Kurtulan İnsan
.Takvimin
her yılını önemli bir insanlık yarasını
deşmeye ayıran B.M.K. yerinde bir karar-la
2004 yılını Kölelikle Savaşma Yılı ilan
etti. Her soydan her boydan, ben insanım
diyenin canı gönülden ilgisini bekleyen
dürtü. Tanrı Sözü’nde bir isteklendirme
duyurulur: “Ağzı-nı dilsiz için, tüm kimsesizlerin
davası için aç... Ölüme götürülenleri
kurtar. Sendeleye sendeleye ölüme gidenleri
esirge” (Süleyman’ın Ö.D. 31:8; 24:11).
Yürek burkucu eylemler, korkutucu çirkinliklerle
çalkalanan çağımızda erdemin, hakkın,
adaletin yüzüne tüküren acımasız entrikalardan
biri de insan satışı. Yaratan’ın gözünde
her canın ben-sen kadar değeri olan kadın
erkek, çoluk çocuk küstahça satılıyor,
piyasa malzemesi kılınıyor.
Kölelik iğrençliğinin gerilerde bırakıldığı
okullarda öğretilirken, güçsüz savunmasız
Tanrı yaratıkları şeyh saraylarında, eğlence
barlarında, iş ocaklarında basit birer
köle. Dolap döndürmekte baş rol para hırsıyla
azıtan sapkınların. Arlanmaz vurguncular
bal tutmuşça-sına parmağını yalıyor. Ahtapot
dokunaçlarının her yana gerildiği gibi,
dünya banka-larında kirli para istifleyenler
satılık çocuk, kadın-erkek kovalayışında.
Yeryuvarlağında ağ atıp ağ çeken kapkaranlık
mafiya örgütleri yığdıkları parayı yıkamanın
cambazlığında hünerli mi hünerli! Dokunaçlar
tavan tabakaya dek tırmanmakta.
Ayrıkotu üreten aklın düşüklüğü nerelerde
çöreklenmiyor! Hak Yargıç’ı bir hiç yerine
koyanlar ticaretin rağbetinde. “Yoksulu
ezen onun Yaratanı’nı hor görür; ama ona
acıyan Yaratan’ı yücelendirir” (Süleyman’ın
Ö.D. 14:31). Acımasızlık, güçsüz yaratığı
kazanç matahı kılıyor. Yeryüzünde yaklaşık
yirmi beş milyon insan kardeş ve kızkardeş
bu çirkefliğin ağlarında. İncil’de herkese
özlü bir uyarı duyurulur: “Tanrı bana
hiç kimseye sıradan ya da kirli dememeyi
öğretti” (Habercilerin İşleri 10:28b,
34). Günah zincirleriyle bağlı insanı
özgürlüğe kavuşturmak için ölen ve dirilen
Mesih’in sunduğu kayra tepe tepedir: “Bizleri
sevene, kanıyla günahlarımızdan özgür
edene..” (Vahiy 1:5b).
Kölelik irinini deşerken, rehinecilik
zalimliğine değinmemek soruna sünger çekmektir.
İnsanı rehine kılanlar yüklü fidye arar.
Buna karşı Yaratan-Kurtaran’ın şaşırtıcı
eylemi şöyle tanıtılır: “...yozlaşan gümüş
ya da altınla kurtulmadığınızı biliyorsunuz.
Tersine, suçsuz ve lekesiz kuzuyu andıran
Mesih’in değerli kanıyla kurtuldunuz”
( I Petros 1:18). Gerçek buyken insan
yaşamını kazanç ve sömürü konusu yapan,
Tanrı’nın da yersel yetkilerin de yasalarını
yere çalıyor. Yine Kutsal Kitap’ı dinleyelim:
“Adam çalan onu satarsa ya da kendinde
tutarsa, kesinlikle öldürülecektir” (Mısır’dan
Çıkış 21:16). Tüyleri ürperten, melekleri
ağlatan bu bozukluğun gerisindeki tek
çıban başı: Günahtan kaynaklanan acımasızlık.
Kahredici illet, bu soruna sıva vuranın
içinde. Böylesi düşüklükte, işlenemeyecek
adaletsizlik yok. Tamah sağduyulu Tanrı
yasasını dışlayınca görünüm matem, yıkım..
Dağlardan daha yüksek kötülükler dünyasında
acımasızlık en korkutucu vahşeti döllemekte.
