdır.
Tanrı’nın ödünsüz kusursuzluğu, Oğlu
İsa Mesih’in parlaklığı ve yüceliği.
Böylesi bir görkem sahibinin kendisini
benim gibi bir günahlıya açıklayışı
insan kavramının ötesindedir. Bu Tanrı
kendisini bana kutsallığında açıklıyor.
O’nun kutsallığı ruhumda saygının yanı
sıra sevinç çağlayanları oluşturuyor.
Böyle bir Tanrı’nın ışığında, gönencinde
olmam canıma derin esenlik ve güvenlik
sağlıyor.” Tanrı kutsallığının bireye
gelişi, kutsallığını kanıtlamak için
biricik Oğlu’nu o çirkin haçta günah
kılması (bkz. II.Korintoslular 5:21)
kafaları uğraştıran düşünce olmalı.
Tanrı, günahın zorladığı kutsallığının
hakkını vermek için kutsal Olan’ı sunu
kıldı. Bu ölüm sunusuyla kurtulana kutsallık
kapısı açılmıştır. Ondan giren, önceden
hiç bilmediği kutsallık donatımıyla
kuşatılır, kutsallığın varlığı kutluluktan
kutluluğa ileten odalarında Mesih’in
şölenine katılır. Kutsallık Tanrı’nın
önde beliren özelliğidir. Bununla bağdaşık
uyumlulukta kutsallık ademoğlunun en
önde beliren yararıdır (bkz. I.Selanikliler
3:13).
6:15-23 kesimi istenç (irade)
ve sorumluluk konularını kapsar. Tanrıbilimde,
felsefede, toplumbilimde en çetin sorunu
oluşturan bu konu yazının dışında bırakılmıyor.
Bir düşünür olan yazar Pavlos önündeki
düğümün gizemini felsefeleştirmiyor.
Tersine, günah bağından özgür kılınan,
Tanrı’nın uşaklığına yükseltilen, yaşam
kutsallığının ürünleriyle donatılan
sonsuzun güvenliğini bulanlara sesleniyor.
Doğal bireyin (yeniden doğmayan) istenci
de sorumluluğu da kendi yaşamına dönüktür.
Varlıkta egemen kesilen ‘Ben’ daima
düşük istençle yöneltilir, sonundaysa
bunun acı ürününü devşirir. Buna karşı
günahtan özgürlüğe getirilen kadın erkek
istençlerini ölçüye vurabilir. Düşük
varlığını utanca götüren ağır sorumlulukların
yükü altında ezilmez; çünkü o teslim
olduğu öğretiye gönülden boyun eğmiştir
(13,17,19). Günahın uşağıyken
o, doğruluğa özlem çeken istenci hiçbir
yolla doğruluk ürünleri yetiştiremez,
düş kırıklığıyla sonuçlanan eylemlerin
altından kalkamaz. Onun öz yapısı (karakter)
günahlıdır, özgür kılınmamıştır. İstençleri
günahlılığın etkisinde ve yönetimindedir.
Bunu hepimizden iyi bilen Rab İsa Mesih
yeniden doğuşun önemini üstelemeyle
vurgular. Bir vakitler bencilliğe ve
nefse hizmet eden öz yapıyı taptaze
gerçeğe ve aşamaya yükseltmekle ilgilenir.
Mesih yaşamı değiştiren kurtarıcıdır.
Ters durumda O’na iman etmenin ne anlamı
olabilir, ne de bir yararı.
Yaratan’ın ademoğluna havvakızına
sağladığı temel armağan özgürlüktür.
İstencin özgürlüğü bireyin yaptığı seçimle
belirgin olur. Özgür istenç taşıyan
kişi günahın uşağı olabilir (bkz.
Yuhanna 8:31-36), ya da doğruluğa
ulaştıran söz dinlerliğin (16b; bkz.
İbraniler 12:23). Görüldüğü gibi
ezici çoğunluk istencini bencil kovalayışlarda
kullanıyor, sonundaysa çok ağır sorumluluk
zincirini taşıyor. Özgür insanın, özgürlüğünü
her durumda kusursuz-kutsal istençle
beliren Tanrı Oğlu Mesih’e teslim etmesi
iç yaşamda düzen ve erdem ürünlerini
yetiştirir. Ademoğlunun günahlılığı
onun istencini sağlıklı biçimde kullanmasına
engel dikmiş bulunuyor. Bu düş kırıcı
tutsaklıktan özgürlük tüm özgürlüklerin
ön sırasındadır.
Ne yazık ki, pek çok kişinin özgürlüğünü
ters doğrultuda, bencillik ilişkilerinde
kullanması kendi başına bin bir çorap
örmekte: “Özgür değil miyim? Dilediğimi,
doğru saydığımı yaparım” sırasından
yıkıcı karar günahlıyı dertten derde
sürüklüyor, içinden çıkılamayan karanlık
dehlizlere çekiyor. Evet, herkes serbestlikle
istencini dilediği gibi kullanabilir;
ama bu yöntemin oluşturduğu acı sonuçlar
gözlerin önünde. Yıkıcı seçimler dizisinin
sonucu, verilen kararın bozukluğundan
da berbattır her durumda. Eli silahlı
bir meyhaneci müşterilerine sürdüğü
düşük nesneyi onlara şu sözlerle dayarmış:
“Hem bu içkiyi soğuracaksınız, hem de
onu beğeneceksiniz.” Günah derebeyi
de matahını işte böyle sürer. Tarih pek çok derebeyinden söz eder, ama gözle görülemeyen
bu derebeyinin amansız tahakkümü sadece
Tanrı Sözü’nde anlatılır.
Bir ruhbilimci şu ilginç
gözlemde bulunur: Dine dinselliğe eğilimli
insanların ortaklaşa (müşterek) özelliği
nedir? 1. Ruhlarında duydukları
huzursuzluk, 2. Bunun çözümünü
arayış. Ve bu bilgin sorunu şöyle özetliyor:
1. Varlığımda bir düzensizlik
duymaktayım, 2. Bu düzensizlikten
sıyrılmam gerekir, yüce güçlerle ilişkiye
gelmeliyim. Birey bu düşünceyle dinine
sarılır.. Öte yandan Tanrı tüm insanlığı
şöylece kendine çağırır: “Ey dünya
uçları, hepiniz bana yönelin ve kurtulun.
Çünkü Tanrı Ben’im ve başkası yoktur”
(Yeşaya 45:22; bkz. Yuhanna 3:3; 5:21;
Efesoslular 2:1).
Mesih’in kutsal kanıyla günah pazarından
satın alınan can yaşam kutsallığını
ve sonsuz yaşamı armağan olarak alır.
Buna karşı günah kendi ücretini getirir:
Ölüm. Fiziksel ölümü, ardından da sonsuzlar
sonsuzu canın işkencesini. Tanrı’dan
ayıran yargı ölümüdür bu. Tüm gün belirli
bir işte çalışan emekçi ücretini alır.
Gelgelelim pek çok ülkede bu ücret temel
gereksinimlere bile yetmez. Ama o erkek
ya da kadın, hatta çocuk çalıştığı yere
elinin emeğini gözünün nurunu dökmüş.
Günahın kölesi de bedenin parçalarını
her tür iğrençliğe, bir kötülükten başka
bir kötülüğe uşak olarak sunmuş (19).
Ücreti ne? Ölüm! (23). Eski Antlaşma’da
onun ölümü şöyle anlatılır: “Dipten
kökleri kuruyacak ve üstten dalları
solacak. Anısı ülkeden silinecek, sokakta
adı kalmayacak. Işıktan karanlığa sürülecek;
dünyadan kovulacak” (Eyub 18:16-18).
“Doğrunun anılması kutluluktur; ama
kötülerin adı çürür” (Süleyman’ın Özdeyişleri
10:7). Günahla ölüm bileşiminin
büsbütün yıkıcı görünümü işte bu!
Günahın ücreti ölüm. Buna karşı
Tanrı’nın armağanı (harisma)
sonsuz yaşam.. Harisma ile haris
(kayra) aynı kökenli sözdür. Buna karşı
kişiyi köle yapan, sonundaysa umutsuz
ölümü oluşturan ruhsal yasanın ne denli
zalim bir köle ağası olduğu düşünülmeli.
Ölüm, ücretlerin en berbatıdır. Tanrısal
armağan her bakımdan canı ihya eden
sağlayıştır. Ona sadece Rab İsa Mesih
aracılığıyla kavuşulabilir. Başka hiçbir
yolla sağlanamayan kutsallık göksel
armağanla donatılmanın parlak sonucudur.
Devletin yasaları suçluyu, zararı
yok serbestsin diyerek salıvermez; gerekli
cezayı kesenkes yapıştırır. Doğa, yasalarına
saygısızı kesin acımazlıkla cezalandırır;
hiç kimseyi bağışlamaz. Tıbbın yasaları
yanlış ilaç yutanı affetmez; değişmez
belitini uygular. Ulusun yasaları onları
çiğneyene acı duymaz. Ülke yasasının
dilediği cezayı yapıştırır: “Günahın
karşılığı ölümdür” (6:23) yargısı
evrende en köklü yargılamadır. Tanrı
buna ilişkin uyarıyı Adem’le Havva’ya
vurguladı (bkz. Yaratılış 2:17).
Günahın soyumuza girişinden sonra Tanrı
kesin yargıyı bildirdi (bkz. Yaratılış
3:19; Çölde Sayım 16:29,30). Bu
yerlerde günahın yasasal yargılanışı
anımsatılır. Musa ve kral Hezekya günahın
yargıyla ilgili olduğunu belirtir (bkz.
Mezmur 90:7-9,11; Yeşaya 38:17,18).
Yeni Antlaşma’da bu gerçek hep anımsatılır
(5:12,14,16,17; bkz. II.Korintoslular
5:10; İbraniler 9:27,28; Yuhanna 8:34).
Haberci Petros aynı cezayı belirtir
(I.Petros 4:6). İsa Mesih günahın
cezasını taşımak için çarmıhta öldü
(4:24,25; 6:9,10; 8:3,10,11; bkz.
Galatyalılar 3:13). Mesih’in ölüler
arasından dirilişi hem kurtuluşumuzun,
hem de doğruluğumuzun kanıtı ve mühürüdür
(4:25). Kurtuluşumuz Golgota
haçında gerçekleşti, Mesih’in boş bıraktığı
mezarda belgelendi: Bu ortamda RAB Tanrı
verdiği sağtöre ve etik yasalarına saygısızlıkla,
düşüncesizlikle karşı çıkanı, göksel
ilkelerini çiğneyeni din icaplarıyla,
hayır-sevapla, kuşanım yoluyla serbest
bırakmadı; adaletinin gereğini işlerliğe
getirdi (bkz. 5:12, 21; Yaratılış
3:19, 22; İbraniler 9:27).
Bu değişmez gerçeğin bilinmesine
karşın gururlu-dinci insan kişisel uğraşlarıyla
Tanrı’ya beğenileceğini, O’nun gönlünü
alacağını tasarlar. Oysa Tanrı, “Benim
sağladığım haç ölümüne iman et, seni
arıtayım, doğrulukla donatayım” der.
Günahlı birey art arda yinelediği din
alışkılarından tatminlik duyar; ama
bu arada bile bile Tanrı kayrasının
yürekte kurtuluş eyleminin bütünleyişini
tıkar. İnancı bir alışveriş ilişkisine
dönüştüren herkesi hüsran bekler. Tanrı,
“Sağladığım kayraya güven, Mesih’ime
iman et” derken.. Bu insan en sonunda
acımasızca kaybolacaktır.
Bu bölümde geçen bazı anlamlı kullanımlar
üzerinde durmamız da aydınlatıcıdır:
‘Ölümünün benzerliğinde O’nunla birleştik’
(symfitos, 5). ‘Eski insan benliğimiz
O’nunla birlikte çarmıha çakıldı’ (systavroo,
6). ‘Mesih’le birlikte öldük’ (apothnisko
syn Hristo, 8). ‘O’nunla birlikte yaşayacağız’
(syzao, 8). Bu bileşik kullanımlar
mektubun başka yerlerinde de geçer.
Hellence’de syn, birlikte özdeşlikte
bileşimli varlıklara ilişkin kullanılır.
Örneğin sentez, sentetik, sinonim, sinagog,
vb. Romalılar’da ve ayrı ayrı
mektuplarda inanlının Mesih’le bileşim
durumunda olduğu bu kullanımla anlatılır.
Başka yerlerde buna yine değinilecek.
BÖLÜM 7
Ruhsal Yasadan Özgürlük
Yahudiler ruhsal yasaya (şeriat)
kesenkes bağlıydı. Bir kitapta yazılı,
çeşitli dileklerle yüklü biçimsel buyrukların
günahlı varlığı arıtamayacağı, onu Tanrı
katında doğru kılamayacağı düşüncelerini
uğraştırmazdı bile. Yazar Pavlos altıncı
bölümde günahlının İsa Mesih’e imanla,
O’nunla özdeşliğe girmekle günaha öldüğünü,
Tanrı’nın kölesi olduğunu vurguladı.
Bunun sonucu yaşamsal günahlılığın yaşamsal
kutsallığa dönüştürülmesidir. Bu somut
ve kutlu gelişim altıncı bölümün ezgisini
oluşturur.
Önümüzdeki bölümdeyse şeriat karşısında
ölmenin etkinliği belirtilmekte. Bu,
Mesih’le birleşmenin doğal sonucudur.
Ruhsal yasa (şeriat) önceki yaşamın
diktatörüdür. Günahlı birey özgürlüğe
kavuşup hak ve doğruluk kapsamında yaşamak
için Mesih’le birleşmeli (bkz. 6:14-15).
Yedinci bölümde ruhsal yasanın yetersizliği
kesin dille belirtilmekte. Yazar, ruhsal
yasanın iyi bir buyruk olduğunu anımsatıyor;
ne var ki, bu iyi buyruk bozuk insanın
içinde iyilik oluşturamaz.
Yedinci bölüm ikiye ayrılıyor:
- Tanrı’nın belirli bir süre
için şeriate bağlı kıldığı ademoğulları,
kurtarıcı Mesih’in haçtaki ölümüyle
şeriate öldü. Böylece, Mesih’le birleşmiş
durumda Tanrı’ya ürün getiren yaşamı
yaşayabilsinler. Bunun tersine, önceki
yaşamda inanlı ölüme hak eden ürünü
yetiştirmekteydi. Ama günah yaşamına
ölen Mesih bağlısı, kendisini bağlayan,
sağlıklı sonucu getiremeyen yasadan
özgür kılınmıştır. Bundan böyle, yasanın
buyruklarına uyruklukla değil, yepyeni
ve yeşermiş yöntemi izleyerek diri
Tanrı’ya dirilikte hizmet sunar, ürün
verir (1-6).
- Ruhsal yasa kesin uyum ve söz
dinlerlik bekler; hiç kimseye ödün
vermez. Gelgelelim güçsüz yeterliksiz
bedene. Onda ruhsal yasayı kesenkes
tatmin edebilecek, “Çok iyi iş işledin,
başarın yerinde” dedirtebilecek sağlık
yoktur. İyiliği özleyen birey bu çıkmazda
bocalar durur; en sonunda Tanrı’ya
yakarır: “Ölüme götüren bu bedenden
beni kim kurtaracak?” (24). Bu
parçada kurtarıcı Mesih’e ilişkin
parlak bir kavrama varır okuyucu (7-25).
Ruhsal yasa egemenliğinden Mesih’te
özgürlük gönencine geçiş inanlının
kesin çaresizliğinde bilebileceği
benzersiz aşamadır; iman yolculuğunun
doruğudur bu (4).
Ruhsal yasa insana onun yaşamı
süresince egemendir. Yazar bu gerçeği
evli bir çifti örnek tutarak anlatır
(bkz. 2-3). Evli kadın kocası
yaşadıkça eşine bağlıdır. Ama koca ölürse
başka bir erkeğe varmakta serbesttir.
Bu ilişkide anımsatılması gereken bir
noktaya değinilmeli: Boşanmanın evlilik
bağını koparamadığı belirginliğe gelmekte.
Bireyi tutsak kılan şeriat bağından
kopmak Mesih’in ölümü yoluyla gerçekleşebilir.
Şeriat bağından özgür edilmek ölümü
gerektirir. İsa Mesih’in haçtaki ölümü
hem günahlıyı kurtarır, hem de onu ruhsal
yasanın egemenliğinden özgür kılar.
Ama inanlı dilediği biçimde yaşayamaz
bundan böyle. Bu kez o Mesih’e varmıştır.
Eşi ölen kadının başka bir eşe bağlanması
gibi.
Ruhsal yasaya (şeriat) tutsaklıkla
Rab İsa Mesih’e bağlılık el ele beraber
yürüyemez. Aradaki uçurum çok derindir.
Ruhsal yasa ardı kesilmeyen dilekleri,
buyruklarıyla bireyin yakasına yapışır;
hem de ikide bir, şunda bunda tecavüz
ettin diyerek onu suçlar. İsa Mesih
şeriatin hiçbir harfine tecavüz etmedi,
şeriat O’nu hiçbir zaman suçlayamadı.
Ruhsal yasanın her dileğini yerine getiren
Tanrı Oğlu şeriatin her harfini çiğneyen
günahlılar için öldü ve O’na inananı
şeriatin ağır boyunduruğundan özgür
kıldı (2). Şeriat kesin söz dinlerlik
dilerken hiç kimseye söz dinler insan
olma yeterliliğini veremez (4:15;
5:20; 6:14-15; bkz. Galatyalılar 3:21-25).
Ama ruhsal yasanın bağından özgür
kılan Mesih, söz dinlerlik sevincini
inanlısının varlığına işler.
Günahın ve şeriatin ağır yükünden
kopmak isteyen, ölen Mesih’in bedeni
aracılığıyla ruhsal yasa karşısında
ölüdür. Bundan böyle Mesih’e varmış
kişi olarak özgür yaşamı yaşar, Tanrı’ya
ürün getirir (4; bkz. II.Korintoslular
5:14; Koloseliler 2:14; I.Petros 2:24).
Sömürücü köle ağası ölen köleden gayrı
yararlanamaz; onu gömer. İnanlı da şeriate
(köle ağası) ölür; seven kayıran bir
efendiye ölümden diriliş yaşamını yaşar.
Dirilen Mesih’e bağlılık inanlıya Mesih’in
haklarını, yasal yetkilerini aktarır.
Mesih’in beden kuşanıp soyumuzla bir
olması O’nun bedeninde kefareti sağladı,
buna koşut olarak inanlının Mesih’le
bir olması yaşamsal doğruluğu sağlar.
İnanlı Mesih’in haklarını, özelliklerini
varlığında taşır. Mesih’in kurtulmalık
ölümü ve dirilişi, O’na iman edeni tanrısal
doğaya sahip kılar.
Yeniden doğuşun getirdiği sonuçlar
yaşam boyunca yinelenen dinsel uygulamaların
toplamından çok daha etkin sonucu gerçekleştirir.
Önceki yaşantıya bağlı kadını ya da
erkeği bu kez Mesih’in kutsal yaşamı
doldurur. Mesih’le özdeşliğe gelir (6:7,8;
8:1,17; bkz. Habercilerin İşleri 13:39;
I.Korintoslular 1:30; 3:21,23; 6:11;
II.Korintoslular 5:14,21). Mesih’le
özdeşlik iç dünyada sürekli yenilik
oluşturur. Kutsallık ve bağlılık bu
yaşamın belirtisidir (8:10; bkz.
Yuhanna 1:16; I.Korintoslular 15:45;
Filippililer 2:5; I.Yuhanna 3:2). Mesih’le
özdeşlik Tanrı’dan kopmuş insanı yepyeni
yaşam aşamasına yükseltir. Mesih bağlılığı
ürün yaşamıdır (bkz. Yuhanna 15:4).
İsa Mesih bu gerçeği başka bir simgeyle
de anlatır. “Yere düşüp de ölmeyen
buğday tanesi tek başına kalır. Ama
ölürse bol ürün getirir” (Yuhanna 12:24).
“Bizler bedenin istekleri uyarınca
yaşamaktayken” (5).
Burada sözü edilen beden taşıdığımız
et beden değil, ama o bedenin hiç sıkılmadan
işlediği utandırıcı eylemlerdir. Kendiliğinden
varlığımızın önemli bir parçasıdır beden.
Kötü bir varlık değil, tersine her yönden
herkese gerekli ve yararlıdır. Gelgelelim,
düşük bedenin (nefs) günahlı, kötü,
çirkin isteklerine ve bunların işlerliğe
konmasına. Budur anlatılan ve ölmesi
gerekli olduğu vurgulanan yönümüz. Herkes
bu acıklı tutsaklıktadır. Ancak günahsız
Mesih’in bedeni aracılığıyla bizim bedenimiz
günaha ölür, vaftizde gömülür sonra
da kutsal yaşama dirilir. Bu gelişimde
Kutsal Ruh yönetimi kendi eline alır.
O’nun çizdiği yolda Tanrı’ya geçerli
hizmet sunmamızı gerçekleştirir. Kutsal
Ruh’tan yoksun kişinin yaşam yöntemi
günahlılıkta bocalamaktır. Varsın o
şeriatin kurallarını harfi harfine uygulamaya
çabalasın. Tanrı’ya geçerli hizmeti
salt Kutsal Ruh gerçekleştirir. Ters
durumda şeriat boyunduruğu günahlıyı
kurtarmak bir yanda dursun, onu sürekli
suçlar, varlıkta ölüme yaraşan ürünleri
oluşturur (5). Öte yandan, yüreği
sünnet edilmiş olan, ruhsal yasada yazılanlara
değil, Ruh’a uyan, her durumda etkin
hizmeti sunandır (2:29). Ruhsal
yasayla ilgili şu açıklamalara da dikkat
edilsin: “Yazılı belge ölüme yol
açar, oysa Ruh yaşam verir” (II.Korintoslular
3:6). “Ölümün kargısı günahtır, günahın
gücü ise ruhsal yasadır” (I.Korintoslular
15:56). Yeryüzünün her yanında şeriat
yönetimlerinin kaş yapayım derken gözleri
kazıdığı belirgin bir katı yürekliliktir.
Şeriat daima suçla günahla bağlantılıdır.
Günahı çirkinliğiyle gösteren aynadır,
pusulayı şaşırmaktır; hiçbir günahlıyı
doğrulukla donatamayan suçlayıcı (3:20).
Musa aracılığıyla verilen Ruhsal
yasa gelince, onun ışığı altında günahın
tüm çirkinliği belirgin oldu (5:20).
Şeriat tanrısal öfkeye neden oldu (4:15).
Bunlara karşın şeriatin nesnel bir
kötülüğü, bozukluğu yoktur; hem de bu
düşünülemez (bkz. 12). Ruhsal
yasada görülen olumsuz etki yasanın
kötülüğünden değil, günahlı bedenin
günaha tutsaklığından kaynaklanıyor.
Ademoğlunda ruhsal yasayı hoşnut edebilecek
güç ve yeterlilik yoktur. Yazar bu önemli
sorunu 8:3a’da dorukluyor: Bedenin
gereksiz istekleri ruhsal yasanın dileklerini
bütünleyemiyor, tam tersine onları çiğniyor.
Tanrı hem bu dilekleri kesenkes bütünleyen
Oğlu’nu gönderdi, hem de O’nun günahsız
bedeninde günahı yargıladı. Tanrı ruhsal
yasayı bireyi doğru kılsın, onu kutsallık
ortamında yaşatsın diye göndermedi.
Bunları veren Musa ne der? “Kurallarıma,
ilkelerime sarılın. Çünkü onları yerine
getiren onlar sayesinde yaşayacaktır.
RAB BEN’İM” (Levililer 18:5).
Bu ilke Romalılar’da hep
yinelenir (bkz. 10:5). Buyrukları
tutarak doğruluk yapabilen birey bu
yolda yaşayacak. Yasaları kıranın nasıl
yargılanacağıysa Kutsal Söz’ün sürekli
konusudur. Ruhsal yasa Tanrı’nın adalet
ve doğruluk belgesi olduğundan, ona
karşı çıkan herkes yaraşan cezayı hak
edecek. Demek ki, ruhsal yasa günahı
tanıtan belgedir (7b); hem de,
günah ruhsal yasanın bu özelliğinden
yararlanarak aslında günahlı olan varlıkta
Tanrı’ya karşı isyanı, başkaldırmayı
körükledi (8-11). Günah kıvrımlı,
zehirli yılan gibidir. Onu dürten olmazsa
uslu uslu yatar. Ama hele bir etken
onu dürtsün! Bir anda tüm saldırı gücüyle
uyanır. Ruhsal yasa gelinceye dek günah
rahat rahat işini yürütmekteydi. Ama
yasa belirince, günahın her çeşidi eyleme
koyuldu, gün ışığına çıktı.
Ruhsal yasa günahsız bir soya verilmedi.
Tersine, günahlı insan soyuna verildi
ve bu yasa hemen harekete geçti (5:20;
7:5). İsrail topluluğuna Musa’nın
yasası verilinceye dek günahlılık kendini
belirgin etmiyordu. Çünkü yasa olmayan
yerde günah günah sayılamaz. Ama Musa’nın
ruhsal yasası sahneye çıkınca tüm İsrail
kendini günahlılıkta tutsak buldu. Yazar
Pavlos bu kesimde (7-25) özlük
adılıyla (kişilik zamiri) konuşuyor.
Bununla durumu genelleştiriyor. Kurtarıcı
Mesih günah işleyenin günaha köle olduğunu
vurgular (bkz. Yuhanna 8:34). Yedinci
bölümde günah etkisinin varlıkta kesin
işlerliği belirtilir (11,13,14,17,20).
Kutsal Söz ‘kötü düşünceler’e (bkz.
Matta 15:19) ve ‘kötü yüreğe’ (İbraniler
3:12) değinir. “Günah ölümde
egemenlik eder’ (6:12), günah ölümlü
bedende egemenlik eder (5:21).
Günah, buyruğu basamak yaparak
varlığımda göz dikmenin her çeşidini
oluşturdu (8). Gayrı gel de göz
dikmenin bin bir çeşidini sırala! İnsanın
canında çöreklenen günah, buyruğu kendisine
çok yararlı bir dayanak kıldı, tecavüzler
dizisini işlerliğe koydu. Günahlı varlık
şahlandı, şevke getirildi (bkz. Yeremya
17:9; Yeşaya 1:5). Ruhsal yasa açıklanmadan
günah uslu uslu yatan yırtıcı bir düşmandır.
Onun yırtıcılığı ruhsal yasanın etkisiyle
belirgin olur; hem de nasıl! Günah salt
bir eylem değildir, canı ruhu istila
etmiş korkunç illettir. Buna gerekli
darbeyi sadece İsa Mesih indirebilir.
Dinsel yamalamalarla günah sorununu
çözmeye çalışanın payı bozguna uğramaktır.
Şimdiye dek hiç kimse cetvelsiz,
hiç kusuru olmayan bir çizgi ya da eğmeç
(kavis) çizemedi. Bu türden çizgiler
yardım edici gereçlerle çizilenler karşısında
her zaman sırıtır. Bu benzetinin ışığında
kişisel, dinsel yetenekleriyle Tanrı’yı
hoşnut edici yetkin yaşamı yaşamaya
çalışanları düş kırıklığı bekler (7,8;
bkz. Galatyalılar 3:24). Ruhsal
yasa günahlıya, “sen bu aşamaya gelemezsin”
diyerek onu hep suçlar. Buna karşı Kutsal
Ruh kurtarıcı Mesih’i ona tek çözüm
yolu olarak sunar. Galatyalılar
kesiminde belirtildiği gibi ruhsal yasa
günahlıya eğitmendir (pedagog).
Hellence’de bu söz kullanılır. Yasa
ruhsaldır; ne var ki, günahın egemenliğinde
ağınan ademoğlu ruhsal doğrultuya yönelecek
yerde bedenin gereksiz istekleriyle
boğuşur durur ve her durumda onlara
yenik düşer (14). Ruhsal yasa
yüreğe korku getirir, günahlıyı korkunun
gidericisi Mesih’e yöneltir. O, ideal
kurtarıcıdır, kurtardığı bireyi toplum
içinde ideal kişiliğe iletir. Çarmıhta
asılan Mesih, geride boş mezar bırakan
Mesih, her an Tanrı’nın sağında inanlıları
için aracılıkta bulunan Mesih, dirilişinden
sonra Kutsal Ruh’u gönderen Mesih insanı
ruhsal yasanın kesinleştirdiği lanetten
kurtarır (5:10; bkz. Galatyalılar
3:13). Şeriatin her dileğini O kendi
günahsız bedeninde karşıladı, ardından
da ruhsal yasayı yüreğimize çizdi. Hattatın
maden üzerinde dilediği biçimleri oluşturması
gibi.. İnanlı hiç yanılmayan iman adımıyla
ruhsal yasanın dileklerini tümleyen
duruma getirilir. Mesih tarafından.
Mektubun önemli bir kesimi olan
yedinci bölüm hangi ortamı imliyor?
Günahlı insanın kurtuluş öncesi görünümü
mü, yoksa iman yaşamındaki ruhsal çalkantıları
mı? Bu konuda yorumcuların görüşü ayrılıyor.
Varlığını günah eylemlerine satan herhalde
böyle bir çelişkiyle boğuşmaz. Bunu
yapmasam iyi olur; ama yapacağım diye
kafasını yormaz. Öte yandan inanlı hiç
kuşkusuz derininde bu tür bir sürtüşmeyi
duyar. Halen günahlı bedende konut kurduğundan,
bedensel istekler tarafından rahatsız
edilir; buna karşın ruhsal ilkelere
bağlanmaya derininde özenir. İnanlı
Mesih’in Ruhu’yla yenilenmiştir. O’nun
buyurduğu parlak yaşamı salt Ruh’un
gücüyle yaşayabilir; ruhsal yasa gücüyle
değil (14,23,25). İnanlının öz
varlığı bir savaş alanıdır (Galatyalılar
5:17). Bu savaşta kesin yengiyi
kazanmak, parlak yaşamı yaşayabilmek
ruhsal yasanın çizdiği kurallar uyarınca
değil, salt dirilen Mesih’in hiç azalmayan
aksamayan diriliş gücüyle gerçekleşebilir
(5:9-10; 6:4,5).
Şu kısa açıklamada iki ayrı görüşe
değinildi. Bu kesimin kurtuluş öncesi
yaşam savaşını düzen kapsamında yaşayabilmek
isteğini ilgilendirdiği görüşü yazar
Pavlos’un sözlerine değinilerek savunulmakta
(bkz. 14b,25a,23). Buna karşı
başka yorumcular bu öğretinin arıtılmış
yaşamla ilgili olduğunu savunmakta.
Her iki görüşün de hem onaylayıcı hem
onaylamayıcı yorumu gözden kaçamaz.
Genellikle tanrıbilim tarihinde iz bırakmış
yorumcular, bu sözlerin birey iman yaşamına
girdikten sonraki durumu yansıttığını
savunur. Bizim görüşümüz de buna yaklaşıktır.
Okuyucunun konuyu bilgelikle, sağduyuyla,
duayla araştırması hiç kuşkusuz kendi
yararınadır.
Her iki görüşün de odak noktası
aynıdır: Tanrı’nın Musa’ya verdiği ruhsal
yasa günaha günah damgasını vurdu, bireye
günahın ölüm ve yargı oluşturuculuğunu
belirgin etti, ama günaha set çekemedi.
Sığınılacak tek kale ve savunma odağı
yücelerde egemenliğini sürdüren İsa
Mesih’tir. Salt O, bireyleri şeriat
suçlamasından ve sonu gelmeyen yargıdan
kurtarabilir. Aynanın karşısında temiz
yüzüne bakan temizliğine ilişkin kanıtlanır,
hiç çekinmeden herkesin karşısına dikilir.
Öte yandan, maden ocağından çıkan, yüzündeki
karalığa bakınca aynayı suçlayamaz.
Bu gülünç olurdu. Ne yapar? Hemen duşa
koşar, her yanını suyla yıkar, tertemiz
yüzü açığa çıkar. Ayna temizliği ya
da kiri belirgin eder. Tanrı’nın ruhsal
yasası da günah kirini açığa vurur.
Günahlılığını tanıyan, günahsız Mesih’e
koşar; O’nda temizlik-esenlik bulur.
Şeriat hiç kimseye, sen Tanrı karşısında
tertemiz birisin, sonsuz güvenliğini
buldun diyemez (9-12).
Günahın aşırı günahlılığını ruhsal
yasa tanıtır (13). Günahın ürkütücü
sonrası ölümdür. Bu etkiyi, bu sonucu
önleyebilecek güç yoktur. Bu kapkaranlık
çıkmazda Tanrı günahlıya eşsiz bir armağanla
yaklaştı: Rab İsa Mesih. Pak suyun madenciden
karalığı giderdiği bir betim yapılabilirse,
Mesih’in sağladığı arıtma yeteneği de
günahlıyı arıtır, pampak kılar. Tanrı
ve insan karşısında günahlı canı tertemiz
aşamaya yükseltir. Günaha tutsak insan
bedenin gereksiz istekleri tarafından
yöneltilir. Bu tutsaklık bazılarda çok
aşırıdır. Örneğin terörist, cinayet
işleyen, uyuşturucular süren, vb. Elbette
bunlar da ruhsal yasa aynasının denetiminde.
Ruhsal yasa kaba suçluya da hafif suçluya
da ayna görevi görür, herkesin gerçek
niteliğini belirgin eder. Kimisi korkunç
çapta kimisiyse sinsi boyutta. Saygıdeğer
yurttaş olarak bilinen nicelerin iç
dünyası yüz karası: Yolsuzluk, üçkâğıtçılık,
hak çiğneyicilik, büyüklenmecilik, miskinlik,
vb. Aynanın yansıttığı gerçeği kavrayan,
inanlı veya galiz günahlı hemen kurtarıcı
Mesih’in günahtan arıtan kanına koşsun
arıtılma isteğini dile getirsin.
Tanrı Adem’le Havva’ya kesin buyruğunu
belirtti: “İyiliği kötülüğü bilme
ağacından yemeyeceksin; çünkü ondan
yediğin gün kesinlikle öleceksin” (Yaratılış
2:17). İnsan soyuna hem ruhsal hem
de fiziksel ölüm Tanrı’nın yasasını
çiğneme sonucunda geldi (10,11).
Tanrı’nın yasasına tecavüz ölümle eşittir.
O korkutucu olayda Tanrı Musa aracılığıyla
İsrailoğulları’na iki taş levhada on
buyruğu verdi. Musa bunları halka sunarken
Tanrı’dan şu uyarıyı vurguladı: “Ben
Tanrı’nız RAB’im; bu nedenle yasalarımı
ve yargılarımı tutacaksınız. Bir insan
onları uygularsa, onlarda yaşayacak;
BEN RAB’İM” (Levililer 18:5). Tanrı’nın
yasasına uymak yaşamla eşitdeğerdir.
Ne var ki, ruhsal yasanın insanı yaşama
iletmesi gerekirken onu her tür tecavüze
götürdü ve ölümü getirdi. Tanrı günahsız,
kutsal Oğlu’nu insan bedeninde yeryüzüne
gönderdi. Mesih yasanın en küçük harfini
bile tıpatıp yerine getirdi. İnsanda
ölümü oluşturan yasanın kesenkes uygulayıcısı
oldu. Bir tek noktaya tecavüz etmeden.
Tanrı’nın yasasına tecavüz eden ademoğullarının
yasasızlığını kendi üzerine yüklendi,
yasayı saymayan yasasızların yerine
öldü. Ölümlü insana kendi ölümsüzlüğünü
sağladı. Ona iman eden kadını erkeği
O şu anda yaşama ve ölümsüzlüğe naklediyor,
kendisine kurtarıcı olarak iman eden
herkesi.. Önümüzdeki çarpıcı gerçeğin
vaftiz uygulamasındaki anlamı açıklayan
(6:4,7,10,11) kesimle bağlantısı
belirgindir (bkz. II.Korintoslular
5:14). Vaftiz edilen inanlı bu uygulamayla
Mesih’in ölümüne gömülür, O’nun dirilişiyle
de dirilir. Budur Tanrı eylemi.
Az önce belirtilen üzücü görünüm
(bkz. Galatyalılar 5:17), bu
bölümün 15-20 ayetlerinde geniş
çapta belirtilir. Bu kesin bir savaşı
betimler; amansız savaş.. “Ne yaptığımı
anlamıyorum. Çünkü istediğimi yapmıyorum;
nefret ettiğim ne ise onu yapıyorum”
(15,18,23). Bu söz ademoğlunun iç
dünyasında gözle görülmez çatışmayı
belirgin dille açığa vurur. Tanrı karşısında
bireyin iç dünyasında ‘iyi’ diye
nitelendirilebilecek hiçbir eylem düşünülemez.
İnsansal ölçünün ‘iyi’ dediği
nice davranışın gerisinde neler neler
sırıtmakta! Kincilik, hazcılık, çıkarcılık,
yolsuzluk, dedikoduculuk, kıskançlık,
çekememezlik, kurnazlık, öç alıcılık,
düşmanlık, vb. Ruhsal yasa bütün bu
düşüklükleri ve daha pek çoğunu ayna
niteliğinde sergiler. Kişi kabul etsin
ya da etmesin. Tanrı’ca verilen ruhsal
yasa kutsal, doğru ve yararlıdır; bozuk
sönük resim göstermez (12). Her
günahı olduğu gibi açığa vurur.
Tanrı Sözü varsayımlar öğretmez.
Kesin bilgiyle yetkiyle herkesi içinde
sürüp giden amansız savaş sorununda
aydınlatır. Gerçek kapsamında yargı
vermeye istekli birey bu belirgin görünüme
yan çizemez. Herkesin içinde çaresiz
çözümsüz durumu açıklayan bir yasa yatar:
İyiliği yapmak isteğine karşı kötülük
sırıtmakta (21,23). Bu korkutucu
yasa günah ve ölüm yasasıdır (8:2).
Başlangıcı taa Adem’in söz dinlemezliğine
dayanır: Özgün ve kalıtımlı günahın
Adem’in varlığında insanlığa sokulması..
Bundan hiçbir yolla özgürlük düşünülemez.
Şeriatle, din tertipleriyle, hayır sevapla,
belki de taşınan iyi niyetle, vb. Bu
umutsuz ve hüzünlü durum yazar Pavlos’un
iç dünyasında bir haykırı oluşturur:
“Ne düşkün bir insanım ben!”
Bu ünlem, acıklı gerçeği kavrayanın
haykırışıdır. Kölenin özgürlüğe kavuşmak
için yürek burkucu isteği ve bağırışı..
Dikkat edilirse, bu kesimde günah
kişisel özellikle beliriyor. Günah her
nerede her ne zaman olursa olsun bireyin
sırtını yere seren amansız korkmazsız
düşmandır. Kendi kişiliğimiz ötesinde
onun hakkından gelebilen daha üstün
ve etkin bir güç gerektir. Bilindiği
gibi, özgürlüğe özlem insanın bağrında
hiç durmadan hak adalet arayan, bunları
kovalayan hasrettir. Siyasal, toplumsal,
kişisel ilişkilerde hep görülen güçlü
istektir bu.
Özgürlüğü özleyen, olmadık düşünülmedik
katlanışlara başvurabilir. Az önce sıralanan
özgürlükler zincirinden çok daha önemli
olanı ruhsal özgürlüktür. İç dünyayı
allak bullak edebilen günah tutsaklığından..
İşin acınılacak yönü doğal bireyin bundan
bilgisiz ya da kayıtsız yaşamasıdır.
Ademoğlunun derininde figan oluşturacak
temel istek günahtan özgür olma isteğidir.
Bir din araştırmacısının az önce belirlenen
gözlemi gibi. Her yerde herkesin dinsel
yerlere koşması bunun kanıtıdır. Ama
günah sorununu örtbas etmeyi başaran
iblis günahlının gözüne kül atmanın
ustalığını da çok iyi bilir. Her tür
özgürlük aranmalı; ama bu özgürlüğe
istek bastırılmalı, der şeytan. Şeriate
bağlanmak, din töreleri ve uygulamalarıyla
uğraşmak, vicdan uyarınca yaşamak yeter!
Sakın ileriye gitmeyesin: İşte böyle
duyurulur amansız düşmanın sinsi önerileri.
Yazar Pavlos’un haykırışı köklü
bir gerçeğe dayanır: “Beni kim kurtaracak?”
(24). Sağduyulu, ruhsal kavramlı
birey, “Kendimi nasıl kurtarabilirim?”
yolunda kişisel başarı bekleyen çözüm
yollarıyla oyalanmaz. Tersine, “Beni
kim kurtaracak?” diye somut soruyu
sorar. Bu sorunun öncesi derin bir ünlemle
yüklüdür; “Ne düşkün bir insanım
ben!” Bu, günahın egemenliğinde
boğuşanın her tür kişisel çabasal bedensel
uğraşa rest çekerek varlığın ötesinde
ondan daha etkin ve güçlü birine duyulan
özlemi dile getirir (bkz. Mezmur
51:6; Yeşaya 6:5; Levililer 13:45; Luka
5:8; 18:13; I.Timoteos 1:15). İşte
budur bireyin tüm insansal uğraşları
bir yana itip gücü kendininkinden kat
kat üstün olanı arayışı. Bu inlemeler
yaşamın günah egemenliğinde amansız
figanıdır. Özgün ve kalıtımlı günahın
ruhsal ölümü, fiziksel ölümü tümleyişi..
Bu insana özgürlük sağlayan kurtarıcıyı
Tanrı herkes için göndermiş bulunuyor.
Çok önceleri şu peygamberlik sözü duyurulmuştu:
“Kurtuluş RAB’tendir” (Yunus 2:9).
Bireyin bunalım ortamından, ölümü yenen
ve dirilen Mesih’e sığınması gerçekten
en parlak inanç aşamasıdır.
Yazar Pavlos bu çok önemli sorunu
şöyle dorukluyor: “Rabbimiz İsa Mesih
aracılığıyla Tanrı’ya şükürler olsun”
(24). Yeryüzünde sonsuz parlaklık,
sürekli etkinlik taşıyan tek eylem İsa
Mesih’in gerçekleştirdiği kurtulmalıktır.
Ölümüyle günahı yendi O, dirilişiyle
günaha tutsak bireyleri doğruluğa özgürlüğe
kavuşturdu (4:25). Günahlıya
düşen yükümlülük özgürlük sağlayıcısına
haykırmaktır. Çünkü salt O’dur bireyi
hem günahtan, hem de ölüm bedeninden
özgür kılan. O’nun etkin eylemi milyonlarca
varlıkta gerçekleşmiş ve gerçekleşmektedir.
Yazar bu önemli kesimi önemli bir
anımsatmayla doruğa getirir; şimdiye
dek dediklerine yeni bir vurgulama kor:
Sağduyu Tanrı’nın yasasına uşaklık eder.
Bununla, somut ve sağlıklı biçimde çalışan
sağduyudan söz edilmekte. Kurtulmuş
insanın sağduyusu.. Ne var ki, beden
ıslah edilebilir türden başarılı bir
bütün değil. Bu nedenle ölmeli, Mesih’in
gelişinde her inanlıya verilecek yepyeni
bedeni beklemeli. Beden yalnız günah
yasasına uşaklık edebilir. Tanrı’ya
şükür, şimdi bireyi ölüm bedeninin egemenliğinden
özgürlüğe kavuşturabilen Mesih, günahlının
O’na sığınmasını özler. Tıpkı yazar
Pavlos’un yaptığı gibi..
BÖLÜM 8
Mektubun bu ‘zafer’ kesimi,
‘suçlu çıkarılma yoktur’ (1) güvencesiyle
açılır, ‘ayırma yoktur’ (35) kanısıyla
doruklanır. Aradaki yazı bu önemli iki
bildiriyi genişletir. Bu kesimde Kutsal
Ruh’un tanrısal tasarı ve düzende kesin
işlerliğiyle karşılaşırız. Burada Ruh
(pnevma) yirmi bir kez konu edilir.
Bunlar, tanrısal üçlüğün üçüncü kişiliğiyle
ilgilidir. Sadece iki yerde –uşaklık
ruhu (15) ve bizim ruhumuz (16)–
görüleceği gibi ayrı ilişkidedir.
Bu parça Kutsal Ruh konusuyla ilgili
bir öğreti kesimi değildir. Kutsal Ruh’un
tanrısal kurtarma ve inanlının iman
yaşamı çerçevesinde görülen etkisiyle
ilgilidir.
İsa Mesih inancı tekte üçlük, üçte
teklik Tanrı inancıdır. Tanrı-insan
ilişkisini tüm etkinliğiyle tanıtlayan
inançtır bu. Yaratan Baba, kurtaran
Oğul, yaşatan Ruh olmasaydı inanlının
yaşamı başkaların yaşamından ayrımlı
olamazdı. Ama Mesih inanlısının yaşamı-sonrası
öbür inanç bağlılarınkinden apayrıdır.
Bu kesimde Kutsal Ruh’un inanlı yaşamında
etkisi şu özelliklerle görülmekte:
- Kutsal
Ruh’la dolan inanlı beden düzensizliklerini
alt edebilir (1-13)
- Kutsal
Ruh’la dolan inanlı Baba’nın - Oğul’un
mirasçısıdır (14-25)
- Kutsal
Ruh’la dolan inanlı yakarışlarında
Kutsal Ruh’ça desteklenir, sonsuz
güvenliğiyle mest olur, ruhunda yükselir
(26-27)
- Kutsal
Ruh’la dolan inanlı Tanrı’nın özel
düşüncesi ve çağları içeren hedefidir
(28-30)
- Kutsal
Ruh’la dolan inanlı doğal kuşaklarda
bilinemeyen yengilere kavuşmuştur
(31-34)
- Kutsal Ruh’la dolan inanlı
sürekli olarak Tanrı’nın sevgisinde
yaşar ve gelişir (35-39)
Haçta İsa Mesih’in kurtarmalık
ölümü dışında, canın arıtılması ve kurtulması
konu edilemez. Buna koşut olarak, Kutsal
Ruh’un inanlı yaşamında yardımı ve desteği
olmaksızın kurtuluşun işlerliğe gelmesi
gerçekleşemez. İmanla kurtarıcı Mesih’in
arıtıcılığına sığınan ve O’nun kurtarmalığından
kendine pay alan inanlı, Mesih’in ölümü
yoluyla önceki günahlı yaşama ölür,
günah tutsaklığından özgür edilir. Ruhsal
yasa boyunduruğundan kayra (inayet)
bolluğuna yükselir. Bu aşamada Kutsal
Ruh’un etkisi belirgindir. Kutsal Ruh
Tanrı’nın kişiliğidir. O’na şu açıklamalarla
rastlarız. Yaşam Ruhu (2), yakarı
Ruhu (26,27), Kutsal Ruh günahtan
arıtılan insanı günah ve ölüm egemenliğinden
koparır, Mesih’le birliğe getirir onu
(bkz. II.Korintoslular 5:17), Ruh’un
sevgisi (15:30), gerçek Ruhu
(Yuhanna 16:13), kutsallık Ruhu
(Efesoslular 4:30), sonsuzluk
Ruhu (İbraniler 9:14), her yerde
hazır olan Ruh (Mezmur 139:7), bilgi
Ruhu (I.Korintoslular 12:11),
öğreti Ruhu (Yuhanna 14:26; I.Korintoslular
2:13; I.Yuhanna 2:27), yaratış Ruhu
(Yaratılış 1:2), cinleri kovan
Ruh (Matta 12:28), ilzam, kınama,
suçlama Ruhu (Yuhanna 16:8), yeniden
doğuş Ruhu (Yuhanna 3:8; Titos 3:5),
diriliş Ruhu (Romalılar 8:11;
bkz. I.Korintoslular 15:45), inanlıyı
Tanrı’nın tapınağı kılan Ruh (I.Korintoslular
3:16), vaftizde etkin Ruh (Matta
28:19), kutsama Ruhu (II.Korintoslular
13:14; I.Petros 1:2), Mesih’te yaşam
veren Ruh’un yasası. Günah ve ölüm yasasını
alt eden Ruh (2). Yeniden doğuşla
değişikliğe eren yürek Mesih’e konutluk
eder, O’nunla özdeşliğe ve birliğe girer.
Mektupta vurgulandığı gibi, “tüm
dünya Tanrı karşısında suçludur” (3:19),
“dünyanın Tanrı’yla barışması” (11:15)
Mesih aracılığıyladır. Bu değişmez gerçeği
tanıtan yazar Pavlos, Mesih’e bağlanana
‘suçlu çıkarılma yoktur’ güvenliğini
vurguluyor. 7:24’deki o içtenlikli
haykırı şimdi yanıtlanıyor (2).
Yedinci bölümün konusu, ruhsal yasa
boyunduruğunda varlığı sürdürmenin (7-25)
oluşturduğu güçsüzlüktür. Buna karşı,
sekizinci bölümün konusu Kutsal Ruh
yönetiminde yaşamanın (2-4,7)
sonuçladığı güvenliktir.
Yazının beşinci bölümüne geri gidildiğinde,
bir tek insanın (Adem) suçu sonucunda
insanlığa suçlu çıkarılma geldiği görülür
(5:16,18). Burada geçen katakrima
aşırı suçluluk kullanımıdır. Yunanca’da
en ağır ceza olan ölüm yargısı ilişkisinde
geçer. Ama tanrısal perde orada inmiyor.
8:1’de, “Mesih İsa bağlılığında
olanlara katakrima yoktur” güvenliğiyle
iletilen çok sevindirici bir gelişim
dikkati çekiyor. Öyle de olmuştur: Adem’le
insanlığa katakrima gelmişken,
Mesih’le insanlığa harisma (tanrısal
bağış) geldi. Bunun nasıl gerçekleştiği
3’üncü ayette belirtiliyor: “Tanrı
kendi Oğlu’nu göndererek insan bedeninde
günahı yargıladı” katekrinen (3). Bu,
katakrima’nın fiil biçimidir.
Seven Tanrı benim ölüm yargımı, insan
bedeni kuşanan İsa’nın günahsız-ölümsüz
bedeninde yargıladı. Tanrı insanın ölüm
ilamını kendi Oğlu’na astı, O’nun, ölümle
vurulması sonucunda adaleti dileğini
aldı, hak Yargıç’ın günaha karşı öfkesi
yatıştırıldı. Mesih bağlısı elbette
sıkıdüzene getirilir, ama suçlanmaz,
yargılanmaz. Onun yargısını çarmıhta
Mesih yüklenmiştir (1,2; bkz. İbraniler
12:6; Vahiy 3:19).
Tövbe eden ve Mesih’e gelen günahlıyı
Tanrı O’nun yaralarıyla iyi etti (bkz.
Yeşaya 53:5b), böylece günahın ademoğlu
üzerindeki etkisini kırdı. Ruhsal yasa
bunu hiçbir vakit başaramazken Tanrı
yaptı. Şaşılacak eylemleriyle kendisini
tanıdığımız Tanrı akılları durduran
kurtarışı Golgota’da sundu. Mesih dünyanın
günahını kaldıran Tanrı Kuzusu’dur (bkz.
Yuhanna 1:29,36; İbraniler 9:26).
Tanrı tasarısında O’nun kurtuluşumuz
için ölmesi gerekliydi (bkz. Luka
24:26; Habercilerin İşleri 3:18; 26:23).
Buna karşın bazı kuşakların kafasına
sığamaz bu Tanrı eylemi. Ne der onlar?
Bir kişinin yerine başkası ölemez. Bu
kuramın doğruluğu düşünülebilirse, bu
kişiler yargısını yüklenecek, mahva
gidecek. Çünkü Tanrı düzenini bir yana
ittiler yaratık kafasıyla, kendilerine
özgü düşünceyle düzdükleri yolda yürümeyi
yeğlediler. En başta beliren günah,
günah kavramını yitirmiş olmaktır (bkz.
Mezmur 19:12; 51:6; Efesoslular 4:18,19).
Günahlının günah duygusunu uyuşturması,
körleştirmesi en korkutucu günahtır.
Günah kavramını bastırma, tanrısal yargı
ve tanrısal kurtarma bütün açıklığıyla
önümüzdedir. Bu sorular belirgin dille
yanıtlanır: “Ruhsal yasadan özgür
kılınan...Ruh’un yeni yolunda hizmet
sunar” (7:6), Tanrı kayrasının yüceliğini
över.
Bu bölümde iki ayrı yasadan söz
edilir: ‘Yaşam veren Ruh’un yasası’,
‘Günah ve ölüm yasası’ (2). İki
ayrı yasa; ilki ikinci yasayı etkisiz
bırakır. Bu bir betimle anlatılmalı.
Havaya yükselen uçak yerçekimi yasasından
özgürdür. Aerodinamik yasası yerçekimi
yasasının etkisini kırar. Daha basit
bir örnek, nesnelerin yere düşmesi doğaldır.
Yerçekimi yasası düşen nesneyi aşağı
çeker. Ama elle tutulan bir nesne yere
düşmez; elin gücü yerçekimi yasasını
durdurur. Bu benzetiler ayette belirtilen
gerçeğe ışık saçmakta: Günah ve ölüm
yasasının herkesi aşağıya çekmesi doğal
gelişimdir. Yedinci bölümde belirtildiği
gibi, ruhsal yasada bu düşüşü engelleyebilecek
güç yoktur. Ruhsal yasa sadece düşüşün
nedenini bildirir, ardından da düşeni
suçlar. Bu kez daha üstün bir yasayla
karşılaşır okuyucu: ‘yaşam veren
Ruh’un yasası’. Mesih’e bağlananın
varlığında bu yasa tüm etkinliğini gösterir.
