İbrahim'in adını duymayan
kimse var mı? Uzantısı Eski Antlaşma'nın
her köşesinde. Yeni Antlaşma sayfalarında
bol bol konu edilen kendine özgü bir ata
(bkz. Yaratılış 15; Romalılar 4).
Yaşayan bir anıt, Tanrı-insan ilişkisinin
hem somut hem de soyut bir göstergesi,
buna betim demek doğrudur. İbrahim canlı
bir bağlılık örneğidir; bir iman yolcusu.
Seyahatinin başlangıcında diri Tanrı'nın
güvenlendirici yüreklendirmesini duyuyor
o. "Korkma Abram! Benim senin
kalkanın. Ödülün çok büyük olacak"
(Yaratılış 15:1). Görüldüğü gibi onun
ilk adı Abram'dır. Anlamı: Yücelik
Babası. Diri Tanrı'ya sarsılmaz, kanıtlı
bir imanı öğretir herkese bu insan. Ne
var ki, hepimiz gibi onun yaşamında da
korkulu anlar belirgin. Bunlara kısaca
değinelim: Kenan ülkesinden geçim için
ayrılıp Mısır'a sığınışı (bkz. Yaratılış
12: 11-13). Onu çağıran RAB'bin kesin
vaadine karşın savsaklayıp ilkel bir çözüm
yolunu seçmesi (bkz. Yaratılış 15:2,
3; 16:1-4). Hacer'le İsmail'i aile
topluluğundan dışlamaya ilişkin buyruğu
kararsızlıkla karşılayışı (bkz. Yaratılış
21:11,12).
Abram'ın imanı yetkinliğe geldikçe
korku dağıldı, dayanıklığa dönüştü.
Adı İbrahim'e değiştirilen (bkz.
Yaratılış 17:5) bu iman örneğinin
metaneti Moriya dağında doruğa erişecek.
Bu yere YAHWEH YİRE (RAB SAĞLAR)
adını koyacak (bkz. Yaratılış 22:9).
Aynı yere sonradan Yeruşalem adı veriliyor
(bkz. II Samuel 5: 6,9). Bu parlak
aşamada yetkin sevgi korkuyu alt ediyor
(bkz. l Yuhanna 4:18). Kişiye
işkence çektiren korkudan sıyrılmak
yaşama özgürlük sağlayan gönençtir.
Varlığını RAB'be atayan insanın doruksal
sevinci korku bağlarından kurtulmaktır.
Bir yandan Tanrı'ya bağlılık öte yandan
korku egemenliğine tutsaklık birbiriyle
bağdaştırı-lamayan çelişkiler alemidir.
Mesih bağlısının temelde beliren özelliklerinden
biri korkuyu ve onunla ilgili her duyguyu
dışlamaktır. Ardı arası kesilmeyen bu
yükün çektirdiği işkence sağlıksız duyguların
ön sırasında gelir. Bu ezici endişeyi
alt edebilmenin çözümü doğaüstü sağlayışladır.
İbrahim, "İşte ben" (Yaratılış
22:1) deyinceye dek korkularıyla
boğuşan biridir. Tıpkı kendimize benzeyişte.
Moriya dağında oğlu İshak'ı Tanrı'ya
sunmaya hazır olan İbrahim'in iman yolculuğu
fiziksel bir doruğa tırmanmaktan çok
ruhsal doruğa çıkıştır. Hepimizin severek,
sevinerek benimseyebileceği doruk dene-yimi
ve gönenci.. İbrahim'in iman yolculuğu
kurtarıcı Mesih'i imanla değerlendiren
kişi için bir eğitimdir; özendirme taslağı.İbrahim devingen biridir;
anlamlı amaçlı devingen. Hem coğrafik
hem de ruhsal atılımcılık çığırı açan
eğitmen yolcu. Aslında yaşamın gizemi
bir yolculuk değil midir? Diri Tanrı'yla
ilişkimizi aydınlığa getiren bu yiğitin
çarpıcı ilerleyiş evrelerine eğilmenin
yararı yadsınamaz. "İlyas peygamber
(İbrahim de) bize benzer bir insandı"
(Yakup 5:17). İbrahim'in yolculuğunda
dört ayrı konum belirmekte. Bu yerlerin
betimlediği yaşam gerçekleri ve deneyimleri
kendi yolculuğumuza da bol ışık saçabilir.
¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯
l. UR'DA KÖSTEKLİ BOCALAMALAR
(Yaratılış 11:27,28; Resuller
7:2,3)
Babalarının adı Terah olan
bu seçkin aile Mezopotamya'nın namlı
kenti UR'da ün kazanmıştı. UR gelişmiş
bir ticaret merkezi, kültür barınağıydı.
Olanakları çok geniş bir yerleşim odağı.
Bazı arkeologların gözlemi uyarınca
bu kent Şinar'ın (bkz. Yaratılış
10:10) [Sümer] içindeydi. Zaman,
İ.Ö. yaklaşık 2000'dir. İbrahim'in ailesi
UR'da başarı kazanmış, nam yapmış iş
adamları. Bir rivayete bakılırsa tüm
aile put imalatı ve satışıyla meşguldu;
önceki çağların çok geçerli bir ticaret
koluydu bu. O dönemin insanı putlar
yapıp onlara tapınırdı. Süratle, ustalıkla
bu uğraşı başarılı bir ticarete dönüştürmenin
yollarını buldu niceler. Evreni dolduran
diri Tanrı'nın bilinmediği bir dönem.
Oysa egemen Tanrı kendisini özel vahiy
yoluyla tanıtan Yaratıcı-Kurtarıcı’dır
(bkz. Yeşu 24:2).
Tanrısal vahiyle, UR’u
bırakıp KENAN ülkesine gitmeyi içe-ren
buyruk Abram'a ulaştı, onun aracılığıyla
tüm aileye açık-landı (bkz. Yaratılış
11:31; Resuller 7:2,3). Baba Terah
başkan durumunda ev halkına öncülük
etti. Haran adında bir kardeş UR'da
öldü. Onun oğlu Lut yolculuğa katıldı.
Amaç, yeniliğe kavuşmuş yaşama özgü
yepyeni bir yurt. Adı YAHWEH olan diri
Tanrı vaat ettiği süt ve bal akan KENAN
ülkesine yönelti-yordu onları. Soyut
kapsamda kurtarıcı Tanrı'nın günahlılık
ve bilgisizlikte dolap beygiri gibi
dönüp duran insana uzattığı kayra ve
sevgi çağrısıdır bu. Yaşam doluluğuna,
bilgeli düzene çağrı. Tanrı’nın, Mesih’in
özelliği herkesi kendisine çağırmak-tır:
“Ey susayanlar, sulara gelin... Kulak verin,
bana gelin. Dinleyin ki yaşayasınız”
(Yeşaya 55:1,3; bkz. Matta 11:28-30).
Abram’la ailesi putlara, yalancı
tanrılara tapınılan UR'da Yaratan-Kurtaran
Tanrı'dan uzaktılar. Bedenden doğup
da ruhtan doğmayan doğal insanın görünümü
budur (bkz. Yeşaya 59:2; Yuhanna
3:6). Mesih'in kanıyla arıtılan
günahlıya Tanrı şöyle seslenir: "Seni
UR kentinden çıkaran RAB BEN'İM"
(Yaratılış 15:7). Betim kullanımıyla
Tanrı'nın bildirisi böyle açıklanır.
Bu nedenle, Sevinç Getiren Haber
denir O’nun kay-rasal sağlayışına. Çağrısına
uymak bunun gönencini bulmaktır
Günahlıyı günah tutsaklığından
tanrısal özgürlüğe kavuşturan kurtarıcı
Mesih onu vaat ettiği yere yöneltir..
Bambaşka bir ortama, hiç bilinmedik
aşamaya. Abram’la ailesi coğrafik
bir seyahate çıktı. Kutsal Ruh'un dürtüsü
ardından günaha rest çeken inanlı, kayrayla
arıtılmış insanın yetkisiyle ruhsal
KENAN ülkesinin yolunu tutar. Bundan
öte Tanrı kurtarışının gönencinde kutsal
bir yol yürüyecek, egemen RAB'bin sürekli
yönlendirmesiyle şükran dolu bir yaşam
yaşayacak. Betim kullanımıyla konuşurken,
vaat ülkesi KENAN'ın sonsuz yaşam ya
da cennet olmadığı vurgulanmalı. Bazı
kuşaklarda bu yanlış yoruma yer verilir.
Cennetin başkalığı, parlaklığı yeryüzünde
hiçbir duruma benzetilemez. Cennet şu
anda dille anlatılamayan apayrı bir
görkem ve yücelik ortamıdır. Ama günahlıyı
kayrayla arıtan ve kurtaran Tanrı şimdiki
yaşam yolculuğunu cennete dönüştürmek
ister.. Kurtarıcı Mesih'in sağladığı
yeniden doğuşla, putlar arasında günü
zehir eden UR'dan ayrılıp süt ve bal
akan KENAN ülkesine giriş budur.
