Aşağıdaki mesaj Sun Valley Californiadaki Grace Community Church ta görevli
John MacArthur Jr. Tarafından yayınlanmıştır.
GC 80–194 adlı ve içeriği “çocuk vaftizine
kelami bir eleştiri” adlı kasetten alınmıştır.
Kasedin bir kopyası yazılı bir şekilde
elde edilebilir. Word of Grace, P.O. box
4000, Panorama city, CA 91412 veya ücretsiz
1–800–55-GRACE telefon numarasından edinebilirsiniz.
Çocuk Vaftizine
Kelami Bir Eleştiri.
Yazar
John MacArthur
Telif hakkı 1998
Tüm hakları saklıdır.
İki hafta önce çocuk
vaftizinden konuşacağımı belirttiğim zaman
kısa bir mesaj vermiştim ve bu konu hakkında
sizinle konuşacağımı belirtmiştim ve bu
sabah çocuk vaftizinden bahsedeceğiz.
Şimdi, itiraf etmeliyim ki bu daha çok
teolojik bir ders olarak algılanabilir
ve kendinizi önderler seminerindeymiş
gibi hissedebilirsiniz, bunun anlayabilirim.
Arka sıralarda oturanlar uzakta olduğunuzdan
dolayı dışarı çıkıp gelmeye yeltenebilecek
olanlar sizi uyarmak zorundayım orda olduğunuz
yerde kalın. Düşüncem şudur ki, konu gerçekten
ilgilenilmesi gereken çok kapsamlı, kışkırtıcı
ve çok önemli bir konudur.
Anlayamayanlara bir açıklama yapmama izin verin lütfen. Kiliselerde çocukların
vaftiz olması gerektiği konusunda geniş
bir görüş vardır. Ve bu nedenle, bebekler
doğduktan hemen sonra ister Roma Katolik
kilisesi olsun ister Lutheran kiliseler
Anglikan, ister Episkopal kiliselere götürülür.
Kilisede başlarına hafiften su serpilir-yani
başlarına z buçuk su konulur ve adına
da Hıristiyan vaftizi deniliyor. Bu çok
yaygındır. Bütün dünyada uygulanıyor aslında.
Bu Avrupa’da reform sonrası bir etkinin
sonuncundadır ve bu düşünce gittiği yer
yere yayılmış durumdadır.
Şimdi, bunun sonucunda Hıristiyan olmayan birçok insanı vaftiz etmiş oluyorsunuz.
Çocukken vaftiz oldular ve böylece kiliseye
ve kurtuluşa ilk adımı atmış oluyorlar
kendi inançlarının gerektirdiği gibi.
Lakin onlar vaftizli olmalarına rağmen
asla Hıristiyan olmadılar yani Mesih İsa’da
kişisel bir tövbe etmemişlerdir. Diğer
taraftan Yeni Ahit’in istediği gibi bir
vaftiz olmayan ama vaftiz edilmiş diğer
insan grupları da var. Doğrusunu söylemek
gerekirse Hıristiyan olmadan vaftiz edilmiş
oluyorlar yani sanki hiç vaftiz olmamış
gibidirler.
Özellikle bu inanca sahip olan birçok insanın da gerçek imana sahip oldukları
da bir gerçektir.. Bunlar bu vaftizi kabul
eden Presbiteryen, Episkopal, Anglikan
ya da bunu kabul eden her hangi bir kilisede
çocukken vaftiz olurlar… Çocuk olarak
vaftiz olurlar ve Mesih İsa’da gerçek
bir tövbe ile iman ederler fakat batırarak
vaftiz olmazlar çünkü kilise bunun uygun
olmadığını savunur. Aslında reformdan
sonra çocukken biri vaftiz olduktan sonra
“Anababtist” olarak etiketlendirilir ve
zulmedilirlerdi.
Reformdan sonra çocuk vaftizine inanan imanlıların Protestan imanlılara
eziyet etmeleri sık görülmen bir şey değildi.
Bu çok ciddi bir hal almaya başladı hatta
olay yetişkin olur iman ettikten sonra
batırılarak vaftiz olanların bazıları
öldürüldüler bile. Bu yüzden bu hararetli
bir konuydu. Bunun bugün bu kadar ciddi
olmadığını görmek mutluluk vericidir fakat
hala kilisede son derece ciddi bir konu
olma özelliği taşımaktadır çünkü hala
vaftizli ve Hıristiyan olmayan aynı zamanda
Hıristiyan olup vaftizli olmayanlar var.
Her iki durumda ciddi bir sorun var çok
ciddi bir sorun.
Günümüzde kuşkusuz iman ikrarı olmadan vaftiz olan büyük bir topluluğa
sahibiz. Bunlar çocukken vaftiz olan ve
bir daha vaftiz olma gereksinimi duymayan
büyük bir çoğunlukturlar, bu lakin bunlar
gerçek anlamda doğru bir şekilde vaftiz
olmamışlardır. Müjdeyi radyodan ya da
televizyondan duyan diğer bütün insanlar
ya da dışarıda müjdeyi paylaşan kiliselerde
ise hala vaftiz uygulanmamıştır bile.
Bu yüzden dışarıda iman ikrarı olmayana
büyük bir vaftizsiz Hıristiyan topluluğu
vardır.
Şimdi, kutsal kitapta vaftiz konusu kadar dallanıp budaklanmayacak birkaç
konuya eğilelim. Bunlar basit ve anlaşılırdır.
İsa “ gidin müjdeyi vaaz edin ve vaftiz
edin dedi.”
Petrus “ tövbe edin ve vaftiz olun”
dedi. Bu buyruklar söylendiğinden daha
açık ve net olamazlardı. Hal böyleyken
bile hala büyük çoğunluğumuz itaatsizliğimizde
diretiyoruz.
Bu konu benim için çok büyük önem arz etmektedir, çünkü Hıristiyan bir
vaiz, pastör ve rabbin sürüsünün çobanı
olarak yani rabbin müjdesinin hizmetinde
biri olarak Rabbin gözünde iyi olanı yapmam
gerekiyor değil mi? … Kiliselerde.
Şimdi, Rab bizlere sadece iki tane teçhizat yani iki sakrament verdi sadece
iki tane. Bize vaftizi ve rabbin sofrasını
verdi uymamız ve itaat etmemiz için. Ve
bizlere dedi sadece bu iki şey bunlar
sembollerdirler. Vaftiz ki bunu kişinin
eski hayata ölüp Mesih’te yeniden dirilişini
sembolize eder eski hayata gömülüp yeni
hayata diriliş. Rabbin sofrası ise çarmıhı
temsil eder – hem İsa Mesih’in bedeni
ekmek olarak ve kanı ise elimize aldığımız
kâsedeki içecek ve bize bunları kilisede
yapmaya devam etmemiz emredilmiştir.
Bunlar benim için önemlidir çünkü onun kâhyalığının sorumluluklarından
biridir ve bunu rabbin önünde doğru bir
şekilde yapmam gerekir. Quaker ya da Arkadaşın
Kilisesi diye tabir ettiğimiz kiliselerin
Rabbin sofrasına gitmemeleri beni üzüntüye
sokuyor. Ve beni daha çok üzen şey ise
birçok ama birçok kilise –binlercesi yüz
binlercesi var ki bu emrin kelamda olmasına
mukabil imanlı vaftizini uygulamaktadırlar.
Bu bir itaat sorunudur –rabbin onurlandırma
meselesidir ve benim için çok önemlidir
bu konu.
Birkaç yıl önce burada ülkemde büyük bir eğitim kurumuna başkanlık etmem
için davet edildim ve burada Grace Kilisesinde
pastörlüğü bırakmak isteyip istemediğimi
düşündüm ve benim kafama en çok takılan
nokta ise eğer ben burada değil de orda
olsaydım rabbin çağrısı olan bu hizmeti
hakkıyla yerine getiremeyecektim ve kiliseyi
yönetemeyecektim. Bu kafama dank etti
ve bunu hemen oradaki insanlara açıkladım
“ bunu yapamam çünkü rabbin bize emrettiği
gibi Rabbin halkına önderlik etmem lazım
çünkü inanıyorum ki Rab beni bu kiliseye
hizmet etmem için yolladı. Bu şekilde
olursa ben nasıl vaftiz yaparım ve Rabbin
sofrasını nasıl yerine getirebilirdim?” benim için önemli olan başka bir nokta ise kafamızın karışması için
Rab bizlere birçok buyruk vermedi sadece
bize verilen sorumluluğu almalı ve bunda
daimi kalmalıyız.
Vaftiz kritik olarak önemli bir konudur ve iki hafta önce bu konuya eğilmiştik.
Kritik olarak algılanması bunun uygulanması
anlamına geliyor. Bu bakış açısıyla bakacak
olursak büyük bir sorunla karşılaşırız
ve bu büyük bir sorunda çocuk vaftizidir.
Daha önce dediğim gibi basın yoluyla (tv/radyo/internet)
ya da stadyumlarda müjdelenen insanlar
kendi hallerine bırakılırlar ve belki
vaftizi asla duymamışlardır. Bunların
herhangi bir kilisesin altında vaftiz
sorumlulukları bulunmamaktadır fakat buna
ek olarak çocuk vaftizine inanan milyonlarca
kalabalık ta bulunmaktadır aynı zamanda.
Bu bile konuyu karmaşık hale getirir ve
vaftizi doğru anlamakta zorluk çıkarmaya
yeter ve anladığımız şeye itaat etmeyi
de o derecede zorlaştırır.
Ufak bir mesele değil ve asla da olmamıştır. Dediğim gibi reform dönemi
boyunca insanlar kelamın dediği gibi vaftiz
olduklarında çocuk vaftizine inanan insanlar
tarafından sapkın olarak addedildiler.
Eziyet edildiler ve bazı durumlarda infaz
edildiler.
Ve şimdi yıllar geçtikçe durum daha da kolay ve rahat bir hal aldı ve
“ olsun onlarda bizim Mesih’te kardeşlerimiz
onlar çocuk vaftizine inanıyorsa inansın
ama biz inanmıyoruz” ve buda doğrudur
ve bu onlara Hıristiyan değiller dememize
sebep değildir ve bu neden onlara sapkın
inançlı dememize de sebep değildir ve
onlarla bir birlik içinde olmamıza engel
değildir” deme noktasına geldi, fakat
kelamın ne dediğini doğru bir şekilde
anlamalıyız böylece onlarda Rabbin Kelamına
itaat eder ve emirlerini yerine getirirler.
Reformdan sonra birçok zaman geçti ve
Katoliklikten kalan ve asla ilgilenilmeyen
ve sürdürülen ama sonradan kelami bir
düzene oturtulan bu konudan bahsedeceğiz
sizinle.
Çocuk vaftizini reddetmemin beş nedeni var. Siz halklara bildiriyorum,
size söylemek istediğim her şeyi şu anda
söyleyemiyorum ama dilerim siz kavrarsınız
ne demek istediğimi ve burada ne demek
istendiğini, bahsedeceğim noktalar çok
önemlidir.
