ÇÖL
DÜŞÜNCELERİ–KENDİ
DEĞERİNİ BİLMEK
Yanlış çöl düşüncelerinin yedincisini
inceleyeceğiz bu hafta.
Bu yanlış düşünce “Tanrının bereketlerini hak etmiyorum çünkü bir değerim yok”
düşüncesidir. İnanıyorum ki bu çok önemli
bir düşünce eğer kendi değerimizi bilmiyorsak,
yaşantılarımızda Tanrı’nın vaatlerinin yerine
gelmesinden tat alabilmenin ve vaat edilen
topraklarda yaşayabilmenin imkanı yoktur. Pek çok kişi kendisinden hoşlanmaz pek çok kişinin
kendileri hakkında iyi fikirleri yoktur
ve hiçbir değerlerinin olmadığını düşünürler.
Kendilerini önemsiz bir konumda görürler
fakat Tanrı’nın gözünde hiç kimse önemsiz
değildir hepimiz eşit yaratıldık her birimiz
için Tanrı’nın iyi bir planı vardır. Tanrı
herkese eşit şekilde davranır. Tanrı için
çalışan herkesin elinde eşit fırsatlar vardır
fakat yinede yaşantıları boyunca çölde kalan
birçok insan vardır ve bu kişiler Tanrı’nın
bereketlerini hiç alamazlar. Oysa bu bereketler
karşılıksızdır Tanrı’nın lütfundan dolayı
bizim için karşılıksızdır ama onları kabul
etmeliyiz.
Sayılar 13:27-33’a
bakalım "27
Musa'ya, "Bizi gönderdiğin ülkeye gittik"
dediler, "Gerçekten süt ve bal akıyor
orada! İşte ülkenin ürünleri! 28 Ancak orada
yaşayan halk güçlü, kentler de surlu ve
çok büyük. Orada Anak soyundan gelen insanları
bile gördük. 29 Amalekliler Negev'de; Hititler,
Yevuslular ve Amorlular dağlık bölgede;
Kenanlılar da denizin yanında ve Şeria Irmağı'nın
kıyısında yaşıyor." 30 Kalev, Musa'nın
önünde halkı susturup, "Oraya gidip
ülkeyi ele geçirelim. Kesinlikle buna yetecek
gücümüz var" dedi. 31 Ne var ki, kendisiyle
oraya giden adamlar, "Bu halka saldıramayız,
onlar bizden daha güçlü" dediler. 32
Araştırdıkları ülke hakkında İsrailliler
arasında kötü haber yayarak, "Boydan
boya araştırdığımız ülke, içinde yaşayanları
yiyip bitiren bir ülkedir" dediler,
"Üstelik orada gördüğümüz herkes uzun
boyluydu. 33 Nefiller'i, Nefiller'in soyundan
gelen Anaklılar'ı gördük. Onların yanında
kendimizi çekirge gibi hissettik, onlara
da öyle göründük."
Tanrı vaadedilen toprakları ne güzel olduğunu
görmeleri için oniki tane casus gönderdi.
Ve bunlar geri döndükleri zaman on tanesi
bu topraklarda gördükleri devlerden söz
ettiler.
İkisi Tanrı hakkında konuşuyordu.
Tanrı’nın yüceliğinden bahsediyorlardı,
fakat geri kalan on tanesi sadece devler
hakkında olumsuz olarak konuştular. İki
kişi yapabileceklerinden on kişi ise yapamayacaklarından
söz ettiler. 33’üncü ayet şöyle der: “Nefilleri,
Nefıllerin soyundan gelen Anaklıları gördük
onların yanında kendimizi çekirge gibi hissetik
onlara da öyle göründük.”
Burası çok önemli. Diyor ki “Biz
kendi gözümüzde çekirge gibiydik.”
Bu topraklarda dev gibi insanlar yaşıyordu
ama asıl sorun devler değildi. Gerçek sorun
bu kişilerin kendilerini nasıl gördükleriydi.
Kendilerini nasıl görüyorlardı? Bir çekirge
gibi. Çekirgeler önemsiz böceklerdir ve
işte bu kişilerde kendilerini önemsiz ve
küçük olarak gördüler ve bundan dolayı hiçbir
şeyi başaramayacaklarını düşündüler. O topraklara
giremeyeceklerini düşündüler.