Yeni Antlaşma'da bu aşamaya
gelenden 'ruhsal insan' olarak
söz edilir. ’Ruhsal insan'a karşı 'cansal
insan'ı görürüz [doğal, nefsani]
(bkz. I Korintoslular 2:14,15).
Öz metinde bunlar pnevmatikos ve
psihikos diye tanıtılır. İlki yeniden
doğan, sonraki ise yeniden doğuş nedir
bilmeyen. İlki ruhsal kavramla donatılan,
sonraki sadece canı aktif ve egemen
olan. Buradan öte bilgisiz; ruhsal gerçekleri
ayırt edemeyen, değerlendire-meyen doğal
insan. İlki günahlı UR'da tüketilen
doğal varlığın görünümü, sonraki vaat
ülkesi KENAN'a giren, orada kutsal Tanrı'nın
huzuruyla mesrur olan, gönenç bulan
insan. Bir yerden öbür yere geçiş salt
imanladır.
Cansal insan UR'da konaklamış.
Orada ruh ve ruha ilişkin kavram işlerlikte
değil! Buna karşı din ve dinsel uygulamalar
bol olabilir; ne var ki, bunlar töre
ve biçimden öteye tek adım atamaz. Günah
ve günahlılık kavramı eksik. Ruhsal
bocalayışla kutsallık arasındaki ayrım
nedir bilinmez! Tanrı'nın katında dinselmiş
ya da dinsel değilmiş, bunların pek
önemi yoktur. Çünkü ikisi de UR'un günah
tutsaklığında düğümlenmiş. Birinin Tanrı'ya
inanmasıyla öbürünün Tanrı'ya inanmaması
arasındaki ayrım sadece yüzeyseldir.
Her ikisi de günahlılıkta, günahlılığında
diretmekte. Onlara UR'dan çıkış, Tanrı'nın
gösterdiği parlak ufuklara, KENAN ülkesinin
doluluğuna giriş zorunlu. Rab İsa Mesih'in
kurtulmalığıyla yeni yönü seçeni bambaşka
yöntem beklemekte. Bunu tepen cansal
insanın akıbeti UR'da ölüp cesedini
orada bırakmak olacaktır.
Abram’la ailesi Tanrı çağrısını
değerlendirdi. O'nun egemen istemi ve
tasarısıyla yönlendi (bkz. Yeşu 24:2,3).
İmanın cesaretli adımı onları muzaffer
yaşama çekti. Bunun için insanlığın
kurtarıcısı İsa Mesih, "İnsan
yeniden doğmadıkça Tanrı'nın hükümranlığını
göremez" der (Yuhanna 3:3).
Tarsuslu Saul pek çok okumuş, sivrilmiş,
kendine güvenmiş biriydi. Ne var ki,
cansal varlığı bencillikle, büyüklenmeyle,
kendinden olmayanlara karşı kinle doluydu.
Ne zaman ki, dirilen Mesih'i yücelerde
gördü, bambaşka yaşama kavuştu; dipdiri
imanının sevinciyle kendisi gibi başka
inanlılara şunları yazdı: "Sizler
de suçlarınızdan ve günahlarınızdan
ötürü ölü kişilerdiniz. Bir vakitler
siz de bu işleri yaparken, havayı kaplayan
yetkilerin başkanına uydunuz. Bu dünyanın
çağdaş gidişine uyarak vakit geçirdiniz.
Şimdi söz dinlemezlik oğullarında işleyen
şeytansal ruh budur. Bir zamanlar hepimiz
onlar gibiydik; bedenimizin tutkuları
uyarınca davrandık. Bedenin ve düşük
aklın istekleri neyse onları uyguladık.
Bütün ötekiler gibi, biz de doğal yapımız
gereği tanrısal öfkenin çocuklarıydık.
Ama Tanrı'nın acıması öylesi zengindir
ki, suçlarımızın içinde ölü olan bizleri
Mesih'le birlikte yaşama getirdi. Kayrayla
kurtulmuş bulunuyorsunuz. Tanrı Mesih
İsa bağlılığında bizleri O'nunla birlikte
diriltti, O'nunla birlikte göksel yerlerde
oturttu. Öyle ki, gelecek çağlarda kayrasının
aşkın zenginliğini Mesih İsa bağlılığında
bizlere sağlanan iyi yüreklilikle belgelesin"
(Efesoslular 2:1-7)
Abram'la ailesi UR'dan ayrılınca
kentte kalanlar onların seçimini, güdüsünü
yadırgadı. Hiç kuşkusuz kendilerince
önemli sorular sordu: "Niçin, nasıl,
neden, nereye, ne vakit?" Cansal
seyirden ruhsal yönteme geçenlerin kafalarda
biçimlendirdiği soru dizisidir bunlar.
Çok doğaldır; çünkü "Cansal
insan Tanrı Ruhu'na özgü konuları ağırlayamaz.
Çünkü bunlar ona akılsızlık gibi gelir.
Onları bilmesi de olanaksızdır. Çünkü
bu konular ruhsal yolla kavranır"
(l Ko-rintoslular 2:14). Öte yandan
KENAN ülkesinin yolunu tutana bu yöntem,
bu seçim tektir, parlaktır. Bunun dışında
bir yeğleme düşünülemez; yoktur da.
Ne var ki, UR'dan iman çıkışı dokunulmazlık
hisarıyla savunulmuyor. Bu yolu bozmaya,
tıkamaya hazır engeller, sürçmeler,
çelmeler her an belirebilir. Çünkü şimdiki
konutumuz düşük bedendedir.
Abram'la ailesi o dönemde ’Verimli
Yarımay' olarak bilinen yol yörüngesini
izleyecekler. Gerçi UR'dan KENAN'a,
doğudan batıya götüren dosdoğru bir
seyahat düşünülebilir. Ama bu başarılamayacak
türden bir yolculuktur. Yarımayın göbeği
çöldedir; çöl ise geçit vermez. Yarımay
biçiminde göze çarpan yol herkesin seçtiği
yoldur. Bu yol, Fırat'ın verimli kıyılarını
izleyerek kuzeye tırmanan, tepede batı
ve güneybatı doğrultusuna kıvrılan uzun
ama doğal yoldur. Konusu edilen aile
bu yolu izleyerek KENAN ülkesine kuzeyden
girecek. İman yolcusunun seyahati uzun
ama parlaktır; kararlıdır. Tanrı'nın
vaat ettiği yere varmak için sabırla,
duayla, katlanışla, dayanıklıkla aşılması
gereken yol.. Bu yol, 'rahata kavuşulan'
yer olarak bilinen hedefe götürür. Yolculuk
tek başına değil. Kutsal Ruh inanlının
önderi ve yöneticisidir, Tanrı’nın canlı
Sözü inananın pusulasıdır.
Kuzey noktasına dokununcaya
dek yol içaçıcı, refahlandırıcı geçti.
Fırat'ı izleyen güvenli ilerleyiş. Sıkıntı
oluşturabilecek bir görgüye pek rastlanmıyor.
Ama karşılarında çok önemli bir aşama
gerekçesi dikili. İman yaşamının başlangıcı
sevinç ve heyecan uyandırıcıdır. Varlığa
dinçlik-dirilik sağlayan yolculuğun
ilk adımları güzelliklerle çevrili.
Kutsal Söz'de buna 'ilk sevgi'
deniyor. Ne var ki, o 'ilk sevgi'
aynı kalmıyor. Engeller yol boyuna serpili
(bkz. Vahiy 2:2-5), başlangıçtaki
imanın kayması olanaklı.
II. HARAN'DA KENETLİ YILLAR
(Yaratılış 11:31b; Resuller
7:4)
"...ama Haran'a
geldiklerinde oraya yerleştiler"
(Yaratılış 11:31b). Haberci Pavlos mektup
yazdığı insanlara şöyle konu-şuyor.
"Ama ben, kardeşlerim, sizlere
ruhsal insanlarla konuşur gibi konuşmadım.
Tersine bedensel kişilerle, Mesih bağlılığında
çocuklarla konuşur gibi konuştum"
(l Korintos-lular 3:1). Bedensel [sarkikos].
