Bir ÖZGÜRLÜK hikayesi
İnsan
ticareti (köle alışverişi) tarihin kapkaranlık
sayfalarından.. Bazı Ortadoğu ve Afrika
ülkelerinde şimdiye dek kökü kazınamamış.
Milyonlarca insan kardeş insafsızlık mengenesinde.
Şu kudurgan çağda çirkef dolapları var
gücüyle işlerlikte. Tanrı’nın kusursuz
yasalarını, özgürlük hak-kını, kadın haklarını,
Tanrı armağanı çocukların değerini, ruhsal-etiksel
kuralları ayaklar altında çiğneyen zulüm
kuruluşları her yanda etkin sömürücülüğün
haddini aşmış uğraşlarından.. Bu miskinliğin
gerisinde savunmasız insanları çalmak
zalimliği sırıtmakta. “İnsan çalmayacaksın”
(Mısır’dan Çıkış 21:16) yolunda bir buyruk
da vermiş Tanrı. Kimin umurunda!
Yürek paralayan konu bizi yaklaşık iki
yüz yıl geriye, dert dünyasına umut ışığı
yakan bir olguya götürür: Çiftlik ağasının
köleleri arasında, Afrika’dan çalınmış
Kaf da var. Canını dişine takarak ağanın
gelirini şişirmeye kullanılan bir insan
kardeş. Kimsenin özleyemeyeceği bu ezici
duruma karşın Kaf gözle görülür elle tutulur
mutlulukta. İç dünyası kanıtlı sevincin
kıvancına erişmiş. Görgülü günleri anlam
ve içerikle bezenmiş. Kaf, insafsız koşulların
etkileyemeyeceği ortamın gizini kavramış,
güncel baskılara üstün gelebilir doğrultuda
koşullandırılmış. Somut gönencin bastırılamayan
kaynağını bulmuş. Sözün kısası, Kaf imrenilir
bir Mesih bağlısı. Şu çileli yaşamın kötü
gelişimlerine yenik düşmemeyi öğrenmiş.
Baskılar onun bileğini bükemiyor, hiç
sarsılmayan imanıyla onları kendisi yöneltiyor.
Canının egemeni Mesih güç koşulları nasıl
zafere dönüştürebileceğini ona öğretmiş:
“İşte bunun içindir ki bezginliğe düşmüyoruz.
Her ne kadar dıştan görünen varlığımız
bozulmaktaysa da, içteki varlığımız güngünden
tazelenmektedir. Çünkü şu gelip geçici
hafif acılar, bizde ne sınırı ne de kısıtlaması
olan sonsuz yücelik doluluğunu oluşturmaktadır.
Gözlerimizi görülenlere değil, görülmeyenlere
dikiyoruz. Çünkü görülenler geçicidir;
görülmeyenlerse sonsuzdur”(II. Korintoslular
4:16-18).
Önemi sıfıra indirilen kölenin asıl sahibi
şu çalkantılı yerde değil, çalkantısız
gök-lerde. Yerdeki acıların bastırıldığı
yücelerde (bkz. Yuhanna 16:22; Galatyalılar
6:9; Efesoslular 3:16; Romalılar 8:17).
Hiçbir durum ve gelişim Kaf’ın imana dayanan
güvenini sarsamıyor. O, iç varlığında
çökkünlükten yükselten gücün yönetiminde.
Bu özenilir duruma karşı yüzeyde serbest
görünenin boyunduruğu ezicidir. Bencillik,
yararcılık, acımazlık, ruhsal tutsaklık,
hepsi egemen.
Kaf’ı çalıştıran adam aşırı baskıcı sayılamaz.
Ama gün gelir paraya ihtiyaç belirince
Kaf’ı köle pazarında satışa çıkarır. Acımazlığı,
para canlılığı yüzünden okunan meymenetsiz
bir ağa Kaf’a alıcı olur. Fiyatta uyuşur
parayı sayar, yeni bir köle sağlar. Kaf
el değiştirirken önceki sahip bu ağayı
aydınlatır: “Çok uysal ve çalışkandır.
