Kutsallaşma:
İsa’nın
Benzerliğine Dönüştürülme
Kutsal Kitap, kutsanmadan
iki şekilde bahsetmektedir. İlki, kutsal
kılındığımızdır: “Ama yıkandınız, kutsal
kılındınız, Rab İsa Mesih'in adıyla ve Tanrımız’ın
Ruhu aracılığıyla aklandınız” (1. Korintliler
6:11). Kutsanma, bu ayette ve diğerlerinde,
Tanrı bizi kendisine hizmet etmeye ayırdıktan
sonra söz konusu olmaktadır. Bu, kurtulduğumuz
ve Mesih’te olduğumuz için bizimdir (1.
Korintliler 1:2).
İkinci olarak Kutsal Kitap kutsanmadan, kurtulduğumuz zaman bizlerde
işlemeye başlayan ahlaksal ve ruhsal bir
değişim süreci olarak bahseder. Bu bölümde
ele alacağımız konu, kutsanmanın bu yönüdür.
Aklanma bizleri Tanrı sayesinde doğru kılar. Aklandığımız zaman
cennete gidebiliriz, çünkü Mesih’in doğruluğu
ile giyinmiş oluruz ve bu yüzden de Tanrı
için artık kabul edilebilir bir konuma geliriz.
Fakat Tanrı bizleri aklamayı bu noktada
durdurmaz. Hemen ardından, bizlerde kutsanma
olarak adlandırdığımız değişim sürecini
başlatır. Aklanma bizi günahın suçluluğundan
ve mahkumiyetinden özgür kılmıştır. Kutsanma
süreci, bizi günahın gücünden ve yaşamlarımızdaki
hakimiyetinden özgür kılmak için işlemeye
başlar. Bu süreçte, Tanrı bizleri gittikçe
Rab İsa Mesih gibi yapmak ister (1. Selanikliler
4:36,7). Bu ayetlerin dipnotuna baktığımızda,
“kendi bedenini denetleyebilmek”
ifadesini görmekteyiz. Bu denetim özel olarak
yapılan bir çaba değil, uzun süreli bir
deneyimdir.
Hiç kimse, kutsanmayı bu yaşamda tamamlama derecesine erişemez
(1. Yuhanna 1:8). Kutsal Yazılar, ancak
cennetteki kutsal kişilerin (imanlılar)
günahın gücünden tamamen özgür olduklarını
söyler (İbraniler 12:23; Vahiy 14:5). Bu
da, kutsanmamızın ölümle tamamlandığı ya
da ölümden hemen sonra tamamlandığı anlamına
gelmektedir. Fakat başlangıç noktası, aklandığımız
andır.
Kutsallaşma Zor Bir Süreçtir!
Bir kişinin kurtulduğunun kanıtı, yaşamının değişmesidir (Koloseliler
3:110). Bu, Kutsal Ruh’un o kişinin düşüncelerini,
davranışlarını, arzularını, hoşlandığı ve
hoşlanmadığı şeyleri değiştirmeye başladığı
anlamına gelmektedir. Kutsal Kitap bunu
kutsanma olarak adlandırmaktadır ve kutsanma
alıp almamak konusunda seçim yapabileceğimiz
bir ilave değildir; kesin bir gerekliliktir.
Aklanma tamamen Tanrı’nın işidir, insan bu eylemde hiçbir rol
almaz. Kutsallaşma da Tanrı işidir, fakat
bu süreçte bizlerin de çaba göstermesi beklenmektedir.
Bizler aklandığımız için bunu yapabiliriz.
Fakat günahımızla olan savaşımızda ve hayatımızdaki
meselelerle olan boğuşmalarımızda, kendi
başımıza hiçbir şey yapamayacağımızı bilerek
tamamen Tanrı’ya bağımlı durumdayız. Bu,
saygı ve korkuyla kurtuluşumuzu sonuca götürmek
için gayret gösterme yoludur (Filipililer
2:12). Bu, Tanrı’yı daha fazla gördükçe
ve anladıkça, günahlılığımızın farkına daha
iyi varmamız anlamına gelmektedir. O’nun
gücüyle, O’nu sevdiğimiz için günahımızla
olan mücadelede çok fazla gayret gösteririz.
Bu zor bir iştir, fakat bu işte gösterdiğimiz
gayret derecesi ne kadar kutsandığımızı
belirleyecektir. Bu, bazı Hıristiyanların
neden diğerlerinden daha kutsal olduğunu
ve bir imanlının tekrar kötü yola dönüşünün
nasıl mümkün olabileceğini açıklamaktadır.