Bu iki kesimde 'Ama' sözü dik-katten
kaçmamalı. Pavlos'un mektubunu alan
Korintoslular eski çeviride dendiği
gibi nefsani (doğal) değil, cismani
(bedensel) kişiler! Cansal ya da doğal
kişi yeniden doğuşta ruhsal aşamaya
gelecek. Normal yükseliş bu, kurtarıcının
tasa-rısı bu.. Buna karşın, Mesih'in
kurtulmalık kanıyla arıtılmışken bedensel
düzeyde kalan, yerinde sayandır göksel
eleştiriyi hak eden kişi. Günahlı UR'dan
kutluluk ülkesi KENAN'a ayrılan Abram’la
yakınları HARAN'da takılıverdi. Ruhsallığa
ulaşamayan kısır döngülü yaşam biçimine
kenetlendi.
O dönemin yarımay yolcusu
büyük bir merkez olan HARAN'ı (Anadolu'nun
önemli kalıntılarından. Türkiye'de.
Suriye sınırında.) dinlenme ve nevale
sağlama yeri yapardı. Onlar bu gerekçeyi
bitirdikten sonra yolculuğu sürdürecekken
HARAN'a yerleşiverdiler. Tanrı'nın çizdiği
güzergahı (geçilecek yer) beğenilerine
göre düzenlemeye kalkıştılar. İman yolculuğunda
her zaman sırıtan tehlikedir bu. Çoğu
kez Mesih inanlısı yaşamıma uygulayım
getireyim derken yaşamı kendisini uygulayıma
sürükler. Tornadonun karşılaştığı her
nesneyi süpürüp götürmesi gibi. Fizik
biliminde termodinamikten anlayan entropi
devinimine başvurursa bunu daha da iyi
anlayabilir. Ailenin reisi Terah UR'a
veda etmişti; ama UR kendisine elveda
demedi. Abram'la ailesi HARAN
ovası gibi sulak, verimli, kazançlı
bir yeri hiç görmemişti. Her doğrultuda
bolluk-bereket. UR'u gölgede bırakıyor.
Burada ne güzel iş yapılır! Neden bu
yere yerleşmiyelim? Nasıl olsa putları
geride bıraktık; yaşamımız değişti.
KENAN'a gidip de ne yapacağız sanki!
Yazıklar olsun, bolluk merkezi HARAN
o parlak yolculuğu molozlarla tıkadı.
Bu yer onlara, "Yolcu yolunda gerek!"
özdeyişini unutturdu. Geride bırakılacak
yer değildi doğrusu HARAN. UR'da onları
tutsak kılan madde ve para sevgisi sanki
geri tepti. Gerçi yaşamları değişmişti;
ama önceki yaşam biçimi onları sımsıkı
tutuyordu. Bunlardır yeni inanlıyı tuzağa
düşürmek isteyen günah ve yararcılık
çekişleri. İnanlının karşısında dikili
çalkantı düzenleri.
HARAN — Aşur dilinde Harranu
(Ana Yol) — verimli yarımay üzerinde
çok önemli bir kavşaktır. Bu tarihsel
kent İ.Ö. 3000 yılında bilinen bir yerdi.
Fırat ırmağının kolu Belik kıyısında
kurulu çok eski bir merkez. O çağın
önemli başkenti Nineveh'yi, Karkemiş'i,
Damask'ı (Şam) birbirine bağlayan önemli
yer. Ay tanrısı Sin'in geniş
çapta ilgi toplayan bir merkezi. Hem
de ticaret bağıntısı (bkz. II Krallar
19:21; Yeşaya 37:12). Her dönemde
ön sırada beliren yer. Hezekiel HARAN'ı
başka önemli kentlerle birlikte Akdeniz'in
ticaret limanı Sur ile bağıntılı bir
merkez olarak tanıtıyor (bkz. Hezekiel
27:23). KENAN'a doğrulan aile böyle
çekici bir kentte takılı kaldı. Bu üzücü
takıntı İbrahim'i tarihte bir dipnot
niteliğinde bırakabilirdi. Ne var ki,
egemen Tanrı çağırdığı kişiyi itip atmaz:
"Tanrı'nın bağışları ve çağrısı
geri alınmaz" (Romalılar 11:29).
Öte yandan somut iman sarsılsa da yozlaşmaz:
"İbrahim umutsuzluğa karşın
umutla birçok ulusun babası olacağına
iman etti..." (Romalılar 4:18a)
Tanrı'nın tasarısı başka,
yolunu ruhsal doğrultuda sürdürmeyen
sarsıntılı inanlının adımları başka.
HARAN'da yollarından sapanlar sanki
sınıfta kaldı (ipka). Kente Nahor
adını bile verdiler (bkz. Yaratılış
24:10). Nahor, işin sonunda HARAN'a
yerleşen kardeştir. Başka bir kardeşin
adıysa HARAN'dı —Lut'un babası— ki,
o UR'da ölmüştü (bkz. Yaratılış 11:28).
İşte bu kent aileyi sanki büyüledi.
O yere kendi adlarını bile taktılar.
Ne var ki, RAB'be KENAN'da sunaklar
dikmeye çağrılan Abram HARAN'da
tek sunak olsun kuramadı. Bu uygulama
KENAN ülkesini bekliyordu. Konu ruhsal
yolculuğa betim niteliğinde kullanılınca
bazı insanların belirgin heyecanla,
hayranlıkla belki de merakla kurtarıcıya
dönerek UR'un günahlılığından ayrıldığı
görülür. Gelgelelim yolculuğun zayıf,
bunalımlı döneminde bir günah, bir çıkar,
bir baskı, bir alışkı, bir korku ve
bu türden bir sarsıntı canı ruhsal bakımdan
HARAN'da kenetleyiverir. Baba Tanrı'nın
tasarısına direnişle kendilerince biçimlendirilen
bir yaşam seyrine dalarlar. İnanlının
yolculuğunda günah şu ya da öbür biçimde
sırıtmaya başlar, çirkin kellesini yavaş
yavaş yükseltir. Bu sinsi düşman günahın
oyunlarına kayıtsızlık sarsıcı sonuçlar
getirebilir. Kutsal Söz'de şu uyarı
vugulanır: "İmana dayanma-yan
her şey günahtır" (Romalılar 14:23c).
Bireyin çeşit çeşit puta
tapınılan UR'dan ayrılışını HARAN görgüsü
izleyecektir. Umulur ki öyle olmasın!
Ama bu tehlike noktasıdır. Abram
da aynı görgüye kapıldı. Tanrı'nın çizdiği
yöntemden sapmak yolculuğu sekteye uğrattı.
Önce belirtildiği gibi O'nun özelliği
çağırmaktır. İsa Mesih insanlara hizmetini
dört dörtlük bir çağrıyla açtı: "Vakit
doldu, Tanrı'nın hüküm-ranlığı yaklaştı.
Günahtan dönün, Sevinç Getirici Haber'e
iman edin" (Markos 1:15). Tanrı'nın
Sevinç Getirici Haber'i en önemli çağrıdır.
Tanrı'yı değerlendirmenin yolu çağrısını
amaçladığı noktaya götürmektir. İstemine
uyum budur.
İman yolculuğu, Tanrı çağrısını
gereken ciddilik kapsamında ağırlayamayan
kazazadelerle serpilidir. Seyahatini
bitireme-yenlerle. Ne yazık! "Dimas
sevgisini şimdiki çağa çevirip beni
bıraktı" (II Timoteos 4:9).
Roma'da bunları yazan Pavlos'un yüreği
burkuldu. Pavlos şunları da yazdı: "Öte
yandan, her kimin yaptığı iş yanıp giderse
o kişi zararını çekecek. Ama kendisi
kurtulacak. Ne var ki, bu kurtuluş ateşten
geçercesine olacak" (l Korintoslular
3:15). Yine başka bir haberci şöyle
der: "Bizlerden ayrıldılar.
Ne var ki, bizden değildiler. Bizden
olsalardı bizimle kalırlardı. Ama ayrıldılar
ve tümünün bizden olmadığı açığa çıktı"
(l Yuhanna 2:19)
Güncel uğraşlar, kovalayışlar,
aldanışlar, mallar, HARAN'da oyalanmalar
hep yanıp gidecek; kişi zararını çekecek.
Mesih'in sağladığı arınma ve kurtuluş
daima ufuğa bakan, durmadan gelişen
iman ilerleyişidir. Alt edilemeyen engeller,
çekişler tuzaklar, günahlar, iman yolcusunun
gidişine çelme takmaya her adımda hazır
bekliyor. Ne der Pavlos? "Gözlenen
amaç, şeytanın bize karşı işine gelen
ortamı elde etmemesidir. Kuşkusuz onun
düzenlerinden habersiz değiliz"
(II Korin-toslular 2:11). Bu uyarıya
koşut olarak şu isteklendirme sözlerini
vurgular o: "Ne var ki, kazanç
saydığım her şeyi Mesih yararı açısından
zarar getirici saydım. Dahası var: Rabbim
Mesih İsa'nın üstün bilgisi yararına,
her şeyi olduğu gibi zarar getirici
saydım. O'nun yararına her şeyi fırlatıp
attım. Ve Mesih'i kazanmak için bunları
pislik saydım. Öyle ki, O'nunla tam
birleşeyim. Ruhsal yasaya uymakla kazanılan
kişisel doğruluğa artık bel bağlamayayım.