Kendisine her bakımdan güvenebilirsin;
sadece bir özelliği var. Onun en çok sevdiği
kişi İsa Mesih’tir. Her gün odasına çekilir,
Tanrı Sözü’nü okur, ilahi söyler, dua
eder. Bu tapınıştan kendisini hiçbir güç
koparamaz.” Bunu duyan yeni sahip küplere
biner; bir küfür savurarak, “Benim ağalığım
nerede kalıyor?” der. “Kitapla duayla
geçirilecek vaktimiz yok. Bunlara paydos!
Anlıyor musun Kaf?” Ardından kesin bir
gözdağı verir: “Buyruğumu dinlemezsen
sonuç kötü olur.” Önceki ağa onu uyarır:
“Biraz dikkatli davranmanı salık veririm.”
Kaf yeni bir ağanın eline geçmiş ama
düşüncesi göksel sahibinde. Vicdan doğruluğuyla
çalışan köleye iş nerede olursa iştir.
Para hırsıyla kavrulan efendiyi büsbütün
değiştirmeye gücü yeter olan Mesih’e daha
da sağlam imanla sarılır. Ağa çok sinirli,
hırçın ve katı yürekli. Ne güler ne de
acır. Ama Kaf’ın tutumu hep aynı. Tanrı’nın
altın yasasını akılda tutar. “Kötülüğü
iyilikle yen” (bkz. Romalılar 12:14-21).
Çok geçmez katı yürekli ağa Kaf’ın her
gün yatağı başında diz çöküp dua ettiğini,
ezgiler söylediğini öğrenir. “Sahibin
benim” dercesine, “Anlaşılan, köle pazarındaki
uyarıma aldırış etmedin” diye kükrer.
“Bir kez daha bu saçma davranışlarını
duyarsam sonun ne olacağını hesaba al!”
Kaf sağduyulu yanıtı verir: “Efendim,
Rab İsa Mesih kurtarıcımdır; her gün kendisiyle
konuşmamı ister. Senin her buyruğunu severek
yapayım; lütfen beni O’nun Sözü’nü okumaktan,
dediklerini dinlemekten mahrum bırakma.
Dua edince sizi çocuklarınızı daha derin
sevgiyle seviyorum, çiftliğinizde kaytarmıyorum.
Kurtarıcımla her gün konuşamamak katlanılamayacak
yüktür. Nolur beni duadan kesmeyin. Hergün
O’nun Sözü bana yeni güç katıyor.” Ama
ne gezer! Aklı fikri kazançta dolaşan
ağa sağduyulu dilden anlamaz. Granitleşmiş
yürekle tehditi sürdürür: “Uyarımı öneme
al; bu dayanaksız dualardan vaz geç, kendini
senden beklenen işe ver. Buyruğumu saymazlıktan
gelirsen sen de burada sayılmazsın.”
Böylesi sert bir çıkışın Kaf’ı belki
de gizli duaya iteceği sanılabilir; ama
kanışlı bağlılıktan koparılamaz o. Mesih
inanlısının karşılaştığı saldırılar zinciri
nedir? Aşağılık, kara çalıcılık, gözdağı,
baskı, sindirme, toplanmaya set çekme,
Mesih’i inkâra itme, ölümle boğuş, kılıç..
Ama bunlar gerçek inanlıyı yıldıramaz;
onu sadece günah köstekleyebilir. Sadık
köle odacığına çekilir, pencereyi bile
örtmeyi düşünmeden korkusuz bir Mesih
bağlısına yaraşır tutumla, imanla Daniel
peygamber’in yaptığını yapar. Bunlardır
Mesih’e inanmanın sonrası.
