4-
iNCiL KAYITLARI GÜVENİLİR Mİ?
İncil, İsa hakkındaki başlıca tarihsel
kaynaktır. Bu yüzden on dokuzuncu ve yirminci
yüzyılda birçok eleştirmen, incil belgelerinin
güvenilirliğine saldırmıştır. Tarihsel
temeli olmayan ya da arkeolojik araştırmalar
ve buluşlarla modası geçmiş sayılan bu
türden bir çok suçlama vardır.
Üniversitede
ders verdiğim sırada, edebiyat öğrencilerini
beraberinde getirmiş olan bir profesör
çıkışta beni yakaladı. “Siz, Mesih hakkındaki
bütün iddialarınızı ikinci yüzyılda yazılmış
çağdışı belgeler üzerine kuruyorsunuz.
Bugün sınıfa incil’in Mesih’ten ne kadar
uzun süre sonra yazıldığını, bu yüzden
de doğru olamayacağını anlattım.”
“Ama
sizin de incil hakkındaki düşüncelerinizin
ve sonuçlarınızın modası yirmi beş yıl
önce geçti” diye yanıt verdim.
Profesörün
İsa’ya ilişkin kayıtlar üzerindeki düşünceleri,
Alman Eleştirmeni F.C. Baur’un kararlarından
kaynaklanıyordu. Baur incil ayetlerinin
ikinci yüzyılın sonunda yazıya geçirildiğini
ortaya attı. Bu kayıtların, İsa’nın yaşamıyla,
bunların yazıya döküldükleri zaman aralığında
gelişen efsanelerden ve söylentilerden
kaynaklandığı sonucuna varmıştı.
Bununla
birlikte yirminci yüzyılda, arkeolojik
buluşlar incil metinlerinin doğruluğunu
saptamıştır. İlk papirüs metinlerinin
bulunuşu (John Ryland metni, M.S. 130;
Chester Beatty Papirüsü. M.S. 155 ve Bodmer
Papirüsü II M.S. 200) Mesih’in zamanıyla
sonraki metinler arasındaki aralığı kapatmıştır.
incil’in
eski Yunancası ile (Grekçesiyle) papirüs
dilini kıyaslamanın sonucunda incil metinlerinin
doğru iletildiğine ilişkin güven artmıştır.
Böyle buluşlar aydınların incil’e olan
güvenlerini de etkilemiştir.
Dünyanın
en önde gelen incil arkeologlarından William
Albright şöyle demiştir: “Artık incil
metinlerinin tüm bölümlerinin yaklaşık
M.S. 80 yılında, yani günümüz eleştirmenlerinin
iddia ettiklerinden tam olarak iki nesil
önce yazıldığını kesinlikle söyleyebiliriz.
Bence incil’in her bölümü M.S. ilk yüzyılda,
kırklı ve seksenli yıllar arasında yazılmıştır.
(Büyük olasılıkla M.S. 50 ve 70 yılları
arasında).
William
Ramsay gelmiş geçmiş en büyük arkeologlardan
biri olarak kabul edilir. Bu kişi incil’in
Elçilerin İşleri bölümünün, ilk yüzyılın
ortasında değil, ikinci yüzyılda uydurulduğunu
savunan bir Alman tarih okulunun öğrencisiydi.
Ramsay, incil’in Elçilerin İşleri bölümü
üzerine yazılmış çağdaş yorumları okuduktan
sonra, o zamanki olayları (M.S. 50) doğru
olarak yansıtmadığı sonucuna vardı. Bu
metinlerin geçerli olamayacağını düşünüyordu.
Bu yüzden Ege bölgesinde yaptığı araştırmalarda
incil'e fazla yer vermedi. Ne var ki çalışmalarının
sonunda Luka’nın kayıtları üzerinde düşünmeye
başlamıştı. Tarihsel ayrıntılardaki ince
doğruluğu dikkatle gözlemledi. Elçilerin
İşleri bölümüne bakışı yavaş yavaş değişiyordu.
En sonunda şu gerçeği kabul etti: “Luka
birinci sınıf bir tarihçidir. En büyük
tarihçiler arasında yer almalıdır.” En
ufak ayrıntıların ve noktaların doğruluğu
karşısında Ramsay bu kitabın ikinci yüzyıla
değil, ilk yüzyılın ortalarına ait olduğu
sonucuna varmıştı.
