10. iSA
’DAN BAŞKA YOL YOK MU?
Son zamanlarda Texas Üniversitesi'nin
mezunlarından biri yanıma gelip, "Neden
Tanrı'ya giden tek yol İsa'dır?"
diye sordu. İsa'nın, Tanrı'ya giden
tek yol olduğunu söylediği yerleri gösterdim.
İncil'in ve elçilerin tanıklıklarının
güvenilir olduğunu, İsa'ya Kurtarıcı
ve Rab olarak iman etmek için yeterince
kanıt olduğunu açıkladım. Ama çocuk
yine aynı soruyu sordu. "İyi ama,
neden İsa? Tanrı'yla ilişki kurabileceğim
başka bir yol yok mu? Peki ya diğerleri?
Kişi yalnızca iyi ve ahlaklı bir yaşam
sürerek Tanrı'ya ulaşamaz mı? Tanrı
eğer söylediğiniz gibi sevgi doluysa
neden tüm insanları oldukları gibi kabul
etmiyor?"
Bir
iş adamı bir keresinde bana şöyle demişti:
"Tamam, İsa'nın Tanrı'nın Oğlu
olduğunu kanıtladınız. Ama İsa'dan başka
Tanrı'ya giden hiçbir yok yoktur demeyin
bari."
Yukarıdaki
yorumlar bugün birçok kişinin sorularını
dile getiriyor. Gerçekten, insanın Tanrı'yla
ilişki kurması ve günahlarının bağışlanması
için neden İsa'yı Kurtarıcı ve Rab olarak
kabul etmesi gereklidir? Bu tür soruların
nedeni insanların Tanrı'nın kim olduğunu
bilmemelerinden kaynaklanıyor. Genelde
şöyle soru sorulur. "Sevgi dolu
bir Tanrı, günahkâr insanın cehenneme
gitmesine nasıl izin verebilir?"
Fakat, "Kutsal, adil ve doğru olan
bir Tanrı nasıl günahkâr insanı yanında
barındırabilir?" Birçok kişi Tanrı'nın
sevgi dolu bir Tanrı olduğuna inanıyor,
ama işte o kadar... Oysa Tanrı yalnızca
sevgi Tanrısı değildir. Tanrı aynı zamanda
doğru, adil ve kutsaldır.
Tanrı'yı
çoğu zaman sıfatları aracılığıyla tanırız.
Ancak sıfat Tanrı'nın bir parçası değildir.
Tüm sıfatları; doğruluğu, sevgiyi, adaleti
ve kutsallığı alıp birbirine eklersek,
toplamı Tanrı eder gibi bir düşünce
gerçeğe uygun değildir. Sıfat, Tanrı
hakkındaki bir gerçeği ifade eder. Örneğin
Tanrı sevgidir dediğim zaman, sevginin
Tanrı'nın bir parçası olduğunu söylemiyorum.
Tanrı sevmektedir, çünkü kendisi sevgidir.
Ancak
insanlığın günaha düşmesiyle başlayıp
gelişen bir sorun vardır. Tanrı başlangıçta
erkek ve kadını yaratmaya karar vermiştir.
İncil'e göre Tanrı sevgisini ve görkemini
paylaşmak için insanı yaratmıştır. Ne
var ki, Adem ve Havva Tanrı'ya baş kaldırmış
ve kendi isteklerini yapmak istemişler,
bu şekilde de insan soyuna günah girmiştir.
O andan itibaren insanlık günahkâr olmuş
ve Tanrı'yla insan arasında derin bir
uçurum oluşmuştur. Tanrı görkemini paylaşmak
için insanları yaratmış, fakat insanlar
O'nun buyruğunu reddetmiş ve günahı
tercih etmişlerdir. Tanrı sevgi dolu
olduğu kadar kutsal, adil ve doğru bir
Tanrı olduğundan günahkâr insanı yok
etmesi gerekiyordu. İncil'de "günahın
ücreti ölümdür" der. Dolayısıyla
ortada büyük bir sorun vardır.
Bu
sorunu çözmek için Tanrı Oğlu İsa, insan
bedeni alacak ve dünyaya gelecekti.
Yuhanna 1.bölümde bu konu açıklanıyor.
Tanrısal Söz'ün beden alması ve aramızda
yaşaması anlatılıyor. Yine İncil, Filipililer
2. bölümde, Tanrı Oğlu'nun tüm yüceliğinden
soyunarak kul özünü aldığı söyleniyor.
İsa,
Tanrı'ydı ama aynı zamanda insan bedeni
almıştı. Kendi seçimiyle günahsız bir
yaşam sürdü ve Baba'ya tamamen itaat
etti. "Günahın ücreti ölümdür"
sözleri O'nun için geçerli değildi.