Tersine, Mesih'e imana dayanan doğrulukla
donatılmış bulunayım. Tüm isteğim Mesih'i
ve dirilişinin gücünü bilmek, O'nun
çekmiş olduğu işkenceleri paylaşmak,
O'nun ölümüyle O'nun gibi olmaktır"
(Filippililer 3:7-10)
Bu dönümde İncil yöntemini
aydınlatan önemli iki kullanıma değinmemiz
yararlı olur: Kazanmak, zarar görmek.
Öz metinde ktaomai, zimioo. İlki
şu yerlerde geçiyor ve olumlu ilişkide
kullanılmıyor (Luka 18:12; Resuller
1:18; Matta 10:9). Bunlara karşı
kazanılması gereken olumlu değerler
ruhsal kapsamdadır (bkz. Luka 21:19;
l Selanikliler 4:4). Zarar görme
ilişkisinde şu ayetler üzerinde çalışmanız
yararlıdır: (Matta 16:26; Markos
8:36; Luka 9:25; l Korintoslular 3:15;
II Ko-rintoslular 7:9; Filippililer
3:8). Bu ayetler gerçek kazancın
ve gerçek zararın niteliğini ışığa çıkarır.
Mesih inanlısı neyin kazanç neyin zarar
olduğunu kesenkes tanımaya ve bu doğrultuda
karar vermeye zorunludur. Yaşam yolculuğunda
gerekli gösterge budur.
İnanlı ciddilikle kendisinden
sorsun: Şimdiki çaba ve uğraşlarım yolun
sonunda kalıcı değerlerden yoksun kaldığımı
mı gösterecek acaba? Bazıları kendilerini
eninde sonunda zarar sütununda gösterilen
çabalar ardından koşmuş kişiler niteliğinde
bulacak. Örneğin, sonsuzluk özelliğini
taşımayan nesnelere yapışmış, bunları
kendine önemli yapmış:
• İkinci bir eve nasıl sahip
olabilirim?
• Son model otoyu nasıl elde
edeyim?
• Nasıl kilo vereyim? Onları
toplamaması gerekirdi.
• En güzel tatili nerede geçirebilirim?
• En çağdaş giysileri nasıl
sağlayabilirim?
Ve bu sıradan ardı hiç
kesilmeyen sorular zinciri. İman yöntemi
bu mudur?
Abram’la soyu coğrafik varyantı
seçtiklerinde ruhsal yolculukları kenetleniverdi.
Kurtarıcı İsa Mesih'e bağlılığını öne
süren herkes kendisinden sormalı: "İman
yolculuğunda ilerleyişim neyi gösteriyor?
Acaba ben de yolun yarısında takatten
kesilerek yolculuğumu, duygularımı okşayan
bir yararcılıkla mı değiştirdim?"
Görünüme bakılınca baba Terah kenetlenen
yolculuktan rahatsız olmadı. Olamazdı
da.. HARAN'ın çekiciliği daha parlak
duyguları alt ediverdi: İş, kâr, konfor,
başarı, san, nam ve daha neler! Tümü
HARAN'da. Bu türden tuzaklar pek çok
inanlıyı tavladı ve tavlamakta. Terah
205 yaşındayken amaca varamadan HARAN'da
öldü. Abram yetmiş beş yaşındaydı.
Belki Terah'ın küçük oğluydu. Abram
HARAN'da kaç yıl oyalandı? Çok önemli
bir soru.
Ne yazık ki yanıtı verilemeyen
bir araştırma! Verilebilinseydi önümüzdeki
olgular daha da bol aydınlığa kavuşabilirdi.
Yine de HARAN'da duraklama süresi kısa
değildi. Tanrısal hizmette değil, tersine
kişisel yararcılık doğrultusunda yatırım!
İnanlı bir düşünür şimdiki yaşamın ötesinde
inanlılara ilişkin bilgi değiş tokuşunu
şu biçimde hayallendiriyor: —Ölümünün
nedenini söyler misin? —İşim uğraşlarım
kalp sektesi getirdi. — Ya seninki?
—Fazla kilo. —Ya seninki? —Açlık. —Seninki?
—Merak ve kaygı. —Seninki? —Hızlı sürmem
nedeniyle trafik kazası. —Seninki? —Hastalık,
yaşlılık. —Sen? —Kurtarıcı Mesih'e kesin
bağlılığım nedeniyle işkenceyle hayatımı
verdim. İman yolculuğunu ciddiye alanların
yanı sıra, yaşamını HARAN'da noktalayan
inanlılar da bulunacak cennette.
Yıllar boyu HARAN yavanlığı.
Evet kazanç, bina, arazi, apartman katları
ve bunlar. Buna karşı ruhsal boy alma,
imanda gelişme, Mesih adına belirgin
tanıklık, paydaşlıklara katkı, dua hayatı,
sunak kurma ve bu türden kalıcı uğraşlara
ya zaman verilmemiş, ya da çok az verilmiş.
Bu durumda günah kendine özgü sinsilikle
varlıkta çöreklenmiş, inanlıyı sanki
uyuşturmuş.
Şaşılacak gelişim: Baba
Terah HARAN'da ölecek. Yolculuk başka
biçime girecek. İnanlının varlığında
bencillikten beslenen engeller zinciri
ölmeli ki, can HARAN'dan çıkış buyruğuna
uyabilsin. Daha doğrusu o kadın veya
erkek bu türden engeller karşısında
ölsün ve özgür can iman yolculuğunu
sürdürsün. Birçok inanlının yaşamında
ilerlemeyi önleyen Terah'lar var. Belki
baba, belki başka bir engel. Kısacası,
inanlının onu çağıran diri Tanrı'ya
kesin uyrukluğunu kenetleyen önlemeler..
Tüm manialar giderilsin, yol imanla
döşensin, yaşam yengiyle sevinsin.
Önceki dönemlerde çaylar
dereler köprüyle bağlanmadan, taşkın
sular güçlü atlarla aşılırdı. Atın yönlendirilmesi
özel ustalığı gerektirirdi. Binici gözlerini
akıntıya dikerse beyni karıncalanırdı.
Uyumun yitirilmesi atla binicinin sulara
gömülmesiyle sonuçlanabilirdi. Usta
binici gözlerini ağaçlara, tepelere,
kayalıklara doğrultursa dere güvenle
aşılır, karşı kıyıya selametle varılırdı.
İnanlının yaşam yolculuğu buna benzer.
Tanrı Sözü’ndeki isteklendirme ne denli
uygundur! "Gözlerimizi görülen
şeylere değil, görülmeyenlere dikiyoruz.
Çünkü görülen şeyler geçicidir, görülmeyenlerse
sonsuzdur" (II Korintoslular 4:18).
Seyahatin başlangıcında
Nahor aileyle birlikteydi. Eyvah! HARAN'a
öylesi bağlandı ki, hiçbir güç artık
bu yerden sökemezdi onu. Tıpkı onun
gibi öbürleri de benzer bağlılıktan
koparılamazdı. İman yarışı mal-mülk
kovalayışına yutuldu. Her geçen gün
daha da çok varlıklı olmak iştahı canlarda
egemenliğini kurdu. Nahor'un serveti
öylesi arttı ki, HARAN'ın önde gelenlerinden
oldu; tüm kente kendi adını bile verebildi
(bkz. Yaratılış 24:10). Gayrı
Tanrı'nın çağıran sesi değil, borsanın
kıpırdanışı kulaklarını okşuyordu.
Bu Nahor Laban'la Rebekah'ın
büyükbabası oldu. Torun Laban tek Tanrı
inancından ayrılmıştı (bkz. Yaratılış
29:4,5; 31:19,30,34). Acı olgudan
üzücü bir sonuç çıkmakta: İnanlı insan
HARAN'ı severek oraya yerleşirse, çocuğu
yarım gönüllü Mesih bağlısıdır, torunu
Mesih'i bırakmıştır. Tek umut onu izleyen
kuşakların yeniden doğuşa kavuşmasıdır.
Abram'a ne oldu. Kendisini çağıran
Tanrı'dan ayrılamayacaktı bu adam. UR'dan
onu yönelten RAB'bin ikinci ve kesin
çağrısını duydu (bkz. Yaratılış 12:1-3;
Resuller 7:4). Abram da HARAN'a
yerleşmiş gibiydi. Ama RAB'bin tasarısı
başkaydı; onu ve ailesinden birkaç kişiyi
o sıkı kenetten kurtardı: "Tanrı'nın
bağışları ve çağrısı geri alınmaz"
(Romalılar 11:29). Bu gelişimi Y.A.'da
kilisenin ilk şehidi Stefanos'un taşlanarak
öldürülüşünden önce, katı din adamlarına
duyurduğu o güçlü ve düşündürücü konuşmasından
duyuyoruz: "Babasının ölümünden
sonra Tanrı onu oradan bugün sizin yaşadığınız
yere gönderdi" (Resuller 7:4).