Her ne kadar kurtulmuş olsak da, eski günahlı
doğamızın çoğu bizlerde halen mevcut durumdadır.
Onun amaçlarına hizmet etmememiz gerekmektedir.
Ona direnmemiz, onunla savaşmamız ve yeni
doğamızın hüküm sürmesine izin vermemiz
gerekmektedir (Efesliler 4:2032). Bunu gerçekleştirdikçe
yaşamlarımız daha iyi, daha kutsal ve Mesih’e
daha yakın olacaktır. Çünkü kutsanma her
yönümüzü etkilemektedir:
·
Anlayış (Yeremya 31:3334)
·
İstek (Hezekiel 36:2527)
·
Tutkular (Galatyalılar 5:24)
·
Vicdan (İbraniler 9:14)
Kutsanma, günahın bizim üzerimizdeki gücünün üstesinden gelinmesi
demektir. Artık Mesih’te yeni yaratıklarız
ve günahın bizim üzerimizde yetkisi yoktur.
Kendisine itaat etmemizi sağlayacak güce
sahip değildir. Ancak bu, günahın Hıristiyanları
rahatsız etmeyeceği anlamına gelmemektedir.
Günah bizleri elbette rahatsız edecektir,
fakat kesin yetkisi ve egemenliğine son
verildiğinden dolayı, artık ona karşı zafer
kazanabiliriz. Artık günahın ayakları ve
hükmü altındaki köleleri değiliz. Günahın
düşmanlarıyız ve onun kötü etkilerine direniyoruz.
Bu kolay değildir; çaba ve azim gerektirir
ve ancak bu şekilde mümkün olabilir. Çünkü,
“Artık günaha kölelik etmeyelim diye,
günahlı varlığımızın ortadan kaldırılması
için eski yaradılışımızın Mesih'le birlikte
çarmıha gerildiğini biliriz” (Romalılar
6:6).
Pavlus Efesliler’in 4. ve 5. bölümünde kutsanmanın belirgin etkilerinden
bahsetmektedir. Fakat bunlar hemen gerçekleşmemektedir.
Pavlus’un 4:17 ayetinde kullandığı dilin
bu kadar güçlü oluşunun sebebi budur: “Bunun
için şunu söylüyor ve Rab adına sizi uyarıyorum:
artık diğer ulusların yaşadığı gibi, onların
boş düşüncelerine göre yaşamayın.” 5:810
ayetlerinde de bu konuda aynı şekilde ısrarlı
konuşmaktadır: “Bir zamanlar karanlıktınız,
ama şimdi Rab'de ışıksınız. Işığın çocukları
olarak yaşayın. Çünkü ışığın meyvesi her
tür iyilik, doğruluk ve gerçekte görülür.
Rab'bi neyin hoşnut ettiğini ayırt edin.”
Işığın çocukları olarak yaşamak:
·
Yalan söylememek (4:25)
·
Öfkeyi kontrol etmek (4:26)
·
Hırsızlık etmemek (4:28)
·
Kötü söz söylememek (4:29)
·
Kin, öfke, kızgınlık, bağrışma ve iftiradan uzak durmak (4:31)
·
İyi yürekli ve şefkatli olmak (4:32)
·
Cinsel ahlaksızlık yapmamak (5:3)
anlamına gelmektedir. Liste bu şekilde devam eder. Çok ayrıntılı
olmamakla birlikte bu liste, Tanrı’nın yaşamamızı
istediği hayat tarzı hakkında bizlere güzel
bir fikir verir. Bu, kolay bir yaşam değildir;
fakat içimizde yaşayan Kutsal Ruh, Tanrı’nın
yüceliği için yaşamamız amacıyla bizlere
güç verir.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Kutsanma her imanlının sorumlu olduğu bir kavramdır. İmanlıların
alışılmışın dışında son derece sorumlu olduğunu
ve kutsal hayatlar yaşamak için özel bir
yükümlülük altında olduğunu iddia ediyorum.
Onlar diğerleri gibi ölü, kör ve yenilenmemiş
değildir; onlar Tanrı ile yaşarlar ve ışığa,
bilgiye, içlerindeki yeni öze sahiptirler.
Kutsal olmuyorlarsa, bu kendilerinden başka
kimin başarısızlığıdır? Eğer kutsanmamışlarsa,
kendilerinden başka kime suç atabilirler?