Düşüşe set çeker, onu önler; çünkü onun
gücü günah ve ölüm yasasından üstündür.
Mesih İsa aracılığıyla Tanrı inanlıyı
günah ve ölüm yasasından özgür kıldı
(2). Bu ilişkide şu yerlere bakınız:
5:12-21; 6:1-23; 7:7-25. Ruhsal
yasa ölüm yargısını getirdi; günahlılığı
kesenkes sergileyerek.. Kutsal Ruh yaşama
ve özgürlüğe ileten yolu açtı. Tanrı
Mesih’in günahsız bedeninde günahı yargıladı
(3). Bir yanda ne başarı ne de
etkin sonucu getirebilen ruhsal yasa,
öte yandaysa diri Tanrı’nın ölümden
dirilen Oğlu. Golgota haçında Tanrı
tarihin en parlak olgusunu tümledi.
Ruhsal yasanın güçsüz bıraktığı bedeni,
Tanrı günahsız beden kuşanan kendi Oğlu
aracılığıyla o kahredici ölümle günahlılıktan
özgür kıldı (bkz. İbraniler 7:18;
Galatyalılar 4:4; Filippililer 2:7;
Koloseliler 1:22). Güçlükle kavranabilecek
tanrısal gizem: İsa Mesih haç üzerinde
insanlığı suçlu çıkarandır, hem de onun
suçunu üzerine yüklenendir (bkz.
Yasanın Tekrarı 21:23; Galatyalılar
1:4; 3:13; İbraniler 6:28; 9:15; Romalılar
3:25,26). Günah günahsız olanın
bedeninde, canında yargılanınca günahlı
bireye özgürlük sağlandı (II.Korintoslular
5:21; İbraniler 4:15; I.Petros 1:19;
2:22; I.Yuhanna 3:5,7). Budur Tanrı’nın
insan doğrultusunda tasarısı ve düzeni.
Tarihin en ağır yargısıdır bu. Yargılar
yargısı. Tanrısal adalet ve yargı insanlığın
bu önemli sorununu bir çırpıda çözdü.
Ne var ki, tüm insanlığın yargısını
günahsız bedeninde taşıyana çok ağır
bir yargıydı bu. Mesih günahı kaldırmaya
öldü; kaldırdı da. Beden kuşanmada O’na
böyle bir ölüm kararlaştırılmıştı. İsa
Mesih günahın cezası için fiziksel ölüme
teslim oldu, ruhsal ıstırap altında
inledi (4:24,25; 6:9,10; 8:3,10,11;
bkz. Galatyalılar 3:13). Mezardan
dirilişiyle günah yargısının çözümünü
belirledi. Günahtan dönenin doğrulukla
donatıldığını kanıtladı. İnanlının beklenen
dirilişi, günahlının Adem’de ölümüne
ve bunun Mesih’te çözümüne tanrısal
bildiridir (bkz. I.Korintoslular
15:21,22).
İsa Mesih ruhsal yasanın en önemsiz
sayılabilecek buyruğunu bile yerine
getirdi (4). Ters durumda günahlılar
için ölemezdi O. İnsan ruhsal yasanın
her harfini çiğnedi; bilerek ya da bilmeyerek.
Bu nedenle, tanrısal yargıyı hak etmiş
varlıklarız. Tanrısal yargının İsa Mesih
üzerinde hiçbir iddiası yoktu. O ruhsal
yasayı kesenkes tuttu, ardından da onu
tutmayanlar yararına öldü. Bu münferit
(kendine özgü) Tanrı eylemiyle ruhsal
yasa hakça gereğini buldu (4; bkz.
Matta 5:17; Galatyalılar 5:16).
Böylece Ruh’un yasası şeriat yasasına
üstünlüğünü kesenkes kanıtladı (2).
Bedenin isteğine rest çeken inanlı
bundan böyle Ruh’un isteğine göre yaşar.
Kutsal Ruh’un tanrısal eylemle gerçekleştirdiği
yeni yaşam gayrı Kutsal Ruh’a borçluluktadır.
Tanrı’nın ileride dirilteceği yeni beden
günahın etkisinden varlığı büsbütün
özgür kılacak; böylece, günah sorunu
kökten çözülecek. Günah artık bireyleri
uğraştıran bir çirkinlik yığını olma
hakkını yitirecek.
Tanrı inanlısını Mesih gibi olmaya
atadı. Bu parlak aşama da şimdiden işlerliktedir.
İnanlının yücelenişi Mesih’in bedeniyle
kuşatıldığında gerçekleşecek. Bedenin
gereksiz istekleri hep sırıtır (5).
Bunlarla karşılaşanın düşüncesi o isteklerde
kenetlenir; kimisi düpedüz yasasızlık,
evlilik dışı cinsel ilişkiler, hırsızlık,
üçkâğıtçılık, yalancılık, vb. Öte yandan
kimisi zararsız istek gibi görünür:
Büyüklenme, inat, bencillik, kincilik,
kıskançlık, paraya tutsaklık hırsı,
vb. Tümü altedilmeli, inanlı bu isteklerin
hiçbirine boyun eğmemeli. Bireyin kendi
gücüyle bunu gerçekleştiremeyeceği belirtildi.
Beden (sarks), bu yazıda
ev vücudumuzdan daha geniş çaplı bir
etken olarak belirtilmekte, kutsal Tanrı’yla
sağlıklı ilişkiden kopmuş düşük varlığı
simgelemekte (7). Bununla bencil,
hazcı (hedonist), Kutsal Ruh’a yer tanımayan
akıl ve yürek imlenmektedir (bkz.
I.Korintoslular 1:26). Varlığımla
Tanrı’ya uyruk olamayan, salt insansal
kafayla düşünen, söz söyleyen, eylem
yapan öğem. Kendi kafasına hizmet eden
insansal niteliğim. Ruh’tan yoksun bireyin
özelliği.. Cansal varlığımız, düşüncenin
bedenin ruhsal değerlerden erdemlerden
bağımsız ve sorumsuz ortamda her dilediğini
uygulama kovalayışındadır. Beden (sarks)
yeniden doğmamış, kendini özgür diye
düşünen ‘ben’in egemenliğidir. Ama bu
kafa ‘özgürüm’ derken en amansız tutsaklığın
pençesindedir. Yaşamımız, eylemlerimiz
bu amansız diktatörün egemenliğindedir.
Romalılar’da beden olarak anlatılan
günah niteliği, I.Yuhanna mektubunda
‘Dünya’ (kozmos) sözüyle belirtilir
(bkz. I.Yuhanna 2:15,17; 3:1,13;
4:5; 5:4,5,19). Beden ve dünya görüşüyle
yaşam sürdüren bireyin Tanrı’ya herhangi
bir yararlılığı düşünülemez. Bu insan
yeniden doğmalı, tanrısal doğrulukla
donatılmalı. Hiçbir inanlı yaraşıksız
isteklere boyun eğmesin. Kutsal Ruh
günahlı bedene mekanik yollarla düzen
vermez. Varlığımızın günah bedeni Mesih’le
birlikte haça çakıldı (6:2-4). Bu
köklü olguyu değerlendiren, Ruh’un isteği
uyarınca yaşar Ruh’a ilişkin konuları
kavrar. İnanlının beden isteklerine
uyarak yaşaması Tanrı katında kargaşa
oluşturan çelişkiler dünyasıdır. Tanrı-Ruh
inanlıya kendi isteğini belirgin eder.
Bunu benimseyen ve değerlendiren, yaşama
esenliğe kavuşur. Dirilen Mesih’in gücü
bunu sağlar, varlığı tanrısal yengiyle
ihya eder.
Mesih bağlısının iç yaşamıyla dış
yaşamı (beden) hep çatışmaya giden sürtüşme
alanıdır. İnanlının iç dünyasında boğuştuğu
direnişli sürtüşme.. Yazar Pavlos bu
taciz edici savaşın öğelerini sergiliyor,
yenginin nerede bulundugunu belirtiyor.
Rab İsa Mesih, “Bedenden doğan bedendir,
Ruh’tan doğan ruhtur” der (Yuhanna
3:6). Bunun için Mesih’in kesin
buyruğu yeniden doğuşla ilgilidir. Beden
ne denli dinsel ya da şeriat hayranı
olursa olsun, bedensel dürtü ve istekleriyle
özünü daima belirgin eder. Günah, kutsal
Tanrı’nın kendi inanlısıyla ilgili sağtöresel
düzene, bencil yaratık yönteminin karşı
gelişi ve isyan edişidir. Varlıkta çöreklenen
günah Tanrı’ya sevgiyi ne tanır ne de
onaylar; sadece usule bağlı dinle yetinir.
Bedenin isteklerini Tanrı’nın kutsallık
yasasına üstün tutar. Bencil kovalayışlarında
kararlıdır. Kendi isteği Tanrı isteğinin
önünde tutulur. Tanrı’nın kutsallığına,
kutsallıkla ilgili isteklerine hiç önem
vermez. Kutsallığın ne anlam taşıdığını
bilmek istemez. Ruhsal düşüşün bir dalından
öbürüne sıçrayan, böylece Tanrı’nın
kutsallık ilkelerine düşman kesilen
eylemdir günah. Açıkça olsun, dolaylı
biçimde olsun her günah Tanrı’ya düşmanlıktır.
Kişinin önünde iki yeğleme bulunur:
Ya bedenin isteklerine boyun eğerek
ölümü beklemek, ya da Ruh aracılığıyla
bedenin işlerini öldürerek Tanrı’ya
yaşamak (13). Bedenle (7:5)
Ruh arasındaki çelişkili ayrım (4)
5-8 ayetlerde açıklıkla belirtilmekte.
Bedenin ortakları günahla ölümdür. Bedenin
eğilimi daima Tanrı’ya karşı direnmektir.
Tanrı’yla beden hiçbir yolda bağdaştırılamaz.
Sadece haça çakılan, ölen beden Tanrı’ya
yararlı olabilir (bkz. Galatyalılar
2:20). Bedensel töre ve uygulamalarla
Tanrı’ya yarar sağlamaya didinen, dökme
suyla değirmen döndürmeye çalışanın
bocalayışındadır. İsa Mesih’in şu vurgulayışı
akılda tutulsun: “Tanrı Ruh’tur ve
O’na tapınanların ruhta ve gerçekte
tapınması gerektir” (Yuhanna 4:24).
Sekizinci bölümde konu edilen önemli
bir aykırılığa ve parlaklığa yaklaşalım:
“Çünkü bedenin gereksiz isteklerine
bağlı düşünce ölüme götürür. Ruh’a bağlı
düşünce ise yaşama ve esenliğe götürür”
(6). Barış-esenlik sözü mektupta
on bir kez geçer (bkz. 1:7; 2:10;
3:17; 5:1; 8:6; 12:18; 14:17,19; 15:13,33;
16:20). Bir kez fiil biçiminde kullanılır
(eirinevomai, 12:18). Bazı yerlerde
kayra’yla çiftlenir, başka yerdeyse
yaşamla, doğruluk’la,
sevinç’le. İki yerde Tanrı ‘Barış
Tanrısı’ olarak anılır. Barış hem dikeydir
hem de yatay: Hem Tanrı’yla hem de yaratıkla.
Mektupta her ikisine de rastlanır. Mesih’in
kayrası günahlıyı Tanrı’yla barıştırırken
insanla da barıştırır.
Dünya liderleri barış ödülleri
toplar, yine de savaşır. Kesin barış
gerçekleşemez; Çünkü insan Yaratan’ıyla
barışta değil. Hiç kimse İsa Mesih’e
barış ödülü vermedi, ne de bunu düşündü.
Tersine, Barış Başkanı kaba kuvvetle
öldürüldü. O’nun bağlıları bugüne dek
öldürülmekte. Barışsız insan çatışma
kükreyişlerinde çalkalanıyor. Herkeste
affedilmezlik, affedemezlik egemen.
Barış sözü kupkuru bir kuram olmuş.
Esenlikten yoksun insan acıdan acıya
itilmekte. Bedene bağlı düşünce insanı
ölüme götürüyor. Ruh’a bağlı düşünceyi
varlığa Mesih koyar, yaşamı ve esenliği
sağlar: “Sizlere
esenlik bırakıyorum. Size kendi esenliğimi
veriyorum. Ben size dünyanın verdiği
gibi vermiyorum. Yüreğiniz sarsılmasın
ne de korksun!” (Yuhanna 14:27).
Sadece haçta ölümü tadan beden Tanrı’ya
sunu sunabilir, iç varlıkta Ruh’un diriliğiyle
yaşayan.. Öte yandan bedenle Tanrı’yı
hoşnut etmeyi amaçlayan, Tanrı’nın yasasına
boyun eğemez (7b), Tanrı’yı hoşnut
edemez (8); sadece ölüm yaftasını
boynunda taşır (6). Bireyin kavramı,
düşüncesi Ruh’a bağlanınca yaşam ve
esenlik gün ışığı gibi parlar.
Tanrı’nın Ruhu inanlıda konut kurunca
bedenin istekleri etkisini, eylemlerini,
işlerliğini yitirir. Ruh’a bağlılık
inanlının varlığında belirgin olur.
Ve bu dönümde yazar çok önemli bir tanrıbilim
gerçeğini vurgulamakta: “Mesih’in
Ruhu’nu taşımayan kişi O’nun sayılamaz”
(9). Mesih’in arıtan kanıyla yıkanan,
yeniden doğan inanlı O’nun Ruhu’yla
doluluk bulur. Bu bedensel yaşamın tersi
olan ruhsal yaşamdır: Günahlı beden
ölü, can-ruh diri. Günahlı varlık gitmiş,
can doğrulukla donatılmış. Günaha kirliliğe
bencilliğe tutsak beden haçtaki ölüm
yoluyla özgürlüğe kavuşmuş, ölüme yargılıyken
artık yaşam bulmuş. Bir yanda, bedenin
her dileğine ve buyruğuna ‘pekiy’ diyen
tutsak ben; buna karşı bunlara kesenkes
ölen, somut yaşam gönencine gelen, bedenin
dileklerine yaşamda bulunan Kutsal Ruh’un
yetkisiyle ‘hayır’ diyebilen zaferli,
özgür can (9,10; bkz. Efesoslular
3:16,17). Beden ölü, ruh diri. Budur
Mesih’in yaşamda egemen oluşu (10).
İlki Mesih bağlılığını tanımayan günahlının
bedeni, sonrakiyse Ruh’tan doğan inanlının
günaha rest çekmiş bedeni (10,11,23).
Kutsal Ruh’un inanlıya gelişiyle
ilgili şu yerlere de bakınız: Luka
24:48; Yuhanna 14:18; 15:20; Habercilerin
İşleri 1:8; 2:2; 4:31; 8:17,18; Efesoslular
1:13,14; I.Korintoslular 6:19; II.Korintoslular
1:22.
Tanrı’dan gelen doğrulukla donatılan
ruh diridir; çünkü onun övüncü dinsel
başarılarında odaklanmaz, daima Tanrı’ya
doğrultulur (bkz. I.Korintoslular
1:30). Tanrı sağlayışı doğruluk
günahlının kendi doğruluğunu kişisel
özellikleriyle çizmeye çabalayışından
milyonlarca kat üstündür. Her durumda
etkinliğini kanıtlamaktadır (13).
O doğruluğu Tanrı kişinin kendi başarılarından
beklemez, Oğlu Mesih’in kurtarmalığıyla
kendisi sağlar. Günahından dönenin zenginliği,
serveti budur. Bu doğrulukla kutlanan
ruh diridir. Buna karşı kendi doğruluğuyla
Tanrı karşısında dikilmeye çalışan günahlının
bedeni daima kendine özgü kıpıldanıştadır.
Öte yandan Tanrı’dan gelen doğruluk
inanlı bireyin gönencidir, güvencesidir.
Bu kişiye bedenin ölümü yersel bağlardan
özgür kılınmış varlığın kurum, hırs,
iftira, kırılganlık, kıskançlık, çıkarcılık,
vb. tutsaklıklardan kazanılan zaferi
simgeler (bkz. Mezmur 116:15; Vahiy
14:13).
Kutsal Söz’ün tanrısal tekte üçlük,
üçlükte teklik öğretisine de değinmekten
geri durmuyor yazar. ‘Mesih sizde
yaşıyor’ (10), ‘Ruh sizlerde konut kurdu’
(11), “Mesih İsa’yı ölüler arasından
dirilten” (11). Bu yerlerde tanrısal
üçlük belirgindir. Bireyin kutluluğunda,
kurtuluşunda, kutsanışında kutsal üçlük
etkinliktedir. Mesih’i ölüler arasından
dirilten, ileride inanlıyı da diriltecek,
ona ölmez-çürümez yaşamı verecek. Tanrısal
üçlüğü yadsıyan Tanrı’nın kurtarma kutsama
diriltme eylemini anlayamaz, onun dışında
kalmış bir yetim durumunda dinsellikte
bocalar (4:24; 6:14; bkz. I.Korintoslular
6:14).
Ruhsal yaşamın gönencinde ilerlemek
sağlıklı öğreti yöntemini ve kanıtlı
yaşam düzenini benimsemekle olanaklıdır
(12,13). Yeniden doğuşa yükseltilen
kadın erkek, göksel yaşamın neleri gerektirdiğini
tanır, bunlara sarılır. Çünkü o bir
dine değil, “göksel Yeruşalim’e,
sayısız meleğin sevinçle kutlamaya katıldığı
yere” yaklaşmıştır (İbraniler
12:29). Kutsal Ruh Mesih’e iman
edene sonsuz yaşam sağladı. Bu yaşam
Ruh ile uyumda beliren Tanrı yöntemidir.
Üstteki ayetlerin ağırlığı yaşam kutsallığında
odaklanır.
İncelenen kesimde (1-13)
ana konu Ruh’un etkilemesiyle sağlanan
‘yaşam’ ilkesinde odaklanır.
Ters durumda günahlı insanın görünümü
İncil’in birçok yerinde belirtildiği
gibi üzücüdür (bkz. Markos 7:21-23;
Romalılar 1:18-32; Galatyalılar 5:19-21;
Efesoslular 4:18,19; 5:3-5; I.Korintoslular
6:9-10; Vahiy 21 :8 ; 22:15,
vb). Yeni Antlaşma’da rastlanan
çirkin günahlılık görünümü sürekli sürtüşme
ve düzensizlik ortamıdır. Bedenin sağlıksız
dilekleri uyarınca yaşam yolunu tutan
birey kargaşalıklar dünyasında çalkalanır.
Adem’le Havva Tanrı karşısında
söz dinlemezlikle günah işlediklerinde,
Yaratan’ın içlerine koyduğu günahsız
yaşam ilkesi onlardan çekildi. Ruhsal
yönden Tanrı’ya ölü oldular; can günahlı
bedenin tutsaklığında kenetlendi. Bu
üzücü ortamda Tanrı kadının tohumundan
gelecek kurtarıcı Mesih’i insanlığa
vaat etti (bkz. Yaratılış 3:15).
Daha günahlı soy yetişmeden Tanrı günahsız
kurtarıcıyı bildirdi; O’nun şeytanın
başını ezeceğini ilk Sevinç Getirici
Haber niteliğinde açıkladı. Tanrıbilimde
buna Protevangelium denir; ilk
İncil. Bunu değerlendiren Mesih inanlısı
Kutsal Ruh’un yeterliliğiyle bedenin
çirkin eylemlerini öldürür. İnanlı Mesih’in
elinde bir robot değil, özgür istemiyle,
Mesih’in gücüyle günahı bastıran parlak
yengi aşamasına gelmiş muzaffer candır.
14-17 kesimi inanlının Tanrı
çocuğu iyeliğine getirilmesiyle ilgilidir.
Tanrı’nın Ruhu varlığında eğleşen, bu
Ruh’un itkisiyle yöneltilen herkes Tanrı’nın
çocuğudur (14,11; bkz. Yuhanna 14:16,17;
16:14; Romalılar 8:26). Ademoğullarını
havvakızlarını yönelten yersel etkiler
saymakla tükenmez. Belki de çoğu sağlıksız,
sonuçsuz. Niceler çeşit çeşit güçler
nedeniyle uçurumun ucuna sürüklenmekte.
Bu tür yönetimler sayısız insanı şeytanın
çocuğu kılmıştır. Şeytan o varlıkta
cirit atıyor. Buna karşı Tanrı’nın Ruhu
onda konut kuran herkes Tanrı’nın sevgili
çocuğudur. Bunlar Ruh’tan doğanlardır
(bkz. Yuhanna 1:12,13; 3:6).
Bu insanlar ruhsal yasa tutsaklığından
özgür kılınanlar, Ruh’un yönetimini
benimseyenlerdir (bkz. Galatyalılar
5:18). Kutsal Ruh tüm yaşamın vericisidir:
Yaratılışta, kurtuluşta, yeniden doğuşta,
son dirilişte. Kutsal Ruh Tanrı Sözü’nü
esinleyendir (bkz. II.Petros 1:21).
Kutsal Ruh hiçbir yanlış yapmaz.
Dünyasal, bedensel, dinsel yöneltmeler
hep kusurludur. Salt Kutsal Ruh’un kusursuz
yöneltmesi kişiyi Tanrı katına taşır,
orada barındırır. Bu yöntem bedenin
yaraşıksız isteklerini alteder.
Yazar bu gerçeği en belirgin kanıtlamayla
belirtir: Tanrı Ruhu’nun yönelttiği
kadın erkek O’nun çocuğudur. O kadın
ya da erkek Kutsal Ruh’un tanıklığını
taşır. Bu kanıtı ve güvenliği Tanrı’nın
Kutsal Ruh’u sağlar (16). Tanrı
yüceden Kutsal Ruhu aracılığıyla Mesih’i
biricik Oğlu nitelliğinde onayladı (bkz.
Matta 3:17; 17:5; Yuhanna 12:28).
Mesih, bağlısını aynı Ruh’la onaylar.
Yürekteki inancın kanıtı Tanrı’nın diri
Sözü’dür. Söz’ün desteğiyse iç yaşamda
Ruh’un tanıklığıdır (16; 4:20,21;
bkz. Efesoslular 1:13; I.Yuhanna 4:13;
5:10). Artık uşak değil, evlatlığa
yükseltilen, korkuyu dışlayan, Tanrı’ya
‘Abba Baba’ diyebilen inanlıdır
o. Şu kudurgan dönemde korkunun evrensel
çapta nasıl işlediği güncel görünümdür.
Herkes korkuda, herkes korkuyu alt etmenin
yolunu araştırmakta. Kutsal Ruh korkuyu
bastırır.
Burada Tanrı çocuğu olmanın getirdiği
haklar ve yetkiler apaçık belirtiliyor.
Rab İsa Getsemani bahçesinde dua ederken
‘Abba Baba’ sözleriyle yakardı
Tanrı’ya (bkz. Markos 14:36). Bu
parlak ilişkinin tanığıysa Kutsal Ruh’tur.
Tanrı’nın oğlu ve kızı korkuyu dışlamış,
Tanrı’nın mirasçısı olma yetkisiyle
donatılmıştır. Çok yüksek bir eriştirme.
Mesih’ten gelen güvence şudur: “Ne
mutlu yumuşak huylu olanlara! Çünkü
onlar yeri miras alacak” (Matta 5:5).
Mesih, inanlılarına ‘kardeşlerim’
der, ‘dostlarım’ der (bkz.
Yuhanna 15:13-15; 20:17; Matta 12:48-49;
İbraniler 2:11-12). Ruh’la yöneltilen,
ruhsal yasa altında değildir artık (bkz.
Galatyalılar 5:18). O baskıcı yasadan
özgür edilmiş, Tanrı’nın çocuğu olmuştur.
Bu, yaklaşılan kesimdeki yetkileri sağlar
inanlıya. “Yeryüzü ve oradaki her
şey, dünya ve üzerinde yaşayanlar RAB’bindir”
(Mezmur 24:1). Mesih bağlısı Tanrı’ca
evlatlığa kabul edilir ve O’nun Oğlu
Mesih’in miras ortaklığına yükseltilir.
Canı korkuda çalkalayan kaygı ruhunu
almadık. Tersine Tanrı’ya ‘Abba Baba’
dedirten evlatlık (iothesia) ruhunu
aldık (15). Bu ruh korkuyu dışlar,
inanlıyı sürekli güvenlikte esenlikte
tutar. Dahası var, evlatlık iyeliğimiz
kesin güvenle bize geleceği gösterir;
o parlak ortama ilişkin güvenliği verir
(23). Yazar burada yine iothesia
sözünü kullanır. Mesih’in getireceği
o kusursuz düzen Tanrı’nın evladı olmamızı
kesin ve belirgin açıklığa çıkaracak,
şu düşkün her tür hastalığa açık olan
bedenimiz son ve kesin kurtuluşu kucaklayacak
(bkz. II.Korintoslular 5:4; Filippililer
3:11). Bunu bir örnekle anlatabiliriz:
Bir ülkede sokakta kalmış bir çocuğu
iyiliksever bir çift evlatlık ediniyor.
Çocuğu bu sefaletten çekip hükümet dairesine
doğruluyor, resmen onu kendi evladı
kılıyor. O artık bu seven çiftin çocuğu
olmuş. Sonra çocuğu elinden tutup kendi
evlerine götürüyorlar, ona evin her
yanını gösteriyor, işte bu ev senin
evin diyorlar. Dilde buna bütün hakları
taşıyan evlat edinmek denir.
Tanrı çocuğu olmak Eski Antlaşma’da
da konu edilir (bkz. Yasanın Tekrarı
14:1; Yeşaya 43:6). Ama Yeni Antlaşma
ilişkisinde konu edilen iyelik değildir
o. Romalılar’da belirtilen iyelik
yetkisi kendine özgüdür. İnanlı kesin
güvenle Tanrı’ya Babam diyebilir, O’nun
oğlu ve kızı olmanın tüm uzantıları
ve yetkileriyle donatılır. Yeniden doğuş
günahlı kişiyi böyle yetkili bir aşamaya
yükseltir. Bu benzersiz eylem, Tanrı’nın
Oğlu Mesih aracılığıyla günahlıya sağladığı
bambaşka bir yetkidir (bkz. 3,29).
Bu özellikle donatılan inanlı, İsa’nın
Babası’na yakardığı gibi Tanrı’ya ‘Abba
Baba’ coşkusuyla yakarır. Sadece
yeniden doğan Mesih bağlısı Tanrı’ya
bu yolda seslenebilir. Kutsal Ruh inanlıyla
Tanrı arasında bambaşka bir yakınlığı
gerçekleştirir. Çünkü O, kişiyi günah
ve ölüm yasasından özgür kılmıştır (bkz.
8:23; 9:4; Galatyalılar 4:5; Efesoslular
1:5).
Pavlos’un konu ettiği ‘evlatlık’
yetkisi Hellen ve Roma uygulamasında
gerçek evladın taşıdığı tüm yetkileri
içerirdi. Yunanca söz hiothesiya
‘oğul yerine konulma’ anlamındadır.
Babanın yönetiminde, kendisinden gelen
oğul neyse evlatlığa alınan da odur:
Eksiksiz olarak her hakkı ve yetkiyi
kullanabilen. Hukuk yönünden her hakka
sahip.. Dahası var; Tanrı’ya evlatlık
alınan sonsuz yaşam mirasçısıdır. Yeniden
doğan birey sonsuz yaşama kavuştuğunu
çok iyi bilir; çünkü yalan söylemeyen
Tanrı’nın verdiği hak ve yetkidir bu
ona (bkz. Galatyalılar 1:1-7).
Hiçbir inançta onun bağlısı sonsuz yaşam
güvenliğine kesinlikle sahip olduğunu
söyleyemez; çünkü bu güvenliği salt
Mesih verir, Kutsal Ruh da belgeler.
Ama bu yaşam yağdan kıl çekercesine
rahatlıkla gelmez.
Yeni yöntemde Mesih’in sıkıntılarını
paylaşmak var (17b). Mesih’in
miras ortakları, O’nun sıkıntılarına
paydaştır (bkz. Yeşaya 53:3).
Eninde sonunda Mesih’in yüceltilmesine
de paydaştır o. İsa Mesih yeryüzündeyken
bağlılarını bu konuda hem aydınlattı,
hem de uyardı (bkz. Yuhanna 15:20;
16:2; Matta 10:22-24). Yeni Antlaşma
Mesih’e bağlılık ve tanıklık nedeniyle
işkence çeken, hatta şehit edilen inanlıların
parlak tanıklığıyla dolup taşar (bkz.
Filippililer 1:29; I.Korintoslular 4:12-13;
II.Korintoslular 1:5-8; 4:7-11; Habercilerin
İşleri 7. bölüm; 12:1-5, vb). Tanrısal
gerçeği bildiren Eski Antlaşma peygamberlerinin
yaşamını inceleyen onların çektiği ve
katlandığı çok acı görgüleri açıklıkla
görür. Ne der Kutsal Söz? “Öyledir,
Mesih İsa bağlılığında tanrısayarlıkla
yaşamak isteyenlerin tümü saldırıya
uğrayacak” (II.Timoteos 3:12; bkz. Habercilerin
İşleri 14:22; Koloseliler 1:24).
Şu geçen yirmi yüzyıl boyunca en
korkutucu saldırılar, işkenceler, katliamlar
Mesih bağlılarına uygulanmakta. Durum
şu ana dek aynıdır (bkz. İbraniler
13:3,13,14). Geçtiğimiz yirminci
yüzyılda önceki on dokuz yüzyılda görüldüğünden
daha kabarık sayıda Mesih bağlısı işkencelerle
öldürüldü. Son günlerin olayları sırasında
bunlar sorumlu makamlardan kaynaklanan
özel onaylama niteliğini taşıyacak (bkz.
Yuhanna 16:2; Vahiy 6:9-11; 12:12).
Kurtarıcı Mesih’in kanında yıkanıp
yeniden doğan inanlı yetim değil, basit
bir kul değil, diri Tanrı’nın evlatlığa
kabul ettiği yetkili kişioğludur. Tanrı’nın
çocuğu, İsa Mesih’in kardeşi ve dostu.
O’nunla birlikte miras ortağı. Acı sıkıntı
işkence çekse de bunların gelip geçici
görgü olduğunu bilir, en derin güvenlikle
sevinir eziyetsiz sonsuza dikkatini
çevirir (18). “Yaşamımız olan
Mesih belirince, sizler de O’nunla birlikte
yücelikte belireceksiniz” (Koloseliler
3:4). “İçinde bulunduğumuz şu dönemin
sıkıntıları” (18a) şöyle anlatılır:
“Şimdiki kötü çağ” (Galatyalılar
1:4). “Bunlar kötülük günleridir...Karanlığın
evrensel çapta iş gören egemen güçleri”
(Efesoslular 5:16; 6:12). “Şu sıkıntılı
dönem...Bu dünyanın biçimi geçip gitmektedir”
(I.Korintoslular 7:26,31). Böylesi
bir dünyada eziyet çekmek, belki de
Mesih’in tanıklığı adına öldürülmek
doğal olgudur: “Öğrenci ya da uşağın
efendisi gibi
olması uygundur” (Matta 10:25a).
Yeryüzünün her yanında Tanrı’nın
çocukları, Mesih’in kardeşleri ve dostları
O’nun adına acı ıstırap çekiyor. Onlar
aynı ailenin üyeleridir. Bu nedenle
birbirlerine destek sunmaları, birbirinin
gözyaşlarını paylaşması Tanrı isteğidir.
Tümü aynı Baba’nın mirasçılarıdır. Kimisi
az kimisi çok, tümü şu düşman dünyanın
buğz ettiği Mesih inanlısı. Mesih’in
adıyla tanıklık edene karşı onu çekemeyenin
öfke bezeleri hemen mayalanır ve kabarır.
Kurtarıcı’nın ‘Tanrı kurtarandır’
anlamını taşıyan adı duyulması istenmeyen
adların ön sırasındadır. O’nun haçta
insanlık için günah kefaretini sunması
iğrençlikle karşılanan Tanrı eylemidir.
İblis böyle buyurur uşaklarına. Günahlı
insanın varlığında Mesih’e imana karşı
ayaklanan bir rezistans (direnç) sistemi
işlerliktedir,
Bize açıklanacak olan yüceliğin
üç boyutu vardır:
- Yaratılış
(kurulu düzen) Tanrı çocuklarıyla
birlikte bunu içtenlikle beklemekte
(19-21)
- Umutla
kavuşulan kurtuluşun sonucu katlanışla
beklenmekte (22-25)
- Güçsüzlüğümüzde Kutsal Ruh
daima yardımımıza gelerek bekleyişimizi
desteklemekte (26)
Yeryüzünde Mesih bağlıları en derin
güvenliği taşır ve bunu sürdürür (5:1-11).
Çünkü şimdinin sıkıntıları ilerideki
yücelikle karşılaştırılamaz bile (18).
Tanrı doğrulukla donattıklarını yüceliğe
kavuşturdu (30). Tarih boyunca
Mesih bağlıları alçaltıldı, hor görüldü,
hapsedildi, yer yer sürgün edildi, kılıçtan
geçirildi ve bu korkutucu durum giderek
kötüleşmekte. Ama saldırıları kökten
değiştirecek olan Tanrı yücelerde egemendir
(bkz. II.Korintoslular 4:10,16-18;
Filippililer 1:20; Koloseliler 1:22).
Tarihin gelişimini diktatörler, fatihler,
din bağnazları, masumlara diş bileyenler
çizmiyor. Tersine, hakkı koruyan Tanrı,
çocuklarını sonsuz mirasa iletiyor.
Kuşkusuz yol çetin, dikenli, bazen de
kaba kuvvetle karşı karşıyadır (18-22,
29-30). O, egemen tasarısı uyarınca
çağrılanlarla birlikte her durumu yararlı
yönde geliştiriyor (28). Yönetim
sadece O’nun elindedir. Tanrı şu anda
inanlısını Ruh’un ilk ürününe sahip
kılmıştır (23). Mesih bağlısı
şu kudurgan dünyayla gelecek esenlik
dünyası arasında bir köprüdür. Kutsal
Ruh yüreklerimizde güvencedir (arravon).
Finike dilinden Yunanca’ya geçen bu
söz nişan yüzüğü anlamını taşır (bkz.
II.Korintoslular 1:22; 5:5; Efesoslular
1:14). Mesih bağlısı şu anda O’na
nişanlıdır. Kuzu’nun düğün gününü bekleyen
gelin, Kuzu’nun düğün şölenine çağrılı
(bkz. Vahiy 19:7-9). Tanrı onu
Oğlu’nun benzerliğine getirecek (29).
Dirilen Mesih onu kendi yüceliğiyle
donatacak (bkz. Filippililer 3:21;
Koloseliler 3:4). Bu güvenlikle
yazan Pavlos gelişimi coşkulu bir dille
kutlar: “Tanrı’nın kendisini sevenlere
hazırladıklarını ne göz gördü, ne kulak
duydu, ne de yürek kavradı” (I.Korintoslular
2:9).
Yazar bu dönümde insan soyunun
çevresiyle –doğasal yaratılış, kusursuz
kurulu düzen– ilişkisine aktarıyor konuyu.
İnsan ve doğa; bunlar birbiriyle girişik,
bütünün ayrılmaz parçalarıdır. Yaratan
ikisini aynı dünyaya koydu, birbiriyle
kesin bağlılıkta uyumda durmalarını,
yapıcılığa katkıda bulunmalarını kararlaştırdı.
Biri öbürünün sağlığına önem verecek
(bkz. Yaratılış 1:28-30). Ama
Adem’le Havva günah işleyince, Yaratan
onları yargıladı kusursuz doğaya da
lanetini getirdi (Yaratılış 3:17;
Yeşaya 24:4-13). O gün bu gün insanla
doğa sanki birbirinden kopmuş, hatta
düşman olmuş. İkisi arasında uyum kaybolmuş.
O korkunç düşüşte ademoğlu Tanrı’ya
düşman kesildi, Tanrı’nın eliaçıklıkla
sağladığı kurulu düzendeki varlıkları
zedeledi. Günümüzün temel bunalımlardan
biri nedir? Hiç kuşkusuz çevre kirliliği,
havanın suların toprağın bozuk insan
tarafından sürekli bozulması ve kirletilmesi,
yeryuvarlağının gitgide ısınması. Durumun
dayanılmaz boyutlara tırmanması, çirkin
gelişimin giderek berbatlaşması dünya
çapında kaygı. Herkes, bu bozukluk nereye
dayanacak diye soruşturmakta; uzmanların
bilginlerin çoğunluğu kötümser ve karamsar.
Bu yürek paralayıcı yozlaşma acaba nereye
dayanacak? Sağduyulu tek yanıta İncil’in
sayfalarında rastlanabilir (19-23).
Düşüşte doğanın hiçbir katkısı
olmamıştır. Atalarımız kişisel istekleriyle
günaha verildi, toprağın diken ve çalı
yetiştirmesi (bkz. Yaratılış 3:18)
bunun yürek burkucu sonuçlarından biri
oldu. Ne denli anlamlıdır! Mesih’i haçlamaya
yöneltirken “dikenlerden bir taç
örüp başına taktılar” (Matta 27:29).
Tanrı Kuzusu Mesih insanın ve doğanın
taşıdığı laneti yüklendi, böylece tüm
kurulu düzeni bilinmemiş parlaklığa
kavuşturacağını evrene müjdeledi. Golgota’da
tanrısal kayra eylemi işlerliğe konunca,
insanın kurtuluşu gerçekleşti. İşte
Pavlos yaratık aklına sığmayan o parlak
gelişimi ve bekleyişi içtenlikle, tüm
parlaklığıyla bir yandan anlatıyor,
öte yandan da kutluyor. Tarih boyunca
doğa baştan başa sarsılmış ve yozlaşmıştır.
Ama şu dönemde çevrenin kirliliği, doğasal
kaynakların kötüye kullanılışı, küresel
ısınma, doğanın insana insanın da doğaya
sanki düşman kesilişi evrensel çapta
görülen bunalım.. Bunlar boğuşulan çalkantıların
ön sırasında. Üniversitelerde doğa düzeniyle
ilgili eğitim kolları giderek çoğalıyor;
birçok yerde Yeşiller Partisi doğa düzeni
doğrultusunda didiniyor, vb. İnsansal
uğraş ve çabalar giderek yoğunlaşıyor.
Tümü de iyi niyetli olmaya karşın bunalım
önlenemiyor.
Tanrı’nın diri Sözü güncel sorunlara
ışık saçıyor; ama burada durmuyor. Tek
bilgi kaynağı niteliğinde parlak geleceğe
yönlendiriyor dikkatimizi. 19-25
ayetlerde yinelenen kullanım, ‘büyük
özlemle gözlüyor’ (19,23,25) ve
‘umut’ (20,24,25) sözleridir.
Hem inanlılar, hem de kurulu düzen umut
bekleyişiyle, büyük özlemle Tanrı’nın
gerçekleştireceği yeniden kurulacak
çağı (palingennesia bkz. Matta 19:28)
bekliyor (bkz. Yeşaya 24:4,8 ;
Yeremya 12:4). Peygamberlerin çok
öncelerden bildirdiği şimdiki üzücü
ortamda bocalayan kurulu düzen “inliyor,
doğum sancısı çekercesine birlikte kıvranıyor”
(22). Doğanın sürekli çalkantısını
bundan daha etkin anlatıyla, özlü dille
önümüze seren başka bir açıklama, bir
kayıt düşünülebilir mi? Sadece bu yazı,
hem bugünkü acıklı görünümü hem de beklenen
parlak gelişimi tüm açıklığıyla sergilemekte.
Yazar sanki doğayı kişileştirerek konuşturuyor.
‘Dili olsa da söylese’ atasözünü gerçekleştiriyor.
Nedir doğaya uygulanan eziyet? Hayvan
soylarına çektirilen mihnet? Düşük ademoğlunun
bozuk düzeni, kayıtsız eylemi bu kargaşalığın
nedeni.. İncil’in son yazısında yargı
nasıl belirtilir? “Yeryüzünü çürütenleri
çürütmenin vakti geldi” (Vahiy 11:18c).
Ve Mesih’in belirgin vaadi herkese
duyuruluyor.. “Tahtta oturan, ‘İşte
her şeyi yepyeni yapıyorum’ dedi” (Vahiy
21:5).
Doğaya uygulanan tanrısal kargışın
(bkz. Yaratılış 3:17) sonrası
tanrısal düzenlemedir (bkz. Yeşaya
4:2-3; 11:6-9; 55:12,13; 65:25; Habakkuk
2:14, vb). Yaratıcılığına inanılan
Tanrı’nın bozulanı, yozlaşanı düzene
sokabileceğine de inanmak gerekmez mi?
Tanrı’nın bu görkemli eylemi tanınmazsa
O’nun yaratış gücüne gölge düşürülür,
inanç da uluorta bir kurama dönüşür.
Tanrı’nın gelecek parlak olguyu bütünleyeceğini
Ruh’un ilk ürününe sahip olan inanlılar
da varlıklarında kanıtlıyor. Bu tanrısal
eylem doruklaşmayı gözleyen, şu anda
etkinliğini belgeleyen sürekli Tanrı
güçlülüğüdür. O parlak sonucun gerçekleşmesini
büyük özlemle bekleyen her inanlı, dilsiz
ama canlı doğayla birlikte inim inim
inliyor (23). “Ruh da biz güçsüzken...anlatılamaz
iniltilerle, bizim için Tanrı’ya yakarıyor”
(26,27). “Ruh’un düşüncesini bilen Tanrı...isteği
uyarınca yakaran” Ruh’un dileğini
dinliyor. Demek ki hem inanlı, hem kurulu
düzen, hem de inanlıda konut kuran Tanrı
Ruhu o parlak yüceliğin (18, 30)
bir an önce belirmesi için inliyor,
gece gündüz dilekte bulunuyor. Bedenimizin
kurtuluş bulması bizi Tanrı’ca atanan
yüceliğin doruğuna yükseltecek.
Kurtuluşumuzun güvenliği ‘umut’
tur. Varoluşçuluk (egzistensiyalizm),
felsefe yapısından umudu dışlıyor. Şu
anda deneyemediğim hayali bir bekleyişe
bağlanamam diyor. Hiç kuşkusuz umut
kırıklığına her yerde rastlanabilir.
Yeşermemiş umuttan daha derin düş kırıklığı
yoktur. Umut kesenlerin sayısı kabarık.
Boş yere umut verenlerin hayale uğrattığı
kişiler her yanda bol. Ama bunlar yaratığa
bel bağlayışın doğal sarsıntısı. Kutsal
Söz’de belirtilen umutsa kendine özgüdür.
Bu, şimdiye dek sayısız vaadini tümleyen,
O’na iman edenin yaşamını ihya eden,
yalan söylemeyen Tanrı’ya dayanan umuttur.
İmanla gerçekleşen kurtuluşumuz umutla
desteklenir. Mesih’e imanın şimdisi
ve sonrası var. Kurtulduk; ama bedenimiz
halen şeytanın, günahın saldırılarına
hedef. Tümlük ileridedir. Şimdiki yaşamda
bildiğimiz ürktüğümüz ölüm gelecek yaşamda
alt edilecek. (bkz. Yeşaya 25:8;
Hoşea 13:14; I.Korintoslular 15:53-57;
İbraniler 2:14). Günahlılıkta ölenin
sarsıcı tümlüğü de ileridedir (bkz.
Matta 3:7; Yakup 1:15). Kurtulanın
yücelerde çok zengin bir hazinesi vardır.
Tövbesiz, yeniden doğuşsuz, Mesih’siz
öleninse birikmiş tanrısal öfkesi onu
bekliyor.
İmanla umut atbaşı beraber gider,
ikisi birbirini destekler ve bütünler.
Mesih’e iman günahtan arıtır, yargıyı
kaldırır, sonsuz yaşamı gerçekleştirir.
Bu sağlam iman umutla eşlenmeyince,
etkinliğini yitirir. İnanlının umudu
her an Tanrı vaatlerinin dipdiri kaynağından
sulanır. “Çünkü bu umutla kurtuluş
bulduk” (24; bkz 15:13). Eski Antlaşma’da
vurgulanan önemli kurallardan biri şudur:
“Tanrısaymazın umudu yok olur” (Eyub
8:13). Bu kesimde diri umut diri
Tanrı’ya dayanır; O’nun etkisiyle ve
gücüyle gerçekleşir. Buna karşın tanrısaymazın
taşıdığı umut nedir, nereye dayananabilir?
İlki sağlam kayaya, sonrakiyse imanı
dışlayan kaygan kuma (bkz. Matta
7:24-27).
İnanlının kesin güvenlikle Tanrı
vaatlerinin gerçekleşmeye doğru ilerlediğini
bilmesi, Kutsal Ruh’un sürekli desteğinden
esinlenir (26). Ruhsal-fiziksel
güçsüzlüğümüz karşısında dualarımız
engellerle karşılaşır. Bunu bilmeyen
Mesih inanlısı yoktur. İnanlının dua
edişi alışılmış, klişeye dönüşmüş basmakalıp
yinelemelerle yüklenmiş bir töre değildir.
Üstünkörü, dilsiz bir put olmayan Tanrı
bireyin kendi diliyle, bilgisiyle, imanıyla
dua etmesini ister. Ama nasıl? Pavlos
bu sorunun yanıtını açıklıkla verir:
İnanlıda yaşayan Ruh Tanrı’ya yakarır.
İnanlının dua destekleyicisi ne dinsel
bir öğretmendir, ne de dinsel alışkı
zinciri. İnanlının varlığını yönetiminde
tutan Kutsal Ruh somut ve etkin dua
sunucudur. Bütün dinler inançlar arasında,
diri Tanrı’ya diri sözlerle –herkes
kendi dilinde– dua edenler sadece Mesih
bağlılarıdır. Çünkü dua eden onlardan
önde, Kutsal Ruh’tur: “Kutsal Ruh’ta
dua edin” (Yahuda 20) belirgin
Tanrı buyruğudur. Tanrı, Kutsal
Ruh’ta sunulmayan duayı dileği dinlemez.
Kutsal Ruh inanlıya O’nun isteğine
göre yaşamanın inceliğini öğretir (4).
Kutsal Ruh inanlıya Ruh’a ilişkin konuları
düşündürür (5). Yine Kutsal Ruh
kendi aracılığıyla, suçsuz Mesih’in
akıttığı kanla Tanrı’ya yakarıldığına
tanıklık eder (bkz. İbraniler 9:14).
Burada üçte tekliğin kendine özgü özellikle
inanlıda etkinliği belirtilmekte. Baba’yla
ve Oğul’la eşit kişiliği olan Kutsal
Ruh, inanlının ön sırada beliren dua-dilek
ortağıdır (26). O, Avutucu’dur,
Öğretmen’dir, Yöneltici’dir, Aracı’dır.
Bununla ilgili Paraklitos sözü
başka yerde Mesih’le ilgili olarak da
kullanılır (bkz. I.Yuhanna 2:1).
Mesih’in O’na ilişkin sözü anımsansın
(bkz. Yuhanna 16:14). “Tanrı
yüceliğini övmeyi amaçlayan iyelik yetkimiz
kesinleşinceye dek Kutsal Ruh mirasımızın
güvencesidir” (arravon; Efesoslular
1:14). Kutsal Ruh Baba’nın katında
bizim yararımıza yakarır.
Her inançta dua-biat var, ama Tanrı
karşısında Mesih bağlısının duası apayrı
özellikle dile getirilir. O, kendiliğinden
ya da klişeleşmiş yinelemelerle duaya
dikilmez. Diri Tanrı’nın katında, inanlıda
konut kuran Kutsal Ruh’un sözle anlatılamayan
iniltileriyle, Mesih’in adıyla yakarır,
Tanrı da o duayı kabul eder (bkz.
Yuhanna 4:24; Efesoslular 2:18).
Hiç kimsenin ‘Allah kabul etsin’ klişesiyle
temennide bulunması gerekmez. Tanrı
dualarımızı kendine özgü ilgiyle dinler,
hem de yanıtlar (27). İnanlının
Tanrı’ya duası dileği sayısız konuyu
ve gereksinimi içerir. Bunları ona Kutsal
Ruh bildirir, ne tutumla sunulacağını
öğretir. Hem de Kutsal Ruh inanlıyı
imanla donatır ve destekler. İman olmadan
dua da olamayacağını iyi bilen Kutsal
Ruh Tanrı katında inanlıyı güçlendirir,
duaların imanla Tanrı’ya yükseltilmesini
etkiler. Yüreği araştıran Tanrı orada
konutlayan Ruhu’nun düşüncesini bilir;
sınırsız bilgeliğiyle.. Bu kapsamda
inanlıyla sağlıklı-ürünlü ilişki kurar.
İncil’in somut gerçeklerinden biri
önümüzde geliştiriliyor, Tanrı’nın erekleri
kararları anımsatılıyor (28).
Tanrı, Ruh’un düşüncesini bilir dendi.
Tanrı’yı kurtarıcı Mesih aracılığıyla
sevip O’na Ruh’ta dua edenin varlığında
Tanrı kendi egemenliğini işlerliğe koyar.
Nasıl? Dua eden inanlıyla birlikte her
durumu yararlı doğrultuda etkiler. Kutsal
Ruh’ta dua eden inanlının yakarıları
Tanrı isteğiyle kesin uyumdadır. Çünkü
tanrısal isteğe ters düşen dilekler
inanlının aklına gelemez. Örneğin bol
para kazanayım, düşmanlarımı yeneyim,
yaklaşan seçimleri ya da spor karşılaşmasını
ben kazanayım. Bu türden dilekler Tanrı
isteğiyle kesin çelişkidedir; hiçbir
yararlılığı düşünülemez. Bunlara karşı
Tanrı her durumu yararlı yönde etkiler
ve bütünler. Kurtarıcı Tanrı’nın, inanlılar
yaşamında bir tasarısı vardır. Elbette
biz bu tasarıları bilemeyiz; ama kayrasal
yöntem sınırındaki tüm olayları, gelişimleri
bütünlemeyi O çok iyi bilir. İnanlının
varlığına hoş olmayan bir durum gelse
de onu seven Tanrı uzun sürede bunun
oluşturacağı sonucu bilir ya da egemen
ereğini gerçekleştirir. Pek çok inanlının
yaşamında o an için kötü olan bir
olguyu Tanrı kendi isteğiyle yararlı
doğrultuya dönüştürür. Bu yararlılık
hem kendisini hem de inanlıyı ilgilendirir.
Mesih’e bağlılıkta sağlam iman taşıyan,
en çetin gelişimleri bile Tanrı’nın
egemen tasarısı çerçevesinde kabul eder.
Dikkat edilsin; bunu kadercilikle, takdirle,
tecelli ya da alın yazısıyla karıştırmasın
hiç kimse. Tanrı herhangi bir olayı
‘son’ (eshaton) ilişkisinde yararlı
görür ya da görmez. Bu ilişkide daha
önce konusu geçen sıkıntılar (17)
anımsatılmalı.
Tanrı’nın ereği uyarınca çağrılmak,
O’nunla özlenen ilişkiye girmek anlamını
taşır (4:17; 9:12, 24). Nedir
bu ilişkinin özü? “O’nun Oğlu’nun
benzerliğinde olmak” (29). Seven
Tanrı’nın temel amacı öngörüsü günahlıyı
cehennem yargısından kurtarmak değil,
onu dinsel biri kılmak değil, tek Tanrı
bilgisini zorla kafaya sokmak değil,
vb. Tanrı’nın isteği genci yaşlıyı,
kadını erkeği Oğlu’nun benzerliğinde
görmektir. İsa Mesih Baba Tanrı’nın
ezeli-ebedi sevgiyle sevdiği, öncesi
olmayan Sözü’dür; gözle görülmeyen Tanrı’nın
göze görülen kişiliğidir (ikon; bkz.
Koloseliler 1:15), kutsal olan tek
kişidir. Tanrı, Oğlu aracılığıyla kurtardıklarını
biricik Oğlu’nun benzerliğiyle donatır.
İnanlı yeryüzünde iyi insan İsa’nın
yaşamıyla yaşar.
Bu dönemde tanrıbilimin çok önemli
bir öğretisiyle karşılaşır okuyucu.
Bu çok geniş ve ayrıntılı konuyu burada
çözemeyiz, böylesi derin bir uğraşa
da koyulamayız kuşkusuz. Ama, mektubun
ana konularından biri olması nedeniyle
buna eğilmemek büyük bir boşluk bırakır.
Aşağıdaki sözlere en azından bir göz
gezdirmek ve Tanrı’nın yardımını dilemek,
bu geniş konuya O’nun ışığıyla eğilmektir.
Önce belirleme, karara bağlama-Proorismos, (Ad olarak Yeni Antlaşma’da hiç
kullanılmaz). Önceden belirliyorum,
karara bağlıyorum-Proorizo,
fiil
olarak şu yerlerde kullanılır: (29,30;
bkz. Habercilerin İşleri 4:28; I.Korintoslular
2:7; Efesoslular 1:5,11,12; Yeşaya 43:7).
Öncebilim-Prognosis.
Ad
olarak Yeni Antlaşma’da şu yerlerde
kullanılır: (Habercilerin İşleri
2:23; I.Petros 1:2). Önceden biliyorum-Proginosko, fiil olarak şu yerlerde kullanılır:
(29; 11:2; bkz. I.Petros 1:20; II.Petros
3:17).