Daniel de Perslerin imparatoru tarafından
diri Tanrı’ya duanın yasaklandığı bunalımlı
bir dönemde bundan vazgeçmemişti. İman
ettiği Tanrı’ya yakardı, tüm sarayın öfkesini
üzerine topladı. Sonunda aslanlar inine
atıldı; ama güçlü Tanrı meleğini gönderdi,
kudurgan hayvanların ağzını bağladı. Bu
mucizeye tanık olan imparator Darius bir
femanla Daniel’in Tanrısı’nı tek Tanrı
olarak övdü, ona bağ-lılıktan şaşmayan
Daniel’i yükseltti (bkz. Daniel 6).”Tanrı
bizimle birlikte olunca, bize karşı kim
durabilir?”(Romalılar 8:31). “Rab yanımdadır;
kork-mam...Çektiğim acıları saydın. Gözyaşlarımı
şişene koy. Onlar kitabında yazılı değil
mi? Çağırdığım gün, düşmanlarım geri çekilecek”
(Mezmur 118:6; 56:8,9).
Kaf bu güvenlikle Kutsal Kitap’ı okur,
dua eder, ezgiler söyler. Ama ağa durumu
gözlemekte. Sabah erken köleyi çağırır,
ateşlenerek onu iyice haşlar. Kölenin
özrü yok: “Efendim, doğrudur; dün akşam
odamda dua ettim. Ben Tanrı’sız Mesih’siz
yaşayamam. Her an Rabbim’in desteğine
muhtacım. O’nsuz yüreğim çarpmaz; çalışamam.”
Ağa bastırır buyruğu: “Çıkarın gömleğini,
bağlayın direğe!” Elinden eksik etmediği
kırbaca yapışır, ha babam köleye bindirir.
Gözleri hınçla dolu. Dayanılmaz bir patak.
Eşi acıya kapılıp ağanın ayaklarına kapanır;
yalvarır: “Aman durdur artık!” Ağa kadını
paylayarak kovar; o da hıçkırıkla çekilir.
Hiç kimse o öfkeyi önleyemez. Takati kesilinceye
dek sopayı sürdürür. Gözleri kan tabağı..
Savunmasız kölenin bedeninden kanlar fışkırıyor
ölü gibi yere seriliyor. Ağa buyuruyor:
“Yaralarını tuzlu suyla yıkayın, gömleğini
giydirip işe salın.” Sızıyla kıvranan
köle hem çalışıyor hem de derinden basit
bir ezgiyi mırıldanıyor:
Geçer toptan işkence görgüleri,
Mesih’le gelir sevinç, neşe günleri.
Güveni aksaksız güven. O katlanılmaz
acıyı Mesih’in şifa ve teselli yeteneği
yatıştırır. Kendisi de kırbaçla dövülmedi
mi? Haça asılarak öldürülmedi mi? O bu
görgülerden geçmemiş olsaydı Kaf’ı nasıl
kurtarabilirdi? Çok uzun sürmez umutlar
yeşerir. Ağanın çalkalanan vicdanı gitgide
artan yoğunlukla onu sarsar. Köleye bakmamak
için ortalıktan çekilir; ama yürek dürtüsü
dinmez. Kendi kendine söylenir: “Ne berbat
birisiyim! Vahşiliğimi kime anlatabilirim?
Adam hırsızlık mı yaptı? Kavga mı çıkardı?
Kızlarıma mı sataştı? Ya ne? Yararsız
olan o değil, benim.” Vicdan kınayışı
dinmez; belini büker. Öylesi kaygılı ki,
yatağına koşar; gece olur uyuyamaz. Korkulu
hayaller görür; eşini uyandırır. Kadın
derin telaşla, “Doktor getirtelim” der.
O, “Gerekli değil; ruhum canım hasta”
diye yanıtlar. “Ölüp cehenneme gideceğimden
korkuyorum. Bana ruhsal yardımda bulunacak,
dua edecek kimse var mı?” Karısı şaşırır.
“Bu ne başkalık! Ne oldu bu adama?” Çekinerek
yanıtlar: “Bu sabah köteklediğin köleden
başkasını bilmiyorum!” Adam çekinerek
sorar: “Bu yaptıklarımdan sonra Kaf hiç
benim için dua eder mi?” Kadın yanıtlar:
“Kaf hiç çekinmeden açıkladığı imanı taşıyorsa
ona düşman denecek kimse yoktur. Düşmanını
sevmesi imanının yöntemi; İsa ona bunu
öğretir.” Kocası, “Öyleyse, koş Kaf’ı
buraya getir” der.