Öz dilde bu metoikizo'dur ki,
evini nakletti, taşıdı olarak çevirmek
daha doğrudur. Anlaşılacağı, Tanrı Abram’ın
rahat ve konforlu yuvasını, işini gücünü
bozdu, onu kendi kararlaştırdığı yere
taşıdı. Aynı söze 7:43'de de
rastlanır: "Ben sizleri kaldırıp
Babil'in ötesine götüreceğim."
Abram'a kalsaydı HARAN'da çok
rahat olduğunu sanıyordu o. Bazı inanlıların
cansız, heye-cansız, tanıksız bir yaşam
biçimine daldığı gibi.. Mesih senle
beni maddesel bolluk bereketle dolu
bir yaşama çağırmıyor. Tersine, iman
yolculuğunun gerektirdiği güçlüklere,
gereğinde akla gelmedik fedakarlıklara
çağırıyor. Ödülü ileridedir.
Abram'ı UR'dan KENAN'a çağıran
Tanrı tasarısını onun keyfine uyar kalıba
sokmadı. Böyle bir gelişimde değişen
biri durumunda kalırdı! Kendisi hiçbir
ortamda değişmeyen RAB'bin peygamberliği,
vahiyi, buyruğu, programı değiştirilemez
(bkz. Malakya 3:6). Bunu böyle
sanan tökezlemesine zemin hazırlayan
kaldırımı döşemektedir. RAB'bin İbrahim'e
ilişkin HARAN takıntısından çok daha
parlak tasarıları vardı. Mesih'e inanan
kadın ya da erkek, genç veya yaşlı olabilir
ki ruhsal uyuşuklukla kenetlenmiştir.
Onu günah egemenliğinden kurtaran Mesih
bu kez aynı kişiyi bencil-günahlı takıntılardan
kesip kurtarır, KENAN'a yöneltir: Çekici
yersel bağlantıdan hiç kopmayan kalıcı
bağlara. Bunu O'nun sevgisi ve ilgisi
bütünler. Hem şimdiye yaslanma hem de
sonsuza dayanma ekşimiş yemekle mideyi
tatmine çalışmaktır. Mesih'in şölen
sofrası dururken.. Çok üzücüdür; birçok
Mesih bağlısı kendini sarsıntısız, kazasız,
acısız bir yaşantı sonrası sonsuz güvenlik-esenlik
diyarında bulmak ister.
Abram HARAN'ı bırakınca 75 yaşındaydı
(Yaratılış 12:4). Yaşamı-durumu
güvenlikteydi. Şimdi ise belirsiz bir
yarına yelken açıyordu.. Konforlarla
dolu yazlık ve kışlık evlerde değil,
çadırlarda göçebeliğe. Apayrı, ama onaylı
yaşam biçimine. Artık Tanrı'nın yönetiminde
özgür bir yolcuydu o. Seven Rab'bin
her inanlıyı bu biçimde yol arkadaşı
kılması O'nun temel isteğidir. Bu sağlayış
Kutsal Kitap'ta şöyle betimlenir: "Yuvasında
devinim oluşturan kartal gibi, yavruları
üzerine kanatlarını çırpan, kanatlarını
gerip onları alan, kanatları üzerinde
onları taşıyan RAB, sadece O onlara
yol gösterdi" (Yasanın Tekrarı
32:11,12a). Tanrı'nın amacı iman
yolcusunun refahlı yuvasını karıştırmak,
onu en basiretli biçimde uçmaya alıştırmaktır.
"RAB’bi bekleyenler güçlerini
yenilerler; kartallar gibi kanat gerip
yükselirler. Seğirtirler ama yorulmazlar;
yürürler ama zayıflamazlar" (Yeşaya
40:31). Ters esen fırtınalara karşı
kanat germek. İnanlı ancak bu biçimde
eğitilebilir ve yetkinliğe iletilir.
Kurtuluş Tanrı'nın kayrasıyladır, iman
yolculuğunda başarılı, muzaffer yükselme
de aynı kayrayladır. Birçok inanlıda
görüldüğü gibi, Abram da bir
ara uyuşukluğa daldı, ama ardından uyandı,
canlandı, yöneltildi. Bu aşamada direnişe
rastlanmaz. Tanrı'nın üç yönlü çağrısı
ona yeniden geldi:
•
Toprağını bırak
•
Hısım-akrabanı bırak
•
Baba evini bırak
Bunlardır iman yolculuğunu
sağlıklı yapan öğeler. Engelleri korkuları
kaygıları ve ağırlık çektiren günahları
atarak kartalın yavrusu gibi RAB'bin
kanatları üzerinde kesin güvenlikle
uçmak, gitgide daha da yükseklere tırmanmak.
Bu inanlıya üç yönlü vaatler uzatılır:
•
Seni kutluluk kaynağı yapacağım
•
Seni kutlayanları kutlayacağım
•
Senin aracılığınla yeryüzünün
tüm kuşakları
kendilerini kutlayacak (12:1,2,3)
III. KENAN'DA GÖNENÇLİ
OLAYLAR
(İbraniler 11:8,9)
Abram'ı İbrahim yapan (bkz.
Yaratılış 17:3) gerçek yolculuğun
bu dönemde başladığını söylemek yanlış
olmaz. Artık o yaşam doluluğunu betimleyen
KENAN'ın yolcusudur. Kolay bir yolculuk
değil! Kartal yavrularının uçuşu öğrenmesi
de olduk-ça güçtür. Ama kartal tavuklara
katılıp toprağı eşmeye, kümes-te tüneklemeye
değil, en yükseklerde güvenlikle uçmaya
atan-mıştır. Bunu değiştirmek kuşlar
kralının aklına giremez. Artık Abram'a
güvenlikli bir kent yoktur. Y.A. bunu
şöyle anlatır: "Çünkü mimarı
ve kurucusu Tanrı olan sağlam temelli
kenti gözlemekteydi" (İbraniler
11:10). KENAN'a yolculuk yeni sevinç,
taze gönenç, yozlaşmayan dinçlikle belirir.
Abram’la Sarah rahatlık getiren
evlerinde değil, çadırlardadır. Bu yolculuğun
parlak bir özelliği vardır: Her uğranan
köşede bir sunak kurup Tanrı'ya tapınmak,
kısacası kurtarıcı İsa Mesih’i insanlara
tanıtmak (bkz. Yaratılış 12:7,8;
13:4,18; 21:33; 22:9; Matta 28:19; Yuhanna
15:16; Resuller 8:4; Romalılar 1:13;
II Korintoslular 2:12). Onlar HARAN'dayken
tek sunak kurulamamıştı. HARAN halkı
onlardan gerçeği öğrenebildi mi acaba?
Buna karşı, KENAN'da art arda sunaklar
yükseldi.
Putlara tapan yerli KENAN
insanları merakla soruyordu: —Kimdir
bu insanlar? —Tek Tanrı'ya tapan acayip
bir azınlık. Bu Tanrı onları taa UR'dan,
sonra da HARAN'dan çıkarmış, bu topraklara
yöneltmiş. Gerçekten onların iman yolculuğu
artık doruğundaydı. Anlayamayanların
kafasında sorular oluşturan bambaşka
bir yolculuk. Buradan öte İbrahim olarak
sözü edilen bu insanın tek Tanrı'ya
tanıklığı o çevreye taptaze renk getiriyordu.
Bu dönemde onun iman yolculuğu bazı
ilginç gelişimlere sahnedir: Güneyde
Beer-Şeba'ya (YEDİ KUYU) uzanıyor,
orada bir ılgın ağacı dikiyor. Ebedi
Tanrı'ya (EL-OLAM) yakarıyor
(21:33). Bu, YAHWEH'nin en görkemli
adlarındandır. İbrahim o yerde Abimelek'le
yaptığı antlaşma sonucu KENAN'da ilk
toprağa sahip oluyor —bir kuyu ve çevresi—
bunun anısı için bir ılgın (tamarix)
dikiyor. 7-9 metre boyunda bu yeşil
bitki çöle canlılık getiren küçük bir
ağaçtır; çölün sıcağına karşı dayanıklılığıyla
tanınır. Yolcu bunu görünce çevrede
yaşam bulunduğunu anlayabilirdi. Konukseverliği
simgeleyen bir bitkiydi bu. Hiç kurumayan
yaprakları, dünya çöllüğünde daima diri
olan sadakat Tanrısı'nı betimlerdi:
O'nunla antlaşmaya girene her durumda
yaşam sağlayacağını.. Diktiği bu ağaçla
İbrahim Tanrı vaatlerinin ebediliğini
tanıtıyor, soyuna karşı her tür saldırı
ortasında Tanrı'nın sürekli sadakatini,
desteğini kanıtlıyor, ilerideki görkemli
çağlara peygamberlik ediyor. Ne demiştir
İsa Mesih: "Babanız İbrahim
günümü görmenin umuduyla kıvanç buldu.