Çünkü kısıtlı bir insan olmasına karşın
aynı zamanda da sınırsız Tanrı'ydı.
Tüm dünyanın günahlarını üstlenecek
sonsuz güce sahipti. 2000 yıl önce çarmıha
gerildiği zaman kutsal, doğru ve adil
olan Tanrı, tüm öfkesini Oğlu'nun üzerine
döktü. Tanrı'nın, insanın günahları
üzerindeki öfkesi kalkmıştı. Çünkü bu
günahların cezasını İsa kendi üzerine
almıştı.
İnsanlara
sık sık, "İsa kimin için öldü?"
sorusunu sorarım ve genellikle, "Benim
için" ya da "Dünya için"
yanıtını alırım. "Evet, doğru"
derim, "ama başka kimin için öldü?"
"Bilmiyorum" diye cevap verdikleri
zaman "Baba Tanrı için" yanıtını
veririm. Mesih yalnızca bizim için değil
Baba için de öldü. İncil, Romalılar
3.bölümde aklanmadan söz edilirken bu
da anlatılıyor. Aklanma, "gerekenin
tedarik edilmesi" anlamına gelir.
İsa çarmıhta öldüğü zaman yalnızca bizim
uğrumuza değil, Tanrı doğasının gereğini
yerine getirmek, Tanrı'nın insan günahlarına
karşılık vereceği cezayı çekmek için
de öldü.
İsa'nın
çarmıhta sunduğu bağışlamayı göstermek
için uzun bir süre önce gerçekleşen
bir olayı anlatabilirim. Genç bir kadın
arabasıyla çok hızlı gitme suçundan
tutuklanmıştı. Kendisine suç bildirisi
yapıldı ve yargıcın önüne çıkarıldı.
Yargıç suçlamayı okudu ve "Doğru
mu, değil mi?" diye sordu. Kadın,
"Doğru" diye yanıtladı. Bunun
üzerine yargıç tokmağını vurdu ve kadını
yüksek miktarda para cezasına çarptırdı.
Ardından tuhaf bir şey oldu. Yargıç
ayağa kalktı, cübbesini çıkardı, kürsüden
indi ve cezayı kendisi ödedi. Nedir
bunun açıklaması? Yargıç kadının babasıydı.
Kızını seviyordu, ama aynı zamanda adil
bir yargıçtı. Kızı kurallara uymamıştı.
"Seni seviyorum ve bağışlıyorum.
Gidebilirsin" de diyemezdi. Çünkü
o zaman doğru bir yargıç olamazdı. Ama
kızını o kadar çok seviyordu ki, yargıç
cübbesini çıkarıp, kürsüden indi, babası
olarak kadını temsil etti ve cezayı
kendisi ödedi.
Bu
örnek, Tanrı'nın İsa Mesih aracılığıyla
günahlarımızı nasıl bağışladığını kısmen
gösteriyor. Bizler günahlıyız. İncil,
"Günahın ücreti ölümdür" der.
Tanrı bizi ne kadar çok severse sevsin,
tokmağı vurup ölüm cezası vermek zorundadır,
çünkü adil ve doğru bir Tanrı'dır. Ama
aynı zamanda sevgi dolu bir Tanrı olduğundan,
tahtından inip insan bedeni alıp İsa
Mesih kimliğine bürünerek günahlarımızın
cezasını ödedi. Çarmıha gerilerek öldü.
Birçok
kişi "Neden?" diye sorabilir,
"bütün bunlara hiç gerek yoktu
ki... Tanrı bunları yapmadan da bizi
bağışlayamaz mı?" Hatta bir fabrika
müdürü, "İşçilerim bir şey kırdıklarında,
ben onları bağışlıyorum, oluyor bitiyor"
demişti. Sonra da bana dönüp, "Ben
bağışlayabiliyorsam, Tanrı haydi haydi
bağışlar" diye ekledi. Oysa insanlar
şunu fark edemiyorlar: Bağışlamanın
olduğu yerde ödenecek bir ücret de vardır.
Örneğin, diyelim ki kızım evde bir lamba
kırdı. Ben de sevgi dolu, bağışlayıcı
bir babayım. Kızımı kucağıma alıp, "Olur
böyle şeyler, canım, seni bağışlıyorum"
diyorum. Diyeceksiniz ki, "Tanrı
da böyle yapsın!" Peki ama, kızımın
kırdığı lambanın ücretini kim ödeyecek?
Her zaman için bağışlama karşılığında
ödenen bir bedel vardır. Biri gelip
herkesin içinde size hakaret etti. Siz
de onu kibar bir şekilde bağışladınız.
Ancak, hakaretin bedelini kim ödeyecek?
Siz...
İşte
Tanrı'nın yaptığı da budur. Tanrı, "Seni
bağışlıyorum" demiş, bedelini de
çarmıhta kendisi ödemiştir.