Evlatlığa Kabul Edilme
Günümüzde İncil’e dayanmayan
modern teolojinin en büyük hatalarından
birisi, günahın Tanrı ve insan arasında
büyük bir engel oluşturduğunu fark edememeleridir.
Bu nedenle, Tanrı’nın tüm insanlığın babası
olduğunu ve bunun sonucu olarak bizim O’nun
evlatları olduğumuzu ilan etmekte sakınca
yoktur. İsa, modern teolojinin öğretisini
Yuhanna 8:4247’de kesin bir biçimde çürütmektedir:
“İsa, ‘Tanrı, Babanız olsaydı, beni severdiniz’
dedi. ‘Çünkü ben Tanrı'dan çıkıp geldim.
Kendiliğimden gelmedim, beni O gönderdi.
Söylediklerimi neden anlamıyorsunuz? Benim
sözümü dinlemeye dayanamıyorsunuz da ondan.
Siz babanız İblis'tensiniz... Tanrı'dan
olan, Tanrı'nın sözlerini dinler. İşte siz,
Tanrı'dan olmadığınız için dinlemiyorsunuz.’"
Bir günahkar, Tanrı’nın evladı olmakla, öncelikle tamamen aklanmış
olur. Günahkar insan, aklanmaya dayanarak
Tanrı’nın ailesine evlat olarak kabul edilir
(Efesliler 1:5; Galatyalılar 4:45). Evlatlığa
kabul edilme, Pavlus’un birinci yüzyıl Roma
adalet sisteminden aldığı bir terimdir.
Yasaya göre, evlatlığa alınan kişiye onu
evlat alan kişinin isim ve mülk hakkı verilirdi.
O kişi ait olmadığı ve haklara sahip olmadığı
bir pozisyondan, babası olan bir evlada
dönüşürdü. İlişkileri ve pozisyonu değişirdi
ve bu değişim, kişiyi evlat edinen baba
tarafından sağlanırdı. Bu konuyu, kendi
adalet sistemimizden de açıkça anlayabiliriz.
Tanrı’nın İsteği
Efesliler 1:45’te Pavlus, ruhsal evlatlığa kabul edilişimizin
Tanrı’nın sevgisine, seçimine ve kaderi
önceden belirleyen lütfuna dayandığını öğretmektedir.
Tanrı’nın bizlere olan sevgisi çok büyük
olmalıdır, çünkü O bizim gibi isyankar yaratıkları
evlatlığa isteyerek kabul etmiştir. Tanrı’nın,
İblis’in çocukları olan bizleri evlatlığa
kabul ettiğini unutmayalım. Bizlerde, evlatlığa
kabul edilme ayrıcalığını hak edecek iyi
olan hiçbir şey yoktu ve hangi şartlar altında
olursa olsun; kaderin belirlenişi ve seçim,
dünyanın yaratılışından önce tamamlanmıştı.
Tanrı’nın bundaki amacı, kutsal ve suçsuz olabilecek olmamızdı.
Günahkar doğamız yüzünden bunu gerçekleştirmemizin imkansız olduğu bir durumdayken, Mesih’te sahip
olduğumuz kurtuluş ile Tanrı bizleri evlat
edinerek O’nunla olan ilişkimizi değiştirdi
ve Kutsal Ruh’un kutsallaştırıcı eylemiyle
ahlaksal doğamızı değiştirmeye başladı.
Tanrı, evlatlığa kabul ettiği çocuklarının
kendi karakterini yansıtmasını, kendi düzenine
ve yasalarına uygun yaşamasını ister.
Ayrıcalığımız
Evlatlığa kabul edilme bizleri, günahın bizler için imkansız
kıldığı yere götürür. Yabancılar evlat,
hiç tanınmayan kişiler çocuk olur ve dünya
üzerinde bununla karşılaştırılabilecek hiçbir
şey yoktur. Bir Hıristiyandan daha ayrıcalıklı
hiç kimse yoktur. Tanrı’nın çocuğu olmanın
ne demek olduğunun farkına bir varabilsek,
iniltilerimiz ve feryatlarımız ortadan kaybolurdu.