1)
Bir
numaralı konu tartışmayı bitirecek derecededir:
Çocuk vaftizi kelami değildir!
Çocuk vaftizi kutsal kitapta yoktur ve bu tümceye karşılık olarak gelebilecek
bir delil yoktur. Kutsal kitabın hiçbir
yerinde çocuk vaftizini destekleyen ayet
yoktur. Hiç bir yerde bahseden ayet yoktur.
Kutsal kitapta yer almaz; buna her hangi
bir örnek yoktur, buna bir yorum da yoktur
yani Kelamda yer almaz. Bu nedenle çocuk
vaftizinin geçerli olduğunu savunmak imkânsızlaşır.
Ya da bunu destekleyecek karşılığını eski
ahitte bulacağımız yeni ahitte hiçbir
delil yoktur.
Alman teolog Schleiermacher “ Kelamda çocuk vaftizi ile ilgili delillerin
bulunabilmesi için onların önce oraya
yazılı olması gereklidir” demiştir. Haklı
olarak. Çocuk vaftizine inanan İngilteredeki
kiliselerin –İngiliz kilisesi, Anglikan
kiliselerinin önde gelen teologları, kelamda
ne ilk çağ
hristiyanlarında nede sonraki dönemde
çocuk vaftizi ile ilgili herhangi bir
bulguya rastlamamaktadırlar. Yeni Ahitte
buna rastlamıyoruz ve ilk çağ hristiyanlarında
bunları göremiyoruz. Bu düşüncenin 2.
yada 3. yüz yıllarda geliştiğine inanırlar.
Lutheran Pröfesor olan Kurt Aland, çocuk vaftizi ile ilgili çok yoğun
ve derin bir çalışmadan sonra şunları
kaydeder: “ 3. yüzyıla kadar bununla ilgili
herhangi kati bir delile rastlamıyoruz”
ve ekler “ bu üzerinde çekişilecek bir
konu değildir”. Teoloji pröfesörü olan
bir Katolik olan Hegerbocker şunları kaydeder
“ Bu tartışmalara gösteriyorki, bir kişinin
kelamdanmış gibi alınmış konuşmalarına
bakılarak bu konuya kesin ve kati bir
delil getirilemez. Evet. Sıradan bir teolog
değil çok zeki ve benim seminer aldığım
dönemlerde hayatımı etkileyen biri olan
B.B. Warfield.
Warfield aynı zamanda çocuk vaftizinin ateşli savunucularından olduğunu
da beyan eder-fakat aynı zamanda çocuk
vaftizinin kelamda olmadığını da söyler.
Kalvinistler arasında yani – reformcular- uygulamayı çok istedikleri bir
prensipleri vardır. “ adına düzen prensibi”
denir. “Kelam emretmiyorsa yasaktır”.
Şimdi eğer sadece buna bağlı kalacak olsalar
haklı sayılabilirlerdi. Eğer kelam emretmiyorsa
bir şeyi akaide uygundur denemez. Yenilenmenin
ana teması, tabiî ki de “Sola Fide”, “Sola
Gratia”, “ sola Christus”- yani tek iman,
tek lütuf ve tek Mesih’tir - ve aynı zamanda
tek kelam “ sola scriptura” Reformun tabiri
ile anlayacağımız o dönemde ana tema sadece
“sola Scriptura” “sola scriptura” ve “sola
scriptura” idi. Ve buna rağmen kelama
başvurduğunuzda çocuk vaftizi ile ilgili
tek bir kanıt bulamazsınız – bu kutsal
kitapta yoktur çünkü.
Hala savunuluyor ve kelami imiş gibi uygulanıyor kiliselerde. Gerçekten
şaşırtıcıdır. Hala Protestanlar arasında
kutsal kitap yorumu hakkında nasıl fikir
uyuşmazlığı olabileceğini anlayamıyorum…
Bunu gerçekten kendime anlaşılması çok
zor buluyorum, nasıl olurda Protestanlar
kelamda olmayan bir konu hakkında hala
tartışabiliyorlar. Söylenecek tek söz
var o zaman; “ben bu şekilde algılıyorum,
sende o şekilde algıla... Ben bu doktrini
benimsiyorum sende var o doktrini benimse”
– ve başka bir şey daha “ ben kelamda
olanı kabul ederim” ve “kelamın dışında
olan bir şeyi kabul etmiyorum.” Bu tamamen
farklı bir konudur ama aslında su anda
elimizde olan da budur.
Şimdi Roma Katolikliğinin bu konuya dâhil olmasını umuyorum çünkü onlarda
iki farklı yetki mercii vardır. Bir yandan
Kelam varken diğer taraftan boş saydığım
kendi gelenekleri. Ağırlığın hangi tarafta
olduğunu görebiliyorsunuz. Fakat Katolik
sistemde adı “gelenek” olan bir sistem
vardır. “gelenek” olarak bilinir ya da
“magisterium” (hüküm hükmetme). Bunlar
kutsal kitapla eşdeğer tutulmuş ama tamamıyla
kutsal kitabın dışında olan şeylerdir.
Ve şimdi şu söylenebilir Roma Katolik
kilisesinin uyguladıklarının kelamdan
önce olduğunu ve kelam yazılmadan kilise
sisteminin kurulduğunu ve kelamını vahiyden
önce bildirdiğini ve kendilerini vahiyden
önce kabul edenler olarak görmelerinden
dolayı bu tür akaidi gördüğümüzde karşılaştığımız
şeylerden dolayı şaşırmıyoruz. Tanrı kelamını
İncil den önce bildirmiştir ve buda İncil’e
eşdeğer tutulabilir denmektedir. Ve kelamın
dışından derleme bu tür geleneklerle beslenen
bir zihniyete sahip olan ve bunu da İncil’e
eşdeğer sayan Katolik kilisesinin çocuk
vaftizine bu kadar hayati önem vermelerini
şaşırtıcı bulmuyoruz. Hatta hiç şaşırtıcı
değil.
Aslında Roma Katolik kilisesi bu olayı kelamdan önce verilen tek emir
olduğunu da ifade eder. Sadece kelamın
tek uygulayıcıları değil aynı zamanda
kelamın tek yanılmaz yorumcularıdır da
ama geleneksel ve kelami olarak. Bu yüzden
bizler Roma Katolik kilisesinin çocukları
vaftiz ettiğini öğrendiğimizde bu tamamen
onların geleneklerine göredir, fakat sadece
kelam, sadece kelam diyen reform Hıristiyanlarına
baktığımızda bu gelenekçi sistemi ortan
kaldırmış “kutsal yazılar, kutsal yazılar
…” demeye başladıklarını görürsünüz ama
nasıl olurda çocuk vaftizini desteklerler.
Bu Pupalığın bir kalıntısıdır.
Ve bundan anlamamız gereken Kilisenin tarihi Roma’nın kutsal kitap yorumuna
dayandırılmıştır.(hermeneutik) ve bu bize
tarihin kelamı Roma’ya göre yorumladığını
anlayabileceğimizi gösterir, fakat tarih
kelamı bize yorumlayamaz. Tarihin ne yaptığı,
bazı konseylerin ne dediği, bazı papaların
ne dediği ya da hayalperestlerin ne dedikleri
bir kutsal kitap yorumcusunu ilgilendirmez
çünkü kutsal kitabı onun dışında olmayan
bir şeyle değil onun içinde olan bir şeyle
yorumlarsınız, değimli? Kelam kendi açıklamasını
kendisi yapar. Sıradan tarihsel ya da
edebi kelimelerle açıklamaya çalışın göreceksiniz
ki kelimeler net ve açıktır kelamı kelam
ile açıklarsınız, herhangi bir yüksek
dini merciinin hükmüne gerek yoktur.
Kilisenin tarihi Romanın yorum bilimi olabilir. Diğer bir deyişle kelamı
kendi geleneklerine göre yorumlar ve açıklarlar.
Fakat bu reformcuların yorum bilimcisi
olmadı. Yani diyeceğim o ki asla bizim
yorum bilimcimiz olmadı ”Ya ben bunu anlayamadım
lütfen bana izin ver de ben Papaya danışayım
da geleyim.” Yahudiler eski ahitte bunu
yaptılar “biz bundan emin değiliz ne demek
istediğini anlayamadım o nedenle gidip
Rabbi’ye soralım ne demek istiyor diye
vs, vs, vs.. Eğer kelamın ne dediğini
anlamıyorsanız, vahiydeki anlamına denk
gelen gerçek anlamı veren yanılmaz birine
gitmezsiniz anlayana kadar tekrar tekrar
okursunuz.
Tanrı kelamı tarih ile açıklamaz
bizlere. Tanrı bize kelamı sadece bazı
kendinde yetki bulan ve doğru kabul ettikleri
ama gerçeklik payı olmayan geleneklerle
açıklamaz. Kelamın açık bir yorumunu kelamın
kendisini etüt ederken elde edebilirsiniz
kelam kendisini açıklar zaten. Geleneksel
tarihi birde kelamın gözüyle baktığımızda
bu kelamı açıklamaya yetecek değildir
elbette. Tarih yorum gerektirmez.
Şimdi, onların bunu da karşımıza çıkaracaklarından eminiz, “ evet bu kelamda
yoktur, ama aynı zamanda kelamın hiçbir
yerinde bunu yasaklayan emir de yoktur.
Eğer bu konuda tartışacak olursak ve bir
münazara olacak olursa, sanırım kazanabilirim.
Bana kelamda bu olmadığı için evet yapılmasında
sakınca yok diyorsunuz? Bu kilisenin kanunlarından
birimi olmalı orda olmadığı için.? Orda
ne kadar çok şeyin olmadığının farkında
mısınız? Orda yer almayan her hangi bir
şey hakkında hüküm verebilirsiniz o zaman!
Demek istediğim sadece hayal gücünüzü
kullanın ve içerisinde neler olabileceği
konusunda bir düşünün ve ucunun nereye
uzanabileceğini bir düşünün.
Bu daha bir şey değil, aslında bir şey ama hala tartışma yaratacak düzeyde
yüzeye çıkmış bir durum değildir. Bize
kabul etmemiz için hiçbir dayanak vermez
yani imanlıların çocuklarını vaftiz etmeyi
kutsal bir ve her zaman olması gereken
bir zaruriyetmiş gibi lanse edilemez.
Orda olmadığı gerçeği bir şeyi kanıtlamaz
ama geçerli olmadığını kanıtlama umudundadır.
Kendi tarafından belirgin bir şekilde
bir şey kanıtlamaz. Kelamda yok diye bebekleri
su serperek vaftiz etmeyi maruz görmek
demek kilise içerisinde kelamda olmayan
bir şeyi maruz görme standardını getirebilir.
İnsanın yaptığı ürettiği bir şey kelamda
yasak olmayan ama yapılan yani her hangi
bir gelenek, tören, öğreti ya da her hangi
bir şey kelamın yorumunda zorlamaya girer.
