YAŞAM FIRTINAYA YAKALANIRSA! (Luka 8:22-25)
Hristiyan hayatı bize yalnızca ölünce
sonsuzlukta Rab’le birlikte olmayı öğretmez
aynı zamanda yaşamı bütün zorluklarıyla
nasıl yaşamamız gerektiğini de öğretir.
Mesih İsa yaşamımızın efendisi ise o
zaman zorluklarımızın da efendisidir.
1.Mesih İsa her şeyin efendisidir.
Mesih İsa “Logos”yani Tanrı Kelamının
beden almış hali ise o zaman doğal olarak
yaratılışın efendisidir. Ve bu bölümde
olduğu gibi rüzgar ve deniz O’nun sözünü
dinlemektedir. Fakat öğrenciler hala O’nun
bedende açıklanışını anlamakta bizler
gibi zaman zaman zorluk çekmektedirler.
Bu örnekleme o nedenle Kutsal Yazılarda
yerini almaktadır.
A.Onları fırtınaya sevk eden Mesihtir.
“Suyun karşı tarafına geçelim” diyen
Mesih İsa’nın kendisidir. Doğal olarak
dağların arasında kalan bu büyük gölde
zaman zaman balıkçıları korkutan fırtınalar
çıkmaktadır. Ve Mesih İsa durumun bu şekilde
olacağını da muhakkak önceden biliyordu.
Bazen insanlar gücü hep şeytana verirler
ve “şeytan başımızı yine belaya soktu”
derler. Oysa herşey Rabbin izni ile ancak
müsaade ettiği ölçüde olmaktadır.
Öyle ki, doğudan batıya dek benden başkası
olmadığını herkes bilsin. RAB benim, başkası
yok. Işığı biçimlendiren, karanlığı yapan,
esenliği ve felaketi yaratan, bütün bunları
yapan RAB benim (Yeşaya 45:6-7)
-Ani bir fırtına: Hudson Taylor Çindeki
hizmetine başlamadan önce arkadaşlarına
bir örnek vermişti. Fincanlar bulunan
masaya bir yumrukla vurmuştu ve “işte
hizmette zaman zaman böyle fırtınalar
olacak” demişti. “Bu fırtınalarda fincanlarda
olduğu gibi içinizde ne varsa ancak onlar
dışarı çıkacaktır”.
Eğer her zaman Rab’le isek böylesi ani
fırtına anları bizden sadece Tanrı’nın
görkemi çıkıp yansıyacaktır.
-Fırtına inanlıları vurur: Fırtına Mark.4:36’da
görüldüğü gibi içinde Mesih’in olduğu
tekneyi vurduğu gibi, Mesih olmayan tekneleri
de vurdu. Bu bir peri masalı olsaydı Mesih’in
teknesi hiç bir sarsıntı geçirmezdi. Yani
sırf imanlı olduğunuz için yaşamınız çok
düzgün olacak diye bir kaide yoktur.
-İtaatle Mesih’e hizmet edenleri vurur:
Bu öğrenciler Mesih’i dinleyerek tekneye
binmişlerdi. İtaat ediyorlardı.
B.Onları bir anlamda yalnız bırakmış
gibi görünen Mesihtir.
Böylesi bir fırtınanın geleceğinin bilincinde
Mesih İsa’nın onlara direktifler vermesi
gerekmiyor muydu? Oysa O teknenin arka
tarafında sanki hiç bir şey yokmuş gibi
uyuyordu.
C.Gerçekte fırtına esnasında Mesih onlarla
birlikteydi.
Mesih “seni asla terk etmem, seni asla
bırakmam” (İbr.13:5) diyen Rab olarak
aslında hep oradaydı. Pavlus’ta Mesih’in
sevgisinden bizi hangi gücün ayırabileceğini
sorgulamaktadır (Rom.8:38-39).
Şadrak, Meşak ve Abednego’nun öykülerine
bakın. Rabbi dinleyen ama hep yaşam fırtınaları
içinde kalan kişilerdir. Nebukadnezar’ın
ateşli fırınından geçmişlerdi. Ama o ateşin
içinde bir dördüncü kişi olmuştur (Daniel
3:24-25). Fırtınaya girdiğimiz her an
bizler kendimizi yalnız hissediyoruz ve
sanki Rabbimiz yanımızda değilmiş gibi
görüyoruz.
2. Yaşam fırtınalarında Mesih’e güvenmeliyiz.
Mesih’in şu sorusu ilginçtir “imanınız
nerede?” (8:25). Mesih burada yalnız fırtınayı
değil öğrencileri de azarlıyor. Buna dikkat
edin.
A.Fırtınalar bazen Mesih’e ne kadar güvensiz
olduğumuzu gündeme getirmektedir.
Birçok zamanlar bazı problemleri hep
kendi gücümüzle hallettiğimizi düşündüğümüz
için kendimize güvenimiz artmıştır. Burada
ise kendi güçleriyle halledemedikleri
durumla aslında güçlerinin ne kadar sınırlı
olduğunu öğrencilere göstermiştir.
-Fırtınalar bizim sorunlara bakış açımızdaki
yanlışlığı ortaya çıkarır.
Mesih onlarla birlikte iken kahrolacaklarını
düşünüyorlardı. Buradaki korkuları normal
bir korku değildi. Korku herkes için geçerlidir.
-Fırtınalar bizim Mesih’e bakış açımızdaki
yanlışlığı ortaya çıkarır.
Kriz anlarında Mesih’in bizim ne ve kim
olduğunu unutma eğilimimiz vardır. O’nun
hükümranlığı ve sevgisini unuturuz (1.Petr.5:6-7).
Fırtına vurana dek Mesih’e güvendiğimizi
düşünürüz.
B.Fırtınalar bize fırtınaların Rabbine
güvenmeyi öğretir.
Eğer bu öğrenciler gerçekten Mesih İsa’ya
güvenselerdi Mesih İsa’dan böylesi bir
azarlama işitmeyeceklerdi: “ imanınız
nerede?”.
-Tanrı’yı ne kadar iyi bilirsek o kadar
güvenebiliriz.(İbr.4:15).
-Fırtına ne kadar büyük olursa olsun,
O’na ne kadar güvenirsek O’nu o kadar
yüceltebiliriz.
Corrie Ten Boom’a Alman kamplarında gelip
“imanın ne kadar büyük” diyorlardı ve
genelde onun cevabı hep şöyle oluyordu
“imanım değil Tanrım çok büyük”.
-Fırtınalarda ne kadar O’na güvenirsek,
O’nu o kadar daha çok bilebilir ve sonraki
fırtınalarda O’na daha da çok güvenebiliriz.
Sonuç:
Bazen tekne batar. Vaftizci Yahya Tanrı’ya
güvendi ama öldürüldü. Petrus mucizevi
bir biçimde hapisten kurtarıldı ama Yakup
öldü (Elç.12:1-17). O zaman Tanrı’ya güvendiğimiz
halde tekne batarsa ne olacak?
“Dibe gitsek bile Rabbi yüceltiriz”.
Hus ateşe atıldığında Rab’bi yüceltiyordu.
Nicholas Ridley ve Hugh Latimer aynı direkte
yakıldılar. “İngiltere’de parlayacak Rabbin
ışığı yanında bu günün ışığı mum gibidir”
diye haykırarak öldüler. Hudson Taylor
sevgili eşi Mariya’yı kaybetti. Ama hala
mezarı başında “Mesih’te huzur buldum”
ilahisini söylüyordu.
Turgay Üçal