Liberal
aydınların çoğu da incil metinlerinin
daha önce yazıldığını kabul etmek zorunda
kalmıştır. Bunlardan biri yaptığı araştırmalar
sonucunda incil’in tümünün Kudüs’ün yıkımından,
yani M.S. 70 yılından önce yazıldığını
söylemiştir.
Günümüzün
Biçim Eleştirmenleri, incil metinlerinin
ağızdan ağıza geçip değiştikten sonra
yazıldığını ileri sürmektedir. Onlara
göre incil kayıtları halk edebiyatı (efsaneler,
mitler, masallar ve öyküler) şeklini almıştır.
Buna
karşılık, sözlü geleneğin yazıya geçmeden
önce değişip gerçekliğini yitirmesine
neden olacak kadar uzun bir zaman geçmemiştir.
incil okulu profesörlerinden biri, zaman
kısalığı unsuruna değinirken şunları söylemiştir:
“Genellikle ilkel kültür halkları arasında
folklorun birikimi, nesiller boyu süren
bir zaman alır. Yüzyıllara yayılan yavaş
bir süreçtir. incil anlatılarının ise
yüzyıldan daha kısa bir sürede yazıldığı
ve toplandığı sonucuna varmak zorundayız.”
Biçim
Eleştirmenleri İsa’nın sözleri geleneğini
gerektiği kadar sıkı bir şekilde incelemiyorlar.
incil: 1.Korintliler 7:10,12,25 ayetleri,
bu sözlerin yazıya geçirilmesinin ve korunmasının
ne denli dikkat ve titizlikle yapıldığını
ortaya koyuyor. Yahudi dininde, öğrencinin
din hocasının öğretisini ezberlemesi gerekliydi.
İyi bir öğrenci bir damla bile su kaçırmayan
sağlam bir kuyuya benzetilirdi. Rab’bin
öğretişinin çoğu, kolay ezberlenecek Aramice
şiir şeklindeydi.
Michigan
Üniversitesi ilk çağ tarihi profesörlerinden
Maier şöyle yazmıştır: “Mesih inancının,
uzun bir zaman süresi içinde gelişen doğu
mitolojisi olduğu ve olayların asıl tarihlerinden
çok daha sonra yazıldıkları doğru değildir.”
Yalnızca tarihsel yönteme ve bakışa sahip
olmayan çağdaş eleştirmenler, incil geleneğinin
çevresine böyle bir spekülasyon ağı örebilir.
Yirmi yıldan elli yıla kadar bir zaman
aralığı, ana içeriğin değişmesi şöyle
dursun, İsa’nın belirli sözlerinin bozulması
için bile kısa bir süre sayılır.
incil
hakkında konuşurken, insanlardan sık sık
alaycı bir tavırla incil’in sözlerine
güvenilmeyeceğini işittim. Neden? Çünkü
2000 yıl önce yazılmıştır. Yanlışlarla
ve çelişkilerle doludur. Ben incil'e güvenebileceğim
yanıtını veririm. Sonra da tarih dersi
sırasında geçen bir olayı paylaşırım.
O ders sırasında incil’in güvenilirliğine
ilişkin on klasik edebiyat eserinin toplamından
daha çok kanıt olduğunu söylemiştim. O
anda kenarda bir yerde oturan profesör
kahkahalar atmaya başladı. Kendisine dönüp
neden güldüğünü sordum. Karşılık olarak,
“Bir tarih dersinde incil’in güvenilir
olduğunu söylemeye cesaret ediyorsun.
Bu çok gülünç” dedi. Aslında insanların
böyle tepki göstermesine sevinirim, çünkü
onlara şu soruyu sorma fırsatı çıkar (Soruma,
şimdiye kadar hiç olumlu yanıt alamadım):
“Bir tarihçi olarak, söyleyin bana profesör;
bir tarih yazıtının doğru ve güvenilir
olup olmadığını belirlemek için hangi
testleri uygularsınız?” Profesörün uygulayacak
testi yoktu. “Ama benim var” dedim. incil’in
tarihsel güvenilirliği, diğer tarihsel
belgelerin uygulandığı üç temel tarih
bilim ilkesi ile değerlendirilebilir.