Aslında Reform döneminde… Hepimiz Luther’le hemfikiriz, biliyorsunuz 1500lü
yıllar zor zamanlardı ama bir iman ve
lütufla kelamın gerçeğini gören bir keşiş
Roma Katolik Kilisesine baş kaldırır ve
kendi tezinin yazılı olduğu kâğıdı Wittenbergin
kapısına çiviler. Kiliseye gelen insanlara
af belgeleri dağıtarak ve onlara kiliseye
bağış adı altında belli bir paraya günahlarından
affedilmeyi vaat ederek kiliseye güçlü
bir destek sağlanmıştı. Bir af belgesi
alabilirdin yani kısaca bağışı para ile
satın alabilirdin. O bunu sevmedi ve bunun
için onu suçlayamazdık. Ve buradan yola
çıkarak aklanmanın imanla olduğunu kavratıyor
Martin Luther kurtulabilmemiz için tek yolunun iman ve lütuf olduğunu
açıkladı ve hepimiz bunu kavradık ve reform
bundan doğmuştur. Ve martin Luther bunun
kelamdan geldiğini söyleme cesaretini
bulacak kadar ileri gitti. Luther resmen
Katolik sistemi ile kavga etti. Lütfen
neler söylediğini aktarmama izin verin.
“ Kilisesin kendi düşüncelerinden kaynaklanan
ve kelama acı çektiren ve yüceliği kendisine
isteyen yanlış bir öğretiden kurtulmalıdır.
“Hayır dedi Luther “kelam, kelam, kelam,
beni Rabbin kelamına karşı kısıtlayıcı,
baskıcı ve zorlayıcıdır.
Martin Luther – o sıradan mırıldanan ve tökezleyen yerel keşişlerden değildi—o
parlak bir teoloji doktoruydu. Luther
Katolik Kilisesinin o zaman için görüp
göreceği en parlak teologuydu. Dediği
tek şey vardı “kelam, kelam, kelam,” Evet
ama kutsal kitapta vaftiz hakkında bir
şey bulunmuyordu. Şimdi size Luther bunu
açıklarken ve o dönemde neler yaşandığını
çocuk vaftizi hakkında nasıl kapitülasyonların
getirildiğini anlatacağım.
Bebek vaftizcilerinin kendilerine destek olsun diye baktıkları Matta:18
bölümdeki ayetlerdir özellikle "Size
doğrusunu söyleyeyim, yolunuzdan dönüp
küçük çocuklar gibi olmazsanız, Göklerin
Egemenliği'ne asla giremezsiniz” Bu ayet
bebeklerden bahsetmez elbette: imanlılardan
bahseder. Göksel krallıkta olabilmeniz
için küçük çocuklar gibi olmalısınız.
Burada anlatılmak istenen nedir? Eğer
rabbin krallığına gelecekseniz büyük işler
yaparak iyi olarak bunu kazanmış olmayacaksınız.
Buna gücünüz yok değimli? Bir çocuğun
da yoktur. Küçük bir çocuk hiç bir şeyi
tam olarak yapamaz, bir şeyi yapmamıştır.
Üretici değillerdir fark ettiniz mi? Hiçbir
şey yapmıyorlar, sadece işlerin onlar
için yapılmasını beklerler ve öyle yaşarlar.
Hiç bir şeyi başaramazlar, tamamlayamazlar
da… Bir şeye katkıda bulunamazlar sadece
varlıklarının sevinci ve heyecanı vardır.
Tanrının demek istediği budur aslında:
tanrıya her hangi bir şey vererek ya da
başararak değil, bir müfredata bağlı kalmadan,
yani hiçbir şey yapmadan ya da başaramadan…
Rabbe muhtaç, çıplak, her şeyden yoksun
bir şekilde geliyorsun. İşte senin rabbe
geliş şeklin budur.
Din adamlarına
ve havarilerine şunu söyler sakın sizin
kazandıklarınız ve sahip olduklarınızla
göklerin egemenliğine girebileceğinizi
düşünmeyin. Filipililer 3,
“Flp. 3.5 Sekiz günlükken
sünnet oldum. İsrail soyundan, Benyamin
oymağından, özbeöz İbrani'yim. Kutsal
Yasa'ya* bağlılık derseniz, Ferisi'ydim.
Flp. 3:8-9 Dahası var, uğruna her şeyi yitirdiğim Rabbim
İsa Mesih'i tanımanın üstün değeri yanında
her şeyi zarar sayıyorum, süprüntü sayıyorum.
Öyle ki, Mesih'i kazanayım ve Kutsal Yasa'ya
dayanan kişisel doğruluğa değil, Mesih'e
iman etmekle kazanılan, iman sonucu Tanrı'dan
gelen doğruluğa sahip olarak Mesih'te
bulunayım.
Flp. 3.10–11 Ölümünde O’nunla özdeşleşerek O'nu tanımak, dirilişinin gücünü ve acılarına
ortak olmanın ne demek olduğunu bilmek
ve böylece ne yapıp yapıp ölümden dirilişe
erişmek istiyorum. Evet, süprüntü sayıyor
her hangi bir başarı ya da kazançtan söz
etmiyor bu noktadan bakıldığında. İşte
bunlarının tümünü İsa söylemiştir. Matta
19 ve Markos 10
da İsa’nın ne dediğini hatırlayın, “ bırakın
çocuklar bana gelsin.”… hatırlayın küçük
çocuklar getirilmişti ona? İşte bu ayette
onların delil olarak kullandıkları başka
bir ayettir.
"Bırakın çocukları" dedi.
"Bana gelmelerine engel olmayın!
Çünkü Göklerin Egemenliği böylelerinindir."
Ve İsa çocukları yanına toplar. Her iki
havaride bun kaydeder ve İsa onları orda
kutsar. Evet, birinci yerde, baktığımızda
burada çocuk vaftizini savunan ya da destekleyen
her hangi bir delil bulamıyoruz orda onları
vaftiz etmedi. Bu vaftiz hakkında bir
delil sayılamaz… Sadece birkaç ufak çocuk
aldı ve “ tanrının gerçeği bilip ayırt
edemeyecek olanlara ayrı bir sevgi besliyor.”
Ve onları kollarıyla sararak ve onlara
özel sevgisini gösterdi ve onları kutsadı.
Onların
imanlı ailelerin çocukları olmasına gerek
yoktu ve öyle olmayabilirlerdi onların
ailelerinin kim olduğunu bile bilmiyoruz!
Bildiğimiz kadarıyla onlardan birçoğu
Celileli ya da daha sünnet olmamış putperest
ailelerin çocukları olabilirlerdi. Bütün
bu küçük çocukları vaftiz etme ya da Kilisedeki
imanlı ailelerin çocuklarını vaftiz etme
düşüncesinin kelama dayalı olması tamamen
bağlam dışıdır. İsa onları vaftiz etmedi.
İsa onların vaftiz olmalarını da emretmedi
ya da onların vaftiz olmalarını tavsiye
de etmedi. Aileleri hakkında hiçbir şey
söylemedi imanlılar mı ya da değiller
mi diye sormadı. Bütün söylediği evet
söylediğinin tamamı şuydu, “ çocuklar
tanrı için çok değerlidirler; Tanrı onları
korur; Tanrı onları kutsar” hepsi bu.
Böylece
çocuk vaftizine inananlar bunu savunmaya
çalışırlar, iki farklı kitaptan: Elçilerin
İşleri ve 1.Korintliler.
Elçilerin işlerinde ve 1.
Korintlilerde 5 ayrı yerde ev
halkından söz eder ve bunu şu şekilde
aktarırlar “ evet tüm ev halkı vaftiz
olduğuna göre aralarında bebeklerde olmalıydı
bu kesinlikle açık ve net değildir. Orda
bundan bahsetmez. Herhangi bir toplulukta
çocukların vaftiz olduğu görülmemiştir
ev halkının vaftiz olması demek bebeklerinde
vaftiz olduğu anlaşılmamalıdır. Ev halkı
basitçe aile olarak tarif edilebilir ve
evin bir parçası olan köleler de buna
dâhildir.
İddiaları
şudur ki bir bütünlüğün sağlanabilmesi
için bebeklerinde buna dâhil olması gerektiğidir.
Söylediklerine göre baba çocukların vekilleri
olarak imanlarını ikrar ederler. Vekâleten
iman? Buda ne? Demek istediğin ben iman
edeceğim ve benim çocuklarım benim imanımla
mı kurtulacaklar. Bu kutsal kitabın bize
öğrettiği şey değil kesinlikle. Bu bireysel
kurtuluş kuramına çok sert bir zıtlık
anlamına gelir aynen çocukların vaftiz
oldukları konusunda her hangi bir delilin
olmadığının kelamda görüldüğü gibi. Bu
beş noktaya bir bakalım; bunlar hızlı
bir şekilde geçeceğim:
1)
Cornelius’un
evi: elçilerin işleri:10. müjde Petrus
tarafından vaaz edildi, Cornelius bunu
duydu… Ve hepsi müjdeyi duydu ve hepsi
iman etti denmektedir… Kutsal ruh geldi…
Ve hepsi vaftiz oldu.” Hepsi duydu, hepsi
iman etti, kutsal ruh geldi ve hepsi iman
etti.
2)
Mahkûmun
evinde: elçilerin işleri 16 daha sonraki
olaydır. Filipili mahkûm. Pavlus hatırla
ve ona müjdeyi duyur ve derki” hepsi müjdeyi
duydu ve hepsi vaftiz oldu.
3)
18.
bölümde Krispus’un evinden bahsedilir.
“ hepsi iman etti hepsi vaftiz oldu.”
Diğer
ikisi Korintlilerde gerçekleşir. Diğer
ikisi ise Lidya ve Stefanus’un evleriydi.
Lidya elçilerin işleri kitabında bahsedilir.
4)
Ama
Lidya’nın olayında aynı şeyler gerçekleşir.
Aynı şeylerin gerçekleştiğini anlamamız
lazım. Duydular iman ettiler ve vaftiz
oldular.
5)
Stefanos:
Duydular iman ettiler ve vaftiz oldular.
Demek
istediğim aynı kalıp vardır. Hepsi müjdeyi
duyar kabul eder ve iman ederler hepsi
kutsal ruhu alır ve hepsi vaftiz olurlar.
Çocuklar bunun dışındadırlar çünkü onlar
duyamaz ve iman edemezler. O zaman ev
halkı belirgindir yani “ duyabilenler,
anlayabilenler ve iman edebilenler” işte
bu ev halkının tanımıdır.
1.Korintliler de bahsedilen Stefanosun ev halkından
“ tüm vaftiz edilenler” diye bahseder
ve vaftiz edilenlerin tümü kutsalların
hizmetine atanmışlardır. Bebekler kutsalların
hizmetine atanamazlar. “ tüm vaftiz edilenler
kilisede ruhsal görevlerde hizmet ettiler”
diye bahseder. Bu bebekler için imkânsızdır.