Bugün yargıdan kaçabilen Tanrı yargısından
kaçamayacak. Bu tür küstahlığa karşı Tanrı’nın
hakça öfkesi her yanda kabarmakta.
Her ulusun geçmişi kölelik utancıyla
yoğrulu. Kölelik yasadışı ilan edilmiş!
Ama insan kötülüğünün dizginini çekmek
olacak iş mi? Köle tacirliğinde ne denli
iğrenç dolaplar dönmüyor, ne tür çirkeflikler
işlenmiyor! Kaçak yollarla savunmasız
insanları ülkeden ülkeye aktaranlar. Canını
yitireceklerden koparılan kan parasıyla
ağzı sulananlar. Sesi soluğu çıkmayan
kızları ve erkek çocuklarını çalarak saraylarda
halayık, haremlerde hazcılık nesnesi kılanlar.
Kandırılmış kızları seks piyasalarında
sömürenler. Ekmeğe muhtaç ana-babadan
çocukları satın alıp masumları perişan
edenler. Uluslararası mafiya oyunlarıyla
bebek alışverişini sürdürenler. Kiralık
katil tutarak cana kıyanlar. İğrenç liste
uzadıkça uzar, canları yakar, yüreği olanları
utanca ve yasa boğar. Evrensel kudurganlığa
ıraktan bakarak, ben bu çirkin eylemlerden
arıyım deyip kendini avutma. Tamah ya
da eşitdeğer sorunlarda sen de yüreğini
enikonu araştır. Günahın küçüğünü ya da
büyüğünü İsa Mesih’in fidyesine getir.
Fıkır fıkır günah kaynayan varlığına etkin
şifayı tanı. Kim diyebilir, bende hiçbir
acımasızlık yoktur diye! Mesih’in göksel
öğüdü sana da doğrultulur: “Ne mutlu başkasının
acısına ortak olanlara! Çünkü onlar acılarında
destek bulacaklar” (Matta 5:7). Sadece
O’nun arıttığı can O’nun gibi davranabilir.
Acımasızlık varlığa egemen kesilince
o kişinin aklı-yöntemi şeytanın cirit
attığı alana dönüşür. Bencil eylemin her
çeşidi iblisin buyruğundadır. Yön ondan
kaynaklanınca, vicdan uyarısı susturulur,
sağduyu sesi kıstırılır. Bu tür alicengiz
oyunlarına kapılan, ilerisini öneme alamaz.
Dinsel uygulamalarla ya da hayır-sevapla
suçunu badanalamaya didinen daha da suçlu
çıkarılır. Köle ticaretiyle uğraşan nicelerin
dinsel görevlere merağı alemin gözünde
sergileniyor. Ama bunlar köle kılınanlardan
daha da köle!
Cüzdanımı şişireyim derken acımasızlık
mengenesinde sıkıştırılanların dalamayacağı
düşüklük tasarlanamaz. O güzel Mezmurlar’ı
kaleme alan Davut peygamber de acımasızlık
ateşinde cızır cızır kavruldu. Natan peygamber
Tanrı buyruğuyla Davut’un günahını gün
ışığına çıkarınca yüreğine hançer saplandı.
Budur sert insan yüreğinin sayrılıklarından
biri. Kaç kez bu tutumla insan kardeşinin
hakkını çiğnedin? Kaç kez acımasızca öç
aldın? Kaç kez düşene güldün? Gözlerin
keskin olabilir; ne var ki, onları odaklamak
istediğin yerleri görebilirsin ancak.
Canının gözünü iç dünyana doğrult. Bırak,
günahlıya acımayla yaklaşan kurtarıcı
Mesih o çirkin yaraları deşsin, engebeli
varlığını dümdüz kılsın, karanlığı dağıtsın,
yüreğine ebedi ışığını saçsın.