BİBLİYOGRAFİK TEST
Bibliyografik
test, belgelerin elimize ulaşana dek geçirdiği
nakillerin incelenmesidir. Başka bir deyişle,
özgün belgelere sahip olmadığımızdan,
el yazmalarının (EL) sayısına bakarak,
incil metinleri ne kadar güvenilirdir?
Diğer
eski ve önemli kaynaklarla kıyaslarsak
incil’in el yazmalarının zenginliği şaşırtıcıdır.
Tukidides’in
tarihçesi (460-400 M.Ö.) en erken M.S.
900 yılında, yani yazıldığı zamandan 1.300
yıl sonra, sekiz el yazması halinde elimizde
bulunmaktadır. Bunun gibi Herodot’un tarihçesi
az sayıdadır ve daha erken yazılan kopyaları
yoktur. F.F. Bruce bu gerçekten şöyle
bir sonuç çıkarıyor: “Hiçbir tarihçi kalkıp
Herodot ya da Tukididus’un doğruluklarından
kuşku duymaz. Oysa, eserlerinin en erken
el yazma kopyaları yazım tarihinden 1300
yıl sonraya aittir.”
Aristo
şiirlerini yaklaşık olarak M.Ö. 343 yılında
yazmıştır. Ama elimizde bulunan en erken
kopya M.S. 1100 yılına aittir. Yani, arada
1400 yıllık bir zaman aralığı vardır.
Üstelik bu el yazmalarının sayısı yalnızca
beşdir.
Sezar,
Gal Savaşları tarihçesini M.Ö. 58 ve 50
yılları arasında oluşturmuştur. Ne var
ki en erken el yazmaları ölümünden 1000
yıl sonrasına aittir. Bundan daha önceki
kopyalara sahip değiliz.
incil’in
el yazmalarına gelince, elimizde o kadar
çok gerçek bulunmaktadır ki, kıyaslayınca
şaşkına dönebilirsiniz. Mesih’in yaşadığı
çağla ikinci yüzyıl arasındaki zaman aralığını
kapatan ilk papirüs el yazmasının bulunmasından
sonra diğer el yazmaları da gün ışığına
çıktı. Günümüzde bu tarihe ait 20.000’den
fazla el yazması bulunmaktadır. İlyada’nın
ise 643 el yazması vardır ve bu konuda
incil’den sonra gelmektedir.
İngiliz
Müzesi’nin kütüphane başkanı ve müdürü
olan Sir Frederick Kenyon, aynı zamanda
el yazmaları konusunda birinci derecede
uzmandır. Kendisi şu sonuca varıyor: “incil’in
özgün metinleriyle ilk bulunan el yazması
kopyalar arasındaki zaman aralığı yok
denecek kadar kısadır. incil’in ilk yazıldığı
şekliyle elimize ulaştığına ilişkin kuşkulara
yer kalmamıştır. Ayetlerin tümünün gerçekliği
ve genel bütünlüğü sonunda kanıtlanmıştır.”
Bunlara
ek olarak, incil’in Yunanca (Grekçe) uzmanlarından
biri şunları ekliyor: “En erken el yazmaları,
orijinallerinden bu denli geç yazılmalarına
ve sayılarının az olmasına karşın, bazı
aydınlar eski klasikleri güvenilir buluyorlar.
O halde, incil metinlerinin güvenilirliği
de fazlasıyla kanıtlanmıştır.”
Bibliyografik
testin incil’e uygulanması, incil’in bütün
eski yazıtlardan daha fazla yetkiye sahip
olduğunu gösteriyor. Bu yetkiye 100 yıllık
yoğun metin eleştirisini de eklerseniz
gerçek incil’i elinizde tuttuğunuza inanabilirsiniz.
İÇSEL KANIT TESTİ
Bibliyografik
test, şu anda elimizde tuttuğumuz metnin
özgün metinle aynı olduğunu gösteriyor.
Şimdi ise bu metnin güvenilir olup olmadığına
bakalım. Eğer güvenilirse, ne dereceye
kadar güvenilirdir?
Bu
noktada eleştirmen, Aristo’nun şu deyişini
savunmalıdır: “Kuşku belgeyi içtenlikle
incelemeli, ama eleştirmenin gururuna
alet olmamalıdır.” Başka bir deyişle,
“Kişi belgenin söylediklerini analiz ederek
dinlemeli, yazar açık yanlışlara yer vermiyorsa,
kendiliğinden yanlış ya da sahte damgası
vurmamalıdır.”