Seçim-Ekloyi.
Ad
olarak Yeni Antlaşma’da şu yerlerde
kullanılır: (9:11; 11:5,7,28; bkz.
Habercilerin İşleri 9:15; I.Selanikliler
1:4; II.Petros 1:10). Seçiliyorum-Eklegomai, fiil olarak şu yerlerde kullanılır:
(Yuhanna 3:18; 15:16,19; Habercilerin
İşleri 1:2,24; I.Korintoslular 1:27;
Efesoslular 1:4).
Çağrı-Klisis.
Ad
olarak Yeni Antlaşma’da şu yerlerde
kullanılır: (11:29; bkz. I.Korintoslular
1:26; 7:20; Efesoslular 1:18; 4:1,4;
Filippililer 3:14; II.Selanikliler 1:11;
II.Timoteos 1:9; İbraniler 3:1; II.Petros
1:10). Çağırıyorum-Kaleo,
fiil
olarak şu yerlerde kullanılır: (30;
bkz. Efesoslular 4:1,4; Koloseliler
3:15; I.Selanikliler 2:12; 4:7; 5:24;
II.Selanikliler 2:14).
Yücelik-Doksa.
Ad
olarak İncil’in pek çok yerinde kullanılır.
Konuyla ilgili olarak bakınız: (8:18,21;
9:4, 23). Doksazo-yüceltiyorum, fiil olarak pek çok yerde kullanılır;
ama konuyla ilgili olarak bakınız: (1:21;
8:30; 15:6,9).
Doğru, doğruluk-Dikaios,
dikaiosini. Ad
olarak pek çok yerde kullanılır, Konuyla
ilgili olarak bakınız: (2:13; 3:4,20,24,26,28,30;
1:17; 3:5,21,22,25,26; 4:3,5,6,9,11,13,22;
bkz. Luka 18:9; vb). Doğrulukla
donatıyorum-Dikaioo, fiil olarak pek çok yerde kullanılır;
özellikle şu yerlere bakınız: (4:2,5;
5:1,9; 6:7; 8:30,33; bkz. Luka 18:14).
Dünyanın kuruluşundan önce-pro katavolis kozmou (bkz. Yuhanna
17:24; İbraniler 9:26; I.Petros 1:20;
Efesoslular 1:4). Başlangıcı olmayan
çağlar öncesi-pro ton aionon (bkz. I.Korintoslular
2:7).
28-33. ayetlerde tanrıbilimin
düşündürücü, bazen de beyin kurcalayıcı
ve uğraştırıcı konularıyla karşılaşırız.
Hemen belirtmeli ki, yazar Pavlos bu
önemli kesimde ayrıntılı tanrıbilim
gerçekleriyle uğraşmaya gitmiyor. Üstte
konusu edilen doğal kavram ötesi öğreti
sözlerini, Tanrı karşısında Mesih inanlısının
taşıdığı yetkiyi ve özellikleri tanıtma
doğrultusunda ele alıyor, dolayısıyla
bazı gerçekleri önümüze seriyor.
Bu kesimin ‘Tanrı’yı sevenler’
le açıldığı dikkatli okuyucunun gözünden
kaçamaz. En başta beliren gerçek budur.
Tanrı’yı hoşnut eden tutum O’nu sevmektir.
O’nu İsa Mesih’te belirlenen sevgiyle
seven, Tanrı’nın tüm ilgisini bekleyebilir.
Şu sıralama konumuzu daha da aydınlatabilir:
Tanrı’yı seven, ereği uyarınca
çağrılan, önceden bildiği kişiler,
önceden belirgin ettiği (kararlaştırdığı)
doğrulukla donattığı, yücelttiği..
Buradaki usa uygun, bilimsel sıralama
düşünenin dikkatinden kaçamaz. Evreni
ve dünyayı yaratan, insanın düşüşü ardından
kurtarma eylemini işlerliğe koyan sınırsız
bilgelik kaynağı Tanrı, hiçbir tasarıyı
ve işi giderayak, üstünkörü işlerliğe
koymaz. O’nun her düşüncesi ve bütünleyişi
uyumludur, evreleri tümden bağdaşıktır.
Mesih bağlısına gizemli sevgisi ilişkisinde
açıklanan Tanrı hiç kuşkusuz ilkin kendisine
karşı sevgimizi özler. Herkese doğrultulan
soru budur: Tanrı’yı O’nun koşuluna
uygun kapsamda seviyor musun? Tanrı
kişiyi kendisiyle sağlıklı ilişkiye
çağırır (4:17; 9:12,24). Bunu
kendi ereği uyarınca yapar. Bu ereğin
niteliğini, içeriğini, uzantısını biliyorum
diyen, Tanrı’nın düşüncelerini anlama
küstahlığına kapılır.
Tanrı’nın ademoğlu ilişkisinde
kendine özgü ereği vardır. Bunun ne
olduğunu kendisine bırakmaya zorunluyuz.
Denildiği gibi, Tanrı günahlıyı kurtarma
eylemini kendi bilgeliği kapsamında
gerçekleştirir, ereği uyarınca bütünler
(28; bkz. Efesoslular 1:11; 3:11).
Bunun nedeni ve sonucu egemen isteğinde
gizlidir. Tanrı, gizinin nedenini içeriğini
bizimle paylaşmaz. Buna gerekçe düşünülemez.
Tanrı’nın hiçbir tasarısı ve bütünleyişi
kendi başına bağımsız birer düzenleme
değil, evrensel-egemen isteğinin bütününü
oluşturan birbirine bağlantılı parçalardır.
Bunlar birbirinden koparılamaz. Bir
tekini belirlemek ve saptamak, bütünün
belirlenmesine ve saptanmasına bağlıdır.
Tanrı’yla ilgili nedenlerle sonuçların
birbirinden koparılıp bölünmesi zorlama
olur. Tümü birlikte kozmos’un
(evren) oluşturucusudur. Toplamı bir
arada Tanrı’nın evrensel çapta tasarısını,
planını belirgin eder. Kısıtlı akılla
kısıtsız planları kavramaya heveslenmek
yaratığın yaratan planına sokulmasıdır
(bkz. Mezmur 33:6-9; 148:5; İbraniler
11:3). Sadece O herkese şöyle
konuşur: “Çünkü sizin için düşündüğüm
tasarıları biliyorum” diyor RAB.
“Kötü değil, size umutlu bir gelecek
sağlayan esenlik tasarılarıdır bunlar”
(Yeremya 29:11). Bu güvenlik bildirisi
bireyi Mesih’in kurtarışına çekmeye
yeterlidir. Egemen Tanrı günahlı insanı,
ereği uyarınca çağırdıklarını Oğlu’nun
benzerliğine getirmeyi, varlıktan günah
iştahını sökmeyi öngörür (29).
Ardından, Tanrı’nın çağrısıyla
karşılaşırız. Çağrılan: (klitos
bkz. Matta 20:16; 1:1,6,7; 8:28; 9:11;
I.Korintoslular 1:24, vb.). Tanrı
çağırandır. Ama bu O’nun ereği
uyarıncadır (bkz. Yoel 2:32).
O’nun çağırdığı kişi Tanrı’nın adını
çağırır, kurtuluşunu değerlendirir.
Tanrıbilimde önem toplayan çağrıdır
bu (bkz. II.Selanikliler 2:14; I.Selanikliler
2:12; I.Korintoslular 1:9; Galatyalılar
1:15; İbraniler 3:1; 9:15; I.Petros
1:1,2; 2:21; 3:9; I.Yuhanna 3:1).
Tanrı’nın çağrısı herkesi içerir ama
ona imanla, kararlılıkla değer veren
bu yetkiye sahip çıkar (bkz. Matta
22:1-14). Önceden bildiği kişiler:
Tanrı Yeremya’ya şunu belirtiyor: “Ana
rahminde sana biçim vermeden önce tanıdım
seni. Doğmadan önce seni ayırdım, Uluslara
peygamber atadım.” (Yeremya 1:5). Haberci
Pavlos da yaşamıyla ilgili koşut gerçeği
şöyle duyuruyor:“Ne var ki, doğuşumdan
önce beni kendisine ayıran ve kayrasıyla
çağıran Tanrı hoşnut olunca” (Galatyalılar
1:15). Davut Tanrı’ya şöyle dua
eder: “Gizli yerde yaratıldığımda,
Yerin derinliklerinde örüldüğümde, Bedenim
senden gizli değildi. Henüz dölyatağındayken
gözlerin gördü beni; Bana ayrılan günlerin
hiçbiri gelmeden, Hepsi senin kitabına
yazılmıştı” (Mezmur 139:14-16)
Öncebilim-Prognosis, Tanrı’nın egemeliğine ilişkin
çeşitli yönleri içerir bu bilgi. (29;
11:2; bkz. Habercilerin İşleri 2:23;
I.Petros 1:2,20). Öngörmek-provlepo, ayrı bir kullanımdır (bkz. İbraniler
11:40). Tanrı kuşkusuz her olguyu
ve gelişimi önceden bilir ve görür.
Ama egemen Tanrı’nın önbilgisi, öngörmesi
bununla noktalanmaz. Tanrı bildiği olgulara
bir seyirci değildir. Egemen yetkisi
uyarınca gelecek gelişimleri kararlaştırır,
doğallıkla da olacak her şeyi bilir
ve etkiler. Tanrı’nın zaman ve mekân
dışında hiç değişmeyen kişiliğini akla
getirdiğimizde, O başlangıcı-sonu olmayan
ŞİMDİ’dedir. Olgular O’na hep oldubittidir.
Tanrı’ya sürpriz diyebileceğimiz yeni
bir olay ya da gelişim yoktur.. Zamanda
mekânda var olan ademoğlu egemen Tanrı’yı
kendi kişiliği ilişkisinde kavramaya
çabalayınca büyük yanılgıya düşer. Önceden
belirgin ettiklerini (kararlaştırdıklarını)
Oğlu’nun benzerliğinde olmaya atadı.
Öncel belirleme-proorismos, bu konular merdiveninde belki
en çok tartışılan, konuşulan, üzerinde
yazılan tanrısal tasarıdır.
Tanrı’nın önbilgisi, her
durumu her varlığı önceden enikonu bilmesi
ve bildiğini sonsuzu kapsayan ereği
kılmasıdır. Seven Tanrı’nın insanı kurtarma
yöntemi budur. O’nun bilgisine tasarılarına
herhangi yaratık ne girebilir ne de
sokulabilir. Girmeye kalkanı düş kırıklığı
bekliyor. Tanrı kararlaştırır ve uygular,
hiç kimseye danışmaz, hiçbir insana
hesap vermez. Öncel bilginin ve belirlemenin
çarpıcı, belki de düğümleyici bir özelliği,
Tanrı hem insanın tutumunu tepkisini
kararlaştırır, hem de bireye karar verme
yükümlülüğünü tanır. O’nun şu sözünü
daima anıda tutmak gerekir: “Ey halklar,
yıkıma bozguna uğrayacaksınız. Yeryüzünün
en uç köşeleri, kulak verin. Savaşmaya,
bozguna uğramaya hazırlanın. Evet, savaşa
ve bozguna hazır olun...Çünkü benim
düşüncelerim sizin düşünceleriniz değil,
sizin yollarınız benim yollarım değil”
(Yeşaya 8:9;55:8). Şu yerlere de
bakınız: (Habercilerin İşleri 4:28;
Efesoslular 1:5,12; I.Korintoslular
2:7).
Öncel belirleme-proorizo.
Gerek
bu söz, gerekse önünde pro türünden
önek (sözcük kökünün önünde sözcüğe
anlam katan ek) taşıyan bu sıradan kullanımlar
ancak Tanrı’yla ilgilidir. Üstte sıralanan
sözlere bakın. Bu eylemler her durumda
tanrısal istem ve istekle ilgilidir.
Tanrısal kararlar hiçbir durumda yaratıkların
katkısıyla bütünlenemez. O, insansal-meleksel
tasarılarla etkilenemez. Öncel belirleme’de
insansal-meleksel etki akla getirilemez.
Ama bu özelliği her tür kadercilikten,
tecelliden, alın yazıcılıktan kesinlikle
ayrı tutmalıyız. Kutsal Söz’ün hiçbir
yerinde büyük-küçük her olayın önceden
kararlaştırılmış olduğuna değinilmiyor.
Bu türden insansal savlar Tanrı’nın
egemenliğini, sınırsız bilgeliğini,
kesin yargılarını kavrayamamaktan, kısıtlamaktan
kaynaklanmakta. Ve akılda tutulması
gereken gerçek, egemen Tanrı’nın özgün
ve kalıtımlı günahlılıkta bocalayan
bir soyla uğraştığıdır. İnsansal varsayımlardan
beri durma gereği her an anımsansın.
Yeni Antlaşma’da öncel belirleme-Proorismos, daima Tanrı’ya özgüdür (9:18,22;
bkz. Habercilerin İşleri 2:23; 4:28;
Efesoslular 1:11; Koloseliler 1:27;
İbraniler 6:17, vb.) Bu gerçek Eski
Antlaşma’da da aynıdır. (bkz. Eyub
9:12; 23:13; Daniel 4:35; Mezmur 33:10,11;
Süleyman’ın Özdeyişleri 16:4; 21:1;
Yeşaya 14:27; 43:13). Yeşaya’nın
çarpıcı peygamberlik sözlerine doğrulan,
Tanrı tasarılarının öncesiz-sonsuz olduğunu,
zaman-mekân dışında yatan ve bekleyen
geleceğin Tanrı’ca taa öncelerden kararlaştırılmış
olduğunu görür (bkz. 22:11; 37:26;
44:6-8; 46:10-11). Bu, sonsuz-sınırsız
isteğin, geçici-sınırlı isteğe kesin
üstünlüğünü gösterir. Öncel belirleme’de-proosimos, günahlının kurtarılması, arıtılması
Tanrı’nın kesin isteğinden, planından
kaynaklanır. Tanrı’nın düzen ve tasarılarını
hiçbir varlık değiştiremez, yeni baştan
düzenleyemez (bkz. Mezmur 33:10-11;
Süleyman’ın Özdeyişleri 19:21; 21:30;
Yeşaya 14:24-27; 44:24; 45:25).
Karşımızdaki konu salt tanrıbilimle
ilgili değil, öteden beri filozofları,
düşünürleri çaba göstererek uğraştıran
tanrısal bilgi uzantısıdır.
Önceden vurgulandığı gibi, Tanrı’nın
öncel bilgisi öncel belirleme’yle
atbaşı beraber gider. Eski Antlaşma’da
belirli açıklamalar kafalarda sorun
doğurabilir: (bkz. Yaratılış 6:5;
Yeremya 18:8-10; 26:3,13; Yoel 2:13;
Yunus 4:2). Tanrı’nın kişiliğini
anlatan düşündürücü bilgi hazinesidir
bunlar. Belirli görünümlerde O insansal
duygularla etkilenir, dinleyicilerini
daha iyi aydınlatmak için bir insan
gibi konuşur. Ama unutulmasın ki O hiçbir
durumda değişmeyen, yargıları başka
yöne çekilemeyen egemen RAB’tir. O’nun
düşünce ve kararları erekseldir-teleolojik, (bkz. Yaratılış 3:15; 12:3;
Yasanın Tekrarı 28:1-14, vb). Özellikle
Eski Antlaşma’da Mesih’in gelişi, eylemleriyle
ilgili bildirileri hep birer oldubittidir
(bkz. Yeşaya 7:14; 9:6,7; 11:1-10;
Yeremya 23:5-6; Hezekiel 34:20-24; 37:21-22;
Hoşea 3:5). Daniel’in peygamberliklerine
de değinilmeli (bkz. bölüm 7;2:31-45,
vb). Bu tanrısal erekselliği ne
insanın tasarısı, ne eylemi, ne de keskin
zekâsı etkileyebilir. Tanrısal tasarılarda
İsrail halkına ve toplumuna ayrılan
özel ilgi ve sağlayışları düşünebilen
okuyucu O’nun öncel belirleme’sini
gözardı edemez (bkz. Yasanın Tekrarı
7:6-11; Hezekiel 16:1-7; Mezmur 147:19,20;
Amos 3:1,2). Eski Antlaşma’da Tanrı
İsrail ile ilişkilerinde hem yapıcı
hem de yıkıcı yöntemlerle belirir.
Yeni Antlaşma’ya eğildiğimizde,
yazarlar İsa Mesih’in gelişini, yaşamını,
işlerini Eski Antlaşma sözlerinin bütünlenişi
olarak ele alır ve geliştirir. Yeni
Antlaşma’nın onda biri Eski Antlaşma’dan
alıntılar olduğu unutulmamalı. Elbette
bunlar şu yazıda sıralanamaz. İncil’deki
dipnotlar bunları geniş çapta gösterir.
Ve bu alıntıların ezici çoğunluğu İsa
Mesih’le ilgilidir. Aziz Augustin şöyle
der: “Yeni Antlaşma Eski Antlaşma’da
gizlidir, Eski Antlaşma Yeni Antlaşma’da
açıklanmaktadır” (bkz. Luka 18:31-33;
24:25-27, 44-49; Yuhanna 5:39).
Yeni Antlaşma’da öncel belirleme
yöntemi genişletilerek bireylere uygulanmakta.
Mezmurlar’da bununla ilgili bir imgeleme
vardır (bkz. 65:4). Eski Antlaşma
Tanrı’nın tarih içinde gerçekleştirdiği
çağrıyı konu eder (bkz. Nehemya 9:7).
Öte yandan Yeni Antlaşma inanlıya ilişkin
Mesih bağlılığını öncesel kararlaştırma’yla
belirler (bkz. Efesoslular 1:4; I.Petros
1:20; Koloseliler 1:21,22). Bireyin
şu çağda Sevinç Getirici Haber’i kavrayarak
müjdeye iman etmesi, sonsuz yaşam armağanıyla
donatılması öncesi olmayan çağlardan
Tanrı’ca kararlaştırıldı. Mesih Tanrı’nın
günahları kaldıran kurtarmalığı olarak
çağlar öncesi atandı (bkz. Habercilerin
İşleri 2:23, 30, 31; 3:20; 4:27-28).
Tanrı’nın sağladığı kurtuluşa O’nun
tarafından atananlar, özgür istekleriyle
bunu değerlendirenler sahip çıkar (bkz.
Habercilerin İşleri 13:48; 18:10).
Buna ilişkin şu yerlere bakınız
Yuhanna’nın yazısında: (6:37,
38; 17:2,6,9,24; 18:9). Bunlar kendisinindir
(10:14, 15, 26-29; 13:1). Rab
bunlar için dua ediyor (17:20). Onları
Ruhu’yla kendisine çekiyor (12:32;
6:44; 10:16,27; 16:8). Rab onlara
sonsuz yaşam verir, onları Baba’yla
paydaşlığa getirir (10:28; 5:21;
6:40; 17:2; Matta 11:27), korur
(6:39; 10:28; 17:11,15; 18:9),
yüceliğine kavuşturur (14:2; 17:24),
son gündeyse onları diriltir (6:39;
5:28). Bu sıralamada, Mesih’in kurtarışıyla
donatılanlar, Baba Tanrı’nın öncel
belirleme’siyle kararlaştırılmış
bulunuyor “Öncesiz çağlar boyu Rabbimiz
Mesih İsa’nın kişiliğinde Tanrı’nın
saptadığı erek uyarınca (prothesis)
oldu bu iş” (Efesoslular 3:11). Bu
eylemin temel amacı bireylerin Tanrı’ya
evlat edinilmesi, Oğlu’nun benzerliğine
getirilmesidir (29). Tanrı Mesih
inanlılarını O’nunla birleşmeye çağlar
öncesi atadı (28; bkz.Efesoslular
1:3; II.Selanikliler 2:13; II.Timoteos
1:9; I.Petros 1:1). Tanrısal erek
O’nun kayrasıyla belgelendi (II.Timoteos
1:9). Tanrı planının kucakladığı
bireylerin hiçbir erdemi, özelliği,
yararlılığı düşünülemez (bkz. Efesoslular
2:1-5,8,9). Bu sağlayış imanla değerlendirilir
(bkz. Efesoslular 1:13; II.Selanikliler
2:14), Tanrı’nın planı bireyi doğrulukla
donatmak (30), Ruhu’yla kutsamak
(I.Selanikliler 2:13,14), sonundaysa
yüceliğe kavuşturmaktır (30).
Tanrı’nın öncel belirleme’si
ve planı böylesi parlak sonuçlar gerçekleştirdi.
Yineleyelim; ereğinin içyüzünü, nedenini
bilemeyiz, bilmemiz de gerekmez. O’nun
ereği inanlıdan iman bekler (bkz.
II.Selanikliler 2:13) ve sonuçta
‘iyi işler için yaratıldığımızı’
bilmeyi (bkz. Efesoslular 2:10).
İyi işler, arabanın hayvanlar tarafından
çekildiği gibi, kayranın kurtulan varlığı
parlak eylemler doğrultusunda yöneltmesine
benzer. Bu sıra ve düzen zorlanamaz
bozulamaz.
Çok öncelerden, düşündürücü bir
soru kafaları uğraştırdı ve uğraştırmakta:
Tanrı günahlıların başka bir kesimini
lanete gönderir mi? (1:28). Bu,
tanrıbilimde en ince ve düşündürücü
bir sorundur. Unutulmasın, Tanrı’nın
çağrısı geneldir, evrenseldir. Hiçbir
ayrıklığı yoktur. En galiz günahlıyı,
öte yandan da her yanda erdemli olarak
bilineni hep kurtuluşa çağırır. Niçin
bu çağrıyı bazısı (daha azı) değerlendirirken,
çoğunluğu teper? Günahlının Tanrı planı
karşısında boynunu eğmesi kayrayı işlerliğe
getirir (bkz. Yeşaya 5:4; Vahiy 20;10-12,17).
Az önce belirtildiği gibi, egemen Tanrı’nın
ereğiyle ilgili kesenkes bilinemeyen
gizemlerden biri de budur. Dokuzuncu
bölümde yine karşılaşacağımız bir sorundur
bu. Tanrı’nın isteği kurtuluş planının
herkesçe değerlendirilmesidir. Ademoğullarına
özgür karar hakkını tanıyan Tanrı, çağrısının
önüne çıkan engelleri, direnişleri olduğu
gibi bırakır. İnsanın özgür kararıdır
sağlıklı adımı attıran. Tanrı’nın çağrısı,
bireyin çalkantısı hep bu planın içindedir
(bkz. I.Timoteos 2:4). Bu parçadaki
iki fiil edilgen (pasif) durumdadır.
Kısacası, Tanrı herkesin kurtulmasını
tasarlamadı, ama istedi. Hem çağrısını
doğrulttu, hem de günahlı bireyin çeşitli
direnişlerini olduğu gibi bıraktı. O’nun
egemen isteminin birer parçasıdır bunlar.
Tanrı Kutsal Ruh’un işlerliğiyle
çağırdığı kişileri doğrulukla donatır-dikaioo:
Önceki
İncil çevrisinde bu söz ‘salih kılınmak’
tır. Yeni çeviride ‘aklamak’.
Dikaioo sözünün sözlük anlamı ‘doğru
kılınmak’ tır. Aklanmak beraat etmektir.
Örneğin: “Yargılama sonuçlanınca sanıklar
beraat etti; yani onlarda suç bulunmadı.”
Hak Yargıç Tanrı suçluyu beraat ettirmez.
Suçluya, “Suçlusun, ama ben seni doğrulukla
donatıyorum, suçunu siliyorum” der.
Tanrı’nın doğruluğu Mesih’in kurtarmalığıyla
suçluyu suçluluktan arıtır doğruluğa
çıkarır. Bir hukuk uzmanı aklanmakla
doğru kılınmak arasındaki ayrımı anlatmakta
güçlük çekmez. Tanrı’ca doğru kılınan
suçlu geçmişini anımsar. Öte yandan
aklanan, suçsuzluğum açığa çıktı der
ve geçmişte işlediği sanılan hiçbir
bozukluktan rahatsız olmaz; çünkü o
temiz çıktı. Bu ilişkide ibra kelimesine
de sözlükte bakılsın: Temize çıkarma.
Hak Yargıç’ın en korkunç günahlıyı
Oğlu İsa Mesih’in kanıyla arıtıp onu
tümden doğru kılması her bakımdan adalet
(dikaiosini) eylemidir. Yaratan-Kurtaran
Tanrı’nın katından kaynaklanan en parlak
sonuçlamadır. Adaletli Tanrı bununla
hem zedelenen adaletine adil hakkı sağlar,
hem de en etkin bağışlamalıkla günahlıyı
doğru kılar. Göksel yargıcın hak yargısı
çiğnenen yasayı tatmin etmeli. Buysa
hiç değişmeyen tanrısal ilkeyle vurgulanır:
“Günah işleyen can ölecektir” (Hezekiel
18:3,20). Bu ilke düşünceyi şu sevindirici
ayete götürür: “Çünkü günahın karşılığı
ölümdür. Tanrı’nın bağışı ise Rabbimiz
Mesih İsa aracılığıyla sonsuz yaşamdır”
(6:23).
Bu parlak açıklama birkaç sözle
tanrıbilimi özetler. Hak Tanrı, zedelenen
adaletinin dileğini Oğlu İsa Mesih’in
ölümüyle tatmin eder; günahlının bundan
yararlanışını günahtan dönüp Mesih’in
kurtarmalık kanına iman etmesine bağlar.
Bunun dışında hiçbir çözümle ve düzenle
kurtuluş sağlanamadığını belirtir (bkz.
Yuhanna 16:4; Habercilerin İşleri 4:12).
Bu eylemde tanrısal hakkın nasıl karşılandığını,
suçun nasıl arıtıldığını açıklıkla görür
düşünen herkes. Bu göksel eylem sevgiden
kaynaklanır, kayrayla gerçekleşir, yeniden
doğuşla belirlenir. Konu İncil’in öz
öğretisi, Tanrı’nın saptadığı gerçeğin
ışıldağıdır. Ne yazık ki, günahlı ademoğlu
bu kayrasal kurtuluşu armağan olarak
kabul etmek dururken kararlılıkla onu
bir yana itiyor, kutsal-adaletli Tanrı’ya
töreleri, din vecibeleri, yararlı işleri,
hayır-sevap uğraşlarıyla makbul olmaya,
günahlarını sildirmeye didiniyor. Armağan
yadsınıyor kişisel başarılar öncelik
alıyor, buysa gururu oluşturuyor, kişisel-dinsel
önemliliği pohpohluyor.
Merdivenin son basamağı yüceltmek’tir-doksazo. Bununla ilgili şu yerlere bakınız:
(II.Selanikliler 13,14; I.Korintoslular
6:11; II.Korintoslular 3:18). İnsanın
kurtuluşunu basamak basamak tümlüğe
eriştiren Tanrı, günahın ağırlığından
özgür edilen canı kurtuluşun doruğuna
getirir; şimdiki yaşam ötesinde aklın
kavrayamayacağı yücelik beklendiğini
kesinlikle belirtir. Daha önce Tanrı’nın
şu yargısı vurgulanmıştı: “Çünkü
tümü günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden
yoksun kalmaktadır” (3:23). Atalarımız
yücelik ortamında yaratıldı. Düşüşte
o yüceliği yitirdiler. Kurtarıcı Tanrı
en sonunda bu yüceliği inanlılara yeniden
verecek (18,30). Kurtuluşa ve
yeniden doğuşa karşın, ölünceye ya da
Mesih yeniden gelinceye dek günahlı
bedendeyiz, günahın saldırılarıyla yüz
yüzeyiz. Çünkü Adem’de tüm soy günaha
tutsak oldu. Kurtarıcı Mesih inanlısının
sevinci gönenci kendine özgüdür. Bunlara
değinildi; ama en parlak gönenç ileridedir:
“Tanrı’nın kendisini sevenlere hazırladıklarını
ne göz gördü, ne kulak duydu, ne de
yürek kavradı” (I.Korintoslular 2:9).
Eski ve Yeni Antlaşmalar’da, gelecek
yücelikten parlak bir görünüm belirir.
Kutsal Söz baştan aşağı Tanrı’nın yüceliğiyle
pırıl pırıl parlar. İsa Mesih yeryüzündeyken
birgün üç öğrencisine tanrısal yüceliğini
çarpıcı bir açıklamayla belirgin etti.
Öğrenciler mest oldu ama bir anda o
parlak görünüm kayboldu (bkz. Matta
17:1-8; Markos 9:2-8; Luka 9:28-36).
Bu olgu Musa’nın Sina dağında Tanrı
yüceliğine tanık olmasıyla eşittir (bkz.
Mısır’dan Çıkış 24:15-18). İlyas
Horeb dağında Tanrı’nın yüceliğiyle
karşılaştı (bkz. I.Krallar 19:8).
Öğrenci Yuhanna İsa’yı şöyle tanıtır:
“Söz beden oldu, kayra ve gerçekle
dolu olarak aramızda yaşadı. O’nun yüceliğini
Baba’dan gelen biricik Oğul’un yüceliği
niteliğinde gördük” (Yuhanna 1:14).
Bu öğrenci göklere yükselen Mesih’in
eşsiz yüceliğini Patmos adasındayken
gördü, ölü gibi O’nun ayaklarına kapandı
(bkz. Vahiy 1:17).
O’nun yeryüzüne gelişinde Tanrı’nın
yüceliği kırdaki çobanlara açıklandı
(bkz. Luka 2:9,14). Rab İsa Mesih
haçlanışıyla yücelik ve onur tacını
aldı (bkz. Yuhanna 7:39; 12:23-28;
13:31; 17:5; İbraniler 2:9). Dirilip
göklere alınışında tanrısal yüceliğini
belirgin etti (bkz. Matta. 24.26;
Habercilerin İşleri 3:13; 7:55; Romalılar
6:4; I.Timoteos 3:16; I.Petros 1:21).
O’nun yüceliği görkemli gelişinde
tümden açıklanacak (bkz. Markos 13:26;
Matta 16:27; 19:28; Daniel 7:9,13; Vahiy
1:14; 20:4,11). Yeryüzünün her yanında
acı ıstırap çeken Mesih bağlıları üzerinde
yüceliğin Ruhu şu anda dinleniyor (bkz.
I.Petros 4:14). Şimdi Tanrı’nın
yüceliği İsa Mesih’in kişiliğinde O’nun
kilisesi aracılığıyla yeryüzüne yansıyor
(bkz. I.Korintoslular 6:20; II.Korintoslular
3:18; 4:3-6).
Bu görkemli görünümlerin şanlı
doruğu Mesih inanlılarının günahlılıktan,
kusurluluktan, ölümcül bedenden bir
anda sıyrılarak, Mesih’in dirilişinde
aldığı o yüce bedenle kuşatılmasıdır.
Tanrı tasarılarının sonuçlanışı budur
(bkz. I.Korintoslular 15:35-38,42,49-55;
II.Korintoslular 5:4; I.Selanikliler
4:15-17). Mesih’in muzaffer gelişinde
bütün Mesih bağlıları yepyeni ölmez
bedenle dirilecek, şu anda Mesih’in
taşıdığı diriliş bedeniyle kuşatılacak,
O’nun görkemini görecek (bkz. Koloseliler
3:4; I.Yuhanna 3:2; Filippililer 1:21).
Bundan böyle hastalık, ölüm, acı, sıkıntı,
baskı, savaş ve yürek burkucu daha ne
varsa toplamı yok olacak (bkz. Vahiy
20:4-6). “İlk dirilişte payı
olan mutludur.” Bu kesin güvenliği
içinde taşıyan, Tanrı ailesinden olduğunu
bilir. Bu güvenliği taşımayansa, iç
dünyasını araştırsın, kurtarıcı Mesih’e
iman etsin, yeniden doğuşu özlesin.
Bunu yaptığında o yargılayıcı dirilişe,
ikinci ölüme kalmayacaktır. Mesih’in
dönüşünde sen de yüceltilecekler arasında
bulunacak mısın?
Bu şaşırtıcı gerçeklerle canı ruhu
tazelenen inanlı düşündürücü bir ünlem
çeker (31). Fizikötesi, geçici
yaşam üstü böylesi parlak beklentilerle
isteklendirilen inanlı tanrısal güç
ve yeterliliğin doruğunu görmüş gibi
olur. Doğa dışı güçlü bir kurtarıcının,
kişiliği insan kavramının ötesine uzanan
diri Tanrı’nın yapamayacağı ne kalıyor?
Sekizinci bölümde tanrısal gerçekler
doruğa getirilirken günahlı bedenle
Ruh arasında süren belirgin sürtüşmede,
Mesih’in kanı aracılığıyla Ruh’un yengisi
içtenlikle kutlanıyor. 31-39
ayetler iki ayrı sonucu inanlının önünde
sergiliyor. Tanrı bizim yararımıza en
değerli armağanı sağladı, kayrasal kurtarışını
egemen gücünün etkin uzantısı niteliğinde
gerçekleştirdi. Yaratan, kendisine karşı
isyan eden ademoğullarını böylesi görkemli
bir özveriyle arıttı, kurtardı, evlatlığa
kabul etti. Tanrı’nın yüce armağanına
imanla sarılan, 0’nun kanatları altında
sarsılmaz güvenliktedir. O, Mesih’in
kişiliğinde inanlısına her kutluluğu
sağlar, hem de sağlayacaktır (31,32).
Yaratan’ın temel ilgisi ve hoşnutluğu
günahlı kadını erkeği arıtmak kurtarmaktır.
Bunu sonuçlamaya biricik Oğlu’nu esirgemedi
(32). Hepimizin kötülüğünü O’nun
üzerine yükledi (bkz. Yeşaya 53:6).
Tanrı ödün vermez kutsallığının dileğini
böyle karşıladı. Tanrı’nın sevgisi kutsallığının
dileğine yetişti ve onu tümden tatmin
etti. Tanrı’nın sevgisi insanın baş
gereksinimine uzandı ve onu doldurdu.
İsa Mesih’in çektiği acılar, döktüğü
gözyaşlar, iniltiler Tanrı’nın insanlık
ailesi doğrultusunda belirgin duygusunu
tanımlar (bkz. Yeşaya 3:9). Ancak
sevdiği kişi için en üstün değeri ödeyen
sevgi gerçek anlamda sevgidir (3;
bkz. Yuhanna 3:16; I.Yuhanna 4:10).
Golgota haçı en aşırı günahın en aşırı
yargılamayla, kan karşılığıyla cezalandırılmasıdır.
Bunu değerlendiren Tanrı’nın seçilmişidir.
Kuşkusuz bir sürü düşman ona diş biliyor.
Şeytan, cinler, Tanrı’nın hükümranlığı
dışındaki direnişçiler, reddiyeciler,
Mesih’i çekemeyenler, şimdiki dünyanın
felsefesi inanlının kendi bedeni, vb.
Ama bunların hiçbiri onun sırtını yere
getiremez. O, Tanrı’nın seçilmişidir,
Tanrı’dan doğrulukla donatılmıştır.
Sonsuz yaşam vaadi Tanrı’nın güvencesidir
(garanti). İnsanın günahı için ölen
Mesih, sunusunu tepen herkesi Tanrı’nın
katında yargılayacak, hem de suçlayacak.
Göklerde ve yeryüzünde tüm yetki O’na
verilmiştir (Matta 28:18). O
Tanrı’nın sağındadır, ölülerden dirilendir
(bkz. Efesoslular 1:20; Habercilerin
İşleri 2:33; 5:31; 7:56, İbraniler 1:3;
8:1; 10:12; 12:2; Matta 22:44; Markos
12:36; Luka 20:43; İbraniler 1:13).
Yazar bu kez yücelerde egemen Mesih’in
sürekli aracılığına çekiyor dikkati
(33,34). Tanrı’nın seçilmişlerini
suçlayabilecek yetki yoktur. Çünkü Tanrı
onları pahasız değerle suçtan arıttı.
Tanrı’nın doğru kıldığı canı bozuk ortamın
hiçbir gücü bozamaz ve kötüleyemez.
Baba yargılama yetkisini Oğul’a verdi
(bkz. Yuhanna 5:21,23). O’na
her adtan üstün olan adı bağışladı (bkz.
Filippililer 2:9,10). “Ölüm
işkencelerinden ötürü yücelik ve
onur tacını taşımaktadır Oğul” (İbraniler
2:9). Dirilen kurtarıcı Tanrı’nın
katında her an inanlılar için aracılık
etmekte, yakarmaktadır (34).
“Baba ile birlikte savunucumuzdur
O” (Paraklitos, bkz. I.Yuhanna 2:1).
Evrenin her köşesinde hazır olan dirilmiş
Mesih kendi sevgisiyle inanlının yaşamında
hazırdır, egemendir. Göklere yükselişinden
önce verdiği vaat unutulmamalı: “İşte
çağın sonuna dek sizinleyim” (Matta
28:20; Yuhanna 10:28). Yeryüzünde
bilinen her bağ kopar, hem de kopacaktır.
Ama inanlının Mesih’le bağı hiçbir vakit
kopmayacak. Hiç değişmeyen, durağan
bağ sonsuzu kapsar (bkz. II.Timoteos
4.18).
Tanrı biricik Oğlu’nu esirgemedi;
O’nu insanlığın kurtarmalığı kıldı (32).
Bu sunu akılları İbrahim’e taşır
(bkz. Yaratılış 22:1-14). İbrahim
Tanrı’ya söz dinlerlikte bulunup İshak’ı
O’na sunmaktan kaçınmadı. Ama Tanrı
çocuğu esirgedi, yerine O betimsel koçu
sağladı. Tüm insanlığı arıtabilen bir
kurtarıcı gerekince, bunun da salt İsa
Mesih’in ölümüyle gerçekleşeceği kesinleşince
Tanrı biricik Oğlu’nu yeryüzüne göndermekten
kaçınmadı, O’nu çarmıha gönderdi.
İnsana böylesi şaşırtıcı bir armağanla
yaklaşan Tanrı hiç kuşkusuz inanlılarına
her yararlılığı sağlayabilir. Egemen
isteğiyle uyumda olan her yararı gerçekleştirebilir.
Ama yanlış anlaşılmasın, Tanrı’nın inanlılarını
bolluklarla doldurması değildir bu.
İsteği ereği uyarınca O gerekli olanı
bize verir. Bazı kez yakarılarımızı
‘hayır’ diyerek yanıtlar. Bunun uzun
vadeli yararı kendisine belirgindir;
O’nun ‘hayır’ı çoğu kez bizim yararımızadır.
İnanlı Tanrı’dan ne istediğine dikkat
etsin. O Baba kaygısıyla verir, ya da
vermez. “Ya Rab, düşmanımı alt edeyim!”
Hiç kuşku olmasın, Tanrı’nın bu dileğe
‘hayır’ı son söz olacaktır.
Otuz birinci ayetteki derin ünlemin
ardından, otuz beşinci ayette başka
bir ünlemle karşılaşırız. Az önce konu
edildiği gibi, Mesih bağlıları her yanda
acımasız, algılamasız, gerçeğe kayıtsız
düşmanlarla çevrili. Şeytandan etkilenen
ve esinlenen saldırganların kovalayışı
onlara Mesih’i yadsıtmak, inanlıyı kendileri
gibi kılmaktır. Mesih düşmanlarının
amacı inanlıları Mesih’in sevgisinden
soğutmak ve koparmaktır. Bu doğrultuda
her hileye ve yönteme başvurur düşman.
Yazar bunları sıralamakta (35).
Kılıca dek uzanan kudurgan saldırılar
zinciri inanlıda barınan ‘Mesih’ gücüyle
etkisiz bırakılır. Az geride değindiğimiz
18’inci ayete bakınız. Tarih
boyu fiziksel ve moral saldırılar inanlıları
güçsüz bırakacak yerde onları daha da
güçlendirmeye yaramıştır. Bunu kanıtlamak
isteyen yazar Mezmur 44:22-26’dan
vurgulamalı bir sözü konuya aktarıyor.
Şu ana dek bu yetkili peygamberlik yeryüzünün
dört yanında çetin saldırılarla boğuşan
nice inanlıyı desteklemekte, Mesih’e
imanda onları kavi tutmakta.
“Bizleri sevenin aracılığıyla
bütün bunlarda kesin yengi bizimdir”
(hypernikomen, 37). Bu sözün anlamı,
üstünler üstü yengi kazanmaktır. Mesih’in
sevgisi inanlının temel güvenliği ve
avuntusudur. O’nun sevgisi haçın üzerinde
sergilendi (bkz. Yuhanna 13:1; Efesoslular
5:25). Bunun yanı sıra, Baba Tanrı’nın
sevgisi güvenliğin nedenidir (5:8;
bkz. Yuhanna 3:16). Ve Kutsal Ruh’un
sevgisi (15:30). Bu sevgi üçlükte
tek, teklikte üç Tanrı’dan inanlıya
bolluk kapsamında dolup taşmaktadır
(5:5). Tanrı’nın seçilmişleri
hangi durumda ya da ortamda olursa olsun
O’nun sarsılmayan, değişmeyen, yozlaşmayan
kayırmasında, koruculuğundadır. İnanlıların
dayanağı Tanrı’nın hiç değişmeyen iyiliğindedir.
Onları başlangıcı olmayan çağlar öncesi
seçti O (bkz. I.Korintoslular 2:7),
dünyanın kuruluşundan önce bu yetkiye
atadı (bkz. Efesoslular 1:4; I.Petros
1:20).
Mesih bağlısı aşırı yenilgi gibi görünen,
en perişan denilebilen ortamda bile
kesin yengi gönencindedir. O bunlara
şeytanı, günahı, ölümü kesenkes yenen
Mesih adına katlanıyor; göklerde muzaffer
Mesih’in sürekli desteğiyle yenileniyor.
Kendisini yener gibi görünen, belki
de kılıçtan geçiren saldırıcıya üstünlüğünü
iç varlığında kutluyor. Ne der Mesih?
“Size söylüyorum
dostlarım: Bedeni öldürüp ardından daha
beter bir şey yapmaya gücü yetmeyenlerden
korkmayın. Kimden korkacağınızı söyleyeyim
size: Öldürdükten sonra cehenneme atmaya
yetkisi olandan korkun. Evet, size söylüyorum;
O’ndan korkun...Korkma ey küçük sürü!
Çünkü Babanız size hükümranlığı vermekten
hoşnut oldu” (Luka 12:4,5,32).
Kurtarıcı Mesih’e
kesin ve belirgin imanla sarılan inanlı
köprülerini yakmış, dünyayı ve dünyadaki
bağlılıkları geriye itmiştir. Mesih’e
belgelenen sadakati dayanıklığı, O’ndan
ayrılırsam öldürülürüm korkusundan gelmez.
Tersine şöyle der o: “Sürekli gözlediğim
ve umduğum gibi, hiçbir konuda utanca
düşmeyeceğim. Tam tersine, her zaman
olduğu gibi, hem de şimdi yüreklilikle
davranacağım. Öyle ki, yaşasam da ölsem
de Mesih benim varlığımda yüceltilecek.
Benim için yaşamın anlamı Mesih’tir,
ölümün anlamı ise kazanç” (Filippililer
1:20,21). İnanlıya fiziksel ölüm
güvenlikli köprüdür. Sonsuza kavuşturan
geçit (bkz. Koloseliler 3:4).
Bu bölümün son
kesimi şanlı bir kutlama ilahisidir.
Burada yazar dikkatimizi uzaya taşıyor.
Bundan iki bin yıl önce uzay sadece
filozofların aklını uğraştıran konuydu.
Ama günümüzde çocukların bile düşüncesi
uzayda, uzay konularında. Mesih’le inanlısı
arasında sevgi bağının uzay mesafesinden
bile daha güçlü ve uzantılı olduğu belirtilmekte
(bkz. Koloseliler 1:17; İbraniler
1:3a; I.Krallar 8:27). Uzay sınırsızdır;
uzayın üstünde olan Tanrı ve O’nun Oğlu
Mesih daha da sınırsızdır; çünkü bireyin
derinine uzanır ve orada kalır. Uzay
bilginlere bir gizdir; ama Tanrı Mesih’in
kişiliğinde gizemli olguları, görünümleri,
inanlısının içinde ezeli-ebedi ışığıyla
aydınlatır. Mesih’i bilmek budur.
BÖLÜM 9
9,10,11’inci bölümlerin
konusu kendine özgüdür: İsrail’in tanrısal
kurtuluş tasarısında önemi ve yeri.
Burada geliştirilen konular mektubun
özyapısından ayrı gibi görünmekteyse
de, tanrısal kurtarma eyleminin, İbrahim’e
onun seçiminde açıklandığına bakıldığında,
halkının da kurtuluş yöntemi dışında
bırakılmadığı anlaşılabilir. İsa Mesih’in
bir kuyu başında Samiriyeli kadına açıkladığı
gerçek bunu kanıtlar: “Çünkü kurtuluş
Yahudiler’den gelir” (Yuhanna 4:22b).
Yazar Pavlos’un Yahudiliği ve Mesih’e
bağlanışından önce katı bir Yahudi biçimcisi
olduğu da göz önünde tutulsun. Bu yüzden
‘İsrail’ konusu daima canlılıktadır,
kenara itilemeyen tez.. Tarihin her
döneminde tanrıbilimcileri uğraştırdı
bu, hem de uğraştıracak. Yazar ilk sekiz
bölümün belirli yerlerinde konuya eğilmekten
çekinmedi (bkz. 1:2,16; 2:9,17,29;
3:21; bölüm 4 ve ardından önümüzdeki
üç bölüm).
Yazar Pavlos’un derin kanışı, İncil’in
(Sevinç Getirici Haber) Eski Antlaşma’nın
devamı olduğudur. İsrail tanrısal kurtarma
yönteminin öz konusu ve doruğudur; İsrail
İsa Mesih inancına bir sokulma değildir.
İsrail’in Sevinç Getirici Haber’e iman
etmemesi, tersine onu tepmesi Tanrı
tasarılarına karşı en acıklı çıkış ve
başkaldırıdır (bkz. Yuhanna 1:11).
Tanrı’nın vaatleri peygamberlerinin
ağzından kaleminden İsrail’e verildi.
İsrail’in tanrısal vaatlerdeki yeri
yetkisi nedir? Tanrı vaadinin İsrail’e
verilmişken uluslar tarafından benimsenmesi
ne anlam taşıyabilir? Bunlar tanrıbilimcileri
uğraştıragelen sorulardır. Yazar şu
sonuçlara değiniyor:
- Tanrı
Sözü boşa çıkmamıştır (6a)
- İsrail’in
imansızlığı tanrısal vaadi boşa çıkarmadı
(6b) çünkü,
- Tanrı
tüm İsrail’in kurtulacağını vaat
etmedi
- İmansızlığın
kaynağı İsrail’in kendisidir
- Tanrı’nın
İsrail’le ilgili vaatleri şu ana
dek gerçekleşmektedir
- Tanrı’nın
İsrail’e vaatleri geri alınmamıştır,
Onlar her vakit geçerlidir
- Bu
yüklü bölümler uluslardan gelen
inanlılara bir uyarı ve çağrıdır.
Konuyu genişleterek İsrail halkını
hor görmeyin, onların kurtuluşu için
dua edin, didinin demektedir yazar.
Sevinç Getirici Haber ilkin Yahudiler’e
doğrultuldu, ardından uluslara. Tanrı’nın
sunusu ve onu içeren haber bütün insanlar
doğrultusunda imanla karşılanırsa etkinliğini
bütünler. Tanrısal koşul bu.. Kayra,
imanla yoğrulmazsa günahlıyı o parlak
sonuca iletemez. Tanrı’nın kayrası İsrail’e
uzatıldı, ama Yahudi halkı Tanrı sunusuna
imansızlık tepkisi gösterdi “Sevinç
Getirici Haber onlara olduğu gibi bize
de bildirildi. Ne var ki, işittikleri
söz onlara yaramadı. Çünkü işitenlerin
içinde imanla kaynaşmadı.” (İbraniler
4:2). İbraniler yazısını kaleme
alan, konuyu geliştirerek şu yüreklendirme
sözüyle imanı işlerliğe getirmeyi kovalıyor:
“Çünkü Tanrı’nın Sözü diridir, etkindir.
İki ağızlı her kılıçtan daha keskindir.
Can ile ruhun ayrıldığı yere dek –eklemlere
iliklere dek– delip böler, yüreğin düşüncelerini
tasarılarını eleştirir” (İbraniler 4:12).
Dokuzuncu bölümün özetlenmesi
- Pavlos’un
imansız yurttaşları için feryadı (1-5)
- İnanlı
İsrailliler seçilmişlerdir. Her Yahudi
gerçek İsrailli değil. Tanrı’nın egemen
bir seçim yöntemi vardır (6-29).
- Hayret uyandıran gelişim: Tanrı’yı
ve ondan kaynaklanan doğruluğu aramayan
uluslar imanla doğru sayılıyor. Buna
karşı Tanrı’yı ve doğruluğu kovalayan
Yahudiler iman konusunda çelmeleniyor
(30-33).
Dikkat edilirse sekizinci bölümün
noktalanmasıyla dokuzuncu bölümün başlangıcı
arasında bir bağlantı yoktur. Gerçi,
her iki parça genel konunun birer tezidir;
ama bu dönümde yazar Pavlos kafaları
kurcalayan başka bir konuya aktarıyor
okuyucuyu: İsrail sorunu. Mesih bağlılarını
doğaüstü kayra ve bağış bolluğuyla kutlayan
Tanrı’nın başlangıçta seçtiği ve kendine
çağırdığı halka ilişkin tasarıları ne
olabilir? O’nun bunca vaadi nerede kalıyor?
Sözü boşa mı çıktı yoksa?
Bu türden sorular bir Yahudi olan
Pavlos’u derinden uğraştırıyor. Üstelemelerle
yüreğindeki en belirgin derdi açığa
vuruyor. Tanrı’nın böylesi görkemli
sunusunu İsrail nasıl olur da teper?
Üzüntüsü acısı son bulmuyor. Hem de
Kutsal Ruh’un aydınlattığı vicdanı onunla
birlikte tanıklık ediyor. Vicdan (syneidisis)
mektubun üç yerinde konuya alınır (2:15;
9:1; 13:5). Bu sözün anlamı: bileşik
bilgi. İncil’de vicdanın
yetkisi aktöresel (etik) yasanın yetkisi
olarak belirtilir. Özgürlükte işleyen
vicdan doğru olanın uygulanmasını buyurur.
Vicdan, kişisel-diri Tanrı’nın varlığına
etkin tanıktır. Vicdan, Tanrı’nın kutsallığını
anımsatır, kişisel eylemlerin bu kutsallığa
bağımlılığını buyurur. Vicdan yasalar
düzenlemez, bireye aktöresel yasalara
boyun eğmenin gereğini bildirir. Bu
işlerlik ve yetkinlik yeniden doğanın
içinde doğru olan yöntemi gösterir.
Vicdan herkeste vardır. Ama günah tutsaklığında
ezilenin vicdan sesini susturması güç
sayılamaz. Dile girmiş bazı kullanımların
doğruluğu düşünülemez: Vicdansız, vicdansızlık
gibi. Vicdan sesinin kıstırılması böyle
anlatılmış. Bireyin varlığındaki vicdanı
bükerek kendisini dürten yolsuzlukları
işleyebilmesi kişisel özgürlüğü saptırmanın
belirtilerindendir. Bireyin sorması
zorunludur: Vicdanımın ince sesini kaç
kez kıstırdım? Bencil kovalayışıma kaç
kez boyun eğdim? Çıkarım yararına vicdanımı
kaç kez büktüm, vb? Vicdanı sağlıklı
işlerliğe sadece Mesih’in sağladığı
yeniden doğuş getirebilir.
Pavlos kendi halkına ilişkin bastırıcı,
iç dünyasını sarsan kaygısını dile getirirken
aşırı bir anlatım düzenlemesine başvuruyor
(1-3). Mesih bağlısının yitik
canlar için çektiği acıyı –özellikle
kendi halkı için– böylelikle dile getiriyor.
İsa Mesih günahlıya öylesi acıdı ki,
herkes için haçta kanını döktü, canını
sundu. Mesih’e iman edip kurtulanın
günahlılar doğrultusunda taşıdığı yük,
çektiği acı ne denli etkileyici olmalı!
Yazar düşündürücü bir aşırılığa gidiyor
(bkz. 3). Böylesi bir hüzün düşünceyi
bir anda Musa’ya götürüyor (bkz.
Mısır’dan Çıkış 32). İsrailliler
Sina çölünde, kendilerini Mısır köleliğinden
özgürlüğe kavuşturan YAHWEH’yi bırakıp
çattıkları altın buzağıya tapınca RAB
öylesi öfkelendi ki, tümünü birden mahvetmek
istedi. O anda Musa araya girdi, en
içtenlikli yakarıyla Tanrı’ya yalvardı.
Bunu yaparken Tanrı’nın bu akılsız halkı
bağışlamasını diledi. Yok, bağışlamayacaksa
Musa’nın kendi adını kitabından silmesini
RAB’ten dileyecek kadar aşırılığa kaçtı.
En sonunda Tanrı sınırsız kayrasıyla
laneti kaldırdı. Şimdi de Pavlos atası
Musa’nın özverili dileğiyle dua etmekte,
Tanrı’ya yakarmakta. Daha önce Tanrı’nın
inanlılara sınırsız sevgisini duygusallıkla
tanıtmıştı o (8:31-39). Tanrı
dolup taşan sevgisini uluslara gösterdi.