Ve görüp sevindi" (Yuhanna 8:56)
Bu yerde bu dönemdeydi
ki, İbrahim'in gönlü derin sevinçle
doldu. Çünkü peygamberlik ruhuyla kurtarıcı
İsa Mesih'in o görkemli gününü görebildi.
YAHWEH İbrahim'e soyu hakkında güvenlik
verdi (bkz. Yaratılış 15:5). "Abram
RAB'be iman etti, RAB bunu ona doğruluk
saydı" (Yaratılış 15:6). Bu
noktada Tanrı Sözü'nün egemen gerçeğiyle
karşılaşıyoruz: İmanla doğru kılınmak.
Tanrı inancının, Mesih bağlılığının
hiç değişmeyen ana çizgisi, başlangıcı
ve sonu budur: "Doğru kişi imanla
yaşayacak" (bkz. Habakkuk 2:4;
Romalılar 1:17; Galayalılar 3:11; İbraniler
10:38; Yakup 2:23). İman dışında
hiç kimse Tanrı'nın kutsal katında tutunamayacak.
Ne din-töre uygulamaları, ne hayır-sevap
işleri, ne de ataların ananeleri. Kurtarmalıkla
günahlıyı doğru kılan Kurtarıcı’ya iman;
ve nokta. İbrahim'e bu ne zaman oldu?
UR'da olduysa kurtuluş sevinci az zamanda
iş-güç uğraşına dönüştü. HARAN'da, iman
etkinliğini gösteremedi. Kısacası, İbrahim'in
doğrulukla donatılması KENAN'da belirginliğe
geldi.
HARAN'da kenetli yıllar,
sendeleyen adımlar Tanrı'nın kayra sonuçlamasını
gün ışığına getiremiyordu. Dünyasal
çaba ve kaygılar kişinin sevincini çalar,
sayısız inanlıyı salt bedensel kovalayışlara
kısıtlar. Tanrı'nın karşısında kesenkes
arıtılıp bunun gönenciyle sevinçten
uçmak ruhsal kavramı, diri Tanrı'ya
imanı bütünlüğe erdirir. Bunun dışında
hiçbir etki imanı yetkinliğe getiremez.
İmanla iman arasındaki ayrım dikkatten
kaçmasın. Söz dinlerlikle iman yolculuğunu
sürdürerek Tanrı'nın gösterdiği ruhsal
istirahat yerine ulaşmak, varlığın her
günahtan arıtıldığını, ruhun esenliğe
kavuştuğunu kesenkes bilmek ve bunu
göstermektir. Günahlı kişi Tanrı'nın
karşısında artık doğrulukla donatılmış
ve kurtulmuştur. Davut'un yakarısı bunun
özleminini duyan canın arayışıdır:
"Bana kurtarışının sevincini geri
ver; istekli ruhla bana destek ol!"
(Mezmur 51:12).
Bu dönemde Abram
adı İbrahim'e (birçoğun babası)
değiştiriliyor. "Artık adın
Abram değil, İbrahim olacak. Çünkü seni
birçok ulusun babası yapacağım"
(Yaratılış 17:5). KENAN'da Tanrı'nın
bollukları, kutlulukları sınır bilmez.
İbrahim'in karşısında taptaze ufuklar
açılmış. Burada sunak ardına sunak kuruyor
o, putlara eğilen yerli halka kutsal
Tanrı'yı, O'nun tekliğini, sevgisini
ve yaşam kaynağı olduğunu gösteriyor,
kayrasal kurtarışına tanıklık ediyor.
Niceler ağzını açıp kurtarıcı Mesih'in
adına tanıklık edemiyor. Bunlar HARAN'da
gün tüketiyor mu diyeceğiz? Buna karşı
KENAN'da şaşılacak zaferler her inanlıyı
bekliyor. Yaratılış 14'de İbrahim'in
güçlü dört kralı alt ettiğine, yeğeni
Lut'u ve çevresindeki insanları onların
elinden, tutsaklığa düşmüşlükten kurtardığına
rastlarız. Bunun yanı sıra Melkisedek'le
karşılaşıyor, onun elinden ekmekle şarap
alıyor. Onun kutlayışına kavuştuktan
sonra, İbrahim Melkisedek'e elde ettiği
her şeyin ondalığını sunuyor. Melkisedek
E.A.'da Mesih'in bir betimidir (bkz.
Ibraniler 5:6,10; 6:20; 7:11,15,21;
Mezmur 110:4). Gördüğümüz gibi İbrahim
KENAN'da üstünlük, verimlilik, yararlılık
gönencindedir. İman yaşamını KENAN'da
işlerliğe getiren inanlının görünümü
budur.
KENAN'da İbrahim'le ailesi
bir azınlıktı. Tüm ülke tanrıtanımaz
insanlarla doluydu. Bunlar bazı durumlarda
ona düşmandı da. Ama kişisel yaşamı
zaferle donatılanın hiç kimseden korkusu
yoktur (bkz. Romalılar 4:18).
Gerçek bağlısı azınlığın gürültülü gösterişli
çoğunluğu susturabildiği durum. Günahlıyı
kurtaran Tanrı'nın inanlıya açtığı huzur
ve dinginlik yolu kişinin kararını ve
yeğleyişini bekliyor. Yaşam yolculuğu
çetindir. Çoğu kez inanlılar da böyle
bir kısır döngüde buluyor kendini. Mesih'in
kişiye belirgin çağrısı, yaşam çalkantılarından
yalnız O’nun verebildiği rahatadır.
İbranilere mektup bu görkemli huzuru,
KENAN ülkesine girip çalkantılardan
rahata kavuşmakla betimler ve bu huzuru
Mesih'in sağladığını vurgular (bkz.
3:11,18; 4:3,8-11). Bu gelişimde
inanlı Tanrı'ya sürekli sunak kurar,
O'na tapınır, aktif hizmetini sunar.
Her tür günahın dışlandığı, her çeşit
tutsaklığın bastırıldığı ruhsal aşamadır
bu. Basit dinsellikle bilinemeyen, kartal
benzeri yükseliş.
KENAN'da başka bir gelişim:
İbrahim burada 'Tanrı'nın dostu'
adını alıyor (bkz. II Tarihler 20:7;
Yeşaya 41:8; Yakup 2:23). Değinildiği
gibi KENAN cenneti betimleyen yer değil.
Vaat ülkesi olarak bilinen KENAN cennet
huzurunu sağlayamaz. KENAN'da kılıçsız
ruhsal savaşlar da var, sürçmeler de.
Güllük gülistanlık ileridedir. Haberci
Pavlos boğuşmaların ne yolda karşılanacağını
kesin güvenle anlatır (bkz. Efesoslular
6:10-18). İnanlı imanla KENAN'a
girer, ama şeytanın asıl savaşı burada
başlar. Onun amacı, Tanrı'nın öngördüğü
yengileri önlemek, inanlının kararlılığını
kesmektir. Bazı durumlarda yenilgi de
gelecektir KENAN'da. İnanlı en güçlü
anındayken zayıftır, saldırılara açıktır.
Şeytanın amansızlığı belirgin. HARAN'da
yaşayan inanlı saldırı altında değildir.
Hele bir KENAN'a girsin! İki yer arasındaki
ayrım hemen belirgin olur. İbrahim'in
yolculuğu yürek burkucu olgulara da
tanıklık etmekte; çok üzücü gelişimler
onu beklemekte.
En sağlam imanın bile bir
anda kayıvermesi hiç beklenmeyen acıklı
gelişimlerdendir. Karadeniz kıyılarında
yüzmeye çalışanlar çok iyi bilir. Sığ
kumlukta rahat rahat adım atmaktayken,
bir an içinde o sağlamlığına güvenilen
kum yer değiştirir, yüzmesini bilmeyen
kendini sulara gömülü bulur. Bu bilgisizlik
her yıl bazıların yaşamına mal olur..
Kutsal Söz şu bilgiyi veriyor:
"Ülkede kıtlık oldu..."
