Günümüzde binlerce pastör, kilise yöneticisi, hizmetliler
hep teşviksizlikten yakınıyorlar. Hatta
bir çoğu daha doğrusu Amerikadaki istatistiklere
göre önderlerin %85’inin insan sorunları
nedeni ile bezgin düşükleri, %70’inin ise
hizmete başladıktan üç yıl sonra yanlış
karar verdiklerini düşündüklerini görüyoruz.
Bu ve benzeri bir çok teşviksizlik, hizmette
yorgun düşmek, vazgeçmek bize şu soruyu
sormamızı gerektirmektedir; Tanrı’ya neden
hizmet etmem gerekiyor? Ben Tanrı’ya neden
hizmet ediyorum?
Çünkü zaten hizmetten vazgeçme noktasına
gelmiş bir çok samimi imanlı, önder zaten
şöyle bir soru sormaktadır; Neden Tanrı’ya
hizmet etmem lazım ki?
Tanrı Malaki 1:2’de “Sizi sevdim” diyor.
Oysa İsrail “Bizi nasıl sevdin?” diye
Tanrı’ya soruyorlar. Yani aslında sorun
Tanrı’da değil, sorun esasında insanların
kendisindedir. Zaten bu soruyu sormaya
başladığımız anda bizim yavaş yavaş hizmet
şuurumuzu kaybetmeye başladığımız sinyali
gelmektedir;
Aslında bu tavrın arkasında şöyle bir
yanlış düşünce yatmaktadır; Kötülük yapan
herkes RAB’bin gözünde iyidir, O onlardan
hoşnuttur... Hani, adalet sağlayan Tanrı
nerede? (2:17). İşte İsrail bu tarz sorularla
Tanrı’yı usandırmaktadır. Çünkü Tanrı’nın
halkı Tanrı’nın sağlayacağı o sonsuz bereketi
dünyasallıkla karşılaştırıp durmaktadır.
Kısacası görünen kısa vadeli bereket görüntüsünü
esas bereketle değiştirmektedir. Bu da
Tanrı’yı gerçekten oldukça yormakta ve
usandırmaktadır.
Burada aslında Tanrı’nın halkı olan bizler
aynı durum içinde bazen yönsüz, teşviksiz
kalmaktayız.Yorgunluğumuzda ise hep çevremizde
Tanrı’ya itaat etmedikleri halde iyi halde
görünen insanlara bakmaya onların durumlarından
etkilenmeye başlarız.
Biz çağrıldığımız hizmete tam itaatle
devam etmeliyiz. Çünkü gerçekten bizi
çok ama çok seven ve bizi hiç bir zaman
terketmeyen ve sürekli ilgi alanında olduğumuz
bir Tanrımız var.
O zaman bu ayetlerde iki tip hizmet eden
insan gurubuyla karşı karşıya geliyoruz.
Bunlardan bir gurup Tanrı hizmetini küçümseyen
sürekli söylenen, şikayet eden gerçekten
teşviksiz ve hep birbirini aşağıya çeken
bir guruptur.
Diğer gurub ise RAB’den gerçekten korkup
hizmetlerini harfiyen yerine getirirken
birbirlerini sürekli teşvik edenler gurubudur.
Bu iki kardeşin annelerine hizmet esnasında
bir tanesinin sorumluluktan diğerinin
ise gerçekten annesine sevgiden hizmet
etmesi gibidir. Gerçekte her iki kardeşte
annelerine hizmet etmektedirler ama aslında
tavırda, davranışta, hislerde, karşı tarafa
hissettirişte kısacası herşeyde büyük
farklar vardır. İşte Tanrı önündeki hizmette
de hizmet etmek zorunda olduklarını hissedip
zorunluluktan hizmet edenlerle gerçekten
itaat ve ibadetle ve severek hizmet edenler
arasında büyük bir fark vardır.
1. Hizmeti küçümseyip ihmal eden gurup
(3:13-15)
Bu gurupta olan insanlar için yüreklerinde
esas merkezi nokta Tanrı değildir. Tanrı
dışında herşey onlar için bir merkez teşkil
etmektedir. Aslında bu kişiler tam anlamı
ile çıkarcı kişilerdir. Kendilerini ve
evreni yaratanı bile kendilerine bir çıkar
yolu edinme çabası içindedirler. Tanrı
ile ilişkilerinde, ibadetlerinde, hizmetlerinde
hep sordukları soru bize ne kazanç sağlıyor
sorusudur.
a) Bu insanlar adeta Tanrı yerine kendilerini
yargı kürsüsüne oturtmaktadırlar.
Sana hizmet ediyoruz ama karımız ne? Böyle
bir soruyu sorabilmek adeta “ben dünyayı,
evreni senden daha iyi yönetirim” gibi
bir ifade takınmakla eş değerdedir. Yani
senin yerinde olsam ben sana böyle hizmet
edene inanılmaz karlar verirdim şeklinde
bir ifadedir bu ifade. İsrail’in daha
önce böyle davrandığını görüyoruz: Musa
İsrailliler’i Kızıldeniz’in ötesine çıkardı.
