GERÇEK VE YALAN
Gerçekle yalan arasındaki ayrım nasıl anlatılabilir? Gerçek
öncesiz-sonsuzdur; yalan icattır, geçicidir,
akıllının ustalıkla uydurduğu marifettir.
Tanrı kutsaldır, şeytan yalanın babasıdır.
Kutsallık, öncesiz-sonsuzdur, Mesih kökenlidir.
Yalanın başlangıcı-sonu vardır. Kutsallığın
arayıcıları çok değil; buna karşı yalanın
ustaları, kullanıcıları deryalar gibidir.
Dile yalancı dünya gibi bir kullanım bile
girmiş. Buna karşı bir de gerçek dünya
ve onun vericisi var. “Yol
da, gerçek de, yaşam da Ben’im” diyen
İsa Mesih (Yuhanna 16:4). Gerçeğin süresi kalıcılıktır; Tanrı’nın kalıcılığı
gibi. Gerçeğin etkisi en başarılı, ustalıklı
yalandan kat kat üstündür. Gerçek sürtüşmez,
çatışmaz, ilenmez. Tutunabilmek için bunlara
gereksinimi yoktur. Buna karşı yalan sürtüşür
de, çatışır da, ilenir de, korkutur da.
İllaki benim açım, görüşüm dedirtebilmek
için bin bir tertibe muhtaçtır o.
Günah, ıstırap, ölüm. İşte insanlığın baş belaları! Bunlara
gerçek mi demeli, yalan mı? Günah şeytanın
savurduğu ters bilgi ürünüdür. Istırap,
Yaratan’ın oluşturduğu düzeni allak bullak
eden dengesizliktir. Ölüm yaratılışta
öngörülen sürekli yaşam akımına çelme
takan merhametsiz, caymayız müstevlidir
(işgal edici). Bunların gerçekle herhangi
bir ilişkisi olduğu düşünebilir mi? Günah,
ıstırap, ölüm yeryüzünde yalanın kurduğu
diktadan kaynaklanan acı ürünlerdir. Gelecek
o parlak Gün’de yalandan türeyen herbir
kargaşa temelden sarsılacak, sonundaysa
devrilecek.
Çağlar boyu yalanın babası şeytan sanki gerçekmiş gibi bunu
nicelere yutturmakta. Şeytan günahı her
kılığa sokabilir, sayısız insana iyi bir
matahmış gibi satabilir. Gerçeğin bağlısı,
yalanın yenicisi olmak isteyen, günah
engereğinin başını ezen Mesih’e gelmeye
zorunludur. O günahı gidermekle kalmaz,
şimdiki döneme özgü ıstırabı bir eğitici
kılar; ölümü nurlu-güvenli geçit yapar.
Ölümsüzün ölümü ölümü öldürdü. Salt O,
yalanın belini kırdı, kafasını ezdi, diken
tarlalarını güllük gülistanlık yaptı.
Ademoğullarını, Havva kızlarını yalanın katı boyunduruğundan
kurtarmayı üstlenen Tanrı insan sorunlarının
çözümüne günahın belini kırmakla başlar:
Kurtarıcı Mesih’in kurtarmalık ölümü ile
geçmişteki günahları siler, şimdiki dönemde
günaha karşı etkin set çeker, gelecekten
güvensizliği siler. Yaratış eyleminin
yanı sıra Tanrı’nın amacı her tür yalanı
sergileyerek bireyleri gerçek bağlısı
kılmaktır. Victor Hugo (1802-1885) şöyle
der: “Tanrı affetmeyen olsaydı kendisi
affedilemezdi.” Seven Rabbin ilgisi insanı
bir dine çekmek değil, gerçeğe getirmek,
günahı affetmek, gerçeğe, sevgiye sarılan
insanı bütünlemektir. Hiç kuşkusuz yalan
öğesi dinlerde belirgindir. Yalan biçimlemeleriyle
günah, ıstırap, ölüm korkunç biçimde egemenliğini
sürdürür.
Din-şeriat-toplum suçluyu islah edemez; onu ne düzeltebilir
ne de kurtarabilir. Sadece cezalandırır.
Çok çok belirli bir günde af kararı çıkarabilir,
serbest bıraktıklarının şükranını kazanır.
Ama onlar başka bir suç işleyince yeniden
yakalarına yapışır. Bireyin günahlılığı,
toplumun-dinin yeni yaşam veremezliliği
canı yalan dolan dünyasında bocalandırır.
Günahtan arıtılmayan can kendisini önemli
tuttuğu bağlılıklara teslim eder; Allahı’nı
duygularına uygun biçimde kalıplaştırır,
karşısında hiçbir engele rastlamaz. Yalan
onun varlığında egemen güçtür. Bu günahlı
bağnazlıkla bağlandığı Allahı adına ürkütücü
kudurganlıklara gidebilir. Özellikle,
hayali cennet kanışıyla büyülenince yalana
hizmeti sınır bilmez. Aşırı kin, öç alıcılık,
acımazlık, tamah, kan akıtıcılık onun
yöntemleridir. İçinde sevginin, sevecenliğin,
acıyışın bir zerresi bile barınamaz. O,
günahını işlerliğe koyarken bundan derin
zevk duyar. Öte yandan Mesih bu günahlının
cezasını öderken işkencelerin en acıklısını
taşıdı, çünkü insanı sevdi. Tanrı O’nun
ölümü ile hem adaletinin hakkını verdi,
hem de Mesih’e iman edeni adaletli kıldı.
Bu, Mesih’in yerimize günah olmasıyla
gerçekleşti. Istırap çekmeyen bir Tanrı
sevemez.
“Ben gerçeğim” diyen Mesih ölümüyle günaha kesin
darbeyi indirirken, yalana bağlı günahlılara
gerçeğin sönmeyen ışığını yaktı. Bu ışığa
yüreğini açana.. O şu güvenliği verir:
“Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacaktır... Eğer Oğul sizi
özgür kılarsa gerçekten özgür olacaksınız”
(Yuhanna 8:32,36). Günahtan özgür,
ıstırap çekerken özgür, beklenen ölümle
karşılaşınca özgür. Sonsuzlar sonsuzu
özgür.
Thomas Cosmades