Lidya’nın
durumuna gelince, Elçilerin İşlerinde
“ müjdeyi duyduğunda yüreği açıldı”. Müjde
vaaz edilir ve onun yüreği açılır diye
bahseder. Ve böylece onun müjdeyi duyduğunu
anlıyoruz ve iman ediyor… Diğerleri müjdeyi
duymuş olmalı ve yürekleri açıldı ve iman
ettiler ve vaftiz oldular. Böylece, evde
çocuk olduğunu düşünecek olursak bu mantık
bizi Lidya beklide evli bile değildi sonucuna
götürür. Görülüyor ki Lidya aslında bekâr
bir insandı.
Yuhanna
4. bölüm ve 53.
ayette ünlü bir adamdan bahseder İsa’nın
kiminle konuştuğunu ve kimin oğlunu iyileştirdiğini
biliyorsunuz- konu onun etrafında döner,
“ kendi ve bütün ev halkı iman ediyor”
hepsi iman etti. Ev halkı imanı ve ev
halkı vaftizi! İmanın olmadığı yerde vaftiz
görünmüyor.
Elçilerin
işleri 2:38
açıklamama izin verin lütfen. Kutsal Kitaplarınızdan
Elçilerin işleri 2:38 i
açın. Buda çocuk vaftizini desteklemek
için kullandıkları ve delil olarak gösterdikleri
başka bir ayettir. Petrus Pentikost gününde
vaazı bitirir ve şöyle ekler: Elç.
2:38.ayette
Petrus onlara şu karşılığı verdi: "Tövbe
edin, her biriniz İsa Mesih'in adıyla
vaftiz* olsun. Böylece günahlarınız bağışlanacak
ve Kutsal Ruh armağanını alacaksınız.
Ve Elç. 2:39 Bu vaat sizler,
çocuklarınız, uzaktakilerin hepsi için,
Tanrımız Rabbin çağıracağı herkes için
geçerlidir." Bir vaat vardır burada
sizin ve kimin için? “ Ahh evet derler”
burada vaat çocuklar için de vardır o
zaman bu önemli bir delildir. Tövbe edin
ve vaftiz olun ve vaat sizin ve çocuklarınız
içindir uzaktakiler ve tanrınız rabbin
çağıracağı herkes için geçerlidir. Ve
şimdi onlar “çocuklarınız” kelimesini
çocukları da vaftiz edebilirsiniz diye
bir ima olarak algılıyorlar. Ve elbette
ve dallanır ve budaklanır. Ama aslında
burada çocukların vaftizinden söz eden
en ufak bir belirti yoktur.
Peki, o zaman burada
ne demek istenmiştir? Ne denmek istendiğini
anlayabildiniz mi? Burada bazı Yahudilere
konuşuluyor anlaşıldı mı? Ve orda onun
etrafında toplanılıyor… Ve o gün Pentikost
günüdür ve onlar Kudüs’te toplanmışlardır.
Ve onlara “ bakın size sesleniyorum, “
tövbe edin ve İsa Mesih’in adıyla vaftiz
olun… Günahlarınızdan arındırılacaksınız,
kutsal Ruh armağanını alacaksınız ve onun
vaadi sadece sizler için değil, ama sizin
çocuklarınız içindir de aynı zamanda”
diye seslendi.
Şimdi ne kadar netleşti?
Ne demeye çalıştı acaba? Diyor ki: bu
sadece buradaki topluluk için değildir-
bu gelecekte yaşayacak bütün insanlar
içinde geçerlidir” değil mi? Bu sizin
çocuklarınız içindir ve çocuklarınızın
çocukları ve çocuklarınızın çocuklarının
çocukları için. Ve basitçe bu vaat ilelebet
sürecek bir vaattir ve ne kadar uzak olursa
olsun aynı zamanda Samiriyeliler içinde
geçerlidir bu vaat. Ve böylece ekliyor,
“çocuklarınız için, gelecekteki Yahudiler
ve aynı zamanda gelecekteki samiriyeliler
içinde geçerlidir” her kim ki günahından
tövbe ederse her kim ki İsa Mesih’i Rabbi
ve Kurtarıcısı olarak kabul ediyorsa ve
günahından kim bağış alırsa ve kutsal
ruh armağanını alırsa- bu vaat ister Yahudi
olsun ister samiriyeli her kes için geçerlidir
ve yerine gelmiştir.
İşte bütün kastettiği
budur bu ayetlerle. Burada bebekler hakkında
hiçbir şey yoktur. Burada bahsettiği çocuklar
o kalabalıktaki insanların soylarıdır
ve onlardan bahsedilir. Bu gelecekteki
bütün topluluklar ve insanlar için de
geçerli bir vaattir onlarda aynı kurtuluşa
ve aynı kutsamaya davet edilmişleridir
ve onları da içerir.
Ve kullandıkları
başka bir ayette 1.Korintliler 7.
bölüm. Ve ben size bunun ne demek olduğundan
bahsedeceğim ve sonra genel bir yorum
yapacağım. 1. Korintliler 7.
bölümde 12–14 ayetler onların
kullanmayı sevdikleri diğer ayetlerdir.
Ve tekrar aynı şekilde burada da hiçbir
şekilde çocuk vaftizinden bahsetmez. Aslında
hiçbir ayet bahsetmez ama bu nokta eğer
kelami bir temel bulmaya ihtiyaç duyduklarında
başvurdukları referans ayetlerdendir.
12. ayette birçok farklı medeni duruma sahip olan insanlara
sesleniliyor.” Bakın diyor, bu size söyleyeceğim
şey direk Mesih’ten alıntı değildir –
hala ilham olunuyor ve hala tanrıdandır
bu ilham ama direk Mesih'ten alıntı değildir.”
Bazı şeyler vardır ki direk Mesih'ten
gelir ama söyleyen ağız onunkidir ve diyor
ki: “ bunu ben söylüyorum burada Rabden
alıntı yapmıyor ama bir temel prensip
vardır burada. Kimin imanlı olmayan bir
karısı varsa” evet. Şimdi sizin imanlı
olmayan bir eşiniz var. Karınız imanlı
değil, inanmıyor ve sizden ayrılmakta
istemiyor.” Böylece siz onu terk edemezsiniz”
terk etmemelisiniz de. Bu boşanmak demektir
eğer terk ederseniz; bu Grekçede boşamak
anlamına geliyor “onu boşamayın.”
Gördüğünüz gibi,
fikir şuydu:
Hıristiyanlar Mesih’e gelir ve
şöyle derler. “wow biliyor musun ben imanlı
olmayan biri ile aynı boyunduruk altında
adaletsizce kalamam.” Ve altıncı bölümde
şundan bahseder, “biliyor musun günahlı
biri insanla bir araya gelemezsin… Ve
böylece beklide sen imanlı olmayan biri
ile evlisin ve ayrılmak istiyorsun ve
imanlı olan biri ile evlenmek istiyorsun.
Tamam, o zaman bak eğer o imanlı olmayan
şahıs senden bu ilişkiyi devam ettirmeni
isterse o zaman onunla kalmaya devam et.
Diğer ayet diyor ki, bu ayette, eğer bir
imanlı kadın imanlı olmayan bir erkekle
evli ise ve eğer onunla yaşamaya razı
ise, onu terk etmeyin. Böylece imanlı
bir eşin olmayacak olsa bile evli kalmaya
devam edin.
Neden? 14. ayette
“1. Ko. 7.14 Çünkü iman
etmemiş koca karısı aracılığıyla, iman
etmemiş kadın da imanlı kocası aracılığıyla
kutsanır. Yoksa çocuklarınız murdar olurdu.
Ama şimdi kutsaldırlar. Bu ayetin anlamı
nedir.”boşama” boşama” ana neden? Kutsama
için. Birbiriniz aracılığıyla kutsanırsın
ve rabbin işleri onda ve yaşamında olduğunca
görülür. Tanrımız çok cömert ve merhametlidir.
Tanrı onun sadece bundan zevk almasını
isterdi öyle ki senden kaynaklanan esenlik
onun hayatını da doldursun.
Ve
böylece devam eder ve 14. Ayetin sonunda
çocuklar içinde aynısını söyler. Eğer
ayrılırsanız çocuklarla sorunlarınız olacaktır
demek oluyor. Aksi takdirde çocuklarınız
aklanmış sayılmazlar. Ama şimdi onlar
kutsaldırlar. Sizin ayrılarak yaptığınız
tek şey onları Rabbin lütfundan uzaklaştırmaktır.
Tanrın artan ölçüde kutsamasını alır koca.
Eğer imanlı olmayan bir koca ya da karıya
rağmen bu yuvayı ayakta tutarsanız Rabbin
imanlıya döktüğü bereketin aynısı ya kocaya
ya karıya ya da onlardan doğacak olan
çocuklarının üstüne dökülür.
Bu çocuğun imanlı
olduğu anlamına gelmez. Çocuğun bu antlaşmanın
içinde olduğu da anlaşılmasın. Çocuğun
olması gerektiği de anlaşılmamalı… Vaftiz
nerde? Burada vaftizden bahsedilmiyor!
Çok basit bir prensip: eğer Mesih'e iman
etmeyen biri evliliği kurtarmak istiyorsa
bırakın kalsın, çünkü böylece Rabbin bereketi
hem o imanlı olmayan eş hem de çocukların
üzerinde olacaktır. Kim bilir Ya eğer
bu kutsama onların iman etmelerine neden
olursa?. Hala vaftizden bir haber yok
bahsedilmiyor. Kesinlikle yok. Gerekli
değilse ayrılmayın ya da boşanmayın, böylece
imanlı olana ve bu beraberliğe dökülen
bereket ve kutsamadan imanlı olmayanlar
ve çocuklar da nasibini alırlar.
Böylece Rab'bin bize
olan öğütlerini kutsal yazıların içinden
ya da- lütfen dikkat edin- kutsal kitabın
içinden bazen gerekli durumlarda, zorlama
ile de olsa, geçerli bir şekilde mantıklı
ve iyi bir sonuca indirgenebilir. Diğer
bir deyişle ayet yeterice açıkta olsa
anlaşılmazda olsa aslında anlayabilirsiniz
orayı, tıpkı teslis doktrini gibi, mesela.
Fakat bu çocuk vaftizi konusu sadece orda
yok ve herhangi bir şekilde ya da yoruma
açık da olsa bahsedilmiyor ve gerektiği
gibi zorlamada olsa geçerli ve mantıklı
bir sonuca var olmamıştır. Orada sadece
bahsedilmez.
2.) ikincil sebep
ise madalyanonun öbür yüzü gibidir. Ben
çocuk vaftizine inanmıyorum çünkü çocuk
vaftiz etmek Hıristiyan vaftiz şekli değil.
Kutsal yazılarda geçen ise bizim kabul
ettiğimiz Hıristiyan vaftizidir. Aslında
bu konu hakkında iki hafta önce konuşmuştum
ama şimdi sadece kısaca bahsedeceğim.