Onlara lütuf, yeni bir yürek ve yeni bir
doğa vermiş olan Tanrı, kendisini övmek
için yaşamamaları konusunda onları tüm mazeretlerden
yoksun bırakmıştır. Bu, unutulmuş olmaktan
öte bir noktadır. Gerçek Hıristiyan olduğunu
söyleyen bir insanın, oturarak, az derecede
kutsanmaya razı bir şekilde (aslında hiç
bir derecesine sahip değilken) ve gayet
rahat bir biçimde “hiçbir şey yapamayacağını”
söylemesi acınacak bir görüntüdür ve bunu
yapan insan da cahil insandır. Bu aldatmacaya
karşı nöbette ve tetikte beklemeliyiz.”
J. C. Ryle
Bunları Düşünün
Hayatınıza geri dönüp baktığınızda, aklanma ve kutsanma sayesinde
değişmiş bir hayata dair kanıtlar gösterebilir
misiniz?
Ek Okuma
Peter Jeffery, Walk Worthy, Bryntirion Press
Seçim
Seçim ve önceden belirlenmişlik,
şüphesiz Hıristiyanlar arasında kuşkusuz
en çok tartışmaya yol açan konulardan biridir.
Bazı imanlılar bu konular en heyecan verici
ve insanları en çok alçakgönüllü konuma
getiren öğretilerden biri olarak değerlendirip
severken, diğerleri de değersiz görüp hoş
karşılamamakta ve tamamen yanlış bulmaktadır.
İlk olarak, Kutsal Kitap’ın seçim konusunda
ne anlattığına bakalım.
Tüm insanlar günahlıdır, tümü Tanrı’nın Yasası’nı çiğnemekten
suçludur. Bu yüzden hepsi yargıyı ve cehennemi
hak eder. Kimse kurtuluşu hak etmez, fakat
seçim Tanrı’nın seçmiş olduğu bazı günahkarları
lütfu ile kurtarışıdır.
Seçilmiş olanlar, herhangi birisinden daha iyi değildir. Onlar
bir şeyleri hak ettikleri için seçilmemişlerdir.
Bu yüzden seçilmemiş olan herhangi birisinden
üstün olduklarını asla düşünemezler. Seçilmemiş
olanlar yalnızca günahlarının karşılığını
alırlar, böylece asla kendilerine adaletsizce
davranıldığından şikayet edemezler.
Tanrı egemen bir Tanrı’dır; O hüküm sürendir, yarattıkları ile
sadece ilgilenen değil; onları gerçekten
yönetendir. Kutsal Kitap hiçbir zaman uyumayan
bu Tanrı’nın, her an dünyanın olaylarını
tam kontrolünde tuttuğunu öğretir. Elleri
düğümlenmiş, insanların iznini ve yardımını
bekler bir şekilde değil; herşeye egemen
Tanrı olarak dünya üzerinde hüküm sürer.
Bu yüzden böyle bir Tanrı’nın geleceği belirleyebilmesi
ve seçim yapabilmesi şaşırtıcı değildir.
Tüm Kutsal Kitap boyunca, O’nun böyle işlerini
görebiliriz.
·
Tanrı Avram’ı seçti (Nehemya 9:7)
·
Tanrı İsrail’i seçti (Yasanın Tekrarı 7:7)
·
Tanrı Davut’u seçti (1. Krallar 8:16)
·
Tanrı havarileri seçti (Yuhanna 6:70)
·
Tanrı kendi halkını seçer (Yuhanna 15:16)
Seçim ve Kurtuluş
İsa dünyaya sadece kurtuluşu mümkün kılmak için gelmedi; O, kurtarmaya
geldi. Bir şeyi mümkün kılmak ile onu gerçekten
yapmak arasında büyük bir fark vardır. Kurtuluştaki
seçim basitçe, Tanrı’nın belirli bireyleri
seçtiği anlamına gelir. Pavlus Efesliler
1:4’te oldukça açık biçimde ifade eder:
“O, kendi önünde, sevgide kutsal ve kusursuz
olmamız için dünyanın kuruluşundan önce
bizi Mesih'te seçti.”
Bunun gibi net bir bilginin ışığında, neden bazı Hıristiyanlar
bu öğretiyi kabullenmeyi bu kadar güç bulmaktadır?
Seçimin adaletsiz olduğunu, Tanrı’nın neden
bazılarını seçip de diğerlerini seçmediğini
söylerler. Ardından seçimin insan sorumluluğunu
ortadan kaldırdığını; insan kurtarılmadıysa
Tanrı’nın onu suçlayamayacağını söyleyerek,
bu konuda tartışma açarlar. Bu tartışmaların
hiçbiri yeni değildir ve Pavlus’u Romalılar
9’da bu konuyu cevaplarken buluruz. Bu bölüm
seçim öğretisini oldukça açık biçimde öğretir.