Ya Tanrı’nın İsrail doğrultusundaki
vaatleri nerede kalıyor? Yahudiler Pavlos’un
kardeşidir, soydaşıdır. Tarihleri boyunca
Tanrı’dan kutluluk ardına kutluluk alan
bu halk (4,5) şimdi dışta mı
bırakılacak? İsrail halkının Tanrı karşısında
yürek burkucu davranışı, kendi soylarından
gelen Rab İsa Mesih’i yadsımakla doruğa
çıktı (9:30-10:21). Pavlos iman
etmeyen Yahudiler’in tümüne sesleniyor,
onlar doğrultusunda çalkantılı duygularını
bağıra bağıra dile getiriyor (bkz.
Yuhanna 1:11; 5:43; 10:25; I.Selanikliler
2:14-16).
Egemen Tanrı düşük insanı kötü
eylemlerine yönlendirir. Günaha tutsak
bireyin derininde yuvalanan hırs, kin,
haset Tanrı’nın egemen kontrolünde sorunu
sonuna vardıran araç kılınır. Ademoğlunun
düşüklüğü O’nun öngördüğü amaca hizmet
eder. Varlığını düşüklüğe teslim eden
birey eyleminin sonucunu kestiremez;
kuşkusuz onun kötülüğü Tanrı’nın zaman
mekân ötesi tasarısındaki sonucu doğurur.
Egemen Tanrı’nın istemi her kötülüğü
hak ve adaletli sonucuna bağlar. Egemen
olan, ölümlü insan değil, sona ilişkin
gelişimi şimdiden karara bağlayan Tanrı’dır
(bkz. Yaratılış 50:20; Mezmur 76:10;
Yeşaya 10:5; Habercilerin İşleri 4:27.28).
Egemen Tanrı Firavun’un özgür isteğini
bozmadı. Tanrı bu katı yürekli düşük
kralın beynindeki kötülüğü önleme mekanizmasını
kullanmadı. Önleseydi, Firavun’un bozuk
isteğine müdahale etmiş olurdu. Önlemedi;
böylece Firavun katı yürekli, kötülüğü
kovalayıcı tutumuna yaraşan cezayı aldı.
Tanrı yücelendi. Egemen Tanrı’nın kutsallığı
ve adaleti O’nun lütfuna öncüldür. Bu
çetin parçada dikkate gelen gerçek tam
budur.
Yazar’ın, İsrailliler’e ilişkin
sıraladığı yetkiler gerçekten çarpıcıdır.
Böylesi bol yetki Tanrı’nın kendileriyle
antlaşma kurduğu halkla ilgilidir. Bu
sağlayışların parlak doruğu, ‘beden
açısından Mesih’in onlardan gelmesidir.’
Bu, İsa’nın insansal görünümüdür. Pavlos
bu Mesih’in ‘sonsuz çağlar boyu kutlu
olan tanrısal’ kişiliğini de hemen
anımsatıyor. Burada İsa Mesih’in sonsuzlar
sonsuzu Tanrı olduğu vurgulanmakta (5;
bkz. Yuhanna 1:18; 20:28; I.Yuhanna
5:20; Koloseliler 1:15-19; İbraniler
1:8; I.Timoteos 1:17; Titos 2:13).
Bu içerikli kesimde yazar, Mesih’in
İsrail halkı ilişkisinde Tanrı’ya özgü
özelliğini vurgularken, O’na sunduğu
kutluluk ilahisi her açıdan dikkate
değer. Belirtilen yerlerin tümü İsa
Mesih’in Tanrı Oğlu, Tanrı olduğunu
vurgular. Kutsal Kitap’ın, Kutsal Ruh’un
bu öğretisi en başta saldırıyla karşılaşan
gerçektir. İsa Mesih’in ön sırada açıklanan
bu eşsiz özelliği iblisin hiç hazmedemediği
tanrısal öğretidir. Kutsal Söz baştan
sona Mesih’in Tanrı’yla bir ve eşit
olduğunu belirtir. Bu gerçeği yok etmeye
çalışanların oyunları pek çoktur. Ne
var ki, Kutsal Kitap’ın belirttiği gerçeği
ortadan kaldırmanın olanağı yoktur.
Bu doğrultuda Kutsal Kitap’ı yok etmek,
Mesih İsa’nın Tanrı olduğunu yalanlamaya
biricik çözüm olabilir. Buysa olanaksızdır.
Pavlos’un İsrail halkı için duyduğu
derin kaygıya, çektiği üzüntüye baktığımızda
Rab İsa Mesih’in aynı erek doğrultusunda
taşıdığı acıyı anımsarız (bkz. Matta
23:37; Luka 13:34-35). Tanrı bilgisinin
her bir yöntemini duyan ve öğrenen İsrail
halkı nasıl oldu da O’nun Mesih’ine
böylesi sertlikle direndi, O’nu yadsıdı?
Tanrıbilimin güç kavranılabilen gizemlerinden
biridir bu (bkz. 4,5). Gerçekte
Tanrı Eski Antlaşma’da İsrail’in Mesih’i
yadsıyacağını bildirmişti (bkz. Yeşaya
53:3,10; Mezmur 22:6-7; Zekarya 12:10;
Luka 10:33-34; 18:31-33; Yuhanna 1:10-11;
Vahiy 1:7). Ve peygamberlik sözü
aynen yerini buldu.
İsrail’in Mesih’i yadsıyışı Tanrı
Sözü’nü boşa çıkarmıyor, “İsrail
soyundan gelenlerin tümü İsrailli sayılmaz”
(6) diye yazılıyor. Tanrı ailesinin
üyesi olma soya sopa, ırka-ulusa, dine-töreye,
hac seferlerinde birleşmeye bağlı değildir.
Egemen Tanrı’nın ön bilgisi ve seçimi
uyarınca kayrasal kurtuluşun imanla
kabulüdür. Etkinliği olan yeterlilik,
imanla doğru kılınarak (1:17)
Tanrı ailesine giriş yetkisine kavuşmaktır
(11-16; bkz. Efesoslular 1:4,5,9,11;
Koloseliler 3:12; II.Selanikliler 2:13).
Bu parlak aşamaya gelmeyi bilemeyen
pek çok İsrailli Tanrı hükümranlığının
dışında kalmış ve kalmaktadır. Tanrı’nın
egemen düzenlemesinde uluslar kuşağından
biz günahlıları seçmesi bu gelişimle
bağlantılıdır. Tanrı İbrahim’in soyunu
evrensel tasarısından dışlamadı. İbrahim’in
soyundan olup iman eden bazı İsrailliler’i
hükümranlığına aldı (6-13; bkz. Galatyalılar
6:16). Bunların yanı sıra egemen
isteğiyle uluslara uzandı, aralarından
hükümranlığına girenleri seçti (26).
İsrailliler’den ‘ancak bir azınlık’
(24,27-29) kurtuldu, geriye kalanlarsa
imansızlıkta katılaşarak tanrısal
kayranın dışında kaldı. (14-23)
ayetler Tanrı’nın egemenliğiyle
ilgili aydınlatıcı bir kesimdir. 16.
ayette belirtilen gerçeğe dikkat edilsin.
Az önce anlatıldığı gibi Tanrı bu ilişkide
Mısır’ın zalim Firavun’unu da örnek
yapıyor (17). Mısır’dan Çıkış
9:16’ya giderek orada gördüğümüz
çarpıcı bir olaya çeviriyor dikkatimizi
yazar. Sert yürekli Firavun tövbe bilmez
direnişiyle düpedüz Tanrı’nın egemenliğine,
sarsılmayan güçlülüğüne tanıklık etmekteydi
(22,23; Efesoslular 3:9-11).
Tanrı kutsallığı O’nun baş özelliğidir.
Bunu gösterme ve kanıtlama doğrultusunda
her eylemi sağduyulu ve anlamlıdır (Mısır’dan
Çıkış 4:21; 7:13; 8:15).
Pavlos İsrail’in kurtuluş bulan
‘azınlığı’nı (27) konu
ederken bununla ilgili peygamberliği
Yeşaya’dan aktarıyor (bkz. Yeşaya
1:9; Romalılar 9:29). İsrail adını
taşıyan herkes Tanrı’nın katında has
İsrailli sayılamaz; çünkü bunlar İbrahim’le
saptamış olduğu iman ilkesi uyarınca
yaşamıyor, ne de bu yolda İbrahim’in
Tanrı’sına tapınıyor (bkz. Yaratılış
16:6). İbrahim’in Hacer’den doğan
oğlu İsmail Tanrı antlaşmasının dışındadır;
Çünkü İsmail ve soyu Tanrı’ya bu ilişkide
bağlanmıyor, bu doğrultuda O’na hizmet
sunmuyor. Şeriat yoluyla yararlılığı
kovalıyor. İbrahim Keturah adlı bir
kadınla da evlendi (bkz. Yaratılış
25:1), ondan da soy edindi. Tıpkı
İsmail’in soyu gibi Keturah’dan doğanlar
da Tanrı’nın antlaşmasına alınmadı.
İbrahim tüm servetini İshak’a verdi
(bkz. Yaratılış 25:5; 24:34-35).
İbrahim’le eşi Sarah’nın yaşamı-imanı
ilişkisinde İshak’ın yeri kendine özgüdür;
çünkü İshak Tanrı’nın tasarısı ve seçimi
uyarınca doğdu (bkz. Yeremya 15:4-6).
İshak Tanrı’yla İbrahim arasındaki antlaşmanın
çocuğudur (bkz. Yaratılış 17:1-4,19,21);
İshak’ın soyundan gelecek olan (bkz.
Yaratılış. 3:15) Oğul aracılığıyla
şeytanın başı ezilecek, böylece yeryüzünün
bütün aileleri İbrahim’in soyundan kutluluk
bulacak (bkz. Yaratılış. 12:2,3;
18:10,14,18; 21:21:12; 22:17-18; 26:4-5;
28:14; Habercilerin İşleri 3:25,26;
Galatyalılar 3:8).
Pavlos’un tezi, ulusal İsrail’in
içinde onlardan ön sıraya geçen ruhsal
bir İsrail bulunduğudur (bkz. 6:16).
Bu içerikli ayette yeni yaratık olma
kuralı uyarınca, Tanrı’ya tapınan soydan
İsrail ve Tanrı’nın uluslardan oluşan
İsrail’i (imanla doğru kılınanlar) tanıtılmakta.
İbrahim’in çocukları gerçek İsrail,
tıpkı İbrahim’in iman ilkesi uyarınca
ataları gibi doğru kılınanlar.. Bunların
yanı sıra aynı ilkeye uyarlıkla tanrısız
uluslardan, imanları nedeniyle doğru
kılınıp Tanrı evlatlığına seçilenler..
Konuya alınan iki sınıf dışında hiç
kimse İbrahim’e ‘atam’ diyemez.
İbrahim ‘iman’ adamıydı, dinsel
törecilik ve biçimcilik babası değil!
(bkz. 7-10, 11-13).
Bu dönümde yazar İbrahim’in soyuna,
iki kuşak ileriye çeviriyor dikkati
(10-13). İshak’la Rebeka’nın
oğulları Esav’la Yakup. Çocuklar daha
doğmadan, iyi ya da kötü bir iş işlemeden,
Tanrı’nın egemen ereği bir seçim yapıyor,
göksel çağrıyla küçüğü –Yakup’u– seçiyor,
büyüğü küçüğün gerisinde olacak diyor.
Seçimi daha da kesin dille vurgulayarak,
“Yakup’u sevdim, Esav’dan nefret
ettim” diyor (13; bkz. Yaratılış
25:22-26; Malakya 1:2,3). Doğal
bireye bu belirleme güç gelebilir ve
tanrıbilim ilişkisinde ciddi sorunlar
oluşabilir. Tanrı’nın kutsallıkta var
olduğu, bizimse kusurlu sınırlı mahzurlu
yaratıklar olduğumuz bir an için bile
unutulmasın. Malakya’nın peygamberlik
sözünde geçen ‘sevgi’ kullanımı
‘seçim’le, nefret kullanımıysa
‘reddetmek’le ilgilidir. Bunu
daha iyi anlayabilmek için Yasanın
Tekrarı 23:7’ye bakınız. Egemen
Rab iki kardeşten birini Mesih’e ata
olmaya seçti. Öte yandan büyük kardeş
Esav’ı dışladı. Bu seçim ilkinin tanrısal
yöntemde yetkili yerini açıklar, büyük
oğul Esav’ın bunun dışında kaldığını
belirtir. Bu seçimin tüm halkla ilgili
olmadığı vurgulanmalı. Yani İsrailli
insan İsrailli olması nedeniyle kendiliğinden
seçilmiş sayılamaz, ne de bir Edom’lu
(Esav’ın soyundan gelen güneydeki bir
Arap kesimi) bu yüzden reddedilir. Konuda
bir kardeş seviliyor, öbürüyse reddediliyor.
Tanrı bu olayla İsrail’e sevgisini kanıtlıyor,
öte yandan da Edom halkını Mesih’e gelmeye,
O’na iman etmeye her an sevgiyle çağırıyor,
kapıyı açık bırakıyor (bkz. Markos
3:8).
Yazar Pavlos İsrailliler’e Tanrı’ca
seçimlerinin hiçbir kişisel-ulusal özelliğe,
dinselliğe, başarabildikleri geçerli
işlere dayanmadığını vurguluyor. Bu,
Tanrı’nın kayradan kaynaklanan egemen
seçimidir diyor. Evet Tanrı İsrail’i
kendine halk yaptı. Yineleyelim; bu
her İsrailli’nin Tanrı katında doğru
sayıldığı anlamını taşımaz. Pavlos bu
yerde Tanrı’nın belirli bir halkı nasıl
sevdiğine ve onu seçtiğine işaret ediyor.
Yazar, İsmail’le İshak arasındaki ayrımı
vurgulasaydı bu daha da iyi anlaşılabilirdi.
Her ikisini parlak bir gün bekliyor;
birbiriyle sürekli sürtüşmede ve çatışmada
olan İsrail ile İsmail toplulukları
Mesih’in hükümranlığında O’nun uyruğu
ve bağlısı olacak (bkz. Galatyalılar
4:21-31). Ama aynı babadan aynı
anadan doğan ikiz oğula değinmekle tanrısal
seçimin ve çağrının, öte yandan da reddin
ne denli kesin önem taşıdığını belirtiyor.
Esav’la Yakup aynı anda ana rahmine
düştü; gelgelelim Tanrı ilkini reddetti,
daha sonra doğanıysa onayladı. Tarih
boyunca durum hep aynıdır. Bazıları
tanrısal kurtarmadan pay alırken, başkaları
bundan yoksun kalmakta. Amaç, Tanrı’nın
hiçbir insanı başarılarından, mevkiinden,
önemliliğinden ötürü çağırmadığı, bunun
tersine biz kısıtlı yaratıklarca bilinemeyen,
kendisine özgü gizemli bir çağrı uyarınca
kurtardığı bilinsin diyedir. Öyle ki,
O’nun katında hiçbir insan dini, ulusu,
geleneğe bağlılığı, sevaplara katkısı,
vb. nedenle övünmesin. Tanrı’nın çağrısı
salt kendince bilinen seçim kapsamındadır.
İnsanın kurtuluşu egemen Tanrı’nın tasarısı
ve kararı uyarıncadır (7-9).
Yazıda belirtilen tanrısal tasarıya
karşı ademoğlunun kafasında itirazlar
oluşacak. Yazar soruna sünger çekmiyor;
itirazları şöyle özetliyor: Tanrı adaletsizlik
mi işliyor? (14) Tanrı’nın seçim
ve çağrı ereği bireyi bir veya öbür
doğrultuda yönlendiriyorsa insanın suçlu
çıkarılması kişinin sorumluluğu sayılabilir
mi? (19) Yazar herhangi bir savunmaya
ya da tartışmaya girmiyor. Tanrı’nın
dava vekili kesilmiyor. Tersine, Tanrı’nın
egemen isteğine sığınıyor (bkz. 11:33-36).
Başka konularda görüldüğü gibi zaman
mekân ötesinde varlığı ve eylemleri
belirlenen Tanrı’nın egemenliği kısıtlı-kusurlu
yaratık aklıyla ulaşılabilecek, kesenkes
bilinebilecek bir uzantı değildir. Tanrısal
bilgelikle insansal bilgi arasındaki
sınırı hiçbir yaratık aşamaz. Tanrı’yla
ilgili bir gizem dünyası olmasaydı,
O’nu kendi düzeyimize, yargılama biçimimize,
kafa patlatmamıza indirmiş olurduk.
O egemendir, ademoğlu her açıdan ve
her yönden kısıtlıdır, bağımlıdır. Herkes
bunu bilir.
Vurgulanacak bir gerçek daha var:
Tanrı sınırsız kişiliğinin değişmeyen
tasarısının ve düşüncesinin her bir
ayrıntısını insana anlatmak zorunda
değildir (bkz. Yeşaya 40;13-14;55:8-9)
Bu tanrısal uslamlama karşısında inatçı
üstelemeyle O’nun egemen tasarılarına
kesin yanıt arayan yaratık küstah sayılmalı.
Onlara dalma yetkimiz olmayan tanrısal
gizemler denizin kumu gibi boldur. Yazar
Tanrı’nın Musa’ya belirgin bir açıklayışına
da gidiyor (bkz. Mısır’dan Çıkış
33:19). Eski Antlaşma’dan sözü aktarmak
yazarın kendi düşüncesini öne sürmesinden
çok daha etkindir kuşkusuz. Hiç kimseye
Tanrı’nın yargıcı kesilmeye, bu iş nasıl
olabilir demeye meydan bırakmıyor. Filozoflar,
düşünürler, tanrıbilimciler çağlar boyunca
sorunla boğuştu, her kafadan başka bir
düşünce çıktı; ama bu sorun çözülemedi.
Tanrı’nın günahlıyı kurtarma, seçme
ve çağırma yetkisi her vakit kendi egemen
bilgisi ve ereği uyarıncadır. Bireyin
çelişkili düşüncelere kaymadan O’nun
sunusunu imanla değerlendirip kabul
etmesi kendi yararınadır, sağduyu adımıdır.
“İman dışında Tanrı’yı hoşnut etmek
olanaksızdır” (İbraniler 11:6 ).
Bu kez yazar konuyu
İsrail’e baskılar uygulayan Firavun’a
aktarıyor. Tanrı Esav’ı çağırmadı, onu
kendi haline bıraktı. Bunun gibi Firavun’u
da çağırmadı, onu kendi zalim haline
bıraktı (17; bkz. Mısır’dan Çıkış
9:6). Egemen Tanrı biz insanlarca
kavranamayan eylemlerinin kökenini,
nedenini, öncesini-sonrasını açıklamaya
çalışmaz, kararlarını savunmaya yükümlü
tutulması da sağduyuya sığamaz. Böyle
bir durumda yaratıklarına hesap vermesi
gelmez mi akla? (20). Burada
kıt insan kavramına meydan okuma O’nun
insana karşı üstün gücünden kaynaklanmaz.
Elbette O, insandan daha güçlüdür; ama
burada konu edilen üstünlük O’nun aktöresel
(etik) üstünlüğüdür. Aktöresel yetkinliği
kesin olan Tanrı’nın yersiz bir karar
vermesi düşünülebilir mi hiç? Tanrı’nın
tartışma kaldırmaz üstünlüğü kararlarının
daima doğru ve kutsal olduğundandır.
Kusurlu ademoğlu ezeli-ebedi gerçekle
nasıl yarışabilir? Yüce Tanrı’nın egemen
kararları bir kişiyi bol kutlulukla
bezer, başkasınıysa kutluluğundan keser.
Bazılarına kutluluklarının bolluğunu
sağlar, başkalarınaysa daha azını (21;
bkz. Matta 20:12-15). Tanrı’nın
kayrası-iyiliği insandan insana değişebilir
(3:1,2; bkz. Yuhanna 15:16; Habercilerin
İşleri 9:15). Tanrı yargılarını,
kararlarını hiçbir zaman insanla tartışmaz,
hiç kimseye danışmaz (22-25; bkz.
Matta 11:21). Tanrı’ya, O’nun kişiliğine
ve eylemlerine ilişkin bu nasıl olabilir,
niçin böyledir, neden şöyle değil de
öyledir türünden sorularla yaklaşmak
düpedüz O’nun yargıcı kesilmeye özenmektir,
bu ataklık tanrısal egemenliğe karşı
çıkıştır.
Tanrı’ya niçin şunları seçersin
de öbürleri kurtarmazsın ya da başkalarını
neden seçmezsin türünden sorular doğrultmak,
bireyin kendi durumuna yan çizdiğini,
kurtulmaya isteği olmadığını gösterir.
O’nun seçimi çağrısı ereği kesindir;
hiçbir insan başarısının sonucu değildir,
salt kayrasal iyiliğiyle uyumdadır.
Günahta ağınan insanlar arasından bazı
günahlıları kurtuluşa seçmesi egemen
sevgisinin göstergesidir. Günahlı bireyin
egemenlikle ilgili sorunlara saptanacak
yerde kendisine uzatılan çağrıyı değerlendirmesi
şüphe bulutlarnı dağıtır, yerine meltemleri
estirir.
Bu dönümde Firavun’un iç dünyasını,
direnişini incelemek egemen Tanrı’nın
günahlı bir yaşamda etkilediği sonucu
kavramaya yardımcı olabilir: Tanrı Musa’yı
Firavun’a gönderdiğinde, “Halkımı
bırak gitsin” dedi. Firavun kesinlikle
en saygısız yanıtı verdi: “RAB kim
oluyor ki?” (bkz. Mısır’dan
Çıkış 5:1,2;6:29 ). Dünya sahnesinde
belirip sönen zalimlerin, diktatörlerin
tutumu hep odur (bkz. Mısır’dan Çıkış
4:21;7:3-4). Egemen RAB eninde sonunda
en sert yürekler üzerinde de egemendir.
Tanrı ne dedi bu baskıcı sömürücüye?
(bkz. Mısır’dan Çıkış 9:6). Herkes
bu dünyaya akılla kavranamayan, dille
anlatılamayan amaca doğar. Firavun gibilerin
hangi amaca doğduğu anlayışlı insana
belirgindir. Kutsal Söz bu konuda anlayabilene
bir ipucu verir: “Gerçi; insanın
gazabı sana hamdeder; gazabın artanını
sen bağlarsın” (Mezmur 76:10).
Bu yargı başka zalim bir imparator
olan Senakerib’le ilgilidir. Diktatörlerin,
zorbaların, teröristlerin eylemleri
akıbetleri egemen RAB’bin onlardan daha
güçlü olan elindedir. Bu Firavun Musa’yla
sürtüşmesinin bir noktasında, “Ben
günah işledim” dedi (Mısır’dan
Çıkış 10:16). Ama içinde daha aynı
katı yüreği taşıyordu; tövbesiz, sıkıştırılmış
insanın ikrarıydı bu. Böyle bir insanın
sert tepkisine bakan kimi suçlar? O’nu
mu yoksa egemen Tanrı’yı mı? Firavun
olsun başka bir günahlı olsun, tümü
Tanrı gerçeğine direnişten, onu tepmekten
sorumludur. Bu arada Tanrı’nın sevgisinden
kaynaklanan çağrı evrenseldir herkesi
içermektedir (bkz. 10:13; Yoel 2:32).
Pavlos Eski Antlaşma’dan bir alıntıyla
çömlek imalatçısını örnek tutuyor (21).
O aynı balçıktan iki çeşit çömlek yapar;
biri onurlu öbürüyse onursuz kullanış
için (bkz. Yeremya. 18:1-11).
Pavlos’un Eski Antlaşma yazısından
aktardığı söz (15,16) İsrail
topluluğunun Tanrı’ya baş kaldırıp putlara
eğilmesi ve tapınmasıyla ilgilidir (bkz.
Mısır’dan Çıkış 33:19). Tanrı’nın
öfkesini getiren o üzücü eylemde Tanrı
Musa’ya düşündürücü gerçeğini açıkladı.
Şimdi Pavlos bu alıntıyla tanrısal ereği
ve belirlemeyi üsteliyor. Tarihin sayfalarında
karşılaştığımız bu aydınlatıcı, güçlü
yazıların Tanrı esinlemesiyle yazıldığı
bilindiğinde, karşımızda insan dehası
değil, Tanrı aydınlatması bulunduğu
belirgin olur. Yazar Pavlos’un bu ter
döktürücü yazısında Tanrı ademoğullarından
ayrı, onlardan etkilenmeyen egemen RAB
olarak belirmekte. İnsansa O’nun karşısında
düşmüş, yozlaşmış, tanrısal yücelikten
yoksun kalmış yitik bir varlık.. İnsanı
kurtarmayı üstlenen Tanrı onu arıyor.
Sınırsız bilgeliğinden kaynaklanan kurtarma
gücüyle aklı durduran eylemi gerçekleştiriyor.
Bu arada o gizemli perdeye azıcık aralık
vererek düşündürücü sonuçlayışının somut
bir görünümünü yaratıklarına sunuyor.
Yaratan her işini egemen kararı ve ereği
uyarınca yapıyor; Firavun’un yüreğini
sertleştiriyor (bkz. Mısır’dan Çıkış
7:3,13). Bu Tanrı öte yandan, ona
özgürlük hakkını da tanıyor (7:14).
Öyle ki, Firavun kendince doğru kararı
veriyor, bu arada egemen isteğe ve sınırlamaya
uyrukluk ediyor. Buna karşı Tanrı onun
inadına katlanış gösteriyor, Firavun’un
direnişini bir anda yıkmıyor; yargı
vakti erişinceye dek (22,23; bkz.
Hoşea 11:8; 4:17; I.Petros 2:8; Yahuda
4; Matta 25:34,41).
Firavun’un ya da herhangi bir günahlının
çalkantılı gidişi kendi iç dünyasının
aynasıdır. Bir yandan Firavun’un Musa’ya
direnişi, öte yandansa Tanrı ereğinin
belirlenişi Tanrı’nın adını yeryüzünde
yüceltmekteydi (17). Tanrı kendisine
tövbeyle, Mesih’e güvenle yaklaşanın
varlığında yücelik bulur, öte yandan
da O’nu yadsıyanın içinde yücelenir.
Tanrı’nın çağrısı belirgindir: Her yanda
herkes tövbe ederek O’na dönsün. Kurtarma
sağlayışı belirgindir. O, yüceliğinin
zenginliğini böyle açıklar (23).
Tanrı’nın belirgin çağrısı Yakup’a
doğrultuldu (12). Yakup’un soyu
imansızlıkta diretince aynı çağrı uluslar
arasından seçtiklerine uzatıldı (24).
Bu görkemli seçim eylemi O’nun ‘halkı’
olmayan ulusları ‘Tanrı’nın halkı’
kılıyor (25,26; bkz. Hoşea 2:23;1:10).
İsrail oğullarından Mesih’e iman edenleri
de ‘bir azınlık olarak’ kurtuluşa
erdiriyor (27,29; bkz. Yeşaya 10:22;23;
1:9). Hepsine Tanrı çocukları olma
yetkisini veriyor (8,26). Tanrısal
tasarının bu ince dokusu önümüze üç
gerçeği seriyor:
- Pavlos’un
soydaşı pek çok İsrailli’nin imansızlığa
saplanması şaşırtıcı bir gelişim sayılamaz.
Çünkü sadece bir azınlık kurtulacak
denmişti (bkz. Yeşaya 10:32).
- Bu
durumda seçilmiş İsrailli azınlık
kurtuluyor (bkz. Romalılar 11:3-7).
- Böylelikle
Tanrı kendi halkını tümden dışarıda
bırakmıyor (11:4-5).
Tanrısal yüceliğin zenginliğini (23)
konuya almak gereklidir. Öncesiz çağları
sonsuzları kapsayan bu görkem şöyle
kutlanır: “RAB bütün ulusların üstünde
yücedir; görkemi göklerin üstündedir.
Göklerde ve yeryüzünde olanlara bakmaya
ilgi gösteren, yücelerde oturan, Tanrımız
RAB gibi kim vardır?” (Mezmur 113:4-6).
Yeşaya bu Tanrı’nın beden kuşanışını
çarpıcı bir peygamberlik sözüyle önceden
bildirir (bkz. 52:10). Aynı gelişimi
Yuhanna sevinle açıklar: “Hepimiz
O’nun sınırsız doluluğundan kayra ardına
kayra aldık” (Yuhanna 1:16). Tanrı’nın
yüceliği ademoğullarına kayra doluluğuyla
erişti. Sınırsız Tanrı günahlı insanı
sınırsız sevgiyle sevdi ve sever. En
parlak özellikleri varlığında taşıyan
Tanrı insanlığa Mesih’in kişiliğinde
yüceliğini gösterdi (bkz. Yuhanna
17:5). Tanrı’nın bütün eylemleri
kendi yüceliği yararınadır. Meleklerin,
arıtılan günahlının tapınışı hep O’nun
yüceliğinedir. Tanrı’nın yüceliği üçte
tek, tekte üç varlığında belirginliğe
gelir. Yaratık, ulus, milliyet yücelikleri
daha her ne varsa o yüceliğin eteğine
dokunamaz. Mesih’in kurtardığı, arıttığı
birey bu benzersiz yüceliğin sağladığı
tanrısal kutluluklarla donatılır (bkz.
I.Korintoslular 1:30). Tanrısal
yücelik yeniden doğuşta kurtulan insana
gelir, orada konut kurar: “Hiçbir
vakit hiç kimse Tanrı’yı görmedi. Baba’nın
bağrında olan Tanrı, –biricik Oğul–
O bildirdi O’nu” (Yuhanna 1:18).
Bu ve ardından gelen iki bölümde yazar
Pavlos çağlar boyu kafaları uğraştıran
İsrail konusuna o gizemli perdenin bıraktığı
aralıktan yaklaşıyor, herkesin kafasında
biçimlenen soruları kendisini aydınlatan
ışık oranında yanıtlıyor. Kurtuluşu
tepen İsrailliler’den olsun uluslar
topluluğundan olsun Tanrı hiç kimseden
sorumlu değildir. O’nun seçimi kesindir;
sadece kendi bilgisi, öncebilimi kapsamındadır.
Ters durumda tek can kurtulamazdı (bkz.
Yeşaya 29:16; 45:9,10; 64:8). Sevinç
Getirici Haber’i duyan, özellikle özgür
isteğiyle ona iman eden can yere kapanarak
Tanrı’ya hamdını sunsun, Mesih adının
görkemini yeryüzünde yaysın (17).
İsrail’in seçilmiş azınlığı olsun,
uluslardan çağrılanlar olsun.. Rab tümüne
yüceliğinin zenginliğini açıkladı. Hak
edilmeyen kayrasal zenginliktir bu (23).
Herkesin yaraşığı tanrısal öfkeyken
Tanrı’nın katlanışı düşünülmedik ilgiyi
ve yakınlığı göstererek her birini çocuğu
kıldı. Yeşaya bu sevinçli gelişimi yüzlerce
yıl önceden bildirmişti (29).
Herkesin yaraşığı Sodom-Gomorra gibi
olmak iken, Tanrı bu kötü sonucu Mesih
aracılığıyla güllük gülistanlık yaptı.
Bu yüzden, suçlu birey Tanrı’yla sürtüşmeye
koyulmasın. Kurtulanların az olması
ancak Tanrı’ca bilinen gizdir. Ama çağrıyı
duyan, bunun kendisine yöneltildiğini
bilmeye zorunludur. Tanrı’nın kayrası,
O’na sarılan günahlıyı göksel doğanın
paydaşı kılar
Uluslardan gelen inanlılar putlara
eğilmekteyken doğruluğu kovalamıyordu.
Batılcılıkla, biçimcilikle, dua yazılı
kâğıtlarla, tılsımla vaktini tüketmekteyken
kendilerine Mesih’e iman müjdesi ulaştı.
Tanrı’nın Mesih’te sunduğu o armağana
sarıldılar. İman yoluyla doğru kılındılar
(30) (bkz. 10:4,6,10). Öbür yandan
İsrailliler doğruluklarını kendi başlarına
saptamaya kalktı (10:3,5; 9:30).
Tanrı doğrultusunda bireyin başarabileceği
tarikat ya da hayır sevap tertiplerinden
kaynaklanan bu çabanın geçerliliği yoktur;
çünkü iman öğesi eksiktir bunlardan
(31,32). Tanrı’ya doğrulukla
yaklaşmanın biricik yolu O’nun çizdiği
doğruluk göstergesiyledir. Tanrısal
haritada gösterilen düz yola yan çizerek
kendi gözünde sağlam sanılan engebeli,
molozlu şeriat yolunu yeğleyen, sendeleme
Taşı’na takılır, kösteklenir, sonundaysa
sürçüp düşer (33). Buna karşın
bu sağlam Taş’a (Mesih’e) iman eden
hiçbir vakit utandırılmayacaktır (33).
Yazarın sözünü ettiği ‘Sendeleme
Taşı’, yapıcıların reddedip fırlattığı
‘Köşe Taşı’, İsa Mesih’le ilgili
çarpıcı peygamberlik bildirilerindendir.
Bunu Eski Antlaşma’da Yeşaya belirtti,
Mezmur’da da vurgulandı (bkz. Yeşaya
8:14,15; 28:16; Mezmur 116:22,23). Yeni
Antlaşma’da Mesih kendisini yadsıyan
Yahudiler’e bu peygamberliği anımsattı
(bkz. Matta 21:42; Markos 12:10,11;
Luka 20:17,18). Ayrıca Yeni Antlaşma
yazarları aynı peygamberlik bildirisine
geniş çapta değindi (9:33; 10:11;
bkz. Efesoslular 2:19,20; I.Petros 2:4-6).
Tanrı-insan tarihinin en üzücü
olgularından biri budur. İnsanı kurtarmaya
gelen Mesih’i hem kendi halkı İsrail,
hem de uluslar yadsıyıp O’na düşman
kesilecek. Algısız insanlar en seçkin,
etkin köşe taşını kaldırıp atacak. Yerine
derme çatma taşçıklar ve kum yığını
koyarak içinde yaşayacakları evi kurmaya
çabalayacak. Genel evrensel durum budur;
ama bu Taş’ı değerlendirip evini O’nun
kurtarışı ve desteğiyle kuran kişi tüm
sonsuzu kapsayan yıkılmaz konutun gönencindedir.
Bu ilişkide Tanrı Sözü şöyle der: “Çünkü
hiç kimse kurulandan başka temel atamaz.
Bu temel İsa Mesih’tir” (I.Korintoslular
3:11). İsa Mesih, inanlısına o sonsuz
konuta ilişkin şu güvenliği verir: “Babam’ın
evinde kalınacak çok yer vardır. Olmasaydı,
size yer hazırlamaya gidiyorum, der
miydim?” (Yuhanna 14:2).
BÖLÜM 10
İMANLA DOĞRU ÇIKARILAN İNSAN
Tek Tanrı’nın her yanda her kuşakta
günahlıyı doğru çıkarma yöntemi de tektir.
İsa Mesih’e imanla gerçekleşen doğruluk,
Tanrı’nın günahlı insanla ilgili kendine
özgü eylemidir. İnsan kisisel eylemleriyle
buna hiçbir katkıda bulunamaz. Bulunmaya
kalkışırsa sendeleyip düşer ve o düşüş
korkunç olur (bkz. Luka 6:46-49).
İman etmeyen İsrailliler’in düşüşü böyle
anlatılır. Geçici bir süre için verilen
ruhsal yasaya (bkz. Galatyalılar
3:23-25) sımsıkı sarıldılar, Tanrı’nın
her çağda günahlıyı Kurtarıcı’ya imanla
doğru kıldığını kavramaya yanaşmadılar
(3,4). İsrailliler olsun, başka
din bağlıları olsun aralıksız çaba ve
uğraştalar. Kutsal Tanrı’ya nasıl kabul
edilebilirim? Bu kovalayış onları bir
din görevinden başka göreve dürter ama
hiçbir zaman Tanrı’ca doğru kılındıklarını
bilemezler; çünkü doğruluk somut bilgiye,
Tanrı katında alçalmaya dayanır: “Ne
mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara!
Çünkü onlar doyurulacaklar” (Matta 5:6)
der Mesih. Hiçbir günahlı
din icaplarıyla kirli yüreğini temizleyemez.
Bu güvenlikli bilgi sadece Mesih’in
kurtarmalığına imanla, Kutsal Ruh’un
sağladığı etkinlikle kavranabilir (8:16).
Tanrı’nın günahlıyı doğruluğa erdirdiğini
bilmeksizin kendi doğruluğunu çatmaya
çabalayanlar çoktur. İsrail insan ve
başka herkes (3a).. Dökme suyla
değirmen dönmez. “Sonsuz yaşamınız
olduğunu bilesiniz diye Tanrı’nın Oğlu’nun
adına iman eden sizlere bunları yazdım”
(I.Yuhanna 5:13).
Günahlının kutsal Tanrı karşısında
salt imanla doğruluğa eriştiğini kabul
etmemek bilgisizlikle atbaşı beraber
gider. Dikkat edilsin terazinin bir
gözünde Tanrı’nın doğruluğu öbür gözündeyse
günahlının üretmeye didindiği kişisel
doğruluklar.. Sonuç ne? Tanrı’nın doğruluğu
sürekli ağır basmakta, insanınkiyse
tüyden hafif gelmekte. Günahlı ademoğlu
hep borçlu. Tanrı’nın doğruluğu karşısında
suçlu, verecekli. Hangi verecekli yaratık
Yaratan’a suç borçluluğunu ödeyebilir?
Ödüyorum diye kendini aldatan sürekli
borçluluktadır. Bunun nereden ileri
geldiğini kavrayamaz o. Ne yazık! Gururu
kurumu, günahımı kim silebilir demeye
ona izin vermiyor.
Tanrı insanda aradığı doğruluğu
doğrudan doğruya kendisi sağlamıştır.
Bunu elde etmenin yolu bilgisizliğe
rest çekmek, imana sarılmaktır. Günahlıyı
seven Tanrı onu doğrulukla donatma kararında
hiç akla gelmeyen sunuyu dünyamıza gönderdi.
Oğlu Mesih’in kurtarmalık kanı kendini
alçaltıp tövbe edeni tanrısal doğrulukla
donatır. Pagan dinlerinde günahla günaha
karşı duygusuzluk atbaşı beraber gider.
Günahı, günah karşısında duyulan acıyı,
çekilen ıstırabı sadece tanrısal esinleme
tanıtabilir. Ve bununla uyandırılan
vicdan.. “Mesih ruhsal yasanın son
bulmasıdır” (4). Bir limanın kıyısına
dokunan demiryolu rayındaki vagonlara
bakan, yük vagonlarının neredeyse denizin
dibini boylayacağını düşünerek heyecanlanır.
Ama tam bu sırada vagonları yüklenecek
römork kıyıya dokunur, vagonlar ondaki
raylara oturtulur. Ruhsal yasa (şeriat)
da başımıza belalar zincirini getirecekken
Mesih’in haçı belirir, canı sonsuz esenlik
yolcusu kılar.
Dinsel çabayla cahillik iş ortağıdır
dendi. Şeriat cana esenlik sağlasın
diye verilmedi. Tersine canı kınasın,
sergilesin, dürtsün diye verildi (3b).
Ruhsal yasanın en önemsiz harfine varıncaya
dek tümünü uygulayan salt Mesih’tir
(bkz. Matta 5:17-18; Galatyalılar
4:4,5). Sadece O ruhsal yasa karşısında
suçsuz, suçlanmasızdır. O’nun dışında
beyi paşası, nebisi peygamberi tümü
günah işledi (bkz. Romalılar 3:23).
Mesih insanlar tarafından işlenen dağlar
benzeri günah yığınının cezasını kendi
bedeninde taşıdı, suçlayan şeriat karşısında
kişinin tüm cezasını yüklendi, suçluların
suçunu ödedi, kanını son damlaya dek
akıttı. Dirilen Mesih ölüme üstün gelen
yaşamın yengisini inanlısının varlığında
işlerliğe koyar, iblisin kişiyi suçlayabilmesine
set çeker. Bu yüzden inanlı şeriat uyruğu
değil kayra bağlısıdır. Kayrayla şeriat
hiçbir durumda uzlaşamaz, birbiriyle
bağdaştırılamaz. Ruhsal yasanın dileklerine
uyarak doğruluğu satın almaya didinen
birey çift yargı altındadır: Tanrı’dan
gelen doğruluğu tepmiştir, kendinden
kaynaklanan uğraşlara doğruluk rengi
vererek dinsel özellikleriyle doğru
olma didinişine kapılmıştır. Dinci bireyin
çirkin ve itici eylemlerinden biri başkalarını
denetlemek, yoklamak, kontrolü altına
almaktır. Bu doğrultuda yalan bilgi
yaymak, çamur atmak, korkutmak, zorlamak
kendine özgü uğraşlardandır. Biçimci
birey başkalarını da tıpkı kendine benzetmeye
çabalar, bu atılımda her oyunu oynar.
Çünkü dinselliği ona bunu öğretir. Koşu
alanından yenik çıkacaktır o. Yaşam
koşusundan yengiyle çıkan, kendi gücü
ve yeteneğiyle değil, Tanrı Oğlu Mesih’in
iç varlıkta etkin olan üstün gücüyle
yarışı bitirendir.
Yazar Pavlos Tanrı doğruluğunu
yokumsayarak kendi dinsel çabalarına
sarılan kişilere Yeşaya’nın kesin peygamberlik
sözüyle sesleniyor (9:33). Sion,
Yeruşalim için kulanılan başka bir sözdür
(bkz. Zekarya 9:9; Yeşaya 62:11;
Matta 21:5). Anlamı ‘kale burcu’
dur. Tanrı’nın Mesih’i Sion’da haça
çakıldı, gömüldü, dirildi, göklere yükseldi.
O’na iman etmeyen, yarışın sonunda utandırılacak;
öte yandan O’nu yaşamının önderi kılan
koşudan muzaffer çıkacak. Çarmıha çakılan
İsa Mesih Yahudiler için köstek, uluslar
için akılsızlıktır. Tanrı çağrılıları
için Mesih Tanrı’nın gücü, Tanrı’nın
bilgeliğidir (I.Korintoslular 1:23-24).
Dinsel biçimcilikle kendi doğruluğunu
saptamaya çabalayanlara, İsa’yı haçta
o utanç getirici durumda bırakmak düşünülemeyecek
boşlamadır. Tanrı’ca atanan sonuca aklı
yormamak cahillikle el ele vermektir.
Tanrı kuzusu Mesih haçta dünyanın günahını
taşıdı. Bunun ilerisinde ölüler arasından
diriliş bekliyordu onu. Tanrı’ca sağlanan
kayrasal af yaşamsal güvenliği gerçekleştirir.
Günahlı insanın kısıtlı aklıyla konuyu
yorumlaması sendeleme ve utançla sonuçlanacak.
Akılları durduran tanrısal sağlayışı
imanla teşekkürle değerlendiren affa,
sonsuzun güvencine kavuşur. Peygamberler
bunu bütünlenişinden önce kutladı. Eski
Antlaşma’nın da ana konusudur bu (bkz.
Yaratılış 15:6; Habakkuk 2:4). Bunu
nasıl anlatır yazar Pavlos? “Çünkü
ben ruhsal yasa yoluyla ruhsal yasa
karşısında öldüm. Öyle ki, Tanrı için
yaşayabileyim. Mesih’le birlikte çarmıha
çakıldım” (Galatyalılar 2:19). İsa
Mesih konuyu başka yolla belirtir: “Hiç
kimse iki efendiye uşaklık edemez. Çünkü
ya birine kin besler öbürünü sever,
ya da birine bağlanıp öbürünü küçümser.
Hem Tanrı’ya, hem de zenginlik ilahına
uşaklık edemezsiniz” (Matta 6:24).
Ruhsal yasayı Tanrı’dan İsrail’e
ileten Musa ne yazıyor? (10:5; bkz.
Levililer 18:5). Aynı konuyla ilgili
olarak 2:13’e ve yorumuna bakın.
İsrailliler Tanrı’ca saptanan doğruluk
aşamasına tırmanamadı. Ne onlar ne de
başka dinciler o tanrısal aşamaya yükselebilecek
yeterliktedir. (bkz. 3:20,28; 4:13-15;
8:3). Yazar burada İsrailliler’in
inatçılığına da bir yolla değiniyor.
Genellikle gerçek budur; din görevleriyle
Tanrı’ca kabul edilmeye çabalayanın
içindeki inatçılık öğesi daima debelenir.
Her ne pahasına olursa olsun, şeriatten
(ruhsal yasadan) ayrılamam ben! Belirtildiği
gibi, bu inadın sonu ‘Sendeleme Taşı’nda
(Mesih) sürçerek düşmektir. Tanrı’nın
insanı doğruluğa erdirme ilkesini tepen
(3) yaşam yarışında yenilgiye
uğrar. sonundaysa o bireyin canı yıkımı
boylar (bkz. 1:17; 3:21-22).
Başarılan işlere dayanan doğruluk (9:32)
ve ruhsal yasanın şu ya da öbür
harfini uygulamaya çalışarak (5)
Tanrı katında geçerliliği kovalamak
O’nun ereği ve tasarısıyla düpedüz çelişki
oluşturur. Tanrı’nın çağlar öncesi kararlaştırdığı
ve saptadığı egemen amacıyla uyumda
olmayan insansal buluşların tümü şimdiden
top atmıştır. Düşünebilen kişi dinini,
din uygulamalarını bu değişmeyen gerçeğin
ışığında incelesin, onlara rest çekmekte
duraksamasın, utanç duymasın. Tanrı’nın
karşılıksız, sınırsız kayrasını bir
yana itip dine ve ufak tefek sevap işlerine
bel bağlayanı düş kırıklığı beklemekte.
Hem şimdi hem de sonsuzda..
Yazar ruhsal yasanın sonu (telos)
Mesih’tir diyor (4). Hellence’de
telos amaca varmak anlamını taşır.
Uluslararası –Türkçe’de de– kullanımda
‘telos’ tan kaynaklanan bu kökenli
pek çok söz bulunur. Telefon (sesin
amaca varışı), televizyon (görmenin
amaca varışı) Teleferik (taşınılanın
amaca varışı) vb. Geniş kapsamlı bir
sözlükte bu aileden başka kelimeleri
de aramak ilginçtir. ‘Telos gar tou
nomou Hristos.’ Yani, ruhsal
yasanın, (şeriatin) dilediği tüm buyrukların
kesenkes amaca varışı Mesih’tir: Pantokrator
(egemen Rab). Bu Mesih ruhsal yasanın
her harfini tümledi. Tarihte günahsız
tek kişi O’dur: “Bende günah olduğunu
içinizden kim kanıtlayabilir?” (Yuhanna
8:46). Tıpkı Baba gibi kutsaldır
O. Kutsallık Tanrı’nın önde beliren
özelliğidir. Bununla bağdaşık uyumlulukta
kutsallık ademoğlunun en önde beliren
yararıdır (bkz. I.Selanikliler 3:13).
Salt O’dur Tanrı yetkisiyle, “Başlangıç
ve son Ben’im” diyen (bkz. Vahiy
1:17; 2:8; 21:6; 22:13). Mesih’in
Tanrı’yla bir olduğuna şüphe taşıyan,
Yeşaya 48:12’yi dikkatle incelesin.
Bu yerde YAHWEH aynı vurgulamayla tanıtıyor
kendisini. Öncesiz çağlarda ‘O’ olan
Mesih çağların, tarihin, peygamberliklerin
amaca varışıdır. Salt O’nun kişiliğinde
(bkz. Matta 5:17), salt O’nun
adında İsrailli’ye de İsmail bağlılarına
da, geriye kalan dinlere uluslara da,
O’na iman eden herkese tanrısal kurtuluş
gerçekleşiyor (bkz. 9:30; 10:12-13).
İncil ve şeriat. Bunlar her durumda
birbiriyle çelişki oluşturan iki ayrı
dünyadır, bambaşka iki yöntem! İlki,
imanla doğru kılınmaya götürür, sonrakiyse
kişisel-dinsel uğraşlarla doğruluk kazanma
didinişine.. Dinler tarihinde bir tek
can şeriatin dileklerini uygulayarak
Tanrı’ca kabul edilememiştir. Ama Mesih’e
imanla Rab’bin adına seslenen her can
kurtulur (13).
İman Tanrı’nın bireye sağladığı
en etkin bağlantı gereci olmaya karşın,
bunun içyüzünü önemini kavrayamayanlar
pek çok. Pavlos’un değindiği İsrailli
insan da aynı bocalayışta. Oysa Tanrı
Eski Antlaşma’da bu halka O’nun Sözü’ne,
vaatlerine sarılmanın salt imanla gerçekleşebileceğini
vurguladı (bkz. Yasanın Tekrarı 30:11-14).
İman aracılığıyla cana mal edilen doğruluk
ne göklerdedir ne de derinlerde. İman
ilkesine sarılanın ağzında ve yüreğindedir.
Kutsal Söz’ün içeriği.. Günahlı birey
bunu imanla benimsesin, yaşam fırtınalarından
kaçarak Mesih’in esenlik limanında demir
atsın. Dinsel yollarla Tanrı’ya yararlı
olmaya çalışan, dereyi görmeden paçaları
sıvar. Tanrı’ca onaylanayım düşüncesiyle
verir kendini bin bir dinsel alışkıya.
Bu insan hiçbir zaman dereyi göremeyecek.
Yeşaya Tanrı’nın çok anlamlı bir vaadini
tüm açıklığıyla anlatır: “Çünkü yüksek
ve yükselmiş, ebediyette oturan, adı
kutsal olan şöyle buyurur: ‘Ben yüksek
ve kutsal yerde otururum; alçakgönüllülerin
ruhunu diriltmek ve ezilmişlerin yüreğini
sağaltmak için ezilmiş ve alçakgönüllü
insanla beraberim’” (Yeşaya 57:15).
Musa ruhsal yasayı
almaya Sina dağına çıkınca orada kırk
gün kırk gece oruç tutarak bekledi,
gök gürlemeleri arasında şeriati aldı
(bkz. Mısır’dan Çıkış 19:12-22; 20:18-21).
Şimdiyse Mesih’i aşağı getirmek, tanrısal
doğruluğu yere indirmek için kim göğe
çıkacak yolunda örtülü sorularla uğraşmasın
hiç kimse (6). Musa’nın Sina
dağına çıkmasını anımsatan bu alıntı
elbette ürünsüz bir çabaya dönüştürülmekte.
Aynı sıradan bir başkası da Mesih’in
derinlerde belki de daha ölüler arasında
bulunabileceğini varsayarak O’nu oradan
getirmeyi düşünüyor (7). Yazar
Pavlos’un mektuplarında insansal kovalayışları
hafife alma yöntemi iyi bilinir (bkz.
II.Korintoslular 11:7,9-21). Pavlos
bu mantıksız kuramları tanrısal yaklaşımla
gerektiği gibi çürütüyor, Tanrı Sözü’nün
kişiye yakınlığını belirtiyor, bireyin
yüreğinde bulunduğunu anımsatıyor. Bu,
Pavlos’un ve öbür habercilerin yaydığı
iman sözüdür (8). Konuyla ilgili
olarak (bkz. Yuhanna 3:13).
Bu dönümde abissos
(şeol) sözüne değinmek de gerekir
(7). İsa ölünce varlıklı biri
olan Arimatea’lı Yusuf O’nun bedenini
taze bir mezara koydu. Çok ilginçtir,
olaydan yaklaşık yedi yüzyıl önce Yeşaya
peygamber bunu billdirmişti (bkz.
53:9). İncil’in ve kilise atalarının
öğretisi uyarınca ruhu Hades’e (abissos)
indi. Eski Antlaşma ile ilgili bu
yerde iki bölme vardı. Doğrulara ve
günahlılara ayrılan iki yer (bkz.
Luka 16:22-26). Her iki yerdeki
ölüler durumlarını kesinlikle bilirdi.
Ruhuyla Hades’e inen Mesih, ölmüş
günahlılara gerçekleşen Tanrı tasarısını
açıkladı, sonuçlanan kurtuluşu gösterdi,
bundan yoksun kaldıklarını onlara bildirdi,
onları orada bıraktı (bkz. I.Petros
3;18-20). Öte yandan Eski Antlaşma’da
sözü edilen doğruları oradan alıp göklere
yükseltti (bkz. Efesoslular 4:8-10;
I.Petros 4:6). Mesih’in Hades’e
inmesinin nedeni budur. O orada kalmadı
(bkz. Mezmur 16:10). Eski Antlaşma
inanlılarını göklere kaldırdı; iman
etmemişlereyse, getirdiği kurtuluşun
anlamını açıkladı, yoksun kaldıkları
armağana dikkatlerini çekti. Mesih’in
haçlanarak ölmesinden gömülmesinden
dirilmesinden sonraki ‘şimdi’
de kurtuluş sözü herkese yakındır; inananın
da inanmayanın da ağzında ve yüreğindedir
(8). Mesih’le ilgili müjdeyi
duyup da O’na iman etmeyenlerin, O’nu
tepenlerin sayısı her yanda çoktur.
Duydular, tartıştılar, yürekleri eleştirildi,
ama onları seven Kurtarıcı’ya sırtlarını
çevirdiler. Yahudi olsun uluslar sırasından
olsun, Mesih’e iman etmekle O’nu yadsımak
arasındaki ayrım, cennet cehennem ayrımıdır.
Yazar herkesi kurtuluşun içeriğine
ve yöntemine getiriyor (9,10).