Hıristiyan vaftizi şudur. Biri iman eder
ve bir yetişkin olarak, kendi günahlarından
tövbe etmelidir, İsa’yı rableri olarak
kabul etmeli ve iman etmelidir kurtulurlar
ve sonra da vaftiz olurlar. İşte yeni
ahit vaftiz yöntemi budur. Kesindir anlamı
açık ve nettir, kaçınılmazdır. “Bapto”
kelimesi “ babtizo” yani “ daldırmak”
ya da “ batırmak” demektir. Elçilerin
işlerinde her dakika bu kullanıldı ve
bir imanlının suya batırılmasından bahsediliyor.
John Calvin bile” babtize” kelimesinin
“daldırmak” anlamına geldiğini belirtmiştir
ve batırmanın aynı anlamda kullanıldığını
anlıyoruz. Ve kilisesin ilk dönemlerinde
vaftizin batırılarak yapıldığını kaydetmiştir
ve elbette işte bu kelimenin tam karşılığıdır.
Onların bu serpme
vaftizi ile ilgili kullandıkları başka
bir kelime daha var “rhantizo” bu kurak
tamamıyla tanrı tarafından düzenlenmiştir.
Bir kişi iman ettiğinde onu suyun içine
yatırır ve tekrar çıkarırlar. Neden? Çünkü
bu Mesih’le birlikte ölümlerinin gömülmelerinin
ve yeniden dirilmelerinin sembolüdür.
Hatırlarsanız bu konuda iki hafta önce
konuşmuştuk. Bu bir resimdir, temel ders,
bir sembol ve ruhsal gerçekliğin görsel
bir analojisidir. Açıkça kusursuz.
Tek belirleyici özellik,
eğer Hıristiyanlığın temellerine inecek
olsaydın şunu görecektin. Ben Mesih’teyim
ve Mesih’te bende. Değimli? İşte bu Kadar!
Ben Mesih’teyim hamdolsun. İşte bu büyük
günahları yükleme doktrinidir. O benim
günahlarımı aldı ve onu doğruluğu beni
sardı. Tanrı ona sanki benim hayatımı
o yaşamış gibi davrandı ve bana çektiriyormuş
gibi ona çektirdi. Ve rab bana şu anda
sanki onun yaşamını yaşıyormuşum gibi
davranıyor. Tanrı beni görüyor harika
bir şekilde ve beni kendi cennetine götürüyor.
İşte asıl mesele budur, o bende yaşar
ve bende onda yaşarım. Vaftizle birlikte
ben onunla gömüldüm. Romalılar altıda
derki: ve ben yaşamın yeniliğinde yürümek
için dirildim. Galatya’lılar.2:20, Mesih'le
birlikte çarmıha gerildim. Artık ben yaşamıyorum,
Mesih bende yaşıyor. Şimdi bedende sürdürdüğüm
yaşamı, beni seven ve benim için kendini
feda eden Tanrı Oğlu'na imanla sürdürüyorum.
Gal. 3:27 Vaftizde* Mesih'le birleşenlerinizin
hepsi Mesih'i giyindi.
Kol. 2:12 Vaftizde* O'nunla birlikte gömüldünüz, O'nu
ölümden dirilten Tanrı'nın gücüne iman
ederek O'nunla birlikte dirildiniz.
Kol. 2:13 Sizler suçlarınız ve benliğinizin sünnetsizliği
yüzünden ölüyken, Tanrı sizi Mesih'le
birlikte yaşama kavuşturdu. Bütün suçlarımızı
O bağışladı.
Evet, burada da aynı
şey geçerlidir.
Vaftiz bize Rab İsa
Mesih'e geldiğimizde onunla birlikte gömüldüğümüz
gerçeğini gösteriyor. Eski hayatınız geçmiş
ve onunla birlikte yeni bir hayata yeniden
dirilmiş oluyorsunuz. Bu simge belirgin
bir şekilde batırarak yapılan vaftizde
açıkça görülüyor. Bizler anlayacağımız
dilde ona batırılmış oluyoruz, ölümüne,
gömülmesine, dirilmesine ve şimdi bizler
onunla birlikte tek hayata katılmış olduk.
Bu nedenle İsa havarilerine
“ gidin öğrenciler yetiştirin ve onları
vaftiz edin” der, çünkü vaftiz etmek demek
müjdelemekle eş anlamlı tutuluyor, Mesih’te
olan kurtuluşla eş değer tutuluyor. Tek
Rab Tek iman ve tek vaftiz bunlar ayrılamaz
üçlüydüler. Vaftiz burada gerçekten ciddi
anlamda ifade ediliş tarzına bakıldığında
kurtuluşun simgesi olarak kullanılıyordu…
Ayrılmaz bütünlerdi bunlar ve Yeni Ahit’in
vaftiz hakkında söylediklerini biz biliyoruz,
bir kişi tövbe eder, iman eder, Mesih
onu kucaklar-ruhsal olarak, böylece Mesih
ile tek beden olurlar ve buda suya batırılıp
çıkmasıyla sembolize edilmiştir. Eski
yaşam geçmiş ve Mesih’te yeni ve sonsuz
bir yaşama dirilmiş oluyorlar. Sanırım
kilisenin bu tür vaftizi anlaması için
tekrar kelama bakması gerektiğini düşünüyorum.
Kilisenin bunu kavramaması ve yapmaması
aslında trajik bir gerçek! Yenilenmesi lazım. Ve size neden yenilenmesi gerektiği konusunda
birkaç neden sayacağım.
Bir:
Günümüzde İsa Mesih'in
ölümden dirildiğini,net, toplum huzurunda,
ciddi bir şekilde itiraf etmelidir. Ve
onların kurtarıcılarının ölümden dirilişine
tanıklık eden bu insanlar Rab'bin yüceltilmesi
için bunu dile getirmelidirler.
İki:
Kelamın istediği
gibi bir vaftizle, kelamda hiçbir ayetin
önemsiz olmadığının kabul edildiği ve
dikkatlice itaat edildiğine yanıklık ederler.
Diyoruz ki bizler vaftiz olduğumuzda “
evet kelam bunu dedi ve bende uyguluyorum”
bu nedenle siz bunu yapmakla sade onunla
tek beden olmuş olmuyorsunuz aynı zamanda
ona itaat ettiğinizin de bir göstergesi
de oluyor.
Üç:
kelami bir vaftizle
imanlılar kurtulmuş bir kiliseye tanıklık
ederler-bu çok önemlidir-. Daha sonra
bundan uzunca bahsedeceğiz. Kelami bir
vaftizle imanlılar kurtulmuş bir kiliseye
tanıklık ederler, buradaki görülmesi gereken
nokta şudur, yani bir imadır aslında,
bebek vaftizine bizler hep beraber gittik
ve hatta zorla götürüldük ve bu tür vaftiz
yapan insanlarımız var. Onlar henüz kiliseye
bir şey diyemezler, onlar nedir peki buna
göre? Onlar hala vaftiz konusunda kafaları
karışmış kurtulmamış bir kilisenin üyeleridirler.
Dört:
Kelami bir vaftize
inananlar; bütün insani uygulamalardan
temel bir reddedişle yola çıkar ve bununla
birlikte Apak olan kelamın öğretişinin
belirlediği yapılmasının istendiği şeyi
yapmalı ve yapılmasını istemediği şeyi
de yapmaması gerektiğini anlarlar. Vaftiz
doğru olanı kabul etmek ve yanlış olanı
is reddetmek anlamına geliyor.
Beş:
Kelamın emrettiği
gibi bir vaftizle toplumda ismen Hıristiyan
olanlara göre ayırt edici bir yere sahip
oluyorsun, kendini onlardan soyutlamış
oluyorsun.
Son
olarak
Kelamın emrettiği
bir vaftizle kilisenin yeni ahitte geçen
kelami kilise düzeni ve disiplini ile
ilgili yeniden bir giriş sürecine davet
ediliyor.
Bu nedenler bunun
neden bu kadar önemli olduğunu gösteriyor
bize. Ve büyük buyruk bize bunun ne kadar
önemli olduğunu açıklıyor-İsa için emir
açık ve netti. Sizler müjdeyi paylaşırsınız,
iman ederler, vaftiz olurlar ve buna itaat
ederler. Hepsi bu!
Biliyor musunuz 1955
–bebekleri vaftiz eden- Anglikan kilisesi
vaftiz üzerine bir çalışma gerçekleştirdi.
İşte 1955te neler söylendiğini gösteren
rapor, “ kutsal kitapta vaftiz ile ilgili
her noktaya baktığımızda kişi kendi iman
açıklamasını yaparak, yaşayan bir imana
sahip olduğunu belirterek ve eski hayatından
kurtulduğunu itiraf ederek vaftiz olur.
“ bu doğru”! Açık ve nettir ve diyor ki
ve yeni Ahitteki yetişkinler için anlatılan
ve kelamın içinden çıkartılan bir doktrin
referans alınarak kurulmuştur. Yaşayan
bir imana sahip olan yetişkin- işte kelamın
istediği vaftiz şekli!
O zaman bu çocuk
vaftizi denen şey nerden geliyor? Kutsal
kitapta buna benzer bir şey göremiyoruz;
kutsal kitapta Hıristiyan vaftizinin örneklerini
görüyoruz. Neydi bu?
Yetişkin olarak rabbi kabul edenlerin
suya batırılmasıydı.
3. üçüncü nokta ise,
ben neden çocuk vaftizini kabullenmiyorum.
Bu Tanrının İbrahim’le olan sünnet anlaşmasına
benzer bir yenilenme değildir.
Lütfen bu noktaya
takılıp kalmayın. Durum sizin düşündüğünüz
kadar karmaşık bir hal almayacak. Çocuk
vaftizi İbrahim’in sünneti yerine, getirilen
bir buyruk değildir. Ve şimdi size söyleyeceklerimi
iyi dinleyin. Çocuk vaftizi bize şunu
der. Bu onun teolojisidir: Eski ahitte
bize bahsedilen anlaşmanın sembolü sünnet
idi. Bu insanları anlaşmayla tanıştırdı.
Bu yüzden buna paralel olarak addedebiliyoruz
bunu. Paralel sembol çocuk vaftizidir.
İşte yeni anlaşma budur: bu insanları
yeni bir anlaşma ile karşı karşıya getirir.
Kulağa hoş geliyor. Eski ahitte insanları
anlaşma ile buluşturan bir işaret vardı.
Yeni anlaşmada, bize ise bebek vaftizi
verildi simge olarak, mantık bundan ibaret.
Biliyor musunuz?
Bu iki nokta kutsal kitapta hiçbir yerde
bir arada bulunamaz ve bağdaştırılamaz.
Güzel bir mantık; sadece kelami değil.
Kutsal yazılar bu bağlamı asla yapmaz.
Buna işaret edecekleri bir tek ayet bile
yoktur. Ve buna imalı ya da açık bir şekilde
açıklık getiren her hangi bir metin yoktur.