Pavlus bunun adaletsiz olmadığını, Tanrı’nın adaletsiz olmadığını
söyler ve ardından da bu konudaki cevapları
göstermek için Çıkış 33:19’dan bir alıntı
yapar: “Merhamet ettiğime merhamet edeceğim
ve acıdığıma acıyacağım.” Tanrı hiç
kimseyi adaletsizce cezalandırmaz. Hepimiz
doğamız yüzünden günahlıyız ve bu yüzden
hepimiz Tanrı’nın öfkesini hak etmekteyiz.
Fakat Tanrı merhameti ile bazılarını kurtarır,
adaleti ile de diğerlerini mahkum eder.
Seçim adaletsiz olmaktan uzak bir biçimde
ilahi merhametin bir eylemidir.
İnsan sorumluluğu konusundaki itiraz da 19. ayette cevaplanmaktadır.
Böyle bir itiraz Tanrı ve insan arasındaki
gerçek ilişki konusundaki cehaletten kaynaklanır
(ayet 20). Tanrı bizim Yaratıcımız’dır ve
bizler kimiz ki Tanrı tarafından bu kadar
açıkça bildirilen bir şeyi, sadece aklımızca
kabul edilmiyor diye reddedebilelim?
Seçim ve Öngörü
Romalılar 8:29 ve 1. Petrus 1:2’den etkilenen bazı Hıristiyanlar,
seçimin Tanrı’nın üstün bilgisi sayesinde
kimlerin iman edeceğini önceden bilmesi
anlamına geldiğini savunurlar. O zaman bu,
Tanrı’nın insanları kurtuluş için seçmesi
durumu değil, hangi insanların kabul edeceğini
önceden görmesidir.
Kutsal Kitap’ta önceden bilme, önceden belirleme anlamına gelmektedir.
Örneğin Elçilerin İşleri 2:23’te, bizlere
İsa’nın ölümünün “Tanrı’nın önceden belirlenmiş
amacı ve önbilgisi uyarınca” gerçekleştiği
söylenmektedir. Bu, Tanrı’nın İsa’ya çarmıhta
neler olacağını önceden bildiği anlamına
değil; Tanrı’nın bunu önceden planladığı
anlamına gelmektedir.
Seçim, Kutsal Yazılar’da insanları en heyecan verici ve alçakgönüllü
konuma getiren gerçeklerden birisidir ve
bizlere müjdecilik için mümkün olan en büyük
teşviki sağlar. Tanrı’nın Sözü’nü yaydıkça
biliriz ki Tanrı, seçtiklerini kendisine
çekmek için gerçeği kullanacaktır.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Seçim olmasaydı, arayış ve de din değiştirme olmazdı ve tüm
müjdeci faaliyetler başarısız olurdu. Fakat
olduğu için biliyoruz ki Tanrı’nın gerçeğini
yaydıkça, Kendi Sözü O’na boş dönmeyecektir.
Tanrı Sözü’nü, yine kendi Sözü aracılığıyla
seçtiklerini çağırmak için göndermiştir
ve Söz bunda başarılı olacaktır.”
J. I. Packer
Bunları Düşünün...
1.
Aşağıdaki ifade hakkında ne düşünüyorsunuz:
“Seçim, müjdecilik için mümkün olan en güçlü teşviktir.”
2.
İnsan gururunun bu öğretiyi reddetme konusunda rol oynadığını
düşünüyor musunuz?
Ek Okuma
J. I. Packer, You know God is in control, don't you?,
Calvary Pres
Sonsuz Güvence
Sonsuz güvence, kurtuluşumuzu
asla kaybetmeyeceğimiz anlamına gelir. Bir
Hıristiyan tekrar kötü yola sapabilir, sevincini
ve kurtuluşunun gerçekliği hissini kaybedebilir;
fakat lütuftan asla düşmez ve kurtuluşunu
asla kaybetmez. Bizler Mesih tarafından
kurtarıldık, Mesih tarafından saklandık
ve bize bundan daha fazla güvence veren
bir gerçek yoktur.
Hepimiz zayıflığımızı ve günaha ne kadar meyilli olduğumuzu bilmekteyiz.
Bu yüzden, tamamen Hıristiyan olup olmadığımız
konusunda tereddüt ettiğimiz zamanlarda
sınanabiliriz. Çoğumuzun bu konuda problemleri
vardır ve bunlar iman ettikten yirmi yıl
sonra bile, ilk yıldaki gibi gerçektir.