Günahı sonucu dizini döven Davut, kayrayla
arıtılınca duası şuydu: “Eğer yüreğimde
kötülüğe yer verirsem, RAB beni işitmez...Ya
RAB, eğer kötülükleri hesaba alırsan,
evet, kim dayanabilir ya RAB! Kötülüklerimizi
önüne, gizli günahlarımızı yüzünün ışığına
koydun” (Mezmur 66:18; 130:3; 90:8). Hem
ezeni hem ezileni acıyan, somut sevgisini
bağışlamalık ölümüyle kanıtlayan İsa Mesih’e
iman, yaşamının dönüm noktası olacaktır
Boşa harcamak göz göre göre akılsız-hesapsız
ziyandır. Çevremiz harcanıyor, doğasal
değerler bozuluyor, verimli kaynaklar
kurutuluyor, hayvanlar yok oluyor. Buna
acı duymamak fütursuzluktur. Ama böylesi
har vurup harman savurmanın daha da beteri
var: İnsan harcanışı. Yaratılıştan bu
yana sudan daha ucuz insan yaşamı! İlk
harcama Yaratanı’na hayvan kurban ederek
tapınan tanrısever insan Habil’in, kıskanç
kardeşi Kain tarafından ilkel bir silahla
öldürülmesidir. O gün bu gün her bucakta
her kuşakta değerli canlar sürü sürü harcanıyor,
ürkütücü aldırmazlık baş döndürürcesine
sürdürülüyor.
Yeryuvarlağında kendine özgü yeri-yetkisi
olan, beden-can-ruh üçgeni insan, gizemli
bir varlıktır. Tanrı benzerliğinde, meleklerden
biraz geride sonsuz için yaratılan.. Kurulu
düzende Yaratanı’ndan yöneticilik göreviyle
yetkilendirilen can. Kurallarına bağlı
bulunduğu doğanın koruyucusu olacak, ona
hizmet sunacak, doğanın eliaçık sağlayışlarından
bollukla yararlanacak. Yönetmeni olduğu
çevreye saygıyla, hayranlıkla yaklaşacak;
sağduyusunu kullanacak, Yaratanı’nı yüceltecek.
İnsanın günah tutsaklığına düşüşü hem
kendisini hem de kurulu düzeni sarstı:
“Çünkü yaratılış kendi istemiyle değil,
Tanrı’nın istemiyle yozlaşmaya bağımlı
kılındı. Ama yine de umut vardır” (Romalılar
8:20). Varoluşçuluk felsefesi umutu yadırgayabilir;
ama Tanrı düzeninde imanla bileşik umut
gözle görülemeyen kanıttır. Günahlı insana
biricik Oğlu’nun haçlanışı ile hem arınma
hem de sonsuz yaşam sağlayan Tanrı şu
kusurlu doğa üzerinde köklü yenilenişi
gerçekleştirecek, her bozukluğa son verecek.
Bunların bilinmesine karşın ademoğlu
ardı arası kesilmeden harcanıyor. Çünkü
Tanrı karşısında, insan doğrultusunda
kişisel sorumluluğuna yan çizenler pek
çok. Yaratan’ın insana biçtiği değere
karşı sorumluluk bireyi aydınlığa kavuşturur,
onu Tanrı’nın iş arkadaşı kılar. Ama bunun
tersine tanığız. İnsan yapıcı olacak yerde
yıkıcılığı yeğlemiş! Harcama listesi ne
yazık ki çok uzun. Katillikten başlayarak
köleliğe-sömürücülüğe varıncaya dek kendi
listeni düzenle. Ürkütücü bir sıralama
gözünün önünde sırıtacak. Bunun ardından
her tecavüzün karşısına Tanrı’ya saygı
ve sorumluluğa nasıl yan çizdiğini kaydet.
Böylesi harcamanın kökteki nedenine varmakta
güçlük çekmeyeceksin. Bunun daha korkutucu
boyutlara dayandığını da göreceksin.
Harcama ana rahminden başlıyor. Cinsel
ilişkinin zevkini tattıktan sonra döl
yatağında oluşan can istenmeyince hemen
koş kürtajcıya! Rahimden kazısın dölütü.
Bu yolla her yıl yeryüzünde milyonlarla
sayılan yavrular gün ışığını göremeden
umursamazlıkla harcanıyor. Ne değerler
var bunların arasında! Bazı doktorların
tüm geliri bu çürük-acımasız eylemle.
O analarda oluşan ruh ve can sarsıntısı
hiç unutulamıyor. Evet, iş gebelikte başlıyor.
Bundan sonra soğanın yaprağı gibi katmerleşiyor:
HIV virüsü ile doğanlar. Yoksul ana-babanın
yavrusunu hiç tanımadığı mafiyalara satması.
Ver gitsin! Çocuklar köle pazarlarında,
seks dehlizlerinde.. ‘Sokak çocukları’
diye bilinen bırakılmış zavallılar trajedisi.