Vaftizin sünnetle bağdaştırıldığı ve birleştirildiği
her hangi bir nokta, zaman, ya da yer
yoktur.
Bu nedenle her hangi
bir nokta varsa da eğer bu üretilmiştir.
Bu nedenle kelamdan bir destek ya da referans
olmadan bunlar eski ahitte olan sünnet
anlaşması ile yeni anlaşmada olan vaftizi
eşdeğer tutarlar ve bunu iddia ederler.
Şimdi kısa bir açıklama yapmamam izin
verin ve farkın ne olduğunu açıkça anlayacaksınız.
Doğru, eski ahitte
erkek bebekler sekiz günlükken sünnet
edilirlerdi. Ama kızlar sünnet edilmezlerdi
ve buda bize bu iki kavramın paralel olması
konusunda ciddi bir sorun yaratıyor aksi
takdirde kızlar bu anlaşmaya dâhil olamayacaklar.
Ama küçük erkek çocuklar sekiz günlükken
sünnet olurlardı. Ve karşılarına bu çıktı
– lütfen dikkatle dinleyin- bu olay onları
geçici, dünyasal düşünen bir toplum haline
getirdi. Daha önce olduğu gibi onları
İsrail toplumuyla karşılaştırdı. Fizikseldi
ama geçiciydi. İşte aslı budur.
Yeni anlaşmada fiziksel
bir birliktelik vardır. Bir ulusumuz yok;
bir vaat edilmiş toprağımız yok. Ve bizler
düzenli bir toplum haline getirilmedik,
hükmetmiyoruz her hangi bir toprağa. Bizler
din adamlarının da önderliğinde değiliz,
bir kralımız yok. Biz ruhsal bir topluluğuz.
Çok büyük ama büyük bir fark var. Sünnet
bir etnik farklılıktı, kimlikti. Sünnet
İbrahim’in geçici olan anlaşmasına fiziksel
bir dahiliyetten ibaretti. Dikkat edin.
Burada her hangi bir ruhsal etkinlikten
ya da imadan bahsedilmiyor, hiç bir belirti
yok. Çünkü sünnet olanların çoğu – yani
sünnet olan Yahudilerden birçoğu cehenneme
gittiler. Bunu anlayabiliyor musunuz?
Gerçeği ve yaşayan Rabbi reddettiler.
Putlara taptılar değimli? İşte İsrail’in
tarihi bundan ibarettir. Ve günümüzde
yaşayan birçok İsrailli tanrı bilgisinden
yoksun bir şekilde mahvolacaklar. Gelecekte
İsrail’in tarihinden bahsederken İsraillilerin
üçte ikisi aklanacak ve yargılanacaklar
ve onun krallığına sonsuzlarca yaşamak
üzere girecekler. Yahudilerin birçoğu
rabbi tanımadan mahvolacaklar.
Bütün İsrail aslında
İsrail değildir. Rab ne demişti hatırlıyor
musunuz? Yüreklerinizi sünnet edin. Gördünüz
mü, Tanrının onlara verdiği ruhsal sözler
ve gerçekler onlara her hangi bir seremoni
ya da ayinle verilmedi. Onlara verilen
sünnet onları uluslar arasından belirgin
kılacaktı. Bu Tanrının İbrahim’e verdiği
vaat uyarınca, kutsama altında olan peygamberleri
aracılığıyla geçici bir belirti ve etnik
bir kimlik ve bu anlaşmaya fiziksel olarak
katılmalarını sağladı. Bu dünyasal bir
kutsamaydı, kurtuluş değildi. Pavlus’un
dediği gibi “ben sekiz günlükken sünnet
oldum ve bu gereksizdir, bu benim kurtuluşum
için yeterli değildir, ben cehenneme gitmek
üzereydim ve ben sünnet edildim.” Filipililer
3.
İbrahim’in soyundan
doğan bir insan fiziksel olarak geçici
ve harici bazı imtiyazlara sahipti; başka
bir üstülüğü yoktu bunun onlar için. Ve
şimdi yeni antlaşmaya baktığımızda bu
tamamen farklıdır. Burada fiziksel bir
birliktelik söz konusu değildir. Ve bizlere
geçici ve dünyasal bir şey yapıştırılmadı-bizlere
toraklar veya kutsal bir yer vaat edilmedi.
İbrahim’in yasasının altında dünyaya geldiğinizde
dünyasal olarak bu anlaşmaya bağlısınız
dünyasal ve doğal bir bağ ile bağlanmış
olursunuz ve bunun fiziksel belirtisi
olarak ta sünnet edilirsiniz. Ama sanki
israilde hala inanılan bazı kalıntılar
var değil mi? Onlar kalıcı ve ruhsal bir
kutsamanın altına girdiler.
Ama yeni ahitte şu
var, sadece iman edenler var ve Mesih'e
tövbe ve iman ile gelen insanlar var.
Bu aslında benzer şey değil. Ve kesinlikle
hiçbir bağlantı yok. Yeni ahitte geçenlerin
tamamı imanlıdırlar. Yeni ahitte bahsedilenlerin
tamamı Tanrı’yı tanırlar, eğer ilk kilise
vaftizin sünnetin yer değişmiş hali olduğunu
kabul etselerdi- o zaman neden biz yeni
ahitte buna hiç rastlamıyoruz.
Ve neden ortalıkta
dolanan ve sünnet olmanız gerekiyor diyen
Yahudilere karşılık olarak Pavlus “ hey
siz insanlar artık sünnetin devri bitti,
vaftiz onun yerini aldı, bizler bebekleri
sünnet etmiyoruz onları biz vaftiz ediyoruz”
demedi. Bu kurala ve Yahudilerin inandığı
bu emre tek bir ayetle son verebilirdi.
Şimdi, elçilerin işleri 15te bahsedildiği
gibi neden Kudüs’e gidip saatlerce sünnet
hakkında tartışma gereği duysunlar. Ne
yapmamız gerek? Neden biri de ayağa kalkıp
“ ah hayır. Bu artık son buldu ve bebek
vaftizi bunun yerini aldı demedi? Bu asla
denmedi ve kimsede diyemez bunu.
İbrahim’in anlaşmasının
benzersiz bir özelliği vardı. Size kazandırdığı
tek şey sizin İsrail olduğunuzu belirginleştirmekti.
Sünnetin kazandırdığı ikinci bir şeyi
daha vardı. Bunun fiziksel bir yararı
vardı. Ve şimdi modern çağımıza gelene
kadar, dünyada boyun kanseri ve diğer
birçok kanser türlerine en az rastlanan
kadınlar Yahudi kadınlarıdır, çünkü sünnet
birçok hastalığın geçmesini engelliyor.
Tanrı bunun Kendi halkı arasında bir koruyucu
olacağını biliyordu çünkü bu onun onlarda
gösterdiği ve göstereceği yüce planının
bir parçası olarak onları korumak istedi.
Ayrıca bu onların içsel olarak temiz olmalarının
gerekliliği konusunda bir belirtiydi,
bu sadece buna bir belirtiydi. Ama bu
sadece sizin ırk olarak belirginleşmeniz
için verildi bu sizi kurtaramadı. Buna
paralel olabilecek ya da denk olabilecek
bir şey yok yeni ahitte. Ve sizi dünyasal
olarak bir araya getiren bir belirti yok
ırk olarak seçilmek gibi. Yeni ahitte
sadece imanlılar var ve bunlarda sadece
anlaşmayla sabittir.
Yeremya 31:34
yeni ahitten bahsediyor. Ne dediğine kulak
verin. Burada Yeni Ahit’in belirtileri
var. “ beni tanımaları gerekiyordu. “işte
fark buradadır. Eski antlaşmanın altında
hepsi tanrıyı tanımadılar. O’nu tanımadılar.
İsa geldiğinde ne dediğine dikkat edin,
hatırlayın “eğer babamı tanısaydınız,
beni de tanıyacaktınız” değil mi? “ babamı
tanımıyorsunuz ve böylece beni tanımıyorsunuz”
Yeni ahitte herkes
Tanrı’yı bilir. Eğer siz Tanrı'yı tanımıyorsanız
ve Tanrı'ya giden yolun İsa Mesih aracılığıyla
olduğunu bilmiyorsanız yeni ahitte de
yeriniz yoktur. Bunun anlamı ise yeni
ahide iman edenlerin tümü Tanrı'yı muhafazakâr
bir şekilde tanırlar. Yeni ahitte anlaşmanın
ortakları olan kişiler sadece kurtulacaklarla
sınırlıdır. Yeremya peygamber burada dramatik
bir cümle kurar. Diyor ki “ üzerinde yasanın
izini taşıyan birçok ulusun yasanın buyruklarının
altında olduğunu biliyorum ve kelamda
ve eski ahitte birçok ulus vardı ki Tanrı'yı
tanımıyorlardı. Fakat yeni antlaşmada,
iman edenlerin hepsi Tanrı'yı bilecekler.
Bu ayırt edici bir özelliktir. İşte bu
son noktayı koyar. Sünnet hiçbir zaman
hiç bir şeyin ruhsal bir sembolü olmamıştır.
Vaftiz, anlaşmadaki kurtuluşa erişebilmek
için Tanrı'nın bize imandan kaynaklanan
lütuf ile vermiş olduğu ruhsal bir sembolüdür.
4. şimdi size çocuk
vaftizini reddetmemin dördüncü nedenini
açıklamama izin verin. Çocuk vaftizini
kilisenin doğasına uymadığını düşündüğüm
için kabul etmiyorum.
Bundan en başta biraz
bahsetmiştik. Çocuk vaftizi kilisenin
doğasın içerisinde görülecek bir şey değildir.
Bu mecazi anlamda Pandora’nın kutusunun
açmamıza benziyor. Bu noktada birçok karmaşa
vardır ve tartışılmalıdır.
Bu problemi eğer
siz çocuk vaftizini reddetmiyorsanız çözmeniz
imkânsızlaşır. Demek istediği maslında:
mesela sizin kilisenizde örneğin Roma
Katolik kilisesinde milyonlarca milyon
vaftizli insan var. Vaftizlerinde ise
vaftizin onları Rab'bin krallığına yönlendirdiği
açıklanıyor.
Onlar kilisenin bir
parçası mı? Kilise bu insanlardan sorumlumu?
Bizler iman etmeyen insanlara çobanlık
etmek zorunda mıyız? Bu kalabalığın büyük
bir çoğunluğu Tanrı'yı tanımıyordur ve
Mesih bilgileri yoktur. Bu kalabalıktan
milyonlarcasının kilise ile bir şekilde
bağlantıları yoktur. Sadece kendi hayatlarını
yaşarlar… Onlar hala kilisenin bir parçası
mıdırlar? Bu insanlara çobanlık etmek
zorun damıyız? Onları terbiye etmek zorunda
mıyız?