Tarihsel
sorgulama için en gerekli rehberlerden
biri de şu tarihsel yöntemdir: Yazarın
ya da tanığın doğruyu yazma yeteneği metnin
güvenilirliğini değerlendirmek için tarihçiye
çok yardımcı olur.
Gerçeği
anlatma yeteneği, kişinin olaylara yer
ve zaman açısından ne derece yakın olduğuyla
sıkıca bağlantılıdır. İsa Mesih’in yaşamının
ve öğretişlerinin yazılı olduğu incil
metinleri, görgü tanıkları ve bu görgü
tanıklarını birinci ağızdan dinlemiş kişiler
tarafından kayıt edilmiştir.
incil;
Luka 1:1-4 — “Sayın Teofilos, birçok kişi
aramızda olup bitenlerin tarihçesini yazmaya
girişmiştir. Nitekim başlangıçtan beri
bu olayların görgü tanığı ve Tanrı sözünün
hizmetkârı olanlar bunları bize iletmişlerdir.
Ben de tüm bu olayları ta başından özenle
araştırmış biri olarak bunları sana sırasıyla
yazmayı uygun gördüm. Öyle ki, sana verilen
bilgilerin doğruluğunu bilesin.”
incil;
2.Petrus 1:16 — “Rabbimiz İsa Mesih’in
kudretini ve gelişini size bildirirken
uydurma masallara başvurmadık. O’nun görkemini
kendi gözlerimizle gördük."
incil;
I Yuhanna 1:3 — “Evet, sizin de bizlerle
paydaşlığınız olsun diye gördüğümüzü ve
işittiğimizi size ilan ediyoruz. Bizim
paydaşlığımız da Baba’yla ve O’nun Oğlu
İsa Mesih’ledir.”
incil;
Yuhanna 19:35 — "Bunu gören adam
tanıklık etmiştir ve tanıklığı doğrudur.
Doğruyu söylediğini bilir. Siz de iman
edesiniz diye tanıklık etmiştir.”
incil;
Luka 3:1 — “Sezar Tiberyus’un egemenliğinin
on beşinci yılıydı. Yahudiye’de Pontiyus
Pilatus’un valiliği sürüyordu. Celile’de
Hirodes, İtureya ve Trahonitis bölgesinde
Hirodes’in kardeşi Filipus, Abilini’de
de Lisanyas yönetimin başındaydı.
Yazılmış
olan olaylara bu denli yakınlık, tanık
tarafından sunulan metnin doğruluğunu
belirlemek için son derece etkili olur.
Bununla birlikte tarihçi görgü tanıklarıyla
da uğraşmak zorundadır. Çünkü görgü tanıkları
olaya yakın bile olsalar, bilinçli ya
da bilinçsiz yanlışlar yapabilirler.
Mesih’le
ilgili incil kayıtları, o zaman hayatta
olan kişilerin yaşamları boyunca dillerde
dolaşmıştı. Bu kişiler olayların gerçekliğini
onaylayabilir ve inkar edebilirlerdi.
Müjdenin doğruluğunu savunurlarken, İsa
hakkında insanlar arasında yaygın olan
bilgiyi kullandılar. Yalnızca, “Bakın
biz bunları gördük” demekle kalmadılar,
ama karşıtlarına dönüp “Siz de bunları
biliyorsunuz... Siz de gördünüz” diye
meydan okudular. Kişi hasmına, “Sen de
biliyorsun” derken dikkatli olmalı. Çünkü
söylediklerinde yanlış varsa, hasmı bu
yanlışı onun gözüne sokacaktır.
incil;
Elçilerin İşleri 2:22 — “Ey İsrailliler,
şu sözleri dinleyin: bildiğiniz gibi Nasıralı
İsa, Tanrı’nın, kendisi aracılığıyla aranızda
yaptığı mucizeler, harikalar ve belirtilerle
kimliği kanıtlanmış bir kişidir.”
incil;
Elçilerin İşleri 26:24-26 — “Pavlus bu
şekilde savunmasını sürdürürken Festus
yüksek sesle, ‘Pavlus, sen çıldırmışsın!
Çok okumak seni delirtiyor!’ dedi. Pavlus,
‘Sayın Festus’ dedi, ‘ben çıldırmış değilim.