Şur Çölü’ne girdiler. Çölde üç gün yol
aldılarsa da su bulamadılar. Mara’ya vardılar.
Ama Mara’nın suyunu içemediler, çünkü
su acıydı. Bu yüzden oraya Mara adı verildi.
Halk, “ne içeceğiz?” diye Musa’ya yakınmaya
başladı (Çıkış 15:22-27).
Çölde Sayım 11. bölümde de yine İsrail’in
Man’dan sıkılıp yakındığını görüyoruz.
Bu söylenmelerin sonucunda Nun oğlu Yeşu
ve Kalev dışında hiç biri vaat edilen
toprakları göremediler (Çölde Sayım 14:26-38).
Aslında homurdanmak kendimizi Tanrı üzerine
çıkarmak, biz olsaydık daha iyi yapardık
demek gibi birşeydir. Böyle bir yaklaşım
gerçekten Tanrı’yı rahatsız eden bir yaklaşımdır.
Pavlus’ta bu nedenle Herşeyi söylenmeden
ve çekişmeden yapın ki, yaşam sözüne sımsıkı
sarılarak aralarında evrendeki yıldızlar
gibi parladığınız bu eğri ve sapık kuşağın
ortasında kusursuz ve saf, Tanrı’nın lekesiz
çocukları olasınız (Filipililer 2:15).
b) Bu insanlar hep kendilerini öne çıkarırlar,
ben merkezlidirler.
Bu tarz insanlar sürekli kendilerine acıma
durumu içindedirler. Bütün hizmetlerinde,
işlerinde hep kendilerinin yararları ön
plandadır. Mesih İsa’nın müjdesini duyururken
bazen büyük bir yanlış ifade kullanılmaktadır.
“Mesih İsa sizi her dertten kurtarır,
her derde devadır” tarzında bir pazarlama
ifadesi aslında İncil’in ruhuna aykırıdır.
Mesih İsa Alaaddin’in cini değildir. Aslında
Mesih İsa’nın yolunda yaşamın gerçekleri
vardır. Hele hele Rab’le yaşanan dosdoğru
bir yaşam acıları da beraberinde getirecektir;
Sonra hepsine, “Ardımdan gelmek isteyen
kendini inkar etsin, her gün çarmıhını
yüklenip beni izlesin” dedi, “canını kurtarmak
isteyen onu yitirecek, canını benim uğruma
yitiren ise onu kurtaracaktır”(Luka 9:23-24).
Markos 10:28-30’da ise Petrus’un “Senin
için herşeyi feda ettik” sözü Mesih tarafından
sonsuz yaşam müjdesi ile cevap bulmaktadır.
c) Bu tarz insanlar kutsal yaşam motivasyonunu
kaybetmişlerdir.
Daha önce iki kardeşin annelerine bakmasından
bahsetmiştik. Birinin mecburiyetten diğerinin
ise gerçek sevgiden. İşte bu anlamda motivasyon
öne çıkmaktadır. Evet, hizmet hangi motivasyonu
içermektedir?
Vahiy bölümünde 2:1-9’da ilk sevgilerini
kaybettikleri için Tanrı’nın Efes kilisesine
ne denli kızdığını görüyoruz. Bu kilise
aslında Mesih İsa’da hizmet eden bir kiliseydi.
Tanrı bunun böyle olduğunu söylüyor. Yani
hizmet ettiklerini söylüyor. Ama yine
de onları yanlış motivasyonlarından ötürü
azarlıyor.
Petrus’a da “koyunlarımı otlat” derken
Mesih İsa üç kez öncelikle “beni seviyor
musun?” sorusunu sormaktadır. Kısacası
doğru bir motivasyon üzerinde hizmeti
talep etmektedir (Yuh.21:15-17)
d) Bu kişilerin bakış açıları sonsuzluğa
değil şimdiye kitlenmiştir.
Aslında 73.mezmurda Asaf’ın bakış açısı
ile bu insanların bakış açısı Tanrı’dan
uzaklaştıkça aynıdır. Yani günlük yaşamlara
kilitlenmiş bir bakış açısı ortaya çıkar.
Ta ki Asaf Tanrı huzuruna çıkana dek böylesi
bir sahte görüşe takılı kalır. Oysa Tanrı’ya
baktığında sonsuzluk nimetlerinin günlük
zenginliklerle değişmeyeceğini görmesi
çok kolay olmuştu. Mesih İnancı Mesih’in
muhteşem dirilişi üzerine yoğunlaşmış
ve sonsuzluğa uzanan bir inançtır. Sonsuzluktan
güne bakılır, gün içinden de sonsuzluğa
oysa imansız bakışlar için önemli olan
günü kurtarmaktır (1.Kor.15:19,32,58)
2. Ondan korkarak birbirlerini teşvik
edip hizmet eden grup (3:16-18).
Bu insanlar bütün imanları ile yürekten
itaatle hizmet eden kişilerdir. Oldukça
az sayıda da olsalar dünyanın her yerinde
Tanrı’nın kilisesinde yerlerini alırlar.