Mesih’in arıtma-kurtarma eylemini içeren
İncil ‘kurtuluş sağlayan Tanrı
gücüdür’ (1:16). Tanrı Mesih’te
kurtarışını tüm insanlığa tanıtıyor,
hem de sunuyor. Kurtuluş sözü bu ayetlerde
açıklıkla belirtiliyor. İSA MESİH RAB’tir.
Baba Tanrı’yla birdir. O’na iman eden
bunu açıkça bildirir; gizli tutamaz.
Yüreğinde, Tanrı’nın onu ölüler arasından
dirilttiğine inanır, kurtuluşun salt
O’ndan kaynaklandığını kabul eder ve
kurtulur. Bunlar yadsınamaz, kulak ardı
edilemez. Yürekle iman etmek günahlıyı
değiştirir. Onu doğrulukla donatır.
Kurtuluş ağızla ilan edilmesi gereken
sağlam ve somut bilgidir; Tanrı’nın
insan varlığında sonuçladığı eylemdir.
Yeniden doğuşu getiren bütünleme.. Mesih’e
iman eden utandırılmaz (9:33;10:11).
Bu vaat Yeşaya 28:16’dan alıntıdır.
Tanrı’ca ilkin belirtilen peygamberlik
sözüne iman, kurtuluş doğrultusunda
güvenilecek öncel belirlemedir. Mesih’in
ölümüne ve dirilişine iman eden çekinmeden
O’nu Rab niteliğinde insanlar karşısında
ikrar eder (bkz. Matta 10:32; Yakup
1:18).
Mesih inancını ikrarda O’nun dirilişine
iman etmek temel zorunluluktur. Haberci
Pavlos o dönemin bilgi, kültür, sanat
merkezi Atina’yı ziyaret ettiğinde (bkz.
Habercilerin İşleri 17:30-34) kendisini
Ariopagos’a taşıdılar, yaydığı yeni
öğretinin içeriğini öğrenmek istediler.
Pavlos İsa’ya ve ölülerden dirilişine
ilişkin Sevinç Getirici Haber’i bildirdi.
Bu bildiriyle tanış olmak isteyen Stoacı
filozoflar usanma bıkma bilmeden hep
araştırırdı. Her konu ya da düşünce
incelenmeli. Bunlar arasında Tanrı’yla
ilgili sorular da yer alırdı. Özellikle
Tanrı’nın bağımsız varlığı enikonu incelenirdi.
Bir düşünceden daha üstün başka bir
düşünce belirdiğinde, bu kez ondan da
üstün olanına gidilmeliydi. İnsan varlıkların
doruğundadır; ne var ki, bir sürü gereksinimi
vardır. Bu durum karşısında gereksinimi
olmayan varlığı aramalıyız. Böyle bir
kişilik Tanrı (Theos) olabilirdi.
Eğer varlığı gerçekleşebilirse.. Pavlos
Stoacılar’ın incelemelerine yabancı
biri değildi. Kendilerine bu göze çarpan
tepede diktikleri sunaktan söz etti:
BİLİNMEYEN TANRI’YA. “Herkese yaşam,
soluk ve daha ne varsa her şeyi veren
O’dur” dedi (Habercilerin İşleri
17:25). Konuşmasını onların ozanlarından
birinin sözüyle sundu: “Bizler de O’nun
soyuyuz” (Habercilerin İşleri 17:28).
Bunu söyleyen ozan, Pavlos gibi
Kilikyalı’ydı. Bu düşünür tasarısını
baş tanrı Zefs’e dayıyordu. Haberci
Pavlos dinleyicilerinin düşüncesini
Zefs’ten öteye taşıdı: “Atamış olduğu
bir adam aracılığıyla dünyayı adaletle
yargılayacağı günü saptadı. O’nu ölüler
arasından dirilterek tüm insanlığa kanıt
sağladı” (Habercilerin İşleri 17:31).
Bu yeni bilgiyi duyanlar arasında
bomba patladı. Her düşünceyi dinleyen
ve araştıran Atinalılar’ın kulağı en
üstün gerçeği duyuyordu: Araştırdıkları
Tanrı dünyayı adaletle yargılayacağı
günde Yargıç’ını atamış bulunuyor. Bunun
kanıtıysa O’nu ölüler arasından diriltmesiydi.
Bilgiye, düşünceye tepki göstermekten
geri durmayan dinleyiciler ölülerin
dirilişi konusunu duyunca şoka uğradı.
Felsefe biçimlemelerinde buna inanılmıyordu.
Bir kesimi işi alaya dökerek Pavlos’a
‘spermologos’ adını yapıştırdı:
Bir kuşun sağdan soldan tohum toplayarak
karnını doyurması gibi. Başka bir kesimiyse
daha ciddi davranarak, ‘seni başka
bir kez yine dinlemek isteriz’ dedi.
Öte yandan bazıları ölüp dirilen Mesih’e
iman etti. Yüksek yargı kurulunun bir
üyesi de bulunuyordu bunlar arasında.
Rab İsa Mesih’in ölüler arasından dirilişi
bugüne dek niceleri derin derin düşündürmekte.
Ama O’nun diri Rab olduğu anlaşılınca
şüphe bulutları dağılır, imansızlığın
buzları erir.
RAB adının Eski Antlaşma’da YAHWEH
adıyla, Grekçe’deyse Kyrios’la eşitdeğer
olduğu anımsanmalı. İsrailliler YAHWEH
adı üzerinde aşırı titizlikle davranırdı.
Olmaya ki bu adı dikkatsizlikle kullanabiliriz
ve adileştiririz korkusuyla hiç kullanmazlardı.
Yerine Adonay adını kullanırlardı;
bu ‘Efendi’ anlamındadır. Sözü edilen
bu iki ayette (9,10) Rab, günahlıyı
kurtaran YAHWEH’dir. Bir İsrailli’nin
Mesih aracılığıyla kurtuluş bulması
korkuları dağıtır, bu kutsal adı kesin
güvenlik ve kanıtlılıkla hiç çekinmeden
söylemesini sağlardı. Bununla ilgili
yüreklendirme şudur: “Bu
durumda, her kim beni insanların önünde
açıkça kabul ederse, ben de onu göklerdeki
Babam’ın önünde açıkça kabul edeceğim”
(Matta 10:32).
Mesih inanlısı kendi yararına kurtulmuş
değil, Mesih’e ve O’nun ezeli-ebedi
adına tanıklık etmeye, O’nun adını anmaya
kurtarılandır (bkz. Yuhanna 5:23;
14:14; Habercilerin İşleri 7:59; I.Korintoslular
12:3; Yaratılış 4:26; İbraniler 1:6;
I.Petros 3:14; Yeşaya 8:13).
Mesih’e iman yoluyla
kurtarılan günahlı Tanrı’nın yenilediği
yürekle yeni yaratık olmuştur (bkz.
6:7; Mezmur 51:10; Hezekiel 11:19; Habercilerin
İşleri 16:14). Bu durumda Mesih
onun Rab’bidir. Yürekten belirginlikle
açıklanan kurtarıcı (6:17; bkz. Habercilerin
İşleri 16:14; Mezmur 51:10; Yeremya
31:33). Bir yerde ateş tutuşturmaya
çalışırken çalı çırpı kömürün altına
konur, üstüne değil! Din uygulamalarıyla
günahlı yaşamda yenilenme ateşini yakmaya
çalışan buna benzer. Din adetleri o
varlıkta yenilik oluşturamaz; hiçbir
zaman! İlkin yürekte kurtarıcı Mesih’e
iman canlanmalı sonra tüm varlık sağlıklı
Tanrı bağlılığıyla alevlenmeli, her
yana ateşin yararlılığını göstermeli.
Bu tanrısal eylem yaşamda sonuçlanınca
o inanlı İsa Mesih’i Rab olarak değerlendirir
ve ikrar eder; hiç korkmaksızın vaftiz
edilmek ister. Yürekteki değişikliğin
sonucu böylece dıştan belirgin olur.
O yaşamda alttaki çıranın başlattığı
ateş tüm varlığı tanrısal sıcaklıkla
yepyeni aşamaya getirmiştir.
Günah evrenseldir, soyumuza girişi
tek yolladır (3:23). Kurtuluş
da evrenseldir, tek yolladır (9:12).
Bu gerçeği kabul etmeyenin Tanrı
inanlısı, Mesih bağlısı sayılabilmesi
çelişki oluşturur. Her tür insansal
kuram ve sav O’nun öğretisiyle bağdaştırılamayan
kafa egzersizisidir (bkz. Yuhanna
14:6; Habercilerin İşleri 2:21; 4:12;
İbraniler 10:29). Tarihte İsa Mesih’in
tekliği O’nunla ilgili belirgin gerçeklerle
kanıtlanır: Tanrı Sözü’nün beden kuşanması,
doğaüstü eylemleri, günahı affetmesi,
kendine özgü öğretisi, haça çakılışı,
ölümü, gömülmesi, dirilmesi, yücelere
çıkması, Tanrı katında aracılığı, yeniden
gelişi ve insanlık topluluğunda günahtan
arıtabilen tek kurtarıcı olması. Bu
gerçekleri bir yana itip biçimlenmiş
Yahudi inancına ve bu sıradan başka
yöntemlere kaymak zirveden düşüştür.
Yazar İsrailliler’in imansızlık
nedenini daha da genişletiyor (14-21).
Önceki kesimde Pavlos bunda Tanrı’nın
suçu olmadığını, tüm suçun İsrail’in
‘Sendeleme Taşı’nda sürçüp düşmesinde
odaklandığını belirtti. Tanrı’nın Sevinç
Getirici Haber’i İsrail’e tanıtıldı
(8). Eski Antlaşma peygamberleri
tanrısal kurtuluş sağlayışını açıklıkla
belirtti. İsrail kendi peygamberlerinin
bildirilerini değerlendirse kuşkusuz
iman ederdi. Mesih’i saymamakla kendi
peygamberlerini saymıyordu onlar. Oysa
peygamberler, Tanrı esiniyle Mesih’e
ilişkin geniş bilgi vermişti. İsrail
veya her kim olursa olursa olsun, bu
Haber’le tanış olabilmek, O’nun adına
seslenebilmek için ilkin işitmeli, ardından
iman etmeli.. Bu yöntemi bulabilmek
için Söz’ü yayanlar gönderilmeli. Bunlar
müjdenin yayılmasında, tanıtılmasında
temel gereksinimdir. Söz’ü yayanı kim
gönderir? Tanrı. O İbrahim’i adını yüceltsin
diye seçti, onu yurdundan kaldırdı,
aklının ucuna gelmeyen bir ülkeye yöneltti
(bkz. Yaratılış 12:1-3).
Tanrı Musa’yı seçti, onu Mısır’a
gönderdi (bkz. Mısır’dan Çıkış 3:10-12).
Yeşaya’yı ona bir soru doğrultarak sert
bir halka gönderdi (bkz. Yeşaya 6:8-9).
Yeremya’yı da böyle bir hizmete
gönderdi (bkz. Yeremya 1:17).
Hezekiel’i ağır bir görevi üstlenmeye
gönderdi (bkz. Hezekiel 2:4-7).
Yunus’u o dönemin önemli kentlerinden
Nineveh’e gönderdi (bkz. Yunus 1:2;
3:2). Zekarya’yı da çetin bir vaaz
hizmetine gönderdi (bkz. Zekarya
1:14). Dirilen Mesih Onikiler’i
‘dünyanın en ırak köşesine dek O’nun
tanıkları olmaya’ gönderdi (Habercilerin
İşleri 1:8). Ve kurtardığı Tarsus’lu
Saul’u Pavlos kılarak ciddi bir atamayla
Sevinç Getirici Haber’i yaymaya dünyanın
dört ucuna gönderdi (bkz. Habercilerin
İşleri 26:15-18). Yedi kiliseden
Filadelfiya’daki topluluğa şunu bildirdi:
“İşte önüne açık bir kapı koydum.
Onu kimse kapatamaz. Gücünün az olduğunu
biliyorum; buna karşın sözümü sıkı tuttun
ve adımı yadsımadın” (Vahiy 3:8).
İsa Mesih gönderir (bkz. Matta
28:18-20; Markos 16:15; Luka 24:48-49;
Yuhanna 20:21; Habercilerin İşleri 1:8;
8:26; 9:15). Kutsal Ruh gönderir
(bkz. Habercilerin İşleri 10:19; 13:1;
14:26). Tekte üçlük üçte teklik
Tanrı gönderir, kilise topluluğu gönderileni
ayırır, kutsar ve Rab’bin atadığı yere
salar (bkz. Habercilerin İşleri 13:3).
Kuşkusuz gönderilenin müjdeciliği sürdürmeye,
bütünlemeye isteği olacak (bkz. Yeşaya
6:8b). Gönlü hizmette olmayan gönderilemez;
insan insanı atamaz. Haberci, insansal
tasarı ve programlarla gönderilmez;
Tanrı’ca gönderilir.
Yazar, Yeşaya’dan anlamlı, içerikli
bir ayet aktarıyor (15; Yeşaya 52:7).
Mesih’in göklere yükselip Kutsal
Ruh’unu inanlılarına göndermesinden
bu yana, O’nun gönderme (apostoli,
apostolos, apostello) buyruğu milyonlarca
inanlıya yol ve yöntemdir. Baba, Oğul,
Kutsal Ruh şu ana dek kadını-erkeği,
genci-yaşlıyı Sevinç Getirici Haber’i
yaymaya gönderiyor. Onların ayakları
en güzel ayak.. Özellikle şu küresel
iletişim çağında kıtlık, sefalet, felaket
insanlığı sarıp sarmalamış. Ademoğulları
çeşitli misyonları bütünlemeye koşuyor:
Ekonomik, politik, sağlık, eğitim, askeri,
spor, bilim, vb. Kötü ve yıkıcı misyonlara
koşanlar da her yanda keskin dişlerini
biliyor: Uyuşturucular, mafyalar, teröristler,
seks tacirleri, vb. Tanrı’nın, Oğlu
Mesih’te sunduğu kayrasal kurtuluşu
bildirmeye, tanıtmaya koşanlar şimdi,
hem de sonsuzla ilgili kalıcı bir misyondadır.
İşin üzücü yönü pek çok yerde bunlar
karalanmakta şuçlanmakta, cezaevine
kapatılmakta ve derin buğzla canlarına
kıyılmakta. Bu misyonun baş düşmanı
iblistir. Yönetiminde bulundurduğu insanların
kurtuluşunu engellemek onun temel amacıdır.
Birçok yerde o güzel ayaklar iblisin
düzeniyle önlenmekte, hatta biçilmekte.
Bu yürek burkucu gelişim Yeşaya
peygamber tarafından bildirilmişti (bkz.
53:1). Sevinç Getirici Haber’i tüm
çekiciliğiyle duymak isteyenlere karşı
onu dışlayanlar da çok. Bunlar kurtuluşlarının
sonsuzlarının biricik fırsatını tepmekte.
Şeytanın günahlı yaşamda dürtüsü, düzeni,
etkisi Yeni Antlaşma’nın konularındandır
(bkz. Yuhanna 12:38). İman haberini
duyup da imansızlığı yeğlemek ademoğlunun
en acıklı seçimi. İsa Mesih bunu Kutsal
Ruh’a karsı sövgü olarak niteler. Böyle
davranan kurtuluş olanağını tıkar, sonsuzluk
boyunca bağışlanamayacak günahı işler
(bkz. Markos 3:28-30; Luka 12:10).
Bu dönümde Eski Antlaşma’daki başka
bir bildiri de anımsatılmalı. Tanrı
Yeşaya’yı haberciliğe gönderirken ona
şu ön bilgiyi verdi. “Git bu halka
bildir; işittikçe işitin, ama kavramayın.
Gördükçe görün, ama bilmeyin. Bu halkın
yüreğini semizlet, kulaklarını da ağırlaştır,
gözlerini kapa; öyle ki, gözleriyle
görmesinler, kulaklarıyla işitmesinler,
yürekleriyle anlamasınlar ve dönüp sağlık
bulmasınlar” (Yeşaya 6:9-10). Yeşaya’dan
gelen bu ön bildiri Yeni Antlaşma’da
altı kez alıntı olarak yinelenir (bkz.
Matta 13:14-15; Markos 4:12; Luka 8:10;
Yuhanna 12:39-41; Habercilerin İşleri
28:26-27; Romalılar 11:8). Tanrı
habercisi karşısındaki engeli daima
akılda tutar, duvarın yıkılması için
Gönderen’e yakarır. Haberci tatlı bir
çağrıyla, derin sevgiyle Pavlos’un sözlerini
yineler. “Denecek olan şudur: Tanrı
Mesih’in kişiliğinde insanların suçlarını
saymayarak dünyayı kendisiyle barıştırıyordu.
Bize de barıştırıcılık sözünü verdi.
Bu nedenle Mesih adına elçilik ediyoruz.
Tanrı bizim aracılığımızla yakarırcasına
dileğini duyuruyor; biz de Mesih adına
yalvarıyoruz: Tanrı’yla barışın” (II.Korintoslular
5:19-20).
Kurtuluşa gerekli iki temel öğeye
değiniyor yazar: 1. İman, Haber’i
duymakla kımıldanır ve uyandırılır.
2. Haber’i duymak Mesih’in sözü
aracılığıyla gerçekleşir (13). Pavlos
bu kesimde başlıca İsrailliler’e değiniyor.
İsa Mesih’in hizmetine başladığı andan
beri İsrail’in dinsel kuşağı O’nun sözüne,
sunusuna, sevgisine iman etmedi; sonunda
O’nu haça mıhlattı. Kendilerine vaat
edildikten sonra yüceden gönderilen
Mesih’e iman etmemek şu ana dek Yahudiler’in
temel ruhsal engeli. Bu dönümde İman’la
iman arasındaki ince bir ayrıma, Mesih’in
diri sözüne de değinilmeli. Her tür
din bağlısının kendine özgü imanı vardır.
Ne var ki canı günahtan arıtan, Tanrı’yla
barıştıran, O’na yararlı kılan iman
kendine özgüdür, Haber’i duyunca Mesih’in
sözüne iman etmek, O’nu her değerin
üstünde tutmaktır. Kurtaran sonsuz yaşam
sağlayan tek iman budur. Yazar Pavlos
başka bir yerde bu imanı şöyle anlatır:
“Kime iman ettiğimi biliyorum” (II.Timoteos
1:12). O’nun imanı ölüp dirilen,
yücelerde egemen olan, yeniden gelişi
Tanrı’ca vaat edilen evrensel hükümranlığı
kuracak olan Mesih’edir. Bu Haber’i
duyduğunda kulaklarını kapamayan kurtulur,
sonsuz yaşam güvenliğini bulur.
İsrail’e değinen yazar bunun yanı
sıra tüm ulusları kapsıyor ve “Haber’i
duymadılar mı?” yolunda bir soru
doğrultuyor, ardından da yanıtı veriyor.
“Hiç kuşkusuz duydular” (18).
Bu dönümde Mezmur 19:4’ten önemli
bir alıntıyla tezini destekliyor. Pavlos
kişisel bir tümlemeyi göz önünde bulunduruyor
(bkz. Habercilerin İşleri 19:10;
Romalılar 15:19,21). Sevinç Getirici
Haber’i Yeruşalim’den İllirya dolaylarına
dek yaydığını anımsatıyor. İllirya Adriyatik
kıyılarında eski Yugoslavya’dır. Bu
uzaklık yaklaşık 3000 km’dir. Şaşılacak
ıraklık! Bu günün çağdaş taşıt araçlarının
bilinmediği dönemde.. Hem de Asya’da
(Ege bölgesinde) yaşayan herkes Yahudi
olsun, uluslar arasından olsun, Tanrı
Sözü’nü duydu (bkz. Habercilerin
İşleri 19:10). Kuşkusuz başka yerlerde
de aynısı oldu. Ya şu çağda? Kitap ve
çeşitli yayın sayfalarında, radyoda,
televizyonda, elekronik kanallarda,
uydulardan yeryüzüne ulaşan yayınlarda,
yerel toplantı yerlerinde, ağızdan ağıza,
kısacası yer yuvarlağının her köşesinde
her dil ve lehçede.. Kurtarıcı Mesih’in
adı, Tanrı’nın tek kurtarma yöntemi
yazıyla, sözle, Internet’le, müzikle,
CD ile, filmle her soydan her boydan
herkese duyuruluyor, iman eden bağışlanıyor,
sonsuz yaşam buluyor. Rab İsa Mesih’in
görkemli dönüşüne dek bu sürecek (bkz.
Matta 24:14), insan direnişi bunu
önleyemeyecek.
“İsrail bunu bilmedi mi?”
(19) Elbette bildi ve sürekli
duymakta. İsrail’i çağıran Tanrı onlara
ilişkin ‘sert enseli bir topluluk’
dedi (bkz. Mısır’dan Çıkış 32:9;
33:5; II.Tarihler 30:8; 36:14-16).
Daha önce değinildiği gibi İsrail’in
Tanrı sunusu doğrultusunda sert enseyle
direnişi kurtuluşun uluslara uzatılmasına
yol açtı (19). Tanrı’nın Sevinç
Getirici Haber’i uluslara sunuldu (11:11,14).
Bu mutlu gelişim Eski Antlaşma’da
önceden bildirilmişti (bkz. Yasanın
Tekrarı 32:21; Yeşaya 65:1). Musa
ve Yeşaya İsrail’in iyilik bilmezliğini
Mesih’in gelişinden yüzlerce yıl önce
peygamberlik yoluyla bildirmişti. İyilik
bilmezlik Kutsal ve seven Tanrı’ya karşı
işlenince bu sert enseli imasızlık tepkisi
göklerin öfkesini fokur fokur kaynatır.
Bu isyan karşısında Tanrı ilkin İsrail’e
tanıtılan Sevinç Getirici Haber’ini
kendi halkı olmayanlara uzattı; sevgisinin
hedefi olmayanlara sevgisiyle yaklaştı
(bkz. 9:24-26).
Pavlos bu şaşırtıcı gelişimi giz
olarak adlandırıyor (11:25).
Buna on birinci bölümde değinilecek.
İsrail dışta kalıyor, uluslar Tanrı’nın
ailesine katılıyor. İsrail-uluslar gizi
şu ana dek kafaları uğraştırmakta. Bunun
ileride açıklanacak boyutları tarihin
gelişimini bekliyor. Yazar konuyu yeniden
Yeşaya’ya aktarıyor, peygamberliğinin
atılganlığını övüyor (26; bkz. 65:1).
Gerçekten de bu korkmazlık kapsamında
yapılan bir belirlemedir. İsrail kendini
daima Tanrı’nın seçilmiş halkı sayar,
bundan en küçük bir ödün vermezdi. Ulusların
İsrail’den ön sıraya konulması onların
ayranını kabarttı. Rab İsa’nın bunu
İsrail başkanlarına anımsatması tümünü
çileden çıkardı, onu öldürecek oldular
(bkz. Matta 21:42-46; Luka 4:25-30;
Habercilerin İşleri 22:21-23).
İsrailliler’in gözünde uluslar
murdardı; onların Tanrı’ca üstün yetkilerle
donatılması olamayacak işti. Hiç inanılamayacak
bir gelişim. Ne var ki, Tanrı bunu Eski
Antlaşma peygamberlerinin ağzından duyurmuştu;
Mesih’in gelişindeyse bu parlak bekleyişi
gerçekleştirdi. Böylesi bir aşama İsrail
tarafından hazmedilemezdi. Tanrı kendilerinindi;
uluslar daima dıştaydı. Yeşaya’nın yaklaşık
yedi yüz yıl geride bunu bildirmesi
çok atılgan bir açıklamaydı (20).
İnanç konularında korkmazlıkla söz söylemek,
gereğinde kendi inancının püf desen
uçacak yerlerini sergilemek uygar davranıştır.
İşte Yeşaya peygamber bunu yaptığından
övüldü. Günümüzde de İsrail’in ezici
çoğunluğu Tanrı kayrasından yoksun kalmaktayken,
canı kurtaran diri Tanrı’dan bilgisi
olmayanlara başlangıçta İsrail’e gönderilen
aynı müjde erişiyor, iman eden herkes
Tanrı’nın ailesine katılıyor. Tanrı
kayrasal kurtarışını süreklilikle İsrail’e
uzatıyor; sanki yalvarırcasına (21).
İmansızlıkta direnişlerini söz dinlemezlik
ve baş kaldırıcılık olarak niteliyor.
Bu ilişkide Yeşaya 63:1 ile
64:7’ye de bakılsın. Tanrı’nın ayırma
çizgisi İsrail’le uluslar arasında değil,
Tanrı’yı ‘arayanlar’ la O’nu ‘yadsıyanlar’
arasındaki belirgin çizgidir (bkz.
Yeşaya 65:10-12). Aynı konuya ilişkin
şu yerlere de bakın: (Habercilerin
İşleri 13:45; 28:22,24; 21:27-28). Kayra
Tanrısı’nın günahlıyı çağırışı İncil’in
belirgin vurgulamasıdır. Tanrı sanki
günahlıya kesin yakarıyla, tatlılıkla
konuşmakta (II.Korintoslular 5:20).
O’nun günahlı insan doğrultusunda isteği
din töre biçim uygulamaları değil, günahlıyı
kayra değmesiyle kurtarıp kendisiyle
barıştırmaktır. Bu doğrultuda bütün
gün ellerini uzatarak günahlılara, ‘gelin’
(21) diyor yarattığı insanı seven,
iman eden kadına erkeğe sonsuz yaşam
güvenliğini veren Tanrı.
BÖLÜM 11
Bu dönüme dek açıkladığı gerçekleri
yazar Pavlos ciddi bir soruyla özetliyor..
Tanrı kendi halkını dışladı mı? İsrail’in
direnişine bakıldığında soruna böyle
bir soruyla yaklaşmak doğaldır. Ama
yazar üstelemeli bir yanıtla böyle bir
gelişimin olanaksızlığını vurgulamakta.
Bu halkın çoğunluğu kendilerine gönderilen
Mesih’i yadsısa da bir ‘azınlık kurtulacak’
(9:27). Yazar 11:15’te
konuya geri gelecek. Zaman mekân dışında
var olan, eylemlerini bunların ötesinde
gerçekleştiren Tanrı’nın İsraille ilgili
parlak ve şaşırtıcı tasarıları var.
Pavlos daha ileride konuyu giz olarak
nitelendiriyor (25) perdeyi azıcık
açarak Tanrı tasarılarına az da olsa
ışık saçıyor. Bu ayete varıldığında
giz’le ilgili bazı açıklamalara
değineceğiz. Tanrı’nın tarihi açıklayışı
giz bulutlarını dağıtarak araştırıcıya
görüş yeteneği vermesidir. Ama tanrısal
giz’in perdesi tümden kaldırılarak
sonuç aydınlanınca giz de berraklıkla
kavranan bilgiye dönüşür. Tanrı’nın
tarihi bildirmesi tarihçilerin yaklaşımından
apayrıdır. Onun İsrail’le ilişkisinin
ilerisini soruşturan, Yeremya 31:35 -37’yi
incelesin. Tanrı’ya ilişkin bilgisizlikte
çalkalanan uluslar kurtuluşu İsrail’den
öğrendi. Tanrı yöntemindeyse İsrail
kurtuluşu uluslardan duyacak hem de
onu değerlendirerek Rabbin ailesine
katılacak.
Yazar kendisini örnek tutarak kimliğinin
künyesini herkese gösteriyor. ‘Ben’
diyor, “özbeöz İsrailli’yim”
(bkz. Filippililer 4:6). “İbrahim
soyundan Benyamin kuşağından.” Tanrı’nın
onu böylesi parlak bir hizmete seçmesi
Pavlos’un sevinci ve coşkusudur.. Konuyu
Eski Antlaşma’nın seçkin peygamberi
İlyas’a götürüyor. İlyas, puta tapan
kraliçe Yezebel’in saldırıları yoğunlaşmaktayken
düş kırıklığına uğrar gibi oldu. Gerek
kendisinin gerekse başka peygamberlerin
çektiği acıları sıralayarak yakındı.
Neredeyse bağlılığının yararsızlığına
kayacaktı sanki (bkz. I.Krallar 19:10,14).
İsrail’in direnişi yeni bir görünüm
değil, tarihleri boyunca beliren ruhsal
çalkantıdır. Öyle bir toplum düşünün
ki, Tanrı İbrahim’de onları kendisine
ayırsın, ama onlar sürekli söz dinlemezlikte
diretsin. Bu durumda Tanrı’nın onlardan
yüz çevirmesi doğal sonuç sayılabilir.
Ne var ki O çağırdığını egemen tasarısı
uyarınca çağırır, kimseyi kendi haline
bırakmaz.
Bu, İsrail’in İbrahim’in soyundan
gelişine dayanmaz. Fiziksel bağlılık
değildir önem taşıyan (bkz. 9:6,29).
Bağlılık salt fiziksel olsaydı çok uzun
süremezdi. İsrail’in İbrahim’le ilişkisi
bundan daha somut ve özlüdür (bkz.
Mezmur 94:14). Tanrı’nın İsrail’i
seçmesi son bulmayan gizemli görünümdür
(bkz. 28,29). Tanrı şu anda bir
azınlığı kurtarıyor (3-10). Gelecekte
tüm İsrail’i kurtaracak (11-27).
İlyas peygamber toplumunun puta
tapıcılığa kaydığına bakarak öylesi
sarsıldı ki, gayrı hiçbir umut kalmadığı
sanısına kapıldı, ölmek için dua etti.
Tanrı’ya yakarısı tüm yürekliliğini
yitiren birinin sarsıcı derdini deşmesidir.
Ne var ki, egemen Tanrı’nın sınırsız
gücünü ve bilgisini öğrenecek daha o.
Umutsuzluğunu en son kademesine sürüklenmişken,
egemen Tanrı onun imdadına yetişti ‘Bak’
dedi. “Bu toplumda Baal denen o yalancı
tanrıya diz çökmeyen, onu öpmeyen yedi
bin insanım var.” Gerçek inanlılar
(bkz. I.Krallar 19:10-18). Bu
yüreklendirmeyi duyan İlyas Tanrı tarafından
kendisini desteklemeye gelen meleğin
sağladığı pideyi yedi, suyu içti. Aldığı
güçle yenilendi kırk gün kırk gece boyu
Tanrı dağı Horeb’e yürüdü (bkz. I.Krallar
19;1-9). Egemen Tanrı bireyin güçsüz
canına değince böylesi şaşırtıcı sonuçlar
oluştu.
Bu geçmiş olguya değinen haberci
Pavlos mektubu okuyanları İlyas’ın görgüsüyle,
deneyimiyle yüreklendiriyor. Rab’bin
seçtiği o kalıntı kişisel dinsellikle
sevap işleriyle değil, kayrayla onun
ailesine alınanlardır (6). Şimdi
azınlık kurtuluyor (3,10), ilerideyse
tüm İsrail’in kurtuluşu, Mesih’e dönmesi
bekleniyor. Tarih boyunca İsrailliler
çok dinsel bir halk olarak belirir.
Ama tarihlerinin en üzücü cilvesi onlara
Tanrı’nın uzattığı kayrasal arınışı
ve kurtuluşu tepmeleri, buna karşı dinsellikleriyle
Tanrı’ya yaklaşmaya çabalamalarıdır.
Sanki tüm kötülükleri bağışlayan Tanrı
ademoğullarından dinsel icapların uygulanışını
diliyor. İsrail benzeri Tanrı kayrasını
kavrayamayan, bunun tersine O’na din
yollarıyla yaklaşmaya didinen pek çok
din bağlısı vardır yeryüzünde. Kayrayı
yadsımanın acıklı sonucu dinsel törelere,
yinelemelere dalarak sonsuzlar sonsuzu
kaybolmaktır.
Tanrı’nın kayrası ileride bir Tanrı
halkı olacak İsrail’e yetişecek, İsrail
ulusal kurtuluşa kavuşacak. Ya öbür
uluslar ne olacak yolunda bir soru doğaldır.
Mesih’in kurtarma müjdesi bugün bütün
uluslara yetişiyor, her yanda yayılıyor,
Rab’bin adına seslenen kurtuluyor. Ama
kayra dönemi sona erdiğinde hiçbir topluluk
ulusal kurtuluş bulamayacak. Bu özellik
salt İsrail’e özgüdür. Tanrı İsrail’in
çağ sonunda toplumsal kurtuluş bulacağını
bildiriyor (bkz. Zekarya 12;10,11;
Hezekiel 39;29; Yuhanna 19;37 Vahiy
1;7 vb). Eskatologya tasarısında
tanrısal yöntem budur.
Bugün İsrail’in yüreği katılaşmış,
Yahudiler dik başlı olmuştur (bkz.
9:18; 11:7). Bu iki ayrı yerde Hellence
iki söz kullanılır; her ikisi de sertleşme,
nasırlaşma, katılaşma anlamındadır (sklirino,
poroo, porosis). Ademoğullarına
açıklanmayan Tanrı gizidir bu şaşırtıcı
durum (11:8,25; bkz. Yasanın Tekrarı
29:4; Yeşaya 29:9,10). Egemen Tanrı
düşük insanın sert tutumundan sorumlu
tutulamaz O’nun kayrası eninde sonunda
günahlı İsrail’e erişecek, katı yürekler
eriyecek, İsrail kayra zenginliğiyle
kendisi için Tanrı’ca öngörülen mirasa
kavuşacak. Doğal insanın derininde Sevinç
Getirici Haber’e karşı sanki bir rezistans
(direnç) yatıyor. Ademoğlu kendisine
armağan niteliğinde sunulan Tanrı kayrasını
tepiyor. Ama bu kararı verdiren içteki
dirençtir. Öte yandan bireyler dinsel-töresel
uygulamalara dirençşiz ayak uydurabiliyor.
Bazı kez dinlerinin dilediğinden fazlasını
bile yapıyor. O’nun karşısında yararlı
işlerinin kabulünü arıyor. Kişi kişiye
‘Allah kabul etsin’ temennisini bile
çekiyor. Sanki Allah’ın buna ihtiyacı
var! Gelgelelim O’nun kayrası tepiliyor.
İsrail’in görünümünde olduğu gibi, dinsel
birey aradığını bulamıyor (7).
Bunlara karşı en sert günahlı bile kayrasal
imanla Tanrı’nın affına, bağışlayışına
kavuşuyor. Ne dedi İsa din adamlarına?
“İkisinden hangisi babasının isteğini
yerine getirmiş oldu?” Onlar, “Birincisi”
diye karşılık verdi. İsa, “Doğrusu size
derim ki” dedi, “Gümrük vergisi toplayanlarla
genel kadınlar Tanrı hükümranlığına
sizlerden önce girer” (Matta 21:31).
İnanç konusunda dikbaşlılık pahalıya
oturur. Kurtuluş sunusu hazır dururken
kişinin yaşamını din işleriyle geçirmesi,
sonunda da mahvolması yürekler paralayıcıdır.
Pavlos Yeşaya’dan ve Davut’tan iki önemli
alıntıyla, reddiyecilere karşı nasıl
tepki gösterildiğini anımsatıyor (8,9;
bkz. Yeşaya 6:9; 29:10; 35:8; Mezmur
69:22-23). Altmış dokuzuncu Mezmur’daki
başlık Davut’a atfedilmiştir. Mezmur
başlıklarının Tanrı esini olmadığı anımsatılmalı.
Başlıkları koyanlar araştırıcılar ve
yorumculardır. Mezmurlar genellikle
Davut’a dayandırılmıştır. Yazar Pavlos
da bu yöntemi izliyor (9). Daha
sonraki araştırmacılar bu atamayı düzeltti.
Genel görüş bu Mezmur’un Yeremya peygamberle
ilgili olduğunda odaklanır. Onun yaşamındaki
kasırgaları bilen, burada sanki Yeremya’nın
karşılaştığı saldırılar zincirini, kendisine
düşman kesilenlerin kötülüğünü görür.
Yeremya öylesi ezici sıkıntı altındadır
ki, Tanrı düşmanlarının kendisine karşı
doğrulttuğu saldırı ve işkence zincirine
tanrısal yargı ünlemiyle tepki gösteriyor.
Yazar Pavlos bu sözleri Mesih’e düşman
kesilen Yahudiler’e uyguluyor (9).
Pavlos başka yerde de Yahudiler’in sert
ve hırçın direnişini buna benzer yargı
sözüyle kınıyor (bkz. I.Selanikliler
2:14-16). Yazar reddiyecilere yine
Davut’un yargı sözünü doğrultuyor (10;
bkz. Mezmur 35:8).
Mezmur’da Davut kötülük işleyenlerin
iyilik bilmezliğinden yakınıyor (bkz.
35:12-16). İnsanlığa en büyük hizmeti
sağlayan İsa Mesih’e düşmanlık, direniş,
kışkırtıcılık, saldırıcılık her yanda
arş-ı-âlâya yükseliyor. Yahudi halkından
olsun başka kuşaklardan olsun, Mesih’e
ve O’nun Sevinç Getirici Haber’ine direnenlerin
bekleyişi ne olabilir? Acımasız yargı.
Tanrı sunusunu tepmenin belirgin sonucu
budur. Yazar Pavlos kendilerine sunulacak
acı bardaktan onlara bir tat veriyor
daha şimdiden. Çağlar süresince acıklı
gerçek budur. Mesih’in kurtuluş müjdesine
karşı gösterilen tepki olumludan çok
olumsuz, yapıcılıktan çok yıkıcıdır.
Durum şu ana dek aynıdır. Günahlı insan
hem canının kurtuluşunu öngören haberi
tepiyor, hem de onu duymak isteyenleri
tüm gücüyle engelliyor. Oysa bireyin
günahtan ve sonsuz yargıdan kurtulması
Tanrı’ca sağlanan kayralı, özverili
sunudur. Bunu değerlendirenlerden çok
reddedenler görülür. Çünkü efendileri
iblis onların kurtulup esenliğe kavuşmasına
karşıdır. Tanrı’nın Mesih’ini yadsıyanın
geleceği kapkaranlıktır. Bu karanlığın
egemenliği şimdiden belirgindir. Pavlos
başka bir mektubunda da bunu imlemekte
(bkz. I.Koloseliler 1:13).
İsrail’in Mesih’i yadsıyışı bir
oldubitti değil: “Şimdiki dönemde
Tanrı’nın kayrasıyla bir azınlık vardır”
(5). Eninde sonunda “tüm İsrail
kurtulacaktır” (25). Egemen Tanrı’nın
trajediyi sevince dönüştürme yeteneği
kesindir. İsrail’in topluluk olarak
Mesih’i yadsıması Tanrı’nın sonsuz bilgeliği
ve tasarısıyla uyumdadır. “Onların
Mesih’ten yoksun bırakılması dünyanın
Tanrı’yla barışmasına yol açtı”
(11-15). İsrail Mesih’i kabul
etseydi acaba ne olurdu? Soru üzerinde
durulmaya değer. Belki İsrail Mesih
inancını millileştirir ve bağnazlaştırırdı.
Oysa Tanrı Mesih’i hem İsrail’e hem
de tüm dünyaya kurtarıcı olarak gönderdi,
toplumsal-ulusal dinler oluşturmaya
değil! Bu Yol’u ulusal bir inanç biçimine
sokmak Tanrı’nın tasarısı değildi ve
hiçbir zaman olamazdı. İsrail’in Mesih’i
dışlayışı paganların Tanrı kayrasına
imanla kavuşmasını gerçekleştirdi. Mesih
bağlılığı bir İsrail inancı değil, tüm
insanlığın Tanrı ilişkisi doğrultusunda
yolu ve yöntemidir. İsrail’in Mesih’e
dönüşü sonraya kaldı. Pavlos “soyundan
olanları imrendirip aralarından
bazılarını kurtarmak” (14) doğrultusunda
hizmetini sunuyor, onların kabul edeceği
anı bekliyor (15). Mesih bağlısı
inancının İsrail’den kaynaklandığını
tanır, onların da Mesih’e iman etmesi
için Tanrı’ya yakarır (bkz. Yuhanna
4:22; I.Korintoslular 9:20). Evrenin
Tanrısı Mesih bağlılığını ulusal biçimcilik
töresine dönüştürenlere kesinlikle karşıdır.
O hiçbir ulusa ırka milli din yetkisini
vermez. Bu yöntem günahlı insan buluşudur.
“Tanrı dünyayı öyle sevdi ki, biricik
Oğlunu verdi” (Yuhanna 3:16). Yüzyıllar
boyunca Mesih’e iman edip kurtulanların
sayısı kabarık: Asyalı, Afrikalı, Amerikalı,
gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin
halkı. Her kim olursa olsun, Mesih’in
adına seslenen kurtuluyor, adı Tanrı’nın
yaşam kitabına yazılıyor. Yakın gelecekte
İsrail de bu gönence kavuşunca ‘ölüler
yaşam bulacak.’
Mesih’in gelişinden önce ve gelişi
sırasında uluslar arasından gerçek Tanrı’yı
arayanlar sinagoglara ve tapınağa katılırdı.
Bunlara Proselit denirdi: Paganlıktan
Yahudi inancına geçenler (bkz. Matta:23;
Habercilerin İşleri 2:11; 6:5;13:43).
İki sınıf proselit vardı. Doğruluk
proselitleri ve kapı proselitleri.
İlkine bağlananlar sünnet edilir, kendilerini
Musa’nın yasasına bağlar, Yahudiliğin
her dileğini karşılardı. İkinci sırada
olanlar kapıdan ileriye geçemezdi (bkz.
Mısır’dan Çıkış 20:10; Yasanın Tekrarı
5:14). Bunların belli başlı yedi
günaha karşı olmaları gerekirdi. Pavlos
Sinagoglar’a girerek Mesih’in müjdesini
yaymaya başladığında pek çok proselit
Mesih’e iman etti. Yahudi biçimciliğinden
özgürlük buldu. Pavlos, “uluslara
gönderilen bir haberciyim” der (13).
Mesih onu arıtınca, uluslara göndereceğini
bildirdi (1:5; bkz. Habercilerin
İşleri 26:17). Tanrı inancının dünyaya
yayılmasında en önemli aşamaydı bu.
Demek ki, Tanrı paganları da unutmadı;
onları aydınlatmaya Pavlos gibi aydın
ve aydınlanmış birini gönderdi.
Bu, Tanrı’nın yeni bir girişimi
değildi. Eski Antlaşma’da Tanrı Yunus’u
pagan Nineveh kentine gönderdi. Yeşaya’nın
peygamberlik sözünden öğrenildiği gibi,
Tanrı biricik Oğlu’nu, Mesih’ini hem
İsrail’e hem de öbür uluslara gönderiyordu
(bkz. 49:6). Başka peygamberler
de mesajı İsrail’den öteye uzattı
(bkz. Amos 9:11,12). Hiç kuşkusuz Tanrı’nın insanlıkla ilgili tasarıları
İsrail kuşaklarının ötesine uzanmaktaydı.
İlginç gelişim, İsrail’in Mesih’i yadsıyışı
sonucunda yeni bir düzen oluşmadı. Tanrı
evrenin tek Tanrısı’dır, kurtarışı da
teker teker tüm insan soyuna uzatılan
tek kurtuluş yöntemidir (bkz. Habercilerin
İşleri 13:45-47; 18:6; 19:8-10; 28:24-28).
Sevinç Getirici Haber’in uluslara
ilanı, tanrısal kucaklayışı İsrail’in
kurtuluşuna götürecek. Bu önemli konuya
on birinci bölümde defalarca
değinilir (12,15,16,17-24,25-26,30,31).
Yazar bu yerlerde eskatologya konusuna
giriyor: “Böylelikle tüm İsrail kurtulacaktır”
(26). Eski Antlaşma İsrail’in
eninde sonunda Mesih’e döneceğini vurgular.
Bu tanrısal gelişimi hiç kimse yadsıyamaz.
Ters durumda bu üç bölümün İncil sayfalarından
atılması gerekirdi. Rab İsa Mesih bu
parlak gelişimi vurguladı (bkz. Matta.
23:37-39; 24:34; Luka 13:34-35). Pavlos
Sevinç Getirici Haber’i uluslara yayarak
onlar arasında Mesih inanlıları oluştururken
kendi halkını unutmadı (13-14).
Tanrı’ca atanan uluslar sayısı Mesih’e
bağlanınca (25) sıra İsrail’e
gelecek; hem de tüm İsrail kurtulacak.
Bu arada yazar ulusları uyararak onların
İsrail’e karşı böbürlenmesini kınayor
(17-24). Konuyu betimlemek için
iki simge kullanıyor. Hamur ve zeytin
ağacının dalları. İsrail’in yasası uyarınca
toplanan ürünün bir kesimi Tanrı’ya
sunulurdu (16; bkz. Çölde Sayım 15:17,21).
Böylece tüm ürün ve hamur kutsallaştırılırdı.
İlk ürünle ilk hamurun kutsallaştırılması
geriye kalanları da kutsal kılar. İlk
hamur İsrail’i betimliyor; tüm hamur
Mesih’e bağlanan paganları. Yazar daha
da geniş kapsamda kullandığı öbür örneğe
geçiyor. İyi cins zeytin ağacıyla yaban
zeytininin dalları. Burada tarımla ilgili
bir simge kullanılarak gerçek vurgulanıyor
(17-22). Ama bu örnekte doğal
olana karşı bir uygulamayla karşılaşır
okuyucu. Bahçeci iyi zeytin ağacından
aldığı dalı kalitesi düşük zeytin ağacına
aşılar. Ne var ki, Pavlos’un kullandığı
simgede olamayacak bir uygulamayla karşı
karşıyayız. İyi cins zeytin ağacının
dalları kesiliyor, yaban zeytininin
dallarıysa o sağlıklı ağaca aşılanıyor.
Olamayacak iş! Hiçbir bahçeci böyle
bir iş yapmaz. Ama Tanrı tam bunu yapıyor.
İyi cins ağacın dallarını (İsrail) kesiyor,
yaban zeytininin dallarını (uluslar)
sağlıklı ağaca aşılıyor. İnanılmayacak
eylem! Tanrı’nın tasarıları insanınkinden
ne denli başka ve ayrımlıdır! (31-36;
bkz. Yeşaya 55:8,9).
Eski Antlaşma’da İsrail bu ağaca
benzetiliyor (bkz. Yeremya 11:16;
Hoşea 14:6). Tarımcılığa ters düşen
bu uygulama Tanrı’nın uluslar doğrultusunda
düşündürücü bir eylemimi ışığa getiriyor.
Onun sevgisi en düşük günahlıya karşı
öylesi bol ki, insanın doğal uygulamayla
yapamayacağı bir bütünlemeye doğrultuyor
kafaları. Bu, Tanrı’nın sevecenliğini
betimliyor. Gerçekten aşırı bir sonuçlama
(28; 4:11-12; 16-17; bkz. Galatyalılar
3:16,29). Kök insanlığa Tanrı bilgisini
veren İbrahim’in soyundadır (28).
Hiçbir insan İsrail’e karşı böbürlenmesin.
Uluslar arasında İsa Mesih’e iman eden
herkes kökten beslenerek ürün oluşturmakta.
Yazar bu kesimde böbürlenmeye karşı
ulusları üstelemeyle uyarıyor, bireyleri
Mesih’e imana çağırıyor.
Tanrı atalara verdiği vaadi geri
almadı (29; 15:8). Dinsel bütünlemeyle
övünmenin Mesih inancında kesinlikle
yeri yoktur. Büyüklenme iman ilkesiyle
çelişki oluşturan düzensizliktir. İman
yaşamı ve büyüklenme birbirine karşı
çelişki dünyasıdır. Tanrı’nın armağanı
imanla ve teşekkürle kabul edilir (20-22).
İsrailliler iman eksikliği nedeniyle
Tanrı’nın kurtarışından yoksun kaldı.
Bu acıklı sonuç herkesin başına gelebilir.
Tanrı kayrasına karşı iman konusunda
sendeleyip düşmek bireyi günahın eşiğinde
bırakır. Yazar bu arada İsrail’in Tanrı
kayrasına getirileceğini de vurgular
(16). Hem de paganlardan daha
kolay; çünkü onlar öz köktendir. Kendilerini
iman atılımı beklemekte. Bu dönemde
İsrail’e karşı düşmanlık yarasına da
değinmek gerekir. Orta çağda Yahudiler
(Mesih katilleri) diye şuçlandı, bin
bir baskıya ve saldırıya uğradı. Bu
patavatsızlık III.Reich Almanyası’nda
gaz fırınları vahşetiyle doruklandı.
İsrail’in Mesih’i yadsıyışı ne ettiğinden
habersiz halkları onlara düşman kıldı,
insanlığın başına utanç getirici çoraplar
ördü. Kutsal Söz’de vurgulanan tanrısal
uyarı öneme alınsın. Gerçek Mesih bağlısı
İsrail halkına düşman kesilemez, onları
yeremez. Tüm gelişim Tanrı tasarılarının
gerçekleşmesidir. Hiç kimse Tanrı’nın
savunucusu, dava vekili, öç alıcısı
olarak ortaya çıkmasın. Hangi dinin
ulusun bağlısı olursa olsun!
İyi cins ağaç İsrail’in Mesih’e
dönüşünü beklemekte (bkz. Luka 21:24).
Tanrı’nın kararlaştırdığı vakitte
ve gelişimde. İnanç tarihinin parlak
doruğudur bu. O mutlu ana dek Mesih
inanlıları İsrail’in kurtuluşu için,
Yeruşalim için Tanrı’ya yakarır (bkz.
Mezmur 122:6; 29:11). Tarihin son
heyecanlandırıcı sahnesi İsrail halkının
Mesih’e iman etmesi, gerçek Tanrı bağlılığına
dönmesidir. İsrail Tanrı’nın İsraili’dir.
İnsanlık bu halkla ilgili şaşırtıcı
gelişimlere tanık olacak daha (26,27;
bkz. Yeşaya 59:20-21; 27:9). Pavlos
konuyu giz (mystirion) olarak
niteliyor (25).
Burada kısa bir süre giz konusuna
değinmemiz yararlı olur. Eski ve Yeni
Antlaşma’da rastladığmız bu söz İbranice’de
sodh’dur. Aramice’de raz veya
rozo. Bu sözler hep aynı ilişkide
geçer. Bunlar Hellence mystirion
ile ilgilidir. Miyopluk myein
bu kökenden gelen fiildir. Miyop insan
ırağı göremez; ama göz doktoru ona gözlük
taktırınca görülmeyen görülür. Bu söz
Daniel’de çok sık geçer. İsa Mesih giz
sözünü bir kez kullanır (bkz. Matta
13:11; Markos 4:11; Luka 8:10).
Pavlos aynı sözü yirmi bir kez kullanır;
Vahiy’deyse mystirion
dört kez geçer. Eski Hellen dinlerinde
bu söz gizemli ayinlerle ilgili olarak
kullanılır. Giz, ancak açıklanınca
bilinebilen bir olay ya da olgudur.
Kelimenin fiil kökeni gözleri ağzı kapamakla
ilgilidir. Eski Hellen kavramında bireyler
bu yolla inanca tanıştırılırdı. Pavlos
şu sözle bizleri bazı gerçeklere ilişkin
aydınlatır: “Bunun tersine, saklı
bulunan Tanrı bilgeliğinden gizemlilikte
söz ediyoruz. Başlangıcı olmayan çağlar
öncesi, Tanrı’nın bizim yüceltilmemiz
için öncelerden kararlaştırdığı bilgeliktir
bu” (I.Korintoslular 2:7). İnsanınkinden
ne denli başka ve ayrımlı!
Mystirion sözü aşağıdaki ilişkilerde kullanılır:
- Beden
kuşanmayla ilgili (Yuhanna 1:14;
I.Timoteos 3:16).
- İsa
Mesih’in kişiliğiyle ilgili (Efesoslular
1:9,10,17,19; 3:3-5; Koloseliler 1:26,27;
2:23; 3:3; 4:3,4).
- Kutsal
Ruh’la ilgili (Yuhanna 14:16,17;
15:26; 16:7; Efesoslular 3:4,5; I.Korintoslular
14:2; I.Yuhanna 2:1; 3:24b; 4:2).
- Tanrı’nın
insanı kurtarma yöntemiyle ilgili
(Romalılar 16:25: I.Korintoslular
2:1,2,7,8; 4:1; II.Korintoslular 4:3,4;
Efesoslular 3:8,9; 6:19; I.Petros
19:20).
- Kiliseyle
ilgili (Efesoslular 3:9,10; 5:32;
Vahiy 1:20).
- Eskatologya
(son olaylar) ile ilgili (I.Korintoslular
15:51-54; II.Selanikliler 2:6,7; Romalılar 11:25;
Vahiy. 10:7; 17:5-7).
Şu
kısa değinme ötesinde Yeni Antlaşma’da
mystirion kullanımlarıyla ilgili
bir çalışma yapmak her okuyucuya yararlıdır.
Yazar sözünü ettiği giz’de, yürek
katılığı İsrail’e geçici bir süre için
geldi diyor. Önce değinildiği gibi bu
eskatolojik aydınlatmada İsrail’in kurtuluşu
çağın sonunda parlak doruklamadır (bkz.
Zekarya 12:10). O sevinçli gelişimde
her bir İsrailli yeniden Mesih’i görünce
dirençli günahına tövbe edecek. O’nun
yaralarını da tanıyacak, teker teker
çok büyük sayıda Yahudi Mesih’i sevinçle
kucaklayacak. Peygamberlerin O’na ilişkin
yazdıklarını anımsayacak ve Mesih’i
yüceltecek. Tanrı’nın tarihle ilgili
tasarısı çoktan kararlaştırılmıştır.