Gerçek ve akla uygun sözler söylüyorum.
Kral bu konularda bilgili olduğu için
kendisiyle çekinmeden konuşuyorum. Bu
olaylardan hiçbirinin onun dikkatinden
kaçmadığı kanısındayım. Çünkü bunlar ücra
bir köşede yapılmış işler değildir.’”
İlk
vaizlerin hesaba kattıkları yalnızca dost
görgü tanıkları değildi. İsa’nın ruhsal
görevi ve ölümü konusunda karşıt düşüncelere
sahip, daha az iyi niyetli kişiler vardı.
Elçiler yaydıkları müjde doğru olmadığı
takdirde, bu kişilerin yanlışları seve
seve ortaya dökeceklerini biliyorlardı.
Bu yüzden yanlış bir müjdeyi yaymaya cesaret
edemezlerdi. Ne var ki tam tersini yaptılar.
Karşıtlarına, “Siz de bunları biliyorsunuz”
(incil; Elçilerin İşleri 2:22) dediler.
Gerçeklerden sapma söz konusu olsaydı,
dinleyicilerden yöneltilen sert eleştiriler
ve düzeltmelerle karşılaşacaklardı.
Saint
Petrus Koleji’nden Lawrence J. McGinley
karşıt tanıklarla ilgili şunları söylüyor:
“incil’deki olayların anlatımı tümüyle
şekillendiğinde görgü tanıkları hâlâ hayattaydılar.
Üstelik bu tanıkların arasında olup bitenlere
son derece karşıt ve düşman olanlar vardı.
Ancak anlatılan gerçekler, yanlışların
düzeltilebileceği bir ortamda insanlara
sunuldu."
Chicago
Üniversitesi’nden incil uzmanı Robert
Grant bu konuyu şöyle sonuçlandırıyor:
“incil’in yazıldığı dönemde görgü tanıkları
vardı. Bu kişilerin tanıklıkları tümüyle
göz ardı edilmedi. Yani incil, İsa Mesih’in
yaşamı, ölümü ve dirilişine güvenilir
bir tanık olarak kabul edilmelidir.”
incil’de
yalnızca uydurukçuların kaçınabileceği
birçok olay yazılıdır. Elçilerin krallıktaki
yüksek yerler için tartışmaları, İsa’nın
tutuklanışından sonraki kaçışları, Petrus’un
İsa’yı inkârı, Mesih’in Celile’de mucizeler
yapamayışı, bazı kişilerin O’nu “cinli”
ya da “deli” diye suçlamaları, son günün
zamanı hakkındaki acılık dolu anları,
çarmıhtaki bağırışı ve bunun gibi diğer
zayıflıklarıincil’in gerçekliğinden kuşku
duymaz. Tek bir soydan bir avuç basit
insanın bu denli güçlü, çekici, ahlâksal
açıdan bu kadar yüce ve insan kardeşliğini
amaçlayan bir kitabı uydurmaları incil’de
anlatılanların hepsinden daha büyük bir
mucize olurdu. Yüksek Eleştirinin ortaya
çıkışından iki yüz yıl sonra bile, İsa’nın
kişiliğinin, öğretişinin ve yaşamının
ana hatları, Batı insanının tarihinde
en büyüleyici olgu olma özelliğini koruyor.
DIŞSAL KANIT TESTİ
Üçüncü
tarihsellik testi dışsal kanıtlarla uygulanır.
Bunun için diğer tarihsel gereçlerin belgelerdeki,
içsel kanıtları onaylayıp onaylamadığına
bakılır. Başka bir deyişle, incil’in doğruluğunu,
güvenilirliğini ve gerçekliğini kanıtlayan
incil’den başka hangi kaynaklar vardır?
Bilinen
diğer tarihsel ve bilimsel gerçeklerle
uyum içinde olması ve onaylanması kanıtları
güçlendirir.
Elçi
Yuhanna’nın iki arkadaşı Yuhanna’nın kendi
sözleriyle içsel kanıtları destekliyor.
Tarihçi Eusebius, Hierapolis’in gözetmeni
olan Papius’un yazılarından şunları sıralıyor
(M.S. 130): “İhtiyar (Elçi Yuhanna) şunu
da söylerdi: ‘Markos, Petrus’un söylediği
her şeyi doğru bir şekilde yazıya geçirdi.