Burada da gördüğümüz gibi eğer kendimizle ilgili olumsuz
bir düşüncemiz varsa, herşey imkansız gibi
görünür. Kendimizi Mesih’te görmeyi öğrenmeliyiz
kendi içimde ben bir hiçim ama Mesih’te
herşeyim, beni güçlendiren Mesih aracılığıyla
herşeyi yapabilirim. Yuhanna 15’te
“Ben
olmadan hiçbir şey yapamazsınız”
diyor. Filipililer 4’te
ise “Mesih
aracılığıyla herşey yapabiliriz”
diyor. Bu yüzden herşey olan hiçbir
şeyler olduğumuzu öğrenmeliyiz. Biz Mesih’te
herşeyiz ama kendi başımıza bir hiçiz.
Çocukluğumda ailem beni yapacağım işlerde pek teşvik
etmediği için hatta teşvikimi kırdığı için
utanca yönelik bir yapım vardı. (Saz
örneği). Kendimi beceriksiz görüyordum.
Bazen kim olduğumdan utanıyordum. Yaptığınızdan
utanç duymakla, kim olduğunuzdan utanç duymak
arasında çok fark vardır. Bir anda arkadaşıma
kızıp ona yanlış bir şey söylersem utanç
duyarım ama bundan kolayca sıyrılıp yoluma
devam edebilirim, arkadaşımdan özür dilerim
ve beni affetmesini isterim. Bu yaptığım
birşeyden utanç duymaktır. Hamdolsun ki
yaptığımız yanlışlıklardan dolayı affedilip
yolumuza devam edebiliriz. Bazen günahlarımız
gerçek sorun değildir. Onları sorun yapan
bizleriz. Elbette günahlardan uzak bir yaşam
sürmeye çalışırız ama bir hata yaptığımız
zaman hamdolsun ki İsa bizi affetmek için
oradadır.
Eğer gerçekten tövbe edersem günahlarım
beni durdurmamalıdır. Bütün hatalarımızı
aşıp daha iyi şeylere doğru ilerleyebiliriz.
Fakat kim olduğumdan utanç duyarsam yapmaya çalıştığım
herşeyde başarısız olurum. Kendinizle ilgili
ne hissetiğiniz hakkında karar vermeniz
çok önemlidir. İman hayatımda uzun yıllar
boyunda kendimden hoşlanmadım (Hans’ı
sarhoşken aradığım zaman) ayrıca
diğer kişilerle de anlaşmak ta çok zorluk
çektim. Bunun nedenini anlayamadım. Sonunda
Tanrı bana gösterdi ki diğer kişilerle anlaşamamamın
sebebi kendimle anlaşamamamdı. Sahip olmadığınız
birşeyi başkalarına veremezsiniz. Kendine
güveni olmayan birisi benimle birlikte çalışıyor
olsa özellikle kendilerine hiç güvenleri
yoksa sık sık onların etrafında olmak çok
zor gelir. Çünkü onların güvensizliklerini
hissederim ve kendilerini iyi hissetmelerini
sağlamak için her zaman bir şeyler yapmamı
istediklerini hissederim. Bu benim üzerimde
baskı yaratır. Kişinin kendine güveni yoksa
onlarla dürüst olamazsınız. Onlarla dürüstçe
doğrudan konuşamazsınız. Onların ihtiyacı
olan şeyleri değil, işitmek istediklerini
söylemek durumunda kalırsınız ve bütün bu
güvensizlikler ilişkileri bozar.
Maruz kaldığım olaylardan dolayı kendime güvenim yoktu.
Başkalarının beni teşvik etmesine ihtiyaç
duyardım çünkü kendime güvenim yoktu. Kendimizden
hoşlanmadığımızda diğer insanların kendimizle
ilgili iyi şeyler söylemesini bekleriz fakat
Tanrı bütün bunları bir kenara bırakıp Mesih’te
kim olduğumuzu anlamamızı istiyor. Bu kişiler
ayette de gördüğümüz gibi kendilerinin çekirge
gibi olduklarını söylerken onların gözünde
de öyleydik dediler. Sen kendini nasıl görüyorsun?
Çekirge gibi mi yoksa Mesih’te mi? Eğer
kendiniz hakkında kötü şeyler düşünüyorsanız
diğer insanlarda aynısını düşünür. Korku
dolu ve kendine güveni olmayan biriyle çalışıyorsam
yeni bir projeye girişmeleri için onlara
gitmem çünkü bunu yapabileceklerine dair
bana bir güven aksettirmezler. Eğer kendinize
güveniniz yoksa diğer insanlarda size güven
duymayacaklardır. Kendimizle ilgili ne hissettiğimiz
gerçekten çok önemlidir.
Hiçbir bereketi almaya layık değilim ama İsa layıktı.