Tanrı’nın iyi şeylerini tatma ümidimiz daha
büyük olurdu ve de Tanrı’nın ailesine evlat
kabul edilerek yeni durumumuzla uyum içerisinde
yaşamaya başlayabilirdik.
Tanrım ile barıştım,
Bu duyduğum O’nun bağışlayıcı sesidir;
O beni evlat edindi,
Artık korkmuyorum;
Şimdi O’na güvenle yaklaşabilirim,
Ve Baba, Abba, Baba diye seslenebilirim.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Aklanma, evlatlığa kabul edilmenin temelinde kurulan berekettir;
evlatlığa kabul edilme, aklanma ile herşeyi
temizleyen en büyük berekettir. Evlat olma
hakkı Mesih’i kabul edenlere aittir (Yuhanna
1:12). İman edenlerin evlat olarak kabul
edilmesi; Tanrı’nın Mesih aracılığı ile
onları kendi Oğlu gibi sevmesi ve Mesih’in
sahip olduğu tüm görkemi onlarla paylaşması
demektir (Romalılar 8:17, 3839).”
J. I. Packer
Bunları Düşünün
Aklanma ve evlatlığa kabul edilme arasındaki ilişki nedir?
Tanrı’nın kutsal ve kusursuz olmamız konusundaki amacı, çok mu
hırs dolu? Bir zamanlar İblisin çocukları
olanlar, nasıl kutsal olabilirler?
Tanrı ile olan ilişkimizin değişmesi neden bu kadar önemlidir?
Ek Okuma
D. M. LloydJones, Tanrı’nın Çocukları (Romalılar 8:517),
Banner of Truth Trust
Mesih
ile Birlik
Hıristiyan olmak, bir dizi
öğretilere inanma meselesi değildir. Elbette
iman ve inanç çok önemli konulardır, fakat
kurtuluş planının amacı bizleri Mesih ile
birleştirmektir. Bu, Hıristiyanlığın temel
taşıdır. Mesih ile kuramsal olmayan, gerçek
ve etkin bir yaşam söz konusudur. Pavlus’un
Yeni Antlaşma’da “O’nda”, “Mesih’te”
ve “İsa Mesih’te” ifadelerini 160
kez kullanmış olmasının sebebi budur.
Örneğin, Mesih’te...
·
Her ruhsal kutsamayla kutsandık
(Efesliler 1:3)
·
Seçildik (Efesliler 1:4)
·
Tanrı’ya yakın kılındık
(Efesliler 2:13)
·
Yeniden yaratıldık (Efesliler
2:10)
·
Tanrı tarafından sevildik
(Romalılar 8:39)
·
Hepimiz bir kılındık (Galatyalılar
3:28)
Hıristiyan kişi, Mesih’te olan kişidir. Ruhsal yaşam Kutsal Kitap’ın
ne söylediğini bilmek ile değil, Mesih ile
birlik olmakla gelir (Yakup 2:19). Bu, Kutsal
Yazılar’ın önemsiz olduğu anlamına gelmemektedir.
Zaten onlar aracılığıyla iman ediyoruz;
Kutsal Yazılar, Tanrı tarafından kullanılan
bir kılıç gibidir: “Tanrı'nın sözü diri ve etkilidir, iki ağızlı
kılıçtan daha keskindir. Canla ruhu, ilikle
eklemleri birbirinden ayıracak kadar derinlere
işler; yüreğin düşüncelerini, amaçlarını
yargılar” (İbraniler 4:12; 1. Petrus
1:23). Bununla beraber Kutsal Kitap’ta belirtildiği
gibi, Mesih’te olmadıkça hiç kimse Hıristiyan
olamaz.
Romalılar 5. bölüm, tüm insanlara “Adem’de” ya da “Mesih’te”
olduklarını öğretir.
Adem’de
“Adem’de” ifadesi; doğal halimizi, doğduğumuzda bulunduğumuz
durumu ve koşulu belirtir. Bu koşulda...
·
Günah ve ölüm egemenlik sürdü (Romalılar 5:17)
·
Tanrı’nın mahkumiyeti altına girdik (Romalılar
5:18)
·
Günahkar kılındık (Romalılar 5:19)
Tanrı Adem’i temsilcimiz ya da başımız olarak saymıştır, dolayısıyla
Adem’in yaşadıkları hepimizi etkilemektedir.