Mesih’in gerek sözlerini, gerekse yaptıklarını
sırasına uygun olmamakla birlikte Petrus’un
söylediği gibi kayıt etti. Kendisi Rab'bin
yanında değildi, ama O’nun öğretişlerini
bilen Petrus’la birlikteydi. Markos, Petrus’un
söylediklerini yazarken hiç yanlış yapmadı;
çünkü duyduklarını titizlikle yazmaya
ve yanlış bir tümce kullanmamaya dikkat
ediyordu.”
Lyons’un
gözetmeni Irenaeus, Polycarp’ın öğrencisiydi.
Seksen beş yıllık bir imanlı olan Polycarp
ise İzmir’in gözetmeni ve Yuhanna’nın
öğrencisiydi. Irenaeus şöyle yazıyor:
“Petrus ve Pavlus müjdeyi Roma’da yayıp
kilise kurarlarken, Matta yazdığı kitabı
İbraniler arasında ve onların kendi dillerinde
dağıttı. Onlar göçtükten sonra (ölüm.
büyük olasılıkla 64 yılındaki Neron’un
zulmü yüzünden) Petrus’un öğrencisi olan
Markos, Petrus’un vaazını yazıya geçirerek
bize verdi. Pavlus’un izleyicisi olan
Luka, öğretmeninden öğrendiği müjdeyi
bir kitap haline getirdi. Sonra Rab’bin
öğrencisi Yuhanna, Ege bölgesinde bulunan
Efes kentinde kendi kitabını yazdı.” (incil;
Yuhanna 13:25, 21:20)
Arkeolojiyi
çoğunlukla güçlü dışsal kanıtlar sağlar.
Esinleme alanında değil, ancak kayıt edilen
olayların gerçekliği konusunda belge sunarak
müjdesel eleştiriye katkıda bulunur. Arkeoloji,
eleştirmenler tarafından “tarihsel değil,
ya da bilinen gerçeklere aykırı” diye
rafa kaldırılan sayısız metnin doğruluğunu
onaylamıştır.
Arkeolojinin
William Ramsay’in ilk olumsuz düşüncelerini
nasıl değiştirdiğine değinmiştik. incil:
Elçilerin İşleri bölümünde, Luka’nın Ege
bölgesinin o zamana ait kültürünü, coğrafyasını
ve tarihsel konumlarını ne denli doğru
bir şekilde yazdığını görmüştü.
Luka’nın
yanlışlık yaptığından kuşkulanılmıştı.
Ama doğruluğu daha sonra dışsal kanıtlarla
onaylandığından, arkeolojinin incil kayıtlarını
desteklediğini söylemek yerinde olur.
Klasik
bir tarihçi olan A.N. Sherwin White, “incil’in
Elçilerin İşleri bölümünü destekleyen
tarihsel kanıtlar şaşırtıcıdır” diye yazmıştır.
“Bu kitabın en ince ayrıntılarında bile
var olan temel tarihselliği reddetme çabası,
artık saçma görünmelidir. Romalı tarihçiler
bunu çoktan biliyorlardı.”
incil’in
tarihselliğini ve gerçekliğini yok etmeye
ben de çok çalıştım. Ancak sonunda tarihsel
açıdan güvenilir oluğu sonucuna vardım.
Eğer bir kişi incil’i güvenilir değil
diye reddediyorsa, eski edebiyata ait
tüm eserleri aynı nedenler yok etmelidir.
İnsanlar incil’e ve diğer laik yazıtlara,
ayrı testler ve standartlar uyguluyorlar.
İncelediğimiz metin ister laik, ister
inançla ilgili olsun aynı testi uygulamalıyız.
Ben kendim bunu yaptım. incil’in İsa hakkındaki
tanıklığının tarihsel olarak güvenilir
olduğuna inanıyorum.”
Metinsel
ve tarihsel olarak bu denli mükemmel bir
tanıklığa sahip olan, üzerinde zekice
karar verilmesi gerekilen ve bu kadar
tarihsel veri içeren eskiye ait hiçbir
belge yoktur. Dürüst bir kişi böyle bir
kaynağı rafa kaldıramaz. Mesih inancının
tarihsel belgelerinden kuşku duymak ne
yazıkki mantığa uymayan (doğaüstüne karşıtlıktan
kaynaklanan) bir eğilimdir.”