(Yaratılış 12:10). Öyledir; en parlak
iman yaşamında bile kıtlık, yoksunluk,
sarsıntı belirecektir. Böyle bir bunalımda
ne yapılacak? İmanı etkinliğe erdirmek,
Rab'bin egemen gücüne güvenle sarılmak
Efesoslular'daki yüreklendirmeyi
akla getirir. Mesih'in her baskıyı gidermeye
yeterlikli olduğunu tanımak, O'nun haçtaki
kesin zaferiyle mest olmak. Ölümden
dirilen Mesih'in gücü yıpranmamıştır.
Habakkuk peygamber İbrahim'den 1500
yıl sonra yaşadı. Bu adam kendi tarihinden
sayısız gerçeklerle eğitildi ve yüreklendirildi.
Kıtlıkta şu içtenlikli ilahiyi yükseltiyor
o: "İncir ağacı tomurcuklanmasa,
asmalarda meyve olmasa, zeytin emeği
boşa çıksa, tarlalar yiyecek vermese
de; ağıldan sürü kesilse, ahırda sürü
kalmasa da; ben yine RAB ile sevineceğim,
kurtuluşumun Tanrısı ile sevinçten coşacağım.
YAHWEH RAB, benim kuvvetimdir; ayaklarımı
geyik ayakları gibi eder, beni yüksek
yerlerin üzerinde yürütür" (Habakkuk
3:17-19).
Ne denli başka olabilirdi
tarihsel gelişim, İbrahim Mısır'da sığınma
arayacak yerde KENAN'da yeni bir tapınak
kursa, her bakımdan yeterlikli EL-OLAM'ın
adına seslenseydi! Kendisini ve ailesini
bu toprağa yönelten Ebenezer 'Yardım
Taşı' O değil miydi? (bkz. l
Samuel 7:12). Hiç kuşkusuz onun
her gereksini-mini sağlayabilirdi. Ne
var ki, yengi ortamında yolculuğunu
sürdüren inanlının karşısında kolayından
çözüm çareleri çekici gelir. Göksel Baba'nın istek ve desteğini ikinci sıraya itmek her inanlının
yüzleşebileceği sarsıntı evrenidir.
“Sağlam durduğunu sanan düşmemeye dikkat etsin” (I Kor.10:12).
Bu olaya koşut başka bir
durumla karşılaşırız: Aşur'un komutanı
Yahudi halkının güvendiği YAHWEH'ye
meydan okudu, korkudan titreyen bu insanları
Aşur'un göz kamaştırıcı varlıklarına
bel bağlamaya kışkırttı (bkz. Yeşaya
36:13-17). İblisin kovalayışı Tanrı'ya
bağlı inanlıyı doğaötesi bağlılıktan
koparmak, iman adımlarını da baltalamaktır.
İnanlı salt doğal tutanaklara bel bağlayınca,
biraz da kendine güvenince düzenli yolculuk
aksar. İman ötesi çözümlerden medet
uman, Tanrı kutluluklarını tıkar. Öte
yandan, iman tutumu güngünden Rab'bin
canı ihya eden yüzüne bakarak varlığa
gerekli sağlayışlarla gönenç bulur.
Herhangi bir savsaklamaya sürüklenerek
Tanrı'nın kutluluklarını kısmak inanlı
insanın görgüsü olabilir. Bu üzücü gerçek
unutulmasın, iman adımları düğümlenmesin;
tersine iman geliştirilsin..
IV. MISIR'DA KATMERLİ KAYGILAR
(Yaratılış 12:20)
Tanrısal tasarı uyarınca
yelken gemisinin içaçıcılığıyla ilerlemekteyken
güvenli gidişten varyant, düz yolu bırakıp
çalkantılı akıntılara kapılıvermektir.
KENAN ülkesinde İbrahim Tanrı'nın güngünden
yenilenen sağlayışları ortasında kartal
gibi uçarcasına yol yaparken gereksiz
bir varyant yeğleyişine kaydı. İlerisi
sarsıntı-çalkantı oldu; masmavi gök
kubbeden bulutlarla örtülü kasvet çöküntüsünde
buldu kendini. Molozlu yollara sürüklendi.
Sürekli kutluluk gönencinden düş kırıklıklarıyla
döşeli patika engebesinde kenetlendi:
•
KENAN'ı bıraktığı anda İbrahim'in
yüreği korkuya kapıldı (bkz. 12:11-13)
• Önceden aralarında kararlaştırdıkları
gibi Sarah'yı kız kardeşi olarak tanıttı.
Gerçi Sarah aynı babadan onun kız kardeşiydi
(bkz. 20:12-13). Ne var ki, o
dönemin örfü uyarınca eşi olmuştu. Her
ikisi de yalana kaçtı.
•
Mısır ülkesine kutluluk getirecekken
korkunç belaların gelişine sebep oldu
(bkz. 12:17).
•
Puta tapan Firavun tarafından
paylandı (bkz. 12:18,19). İnanlı
insanın yaptığı bir yolsuzluk sonucu
inançsız kişilerce kınanışı aşırı oranda
üzücü ve utandırıcıdır.
•
İbrahim Mısır'da tek sunak kurmayı
başaramadı.
Düzenle giden tanrısal yolculuğun
alabora olmasıydı bu.
•
En üzücü gelişimse, Mısır'da
ev hanımına hizmetçi olarak seçtikleri
putlara tapınan Hacer'dir. Hacer'in
bu seçkin aileye insansal bir kararla
girişi İbrahim'in yolculuğunda Tanrı
tasarısına insan katkısı getiren bir
müdahale oldu. Bunun çektirdiği acılar
Tanrı Sözü'nün üzücü konularındadır
ve yanıp tutuşan yara kapanmamış, tersine
azıtmaktadır.
acer'in Tanrı'ca çağrılan
aileye sokulması, o çağın örfü uyarınca
İbrahim'e bir oğul vermesi tarihin düşündürücü
cilvelerindendir. Genç kadın Tanrı'nın
İbrahim'e verdiği vaatlere sahip çıkmaya
kalktı. Öncesiz-sonsuz Tanrı İbrahim'le
bir antlaşmaya girmişti. Bu antlaşma
uyarınca YAHWEH İbrahim'den özel bir
soy yetiştirecek, o soydan gelecek bir
kişi aracılığıyla yeryüzünün bütün halkları
kutlanacak (bkz. Yaratılış 12:2,3;
15:5; 17:4,5). Tanrısal antlaşma
İbrahim'in vaadi verene iman etmesiyle
tümlüğe geldi. "Ve imanı kendisine
doğruluk sayıldı" (15:6). Vaat
edilen soy İbrahim'in kendi eşi Sarah'dan
gelecekti (bkz. 17:6-8; 18:10).
Ne var ki, yaşam yolculuğunun
önünde engeller art arda sırıtıyordu.
Çok akıllı genç bir bayandı
Hacer. Yaşı yaklaşık seksen olan Sarah'nın
artık çocuk yapamayacağını kestiriyordu.
Kendisi olabilirdi o doğacak vaat çocuğunun
annesi! Bu dönemde çocuksuz bir annenin
yerini bayanın hizmetçisi alabilirdi.
Hacer kendini Sarah'ya sevdirebildi,
onun güvenini kazandı. Sarah'nın aklı
ve düşüncesi o oğula sahip olmaktı;
nasıl olursa olsun! Yaşam sorunlarının
doğal çözümü yollarına kayan inanlının
zayıf ve gevşek anı kendisini bir sürü
yersiz ve yanlış karara açık bırakır.
İbrahim'le eşi Sarah'nın içinden geçmekte
bulundukları iman bunalımı onları bu
türden aşırı kararlar vermeye zorluyordu.
Her inanlı bu sarsıntıya düşmemek için
Tanrı'ya yakarsın. Sarah doğal çözüm
yolunu seçti, beraberinde İbrahim'i
de sürükledi. Kendi isteğiyle Hacer'i
İbrahim'e eş kıldı. Ondan doğacak çocuk
genç hizmetçinin değil Sarah'nın olacak!
Buydu o çağın örfü. Ama Hacer hamile
kalınca hanımını hor gördü, doğacak
çocuk kendisinin olacağını üsteledi.
Başladı evde bir hırıltı. Sonunda Sarah
çileden çıktı. İbrahim Hacer'i evden
kovmaya zorunlu kaldı. Yedek anne çözümü
sökmedi (bkz. Yaratılış bölüm 16
ile ilişik kesimlere).
Hiç kimse Tanrı'nın doğaüstü
tasarılarını değiştiremedi; değiş-tiremez
de. Bu türden ataklıklar sadece hüzün
ve düş kırıklığı getirecektir. Mısır'a
inmek İbrahim'in yolculuğunda ters adımdı;
başlangıçtan sona dek. Ne yazık! Mısır'da
tek sunağa rastlamıyoruz. Tersine, problem
ardına problem. Kutsal Söz'de şu düşündürücü
aydınlatma yazılıdır: "Genç
Samuel, Eli'nin yönetimi altında RAB'be
hizmet ediyordu. O günlerde RAB'bin
sözü seyrek geliyordu; görümler de azalmıştı"
(l Samuel 3:1). İman yolculuğu aksayınca
İbrahim kendini böyle bir ortamda buluverdi.