Şu anda giz perdesiyle örtülü
gelişim Mesih belirince gözle görülür
elle tutulur gerçeğe dönüşecek. Tarihsel
kiliseler, Reform kiliseleri, vb. İsrail’in
kurtuluşunu, Mesih’in bin yıllık hükümranlığını
başka başka açıdan yorumlar. İsrail
derken bundan ‘Kilise’ anlamını çıkarır.
Böylece bu önemli konu simgelenir, ruhsallaştırılır.
Ama üzerinde durduğumuz 9,10,11.
bölümler ve daha birçok Eski Antlaşma
ve Yeni Antlaşma kesimi bu biçimde zorlanınca,
kayma ve anlamı yitirme sonucu belirir.
Kutsal Kitap yorumu zorlanmamalı.
Egemen Tanrı’nın İbrahim’den bu
yana İsrail’e verdiği vaatlerin toplamını
hükümsüz bırakması düşünülemez. “Tüm
insanlığı söz dinlemezliğe tutsak kılan
Tanrı, tüm insanlığa acıyan,
kayrasını bollukla sağlayan Tanrı”
(39). Günahlı ademoğlu düşük
yüreğinin tasarılarını bütünlemeye kalkınca,
Tanrı o kişiyi kendi seçtiği ve gitmekte
direndiği yola bırakır. Kötülüğe eğilim,
günahta direniş özgür istek tarafından
yönlendirilir. Buna egemen Tanrı’nın
olumsuz iyiliği demek gerekir. Tanrı
öte yandan bu gizemli davranışla günahlıya
parlak ‘sonra’nın kapısını açıyor. Elbette
tanrısal eylemi kavrayana, onu gerçek
özgürlükle ihya etmeyi bekleyene, Mesih’e
imanla yüreğini büsbütün açana (bkz.
II.Tarihler 32:31; Yasanın Tekrarı 8:2;
Mezmur 17:13,14; 81:12,13; Hoşea 4:17;
Habercilerin İşleri 14:16; Romalılar
3:25, vb.). Başlangıçta acıdığı,
çağırdığı İbrahim’e verdiği vaatleri
elbette iptal edemez O.
Bu arada Tanrı’nın egemen seçim
yöntemini de akılda tutmalıyız (9:6-29).
İsrail’in en sonunda Halk olarak
Rab’be döneceği ana dek bir azınlık
kurtuluyor (2:27-29; 11:3,7). İnsan
kafasının kavrayamayacağı tanrısal gizemdir
bu (29; 8:28,30; 9:23,24; I.Korintoslular
1:24-29: Galatyalılar 1:15,16).
Mesih’in haçlanışından bu yana Yahudiler’den
damla damla denebilecek sayıda bir kesim
tövbe ederek Tanrı’nın kayrasını değerlendirmekte.
Bu çetin dönemin sonundaysa, Mesih’in
o görkemli gelişinde Tanrı’nın egemen
seçim yöntemi uyarınca pek çok Yahudi’nin
imansızlık bağları kopacak, aklı gözü
yüreği açılacak. Hem İsrailliler’den
hem de paganlardan, başka başka dinlere
bağlı olanlardan (bkz. Yeşaya 66:18-23).
Küme küme insan tövbe ederek Rab’be
dönecek, iyi cins zeytin ağacının dallarını
oluşturacak (11:25-27). Otuz
ikinci ayette belirgin bir eskatologya
öğesi açıklanmakta. Sayısız İsrailli’nin
Mesih’e iman edeceği gün ve gelişim
ırakta değil (bkz. II.Korintoslular
3:14-16). Başka başka dinlere bağlılık
eden de kalmayacak.
Şu anda iyi cins zeytin ağacına
aşılanmış dallar, Tanrıca dikilen ağaca
özgü ürünü getiriyor. Ve İsrail o ağacın
kökünden gelmiş olmaya karşın Rab’be
ürün getiremiyor. İyi cins ağacın kökünden
beslenmeyen hiç kimse iyi ürün getiremez.
Bu ağaçta gelişmenin, ürün getirmenin
biricik yolu Tanrı’nın egemen tasarısı
uyarınca kökten beslenmektir. Şu anda
o ağaçtan kesilmiş bulunan İsrail’in
yine o ağaca işlenerek Tanrı’ya beğenilir
ürün getirmesi kutluluklar kutluluğu
olacak. Sevinç Getirici Haber her yanda
yayılırken uluslar arasından pek çok
kişi Mesih’e dönüyor. Mutlu gelecekte
İsrail de dizini döverek O’na dönecek.
İsa Mesih’in ikinci gelişi parlak
umuttur, kalıcı gerçektir (bkz. I.Timoteos
1:1). Hem İsrail’e hem de paganlara
(bkz. Habercilerin İşleri 15:13-18).
O’nun yeryüzünde kuracağı bin yıllık
barış ve esenlik hükümranlığı (bkz.
Vahiy bölüm 20) gelmiş geçmiş tüm
imparatorlukları ve onların başkanlarını
bir çırpıda tarihin arşivine itecek.
Tanrı’nın İbrahim’e andı, onunla antlaşması
bu parlak gelişimde tümden gerçekleşecek.
İsrail iki bin yıldır Tanrı tasarısına
karşı direnmekte. Ama İbrahim’in Tanrısı
İsrail’i gözlüyor ve şu anda uluslardan
kendisine Mesih bağlısı bir halk seçiyor.
Sevgisiyle mühürlediği kişilerden sevgisini
çekmez O. Tanrı, bağışlarını çağrısını
geri almaz (29). O değişken insan
gibi bir varlık değildir.
İsrailli olsun, uluslardan
gelme olsun her varlık günah altında
tutuklanmıştır (30-32; bkz. Galatyalılar
3:22,23; Habercilerin İşleri 14:16).
Bir suç işleyince bileklerine kelepçe
takılan kişi tutukluluğunu derin derin
düşünür. Bu üzücü ortamdan aklını ayıramaz.
Kelepçe nedir bilmeyen yasasayar insan
yüreğinin üstünde kelepçe bulunduğunu
acaba düşünür mü hiç? Herkes kendisini
özgür kişi olarak görür. Ama gerçekte
tutukluyuz (Romalılar 3:23).
Hatırnazlık etmeyen Tanrı her canı söz
dinlemezlik suçlamasıyla tutuklamıştır
(bkz. II.Selanikliler 2:11-12).
Bu ağır kelepçeden hiçbir yetki onu
kurtaramaz. Tanrı tutukluyu sever acır
ve kurtarır. “Oğlu İsa’nın kanı da
bizleri her günahtan arıtır” (I.Yuhanna
1:7). Kelepçeyi kırar, canı özgür
kılar; şimdi ve ebediyen.. Böylesi düzenli
ve amaçlıdır Tanrı’nın tasarıları, sonuçlamaları.
Arının bir bu yana bir öbür yana uçuşmalarında
herhangi bir düzen ve uyum düşünülemez.
Ama altıgen peteğe bakıldığında uçuşmalardaki
amaç anlaşılabilir. Bu tasarının gerisinde
arının içgüdüsü bulunur. Ya arıyı yaratanın
zekâsı!
Tanrı’nın tasarısı
ademoğullarına anlamsız gibi görülebilir.
Ama onun eylemleri bütünlenince kesin
düzen ve güzellik belirir. Tanrı’nın
her düşüncesi ve eylemi o parlak doruğa
çekiyor bizleri. Yazar kafayı karıştıran
bu derin tezlerle boğuştuktan sonra
parlak bir ilahiyle konuyu dorukluyor
(33-36). İncil’in birçok yerinde
düşündürücü herhangi bir gerçeğin ardından
egemen Tanrı’ya bir ilahi yükseltilir
(bkz. 8:37,39). Burada da Pavlos
bunu yapıyor, Tanrı’nın egemen düşüncesini
sonuçlamasını içtenlikle kutluyor; O’nun
bilgeliği ve bilgisiyle mest oluyor.
Tanrı’nın yetkin ve belirgin bilgeliği
büsbütün sınırsızdır; yaratılan her
varlığı, olan-olacak her konumu, her
şeyi, her yeri kapsar. Bunlar geçmişte,
şimdide, gelecekte, kurulu düzende ve
uzayda her alanı içine alır. Bir an
için, ışığı daha yeryüzüne ulaşmamış
yıldızları düşünün. Bunlar da aynı sınırsız
bilginin nesnesidir. Yaratan bunların
ordusunu kesin sayılarıyla bilir, her
birini adlarıyla çağırır (bkz. Yeşaya
40:26). Yazar böyle bir gerçeği
derin coşkuyla kutlar (bkz. Mezmur
33:13-15; 104:24; 139:2,6; 147:4; Matta
6:8; 10:29,30; Habercilerin İşleri 15:8;
Efesoslular 3:10; İbraniler 4:13).
Oğlu İsa Mesih’in kişiliğinde insanlığa
açıklanan o akıl ermez tasarıları düşünerek
bir ilahiyle coşkunluğa geliyor mektubun
yazarı (bkz. Efesoslular 3:5,10;
Koloseliler 2:3). Egemen Rab’bin
tüm insanlığa –Yahudi’ye de pagana da–
tarihin akımıyla birlikte işlerliği
görülen düşünceleri düzeni tasarıları,
gerçeği kavrayan her aklı uğraştırmaktan
öte coşturmaktadır da..
Arıların bize düzensiz görülen
uçuşlarını kavrayamadığımız gibi, egemen
Tanrı’nın tarihte beliren akılları düğümleyici
düzen ve tasarıları karşısında O’nu
yüceltmekten başka ne yapabiliriz? Bu
dönümde yazar Pavlos Eski Antlaşma’dan
bazı düşündürücü alıntılar yapıyor (bkz.
Eyub 15:8; 41:11; Yeşaya 40:13; Yeremya
23:18). Günahlı, düşük bireylerin
egemen Tanrı’ya ilişkin bu nasıl olabilir,
neden öyledir; Allah şu olamaz böyle
tanınamaz, şöyle değil böyledir yolunda
salt kafada biçimlenen kuramları Tanrı
gerçeği karşısında mukavva köşk gibi
çöker. Varoluşçuların bir kesimi ateizmi
benimsemiştir; çünkü bu felsefe ‘ben’
de odaklanıyorç
Egemen Tanrı’nın bilgisi bilgeliği
sınırsızdır. Sevgisiyle kurulu düzeni
mühürler, kayrasıyla sevecenliğiyle
her bir cana teker teker erişir. Halkı
İsrail’in ruhsal görmezliği sonucunda
nurunu uluslara yakar. Günahlıya yargısını
bildirirken aynı zamanda onu kurtarışına
çeker. Şu kısıtlı yaşamda ademoğlu Tanrı’ya
özgü düzen ve tasarıları kavrayamaz,
ama ileride tam olarak bilecektir. Çünkü
her şey O’ndandır; varlığımızın özü
kaynağı O’dur. Her şey O’nun aracıyladır.
Olan şeyleri bir arada tutan O’dur.
Kronos ve Ouranos (zaman
ve mekân) hakimi O’dur. Her şey O’nun
içindir; amaç ve son O’dur (36; bkz.
Koloseliler 1:15-20; İbraniler 1:2,4).
Ve bu egemen Rab biricik Oğlu Mesih’te
beden kuşanıp kendisini tüm dünyaya
belirgin edendir. Bu tanrısal gerçeği
ancak Davut’un derin ünlemiyle karşılayabiliriz:
“Bu bilgi benim için alışılmamıştır.
Yüksektir; ona erişemem” (Mezmur 139:6).
Tanrı’ya özgü bu içtenlikli yakarışı,
kişiliğiyle ilgili gerçekleri düşünmekteyken
O’nun kutsallığına eğilmemek konuyu
eksik bırakır. Tanrı varlığında, eylemlerinde,
kararlarında kutsal olmasaydı bu üstün
ve kesin sonuçlamaların bir tekini bilemezdik.
Kutsallık Tanrı’nın kişisel belleğidir.
O’nun kusursuzluğu kutsallığı tüm kararlarının
ve yargılarının öznesidir. Tanrı kutsaldır;
sınırsız ve kesin kusursuzluğu O’nun
yöntemini ve dürtüsünü her zaman doğru
yöne, sağlam amaca götürür; hiçbir kararında
yanlışlık öğesi düşünülemez. Bunu somut
biçimde kavrayabilmek, üçte teklik tekte
üçlük bilgisiyle aydınlanmaya bağlıdır.
“Hiçbir vakit hiç kimse Tanrı’yı
görmedi. Baba’nın bağrında olan Tanrı
–biricik Oğul–, O bildirdi O’nu” (Yuhanna
1:18).
“Her şey bana Babam tarafından
verildi. Oğul’u Baba’dan başka kimse
bilmez. Baba’yı da Oğul’dan başkası
bilmez. Bir de, Oğul’un kendisine Baba’yı
açıklamak istediği kişi Baba’yı bilir”
(Matta 11:27).
“Tanrı Oğlu’nun geldiğini ve
Gerçek Olan’ı bilmemiz için bize kavram
verdiğini biliyoruz. Biz Gerçek Olan’ın
bağlılığındayız: O’nun Oğlu İsa Mesih
bağlılığında. Bu, gerçek Tanrı’dır ve
sonsuz yaşamdır” (I.Yuhanna 5:20).
Günahsız kutsal İsa’yı gören, Baba’nın
öz niteliğini görerek onu gerektiği
gibi anlayabilir (bkz. Yuhanna 6:69).
Bunun yanı sıra Tanrı’nın kutsallığına
özenir, kutsal yaşamı amaçlar onu kovalar.
Mektupta yazılıdır: “Kutsallık Ruhu
açısından ölüler arasından dirilerek
güçlülükle Tanrı Oğlu belirlenen Rabbimiz
İsa Mesih” (Romalılar 1:4; bkz.
İbraniler 12:10 b,14). Haberci Petros
da Kutsal Ruh’a ilişkin şunu bildirir:
“İnsan yüreğini bilen Tanrı, bizlere
verdiği gibi onlara da Kutsal Ruh’u
vererek kendilerini onayladı. Bizlerle
onlar arasında hiçbir ayrım gözetmedi.
İman etmeleri üzerine onların yüreğini
arıttı” (Habercilerin İşleri 15:8.9).
Yaratıklarının yürek kirliliğini
herkesten daha iyi bilen Tanrı, Mesih’e
iman edene Kutsal Ruh’unu vererek Kutsal
Ruh’un yeterliliği ve etkinliğiyle yüreği
arıtır. Bir vakitler her tür günahın
çalkaladığı yüreğe Kutsal Ruh kutsallık
kavramını damgalar, inanlının günaha
karşı tiksinti duymasını, kutsallığı
özlemesini etkin kılar (bkz. 8:8,9;
I.Korintoslular 3:16,17; 6:19; I.Selanikliler
4:7,8; II.Selanikliler 2:13). Tanrı’nın
hiçbir durumda ödün vermeyen kutsallığı,
bireyin koşulsuz ve bağsız kutsallık
sorumluluğu sadece üç kişilikte açıklanan
Tanrı’yı tanımakla gerçekleşir. Vühut
üstelemesi, vahitçilik kuramı hiç kimseye
Tanrı’nın gerçek kişiliğini, kutsal
özelliğini anlatamaz, O’nu pak sevgisiyle
tanıtamaz. Bu nedenle vahitçi bireyin
Tanrı kutsallığını kavrayarak buna uyumlu
biçimde yaşayabilmesi, Tanrı’nın sevgisini
değerlendirmesi olanaksızdır. Vahitçi
insan kutsalllık kavramından yoksundur,
Tanrı sevgisinden bilgisizdir.
Salt kutsallık ilkesi değil, gerçekte
sevgi de ancak üç kişilikte açıklanan
diri Tanrı’yı tanımakla ışığa çıkar.
Vahitçilerin katı saplantısı bu öğretinin
bağlılarını geniş kapsamlı tanrısal
bilgiden ve ışıktan yoksun bırakmakta.
Üçte tek tekte üç Tanrı’yı bulanın ufukları
tanrısal nurla aydınlanır. Kutsal Ruh
inanlıyı kutsallığa özendirir. Kutsal
Tanrı günahlı yaratıklarını Kutsal Ruhu’yla
kendine çeker, canı kurtarmak kutsal
kılmak ister. Bireyde erdeme (fazilet)
duyulan özlem, Kutsal Ruh’un yeterliliğiyle
yaşamın her yetisini Tanrı’nın kutsallığına
çeker ve yöneltir. Kutsallık tanrısal
doğruluğun ve adaletin yürekte doğrulanmasıdır.
Kutsallıkta Tanrı’nın varlığıyla isteği
el ele beraber gider. Oğul Mesih Tanrı’yı
insana nesnel belirlilikle tanıtır,
Kutsal Ruh da insana öznel belirlilikle
tanıtır. Kutsallık Tanrı’nın önde beliren
özelliğidir. Bununla bağdaşık uyumlulukta
kutsallık ademoğlunun en önde beliren
yararıdır (bkz. I.Selanikliler 3:13).
Mesih’e bağlananın kutsallığı, bireyin
istekleri ve kararlarıyla belgelenir.
Tanrı kutsaldır; her isteği ve kararı
kesenkes kutsaldır. Her eylemi koşulsuz
ve bağsız kutsaldır. O, kutsallığı ilişkisinde
daima kendine sorumludur. Hiç kimseye
hesap vermez. Kusursuz olan kusurluya
borçlu değildir. Ama inanlı Tanrı karşısında
sorumludur. Ne der Mesih? “Göksel
Babanız yetkin (teleios) olduğu gibi,
sizler de yetkin kişiler olasınız” (Matta
5:48). Tanrı kısıtlı, ölümlü insana
eğilir, onunla kişisel yakınlık kurmak
ister. Mesih’in kurtarmalığını canın
temeli kılar, ona hiç ölmeyen yaşam
nefesini üfler, sonu gelmeyen kutsallık
bahçesinde onu hükümranlığının uyruğu
kılar.
Baba’nın, Oğul’un, Kutsal Ruh’un
kutsallığı kendine özgüdür. Başka herhangi
bir varlığınkine benzemez. İnanlının
kutsallığı üç kişilikte açıklanan Tanrı’nın
kutsallığı gibi değilse, birey umut
getiremeyen günahlılığın uçurumundadır.
Tanrı’nın öz kişiliğiyle çelişki oluşturan
herhangi bir yöntem ya da düşünce O’nun
katına erişemez. Günahla kirli can tümden
kutsal Tanrı’yla paydaşlık edemez, O’nunla
bağlantı kuramaz. Kutsal olan, hiçbir
kusurlu şeyle bağdaştırılamaz. Kutsal
olan kendini daima kutsal olmayana karşı
korur ve savunur. Kutsal Tanrı’nın isteği
kararı O’nun biricik Oğlu’nda açıklanmıştır;
etkinlikle ve somut belirginlikle O’nda
görünmüştür. İnsanı kendi benzerliğinde
ve öz niteliğinde yaratan, yaratığının
her durumda O’nun kutsal isteğiyle atbaşı
beraber gitmesini özler. Bu gerçekleşmeyince
Tanrı-insan ilişkisi sarsıntıdadır.
Tanrı’nın bütün eylemleri onun kutsallığından
kaynaklanır. Kutsallık öncesiz-sonsuzdur.
Günah ve düşüklük sonradan sokulmuş
istilacı, gaspedici, öldürücü ve yıkıcıdır.
Ezeli değil, ebedi değil.. Bunu belirtmek
için yazar Pavlos her yerde yaydığı,
tanıttığı Baba’ya ve Oğul’a ilişkin,
“Yücelik sonsuzlara dek O’nundur.
Amin!” ünlemiyle bu kesimi kapatır
(36b).
BÖLÜM 12
Öğreti kesimi genellikle on birinci
bölümde son bulur. Elbette, önümüzdeki
bölümlerde arada bir gerekli öğreti
öğeleri de sunulur. On ikinci bölümde
Mesih bağlısının güncel yaşamla ilgili
işlerlikli yükümlülüklerini içeren gerçekler
evresi başlar. Rab İsa Mesih bireyi
değiştirir, Tanrı katında onu doğrulukla
donatır. Bu yenilenişin insanlar ve
toplumlar karşısında da göstergeleri
vardır: Tanrı önünde yeni yaşamın sergilenişi
(bkz. 6:11-23; 8:1-13) belirtilmenin
yanı sıra, insanlar ve toplumlar doğrultusunda
da yeni yaşam gün günden sergilenir
ve ışığını saçar. Bu bölümden başlayarak
15:1-13’e dek yazar bu canlı
konuyu geliştirir. İşlerliği olmayan
inanç ve öğreti hiç kimseye yaramaz,
kimseyi açmaz. Oğlu’nun kurtarışını
değerlendireni günahtan arıtan kurtaran
Tanrı bu kişileri “Oğlu’nun benzerliğinde
olsunlar diye önceden kararlaştırdı”
(8:29). Mesih’te sağlanan yaşam
Sevinç Getirici Haber’in sonrası, yan
çizilemeyen parçasıdır. Pavlos “Bütün
uluslar arasında iman buyruğuna
uymayı tanıtmaya” atandı (1:5).
Tanrı’nın iman buyruğu, Mesih’in
sağladığı kurtuluş anında başlayan şu
geçici yaşamın bitimine dek O’nun kutsallığıyla
uyumda ilerleyen parlak yolculuktur.
Doğal insan kuşaklarınca kavranamayan
sevindirici aşama.. Önümüzdeki bölüm
bununla ilgilenir. Bunun özetlenişi
şöylece yapılabilir:
I.
TANRI’YA
BAĞLILIK-TAPINIŞ
(1-8)
a. Tanrı’ya diri sunu (1,2)
b. Tanrı’ya yararlılık (3,8)
II.
SEVGİYLE
İLGİLİ KURALLAR
(9-14)
a. Kötülükten kaç, iyiliğe yönel (9)
b. Kardeşlik bağı (10)
c. İman yolculuğunda direşkenlik (11)
d. Katlanış, duada süreklilik (12)
e. Yardımseverlik, konukseverlik (13)
f. Acı çektirenlere iyilik, öçten sakıncalık
(14)
III. ÜÇ BOYUTLU YAŞAM YÖNTEMİ (15-21)
a. Sevinç ve acının paylaşımı (15)
b. Uyumlu-düzenli yaşam (16)
c.
Barış-esenlik
yaşamı (17-21)
Pavlos öbür mektuplarında da Tanrı’yı
hoşnut eden üstün içerikli yaşamı yaşasınlar
diye inanlılara yalvarır (parakaleo;
bkz. I.Korintoslular 4:16; Efesoslular
4:1; I.Timoteos 2:1) onları sürekli
öğütler. Bu ayette, kardeşlerim diye
seslendiği Roma inanlılarına Tanrı’ya
beğenilir sunu niteliğinde tüm varlıklarını
sunmalarını diliyor, bunun sağduyulu
(logiki, mantıklı, ussal, usa
dayanan) ruhsal hizmet olduğunu vurguluyor.
Günahlı ademoğlu mantığa vurulmamış
yaşamın yolcusudur. Dört yanda karşılaştığımız
bozukluk düzensizlik yıkıcılık kendi
kendini öldürücülük mantıksız gidişin
birer görünümüdür. Oysa kutsal söz sağduyulu
tapınışın ya da ruhsal hizmetin (latreia)
ne olduğunu açık açık belirgin ediyor.
Mesih inanlısının tüm yaşam yöntemi
bir tapınış ve hizmet düzenleşimidir.
(bkz. I.Korintoslular 10:31). Yazar
daha önce Tanrı karşısında diri yaşamın
görünümünü belirtmişti (6:11).
Diri yaşam Tanrı’ya diri tapınışla belirginleşir.
Buradaki yüreklendirmenin özü özeti
budur. Tanrı yaşam kaynağıdır; yaşam
varlıkta hareket oluşturur. Diri ve
yaşayan Tanrı bağlılığı da tüm varlığı
sağduyusal, ruhsal hareketle kutlu kılar.
Tanrı bağlılığında, Mesih inancında
biçimciliğe yer tanınamaz. Biçimci inanç
uygulamaları ne diri Tanrı’yı etkileyebilir,
ne de Yaratan’ıyla sağlıklı paydaşlık
özleyen iç varlığı tatmin edebilir.
Önceki bölümün ağırlık noktası, kutsal
Tanrı karşısında kutsal yaşamın incelikleridir.
Şimdi bu köklü gerçeğin genişletilmesiyle
karşılaşıyoruz (2).
Bu ayette yazarın kullandığı Hellence
kelimelere değinmek okuyucuya yararlıdır:
Syshimatizomai: Bir şeyin biçimine
girmek, o nesne gibi olmak, kısacası
aynı kalıba girmek. Pavlos bu dünyanın
kalıbına girmeyin diyor. Burada şimdiki
çağ deniyor. Yazar bunun ardından başka
bir sözü kullanıyor. Metamorfonomai:
Başka bir şeyin biçimini almak. Bu söz
Rab İsa Mesih’in değişme dağında o görkemli
görünüşe girişiyle ilgili olarak kullanılır
(bkz. Matta 17:1-8; Markos 9:2-8;
Luka 9:28-36). Tanrı arıttığı kurtardığı
canı Mesih’in biçimini almaya çağırır.
Sadece bu tanrısal işlemden geçen O’nun
isteğini kavrayabilir, yaşamını Tanrı’nın
belirttiği yöntem doğrultusunda düzenlemeyi
kararlaştırabilir. Düşük, günaha tutsak
insan Tanrı’ya beğenilen yararlı yetkin
değerleri kavrayamaz. Onları uygulamayı
kendi başına yeğleyemez. O kişi Tanrı
isteğini birkaç dinsel alışkı ve uygulama
ilişkisinde anlar, yaşamın kutsallık
aşamasına varıp kutsallık kapsamında
sürdürülmesi gereğini düşünemez.
Tanrı’nın inanlıdan istediği, dünya
görüşünün tümden değişmesi, anlayışın
tazelenmesidir. Kurtarıcı’nın bizi oradan
çekip kurtardığı günah ve ölüm bozukluğundan
büsbütün kopmamız gerekir. Tanrı’nın
gücüyle, Kutsal Ruh’un desteğiyle, anlayışın
yenilenmesiyle yaşam doğruluğunun egemen
olduğu aşamaya ulaşmamız değişmiş yöntemin
göstergesidir. Gerçi, dünyadaki yaşamımız
sürüyor; ama inanlılar olarak bu dünya
yönetiminde değiliz gayrı. Anlayışımız
tazelenmiştir. Dinin, siyasetin, bilginin,
eğitimin, maddi varlığın, sporda başarının
ve başka her ne varsa hiçbirinin yenileyemeyeceği
aklı-anlayışı sadece Kutsal Ruh tazeleyebilir.
Canı günahtan özgürlüğe kavuşturan Mesih’in
isteği aklın kökten tazelenişidir. Önceki
yaşam yönteminde günah tasarıları ve
eylemleriyle kirlenen akıl yenilenmeli.
Günahta ağınan bireyin aklı kirli tavuk
kümesine benzetilebilir. Tanrı böylesi
tutsak düşünce özeğini itinayla düzenlenen
çekici içaçıcı konuğa dönüştürür (bkz.
Yuhanna 14:27: Filippililer 4:7,8; Koloseliler
3:15; Yeşaya 26:3). İnanlının karşılaşacağı
her bunalımda Tanrı egemendir. Her sorunumuzu
enikonu bilir ve eler O. Düşüncemizi
de yüreğimizi de kökten değiştirebilir.
Kendi kendine düzenlenen kurallar uyarınca
yöneltilen akıl, Tanrı’ca saptanan kalıcı
etik değerleriyle yöneltilemez. Filozoflar
galerisi doruğunda yer alan Aristotel
şöyle der: “Sağtöresel gerçeğe ulaşmak
düzene getirilmiş akılla gerçekleşir.”
Tanrı’dan esinlenen Kutsal Söz’ün saçtığı
ışıkla Kutsal Ruh söz dinlerliği etkiler
(7:6; 8:5-9; II.Korintoslular 3:6-7;
Efesoslular 4:22-24).
Beyin yıkamak iğrençlik doğuran
çirkin bir eylemdir. Kişiyi kendine
özgü düşünce ve görüşe yabancılaştırarak
başka doğrultuda onu yöneltme eylemi
dikta rejimlerinin bol bol uyguladığı
sinsi ve zalim bir işlemdir. Kutsal
Ruh’un anlayışı tazeleyerek bireyi yeni
bir varlık kılması, kötü niyetli insanların
oyununa karşı daima iyiliğimizi arayan
Tanrı’nın etkilediği yenileme eylemidir.
Kutsal Ruh, aklı günahlı düşüncelerin
tutsaklığından özgür kılarak pak, kutsal,
sevgi yüklü görüşe ve tasarılara iletir.
(bkz. Filippililer 4:8,9; Koloseliler
3:9; 10). Görüldüğü gibi, beyin
yıkamanın acımazlığına karşı Kutsal
Ruh’un aklı değiştirmesi Yaratan’ın
sevgi ve kayra eyleminden kaynaklanır,
bireyi parlak aşamalara yükseltir. Doğal
durumunda kirli tavuk kümesini andıran
aklı içten tazeler. Gayrı bu akıl Tanrı’nın
isteğini seve seve uygular, yararlı
yetkin beğenilir değerleri benimser.
Tazelenen akıl kocaman çınar ağacı gibi
fırtınaları göğüsleyebilir, bilgide
onu yaratanın benzerliğine değiştirir
(bkz. Filippililer 4:7). Dikta
ya da şeriat rejimlerinin beyin yıkamasıyla
Kutsal Ruh’un aklı tazeleyişi arasındaki
ayrım dünyalar boyutundadır.
Ruhsal-akılsal yetkinlik nicelikle
olmaktan çok nitelikle ilgilidir. Yetkinlik
ilkesinin kapsadığı özellikler sağtöreseldir.
Şu doğru bu doğru değil tartışmalarından
ayrı tümel yetkinlik, her alanımızı
kapsayan doğruluk.. Varlığın tümünü
etkisinde bulunduran aktöresel düzen.
Dinler günaha bölmeler ilişkisinde bakar.
Tanrı’ysa günahı günahlılığı tümel kapsamda
görür, kurtardıklarını tümel düzene
getirir. Bir yanda dinler, öbür yandaysa
aklı Tanrı’nın yenilediği değiştirilmiş
insan. Tanrı’nın varlığı kesin bilgelik,
doğruluk, sevgide süreklilik tümlüğündedir.
Tanrı inanlısını bu özellikler kapsamında
görmeyi özler. Hiçbir varlık O’ndan
bağımsız sayılamaz. Tanrı kurtardığı
kutsadığı inanlıyı bu çerçevede tanır.
Tanrısal varlık tüm gerçek, sevgi, kutsallık
ışığında durmadan parlar. Mesih’e gerçekten
bağlananı bu özellikler yönteminde görmekle
ilgilenir O: “Yaşam O’ndaydı ve yaşam
insanların ışığıydı” (Yuhanna 1:4; 5:24).
Tanrı insanı kişi olarak yarattı;
ümmet olarak değil! Bireyi toplumlar
içinde parlak bir varlık olmaya atadı.
Kuşkusuz hiç kimse bağımsız, tek başına
yaşayan bir varlık değil; hem de olamaz.
Yazar inanlılara Mesih topluluğunda
uyum ve bağdaşıklık içinde yaşamanın
gereğini vurguluyor ve bunun nasıl gerçekleşebileceğini
öğütlüyor (3,8). İnanlılar alçakgönüllülükle,
karşılıklı saygıyla kendilerine sağlanan
armağanlar uyarınca yaşamaya çağrılmıştır.
Ruhsal anlayışla donatılan inanlı topluluğun
sağlıklı bir parçasıdır. Bu toplulukta
olanların birbirine karşı taşıdığı sorumluluğa
başka hiçbir kuşakta rastlanamaz. Yazar
inanlılar topluluğunu bir bedene benzetir
(Mesih’in bedeni).
Her bir kişi bedenin ayrı ayrı
parçasıdır (4:5). Kuşkusuz herhangi
bir dinsel siyasal yapısal topluluk
bu kullanımla anlatılamaz.
Hiç kimse öbürüne yüksekten bakmasın.
Bunun tersine alçakgönüllülükte birbirimizle
yarışırcasına biri ötekini önemli tutmaya
çağrılıyor. Birbirimizi insansal ölçüyle
değil, Tanrı’nın bize verdiği iman ölçüsünü
kullanarak (metron pisteos, 3)
ölçmeliyiz. Daha önce beşinci bölümde
imanın Tanrı armağanı olduğuna değinildi.
Ölçütümüz Mesih inancıdır, kendi önerimiz
ya da başarımız değil! Başka topluluk
ve kurumlarda bireyler kişisel önemlilikleriyle
ölçülür, ya da ümmetten kopamayan bir
uyruk olma zorunluluğuyla.. Buna karşı
Mesih topluluğunda kriter başkadır:
Herkes özgür ve herkesin bağlı bulunduğu
Mesih ilkeleri.. Bunun dışında hepimiz
yitik günahlılarız; önemimiz, yeterliliğimiz
hiçtir. Bu gerçek kavranınca başkasından
önde bulunma hevesimiz veya ümmetin
koşullarıyla yönetilmemiz zorunluluğu
buhar gibi dağılır.
Yazar bu önemli konuyu Kutsal Ruh’un
inanlılara verdiği bağışlara (harismata)
götürüyor (4b). Kutsal Ruh’un
inanlılara armağanları tanrısal kayranın
uzantısıdır. Kutsal Ruh’un bağışları
İncil’de kilise (ekklesiyoloji)
başlığı altında beliren konular arasındadır.
Özellikle son on yıllarda karizmatik
gelişim buna daha çok ağırlık getirdi.
Mektupla uğraşımız bu doğrultuda değil;
ne var ki, armağanlar’a değinildiğinden
buna kısaca eğilmemiz yararlıdır. Kutsal
Ruh’un armağanlarına İncil’de yirmi
bir belirgin bağışla değinilmekte.
Bağış, Hellence’de
yaklaşık on ayrı sözle anlatılır. Tümü
Kutsal Ruh’un verdiği bağışlarla ilgilidir.
Tanrı’nın egemen tasarısında iki olgunun
önemi dikkati çeker: O her şeyi Mesih’te
barıştırır hem de birleştirir. “Bu
giz çağların tümlüğe ermesiyle, Mesih’in
kişiliğinde göklerdeki ve yerdeki her
şeyin O’nda bütünlüğe getirilişini içeren
yönetim konusudur” (Efesoslular 1:10;
bkz. 1:20-23). Tanrı göksel bütünlemesini
verdiği armağanlar aracılığıyla gerçekleştirir.
Yenilenen insanı armağanlar yoluyla
yapıcılığa ve olgunluğa eriştirir, edimci
öğretilere karşı onu savunur. Ölüme
üstün gelen Mesih göklere yüceltildikten
sonra kilisesini armağanlarla donattı:
“Bunu kutsal yaşamlıların hizmet
görmek için gerekli donatımı almaları,
Mesih’in bedeni yararına kuruculukta
bulunmaları için yaptı. Öyle ki, hepimiz
imanda birliğe ve Tanrı Oğlu’nu bilme
aşamasına erişelim, yetkin insanlar
olalım, Mesih bütünlüğünün olgunluğuna
ulaşalım” (Efesoslular 4:12,13; bkz.
4:14-16; 2:21,22). Armağanlara şu
yerlerde rastlanır: (Romalılar 12:6-8;
I.Korintoslular 12:4-11; 28-30; bölüm
14; Efesoslular 3:7; 4:7, 11,12; I.Petros
4:10; İbraniler 2:4). Yirmi bir
ayrı armağan şöyle sıralanabilir:
Peygamberlik
( profitia), dört kez geçer
Öğretmenlik
(didaskalia), üç kez geçer
Şifa
armağan, (harismata iamaton),
iki kez geçer
Diller
armağanı (geni glosson), iki
kez geçer
Habercilik
(elçilik) (apostoli), iki kez
geçer
Hizmet
(diakonia)
Buradan
sonrakiler sadece birer kez geçer:
Öğüt
vermek (paraklisis)
Bağışta
bulunmak (metadosis)
Yöneticilik
(prostateia)
Acıyış
(eleimosini)
Tanrı
bildirileri ilişkisinde bilgece konuşmak
(logia theou, logos sofias)
Bilgiyle
konuşma (logos gnoseos)
İman
(pistis)
Mucize
işleri (energimata dinameon)
Ruhları
ayırt edebilme yeteneği (diakriseis
pneumaton )
Yabansı
dilleri çevirme yeteneği (ermineia
glosson)
Mucizeler
(dinameis)
Yardım
eli (antilipseis)
Yöneticilik
(kiverniseis)
Haberci
müjdeci (mübeşşir, mübeşşire, evangelist)
(evangelistis; bkz. Habercilerin
İşleri 21:8; II.Timoteos 4:5)
Topluluğa çoban (poimin)
Yirmi bir armağanı kapsayan bu listeye
dikkatle bakıldığında, bağışlar arasında
kesin bir çizgi bulunmadığı görülür.
Bazı armağanların öbürleriyle bileşimli
ya da birbiriyle dokulu olduğu belirir.
Yazarlar bize yirmi bir başlıklı bir
liste sunmuyor. Sadece çeşitli armağanları
açıklıyor. Her inanlının en azından
bir armağana sahip olması tartışma kaldıramaz.
Öte yandan hiçbir inanlı bu armağanların
tümüne sahip olamaz. Okuyucunun bu önemli
konu üzerinde disiplinli bir çalışma
yapması kendisine yararlıdır. Hem de
Kutsal Ruh’un ona hangi armağanı (armağanları)
verdiğini anlayarak bunu (bunları) Tanrı
doğrultusunda imanla kullanmasına..
Olabilir ki, beden parçalarından bazısının
önemi çarpıcı. Örneğin, gözlerimiz.
Buna karşı parmaklar gözü kıskanmaz.
Gülünç olurdu böyle bir tutum. Bu betimle
yazar her beden parçasının kendine özgü
görevi tanıyıp o doğrultuda çalıştığını
anımsatır.
Kilise topluluğunda belki biri
çok başarılı bir haberci. Örneğin bir
vakitler Türkiye’de Mesih için çalışan Vahram Tatikyan. Eğitimi olmayan
bu seçkin mübeşşir her yanda müjdeyi
duyurur, bireyleri Kurtarıcı’ya yöneltirdi.
Sattığı Kutsal kitapların, İnciller’in,
parçaların hesabını ancak Rab bilir.
O dönemde Vahram’ın emeğini beğenenler
olduğu gibi kıskananlar da eksik değildi.
Budur insanın tepkisi. Kıskananlar unutuldu,
Vahram’ın işi-emeği şu ana dek yıldızlar
gibi parlamakta. Egemen Tanrı, Kutsal
Ruh seçtiği ve çağırdığı inanlılarını
kendi bilgeliği uyarınca bir armağanla
donatır, onun bunları kullanmasında
destek sağlar. Belirli bir armağanla
Rab’be hizmet sunanlar desteklenir,
onların uğraşı için dualar yapılır.
Belki daha az önemli bir armağanla donatılan
kadın ya da erkek, eliaçıklıkla kendisine
verilen armağanı Mesih’in yüceliği için
kullansın. Kıskanmasın; daha çarpıcı
bir armağanı işlerliğe koyan kardeşi
kız kardeşi gönülden desteklesin.
Bu yazıda sekiz armağana değiniyor
yazar. Tümü birlikte tek bedenin Mesih
yüceliğine atanan birer katkıcı. Hepsini
tümleyen tek bedendir. Biri bir yanda
öteki öbür yanda birbirinden bağımsız
çalışan, birisi obürünü kıskanan bencil
parçalar değil! Sekiz armağanın sonuncusu
acıma göstermektir. Bu Kutsal Ruh bağışı,
başkalar doğrultusunda yakınlık ve ilgidir,
dosta da düşmana da.. Gerçekte ruhsal
armağanların çoğunluğu başkalara uzatılan
yardım ve destekle ilgilidir. Çevremiz
dertli, acıyla yüklü canlarla dolu.
Tümünün acıyışa gereksinimi belirgin.
Bu acıma kendiliğimizden kaynaklanmıyor.
Bunu Kutsal Ruh’un pek de dikkati çekmeyen
armağanlarından biri gerçekleştiriyor:
Eleimosini.
Dokuzuncu ayetin sevgiyle başlaması
ilginçtir. Mürailik (ikiyüzlülük, özü
sözü bir olmayan). Her yanımızda yaltaklayıcı,
düzmece sevgiyle çıkarını kovalayanlar
var. Bu tür sevgi yeltenişine karşı
inanlı uyarılmakta. Bölümün bu parçası
ikiye ayrılabilir (9-16; 17-21).
İlki inanlının inanlıya karşı yükümlülükleri,
sonrakiyse inanlı olmayanlar doğrultusunda
yükümlülükler. Bu parçadaki yüreklendirmeler
Rab İsa Mesih’in öğretisinden esinlenir
(bkz. 14,17, ile Matta 5:21,38,39,43,44).
Bunlardan anlaşılan, Mesih’in vurguladığı
öğretiler O’nun kilisesince benimsenen
ilkeler olmuş. Mesih bağlılarının riyasız
sevgi sorumluluğuna ilişkin şu yerlere
de bakınız: (II.Korintoslular 6:6;
I.Timoteos I:5; I.Petros 1:22), “Kötülükten
iğrenin, iyiliğe sarılın” yüreklendirmesi
(9b). Bunlar her Mesih bağlısına
doğrultulan şaşmaz ilkedir. Bunu izleyen
ayette ‘sevgi’ olarak tanınan
erdemin insan görüşüyle erişilemeyen
derinlikleri görülür. Sevgi, sınırı
olmayan sonsuz gönenç zenginliğidir.
Bunu insanlığa İsa Mesih sağladı, ölümüyle
işlerlikli biçimde evrene sergiledi.
O’nun inanlısı dille anlatılamayan bu
parlaklığın görkemini, Rabbi’nin sevgisini
kesin güvenlikle herkese yansıtır, böylesi
sevgiyi inanlıda görenler bunun kökenini
araştırır (bkz. Filippililer 2:3b).
Pavlos’un mektuplarını yazdığı başka
kiliselerde bir sürü sorun inanlıları
bocalandırmaktaydı. Yazar her ne kadar
Roma’daki inanlıları tanımıyorsa da
onların boğuştuğu çeşitli çalkantıları
duymuş, bunlara ayrı ayrı açıdan eğilmekte.
Tanrı’ya ve insan kardeşe sevgi sorumluluğunun
atbaşı beraber gittiğini belirtmekte
(11). Bunun ardından umut konusunu
ele alıyor (12a). Daha önce sözü
edilen ‘umut’ la ilgili ayetlere
bakınız (4:18; 5:2,4,5:8,20,24).
Bu yerlerde anımsatıldığı gibi bazı
kuşaklar umudu dışlar, ya da temelsiz
dayanak sayar. Ama Mesih inanlısının
umudu denenmiş kanıtlardan beslenen
güven kaynağıdır. Bu umut karşımızdaki
belirgin onaylamalardan da daha sağlam
ve kesin güvençtir. Yazar inanlıları
ruhta ateşli olun (11) diyerek
yüreklendiriyor. Bu isteklendirme bize
Apollo’yu anımsatıyor. “Ateşli bir
ruhla İsa’yı tanıtıyordu” (Habercilerin
İşleri 18:25). Kutsal Ruh her inanlının
bu aşamada ve gönençte olmasını bekler.
O, bireyi canlandıran Ruh’tur. Vaftiz
ettiği inanlının sönük çökük ruhunu
tazeler, Yeni yaşamla donatılan
inanlının cansız ruhunu ateşli ruha
dönüştürür (13:14; Efesoslular 4:24
)
Mektubun yazıldığı dönemde Mesih
bağlılarına karşı düşmanlık sinsi sinsi
yüzeye gelmekteydi. Devletçe düzenlenen
baskı ve işkence çektirme dönemi daha
patlamamıştı, tüm aşırılığıyla başlamamıştı.
Ama Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan
belliydi. Pavlos bir yönden inanlıları
karanlık günlere hazırlamakta (14,17,19;
bkz. Matta 5:44; I.Petros 3:9),
öte yandansa onları birbirine karşı
sevgiyle pekiştirmekte ( 19;15:2,6,7,30
). Rab İsa’nın öç alma çalkantısına
sürüklenen kardeşlere –Yuhanna ile Yakup–
ne tür yanıt verdiği aynı konuyla ilgilidir
(bkz. Luka 9:55,56). Bu ilke daha
Eski Antlaşma’da kendini belirgin eder
(bkz. II.Krallar 6:22-23; Süleyman’ın
Özdeyişleri 25:21-22; Mezmur 37:27).
Mesih bağlısının konumu, kanışı
dünya gözüyle çelişkidedir. Yeniden
doğmayanın bu ilkeyi kavrayabilmesi
düşünülemez. Mesih bağlısında dikkatten
kaçmayan düzen ve etken onun affeden,
seven ruhudur. Mesih ellerine çivi çakanları
affetti. Kollarını açmış durumda onları
tanrısal kurtuluşa ve affa çağırdı.
Bu Rab’bin değişmez sevgisi ve desteğiyle
yaşayan başka türlü davranamaz. Pavlos’un
vurguladığı kardeşlik sevgisi (9)
az ileride herkes doğrultusunda sevgiyle
genelleştiriliyor (18; 13:8).
İşlerlikli sevgi somut ve kanıtlı eylemlerle
kendisini başkalarına yararlı kılar
(13,17). “Kardeşlik sevgisinde
birbirinize içtenlikle bağlanın”
(10a; 13:10a). Sadece Mesih bağlısının
sergileyebileceği tutum ve davranıştır
bu. Bu kurala uyanın duası-dileği etkinlikle
Tanrı katına ulaşır (12b). Dua
biat din alışkısı ya da inanç gereği
sayılamaz. Burada belirtilen sağlıklı
temele ve zemine yaşam binasını kuranın
tutumu başkalarına karşı eşit düşüncede
olmaktır. Aşağı tutulanlara da aynı
sevgi ve yakınlık.. İnsana özgü her
tür yancılığı, kayırıcılığı dışlayan
sevgidir bu (16).
Mesih inancının başlangıcında inanlıların
çoğunluğu toplum içinde önemsiz görülen
kişilerdi (bkz. Luka 1:52; Yakup
1:10). Daha sonra orta sınıftan
ya da varlığı olan kişiler inanlılar
topluluğuna katılınca baştaki durumun
üstünde bir sınıf oluştu. Bu kişilerin
alt tabakada bulunanları hor görmesi
hiç de hoş olmayan bir gelişime yol
açtı. Romalılar olsun başka mektuplar
olsun bu kurumlu tutumu kesinlikle kınar.
Daha alt düzeyde bulunanlara burun kıvırmak
Mesih inancında hiç yeri olmayan büyüklenme
küstahlığı olarak nitelenir ve kınanır.
Rab bu kurumun ileride oluşturacağı
utancı açıkça anlatır:
“Böylece, son sırada olanlar
ilk sıraya geçecek, ilk sırada olanlar
da son sırada kalacak” (9:1; Matta 19:30;
20:16; Luka 13:30).
Kötülük edene kötülükle karşılıkta
bulunmak İsa Mesih bağlılığına temelden
ters düşen davranıştır. Yeniden doğmuş
yaşamla bağdaşamayan tutum (17; bkz.
Süleyman’ın Özdeyişleri 3:4; II.Korintoslular
8:21; I.Selanikliler 5:15). İnanlının
yaşam biçimi hem Rab katında hem de
insanlar önünde erdemli, sağlıklı, övülmeye
yaraşır etik yöntemidir (2; bkz.
Süleyman’ın Özdeyişleri 20:22). İnanlı
dostla ve dost olmayanla esenlikte yaşamak
doğrultusunda insan kavramını aşan özveride
bulunan yeni yaratıktır. Hiçbir katlanıştan
beri durmayan. Ama karşıdaki düşmanlığı
sürdürüyorsa takınılacak başka tutum
düşünülemez. Kutsal Söz “elinizden
geleni yapın” (18) der. İnanlının
elinden gelmeyen davranıştan söz edilmiyor.
Eski Mısır inançlarında bir uygulama
vardı: Kişi günahlılığını göstermek
için başında taşıdığı bir tepside ateş
korları yakardı. Bu törenle günahlarını
arıtmaya çalışırdı. Ateş bazı inançlarda
günahı betimler. Bu dönümde Tanrı bize
öç alma hakkının kendi yetkisinde bulunduğunu
anımsatarak öç almamayı vurgulamakta
(19; Yasanın Tekrarı 32:35; Levililer
19:18). İnanlıya karşı kötülük işleyene
uygulanacak en sağlıklı yöntemi anlatmak
için Pavlos bizi Süleyman’ın Özdeyişleri
25:21-22’e götürüyor ve sağduyulu
sonuçlamaya değiniyor: “Bunu yaparsanız
onun başına ateş korları yığarsınız.”
Öcünü çıkarmak yerine, sana düşmanlık
göstereni iyilik yağmuruna tutmak..
Bu sevgi bozuk insan ilişkilerine Tanrı’nın
sunduğu tek çözümdür. İnsansal değil,
tanrısal yöntem.. Mesih inancının kendine
özgü misillemesi budur (17a, 19a).
Mektubun şu yerlerinde inanlılara
kutsal adı veriliyor (13; 1:7; 8:27;
15:25,26,31; 16:2,15). Agios
sözü Yeni Antlaşma’da inanlılara
ilişkin geniş çapta kullanılır. Günümüzde
uygulanışı unutulan bu isim başlangıçta
çok iyi bilinir ve kadın erkek inanlıları
kapsardı. Mesih’i ilgilendiren betimler
yeniden doğan inanlının gönenci ve güncel
yaşam göstergesidir. Bunun orta yeri
düşünülemez. Şu çağın inanlısı bu eski
adı düşünerek kutsallığı özlesin, onu
amaçlasın ve geliştirsin (bkz. İbraniler
12:14).
BÖLÜM 13
Bu bölümde yazar okuyucuyu kişisel
ilişkilerden daha geniş kapsamlı konumlara
aktarıyor. Toplumda herkesi ilgilendiren
yükümlülükler, hükümet karşısında inanlının
sorumlulukları ve bunlara yaklaşımı.
Birey devlet ilişkilerinin sık
sık konuya girdiği ve zorlandığı şu
dönemde bu bölüm karşımızda belirli
vurgulamalar üzerinde durur. İbraniler
mektubu da burada kovalanana başka açıdan
bir gösterge ve yükümlülük belgesidir:
“Bütün insanlarla barışı kovalayın
ve kutsallığı amaçlayın. Bunlar dışında
hiç kimse Rab’bi görmeyecek” (İbraniler
12:14). Bu bölüm şöyle özetlenebilir:
- Hükümetler
yeryüzünde Tanrı’nın izniyle kurulmuştur
(1,2)
- Hükümetin
görevi, iyi olanı işlemek kötülükleri
önlemektir (3,4)
- Hükümet
vatandaşı iyi olanı yapmaya teşvik
eder (5-7)
- İyi vatandaş iyi uygulamalarla
belirir (1a,4a,5a)
Bu ilişkide bireyin vicdanına karşı
sorumluluğuna da değinilmekte (5b).
Olabilir ki, kişi kendi başına yasalar
oluşturur. Niçin vergi ödeyeyim? Makamlara
çaktırmaksızın vergi yükümlülüğünden
nasıl sıyrılabilirim? Kaçakçılığa başvurursam
sanki ne olur? Rüşveti cebe indirebilirsem
onu bal gibi kitabına uydururum. Hükümette
hizmet görmekteysem belirli şeyleri
aşırabilirim, vb. Yazar bireyin vicdanına
çeviriyor dikkati: Vicdanın seni dürtünce
onun sesini kıstırma, diyor. Vicdanın
(bkz. 2:15; 9:1) ikazını uyarısını
öneme alan elbette en sonunda kazançlı
çıkar. Yaratan hepimize vicdanın sesini
sağlamıştır. Vicdan görevini yaparak
bireyi uyarır; ama yüreğini sertleştiren
vicdanın sesini bastırırsa artık o kişiye
çıkış kapısı kalmaz (bkz. I.Timoteos
1:5; 4:2).
Yetkililere bağımlılık Tanrı buyruğudur;
her ne kadar düşük bir ortamdaysak da,
kurulu düzene belirli sıra ve uyum koymuştur
Tanrı. Anarşist olarak bilinenlerin
kovalayışı uygulansa, zaten bozukdüzen
dünyamızdan hükümetler kalksa acaba
bunun sonucu nereye dayanır? Günahlı-kusurlu
dünyamızda hiç kuşkusuz hükümetler de
kusurludur, adaletsizliğe haksızlığa
daima açıktır. Hükümet kuşaklarında
yolsuzluk bilinen çalkantılardan..
İdeal hükümeti ve hükümranlığı,
bin yıllık yönetimi gerçekleştirmesi
beklenen Mesih kuracak. Bütün belirtiler
bunun ırak olmadığını göstermekte. Az
demokrat, az ılımlı, belki de kesip
biçen aşırı dikta ve şeriat rejimleri
yeryüzünü dolduracak. Tanrı inanlılarına
‘dağılmış olan seçkin göçmenler’
(I.Petros 2:1) diye konuşuyor.