Hıristiyan olduğumuzda, İsa başımız olur
ve Tanrı Mesih’in doğruluğunu bizlere sayar.
Bu gerçeği anlamak için Romalılar 5:1519
ayetlerini yavaşça ve dikkatlice okuyunuz.
Mesih’te
“Mesih’te” olmanın, Hıristiyan yaşamında ne kadar büyük bir önem
taşıdığını anlamalıyız.
Mesih ile birlik olduğumuzda ilk gerçekleşen şey, eski yaradılışımızın
Mesih ile çarmıha gerilmesidir (Romalılar
6:6). Eski yaradılışımız, Adem’de olan isyankarlığımız,
itaatsizliğimiz ve günahkarlığımızdır. Adem’deyken
bizlerde mevcut bulunan herşey çarmıha çivilenmiştir.
Ve son bulmuştur. Bu gerçekleşmiştir ve
bunun sonucunda da artık günaha kölelik
etmememiz için günahlı varlığımız ortadan
kalkar. Bu olağanüstü bir ifadedir ve günün
birinde doğru olacağımızdan değil, o andan
itibaren doğru sayıldığımızdan bahsetmektedir.
Tüm bunlar, imanlının günah işleme tehlikesi olmadan yaşayacağı
anlamına gelmemektedir, fakat Hıristiyan
kişinin bedeninin – gözleri, kalbi, aklı,
elleri vs. –
artık günah tarafından kontrol edilen
bir beden olmadığı anlamındadır. Bizler
artık günaha köle değiliz. Halen sınanabiliriz,
fakat günah işlemeye mecbur edilemeyiz.
Günah artık efendimiz değildir, çünkü “Mesih’teyiz”.
O artık bizim Rab’bimiz ve Efendimiz’dir.
Pavlus bunun ardından “günaha ölü olduğumuzu”
(Romalılar 6:11) söyleyerek devam eder ve
Romalılar’a olan mektubundaki ilk buyruğu
bildirir: “Bu nedenle bedenin tutkularına
uymamak için günahın ölümlü bedenlerinizde
egemenlik sürmesine izin vermeyin” (Romalılar
6:12). Günah bizlerde ancak izin verdiğimiz
takdirde egemenlik sürebilir.
Romalılar 6’da Pavlus günahın kendi eylemlerinden değil, yönetiminden
ve baskınlığından bahsetmiştir. Tüm imanlılar
zaman zaman bireysel olarak günah işleyebilir,
fakat hiçbir imanlı günahın hayatında egemen
olmasına izin vermez.
Dikkate Değer Bir Alıntı...
“Yeni Antlaşma bir Hıristiyan’ı Mesih’te olan kişi olarak tanımlamaktadır.
Siz, ‘Dünyanın yaratılışından önce Mesih’te
seçilmiş’ olarak, Tanrı’nın seçici hükmü
ile Mesih ile birleştirildiniz (Efesliler
1:4). Mesih yeryüzündeki kusursuz hayatını
yaşadığında, bu yaşam Tanrı tarafından Romalılar
15’te açıklanan aklanma lütfu ile sizin
yaşamınız olarak sayıldı. Mesih öldüğünde,
O’nun ölümü Tanrı tarafından sizin ölümünüz
olarak sayıldı ve böylece Tanrı, artık sizin
için günahlarınızın cezası olarak yaşayacağınız
bir ölüm olmadığını bildirdi. Bu, Pavlus’un
bizlere 15‘te anlattığı şeydir. Aynı şekilde,
Mesih ölümden dirildiğinde, bu diriliş Tanrı
tarafından sizin dirilişiniz olarak sayıldı
(Efesliler 2:5). Tüm kurtuluşunuz Mesih
ile birlik olmanız gerçeğine dayanmaktadır.”
Stuart Olyott
Bunları Düşünün...
Bir insan “Mesih’te olup”, aynı zamanda hayat tarzında
hiçbir değişiklik yapmadan yaşayabilir mi?
Romalılar 5:1519’u okuyarak bir insanın “Adem’de olması” ve
“Mesih’te olması” durumları ile ilgili
öğretileri listeleyiniz.
Ek Okuma
Sinclair Ferguson, Handle with Care, Hodder & Stoughton
|