Görüyorsunuz, nasıl
ki vaftizcik kurtarılmış kilise mantığını
yerle bir ediyor. Bu kesinlikle rabbe
iman ikrarı ile rabbe gelmiş olup vaftiz
olanlara karşı kati bir saldırıdır. Şimdi
elimizde ucu bucağı belli olmayan, evrensel
ve tanımlanması imkânsız bir kavram var
ilgilenmek bir tarafa görünür olan kiliseyi
görünmeyen olanlar karıştırıyor ve buda
pek faydalı değildir. Agllikan Lutheran,
Katolik ya da presbiteryen olsun adına
her ne derseniz deyin bir kiliseden biri
bebek olarak vaftiz oluyorsa ve bu onları
kurtarılarak tanrının krallığına koyuyorsa
ve yaşamlarıyla kilisenin içerisine putperestler
olarak günahı sürüklüyorlarsa onlar gerçekten
kilisenin bir parçası olabilirler mi?
O zaman kilise ne demek oluyor? Kilise
kurtulmadı mı yoksa?
Gördüğünüz gibi bebek
vaftizi aynen israilde olan şeylerin aynısının
devamıdır. Elinizde bir sürü sünnetli
ama Tanrı'yı tanımayan insan var. Ve diğer
taraftan elimizde Tanrı'yı tanımayan bir
sürü vaftizli insan var. Eğer bu iki örneği
karşılaştırırsak aynı sonuca varacağızdır.
İsrail’den farklı olarak gerçek kilise-
İsrail bir insan grubuydu ve dünyasal
bir ulustu aynı zamanda, gerçek kilise
ise imanlıların ulusudur. Eğer bazıları
bebek olarak vaftiz ediliyorsa ve eğer
onlar 12 yaşında ya da üstünde oldukları
değillerse ve eğer Tanrı'yı birebir olarak
tanımıyorlarsa ve Mesihte olan kurtuluşa
ve lütfe sahip oldukları düşüncesi yok
ise onlar kurtulmuş bir kilisede değillerdir
anlamı çıkar.
İşte bu noktada büyük
bir kafa karmaşa var: kilise nedir? Ve
bebek vaftizi bunu tamamen bir kargaşa
şeklinde dünyaya yayıyor ve dünyanın dört
bir yanında Tanrı'ya karşı küfür eden
ikiyüzlü, bebekken vaftiz edilmiş yetişkinler
vardır. Bunlar kilisenin içerisinde değillerdir.
Bunlar kiliseden sayılmamalıdırlar ve
bebek vaftizinin onları kurtaracağına
inanan insanları kurtuluş değiştirmeyecektir.
Şimdi diyorsunuzdur
madem öyle o neden hala orda duruyor?
Şimdi bakın size açıklayacağım. Çocuk
vaftizi sistemi Avrupa’da süresi uzatılmış
mutlakıyetçi bir zihniyetin kullandığı
bir sistemdir.
Şimdi size o tarihten
kısaca bahsetmek istiyorum. İşte size
neler yaşandığına dair bilgiler. 1500
yıllara Katoliklik damgasını vurur. 1500
yıllarda reform yaşanır. Katoliklik kendi
gücüne güç katmıştır. Geriye gidildiğin
4. yüzyılda Constantin (M.Ö325) yıllarında
damgasını vurur; Hıristiyanlığı resmi
din ilan eder ve Hıristiyan olmayan diğer
insanlara zulmetmeye başlar-bu bir çeşit
düğmeye basılıştır aslında. Hıristiyanlar
için iyi bir dönem gibiydi aslında ama
kısa bir zaman sonra her şey değişecektir
ve ciddi bir hal alacaktır.
İnsanların üzerinde
büyük bir güce sahip olmanın tek yolu
insanların üzerinde dini kullanarak onlara
karşı kullanılabilir hale getirmektir
ve böylece Kutsal Roma İmparatorluğunun
resmi dini olan Hıristiyanlık olarak benimsettirilmiştir
ve M.Ö 325 ten sonrasında ise Roma İmparatorluğu
Kutsal Roma İmparatorluğu olarak tanınmaya
başlıyor. Ondan sonra kararı şudur, bu
roma sistemi kavramına herkesi dâhil etmektir.
Bu büyük bölge içerisinde yaşayan her
halk bu siste katılmak zorunda bırakıldı
ve böylece her kes vaftiz olmalıydı ve
işte bebek vaftizinin yoğunlaştığı bir
dönemde kabul görmesinin ve başlamasının
nedeni budur. (üçüncü ya da dördüncü yüzyıl
dönemlerinde)
Bebek vaftizi kavramı
kabullenilmiş oldu. Bebek vaftizi aynı
zamanda krallığın gücüne hizmet ediyordu
ve nasıl olsa göksel egemenlikte bulunanların
hepsi o ülkede bulunanlarla aynıydı. Herkes
kilisedeydi artık ve böylece kilise büyük
bir dayanışmanın içine girmiş oldu kilisenin
ve hükümetin bir olması konusunda bir
yasak yok aksine destekleyici maddelerde
var, kilise ve askeriye bir olacaktı,
kilise ve siyaset bir arada olacaktı…
Ve böylece Tanrının büyük kulübünü herkesin
üstünde rahatlıkla kullanabilecekti.
Böylece tanrı dünyaya
Roma İmparatorluğunu kendi ağzından konuşsun
diye seçti. Herkes vaftiz edilerek din
değiştirilmiş, vaftiz ettiği bir yakını
olan herkes bu olayın içerisindeydi. Ve
bu ağır birlikçiliği alıyorsunuz, büyük
imparatorluk kendisini bin yıllarca devam
ettirebilecek. Biliyorsunuz bu aslında
takdire şayandır. Büyük Babil krallığı,
ilk imparatorluk, iki yüzyıl sürebildi.
Medler ve pers krallıkları iki yüzyıl
sürebildi. Bu dünya krallıkları ve sonra
yunan krallığı geldi üçüncü dünya ortaya
çıkmış oldu ve oda iki yüz yıl sürdü.
Ama roma imparatorluğu binlerce yıl sürdü!
Aslında binlerce yıldan fazla başarabildiler
çünkü onlarda monoteistik bir yapı vardı
ve çocuk vaftizi buna anahtar olarak görülüyordu
çünkü bu sistemde her kes vaftizli idi
bu nedenle tanrı onların yetkisi idi ve
onların bu sistemdeki güçlerini kullandı
ve roma Katolik kilisesi bu güce sahip
oldu.
O zaman reform gelince
bizler ne kazanmış olduk… Şimdi birden
bire aniden, Protestanlar çekilse ve bir
avuç kalsak, bir nevi basit ve zayıf Hıristiyan
topluluklar haline gelsek ve aşırı derecede
güçlü hissetsek. Reform biraz moment,
yer ve güç kazanmak üzereydi. Birçok insan
bu reformun içerisine girdi ve aynı güçten
onlarda istediler. Onlar buna nasıl kavuşacaklar
peki? Onlar kendi insanlarını nasıl bir
araya getirecekler.
Roma imparatorluğuna kafa tutan
bir eyalete nasıl sahip olacaklar. Sizin
bir toprağınız var ve bu toprak Katolik
bir yer Fransa gibi mesela- böylece Almanya Fransa’ya karşı koymak için
nasıl bir yol sergileyecek, onlarda bir
dayanışma yoktur ve böylece karar verirler.”
Tamam, bizim kendi bölgemizde kendi kilisemiz
olsun ve burada herkesi çocukken vaftiz
edeceğiz,”. Böylece sizinde reforma dayalı
bir kiliseniz olmuş oldu geliştirilmiş
ve siyasi bir etkinliği olabilecek bir
kilise içeriden dayanışmayı sağlayabiliyorsun
sebebi ise Almanya’da ki roma Katolik
kilisesine bağlı olan bu kiliselere kafa
tutabilmek.
İşte çocuk vaftizinin
tarihçesi budur: onun politik gücünün
eseri. Mutlakıyeti savunanların süresi
uzatılmış bir ülke gücü olarak algılıyorlar.
Kilisenin kesin sistemi, ulusal hâkimiyet,
güç ve beraberinde getirdiği gereklilikler,
bunu kabul etmeyenlerin girdikleri işkenceler.
Buna sahip olmak istemeyenlerin söyledikleri
bir şey var “ biz buna inanmıyoruz. Biz
kutsal kitabın bebek vaftizini öğrettiğine
inanmıyoruz bunu reddediyoruz ve bizler
imanlı vaftizine iman ediyoruz. Onlara
ana babtistler diye isim verildi ve onlara
işkenceler edildi.
Eyalet kilisesi vicdanın
bireye olan hakkını reddetti ve toplamada,
özgürlük düşüncelerini reddetti ve düşünmelerini
engelledi. Böylece hükümet bunu yaparak
bir birliktelik ve dayanışma oluşturacaktı
ve bu güçle Katolik kilisesine karşı dimdik
ayakta durabilecekti. Böylece eyalet Hıristiyanlık
sistemi ortaya çıkmış oldu: Katolik bölgeler
Hıristiyanlığı, eski Protestanlar, lutheranlar,
reformcular, eyalet Hıristiyanlığı.
Şimdi başlangıçta,
lutherin ulvi bir ideali vardı. O bir
şeylere karşı idi. Ve hayal değildi kiliseler
özgürlüklerine kavuşacaklar ve kilise
Hıristiyanlığı olacaktı. Ve gene dediğine
göre bu kiliseler dünyasal olarak değil
ruhsal olarak güçlenecek kelam ve ruhla
donatılacaklardı. Ve bizlere kişinin hayatını
etkileyen ve yaşam standardını ortaya
koyan tek şey vardır oda kelamın kendisidir.
Bizler yaşamlarımızda kelama dayanacağız
ve rehber olarak ta sadece onu alacağız
dedi. Luther dedi ki “ diyorum ki tanrı
asla zorunlu hizmet istemez ve birilerinin
zorla iş yapmasını istemez. Bunu belki
yüzlerce defa anlattım. Tanrı zorlama
bir hizmet istemez. Kimse kendini bun
zorlanıyormuş gibi hissetmesin. Fakat insanın ruhu sonsuz ve sınırsızdır yani
dünyada olan geçici her şeyin üstündedir.
Bu nedenledir ki sonsuz bir söz ile kelam
anlaşılmalı ve yönetilmelidir.
Kardeşim,
haklı değimli o? Sadece kelam… Sadece
kelam. Ne papa, ne bir kardinal, neden
her hangi bir kimse Hıristiyan bir insan
üzerinde hak iddia edemez ve rızası olmadan
hakkında bir hece dahi sarf edemez, tüm
bunlar ruhsal bir zorbalıktan ileri gelmektedir.
Bu doğruydu. Luther haklıydı. 1527 lerde
saklandı ve geri geldi ve çocuk vaftizine
de ve aynı zamanda eyalet kilisesi düşüncesine
sıcak baktı. Ve eyalet kilisesi güçle
büyümeye devam etmektedir ve gerçek kiliseyi
artık gömmüştür ve reform kaybolmaya başlamıştır.