Buna koşut bir yolculuğu sürdürmeye
çabalayan kardeş ya da kız kardeşin
kendisini aynı çıkmazda bulması çok
üzücüdür. Dur, düşün! Benzeti açısından
seni Mısır'a yönelten etki ya da itki
ne olabilir? Mesih'e ilk sevginin soğuması?
Be-denin isteği ve çekişi? Esen rüzgarların
sürükleyişi? Yoksa ne?
RAB'bin kelamı seyrekleşince,
rüyet eksilince, peygamberlik sözü kısıtlanınca
dua-dilek aksar, kutsallık kavramı savsaklar,
uyuşukluk yavaş yavaş her yanı sarar.
Birey Tanrı'nın geçmişteki yöneltişini
sadece ıraktan ırağa anımsar, belki
de unutur. Ve eyvah, alarm işareti de
duyulmaz olur. Hekimlik bunu andıran
durumlara letarji demiş. Dinçlik-tazelik
geçmişin sayfalarında sanki küflenmiş.
Şükürler O'na! Egemen Tanrı
tasarısından, öngörüsünden caymamıştır.
RAB Firavun'u kullandı, o da İbrahim'i
kınadıktan sonra yurdundan saldı. İbrahim
Mısır'ı malca zengin ama ruhça yetim
olarak bıraktı. Tehlikeyi kavradığında
direnişsiz oradan çekildi. Tazelenen
kutluluklar zincirinin başlangıcı oldu
bu.
Kendini koşut bir çıkmazda
bulan inanlı kişinin çözüm yöntemi bundan
ayrı olamaz. Bu tür saplanış KENAN'a
dönüşten başka bir çözümle anlatılamaz.
Orada güneş yeni baştan parlar, sunaklar
çevreyi kaplar. İbrahim sadece Gerar'da
bir sunak dikemedi (bkz. Yaratılış,
bölüm 20).
İbrahim'le Sarah yüz ve doksan
yaşlarında Tanrı'nın mucizesiyle İshak'a
kavuşmuş (bkz. Yaratılış 21:1-7),
daha sonra Hacer'le İsmail antlaşma
yuvasından uzaklaştırılmış (bkz.
Yaratılış 21:8-21). Bu parlak yolculuğun
doruğu Moriya tepesinde belirgin zafere
sahne olacak. Orada bu insan yetkinliğe
ermiş imanla, kesin kararlılıkla biricik
oğlu İshak'ı Tanrı'ya sunmaya hazır
olduğunu belgeleyen içerikli, betimli
sunağı dikecek. Aynı yerde, Golgota’da kurtarıcı İsa Mesih’in haça çakılışına peygamberlik
eden sunak.. (bkz. Yaratılış 22:1-19).
Tanrı tasarısına ve yöntemine
ters düşen Mısır'da bozgunluk-larla
boğuşan İbrahim, KENAN ülkesinde destekleyici
anıları oluşturan canlı olayların yüreklendirmesiyle
avuntuya kavuştu. "Ve konaktan
konağa göçerek güneyden Beyt-el'e, Beyt-el
ile Ay arasında başlangıçta çadırının
olduğu yere kadar —daha önce orada yapmış
olduğu sunağın yerine— gitti; orada
Abram RAB'bin adını çağırdı" (Yaratılış
13:3,4).
Sunaksız iman yolculuğu
mahrumiyette yaşam sürdürmeye çalışmaktır.
Bu yoksunluktan kurtuluş, varlığı bolluklarla
donatan Tanrı düzeniyle uyuma gelmektir.
İbrahim'e ve her inanlıya ilişkin tanrısal
tasarı hiçbir durumda değiştirilemez.
İnanlı kendini maddesel bolluklar diyarı,
yalancı tanrılar mekanı Mısır'da yaşamaya
zorunlayabilir. Özgür istemi bunu seçebilir
ve dilediklerini elde edebilir. Ne var
ki bu onu kararsızlık sarsıntısına iter;
Tanrı isteklerini, buyruklarını bedensel
duygularıyla karmakarışık eder. Tanrısal
yöntemi seçemez duruma düşer. İbrahim'i
ve her inanlıyı çeken toprak vaat ülkesi,
ruhsal refah ve dinginliktir: Cennete
açılan yol.
İbrahim'in KENAN'a dönüşü
yolculuğunun en parlak aşamasıydı. Yeni
baştan dikilen sunaklar bunun tanıklığını
etmekte. YAHWEH YIRE'de doruklanan sunaklar
dizisi imanın kesin yengisini belgeler
(bkz. Yaratılış 22:14). YAHWEH
parlak vaatlerini antla yineliyor. Ara
sıra aksayan, am en sonunda vaat ülkesi
refah-dinginlik yeri KENAN'da ger-çekleşen
parlak iman yolculuğu. Tüm vaatlerin
ve uygulama-ların kendisinde saklı bulunduğu
YAHWEH'nin sesini her inanlı duysun:
"Bu nedenle RAB şöyle buyruyor:
'Eğer dönersen seni geri getiririm ve
önümde durursun. Değerli olanı bayağıdan
ayırt edersen, sözcüm olursun. Onlar
sana dönecekler; ama sen onlara dönmemelisin'"
(Yeremya 15:19).
Eski Antlaşma'da bu örnek
insanın yaşam destanı herkesi iman yolculuğunun
bütünlenişi ile yüzyüze getirir. "Önceden
yazılan her söz bizi eğitmek için yazıldı.
Öyle ki, Kutsal Yazı’nın sağladığı katlanış
ve yüreklilikle umudumuz olsun"
(Romalılar 15:4). Hangi dönemde
olursa olsun, Mesih inanlısının yaşamı
bundan ayrımlı değildir. İbrahim atamız
ve kardeşimiz.. O Mesih'in gününü görerek
sevinç duydu. Bu yüzden örnek iman atamız
olarak tanrısal tarihte yerini buldu.
Tanrı YAHWEH kesinlikle güvenebileceğimiz
sevgi ve kayra kaynağıdır.
İman yolculuğunu UR'da
başlatıp KENAN ülkesinde olgunluğa ileten
İbrahim'in önderi, rehberi, esinleyeni
RAB'tir. "İbrahim Mesih'in gününü
görmenin umuduyla kıvanç buldu. Ve görüp
sevindi" (Yuhanna 8:56). Kurtarıcı-yönetici
İsa Mesih'in desteği tanınmaksızın iman
yolculuğunda ne kıvanç ne de amaç gerçekleşebilir.
"Bu Mesih Tanrı'ca bizler için
bilgelik kılındı: Doğruluğumuz, kutsanışımız,
kurtuluşumuz O'dur. Tıpkı Kutsal Söz'de
yazıldığı gibi, 'Övünen Rab'le övünsün!'"
(l Korintoslular 1:30,31).
Öte yandan Rab'bin kurtuluş
gönencini tatmamış olan insan günahın
engebeli-molozlu yolculuğuna rest çeksin!
Mesih'in kendi kanıyla çizdiği esenlik
çığırının iman yolcusu olsun. "Tadın
ve görün; RAB ne iyidir. Ne mutludur
O'na sığınan!" (Mezmur 34:8).
“Bu Oğul görünmeyen Tanrı’nın
benzeri, tüm yaratılışın ilk-doğanıdır.
Çünkü göklerde ve yerde, göze görünen
ve görünmeyen her şey Mesih’te yaratıldı:
Tahtlar, egemenlikler, başkanlıklar,
yetkiler, her şey O’nun aracılığıyla
ve O’nun için yaratıldı. O her şeyden
öncedir ve her şey O’nda birbirine bağlı
durmaktadır. Bedenin —kilise topluğunun—
başıdır. Her şeyin başlangıcıdır, ölüler
arasından ilk-doğandır. Öyle ki, her
şeyin en önde bulunanı O olsun. Çünkü
tüm tanrısal doluluk O’nda konut kurmaktan
hoşnut oldu. Tanrı O’nun aracılığıyla
her şeyi kendisiyle barıştırdı. Barış
Mesih’in çarmıhta akan kanı aracılığıyla
sağlandı. Tanrı yerdekileri de, göktekileri
de O’nun aracılıyla barıştırdı. Bir
vakitler düşüncenizdeki kötü işlerin
etkisiyle dışarıda kalmış kişiler ve
düşmanlar olan sizleri şimdi kendi insan
bedeninde ölüm yoluyla barıştırdı. Sizleri
kutsal, suçsuz, kınanmasız durumda kendi
katına eriştirmeyi amaçladı” (Koloseliler
1:15-22).
Thomas Cosmades