Baba Tanrı’nın mirasçısıydı. İncil’in dediğine
göre İsa Mesih aracılığıyla bende ortak
mirasçıyım. Bunun anlamı ben hak ettiğimi
değil İsa’nın hak ettiğini alırım. Ben kendi
hak ettiğimi alacak olsam ölüp cehenneme
gitmem gerekli ve hiçbir bereket alamam.
Fakat Kutsal Kitap Tanrı’nın merhametinin
her sabah yenilendiğini söyler. Eğer Tanrı’nın
merhameti olmasaydı hepimiz yok olmuştuk
şimdiye kadar. Tanrı bir şeyleri miras almamızı
öğrenmemizi istiyor. Bir şeyler elde etmek
için çalışmamızı değil mirasçı hak etmediği
bir şeyleri alan kişidir. Yani mirasçı hak
etmediği halde armağan alır. Gayrimenkulun
bir başkasının eline geçmesi gibi
Örnek olarak ben evliyim ve çocuklarım var. Çocuklarımın
sahip olduğum şeyleri onlara vermem için
hak edecek bir şeyler yapmalarına gerek
yok. Tek yapmaları gereken beni sevmeleri.
Beni sevdikleri için sahip olduğum herşeyi
onlara vermek isterim. Tanrı’da aynı şekilde.
Kutsal Kitap 1. Korintliler 2:9’da
“Tanrı’nın
kendisini sevenler için hazırladıklarını
hiçbir göz görmemiş, hiçbir kulak işitmemiş
hiçbir insan yüreği kavramamış”
der. Görüyorsunuz Tanrı’yı sevdiğimizde
Tanrı, İsa’nın sahip olduğu herşeyi, elde
ettiği herşeyi miras olarak almamızı ister.
Hamdolsun ki herşeyi miras alabilmemiz için
bir şeyler yapmamız gerekmez. Tanrı’yı sevmemiz
yeterlidir. Pek çok kişi bir şeyler elde
etmek için çok çalışır. Yaşantılarını karşılıksız
armağan için çalışarak geçirirler. Karşılıksız
bir armağanı çalışarak elde edemezsiniz.
Kutsal Kitap Tanrı’nın lütfunun, iyiliğinin
ve merhametinin karşılıksız olduğunu söyler.
Bu günün dinlerinde bir sürü yasa ve kural mevcuttur.
İsa ile ilişki hakkında öğretmek yerine
izlememiz gereken kural ve yasaları öğretirler.
Ve bu kuralları izlemeye çalışan pek çok
kişi başarısızlığa uğrar. Bazen yasa ve
kuralları izleyerek kendilerini daha iyi
hissetmeye çalışıyorlar. Fakat bunu başaramadıkları
için kendilerini daha kötü hissediyorlar.
Tanrı bazı hatalar yapacağımızı biliyor
ve mükemmel olamadığımız için bereket alamazsınız
diye de bir şey yok. Eğer bu yanlış çöl
düşüncesine sahipseniz Tanrı’nın bereketlerini
hak etmiyorum çünkü bir değerim yok diyorsanız.
O zaman İsa’nın ölümüyle size verdikleri
boşa gitmiş demektir.
Bunlar sizin içindir, sizin için ayrılmıştır. Siz özel birisiniz. Başkaları
ne demiş olurlarsa olsunlar hatta bütün
yaşamınız boyunca herkes size kötü davranmış
bile olsa bugün size diyorum ki siz özel
birisiniz. Tanrı’nın çocuğusunuz ve yaşantılarınız
Tanrı tarafından meshedilmiştir. İsa sizi
seviyor, sizin için öldü ve sizi bereketlemek
istiyor. Tanrı’nın çocuğusunuz ve Tanrı
sizi bereketlemek istiyor. Çocuklarım olsaydı
herhalde onları bereketlemek benim hoşuma
giderdi. Bazen yeğenim yanıma geliyor ve
onu bereketlemekten büyük bir zevk alıyorum
(geçen haftaki çocuk örneği). Eğer ben bu
şekilde hissediyorsam bu çocukları bereketlemek
için, acaba Tanrı neler hissediyordur? Tanrı’nın
benim için ne hissettiğini anlamama yardım
eder bu. Mirasçı olmak istiyorum. Hak etmediğim
halde bu karşılıksız armağanları almak istiyorum.
Ne işkolik, ne de kuralcı olmak istiyorum.
Satılık olmayan bir şeyi almaya çalışmak
ya da Tanrı’nın değil insanların koyduğu
kurallara uymaya çabalamak istemiyorum.