Kelama dayalı bir
kilise sistemi ve binası bulunmuyordu,
çünkü onlar baskı altındaydı. Onlar İngiltere’de
addedildikleri gibi conformist olmayanlar
( geçerli kurallara uymayanlar) olarak
addedildiler. Eyalet kiliselerini tehdit
ediyorlardı. Çocuk vaftizi gördüğünüz
gibi, eyalet kiliselerini kurtardı ve
onlara iyi hizmet etti, tıpkı roma Katolik
kilisesinde olduğu gibi dayanışma adı
altında herkese nüfuz edebilecek bir konuma
geldi ve tanrının klubü olarak bu gücü
onlarda insanlarda kullandılar. Bunlar
kendi aralarında bile savaştılar bazen
Protestanlar Protestanlara karşı savaştı.
Eyalet kilisesi kocaman bir ağaç gibiydi
dalları her tarafa yayılan bir ağaç, fakat
kökten çürümüş bir ağaç meyvesiz ve gerçek
kiliseye müsamahasız bir ağaç.
Bu nedenle Avrupa’da
bugün, gerçek Hıristiyanlık çok ama çok
az yerde görülebiliyor. Gömülmüştür adeta
bu sadece Fransa’daki Katoliklik sisteminde
değil lutherin kendi evi olan ve Protestanlık
olan Almanya’da bile bu gerçek hala vardır.
İşte bu nedenle çocuk vaftizini geliştirdiler
ama bunun temelleri kelamda asla bulunmaz
ve bulunduğu içinde değildir. Bu papalığın
siyasi olarak Protestan kiliselere olan
etkisinden dolayı kaynaklanmaktadır. Eyalet
kilisesi ve kelami Hıristiyan kiliseler
her zaman olduğu gibi gene bir birine
karşı olacaklardır. Gerçek kilise bu dünyadan
değil ve gerçekten iman etmeyenlerle bir
birliktelikleri söz konusu değildir.
Size Hitler’in stratejilerinden
birinden bahsedeceğim.-size bunu daha
öncede anlatmıştım- hitler herkesi kilisenin
birliği altında toplamanın ne demek olduğunu
biliyordu ve nasıl bir güç çıkacağını
da iyi biliyordu ve mecazi anlamda Almanya’daki
eyalet kiliselerini çiğnedi. Adolf Hitler
bunu yaptı ve tamamen kendisine uyarladı
ve buna uymayanları ya öldürdü ya da işkencelere
maruz bıraktı. Dietrich Bonhoeffer gibi
bu sisteme karşı duran ve gerçek kiliseye
inanan insanlar toplama kampına yollandılar
ve orada infaz edildiler. Hiç bir bağlantı
yoktur bunda yani ilahi kelami bir bağlantı
yoktur bunda yani rabbin gerçek kiliseleri
ile eyalet kiliseleri arasında her hangibirbağ
bulunmamaktadır. İsa dedi ki “ Gerçek
kilise” “bu dünyadan değildir” ve imanlı
olmayanlarla bir bütünlük sağlamaz ve
ve içinde değildirler. Çocuk vaftizi bu
eyaletsel bölgesel güce çok iyi hizmet
etmektedir. Gerçek kiliseyi korkunç derecede
şaşırtmaktadır. Ne luther nede Mlenachthon
iki büyük reformist anababtistlere karşı
olan bu saldırılara ve ulusal kiliseyi
reddenlere karşı durdular. Ve aynı zamanda
bunuda düşündüler, ikinci defa vaftiz
olan kişiler tamamen bir sapkınlık içindedirler-bu
onların o günlerde söyledikleri şeydi.
Strasbourg reformcularından biri olan
Matthias Zell şunları söyledi, “ her kim
mesih isayı Rabbi ve kurtarıcısı olarak
kabul ederse, her şeye rağmen, bizimle
aynı sofrayı paylaşırsa bende onunla aynısofray
göklerde paylaşacağım” haklıydı ve uygulanan
temele karşı çıkacaktı.
Çocuk vaftizi, ve
kominyon, bunları roma katolik kiliselerinde
ve bazı protestan kilise çevrelerinde
görebilirdik. Bu ikisi imanlılar
ve imansızlar arasında bir zıtlığı ortadan
kaldırır yani kilise ve dünya ile. Bu
nedenle bunun gibi şeyleri kilise olarak
reddetmeliyiz. Kilisenin doğasının bozulmuş
olduğu gibi vaftizinde uygulanması aynı
zamanda bozulduğunu da görüyoruz. Sanırım
anlatmak istediğim noktayı anladınız.
5. en son bakacağımız
nokta ve sonrada sizi azad edeceğim. Çocuk vaftizi kutsal
kitapta yer almaz.
Kelamın içinde bulunmaz. Belkide bu hepsinden daha önemli bir noktadır. Diyordunuz
“ bir çocuk vaftiz olursa ne olur?” size
heidelberg kateşizminde neler yazdığını
okuyayımmı? Işte bu çocuk vafizini tarif
eden büyük alman kateşizmidir. Işte orda
anlatılanlar. “ evet onlar için” çocuklar
için konuşuyor “yetişkinlerin tanrının
yasasına mesihin kilisesine ve mesihin
kanına ve günahtan kurtuluşa ve kutsal
ruha uygun yaşamaları gerektiği gibi sizinde
yaşamanız gerekiyor”. Ve demek oluyorki
gerçekten çocuklarda bu iman açıklmasıın
içinde yer alan mantığa göre Tanrının
anlaşmasına sadık kalmalıdır onun kilisesine
bağlı kalmalı Mesihin kanının kazandırdıklarını
almalı günahtan kurtuluşa iman etmeli
ve Kutsal ruha iman etmeli ve almalı ve
imanı tam olmalı.
Bu nedenle, onlar gerçekten vaftizi bir anlaşmanın işareti olarakmı gördüler,
Hıristiyan kiliselerinden bağlantısız
olmak, ve eski ahitte yer alan sünnete
benzer olarak anlatılan ve sembollerde
paralellik arayan bu mantığa karşı çıkarak
ayıran bir mantık gereklidir burada. Bağlantıyı
görün lütfen? Mantıksız ve saçma bir bağlantı?
Ama onlar hala kilisede olduklarını söylüyorar
bu tür insanların.
Bu sınırı bile aşarlar. Luther en sonunda bunu teyid edercesine konuşuyor,
çünkü kurtuluş imanla kazanılır… onlar
diyorlarki “ tamam, bir bebek nasıl kurtulabilir
o zaman madem iman edemiyorsa?” en sonunda
luther o bebeklerin zaten imanlı olduğunu
beyan eder. Onun buna imanı vardı. Ve
dediki “ çocukların vaftiz olmaları lazım
olabilmeleri için iman edebiliyor olabilmesi
lazım, ve iman etmiş olması lazım” bu
ailelerin onların yerine kefaleteniman
etmeleri ile sağlanacak bir şey değildir.
Luther buna kesinlikle karşı çıkar. “
imanı eden çocukların kendileridir.” Der.kimisi
derki “ bunasıl mümkğn olabilir. Kutsal
Ruh nasıl olurda bizim iman etmemiz için
yardım eder. Kutsal vaftizle çocuk kutsal
ruh ile dolar kutsal ruh bu yenidendiriliş
banyosunda gelir ve onu doldurur?
Ve bizimde üzerimize bolca dökülür. Bazıları
buna “ bilinçsiz iman” adını verirler
ve bazıları da buna vekâleten iman adını
verirler.
Her halükarda, bu
kesinlikle kelamın bize öğrettiği kişisel
iman gibi değildir bu değil mi? Reformun
en büyük belirtisi sadece iman solası
ile birlikte kişisel bir tövbe ve arınmadır.
Bir bebek bunu yapamaz. Bebekler iman
edemezler. Bebeklerin vaftiz olmalarına
gerek yoktur ve buna her hangi bir katkıları
yoktur tıpkı eski ahitte buna her hangi
bir katkıları olmadığı gibi, sekiz günlük
bir bebek sünnet olduğunda ne olduğunu
anlamaz ve her hangi bir katkısı olmaz
bu ritüele. Ve bebeklerde vaftiz törenine
bir katkıda bulunamazlar. Ve eğer siz
gerçekten sünnet olan bir bebeğe sorabilseydiniz
bunu kesinlikle buna karşı çıkardı. Ve
vaftiz olan bir bebek her hangi bir ruhsal
kazanç sağlamaz ve onun için ruhsal bir
anlam da ifade etmez. İman, lütuf, kurtuluş,
yeniden diriliş ve kiliseye girebilmek
kavramlarında karmaşık bir bakış açısına
sahip oldular. İmanın kelamına söylemeğimiz
bir şey yoktur elbette. Bu nedenle bunu
bir soru olarak sorabilmeliyiz.
Tırnak içerisinde
25 tane cümle yazdım bunlar sorulan sorular
ve cevaplarıydı.” Bir bebek vaftiz olursa
ne olur. “Vaftiz”, onlardan biri der ki.
İçimizdeki kutsal ruhun yeniden doğuşudur
“wow”. “kutsal ruhun hizmetinin yenilenmesini
sembolize eden kutsal ruh hizmetidir.
“imanlıların çocukları anlaşmanın doğru
varisleridirler.“ bu onların kurtuluşlarının
tasdik edilmesi ve buna şahit olunulmasıdır.”
Bu imanla aklanma doktrini gibi birçok
konuda kafa karışıklığına neden olmuştur.
İnanabilecek olgunlukta ve yaşta olanlar
iman edebilir ve anlayabilir. Değil mi?
Aslında söylenecek
o kadar söz var ki daha söylenmesi gereken
ama zannedersem siz mesajımı aldınız.
Dua edelim.
Dua:
Baba biz bu tasarıları
düşündüğümüz gibi, bazıları bunu akademik
bir egzersiz olarak algılayabilir; gerçek
şu ki bizler senin kilisenin kelama uygun
bir yaşam yaşamasını istiyoruz ve böylece
senin bizleri çağırdığın yaşam gibi bir
yaşam yaşayabiliriz. Rabbim kelamının
açık ve net olduğu için sana teşekkürler.
Biz hala bu konuyu savunan birçok halkları
ve toplumları seviyoruz rabbim. Baba bizleri
farklı olan ve uygulamamamız lüzumsuz
olan birçok şeyden koru ve onları da bu
şeyden kurtar diye yakarıyorum. Mesih
ile bir olduğumuz gibi senin de vaat ettiğin
gibi bizlerde bir olabilelim. Rabbim kilisende
çalış ve onların yüreklerini onar ve onlarında
bu mesajı görmelerini sağla ki kelamında
anlattığın ama görmedikleri doğruyu yanlıştan
ayırt edebilsinler. Kelamına itaatkâr
bir yürek yarat bizde. Sana İsa Mesih'in
yüce ve diri adına yalvarıyoruz. Âmin.
John
MacArthur
Bu
Metni, Değerli vaktini ayırarak İngilizceden
Türkçeye çeviren Tekin OĞUZ (Daniel) kardeşimize
teşekkür ediyoruz. OrhanANT