Pavlos başka bir mektubunda, ‘biz
gökler ülkesindeniz’ diyor. “Oradan
bir kurtarıcıyı, Rab İsa Mesih’i
bekliyoruz” (Filippililer
3:20). “Kutlu umudu, ulu Tanrımız
ve kurtarıcımız Mesih İsa’nın yüceliğinin
belirmesini bekleyedurmamızı buyuruyor”
(Titos 2:13).
İnanlı bu sarsılmaz vaade umut
besleyerek yaşar. “Amin gel, ya Rab
İsa” diye hep dua eder (bkz.
Vahiy 22:20). Şu anda bir sürü ezici
diktatör baskısında inim inim inleyen
Mesih bağlıları yeryüzünün her yanında
Tanrı’ya yakarıyor. İnanlıların baskı
altında, güç koşullarda gün tüketen
kardeşler kız kardeşler yararına dualar
yükseltmesi ruhsal yükümlülüktür. Tanrı
kendi vaktinde baskıcıların tümünü elbette
yargılayacak. “Öç alma hakkı benimdir”
(12:19; bkz. Levililer 19:18) vaadini
gerçekleştirecek.
Kanlı eylemler, silahlı direnişlerle
baskıcı bir rejim devrilebilir, ama
öncekinin yerini alan daha adaletli
olamayacak; haksever düzeni göze görülür
biçimde gerçekleştiremeyecek. Bazı durumlarda
gelen gideni aratır. Bu yüzden, Mesih
bağlısının somut bekleyişi sağlam güvenlik,
elle tutulur barış ve esenliktir. Köklü
rejim-yönetim devrimi ileridedir. Mesih’in
gücü ve yeterliliğiyle gerçekleşecek
göksel egemenlik.. Günümüzün gelip geçici
yönetimleri ve yöneticileri için dua
etmeye çağrılıyor Mesih inanlısı. Egemen
Rab hükümetlerin eğik-eğmeçli uygulamalarını
bozmaya gücü yeterdir (bkz. I.Timoteos
2:1-3; Yeremya 29:7).
Önümüzdeki kesimde Mesih inanlıları
başta bulunan yetkililere bağımlı olmaya
yüreklendirilirken Pavlos şu düşündürücü
gerçeği de vurgulamaktan geri durmuyor:
“Çünkü o senin yararına Tanrı’ya
hizmet etmektedir” (4a). Bir yurdun
uyruğu yöneticilere bağımlı olmaya çağrılırken
yöneticilerin de vatandaşlar yararına
Tanrı’ya hizmet etmek yükümlülüğü belirtilmekte.
Demek ki, yönetici-yönetilen ilişkisi
karşılıklı yükümlülüktür; hem de Tanrı
karşısında.. Hükümetin yasalarını çiğneyen
vatandaş ne yazık ki pek çok. Buna karşı
vatandaşın haklarını çiğneyen hükümetler
de her çağda görüldüğü gibi bol. Düşük
soyun çocukları vurgulayışı mektubun
pek çok yerinde geçer: Yöneten de, yönetilen
de.. Bu nedenle canın yüreğin iştiyakı
(özlem), Rab İsa Mesih’in güneş gibi
parlayan hükümranlığıdır.
Bölümün ikinci parçasına (13:8)
yazar güçlü bir anımsatışla giriyor.
Başkalara tek borcumuz onları ‘sevmektir’(8a).
Yazar önceki parçada konuya bir giriş
yaparak vergi ve gümrük borcunu ödemenin
üzerinde durdu. Sekizinci ayete gelindiğinde
inanlının başkalarına sevgi borcu anımsatılıyor.
Önceki bölümün baş konusu yine sevgiydi
(bkz. 12:9-21). Şimdi ise yazar
sevgi sorumluluğunu dorukluyor. On Buyruğun
kısa bir özetlemesini sunduktan sonra
(9) “sevmek ruhsal yasayı
yerine getirmektir” diyor
(10; bkz. Levililer 19:18). Daha
önce İsa Mesih de ruhsal yasayı bu yolda
tanıttı (bkz. Matta 5:43; 19:19;
22:39; Markos 2:31; Yuhanna 13:34-35).
Bu öğreti baştanbaşa Yeni Antlaşma’da
belirgin vurgulamadır (bkz. Galatyalılar
5:14; Yakup 2:8; 4:11-12; I.Yuhanna
4:11). Sevmek Mesih yasasını tümlemektir
(bkz. Yuhanna 13:34-35; Galatyalılar
6:2). Tanrı doğrultusunda pak sevgi,
insan kardeş doğrultusunda hilesiz sevgi.
Budur Mesih inancının özü özeti. Aktöresel
(etik) ilkesinin toplamı ve doruğu..
Bu ilkeyi aşabilirsen orada töre yok,
şeriat yok, biçim yok! Dünya kuşaklarında
bilinen başka hiçbir sevgi biçimiyle
karşılaştırılamaz bu.
Kutsal Ruh’un etkilediği ve gerçekleştirdiği
sevgi kendine özgüdür. Rab İsa Mesih
yeryüzüne Tanrı’nın gökleri aşan sevgisiyle
indi, kendisini alçalttı, kişisel yararına
yaşamadı. Tanrı’ya yaşadı, insanlara
yaşadı.. Bu O’nun her tür bencil kovalayıştan
özgür, kesin kutsallık bağlılığında
yaşadığını, bunu kesenkes belgelediğini
gösterir. Mesih’te görülen, herkesi
etkileyen kutsallık neyi anlatır? Yeryüzünde
kişisel yararını kovalamadı, kendi çıkarını
yeğlemedi O. Daima yücedeki Baba’sının
isteğini aradı, bunu ön sırada tuttu
(bkz. Yuhanna 5:19-30). O’nun
bağlısı da gayrı kendisi için yaşamayan,
haça çakılmış biridir. Tanrı inanlısı
Mesih gibi olmaya çağrılır. Bu, yüce
Tanrı’nın aktöresel (etik) yetkinliğini
kuşanmaktır. İblisin bireyi tuzağa düşürmesi,
onu kendi yararına yaşamaya zorlama
isteğidir. Luka on beşinci bölümde
karşılaştığımız ‘Kayıp Oğul’ kendi dileğini
önde tutarak babasından koptu. Sonunda
tövbeyle baba evine döndüğünde ona,
“Göğün katında ve senin önünde günah
işledim, baba” diyerek bağımlılığa
girdi. Baba da onu kucakladı, aileye
kabul etti. Mesih’e bağlananın göstergesidir
bu. O iblise değil Tanrı’ya yaşar insanlara
yaşar. İnanlının sevgisi eleştiricinin
yargısı ve kınayışı çerçevesine sığdırılamaz;
çünkü o sınırsız sevgi kaynağı Mesih’ten
esinlenmektedir.
İblisin kurnaz oyunlarından biri,
insana kendi kendini sevdirmektir. Onun
namı, malı, sanı hep kişisel sevgiyi
körükler. Günahlı birey aynı zamanda
dinini çok sever; bu doğrultuda bir
sürü haksızlık da işleyebilir, adam
da öldürebilir. Bu insan bencillik tutsaklığından
özgürlüğe kavuşamamıştır. Sürekli tutsaklıktadır
o. Bu nedenle ne Tanrı’yı gerektiği
gibi sevebilir, ne de insan kardeşini.
Mesih inanlısı kendini Kutsal Ruh’a
teslim edince Ruh onun aracılığıyla
sürekli sevgiyi sağlar ve sergiler (15:3;
14:7; bkz. II.Korintoslular 5:15; Galatyalılar
2:20). Kurtarıcı Mesih bireyi bu
parlak aşamaya getirebilen tek kişidir.
Günahlı insan kendisini Tanrı’nın sevgisi
ışığında görüp bununla uyuma gelmezse
çabalarının toplamı fındık kabuğunu
bile dolduramaz. Günah bencilliğin mühürüdür.
Gerçek sevgi bu mühürü bozar, canı Kutsal
Ruh’un yönetimine bağlar. Ters durumda
sevgisizlik, günahı ölümü ve cehennemi
oluşturur.
Vaktin önemini bilin (11;
bkz. I.Korintoslular 7:29). İnanlı
bu dünyada yaşamaya karşın şimdiki dünyanın
bir bağlısı değildir (12:2). Yeni
dünya, yeni çağ, yeni düzen ‘şimdi’
de değil, ileridedir. Yazar ‘kurtuluş’
u genelleştirerek inanlının dikkatini
O parlak sonsuza taşıyor. Az önce değindiğimiz
Mesih hükümranlığına, zaman-mekân ötesinde
bizi bekleyen tanrısal egemenliğe Mesih’in
aydınlatacağı sabahın ilk ışınları,
ruhsal uykuya dalmış inanlılara ‘uyanın’
diyor (bkz. I.Selanikliler 5:6; I.Korintoslular
15:34; Efesoslular 5:14). Bunların
tümü vurgulamalı uyarıdır (bkz. Matta
25:1-13). Tanrı Mesih inanlısına
vakitleri anlayabilme yetkisini verdi.
Kutsal Ruh’un aydınlatması, peygamberlik
sözü her an hepimizi bilgilendiriyor;
bundan yararlanmayı bilesin. ‘İnsanın
günü’ geçiyor, ‘Rab’bin günü’
neredeyse doğuyor (bkz. I.Korintoslular
4:3;1:8). O Gün başlamış bulunan
kurtuluşumuzu tümlüğe eriştirecek. O’nun
gelişinde şimdiki dünyanın karanlığı,
Mesih’in sonsuz sürekli gününe dönüşecek.
O’nun açıklanışında çalkantılı kanlı
dünya tarihi kapanacak, Mesih’in sürekli
yanan egemenliği parlayacak. Kinsiz,
kan akıtmasız çağ..
Vakit hızla ilerliyor. Bu bilgiyle
uykudan uyanan inanlı karanlığın her
bir tutsaklığını geride bırakarak ışığın
silahlarıyla kuşansın (12). Evet,
‘Rab İsa Mesih’i kuşansın’ (14).
Bu yapılınca bedenin gereksiz tutkuları
bastırılacaktır. Günahsız Mesih’i kuşanan,
O’nun kutsallığıyla çelişki oluşturan
günah öğelerini varlığında barındıramaz.
“Güne yaraşır biçimde günlerimizi saygıdeğer
tutumla geçirelim” (13). Bu ayette
sergilenen utanç getirici altı çeşit
uçarılık eğleşmesiyle ve kuşkusuz aynı
türden daha bir sürü günahlı eylemle
değerli vaktimizi öldürmeyelim. Tersine,
bize güvenilen vakti sağlıklı yaşamla
Tanrı’ya ve insanlara sevgi-hizmet uğraşlarıyla
geçirelim.
Mektubu alan inanlılar o dönemin
en önemli, belki de en uçarı kentinde
yaşamaktaydı. Kuşkusuz, bazı inanlıların
geçmişi de Roma’da yaşayanlarınki gibiydi
(bkz. Efesoslular 2:3; Koloseliler
3:7). Ama onlar şimdi kurtulmuştur;
kurtuluşlarının doruklanışını, Mesih’in
yeniden gelişini beklemekteler. Her
tutum ve eylemin açıklıkla belirginliğe
geleceği günün aydınlığında yaşayanlar
gibi olmak
kurtaran Mesih’in isteği ve buyruğudur
(bkz. Yaratılış 1:3; II.Korintoslular
4:6,7). Çağlar boyu her inanlıya
öğretilen bilgi budur; bundan sapma
düşünülemez (bkz. Yaratılış 1:3;
II.Korintoslular 4:6,7).
Sonradan Aziz Augustin olarak bilinen
o saygın tanrıbilimci, Maniheizm
adıyla bilinen, kökeni Pers ülkesinde
olan bir dinin bağlısıydı. Bu din iyilikle
kötülüğü iki ayrı kutupta yorumlar,
kötülüğün iyiliği etkileyemediğini öğretirdi.
Augustin de yaşamını bu gidişe uydurmuş,
yaşamında günahın etkisini işlerliğini
unutmuştu. Annesi Monika Milano’da Mesih
bağlısı inanlı bir kadındı. Oğlunun
kurtuluşu için sürekli duadaydı. Ambros
Milano’da episkopos’tu (ruhsal
gözetici). Bu adam Monika’nın dualarını
durdurmaması için onu sürekli yüreklendirirdi.
Bir yaz günü Augustin bahçede otururken
sanki bir ses ona konuştu: “Kalk, aç
oku!” Buyruğun Kutsal Kitap’la ilgili
olduğunu hemen anladı, içeriye koştu,
annesinin İncil’ini açtı. Karşısında
bu ayetler sanki parladı (bkz. 12-14).
O anda Kutsal Ruh bu aydın insanı
gerçek konusunda aydınlattı. Özellikle
‘İsa Mesih’i kuşanın’ sözü sanki
onu tutukladı. Evet, önceki Augustin’i
soyunmalı Tanrı’nın tanıttığı İsa Mesih’i
kuşanmalıydı. Aklında hiçbir şüphe kalmamıştı
artık. Diri Tanrı ona diri sözüyle konuştu.
Hemen oracıkta günahlarını Mesih’e ikrar
etti, yeniden doğdu, Rab İsa Mesih’i
kuşandı. Bu saygın insan Mesih Kilisesi’nin
Pavlos’tan sonra belki de en önemli
tanrıbilimcisi oldu. Augustin’in Mesih’e
bağlanması böyle çarpıcı bir karşılaşmayla
gerçekleşti. Bu buyruk Tanrı’ca herkese
doğrultuluyor. Günah giysisini üzerinden
at, ışığın silahlarını kuşan. Rab İsa
Mesih dünyanın ışığıdır; O’nu kuşan.
Bu değişim bazı hayvanların eski deriyi
atıp yeni deri kuşanmasından çok daha
özlü ve içeriklidir; varlığın taa derinini
değiştiren Kutsal Ruh eylemidir. Yaratan
Tanrı’yı hoşnut edebilen, O’nu sürekli
yücelten biricik uygulama ve sonuçlamadır.
BÖLÜM 14
Mesih bağlısı dinsel töreler ve
yasalar uyarınca yaşamaz. Tam tersine
büsbütün değiştirilmiş insan durumunda,
Tanrı’nın isteğini tüm gönülle işlerliğe
koyar. Neyin yararlı, beğenilir, yetkin
olduğunu öğrenmiş, eğitimden geçmiş
kişi niteliğinde yaşamını sürdüdür.
Mektubun 12:3 - 13:1-14 kesimi
bu yükümlülüklere ışık saçar (12:1,2).
Roma’daki kilise topluluğunda inanlıları
uğraştıran belirli ayrılıklar baş göstermekteydi
belki. Yazar Pavlos dikkati bunlara
çeviriyor. Bundan başka herhangi bir
dönemde, herhangi bir yerde yüzeye gelebilecek
sorunlara eğiliyor. Bir toplulukta ayrımlar
doğabilir. Kilise, iman öğretisinden
herhangi bir ödün veremez, sağtörenin
aktörenin ana öğelerini hasıraltı edemez;
öte yandan demokratik uygulamalardan
da yan çizemez. Kilise orada herkesin
tıpatıp aynı kalıpta biçimlendiği bir
örgüt değildir. İki inanlı temel öğretiyi
zorlamayan belirli bir konu üzerinde
ayrı kanış taşımaktaysa alınacak karar
ne olacak?
Olabilir ki, kilise topluluğunda
imanı zayıf olanlar var. Ya da imanı
oturmuşlar, yani her bakımdan denenmiş
inanlılar. Bunların belki de birbirine
ters düşen görüşleri nasıl bağdaştırılacak?
Hangi taraf uzlaşmaya yanaşacak? Bu
konuda kriter (ölçüt) ne olacak? ‘İmanı
zayıflar’ (bkz. 14:1-2; 15:1).
Ve ‘imanı oturmuşlar’ et yemek
konusunda ayrı görüş taşıyor (bkz.
14:2,6,21). Şarap kullanıp kullanmamak
da ayrı ayrı görüşler doğurmakta (bkz.
14:21,17). Özel günleri tutmalı
mı tutmamalı mı? (bkz. 14:5-6).
Ve bu sıradan daha pek çok sorun. Kilise
topluluğu bu türden sorunlara nasıl
eğilmeli?
Pavlos’un yiyecekler sorununa (bkz.
I.Korintoslular 8:10-13) ve özel
günleri tutma merağına (bkz. Koloseliler
2:16:17) başka iki mektupta da değindiği
gibi göz önünde tutulursa bu görüş ayrılığının
çeşitli yerlerdeki kiliselerde de tartışıldığı
anlaşılabilir. Akılda tutulacak durum
ilk kilisenin başlangıçta Yahudilik’ten
gelme inanlıları kapsadığı, daha sonraysa
paganlardan gelme inanlıları da içerdiğidir.
Bu inanlıların kendine özgü, bazı durumlardaysa
çelişkili uygulamaları çıkınında beraber
getirdiği kolaylıkla
anlaşılabilir. Örneğin, Yahudiler’in
yiyebildiği yiyecekler daima paganlarınkinden
başkaydı. Bugüne dek Yahudiler sadece
inançlarıyla uyumda olan yiyecekleri
yer. Buna koşer derler. Öte yandan
çeşitli uluslardan gelme inanlıların
yiyecek konusunda ikircikliği (tereddüt)
yoktu. İnanlılar bir sofraya oturunca
onlara verilecek koşer neydi?
Bu konuyla ilgili olarak (bkz. Galatyalılar
2:11-14). Bu yerde böyle bir konu
üzerinde odaklanmayacağız. Okuyucunun
kendince bir araştırma yapması aydınlatıcı
olur.
Görüldüğü gibi ilk kilise topluluklarında
bu konu uğraştırıcı bir soruna dönüşmüştü.
I.Korintoslular sekizinci bölüme
bakıldığında buradaki sorun bir Yahudi
çelişkisi değil, paganlıktan gelme inanlıların
putlara sunulan etleri yiyebilip yiyememesidir.
Okuyucu bu konuyla da ilgilenirse aydınlatıcı
bilgi edinecek. Bütün bu kesimlerden
çıkan sonuç nedir? Mesih inanlısı yiyecek
içecek tartışmaları karşısında tümden
özgürdür. Kurtuluş tanrısal kayrayladır,
Mesih’e imanla gerçekleşen Tanrı sonuçlaması.
Hiçbir yiyecek konusu buna set çekemez,
inanç ne yiyeceklerle belirir ne de
bu tür ayrıntılarla onaylanır. Yine
de kardeşler kız kardeşler karşısında
her inanlının belirli sorumlulukları
vardır. Önümüzdeki bölümde geliştirilen
konu şöyle özetlenir:
- İmanı
zayıf inanlı aşağı görülmesin (1-12)
- Bu inanlının kanısına saygı
gösterilsin (13-23)
Yahudiler’in yiyecek konusundaki
titizliğini daha iyi anlayabilmek için
(bkz. Daniel 1:8-16 ve Apokrif
yazılarında Yudit 12:1-4). Babilliler
putlara sunulan özel törelerden geçen
etleri yerdi. Daniel, Hananyah, Mişael,
Azaryah bu etleri yemeyi kabul etmedi
ve kanışlarını Babil’in önde gelenlerine
kabul ettirdi. Konuyla ilgili öğretiyi
İsa Mesih’ten öğrenebilmek için (bkz.
Markos 7:14-23). Pavlos Korintos’daki
inanlılara bu gerçeği vurguluyor. Mesih
inanlısının yiyecekler konusunda çekingenliği
yoktur:“Et pazarında satılan her
şeyi vicdanınız rahatsız olmadan yiyin”
(I.Korintoslular 10:25). Sadece
çevremizdekilerin görüşüne, kanışına
saygı gösterme gereği akılda tutulsun.
Bu arada Pavlos şarap içmek ya
da içmemek konusuna da değiniyor. Mesih
inancında şarap haramdır yolunda herhangi
bir kısıtlamaya raslanamaz. Ama bir
kardeş kız kardeş şarap konusunda şüphe
eğleştiriyorsa, Kutsal Söz’de belirtilen
bu ilkeye başvurulsun (bkz. I.Korintoslular
8:13). Kilise topluluğunda herhangi
birini şuç işlemeye sürükleyen bir alışkıyı
dünya yerinde durdukça bırakmaya zorunluyuz.
Unutulmasın, Mesih o kişi yararına canını
vermiştir (15 b; I.Korintoslular
8:11).
Bu konuyla ilgilenmekteyken sigara
sorununa değinmek zorunludur. Özellikle
şu dönemde sigaranın bedende oluşturduğu
ölümcül, ürkütücü sonuçlar dünya çapında
bunalıma dönüşmüştür. Sigara tüttürmek
yasağı birçok yeri kapsıyor. Mesih’e
iman edip de sigara alışkısını sürdüren,
bu soruna nasıl yaklaşsın? Kokusu dumanı
niceleri rahatsız eden sigara onu kullanmayanlara
niçin zorla içirtilsin? Bazı inanlılar
tütüne öylesi tutkun ki, gizlilikte
tüttürmek yolunu seçmekte. Bu katıksız
imanla bağdaştırılabilir mi? Buna mürailik
(ikiyüzlülük) denmez mi? Bu sıradan
daha bir sıra soru hep sorulagelmekte.
Sigara huyuna rest çekmek güç olabilir;
ama önümüzdeki İncil öğretisinin ışığında
ne denli çetin olursa olsun sigarayı
kaldırıp fırlatmak, o pahalı paketlere
bir daha para dökmemek, o parayı aç
çocukları doyurmaya yollamak Mesih bağlılığının
yadsınamayan gereklerindendir. Kişisel
sağlığa saygı, bedeni koruma Tanrı karşısında
inanlının sorumluluğudur. Bu ilişkide
şu söz niceleri uyarmıştır: “Kül
yiyor; aldanmış yürek onu saptırmış,
canını özgür kılamıyor. Hem de, ‘Sağ
elimdeki yalancı şey değil mi?’ diyemiyor”
(Yeşaya 44:20).
Herhangi bir Mesih toplantısında
imanı zayıf olanlar ve imanı oturmuşluğa
gelenler var. Bu olgunun ışığında herkes
tutumunu incelesin, düzeltme gereği
zorunluluğunda daima Mesih’in sözünü
gözönünde tutarak davransın. Yazar,
imanı zayıf olanlara, öbürlere ayak
uydurun demiyor. Pavlos kendisini imanda
güçlü olanlar arasında görmenin yanı
sıra, güçsüzlerin zayıflıklarını yüklenmek
zorunluluğunu da vurguluyor. Amaç kendimizi
hoşnut etmek değil (15:1). Her
tutumun gerisinde Mesih’i hoşnut etme
gereği belirgindir; çünkü O bireyi sevdi,
insanı kurtarsın diye kutsal canını
sunu kıldı. Güçsüzler de ruhsal özgürlüğün
gönencinde olanı yargılamasın (bkz.
14:3; 13:15-7). Mesih Kilise’nin
Başı’dır. Bu nedenle, kilisede
birliğe katkıda bulunabilecek tutum
çerçevesinde yaşamamız gerekir. Tanrı’nın
içten kabul ettiği kişileri biz de kabul
edeceğiz (14:3b; 15:1). Bu ilke
salt et ve şarap konusuyla ilgili değil,
temel öğretiyi zorlamayan her tutumu
kapsayan yükümlülüktür. Örneğin, bazı
bayanlar saçlarını kesmez. Öte yandan
birçoğu keser. Bu uygulama Mesih öğretisinin
temel bir ilkesi değildir. İzlenecek
tutum, biri öbürünü yargılamasın; her
ikisi de birbirinin özgürlüğünü saygıyla
değerlendirsin. Sağtöre (etik) kapsamı
dışında bulunan tutumlar inanlıları
ayırmasın, çünkü Mesih’in yolunda ruhsal
yasa (şeriat) tutsaklığı yoktur.
Bu konunun yanı sıra günler tutma
geleneği de ele alınıyor (5,6a).
Yahudiler Şabat’la (Cumartesi) iligili
olarak aşırı bağnazdı (daha da öyledirler)
(4). Bundan bir zerrecik
ödün veremezdi. Onlar kaç kez İsa Mesih’i
ruhsal yasayı bozuyor diye suçladılar.
Çünkü O Şabat günü hastalara şifa veriyordu.
Rab İsa onlara sağduyu kapsamında konuştu.
Mesih’in haftanın ilk günü (Pazar) dirilişine
dayanarak O’nun inanlıları tapınışlarını
Pazar günü yapmaya başladı. Buysa ilk
toplulukta bir çelişki oluşturdu. Pavlos,
saygının belirli bir günle değil Rab
ile ilgili olduğunu belirtir (bkz.
Matta 12:8; Markos 2:27). Günler,
aylar, mevsimler tutmak Tanrı’nın kayra
ışığı altında bulunanlarla ilgili değildir.
Şeriat, onun katı harfine tutsaklıkta
yaşayan biçimcilere özgüdür (bkz.
Galatyalılar 4:10).
Yazar bu dönümde yaşamın içeriğine
ve amacına ilişkin özlü bir ilkeyi anımsatır
(7). Bu evrensel vurgulamanın
yorumu Tanrı’ya ve insanlara su katılmamış
sevgi göstermektir. Birey kendi yararına
yaşam yolunu yeğleyince, sevginin dikey
ve yüzey konumu tümden sarsılır, kişi
egoizmin (kendini sevmenin) mengenesinde
sıkıştırılır. Sonunda bu köstekleyici
ortamda ölür. Öte yandan kendisine verilen
yaşamı hem Tanrı’ya hem de insanlara
yaşama yükümlülüğü tanınınca, o yaşamın
süreci de sonucu da parlaklıkla açıklanır
(bkz. Matta 22:37-48; Romalılar 13:8-10;
Galatyalılar 5:14; Yakup 2:8; Yuhanna
5:30; 7:18; II.Korintoslular 5:15, vb).
Bedensel ölüm insan soyuna Adem’in
söz dinlemezliği ve günahı sonucunda
geldi. Ama Mesih bağlısına ölüm özgün
(orijinal) gücünü, ceza öğesini yitirmiştir.
Bunları Mesih çekti. Şimdi ölüm Tanrı
düzeninde doğal bir aşama ve sonsuz
yaşama alınma geçitine dönüşmüştür (8).
Mesih bağlısının özgürlüğü sorumsuzluk
değildir. Her sözümüz her eylemimiz
çevremizdekileri etkiler. Seçtiğimiz
yöntemin başkalara sürçme ve tökezleme
nedeni olması tümden acıklıdır. Bu konuda
Rab İsa’nın uyarısını dinlemek yararlıdır
(bkz. Matta 18:1-9). Yaşarken ve ölürken inanlı bu ilkeyi göz önünde bulundursun. Özgürlüğümüz
Rab’be sorumluluktur; bizi günahın bağlarından
özgür edenin katında.. Öte yandan inanlılar
karşısında sorumluluklarımızı da her
an akılda tutalım. Başkalarını tez elden
yargılamaya, çelişkili yöntemler izlemeye
kalkışmayalım.
Yazar, Yeşaya peygamberden ilginç
bir alıntıyla tezini sürdürüyor. “Hepimiz
Tanrı’nın yargı kürsüsü önünde dikileceğiz”
sözüyle konuyu geliştiriyor (10).
Aynı vurgulamaya II.Korintoslular
5:10’da rastlanır. Orada, hepimizin
Mesih’in yargı kürsüsü önüne çıkmamız
gerektiği belirtilir. Romalılar’da
Tanrı, II.Korintoslular’da Mesih.
Bu da Baba’yla Oğul’un hiç değişmeyen
birliğini, aynılığını belirtir. Yeşaya
45:23’ü yazar Filippiler 2:10-11’de
konu yapar. Eski Antlaşma’da Baba Tanrı’ya
ilişkin kullanılan yücelik sözü Yeni
Antlaşma’da Oğul’a ilişkin kullanılmakta
(bkz. Vahiy 5:12-14; II.Petros 3:18;
II.Timoteos 4:18; İbraniler 13:21).
Yazar inanlılar arasında birbirine karşı
yargıda bulunmayı kınayor (13).
Hiç kuşku olmasın, Mesih’in topluluğunda
inanlıların birbirine karşı şu ya da
başka nedenle yargı yürütmesi tüm topluluğu
kanser gibi kemiren, hep dışarı veren
yaradır (bkz. Matta 7:1; Luka 6:37-42).
Bu bölümün doruğu 13’üncü
ayettir. 20’inci ayette bu anımsatma
koşut imlemeyle vurgulanır. Ayrıca başka
bir topluluğa Pavlos şunu yazar: “Sizi
altüst edene gelince, o kim olursa olsun
yargısını taşıyacaktır” (Galatyalılar
5:10). Her inanlının önemli tutması
gereken uyarı.. Ruhsal kavramlar hesaba
alınmaksızın, salt bencil duygularla
biçimlenen kanılar tökez ve köstek nedenine
dönüşür. Bunlar sadece inanlıları sarsmakla
kalmaz, eninde sonunda Tanrı yargısını
getirir. Yiyecekler, içecekler, tutulan
günler konularını ele alan yazarın uyarısı
her durumda herkesi içerir. Kilisenin
baş düşmanı şeytanı hoşnut eden her
tutum er-geç Tanrı’nın yargılamasını
davet edecektir.
Pavlos bu kesimde sözü edilen konuya
dönüyor yeni baştan. Hiçbir şeyin kendiliğinden
kirli olmadığını anımsatıyor; onu kirli
kılana kirlidir o, diyor (14).
Gerçekte Tanrı karşısında suçlulukla
hiçbir ilgisi olmayan uygulamadır bunlar.
Ne yazık ki, bazıları Tanrı’yı öfkeli
bir köle ağası yerinde tutarak hayal
ürünü alışkıların, ananelerin, yiyeceklerin,
libasların serpuşların, vb. günah olduğu
sanısına kapılır, hep bu kafaya hizmet
eder. Bunlara göre günah çok uzun bir
listeyi oluşturur; bu listeye bağlananların
tepesine dehşet doğurur. Öte yandan
şeytan özde günah olan sözlere düşüncelere
eylemlere cila çalar, kandırdığı insana
onları bal gibi yutturur. Neyin günah
neyin günah olmadığını anlamak için
kişi Kutsal Ruh’un ışığında Kutsal Söz’e
dönerek, onu sağduyulu kafayla incelerse
önünde gerçeğin ışığı parlar. O kişi
her tür aldatıdan ve şeytanın oyunundan
özgür kılınır. Gerçeğe özlem taşıyan,
yalanın yenicisi olmayı amaçlayan, günah
engereğinin başını ezen İsa Mesih’e
baksın. Yalnız O, varlığı göksel nuruyla
aydınlatabilir.
Yeryüzünün bütün dinleri biçimcilik
okyanusunda bocalıyor. Biçimci din bir
tek canı olsun Tanrı’ya yaklaştıramaz;
tersine onu inanç bilgisizliğinin, kalıplaşmanın
deryasına batırır. Biçimci din öze yaklaşamaz,
ayrıntılarla vakit tüketir. Yüreğin
günahlılığıyla ilgilenmez, göze görünen
yüzeysel safsatalara, entipüften fasa
fisolara, batılcılığa sarılır, yaşam
yeniliğini aramaz, köhneleşmiş varsayımlarla
Tanrı’ya inancı soysuzlaştırır. Biçimci
din diri Tanrı’yla günahta ölü yaratık
arasına en çetrefil dergâhı diker. Tarih
boyunca değerli canları cehenneme sürükleyen
şeytanın düzenidir biçimci din. Yiyecekler
üzerinde durarak ademoğullarının sofra
alışkısını dilediği gibi yönelten bir
derebeyidir biçimci din. İncil sağduyulu
kadını erkeği şu bilgiyle aydınlatır:
“Kuşkusuz, yenilen nesne bizi Tanrı’ya
beğenilir kılamaz...Yemekler mide içindir
mide de yemekler için. Tanrı onu da
ötekini de ortadan kaldıracak” (I.Korintoslular
8:8; 6:13).
Rab İsa bu temelsiz bağlılığı torpilledi;
bu yüzden günün biçimci din adamları
O’nun haça çakılmasını körükledi. İnanlı
her alışkısını incelesin, kişiliğine
karşı sertlikle davranmaktan çekinmesin
(16). Olabilir ki yararlı zannettiği
huylar alışkılar töreler eninde sonunda
başkalarına zarar vermekte, eziyet çektirmekte,
onlara karşı kötü söylenmekte. Mesih’i
gerçekten seven sağduyulu inanlı her
tutumunu enikonu inceler, Kutsal Ruh’un
aydınlatmasıyla her eylemini ve sözünü
Tanrı’nın isteği kapsamında düzenler.
Yeniden sözü geçen yüreklendirmeye
çevirelim dikkati (7). Rab İsa
Mesih beden kuşanınca kendisi için yaşamadı;
kurtarmaya geldiği biz güçsüzler için
yaşadı: “Kendisini alçaltarak söz
dinlerlik yolunda ölüme dek yürüdü;
hem de haç ölümüne” (Filippililer 2:8
). O gerçekten Rabbimiz ise biz
de O’nun tutumuyla davranacağız (2:5).
Tanrı’nın hükümranlığını yiyecek sorunlarıyla
karıştıranlar korkunç aldatıdadır. Kutsal
Söz bunu kesinlikle belirtiyor (17).
Yine şu yazılıdır. “Tanrı hükümranlığı
lafla değil güçle belirir” (I.Korintoslular
4:20; bkz. I.Korintoslular 8:8). Denenme
dağında İsa kırk gün kırk gece oruç
tuttuktan sonra şeytan O’na yaklaştı,
eğer Tanrı’nın Oğlu’ysa taşlara buyruk
verip onları ekmeğe dönüştürmesini istedi.
Rab İsa bu sinsi saldırıyı Eski Antlaşma’dan
bir sözle yanıtladı. “İnsan yalnız
ekmekle yaşamaz” (bkz. Matta 4:1-4 Yasanın
Tekrarı 8:3 ). Mesih şunu öğretir:“Siz
her şeyden önce Tanrı’nın hükümranlığını
ve doğruluğunu arayın, bunların tümü
sizlere verilecektir” (Matta 6:33).
Doğal bireyin felsefesi ne olabilir?
Yazar Pavlos bunu kısa ve özlü dille
anlatır: “Ölüler dirilmiyorsa yiyelim
içelim; nasıl olsa yarın ölüp gideceğiz”
(I.Korintoslular 15:32b). Bu söz
Yeşaya 22:13’ten alıntıdır. Ruhsal
değerler dışında, kuru din töreleriyle
yaşayanın felsefesi bütün çağlarda aynıdır.
Yeşaya’nın gününde (İ.Ö. yaklaşık 700),
Pavlos’un gününde (İ.S. 65) ve şimdi
(İ.S. 2000 yılında) görünüm değişmemiştir:
“Bugün zevk u sefa sağlayan her ne varsa
ölümde son bulacak; ölüm beklendiğinden
kafalı seçim, günü gün etmektir.” Şu
dönemde nicelerin apaçık ya da samanaltı
su yürüten yaşam felsefesi budur. Dinsel
uygulamalarda, hiçbir vecibede geri
kalmaz, öte yandan da zevkini okşarken
bitini dökmekten hiç duraksamaz. Bu
arada bir sürü dolabı döndürmek de olağan..
Dinleri sadece bir kisve. İlgi çekici
yaşam önlerindeki yöntem! Bu arada yeryüzünde
bir milyar çocuk aç hasta sefil.. Bunu
düzeltmek bana mı kalmış! Tınmaz yaşamın
travma oluşturan felsefesi budur. Niceleri
Mesih’siz ölüme sürükleyen sinsi kapan..
Pavlos bu ters yöntemi hem sergiliyor
hem de yeriyor. Bireye, kendini ilerideki
hükümranlığa hazırlaman gerekir diyor.
Yaşamını Kutsal Ruh bağlılığında doğruluğa
barışa ve salt O’ndan kaynaklanan sevince
ata. İsa öğrencisini şu sözlerle gerçeğe
çeker: “Sizin bilmediğiniz bir yiyeceğim
var...Benim yiyeceğim beni gönderenin
isteğini yapmak ve O’nun işini sonuçlandırmaktır”
(Yuhanna 4:32,34). Yediği önünde
yemediği ardında felsefesiyle günlerini
tüketenin, en parlak değerleri öğreten
Mesih’e hesap vereceği gün ileridedir
(12). O’nun gerçek inanlısına
duyurduğu buyruk belirgindir. “Gelip
geçici yiyecek için değil sonsuz yaşam
boyunca kalıcı yiyecek için çalışın.
Bunu size İnsanoğlu verecektir. Baba
Tanrı O’na mührünü basmıştır” (Yuhanna
6:27). Cümbüşlü yöntemin adamakıllı
sergileneceği gün niceleri utanca düşürecek.
Tanrı’nın eliaçıklıkla sağladığı
kutluluklardan pay almaktayken göz ardı
edilen sevgi öğesi akılda tutulsun (15).
Mesih’in onun için kutsal canını
kurban sunduğu insan doğrultusunda..
Yanındaki inanlı yediğinden üzüntüye
düşüyorsa sevgi bağından kopmuş bulunuyorsun.
Onu rahatsız eden bir şeyi yiyorsan
ya da kuru fasulye bile bulamayan komşunun
yanında cümbüş yapıyorsan sevgiye rest
çekmiş bulunuyorsun. Mesih’e
hizmet (18) geniş kapsamlı uğraştır.
Önemi az sanılan uzantılar gerçekte
önemsiz değil, sevgi ilkesinin birer
parçasıdır. Bunları ilkin güncel yaşamına
uyguladığında hem Tanrı’yı hoşnut edeceksin,
hem de her davranışını inceleyen insanlarca
onaylanacaksın.
17’nci ayette vurgulanan
barış ve yapıcılık ilkesi yeniden anımsatılıyor;
birbirimiz doğrultusunda içtenliği esenliği
oluşturan ruhsal değerler.. (19).
Yazar başka bir mektubunda bazı kişilerin
bencil tutumunu kınayıcı dille sarsıyor:
“Yiyeceği olmayanları küçük düşürmek
mi istiyorsunuz?” (I.Korintoslular 11:22).
Konuya ayrı açılardan yaklaştığımızda
karşımıza tek sorun değil, ayrıntılı
gerçekler oluşur, pek çok kişiyi de
utanca düşürür. Açlıkla boğuşan, açlığa
her an sayısız can veren dünyamızda
özellikle Mesih inanlısının nasıl ve
neler yediği hepimizi uğraştırsın. Kurtarıcı
Mesih tüm insanlığa hizmete geldi. O’nun
gerçek bağlısı kurtarıcısına nasıl hizmet
edeceğini her ilişkide her düzeyde önemli
tutmaya zorunludur (18; bkz.
Matta 20:28; Filippililer 2;7).
Yeşaya peygamber O’nu Rab’bin hizmet
görücüsü olarak tanıttı (bkz. 52:13;
53:11). Mesih bağlısı yeryüzünde
en duygulu uşaktır; çünkü onun hizmeti
doğrudan doğruya Tanrı’ya ve Oğlu Mesih’edir.
Bunun gerisinde çıkar ya da övünç yoktur.
Kendisini yerimize kurban kılan Mesih’e
şükran beğenisi vardır.
İnanlılar arasındaki ilişkilere
değinen bu kesimdeki öğretinin özeti
ne olabilir? Yiyecekler üzerinde, yemek
masasında şarap kullanmakla kullanmamak
konusunda her inanlı görüşünü kendine
saklasın, başkalarını kendisi gibi davranmaya
zorlamasın (21,22). Unutulmamalı
ki Mesih bağlılığı şeriat ve yasa yöntemi
değildir. Mesih’in özgür kıldığı her
inanlının özgürlük kapsamında yaşaması,
öte yandan da özgürlüğüyle başka inanlıları
sürçtürmemesı Tanrı buyruğudur. Bu kesimde
vicdandan söz edilmemekle birlikte Mesih’e
bağlı inanlının vicdanını sağlıklı biçimde
yönlendirmesi yazının özünde belirgin
oluyor. Mutlu inanlı vicdan suçlaması
altında sürtüşmeye düşmeyendir. Et yemek
Tanrı’nın önünde günah sayılamaz (14).
Öte yandan, bu ya da başka konularda
imana dayanmayan her tutum günahtır
(23). Bu ilkeye başka açıdan
yaklaşan bir yerde şu yazılıdır: “Bu
nedenle iyi olanı bilip de yapmamak
bireye günahtır” (Yakup 4:17). Bu
iki ilke ayrı yönden şöyle bağdaştırılıyor:
“Günah işleyen herkes yasasızlıktan
suçludur. Günah yasasızlıktır” (I.Yuhanna
3:4; 5:17). Günah yürekten kaynaklanır
(bkz. Matta 15:19), imansız yürekte
barınır (bkz. Luka 6:45; İbraniler
3:12).
İmana dayanan, imandan onaylanan,
imanı lekelemeyen her tutum sağlıklıdır.
Tanrı Sözü bunu açıklar, Kutsal Ruh
da onaylar. “İman dışında
Tanr’ıyı hoşnut etmek olanaksızdır”
(İbraniler 11:6). Mesih’e bağlılığın
özü, “Tanrı tarafından beğenilir,
insanlarca onaylanır” biri olmaktır
(18). Üzerinde durulan konu, Tanrı
bağlılığına denektaşı sayılabilir. Tanrı’ya
Mesih’e iman bir din göreneği ya da
koşulu değil, işlerliği açıklıkla kanıtlanan
yapıcı tutum, barışçı ilişkidir. Madalyanın
iki yanı, Tanrı’ca beğenilir insanlarca
onaylanır tutumla tanınmaktır.
Kutsal Söz’ün eğittiği, Kutsal
Ruh’un aydınlattığı vicdan sürekli esenliktedir.
Bu tutum Tanrı’ya hoşnutluk verir, insanların
onayını kazanır. Böylece birey sürekli
barış ortamında bulur kendisini. İman,
ruhun göremediği ama kanış taşıdığı
doğrultuya atılımdır. İman sınavdan
geçen aşamadır. Bunun dümdüz, engelsiz
olması varlığı gönençte tutar. Hiç kimse
bencil kovalayışları hatırına bu sevinçten
ve esenlikten yoksun bırakmasın canını.
Bencillikle Hristiyanlık birbiriyle
taban tabana zıt benimsemelerdir.
BÖLÜM 15
Yazar Pavlos yeni baştan önceki
bölümde üzerinde durulan konuya dönüyor
(1-13). İlkin imanda güçlülere
sesleniyor (1-4). İnanlılar arasında
birliğin belirgin olması için dua ediyor
(5-6). İmanda güçlülere ve güçsüzlere
Kutsal Söz’den destek sağlıyor (7-12)
ve bir duayla bu kesimi noktalıyor
(13). Yazar inanlıları salt kardeşliğe
değil, güçsüzlerin yükünü taşımaya da
çağırıyor. Pavlos başka bir mektubunda
aynı gerçeği vurgular: “Birbirinizin
yükünü taşıyın, böylelikle Mesih’in
yasasını uygulayın” (bkz. Galatyalılar
6:2). Çeşitli dinler, ‘şu yapılmayacak’
veya ‘bu kullanılmayacak’ sırasındnan
art arda men edici, yasaklayıcı kurallarla
kendini belirgin eder. Bunlara karşı
Mesih’in yöntemi bir yasaklar listesi
yığma yerine, sağlıklı ve yapıcı buyruklarla
derişir. Bu yerde geçen iki ayet konusu
edilen ilkeyi ışığa çıkarır. Olumsuz
ve baskıcı buyruklar o inancın bağlılarını
‘biçim’ kalıbında bıktırır. Öte yandan
özgeci (diğerkâm, altruist) isteklendirme
inanlıya kişisel-toplumsal görev yükümlülüğünü
gösterir, bireyi Mesih’in esinlediği,
O’nun bütünlediği şevke getirir (8:32;
bkz. Matta 19:19).
1-4 ayetlerin önceki bölümde 14:13-23’le
ilişkisi olduğu belirgindir. Mesih bağlılığında
güçlülere –Pavlos kendisini bunların
arasında görüyor– çok önemli bir yükümlülük
düşmekte: Toplulukta güçsüzlerin zayıflıklarını
yüklenmek.. İnanlı kilise toplantısına
kendisini hoşnut etmeye katılmadı. Cansal
ya da özdeksel kovalayışlarla Mesih’in
toplantısına katılanın hak yargıca hesap
vereceği gün ileridedir. Kilise’nin
başı Mesih elemler insanı olarak tanınır.
Günahlı insanın kurtuluşu, Tanrı’yla
barıştırılması için kutsal canını kurtarmalık
kıldı O. Tüm yaşamını hizmet etmeye
geldiği insanlar yararına yaşadı. İnanlının
diri örneği kendi kurtarıcısıdır. Mesih’te
bencillik kurdunun izine rastlanamaz.
İnanlının yükümlülüğü her tür bencillikten
arıtılmak, yenilenen insanı kuşanmaktır.
O yeni insandır; güçsüzlerin zayıflıklarını
yüklenebilen.. Bu bedensel uğraş değil,
ruhsal yenilenişin gerçekleştirebildiği
parlak aşamadır (7:18). Pavlos
başka bir yazısında şöyle der: “Bedensel
başarılara güvenmiyoruz” (Filippililer
3:3). Mesih topluluğu ruhsal topluluktur;
sadece Kutsal Ruh’un desteğiyle Mesih’in
örnek tutumunu sergileyebilir, insan
kardeşinin yükünü gerçekçi anlamda yüklenebilir
(bkz. 13:9; Levililer 19:18). Bunun
en etkin belirginliği kilisenin içindedir,
kilisenin somut tanıklığıdır. Başlangıçtaki
yıllarda, kilise ruhsal yolculuğunu
saldırılar altında sürdürürken her yandan
düşmanlarla çevriliyken, paganlar onları
şu sözlerle övüyor ve değerlendiriyordu:
“Bu Mesih inanlıları ne tür bağlılıkla
birbirini seviyor!”
İnanlı, Rab İsa Mesih yeryüzündeyken
O’nun normal, hiç değişmeyen tutumunu
davranışını inceleyerek bunu aklında
bulundursun (3). Öğrencisi O’nunkinden
başka tutumla davranırsa çelişkiye düşer.
Mesih kendine değil, insanlara yarar
ve güç sağlamaya yeryüzüne indi ve tam
bunu yaptı. Buna karşı, inanlı topluluk
içinde kendisini hoşnut ediyorsa kiliseye
hiçbir katkıda bulunmuyor demektir.
Mezmur 69:9’dan gelen alıntı
Rabbimizin mirasını
çok güzel anlatır. Perowne adlı
bir yorumcu daha önce konu edildiği
gibi, 69’uncu Mezmur’u Yeremya
peygambere atfeder; çünkü buradaki görgüler
onun çektiği çileleri anımsatır. Romalılar’da
alıntı olarak kullanılan ayet Mesih’in
elemlerini dile getirir. Ademoğullarının
kutsal Tanrı’ya direnişi haç üzerinde
Mesih’in üstüne indi. Bu acıklı durum
günümüze dek hep aynıdır. Aslında Mesih’e
yöneltilen saldırılar, O’nun inanlılarını
amaç tutuyor. Yazar bu gerçeği vurgulamanın
hemen ardından Tanrı esini olan kutsal
yazıların bize nasıl yarar sağlayacağına
değinir (4).
a. Eğitimde bulunmaya
b. Katlanış ve yüreklilik sağlamaya
c. Umut oluşturmaya
Ademoğluna gerekli tüm ruhsal donatım
Kutsal Söz’dedir. Bunlar Tanrı’nın etkilemesiyle
her inanlıya sağlanır. Kutsal Kitap
din kitabı değil, adet sıralaması değil,
sanat eseri değil, tarih belgesi değil,
diri Tanrı’nın canlı sözüdür. Gerçeği
öğretir, yüreği eleştirir, yaşamı düzeltir,
bireyi doğruluk yolunda eğitir, Tanrı
bağlılığına katılan insanı yetkinliğe
iletir. Bireyi her tür sağlıklı iş için
donatır (bkz. II.Timoteos 3:16).
Kutsal yazı özel bir kişinin yorumu
değildir, insan isteğiyle düzenlenmemiştir.
Kutsal Ruh tarafından yöneltilen insanlar
aracılığıyla Tanrı’nın herkese konuşmasıdır
(bkz. II.Petros 1:20,21). Böylesi
bütünleyici ve içeriklidir Tanrı Sözü.
Zaten bu köklü sonuçlamaları içermeyen
herhangi bir yazıya Tanrı Sözü demek
yanlış olur.
Tarih boyunca, düşünen ademoğulları
bu en eski evrensel yazıyı araştırdı,
onun üzerinde kafayı ve yüreği çalıştırdı,
yazılanları imanla kaynaştırdı (bkz.
İbraniler 4:12). “İman eden sizlerde
de bu söz etkinliktedir” (I.Selanikliler
2:13). Tanrı’nın Sözü özgürlük,
güvenlik, esenlik kanıtıdır. Tanrı Sözü
Varoluşçuluk felsefesinin kafa yormaya
katlanamadığı umut öğesinin sağlam dayanağı
ve kaynağıdır. Varoluşçu birey iman
güvencesini dışlayarak yaşamın anlamını
kişisel didinişle kavramaya çabalar;
buna karşı Mesih bağlısı her gününü,
her anını umut doluluğuyla yepyeni aşamalara
eriştirir. Çünkü onun umudu ölüler arasından
dirilen, inanlıyı yanına almak için
yeniden gelişi beklenen Mesih’tir. Bu
umut kesin ve somuttur. Hiç unutulmasın,
ademoğullarını, havvakızlarını kapkaranlık
labirente yöneltmek isteyen şeytan Kutsal
Kitap’ın baş düşmanıdır. Tarih boyunca
yeryüzünde en geniş çapta okunan, yüklü
cana güç ve destek sağlayan esin sözü
düşünülmedik saldırıları göğüsleyen
kitaptır. Şeytan bireylerin her çeşit
kitabı ve yazıyı okumasına hiç aldırış
etmez. Ama Kutsal Kitap’ı insanın elinden
kapmak için her oyunu ve hüneri kullanır.
Şeytan insanın kurtuluşa ve esenliğe
kavuşmasına katlanamaz. Bu nedenle Kutsal
Söz’e karşı her tür yalanı kesin ustalıkla
uydurur ve kullanır: Değişmiştir, modası
geçmiştir, ince eleyip sık dokuyan yazıdır,
bütün insanlığı suçlu çıkarandır, vb.
Ama bu cambazlığın gerisinde şeytanın
sinsiliği ve kurnazlığı sırıtmakta.
Yazar Pavlos bir ilke saptıyor:
Mesih’in kabul ettiği insanı biz dışlamayalım
(7). Kilise topluluğunda bu kurala
uyulur. Hiç kimse kişisel keyfi uyarınca
toplantıda yasalar saptamaya kalkmasın.
Yasa’nın kaynağı salt Rab’tir. Kutsal
Ruh bunları inanlıya ve tüm topluluğa
iletir, her bir inanlı O’nun yasaları
uyarınca yaşar ve bunları uygular. Mesih
bağlısı Tanrı karşısında sorumludur.
O’nun kabul ettiği inanlıyı başka biri
çekiştirmesin, karalamasın, yermesin.
Bu önemli kesimde ayrım oluşturan iki
sorun, yenilen etler ve tutulan günler
üzerindedir. İlk kilisede sürtüşmeye
yol açan bu iki konu şu çağda topluluğu
uğraştıran birer ayrılık değildir. Ne
var ki başka başka sorunlar her zaman
patlar ve inanlıları oyalar. Bunlar
buhar gibi dağılıp kaybolan birer sorun
değil.. Yeni yeni beliren çetin güçlüklere
nasıl eğileceğiz? Her inanlı Kutsal
Söz’e başvurarak, dua ederek, Kutsal
Ruh’un yönetimini dileyerek yüzleştiği
sorunları ele alsın. Ancak bununla toplantıdaki
güçlükler çözülebilir.
Pavlos’un kullandığı kata Hriston
İisoun sözü (5) ‘Mesih İsa’ya
göre’ olarak çevrilir. Elbette herkesin
herhangi bir sorununa ilişkin kendine
göre açısı ve yaklaşımı vardır. Ama
önem taşıyan bu değil; ‘Mesih İsa’ya
göre’ uygulama nedir, ne olmalı?
(1). Mesih bağlısı otonom
(özerk, muhtar) biri değildir. Kilisede
buna yer verilemez. Kendi yolunu tutan,
kendi öğretisini oluşturan heretik
(edimci) diye nitelendirilir; bazı
kez de topluluktan kesilir. Sağlıklı
bir toplantıda Tanrı’ca saptanan birliği
baltalayana gerekli disiplin uygulanır.
Önemli olan kişisel özerklik değil,
kilisenin bozucu-kirletici saldırılara,
zorlamalara karşı ödünsüz özerkliğidir.
Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrı’sını ve
Baba’sını bir ağızdan yüceltmenin yöntemi
budur.
Bu dönümde güzel bir koşutlaştırmayla
karşılaşırız: Mesih’in Tanrı yüceliği
için bizleri içten kabul ettiği gibi
bir inanlı öbür inanlıyı içten kabul
etsin (7). Kurtarıcı, ilkin yaşamını
düzene sok sonra seni kabul ederim demedi.
Bu durumda hiç kimseye umut kalamazdı.
O, bireyi günahlılığında, düşüklüğünde,
işe yaramazlığında içten kabul etti.