Mesih İsa’da gerçek doğrular onlardır.
Aslında Mesih İsa’da tam doğru olanların
işareti yürekten, samimi, imanla, itaatle,
candan sevgi ile ibadettir. En büyük karakteristik
özellikleri;
a) Tanrı’dan gerçekten büyük bir saygı
ve sevgi ile korkarlar.
Tanrı’nın görüşlerini her görüşün üstünde
tutarlar. İnsanlar ne diyecek, cemaat
ne diyecek diye değil, Tanrı ne diyecek
diye hizmet ederler, ibadet ederler.
b) Kötü ne kadar etkin olursa olsun hep
birbirlerini teşvik ederler.
İbraniler 10:24-25’e baktığımızda; Birbirimizi
sevgi ve iyi işler için nasıl gayrete
getirebileceğimizi düşünelim. Bazılarının
alıştığı gibi, bir araya gelmekten vazgeçmeyelim,
o günün yaklaştığını gördükçe birbirimizi
daha da çok yüreklendirelim sözlerini
duyarız. İşte 16.ayette de denildiği gibi
bu kişiler gerçekten Tanrı’nın sonsuzluk
defterinde adları olanlardır. Yani toplananlar,
teşvik edenler, yürekten tapınıp hizmet
edenler Tanrı tarafından kurtuluşlarının
lütfunu anlayıp kabul edenler ve bunla
gönenenlerdir.
c) Bu gruptaki insanlar Tanrı’nın çok
özel koruması altındadırlar.
İbraniler 6:10’da Tanrı adaletsiz değildir;
emeğinizi ve kutsallara hizmet etmiş olarak
ve etmeye devam ederek O’nun adına gösterdiğiniz
sevgiyi unutmaz demektedir. Yani biz o
anda hissetmesek de aslında herşey Tanrı
önündedir ve O’nu hoşnut edenleri sürekli
gözeten inanılmaz görkemli bir Tanrımız
vardır.
Bizler işte bu nedenle Tanrı’nın bahşettiği
sonsuz lütuftan ve inanılmaz sonsuz bereketleri
bize bahşetmesinden ötürü yürekten bir
itaat, bir ibadet anlamında hizmet etmemiz
gerekmektedir.
Sonuç; bizler hiç bir kimseden en ufak
bir teşekkür, bir çıkar beklemeksizin
yalnızca O muhteşem sevgi Tanrısına bize
bahşettiklerine hem de karşılıksız bahşettiklerine
karşı bir şükran anlamında sürekli hizmet
edip durmamız gerekir. Bu hizmetler O’nun
bizlere sunduklarına karşı sadece küçük
bir şükran ifadesidir. Ama bu tarz şükran
ifadesinin bile inanılmaz bereketlerle
cevaplandırılacağı bir çok ayetlerle ifade
bulmaktadır.
Afrika’da yıllarca Tanrı hizmetinde bulunan
bir çift emekli oldukları için bindikleri
gemi ile ülkelerine geri dönmektedirler.
Özellikle adam oldukça teşviksiz kalmıştır.
Çünkü aynı gemide avdan dönen Amerikan
Başkanı Rusvelt’te bulunmaktadır. Onun
gemiye binişi muhteşem olmuştur. Oysa
bu çift senelerce en zor şartlarda dualarla
Rab’be hizmet etmişler,sonunda emekli
olmuşlar, iki üç arkadaşları dışında hiç
kimse onları yolcu etmemiş, bunca yıl
ardından bir teşekkür bile etmemişlerdir.
Sonunda gidecekleri kendi ülkelerinde
de artık ne yapacaklarını bilmemektedirler.
Gemi iskeleye yanaşınca büyük bir bando
ve gazeteciler başkanı karşılamışlardır.
Oysa bu çift hiç kimsenin dikkatini bile
çekmemiştir. Bütün bu düşünceler adamı
daha da karamsar bir hale sokmuştur.
Daha sonra eşi dua etmesi konusunda kocasını
teşvik etmiştir. Belli bir müddet dua
da kalan adam gülerek eşinin yanına gelince
kadın şaşkınlıkla bunun nedenini sorar
ve adam şöyle cevap verir: Mesih İsa’ya
neden böylesine yanlız kaldığımızı ve
bir başkana bu kadar tezahürat olduğu
halde kendisine hizmet edene neden en
ufak bir tezahürat bile gösterilmediğini
sordum. Mesih İsa elini omzuma koyarak
şöyle dedi: O evine ulaştı. Ama sizler
henüz evinize ulaşmadınız ki..
Evet, bizlerin ödülü gerçekten evimize
ulaştığımız zaman ziyadesiyle bize verilecektir.
Bizler bu şuurda ve aslında kesinlikle
bir karşılık beklemeksizin Rabbimize hizmet
edip durmalıyız. O’nun sonsuzluk armağanına
teşekkür nedeni ile durmaksızın O’nun
gibi hizmet edip duralım.
Turgay Üçal