Eğer kurtuluş güvencemizi kendi eylemlerimize
dayandırıyorsak, asla güvencede olamayız.
Umudumuz Mesih’in bizim için yaptıklarındadır,
bizim O’nun için yaptıklarımızda değil.
Bu, kutsanma bölümünde görmüş olduğumuz
gibi kişisel günaha karşı ilgisiz olmamız
anlamına gelmemektedir.
Kaçınılmaz Bir Durum
Eğer Yeni Antlaşma’nın kurtuluş öğretisini doğru olarak anlarsak,
sonsuz güvencenin kaçınılmaz olduğunu görürüz.
Kurtuluş, şükürler olsun ki günahların bağışlanmasından daha
da fazlasıdır. Kurtulduğumuz zaman, aynı
zamanda Tanrı’nın ailesine evlat olarak
kabul ediliriz. Romalılar 8:1517 ve Galatyalılar
4:47 bu konudan bahseder ve her iki bölüm
de kurtuluşun bizi Tanrı’nın mirasçıları
yaptığını söyler.
Mirasımız nedir? Pavlus Romalılar 8:17’de “Mesih ile birlikte
yüceltileceğimizi” söylemektedir.
Pavlus bizlere kurtuluş zincirindeki dört muhteşem halkayı göstermeye
devam eder:
Önceden belirleme à Çağrılma à Aklanma à Yüceltilme (Romalılar 8:30).
Bu halkaların tümü, diğerleri kadar güçlü ve kesindir. Ve bu
yüzden de Pavlus, imanlıları Tanrı’nın sevgisinden
hiçbir şeyin ayıramayacağını (ayet 3839)
kesin bir inançla beyan edebilmektedir.
O yüceltilmenin, cennete gitmenin kesinliğinin
sevinci içerisindedir.
İsa aynı gerçeği Yuhanna 10:28’de öğretmektedir: “Onlara sonsuz
yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları
hiç kimse elimden kapamaz.” İyi Çoban’ın
koyunlarına verdiği yaşam “sonsuz yaşamdır”
ve kaçınılmaz olarak “asla mahvolmazlar.”
Eğer sonsuz yaşama sahiplerse, nasıl mahvolabilirler?
Mesih’te tümü sonsuz güvenceye sahiptir.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“İsa koyunlarına sonsuz yaşam verir. Koyun benzetmesinin terimleriyle,
İsa zaten onlara bol yaşam (ayet 10) verdiğini
söylemiştir; artık açık bir şekilde bu yaşamın,
İncil’de çoğunlukla ‘su, ekmek, ışık’ sembollerinin
arkasına gizlenen kendi sonsuz yaşamı olduğunu
ifade etmektedir. O’nun koyunlarını tanımasının
ve onlara sonsuz yaşam armağanını vermesinin
sonucu, onların asla mahvolmayacak oluşudur.
Eğer sonsuz yaşama sahiplerse, aksi mümkün
olamaz... Aksini düşünmek, İsa’nın Babası
tarafından kesin olarak verilen “kendisine
verilenleri koruma” görevinde başarısız
olması sonucunu gerektirir. İsa’nın koyunlarının
nihai güvencesi, İyi Çoban’ın sorumluluğundadır.”
D. A. Carson
Bunları Düşünün...
Mesih’in Yuhanna 10’daki öğretisini takip edin. İsa koyunlarına
sonsuz yaşam verir. Sonsuz kelimesi ne anlama
gelmektedir? Koyunların hiçbirinin asla
mahvolmayacakları ifadesinde, “asla” kelimesi
ne anlama gelmektedir?
1.
Onları kimse Tanrı’nın elinden kapamaz. “Kimse” kelimesi ne anlama
gelmektedir? İsa’nın biz hariç herkesi kastetmiş
olması mümkün müdür? Eğer istersek, Tanrı’nın
elinden kaçabileceğimizi mi ifade etmiştir?
2.
Bizler herkesten büyük olan Baba’nın elinde tutuluyoruz.
Romalılar 8:3739 “Ama
bizi sevenin aracılığıyla bu durumların
hepsinde galiplerden üstünüz. Eminim ki, ne ölüm, ne yaşam, ne melekler, ne yönetimler,
ne şimdiki ne gelecek zaman, ne güçler,
ne yükseklik, ne derinlik, ne de yaratılmış
başka bir şey bizi Rabbimiz Mesih İsa'da
olan Tanrı sevgisinden ayırmaya yetecektir.”
Bu yüzden, bizler sonsuz bir güvenceye sahibiz.
Ek Okuma
John Bunyan, Grace Abounding, Evangelical Press.
|