Yuhanna
16. Bölümüne bakalım. Yuhanna 16:13-15
ayetler. "13
Ne var ki O, yani Gerçeğin Ruhu gelince,
sizi her gerçeğe yöneltecek. O kendiliğinden
konuşmayacak, yalnız işittiklerini söyleyecek
ve gelecekte olacakları size bildirecek.
14 O beni yüceltecek. Çünkü benim olandan
alacak ve size bildirecek. 15 Baba'nın her
nesi varsa benimdir. 'Benim olandan alacak
ve size bildirecek' dememin nedeni budur."
Bu ayetler Kutsal Ruh’un
İsa’nın sahip olduklarını nasıl aktardığı
hakkında öğretir. Aktarıcının ve alıcının
ne olduğunu anlamalıyız. Bu ayetlerden çok
ders aldım. Tanrı kendisinin karşılıksız
armağanlarını nasıl almam gerektiğini bana
öğretmeye başladı. Kendim hakkında iyi düşüncelerim
olmadığı için Tanrı’nın bana karşılıksız
vermek istediklerini bir karşılık ödeyerek
almaya çalıştım. Kutsal Ruhun bana her zaman
bir şeyler aktardığını görmem lazım. Fakat
onun bana bildirdiklerini almazsam bir işe
yaramaz. Bildirmek aktarmak demektir. Vaazlar
aracılığıyla sizlere bir şeyler aktarmaya
çalışıyoruz. Ama buraya gelip almazsanız,
duymazsanız, aktarmaya çalıştıklarımızı
alamazsınız.
İşte, yaşantılarımızda da Tanrı’nın
bereketleri aynen böyledir. İsa bereketleri
kazandı “Bana
iman eden herkes ortak mirasçıdır”dedi.
İşte bu yüzden iman aracılığıyla Tanrı’nın
bereketlerine ortağız. Ama almazsak Tanrı
bunları almamız için bizi zorlamaz. Tanrı’ya
her gün büyük boş bir kap gibi gelmeliyim.
İşte Tanrım buradayım. Bana vermek istediğin
herşeyi almaya hazırım. Rab merhamete ihtiyacım
var. Hiçbir şeyi hak etmiyorum. Bereket
almayı hak etmiyorum. Ama bunları iman aracılığıyla
almak istiyorum çünkü senin vaadini biliyorum.
Vaat edilen topraklarda ancak bu şekilde
yaşayabiliriz. Vaat edilen topraklarda yaşamanızı
hak ettiğinizi düşünene dek bekleyecek olursanız
orada asla yaşayamayacaksınız demektir.
Bu gün Tanrı’nın size vermek istediklerini
almaya başlamanız için sizi teşvik etmek
istiyorum. Bunları hak etmediğinizi düşünüyor
bile olsanız iman aracılığıyla bunları alabilirsiniz.
Değişmek istiyorum ama şuan
olduğum yerde kendimi kabul ediyorum. Her
zaman şunu söylerim olmam gereken yerde
değilim, fakat hamdolsun ki geçmişte olduğum
yerde de değilim. İyiyim ve bu yolda ilerliyorum
sizler gibi bende bir süreçteyim. Fakat
Tanrı beni reddetmedi, ben de kendimi reddetmeyeceğim.
Tanrı’nın karşılıksız sevgisini kabul etmelisiniz.
Bu güç sizin duygularınıza şifa verir, ruhsal
şifa verir. Zihninizi iyileştirir, her alanda
şifa verir. Unutmayın Tanrı sizi seviyor,
sizi...O sizi seviyor, şartsız, koşulsuz
olarak sizi seviyor. Tanrı’nın sevgisi satılık
değildir, karşılıksız bir armağandır. Onu
her gün almalısınız ve her gün yaşamalısınız.
Bana katılıyorsanız,
benimle birlikte bu sözleri tekrarlayın;
RAB senin sevgini alıyorum.
RAB senin merhametini alıyorum.
Bağışlamanı kabul ediyorum, kendimi kabul ediyorum.
Kendimi seviyorum, sen sevdiğin için.
Beni değiştiriyorsun, RAB olmamı istediğin gibi olmak
istiyorum.
İnanıyorum ki, İsa aracılığıyla senin bereketlerini
hak ediyorum, kendi sayemde değil, İsa sayesinde...
Hayatınızdaki zincirleri kırın,
Tanrı sizi sevgisiyle meshetti. Hatırlarsanız
Yuhanna 6:28 de İsa’nın öğrencileri Tanrı’yı
hoşnut etmek için ne yapmalıyız diye sordular.