Kadın yılgınlıkla Kaf’ın kulübesine bir
köle salar. Kaf yeniden kendisini patak
beklediğini düşünür. Çünkü tam o anda
duadadır. Köle, arkadaşıyla birlikte hiç
korkmadan ağanın evine varır. Kadın onu
kapıda karşılar, meraktan içi eriyen köleyi
yatak odasına yöneltir. Ağa uzanmış inliyor;
tüm gururu ezilmiş tavus kuşu gibi çekinerek,
“Evladım Kaf, benim için Tanrı’ya dua
eder misin?” diye sorar. O kabadayılık
gitmiş, yüzü sapsarı kesilmiş, gözleri
kana bürünmüş. Yatakta otur-maya didiniyor,
hıçkırıklarını gizleyemiyor. Yüreği yaralı
kölenin yüzünden sevgi ve sevinç coşuyor
sanki. Dua onun en önemli gönenci. Dost
yararına da düşman yararına da. Mesih’in
buyruğu sürekli aklında (bkz. Matta 5:39,44,45,46).
Mesih’in bu canlı öğretisi Kaf’ın yaşamını
uğraşını yöneltmekte (bkz. Romalılar 12:19-21).
Kaf bu örnek yaşamı yansıtmaya atanan
bir inanlı. Kudurganlığı kırılan çiftlik
ağasını sevgi dolu yürekle avutur: “Tanrı’ya
şükürler, efendim” der. “Odama çekileli
sizin için dua ediyordum. Duayı şimdi
burada sürdürebiliriz.”
Kaf bunları söyleyerek oracıkta diz çöker,
en yakın dostuna konuşurcasına dileğini
af ve kutluluğun kaynaklandığı yüce kata
yöneltir. Efendisi için, tüm ailesi için,
hepsinin kurtuluşa ve sevince kavuşması
için Tanrı’ya yakarır. Duygulandırıcı
bir görünüm. İmanla güvenle dileklerini
din bellemeleri değil, kendi basit lisanında
diri Tanrı’ya içtenlikli yaklaşım..Yanıtın
tez geleceğine imanı kesin. Şafağın sökmesiyle
o katı yürekli köle ağasının, hanımının,
çocuklarının içinde Tanrı kayrası işlerliğini
tümler, yüreğini canlılık esenlik doldurur.
O eve Mesih’in kurtarışı erişir. Değişmiş
yaşamlar..
O zalim ağa, köle saklamanın, sömürücülüğün
tüm çirkinliğini kavrar, kölelerini serbest
bırakır. Yukarıdan doğuşun getirdiği sonuçları
varlığında görür. Efendi ve köle sevgiyle
birbirine kenetlenir. Irk ayrılığı, sınıf
düşmanlığı, hınç çirkinliği Mesih’in güneşinde
kar gibi erir. Kardeşlik gözyaşları birbirine
karışır, yürekler pekişir. Tanrı’nın kurtarıcı
İsa’da sunduğu sevgi doğal yönden güç
anlaşılabilir, ama sonucu, somut etkisi
bu gönence gelenin yaşamında belirir.
Varlığında gerçekleşen bu parlak aşamayı
herkese tanıtmak isteyen o önceki ağa
Kaf’la elele verir, iki eşit kardeş durumunda
müjdeyi her yana yayarlar. Mesih’in onlara
verdiği yaşam yeniliğini herkese anlatırlar.
İman etmenin getirdiği güvenliği başkalarına
bildirerek tövbe mesajını yayarlar, günahlıları
Mesih’e çağırırlar.
Kurtarıcı Mesih bilinen işkencelerin
en korkuncunu ruhunda bedeninde taşırken
dileğini yükseltti: “Baba, onlara bağışla;
çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar” (Luka
23:34). O’nun sadık inanlısı Stefanos
ilk Mesih şehidi onuruyla taşlanmak-tayken
içerikli bir dua sundu: “Ya Rab, bu günahı
onlara sayma” (Habercilerin İşleri 7:60).
Hakka bağlılıkla canını veren içindeki
parlak karakteri açıklar.
Thomas
Cosmades