Küçücük yaşta uyuşturuculuk alışkısı dünyasal
çapta bunalım. Aç çocuklar, iş tezgahlarında
çalıştırılan minicik eller. Sübyan koğuşlarında
büyüyenler. Hırsızlığa eğitilen küçükler,
intiharlar ve utanç listesi daha nerelere
gider.
Gül gibi kızlar mafiyaların elinde seks
malzemesi. Zeki çocuklar eğitimi rüyasında
göremiyor. Üniversite bitirenler bilgisini
satamıyor. Emekçi kuşağın yitik hakları
bangır bangır bağırıyor. Bakıma muhtaç
hastalar, sonundaysa kapkaranlık yaşama
kapkaranlık bir mezar; belirsiz sonsuzluk.
Bunlara bakan niceler soruyor: “Allah
varsa acaba ne yapıyor? Bu kahredici bunalımları
neden değiştiremiyor? O nasıl bir Allah’tır
acaba?” Toplumsal adaletsizlikler zinciri
pek çok kişiyi ateizme sürüklüyor (bkz.
Eyub 6:14).
İkinci Cihan Savaşı sona erince Naziler’in
kurduğu toplama-gazlama kamplarından biri-nin
duvarında şöyle bir soruya rastlanır:
“Allah nerede?” Altında başka elle yazılmış
bir yazı var: “Burada; yaratıklarının
yanında elem çekiyor.” Yeryüzündeki kudurganlıklara
bu kavramla bakabilenin düğümleri çözülür,
karanlığı aydınlanır. Allah adıyla bildiğimiz
Tanrı gerçek ‘Kişi’ dir. İnsan elemlerine
ve harcanışına ne kayıtsızdır, ne de çaresiz.
Han-gi yolla eğildi insanın bunalımına?
Bunu Kutsal Söz’den duyalım: “Bu nedenle,
çocuklar nasıl etle kana paydaş oldularsa,
O kendisi de bu doğayla özdeş oldu. Öyle
ki, ölümün güçlü egemenliğini kendinde
bulunduranı, yani iblisi ölümüyle ezsin.
Ve ölüm korkusu yüzünden yaşam boyu tutsak
olanları özgürlüğe kavuştursun” (İbraniler
2:14,15).
Budur Tanrı-insan tarihinin en düşündürücü
gizemi: “Tanrısal Söz beden oldu, kayra
ve gerçekle dolu olarak aramızda yaşadı.
O’nun yüceliğini Baba’dan gelen biricik
Oğul’un yüceliği niteliğinde gördük” (Yuhanna
1:14). İsa Mesih insan bedeni kuşandı,
insan yavrusu olarak erden kızdan doğdu,
insanın acılarını üstlendi, onları taşıyarak
gözyaşları döktü, günahı yüklendi, günaha
yaraşan ağır cezayı haç üzerinde hem ruhunda
hem de bedeninde taşıdı. Hepimize atanan
ölümü öldü. Şükürler olsun! Mezar O’nu
tutamadı. Görkemle dirildi, göklere yükseldi,
Baba Tanrı’nın sağında oturdu, kurtarışına
iman edenin meyancısı-bağışlayıcısı oldu.
Onları yanına almak için egemen güçle
geleceğini kesinlikle belirtti. Elem çeken
her Mesih inanlısı O’nun parlak gelişini
beklemekte. Evet, Mesih harcandı; öyle
ki harcanan kadın-erkek kazanılsın, sonsuzun
görkemine kavuşsun. Mesih’e iman edip
O’nu kabul edenin iç dünyası baştanbaşa
değişir.
Günah köleliktir. İsa Mesih günaha tutsak
insanın durumunu böyle anlattı, köle pazarından
fidyesiyle onu satın aldı. Mesih’e iman
edenin gönenci sonsuzdur. Bu insan sahip
değiştirmiştir. Önceki çağlarda köle pazarı
en hareketli yerlerdendi. Çoğu kez köle
insan bir zalimden başka bir zalime satılırdı.
Buna karşı, İsa Mesih kanıyla satın aldığı
günahlıyı Tanrı’nın ve kendisinin ebedi
bağlısı kılar. “Ama şimdi günahtan özgür
kılındınız, Tanrı’nın uşağı oldunuz” (Romalılar
6:22). Kişisel kararıyla bu yetkili aşamaya
gelenin gönenci kendine özgüdür. Bilinen
kölelik kahredici bela, Tanrı’ya ve Mesih’e
kölelikse içaçıcı balsamdır. Bu özgürlüğü
sen de seçmek istemez misin?
Thomas
Cosmades