İsa sadece “iman” dedi. İnanmalıyız, sadece
inanmalıyız. Gerçek imanımız varsa bir şeyleri
zaten yapacağız.
İbraniler 11:6
şöyle der:"İman
olmadan Tanrı'yı hoşnut etmek imkânsızdır.
Tanrı'ya yaklaşan, O'nun var olduğuna ve
kendisini arayanları ödüllendireceğine iman
etmelidir." Tanrı’nın mükemmel bir geçmişi olanları ödüllendirdiğini
söylemiyor. Fakat kendisini arayanları ödüllendireceğini
söyler. Uzun yıllardır Tanrı’yı arıyor ve
onu bütün yüreğimle seviyorum. Ve sürekli
hatalar yapıyorum, fakat Tanrı yüreğimi
bildiği için yaşantımda her zaman beni bereketler.
Fakat uzun yıllar Tanrı’nın beni bereketlemesini
beklemedim. Bu bereketleri bir karşılıkla
almam gerektiğini düşündüm. Ama Tanrı bunun
yanlış olduğunu gösterdi bana.
İşaya 30:18."Yine
de RAB size lütfetmeyi özlemle bekliyor,
Size merhamet göstermek için harekete geçiyor.
Çünkü RAB adil Tanrı'dır.
Ne mutlu O'nu özlemle bekleyenlere!"
Tanrı’nın önünde yığınla bereketler var.
Cennet bereketlerle dolup taşıyor ve her
gün Tanrı bize bakıyor ve bunları bize vermek
için özlemle bekliyor. O halde Tanrı’ya,
Tanrım bunu hak etmiyorum ama senin iyi
olduğunu biliyorum ve iman aracılığıyla
bu gün beni bereketlemeni bekliyorum. İşte
imanımızı bunun için kullanmalıyız. İman
bereketlerin kapısını açan tek anahtardır.
Bu şekilde dua ettiğinizde Şeytanı çıldırtırsınız.
Tanrı’ya doğru bir şekilde yaklaşın. Evet
Rab, günah işlediğimi ve seni üzdüğümü biliyorum
ve iman aracılığıyla sana yaklaşıyor ve
tahtın önüne geliyorum. Çünkü sen iyisin
ben iyi değilim ama sen iyisin. İsa’nın
adıyla beni bereketlemeni diliyorum. Kutsal
Kitap İsa’nın adında dua ettiğimizde İsa’nın
adında Tanrı’ya yaklaştığımızda İsa’nın
tüm kişiliğini Babaya temsil ettiğimizi
söyleriz.
İsa’nın adında dua ettiğimde
ve Tanrı’ya yaklaştığımda kendi kişiliğimi
temsil etmiyorum. Baba İsa’nın tüm kişiliğini
ve onun yaptıklarını temsil ediyorum. Ve
beni İsa’nın adında bereketlemeni diliyorum.
İyi ki kendi adımda dua etmek zorunda değilim.
Yoksa hiçbir şey alamam. Kişinin adı o kişinin
karakterini temsil eder. O adla dua ettiğimizde
yeryüzünde ve gökyüzünde İsa’yı temsil ediyoruz.
Evet Tanrı sizi bereketlemek
istiyor fakat cesur olmanız lazım. İbraniler 4:15-16’a
bakalım."15
Çünkü zayıflıklarımıza duygusal yönden ortak
olamayan değil, tersine her alanda bizim
gibi denenmiş, ama günah işlememiş bir başkâhinimiz
vardır. 16 Bu nedenle merhamete ermek ve
gerektiğinde bize yardım edecek lütfa kavuşmak
için Tanrı'nın lütuf tahtına cesaretle yaklaşalım."
Burada ilk olarak İsa’nın bizi anladığını
görüyoruz. İsa’nın beni anladığını bilmek
beni çok rahatlatıyor. Başkaları beni anlamadığında
hatta ben kendimi anlamadığımda İsa beni
anlar. O zayıflıklarımızın neler olduğunu
bilir. Fakat zayıflıklarımız yüzünden bizi
reddetmez. Efesliler 1:6
“Sevgili
oğlunda bize bağışlanan lütuftan söz eder”.
Baba Tanrı biz Mesih’te olduğumuz için bizi
kabul eder. Mükemmel olduğumuz için değil.
Çünkü mükemmel değiliz. Tek mükemmel olan
İsa’dır. Ancak biz mükemmel olanın aracılığıyla
Tanrı’ya yaklaşabiliriz.
Antalya İncil
Kilisesi Pastörü Ramazan
Arkan
|