Günahlıyı arıttı, pakladı, doğrulukla
donattı, kusursuz can niteliğinde Babası
Tanrı’ya sundu. Böylece onun güvenilirliğini
kanıtladı. “Ben onun günahını üstlendim,
gerekli kurtarmalığı kanımla ödedim,
kendi doğruluğumu ona aktardım”dedi.
“Beni kabul eder gibi onu içten kabul
et!” Babası Tanrı’yı böyle yüceltti
Mesih; çünkü seven Tanrı’nın günahlıyı
kurtarma amacını ve kendisine güvenilir
olduğunu (8) bununla işlerliğe
getirdi. Bu koşutlaştırma her inanlının
kardeş ve kız kardeş doğrultusunda sevgi
göstergesidir.
Bu vurgulamanın ardından yazar,
Mesih’in ulu hizmetıni yüceltiyor (8,9).
İnsanlık tarihinde niceler halkına ulusuna
hizmette bulundu. Onların hizmeti içtenlikle
anılır. Ama Mesih’in bütün çağlarda
tüm insanlığa sunduğu hizmetin eşini
düşünebilmek çelişkiler dünyasında bocalamaktır.
Mesih’in insanlığa hizmeti tektir, kendine
özgüdür. Melekleri çoşkuya getiren hizmettir.
O’nun kefaret hizmeti sonsuzlar sonsuzu
anılacaktır. Mesih’in insan bedeninde
dünyaya geldiği dönemin özelliği Yahudiler’in
insanlığı iki kesime ayırmasıydı. Sünnetli
olanlar yani kendileri ve sünneti uygulamayan
uluslar. Mesih çarmıha çakılınca Yahudiler’in
de, ulusların da hizmet görücüsü oldu.
İkisinin bir araya gelmesi olanaksızdı.
İnanç ve inanç ayrılıkları, iki tarafın
mutfağı, daha bir sürü örf ve kültür
ayrımı.. Bunlar tümden başkaydı. İbraniler
ruhsal yasanın her harfini tıpatıp uygulamaya
didinirdi, uluslarsa ince eğirip sık
dokuyan kendi kültürüne sarılırdı.
Uluslar arasından İbrani inancını
benimseyenler vardı, ama hiçbir zaman
Yahudi haklarına sahip çıkamazdı onlar.
Bu insanlara proselit denirdi
(bkz. Matta 23:15; Habercilerin İşleri
13:43). Mesih çarmıhta ölünce çarpıcı
bir gelişim oldu. “O anda tapınağın
perdesi yukarıdan aşağıya yırtılarak
ikiye ayrıldı” (Matta 27:51).
Bu çok anlamlıydı. Proselitler
tapınağa giremezdi. Onların yeri
proselitler avlusuydu; burasını
aşamazlardı. Tapınak perdesinin yukarıdan
aşağıya yırtılması iki halk arasındaki
ayrımı yıktı, yok etti. Bu parlak olaya
iki ayrı yerde değinilir (bkz. Efesoslular
2:14, İbraniler 10:19-21). Artık
engel perdesi yok, Yahudiler’e tanınan
özel yetkinin uluslardan beri tutulması
yok. Tanrı’ya şükür; Rab İsa Mesih’in
haçtaki ölümü bu sonucu gerçekleştirdi.
Artık ne Yahudi var ne de pagan, tümü
Mesih’in kurtarmalık kanıyla arıtılır,
kutsal Tanrı’yla barıştırılır (bkz.
Mika 7:20; Habercilerin İşleri 3:25;
Mezmur 87). Tanrı Eski Antlaşma’da
paganların İsrail’le birlikte O’nun
kurtarışına kavuşacağını belirtmiştir.
Eski Antlaşma’nın birçok kesiminde
Eski Antlaşma Tanrısı’nın İsrail’e sağladığı
kutluluğu uluslara da getireceği peygamberlik
niteliğinde vurgulanır. Yaratan’ın Oğlu
İsa Mesih aracılığıyla gerçekleştirdiği
eşsiz kurtuluş ve arındırma eylemi elbette
tüm insanlığı içermekteydi; ters durumda
seven Tanrı haksızlık etmiş olurdu.
Yazar’ın Eski Antlaşma’dan getirdiği
alıntılar bunu kanıtlar (9,12; bkz.
II.Samuel 22:50; Mezmur 18:49; Yasanın
Tekrarı 32:43; Mezmur 117:1; Yeşaya
11:10). Bu yerleri okuyup onlara
inanırsan, Tanrı tasarılarının nasıl
işlerliğe konduğunu, Rab’bin kesinleştirdiği
vakitte nasıl gerçekleştiğini görerek
derininde şükranla dolmaz mısın? Günahlarının
çirkinliğini, dehşetini düşününce geçmişinden
utanmaz, kaçılacak bir yer aramaz mısın?
Bunlara karşı kayra Tanrısı’nın çağlar
öncesi seni arıtmayı, kurtarmayı tasarladığını,
seni sevdiğini öğrenince sevinçten coşmaz
mısın? Hayretlere düşmekten kendini
alamaz hale gelmez misin?
Yazar bu kesimde Mesih’in uluslara
başkanlık etmek üzere yükseleceğine
de değiniyor, O’nun Yesse’nin kökünden
geleceğini belirtiyor. Yesse kral Davut’un
babasıdır. Yeşaya Davut’un soyundan
gelecek Mesih’in evreni kapsayan hükümranlığına
ilişkin peygamberlik ederken O’nu böyle
tanıttı (bkz. 11:10) ve hükümran
Mesih’in bin yıl sürecek yönetiminde
beklenen kutlulukları teker teker bildirdi.
Bunu daha yakından öğrenmek için Yeşaya
on birinci bölümün tümünü inceleyin.
Peygamber bütün ulusların egemenliğinden
büsbütün ayrı, baştanbaşa parlak ve
kesin yetkiyle dolu bir hukümranlık
beklendiğini vurgular. Mesih’in evreni
kapsayan hükümranlığı çalkantılı insanlık
tarihinin aklı durduran görkemli doruğudur.
Pavlos, “Bütün uluslar O’na
umut bağlayacak” der. Malakya
2:7’nin başka biçimde bir çevirisi
şöyle konuşur. “Onların özlediği
kişi buraya gelecek.” Kuşkusuz
hiç bilinmemiş, tasarlanmamış bir hükümran
var ileride.. Bunu tanısın ya da tanımasın,
her kişinin derininde bir özlem yatıyor.
Barışı, esenliği, sevgiyi, evrensel
doğruluğu, adaleti ve düzeni, erdemlerin
toplamını, daha ne varsa tümünü yeryuvarlağında
saptayacak olana duyulan özlem (bkz.
Daniel 7:13,14). Kuşku olmasın İsa
Mesih’in dönüşünde bunlar gerçekleşecek
(bkz. Vahiy 1:5-7; 22:20). En
keskin tasarının kavrayamayacağı bütün
niteliklerin toplamı o ideal Başkanın
kişiliğinde gerçekleşecek. Yeşaya peygamber
O’nu özlü dille Barış Başkanı diye tanıtır.
Şu anda ulusal üstünlüğü, milliyet önemliliği,
olabilir ki ırkçı kökenselliğiyle övünen
uluslar tümden O’nun uyruğu olacak.
Bu gerçeği anımsattıktan sonra
13’ncü ayette Pavlos bir kutlama
duası yükseltiyor. Bu duada Tanrı’yı,
‘umut kaynağı Tanrı’ diye tanıtıyor
(13). Tanrı’nın verdiği umut
salt O’nun Oğlu İsa Mesih’in kurtarışıyla
canın gönenci kılınabilir. Ölüleri diriltecek
olan Mesih’e umut dışında kime umut
bağlanılabilir? Konu edilen mutluluk
umudu insanın tek başına mutlu olması
biçiminde yorumlanmasın. Hiç kimse tek
başına yaşayamaz. Bireyin kafada oluşturduğu
bir adaya sığınarak kendi yapmacık mutluluğuyla
gün tüketmesine bencillik denir. Mesih’te
mutluluk bulan, herkesi aynı umuda ve
mutluluğa çekmeye uğraşır, başkalarını
da bu mutlulukta görmeyi özler; bu insan
kardeşi için sürekli acı çeker, Tanrı’sına
başkaları için dua dilek yükseltir.
Cümle âlemin mutluluğu ve umudu salt
Mesih’ledir. Mesih’te mutlu insan komşusunu
da mutlu görmek ister; çünkü mutluluk
kaynağı İsa kesin kapsamlı ve sürekli
mutluluk sağlar. Yazar başka bir mektubunda
şöyle tanıtır Mesih bağlılığını: “Kurtarıcımız
Tanrı’nın ve umudumuz Mesih İsa’nın
buyruğu uyarınca, Mesih İsa’nın habercisi
Pavlos’tan” (I.Timoteos 1:1).
14’üncü ayette yazar taze
bir konuyu ele alıyor. Buradan 21’inci
ayete dek mektubu niçin yazdığını anlatıyor.
Bu kesimle 1:8-15 arasındaki
benzerliğe dikkat edilsin. 22-29
ayetlerde seyahat tasarılarını açıklıyor.
30-32’de Yeruşalim’deki inanlılara
taşıyacağı armağana değiniyor ve kendisi
için dua etmelerini diliyor. Tez zamanda
onlara kavuşacağını umut ediyor. Ardından
Roma’daki inanlılar için barış ve esenlik
dileğinde bulunuyor (30). Pavlos
başka kilise topluluklarına yazdığı
mektuplarda ortaya çıkan belirli sorunlarla
uğraşır. Ama Roma topluluğunda endişe
duyulacak herhangi bir öğreti ya da
cinsel düzensizlik, mahkemelere düşmek
türünden sapmalar yok. Belki tek sorun
yiyecekler, tutulan günler konularıyla
ilgili; buysa endişe uyandıracak sorun
değil.
Pavlos Roma’daki inanlıları övüyor
(14). Birbirlerine öğüt verecek
yeterlikte olduklarına sevinç duyuyor
(bkz. 1:8b). Öte yandan da, Mesih’in
habercisi her topluluğun yüreklendirilmeye,
Tanrı Sözü’nde güçlendirilmeye gereksinimli
olduğunu çok iyi bildiğinden bu içerikli
mektubu yazıyor. Konuyla ilgili şu ayetlere
bakın (11:12-27; 14:1; 15:13).
Pavlos Mesih İsa’nın uluslar yararına
görevlisidir (16). Tanrısal görevi
Roma’yı da kapsar (1:5-6). Pavlos
bu göreve törensel bir anlam veriyor.
Leitourgos (ruhsal tören yapan).
Bu ilişkide şu yerleri okuyun (Nehemya
10:39; Yeşaya 61:6; İbraniler 8:2).
Bu kelime leitourgia sözüdür.
Tarihsel kiliselerde leitourgia yapılır:
Tapınışa bir ağırbaşlılık, saygınlık,
kutsallık havası vermeyi öneme alır
leitourgia. Aynı söz başka anlamda
13:6’da da konuya girer (Tanrı’nın
görevlileri). 15:16’da kulanılan
ikinci törensel terim: İerourgeo
to evangelion. Yeni Antlaşma’da
salt burada kullanılan söz bileşik kelimedir:
ieros: kutsal, ergo: hizmet,
görev. Bu iki törensel kelimeyi Türkçe’de
kutsal görev olarak çevirmek gerekli
anlamı vermektir; ‘Tanrı’nın İncil’ini
kutsamak’ en yakın çeviri biçimidir.
İeratevma kelimesi de fiil biçiminde
kullanılan sözün ad olarak kullanımıdır
(bkz. I.Petros 2:5). Yazar Petros
Mesih bağlılarını ‘kutsal rahiplik’
olarak nitelendiriyor.
Pavlos Sevinç Getirici Haber’i
herkese sunmayı kutsal görev tanıyor;
bunu yapmayı da, Mesih İsa’nın her haberden
üstün haberini tanıtma uğraşı olarak
gösteriyor. Bu üstlenmeyi Tanrı’ya sunulan
bir kudas - leitourgia sayıyor.
Mesih’in kurtarma haberini yaymaya direniş
sırasından aşırı saldırılar oldu ve
olmakta: Hristiyanlık propagandası,
İsa’yı öven bildiriler, dinini değiştirmek
vb.. Oysa bu uğraş İsa Mesih’in haberi
yayma buyruğuna uymaktan başka bir üstlenme
değildir. Herhangi bir dinle, siyasetle,
sömürgecilikle, kompradormacılıkla,
kilise yönetimiyle ilgisi olmayan müjdecilik
çabasıdır bu. Daha önce de belirtildiği
gibi, şeytan bu uğraşı hiç hoş göremez.
Çünkü yeryüzünde onun egemenliğini sarsmak
ve yıkmaktır bu atılım. Tanrı’nın İsa
Mesih’te tanıtılan kayrasal müjdesini
yaymayı kutsal görev sayan herkes şeytanın
sömürü egemenliğine karşı saldırıyı
üstlenmiştir.
Pavlos bu kutsal görevi Tanrı’nın
verdiği kayrasal bir üstlenme olarak
değerlendiriyor: “Sizleri kapsayan
Tanrı kayrasının yönetimiyle görevlendirildiğimi
hiç kuşkusuz duydunuz...Kutsal yaşamlıların
tümünden gerilerde olmama karşın, bu
kayra bana verildi; Mesih’in araştırılamayan
zenginliğiyle ilgili Sevinç Getirici
Haber’i uluslara yayayım diye” (Efesoslular
3:2,8). Tanrı’nın Sevinç Getirici
Haber’ini duyurmak bireyin parlak yükümlülüğüdür.
Uluslara bağlı kadını erkeği kutsanmış
bir sunu niteliğinde Tanrı’ya takdim
hizmetini üstlenmenin sevinciyle övünç
duyuyor o (16,17). İsa Mesih
haberci Pavlos aracılığıyla, sözle olsun
işle olsun, belirtiler, göz kamaştırıcı
eylemler gücüyle etkin kurtuluş müjdesini
bütünlüyor. Pavlos’a atılganlıkla konuşma
yetkisini veriyor bu (18,19).
İsa Mesih yeryüzündeyken ardı arası
kesilmeyen mucizeler yaptı. İncil öğrencisinin
bunlar üzerinde çalışması yararlıdır.
Öğrencilerine de mucizeler yapma gücünü
ve yeteneğini vaat etti. Göklere yükseldikten
sonra onlara bu yetkiyi Kutsal Ruh aracılığıyla
verdi (bkz. Yuhanna 5:20; 14:12).
Pavlos’un olsun öbür habercilerin
olsun her yöne yayılan hizmeti, Kutsal
Ruh’un yetkisiyle, belirtiler, göz kamaştırıcı
eylemler gücüyle desteklendi (bkz.
Habercilerin İşleri 2:22,43; 5:12; 15:12;
II.Korintoslular 12:12; İbraniler 2:4).
Mesih vaazının yayıldığı her köşede
tanrısal mucizeler işlenmekteydi. Ama
vaazın desdekleyicisi bu görkemli belirtiler
değil, Tanrı’nın kurtuluş sağlayan öz
gücüydü (bkz. 1:16). Yahudiler’e
de uluslara da.. Haberciler’in ön sırasında
beliren Pavlos Mesih’in Sevinç Getirici
Haber’ini Yeruşalim’den (Araplar’ın
sonradan Kudüs adını taktıkları Davut’un
kenti) İllirya dolaylarına dek baştan
başa yaydığını anımsatıyor (19).
Yeruşalim’in yerini herkes bilir; öte
yandan İllirya’nın nerede olduğunu belirtmemiz
zorunludur. Düne dek Yugoslavya diye
bilinen o ulusun Dalmaçya kıyıları..
Demek ki, yaklaşık 2500 kilometreyi
kapsayan geniş bir eğmeç dolaylarında
Mesih’in haberi baştan başa yayılmış,
pek çok kişi Mesih’in adıyla tövbe ederek
Tanrı’ya dönmüş, her yanda kilise topluluklarının
temeli atılmış, puta tapıcılığa ağır
darbeler indirilmiş, Roma dinlerinin
temeli sarsılmaya başlamış. On dokuz
yüzyıl önce bugünkü taşıt araçlarının
bir teki bilinmediği dönemde. Çağdaş
iletişim gereçlerinin akla hayale dokunamadığı
bir zaman döneminde. Sadece derilere
yazılan Kutsal Söz. Kafanın alamayacağı
böyle bir gelişim ve ruhsal ilerleme
acımasız saldırılar, dayaklar, kötekler,
cezaevlerine tıkılmalar, öldürmeler,
vb. türünden çirkin eylemlere karşın
olmuş ve başarıya ulaşmış. Doğal düşünce
kavramını yaya bırakan bu gelişim ne
fetih şavaşlarıyla, ne toplu din değiştirmeleriyle,
ne istilalarla, ne de cihatlarla gerçekleşmiş.
Kılıçsız yengiye güvencin önceliğini
kanıtlamış, tarihin akımını değiştirmiş.
Kutsal Ruh her adımda habercilere öncülük
etmekteydi. Pavlos bu nedenle Tanrı’ya
hizmetinden övünç duyabiliyor (17).
Başarı habercinin değil, Kutsal Ruh’undur.
Dikkat edilsin, minberden parlak bir
vaaz vereni hiçbir vakit pohpohlamayalım.
Bunu yapmakla onun yenilgisine hatta
gerilemesine katkıda bulunmayalım.
Tanrısal uğraşta haberci Pavlos
bir ilkeye bağlılığını vurguluyor (20).
Başka habercilerin hizmetine burnunu
sokmamak, başkasının attığı temel üzerine
yapı kurmamak. Sevinç Getirici Haber’i
Mesih adının bilinmediği yerlerde yaymayı
onur konusu sayıyor o. Bu yerde yazar
filotimeomai fiilini kullanıyor.
Hellence’de çok güzel, içerikli
bir sözdür bu: Fileo (sevmek),
timeo (onur, onurlamak). Bu söz
Yeni Antlaşma’da şu yerlerde de kullanılır:
II.Korintoslular 5:9; I.Selanikliler
4:11. Mesih inanlısının önüne gelen
her durumu, konuyu, uğraşı onurla eşlemesi,
sevgi bağıyla güçlendirmesi yaraşıklı
tutumdur. Yaptığım her işte bir onur
öğesi bulunup bulunmadığını düşünmem
gereklidir. Sevinç Getirici Haber’in
de her yana yayılabilmesi bu ruhsal
kurala bağlılıktadır. Mesih’in habercileri
daima yeni bölgeleri gözönünde tutarak
çalışır. Yazar burada Yeşaya’dan
bir alıntıyla tezini aydınlatıyor
(21; bkz. Yeşaya 52:15). Bu peygamberlik
sözü konuya bol ışık saçabilir.
Pavlos geçmişe bağlı hizmetinden
bugüne ve geleceğe göz gezdiriyor. Tasarılarını
Roma’daki inanlılara bildiriyor. O ana
dek doğudaki uğraşları Roma’yı ziyaret
etmesine olanak bırakmamıştır.(22)
Bu uzun hizmetin ne tür güçlüklerle
geçtiğini anlatan ayrıntıları öğrenmek
için (bkz. I.Korintoslular 4:9-13;
II.Korintoslular 11:24-28). Şimdi
bu geniş çaplı hizmet sona erdiğinden,
gayrı Roma’ya gitmek derin arzusudur
(23; bkz. 1:10-15). O kocaman
imparatorluğun başkenti Roma. Bütün
gözlerin oraya dikildiği çok önemli
bir yerdir bu başkent. Birinci bölümle
ilgili yorumlarda Roma topluluğunun
nasıl kurulduğuna değinilir.
Pavlos bu inanlıları ziyarete derin
özlem duyuyor. Ama onun asıl isteği,
Roma’yı bir basamak yaptıktan sonra
İspanya’ya uzanmaktır (24). Pavlos’un
alışkısı, haberi ilettiği toplulukları
ziyaret ederek inanlıları yüreklendirmekti.
Ruhsal paydaşlığın önemi ve gereği yadsınamaz.
Bunun için Pavlos Roma’daki inanlılarla
buluşmak istiyor. Ama onun ziyaretleri
daha uzun kapsamlıdır: Yorulmadan Sevinç
Getirici Haber’i yaymak. Bu nedenle
İspanya’ya gidebilmeye çok derin istek
besliyor. Pavlos’a Mesih inancının yükümlülükleri
büyük önem taşımakta: Bunları her yerde
öğretmek ya da çeşitli topluluklara
mektup yazarak inanlılara inancın temel
öğelerini belirtmek, kilise toplantısında
tapınma, dışa uzanıp herkesi Mesih’e
çağırma yöntemi.. Çeşitli yerlerdeki
kiliseleri sağlam temele koymak, yönetim
gerekçelerini tanıtmak ve eğitim vermek.
Bunun yanı sıra, Pavlos Roma’daki
inanlıların dua desteğini arıyor (30).
Pavlos Roma’daki inanlılara onlar için
dua ettiğinin güvenilirliğini bildirmişti
(1:9,10). Şimdi onların kendisi
için dua etmelerini diliyor. Budur duanın
önemi. İnanlılar karşılıklı olarak birbirleri
için dua-dilek yükseltir, böylece duada
birleşerek karşılıklı yüreklendirmede
bulunur. Dikkat edilirse, bu parçada
kutsal üçlüğün huzuruyla karşılaşmaktayız:
Rabbimiz İsa Mesih ve Ruh’un esinlediği
sevgi, Tanrı’ya dua. Mesih bağlısının
çabası, başka bağlıların duası ve yakarısıyla
desteklenmezse ürün getiremez. Mesih’in
kurtarışını dıştakilere tanıtırken O’nu
tanıyanların içtenlikli dilekleri unutulamaz.
Pavlos, Romalılar’ın dualarıyla
kendisini İspanya’ya yolcu etmelerini
diliyor (bkz. Habercilerin İşleri
20:36; 21:5). Geride kalan inanlılar
Mesih’in habercisini daima dualarıyla,
yüreklendirmeleriyle destekler. (bkz.
Habercilerin İşleri 15:3; 20:38; 21:5;
I.Korintoslular 16:6,11; II.Korintoslular
1:16; Titos 3:13; III.Yuhanna 6).
Bu arada Pavlos’un önünde bütünlenmesi
gereken başka bir hizmet var: Yeruşalim’e
varıp oradaki inanlılara topladığı yardımı
iletmek (25). Bu ilişkide daha
önce, gereksinimi olan inanlılara yardım
elini uzatma gereğinden söz etti (bkz.
12:13). Şimdi bunun somut biçimde
uygulanmasına geçiyor. Bu önemli hizmetle
ilgili ayrıntılı bilgi için şu yerlere
bakınız: (Habercilerin İşleri 19:21;
20:22; 11:29; II.Korintoslular 8:1-4;
9:2,12). Bu ansıtmalarda Mesih tanıklığının
işlerlikli uygulamalarıyla karşılaşırız.
Tanrı’nın işi nasıl ilerler, bunu kim
destekler? Hükümet mi, diyanet işleri
mi, savaş yapıp ganimet elde etmek mi?
Bu türden din öğretilerinin Tanrı hizmetine
katkıda bulunabileceği aklın ucuna getirilemez.
Tanrı’nın işi Tanrı çocuklarının armağanlarıyla
gelişebilir, dualarıyla desteklenir,
sevgiden kaynaklanan ilgileriyle başarıya
götürülür.
Makedonya’daki topluluklar Filippi,
Selanik, Beriya’da bulunuyordu. Ahaya’dakilerse
Korintos’la o çevredeki kasabalarda.
Bunların parasal durumu iyiydi. Ne var
ki Yeruşalim’deki topluluğun durumu
çetindi (26). Günümüzdeki görünümü
anımsatan bir eşitsizlik. Batı ülkelerinde,
Japonya’da, Kore’de, Avustralya’da Mesih
inanlıları ekonomik koşulların elverişli
olduğu düzeydedir. Gelişmekte olan,
ya da üçüncü dünya olarak bilinen ülkelerde
ekonomik koşullar çetindir, iki yakası
biraraya gelmez türdendir. Bu ortamda
ne yapılabilir? Kutsal Söz’de belirtildiği
gibi maddi bakımdan iyi, belki de çok
iyi olanlar, kendi yağıyla kavrulamayan
yerlerdeki kardeş-kız kardeş topluluklara
destek ve yardım iletir. Bu, insansal
yasalarla değil sevgiyle, duayla, kutsal
yükümlülükle gerçekleşir. Rasgelene
para dağıtılmaz. Böyle bir uygulamanın
pek çok kişiyi soysuzlaştırdığı çok
iyi bilinir; üzgüyle görülmüştür de..
Yazar Pavlos yardımda bulunanların bu
paydaşlıktan hoşnut olduğunu anımsatır.
Başka bir yerde şöyle de der: “Tanrı
şen gönülden vereni sever” (II. Korintoslular
9:7).
Makedonya ve Ahaya’daki inanlılar
genellikle uluslar arasından gelenlerdi.
Yeruşalim’dekilerse Yahudiler arasından.
Bunlar Mesih’i yadsıyan Yahudi soydaşlarından
çok eziyet çekti (bkz. I.Selanikliler
2:14-16). Onlara Yahudiliği reddedenler
damgasını yapıştırıyor, her tür dincilik
ve ekonomik baskıyı kullanmaktan geri
durmuyorlardı. Durum öylesi kötüleşti
ki, Yahudiye’deki imanlılar yardıma
muhtaç kaldı. İşte böyle bir ortamda
Pavlos dolaştığı yerlerdeki kiliselerden
topladığı yardımı kendi eliyle Yeruşalim’e
götürmek üzereydi. Yazısında armağan
salan inanlıların bundan yararlanacak
inanlılara karşı yükümlü olduğunu anımsatıyor
(27). Paganlıktan gelme inanlılar
İsrail kaynaklarından aldıkları Mesih
kurtarışıyla erinç buldular (bkz.
11:17-18). Bu bilgi, bu haber Yahudiler’den
kaynaklandı (bkz. Yuhanna 4:22).
İman yöntemi onlara verilmişken
ulusların gönenci oldu (bkz. Yuhanna
1:11,12). Bu yüzden uluslar Yahudiler’e
bir borçluluk altındadır. Bunuysa, maddesel
bolluklarını gereksinimli kardeş-kız
kardeşlerle paylaşarak gösteriyorlar
(bkz. I.Korintoslular 9:11).
İnanlıların Tanrı’ya ve Tanrı hizmetine
armağan vermesiyle ilgili öğretiye ilişkin
(I.Korintoslular 16:1-4; II.Korintoslular
8-9 bölümleri inceleyin).
Haberci Pavlos’un iki ayrı kesimden
gelen inanlılar arasında böyle bir bağı
gerçekleştirmesi ilgi çekicidir. Çeşitli
topluluklar arasında canı gönülden yakınlık
ve bağlılık kurmak böyle bir uygulamayla
perçinleştirilmekte. Günümüzde yeryüzünün
dört köşesinde Mesih topluluklarının
sağlıklı, kurucu ilişkileri geliştirmesi
Kutsal Söz’de kilise konusuyla ilgili
göze görünür uygulamalardandır.
Pavlos bu önemli üstlenmenin kutlu
kılınması için Roma’daki inanlıların
duasını diliyor (30-32). Duayı
anlatmaya kullanılan terim ‘synagonizomai’
dir: “Benimle birlikte çabaya koyulun,
benim için Tanrı’ya dua edin”
(30). Dua inanlının Tanrı doğrultusunda
çabası ve uğraşıdır. En çetin üstlenme.
Nedir dua konuları? 1. Yahudiye’de
ona diş bileyen inansızlardan kurtulsun
(31a). 2. Sunduğu hizmet
inanlılar tarafından kabul edilsin (31b).
3. Bu hizmeti sonuçlayınca
Roma’daki inanlılara kavuşsun (32).
İsa Mesih’in önceden belirttiği bir
gelişim Pavlos’un dikkatindedir: “İşte
sizleri kuzular gibi kurtların arasına
gönderiyorum” (Luka 10:3).
Katı Yahudi bağnazların Pavlos’a düşmanlığı
orman yangını gibi her yanı sarmaktaydı.
Çünkü Pavlos paganları Mesih’e imana
iletiyor; ama ruhsal yasanın (şeriat)
dileklerini uygulamaları konusunda onlara
tek söz söylemiyordu. Yahudiliğin kupkuru,
biçimci, töreci öğretileri baştan başa
bertaraf ediliyordu. Bu, katlanılacak
bir saygısızlık değildi. Pavlos Yeruşalim’de
kendisini nelerin beklediğini çok iyi
biliyordu (bkz. Habercilerin İşleri
21:6-14; 27-36). Ama Yeruşalim’e
gitmeliydi. Pavlos’un kararlılığı Rab
İsa Mesih’in orada kendisini işkenceli
bir haçlama beklediğini bilmeye karşın
Yeruşalim’e gitme kararlılığı gibiydi
(bkz. Luka 9:51).
Bir de, katı dinciler armağanın
amaçlanan inanlılara ulaşmasını bile
önleyebilirdi. Korkutma, yıldırma, gözdağı
verme olasılığı inanlıları armağanı
kabulden çekindirebilirdi. Çünkü kötü
niyetlerinde kararlı bağnazların ürkütücü
gölgesi altındaydılar. “Dua edin
ki” diyor, “Hizmetim kutsal
yaşamlılarca kabul edilsin” Bu da,
şeytanın çok yönlü ve kararlı saldırı
biçimlerini gösteren bir örnek.. Şeytanın
Mesih’e ve Mesih için yapılan uğraşlara
beslediği kinin haddi hesabı düşünülemez.
Pavlos’un Yeruşalim’de ve Kayseriye’de
çektiği çileleri öğrenebilmek için Habercilerin
İşleri’nde bununla ilgili yerleri
okuyun.
Pavlos tapınaktayken tutuklandı,
tartaklandı, neredeyse öldürülüyordu,
gülünç bir soruşturmadan geçtirildi.
Sonunda Roma vatandaşı olmanın tanıdığı
hakla Roma’ya gönderilmesini istedi.
Bu dileği kabul edildi. Gemiyle yolculuk
ederken korkutucu bir fırtına koptu,
günlerce sürdü. Tüm yolcular ölüm kalım
savaşı içindeydi. Fırtına gemiyi Malta
adasında kayalara bindirdi; ama tek
can yitirilmedi: Çünkü Pavlos bütün
yolcuların esenliği için dua etti. Hatta
Malta’da Pavlos’un koluna ateşteki çalılardan
çıkan bir engerek yılanı sarıldı; Pavlos
kolunu sallayarak zehirli yılanı ateşe
fırlattı. Herkes Pavlos’un çok kötü
biri olabileceğini düşündü. Onun ölüp
yere yıkılmasını beklemekteyken Rab’bi
onu mucizeyle kurtardı. En sonunda Pavlos
Roma’ya ulaştı orada inanlılarla karşılaştı,
onları yüreklendirdi. Tutuklu kaldığı
yerden geride bıraktığı topluluklara
dört mektup yazdı. Elbette bunlar ayrımlı
konu. Pavlos başka mektuplarında yaptığı
gibi, bunu alanlara da Tanrı’nın barışını
diliyor (33).
BÖLÜM 16
Mektubun 16. bölümüne Mesih inanlılarının
galerisi denebilir. Yazar Pavlos birçok
mektubunda kardeşlere kız kardeşlere
içtenlikli selamlarını iletir. Ama bu
bölümde sıralanan adların çokluğu bu
listeye bir ayrımlılık veriyor. Bir
kesim okuyucu bu isimler listesini bıktırıcı
bulabilir, yabancı adları yadırgayabilir.
Ama bu adlara ilişkin bilgiye yakından
bakıldığında burada geniş konular kapsandığı
görülebilir. Bunlar inanlının yüreğine
esenlik ve güvenlik getirir.
Pavlos’un bu topluluğu daha ziyaret
etmemiş olduğu akılda tutulsun. Buna
karşın selam gönderdiği kişilerin çoğuyla
tanıştır. Örneğin, Priska ile Akilla
(5). Adı geçenlerin yüzde otuzundan
çoğu kadındır. En başta belireniyse,
Fibi adında hizmet görücü (diyakon)
bir kadındır. Korintos kentinden sekiz
kilometre ıraklıkta Kenhrea’dandır o.
Başka yerlerde diyakon görevini
erkeklerin üstlendiğine rastlanır.
Diakonia, diakoneo (bkz. Habercilerin
İşleri 6:1,2,4; Filippililer 1:1; I.Timoteos
3:8,12). Burada bir kadından söz
ediliyor (bkz. Galatyalılar 3:28).
Başlangıçtaki kilisede bu görev kadınlara
da verilmekte miydi? Yorumcuların kesin
anlaşmada olmadıkları bir konudur bu.
Kadınlar arasından da diyakon görevine
atamalar bulunduğu olasılığı ağır basmakta.
Bugünün kilisesinde inanlı kadınların
diyakon olarak hizmet gördüğü
genel bilgidir. Diyakon’un görevi
toplulukta yoksul, bakımsız, hasta,
dul, yetim sırasında olanlara yardım
sağlamaktır. Kuşkusuz, kilise hizmetinin
önemli bir uzantısıdır bu görev. Fibi’den
Prostatis diye söz ediyor yazar
(2). Bu, isim olarak yalnız burada
geçer. Destek ya da yardımcı bunun tam
karşılığı değildir. Prostatis
doğum sancılarında olan topluluklara
önderlik eden varlıklı biridir. Fibi’nin
Kenhrea kentinde de hizmet gören bir
sorumlu olduğu olasılıdır. Roma’ya seyahate
çıkıyor; Pavlos’un mektubunu oraya taşımaya
atanıyor.
Bunun ardından Priska (Priskilla
olarak da geçer) ile eşi Akilla’ya değinilmekte.
Bu seçkin çift İncil sayfalarını süsleyen
çok etkin bir karı-kocadır. Pavlos onlarla
ilk Korintos ziyaretinde tanışmıştı
(bkz. Habercilerin İşleri 18:2).
İlkin Roma’da yaşamaktaydılar. İmparator
Klavdius tüm Yahudiler’in Roma’yı bırakmaları
için buyruk çıkarınca, onlar da Roma’dan
ayrılıp Korintos’a göç etti. Sözü edilen
ferman 49 ya da 50 yılında ilan edildi.
Ama keyfi olduğundan uzun süre tutunamadı.
Çadır imalatçısıydılar; Pavlos onlarda
kaldı. Asıl uğraşları Korintos kentinde
kurtarıcı Mesih’i insanlara tanıtmak
oldu. Ardından bu çift Efesos’a geçti.
Orada Mesih tanıklığını sürdürdüler.
Apollo gibi aydın bir insanı sağlam
Mesih inancına yönelttiler (bkz.
Habercilerin İşleri 18:24-28). Pavlos
üçüncü haber gezisinde Efesos’a gelince
yine bu çiftle birlikte çalıştı. Efesos’ta
Pavlos’a karşı kudurgan bir ayaklanma
oldu (bkz. Habercilerin İşleri 19:23-41).
Belki de bu tehlikeli olayda o sadık
çift, Pavlos’u savunma yolunda kendilerini
ölüm tehlikesine attı (4).
Kilise toplulukları arasında hatırı
sayılır etki gösteren bu çiftin özelliği,
bir önemli kentten başka kentte yaşamayı
seçerek, sanatlarının yanı sıra İsa
Mesih müjdesini insanlara yaymak, yerel
kilise topluluklarını desteklemekti.
Bu mektubun yazılışında onlar Roma’daydı,
evlerinde bir toplantı düzenlenmiş,
kiliseye gerekli destek sağlanmıştı
(5). İlk kilisenin ev toplantılarıyla
başladığı ve geliştiği anıda tutulmalı.
Başlangıçtaki kilise toplantılarında
ne yapıldığını öğrenmek için, Habercilerin
İşleri 2:40-42,46-47’ye bakınız.
Ev kiliseleriyle ilişkin şu yerlere
de bkz: Matta 26:18; Habercilerin
İşleri 12:12; I.Korintoslular 16:19;
Koloseliler 4:15; Filimon 2. Mesih’in
kilisesi belirgin basitlikte başladı.
Varlıklı ülkelerde büyük katedrallerin,
çarpıcı binaların göze çarpmasının yanı
sıra, birçok ülkede inanlılar üçte tek
tekte üç Tanrı’ya ev toplantılarında
hizmet etmeyi sürdürmekteler. Örneğin
Çin, İncil vaazının yasaklandığı çeşitli
ülkeler, vb. Bazı yerlerde bu topluluklara
‘apartman katı kiliseleri’ diyorlar.
Mektupta Asya Eyaleti’nden söz ediliyor
(5). Bölge bugünün Ege yörelerini
kapsar. Efesos bu kesimin ana kentiydi.
Asya, İmparatorluğun en önemli, verimli,
varlıklı bölgesiydi. Bu dönemde adı
geçen Epenetos (anlamı: onaylanan, övülen)
Mesih’e iman edenlerin ilkidir. Bir
yerde Mesih müjdesine şüphe ve kuşkuyla
bakılmaktayken, günahlı gidişten ayrılarak
Rab’be bağlılığını ilan etmek o kişinin
uygar davranışına, korkmazlığına kanıttır.
Bu insan adının anlamına uygun kararı
verdi.
Sonraki kişi Meryem’dir (6).
Mesih inanlıları ve O’nun topluluğu
için çok çaba gösteren bir kadın. Pavlos
Selanik’teki inanlıları yüreklendirirken,
çabalarının sevgiden kaynaklandığını
belirtiyor (bkz. I.Selanikliler 1:3).
Sevgiden kaynaklanmayan emek ya
da çaba Tanrı tasarısını gerçekleştiremez.
İsa Mesih bizi sevdiğinden çarmıhta
o katlanılmaz işkencelere bıraktı kendisini..
O’nun sevgisiyle taşan inanlı tıpkı
Meryem gibi unutulamayan anılar bırakır.
Bu dönümde yazar Andronikos’la
Yunia’dan söz ediyor (7). Her
olasılıkla bu başka bir çifttir. Pavlos’un
soydaşıdırlar (Yahudi). Ondan önce Mesih’e
bağlananlardır. Pavlos’la birlikte cezaevi
görgüleri çekmişler. Bunun ne zaman,
nerede olduğu belirtilmiyor. Bazı yorumcular
Pavlos’la birlikte cezaevinde yattıklarının
değil, onun gibi bunların da cezalandırıldıklarının
imlendiğini söylüyor. Bu çift Pavlos
ve Petros sırasından haberci (apostolos)
değildi herhalde. Haberci diye
kimlere denildiğine ilişkin bakınız:
Habercilerin İşleri 1:12-26; Efesoslular
2:20; I.Korintoslular 15:7-9. Bunlara
başka anlamda apostolos deniyor
herhalde (bkz. II.Korintoslular 8:23;
Filippililer 2:25).
Bundan sonra üç yeni ada rastlanır
(8,9) Ampliatos. Bu genellikle
kölelere verilen adtı. Ama bir metin
ona Amplia diyor. Bu durumda
kadın adıdır. Belki Kayser’in evinden
(bkz. Filippililer 4:22). Roma’daki
Domitilla katakomplarından birinde Ampliati
adı yazılıdır. Bu durumda soydan bir
kadın ya da erkektir. Pavlos’un anısında
saygın yer tutan bir inanlı. Urbanus:
Mesih’te iş arkadaşımız. Belki o da
Kayser’in evindendir (bkz. Filippililer
1:13; 4:22). Stahis alışılmamış
bir Grek adı. Yine Kayser’in saray bağlılarından
olabilir. Apellis (10a). Bazı yorumcular
bu adı Apollos ile eşitliyor (bkz.
Habercilerin İşleri 18:24; 19:1).
Aristoboulos (10b) bir inanlıdır.
Onun ev halkından olup Roma’da bulunanları
Pavlos selamlıyor. Soydaşım Herodion
(11a), o da Pavlos gibi Yahudi;
erkek ya da kadın olduğu isimden anlaşılamıyor.
Bazıları onu kral Herodes’in iman etmiş
hısımları arasında gösteriyor (bkz.
Habercilerin İşleri 12:1-11). Narkissos
(11b) ailesinden olanlara. Narkissos
Roma tarihinde özlenmeyen bir ad bırakmış,
intihar etmiştir. Ama ailesinden bazılarının
Rab’be bağlandığı olayın parlak yönü
olabilir.
Trifena ile Trifosa
ve Persis (12). Her üçü de bayanlar.
Rab hizmetinde çok emek çekmiş inanlılar,
hizmetlerinin ne olduğu bildirilmemekle
birlikte önemli yer tuttuğu kesin. İlk
iki kadının kız kardeş olabileceği söylenir.
Persis herhalde Fars (İranlı) kökenlidir.
Fars’tan getirilmiş bir köle de olabilir.
Kilise topluluğundaki emekleri önemli
ve yararlıydı bunların. Bundan sonraki
isim (Rufus) ilginç ve düşündürücüdür
(13). Bu inanlıyı daha iyi anlayabilmek
için Markos 15:20b ile 21’i okuyalım:
“…O’na kendi giysilerini giydirip
çarmıha çakmaya götürdüler. Çiftlikten
dönen Kireneli Simon –Aleksander ile
Rufus’un babası– oradan geçiyordu. İsa’nın
haçını taşısın diye onu zorladılar.”
Bununla İsa Mesih’in haçını yüklenen
Kirine’li Simon’u daha yakından tanıyabiliyoruz.
Bu adam bir çiftçi ya da çiftlikte çalışan
bir köledir. İki oğlu var. Eşi sadık
bir Mesih bağlısı, kendi çocuklarıyla
birlikte Pavlos’a da analık etmiş. Aile
herhalde Yahudiye’de yaşamaktaydı. Oğul
Rufus iman etmiş, Roma’ya gitmiş; şimdi
Roma topluluğundadır. Markos’taki bilgiyle
bu mektuptaki yazıyı birleştirdiğimizde
duygulandırıcı bir anlatı biçimlenir.
Rufus adı iki kesimi bir araya getirmeye
katkıda bulunuyor. Bu listedeki adlar
arasında bu aileye ilişkin verilen bilgi
kendine özgüdür. Mesih bağlılığında
önemli yer tutan bir karı-koca ve onların
iki oğlu. Pavlos daha dokuz inanlıya
ve adlarını yazmadığı bütün kutsal yaşamlılara
selam gönderiyor, kutsal öpüşle birlikte
içtenlikli kardeşlik duygularını iletiyor
(14-16). Ayrıca, bütün kilise
topluluklarının selamlarını da veriyor.
Görülebildiği gibi inanlılar birbirlerine
yakın değilken aralarında sıcak bir
bağlılık ve paydaşlık süregeliyor.
Mektup bir çırpıda konuyu değiştiriyor;
çelişkili (dihostasia: ayrılık,
aykırılık) öğretilere karşı gözlerini
açık tutmaları için inanlılara yalvarıyor
bunlara ilişkin sakıncalı olmayı kesenkes
vurguluyor (17). Mesih’in kilisesi
başlangıçtan bu yana ayrılık, aykırılık
doğuran bölücü öğretileri göğüslemiş,
daha da göğüslemekte. Bu ilişkide kullanılan
söz airetikos’tur; anlamı dilediğini seçer, işine yaramayanı atar; ana öğretiden
kabul edebildiğini belirginlikle alır
geriye kalanını teper; buna edimcilik
derler. Mesih’in kilisesi taa başlangıçtan
bu yana heretik öğretileri yargılayarak
onları dışlamıştır. Bunların ön sırasında
dünyasal çapta etkinliği olan bir inanç
bilinir. Onun yanı sıra, örneğin Yehova
Şahitleri, Mormonlar, TM (Derin Düşünce
Erişimi), Hari Krişna, Gurular inancı
ve daha bir sürü tarikat Kutsal Kitap’ın
ölçüsüyle heretik’tir (edimci).
Onlar tekte üç, üçte tek Tanrı’yı yadsır.
Mesih’i bir yaratık yerine koyar. Yaratıkları
düpedüz onurlandırır, onları Tanrı Oğlu
Mesih’in ön sırasına geçirir. Bu sıradan
bütün öğretiler ayrılık oluşturucu ve
yıkıcıdır. Onları yayanlar kişiyi kendileri
uyarınca suça götürür. Bu öğretiler
özgün ve kalıtımlı günahı tanımaz, Mesih’in
kurtaran kanına inanmaz, onun bedende
dirilişini tanımaz. Bunları çıkaranlar,
yayanlar Mesih’e hizmeti önemli tutmaz.
Amaçları kişisel çıkarlarıdır: parasal
ya da siyasal kazanç, önemlilik, başta
olmak kovalayışı, vb. (18; bkz. Filippililer
3:18-19; I.Korintoslular 16:22; Galatyalılar
6:12-13). Pavlos onları koltuklayıcı,
ağzı sulandırıcı sözler kullanarak kişileri
ağlarına düşürmekle suçluyor (18).
Görüldüğü gibi Pavlos bu kişilerden
sözünü esirgemiyor. Ama onların sakat
ve çürük öğretilerini sergilemeye gitmiyor.
Çevremiz tekte üç, üçte tek Tanrı’ya
karşı, kendi midelerine uşaklık eden
öğretileri uyduranlarla, kitap yazanlarla
dolu. Teker teker onların yıkıcı, canı
mahvedici öğretilerini ortaya sermek
olanak dışıdır. Biz Tanrı’nın İsa Mesih’te
açıklanan sevgisini tanıtırız. Bildirimiz
olumsuz değil, tersine olumludur. Müjdemiz
sürtüşmeci değil, canı ihya edicidir.
Yöntemimiz kendi düşüncelerini yayanları
çileden çıkarmak değil, toplayıcı olmaktır.
Özgürlük Tanrısı ademoğullarına özgürlük
hakkını verdi. Herkes bunu kullanabilir;
şimdiki çağda Tanrı onların özgürlüğünü
tanır. Bu ilişkide İsa Mesih konuya
ışık saçan bir simgeyle konuştu (bkz.
Matta 13:25-27,29,36,38,40 ).
Tanrı’nın verdiği özgürlüğü kendi
yararına kullananların yargısı Tanrı’nın
egemen tasarısı kapsamındadır. Gerçek
öncesiz-sonsuzdur, yalan ustalıkla uydurulmuş
icattır. Yalan zamana mekâna kısıtlıdır.
Gerçeğin kısıtlılığı yoktur. Gerçek
Rab İsa Mesih’tir (bkz. Yuhanna 14:6).
Yazar Roma’daki inanlılara güveni
olduğunu belirtiyor (bkz. 1:8; 15:14).
Onların gerçeğe bağlılığını herkes
duymuştur. Bu sadakat Pavlos’u sevindiriyor,
ileride gelebilecek yalanlara karşı
kendilerini uyarıyor (19; bkz. İbraniler
5:14; I.Korintoslular 14:20; Filippililer
2:15; Matta 10:16 ). Tanrı’nın inanlılara
iletilen uyarısı şudur: “Sevgili
kardeşler, her ruha inanmayın. Bunun
yerine, Tanrı’dan olup olmadığını anlamak
için ruhları deneyin. Çünkü pek çok
yalancı peygamber dünyaya çıkmış bulunuyor”
(I.Yuhanna 4:1).
Bunları esinleyen ve süren, şeytanın
taa kendisidir. Bu dönümde yazar, her
tür çürük öğretiyi göğüsleyen inanlıları,
ayakları altında şeytanın ezileceği
günün güvencesiyle yüreklendiriyor (20).
Yıkıcı, dağıtıcı, mahva sürükleyici
bütün yalan öğretileri icat eden şeytan
sonunda ezilecek (Yaratılış 3:15).
Mesih onun gücünü haçtayken kırdı; yeniden
gelişinde Tanrı’nın bir meleği onu yakalayıp
bin yıl süreyle bağlayacak ve Mesih’in
bin yıllık görkemli hükümranlığı başlayacak
(bkz Vahiy 20:1-3). Mesih inanlısı
bu kesin güvenle yaşar, tanrısal tasarının
tümlenişine bakar. Bu sonucu barış ve
esenlik Tanrısı gerçekleştirecektir.
Şu anda pek çok yerde inanlılar
işkence çekerek kıvranıyor, ama şeytana
karşı direniyor (bkz. I.Petros 5:9).
Zafer yakındır; yardım yüceden gelecektir.
Şeytan muskayla, mavi boncuklarla, at
nalıyla, sarmısakla altedilemez. Tanrı
bağlısı onu Mesih’in adıyla dışlar,
Rab’bin gelişi güveniyle yaşar. Atalarımızı
günaha sürükleyen (bkz. Yaratılış
3), Mesih’i de sürçtürme ataklığına
koyulan şeytan Mesih’in egemen gücü
altında takatsiz bırakılacak. Pavlos
yanında olanların selamlarını Roma’daki
inanlılara gönderiyor (21). Timoteos
uzun yıllar Pavlos’un iş arkadaşıdır
(bkz. Habercilerin İşleri 16:3).
Lukios’a belki Habercilerin İşleri
13:1’de değiniliyor. Yason, Selanik
kentinde Pavlos’u savunan kişi olabilir
(bkz. Habercilerin İşleri 17:5-9).
Belki bu arada Korintos’a gelmiş,
oraya yerleşmiş. Sosipater, Habercilerin
İşleri 20:4’de adı geçen Sopater
olabilir. Bunlar Pavlos’un soydaşlarıdır.
Pavlos’a Tanrı esiniyle gelen bu
tarihsel yazı Tertios adlı, herhalde
eğitim görmüş profesyonel bir yazı adamının
eliyle kaleme alındı, Fibi aracılığıyla
Roma’daki kilise topluluğuna gönderildi.
Pavlos Tertios’a selamını da mektubuna
eklemeyi ihmal etmiyor (22). Tüm
kilise topluluğunu evinde konuk eden
Gaios’a (23a) Pavlos I.Korintoslular
1:4’te değiniyor. Pavlos onu vaftiz
etmişti. 12:13’te öğütlediği
gibi Gaios konukseverliğe önem veren
bir inanlı. Bu adamın başka bir adla
da bilindiği, Habercilerin İşleri
18:7’de konusu edilen Titius Yustus
olduğu bazılarca varsayılıyor. Başlangıçta
kilisenin konukseverliğe geniş çapta
önem verdiği İncil’in beş ayrı yerinde
vurgulanır (bkz. 12:13; İbraniler
13:2; I.Timoteos 3:2; 5:10; Titos 1:8;
I.Petros 4:9).
Pavlos’un Korintos’ta Mesih’e hizmette
bulunduğu bir buçuk yıl süresinde birçok
kişi Mesih’e iman ederek kilise topluluğuna
katıldı. Bunların arasında kentin haznedarı
da var. Korintos kentinin bütçesi onun
yönetimindeydi. Bu adam kuşkusuz kentin
ileri gelenlerindendi. Aynı toplulukta
sıradan inanlıların da bulunduğu belirgindir.
Kilisenin özelliği budur. Sınıf, ırk,
ulus, cins, yaş ayrılığı gözetilmeyen
bir topluluk hep aynı çatı altında biraraya
gelir, birlikte dua eder, tapınır, ilahi
söyler, birbirini destekler, Mesih’i
herkese tanıtır ve imanla O’nun yeryüzüne
dönüşünü bekler.
Pavlos üstün içerikli mektubunu
kutlama duasıyla dorukluyor (25-27).
Bu kutlama İncil’de rasladığımız tanrısal
görkem, insansal gönenç ilahilerinden
biridir. Başka kutluluk duaları için
şu yerlere bakınız: İbraniler 13:20-2;
I.Timoteos 1:7; I.Petros 5:10; Vahiy
22:21; II.Selanikliler 3:18. Eski
Antlaşma’da da bunlara benzer kutluluk
duaları bulunur (bkz. Levililer 9:22;
Çölde Sayım 6:23-26; Yeşu 22:6; II.Samuel
6:18; I.Tarihler16:2; I.Krallar 8:55-61).
Bazı metinlerde, Romalılar’a
kutluluk duası 14’üncü ya da
15’inci bölümlerin sonundadır.
16’ıncı bölümün sonuna koymak
genel yeğlemedir.
Yazarın buradaki kutluluk duası
Tanrı’yı yüceltir, mektupta belirtilen
önemli gerçeklerden bazısını yeni baştan
vurgular. Pavlos tüm mektupta Sevinç
Getirici Haber’in önemini belirtti.
Tanrı İncil aracılığıyla günahlıyı kurtarır,
inanlıyı imanda güçlendirir (25).
İsa Mesih’i tanıtan Sevinç Getirici
Haber o güne dek gizdi (sır) en sonunda
açıklandı (25b-26a). Tanrı’nın
günahlıyı arıtma-kurtarma eylemi çarmıhta
ölen Mesih İsa’da ve bu haberin her
yana yayılmasında gösterilir (1:17;
3:21). İncil’in kanıtı peygamberlerin
kutsal yazıları ve öncesiz çağlar Tanrı’sının
kesin buyruğudur (26). Tanrı’nın
hiç değişmeyen buyruğu tüm ulusların
(milletlerin) Mesih’e iman etmesidir
(1:5). Bu çağrının amacı çağlar
çağı tek Tanrı’ya yücelik vermektir.
Buysa sadece İsa Mesih aracılığıyla
gerçekleşebilir (27). Bu kutluluk
duası bir yandan Mesih’in haçta kurtarışına
iman edenin sonsuz güvencesini, öte
yandan da bu sağlayışta bulunan Tanrı’nın
çağlar çağı yüceltilmesini öngörür.
Derleyen: Thomas Cosmades