ADEM`iN PEYGAMBERLIĞi
Adem
hepimizin atası, Havva anne-miz. İnsanlık
soyunun evrimle oluştu-ğunu varsayanlar
kendilerine ne ata gösterebilir ne de
anne! Oysa Yaratan Tanrı’nın Sözü dünyasal
gelişimleri düzen kapsamında bildirir,
insan soyunu anaya babaya bağlar (bkz.
Yaratılış 1:26; 2:7,18,21-28,25).
Adem’i kendi benzerliğinde ve öz niteliğinde
oluşturan Tanrı, baştan sona sağlıklı
bir dünya yarattı; onun tacı denilebilecek
insanı da kurulu düzenin yöneticisi atadı.
Tanrı’nın baş özelliği günahsız kusursuz
ölüm-süz, kısacası kutsal oluşudur. Evrenin
diri egemenidir O. İnsanı özgür karar
yetene-ğiyle donattı, onu yaratılışa gözetici
ve yönetici atadı. Yaratık Yaratan’a uyruk
olacak, bu düzende anlamlı-içerikli yaşam
yaşayacak, daha şimdiden sonsuzluğun gönencinde
olacak. Tanrı atalarımızı Aden bahçesine
koydu. Oradaki her ağaçtan yiyebilirler,
yaşam ağacından hep yiyerek ölümsüz kalırlar.
Ama Aden’de onların yiyemeyeceği iyiliği
ve kötülüğü bilme ağacı da bulunuyordu
(bkz. Yaratılış 2:17).
Tanrı’nın saf ve günahsız yarattığı insan
bu ağacın ürününden ırak durdukça daima
iyiliği izleyecek, kötüyü ve kötü eylemleri
bilmeyecek, kendisini bunlarla bozmayacak.
Ama iyiyi ve kötüyü kendim kararlaştırayım
gafletine kapılıp o üründen yediğinde
günahlı olacak, ölecek, yargılanacak.
Yaratık insanın kesin iyiyi kesin kötüden
ayırt edebilmesi, daima iyiyi değerlendirip
kutsallık ortamında, iyiliğe bağlılıkta
karara uyması yaratık yaşamının belirgin
özelliği olacak.
Düşük melek şeytan (iblis) da yaratıktır.
Tanrı’nın katında parlak bir melek (Lusifer)
iken O’nun yüceliğini kıskandı, O’ndan
üstün olmaya heveslendi. Bu ataklık düşüşle
sonuçlandı, Tanrı’nın katından yeryüzüne
atıldı; O’nun ailesinden dışlandı. İblis
Tanrı karşısında bir asidir. Yaratan’ın
kusursuz bir düzen yarattığını, insanı
da bunun tacı atadığını görünce aşırı
kıskançlıkla çalkalandı, atalarımızı Ya-ratanları’ndan
koparmayı kararlaştırdı ve bunu başardı.
Çünkü atalarımız Tanrı’nın sağlıklı buyruğunu
dinleyecek yerde şeytanın kahredici yalanına
kapıldılar.
Yaratan’a karşı günahın ürkütücü sonrası,
Kain’in kardeşi Habil’i din ayrılığı sonucu
katletmesi oldu.. Ana baba Habil’in soğuk
cesedini hüngür hüngür ağlayarak kucaklarken
eylemlerinin sarsıcı sonucunu kavrayabildiler.
İş işten geçmişti; kadın erkek bugüne
dek ağlamakta. Bu üzücü olgular çok önemli
bir soruya yol açmakta: Tanrı Adem’i insanlığa
peygamber atamış olabilir mi? O peygamberse
sana bana yararı, katkısı ne olabilir?
Kutsal Söz’de Tanrı’ca tanıtılan peygamber
olumlu-yapıcı mesajla, sevgiyle, kanıtlı
tövbeye davetle çağrısını herkese yayar.
Peygamber Tanrı’nın kutsallığını vurgular,
bireyleri kutsal yaşama çağırır, düşük
insanı Tanrı’yla barışa yöneltir. Peygamber
Tanrı’nın günaha karşı yargısını bildirir,
dikkati Kurtarıcı’ya doğrultur. Peygamberlerin
tacı Yeşaya hepimize şu somut gerçeği
vurgular: “İlk atan suç işledi” (43:27).
İncil’de İsa günahlı bireyleri uyarır:
“Bırakın onları. Körlerin gözü görmez
yöneticileridir onlar. Eğer kör körü yöneltirse
ikisi birden çukura yuvarlanırlar” (Matta
15:14).
Demek oluyor ki, ilk atamızın kendi soyuna
mirası günah, ardından da ölümdür. Bazıları
günahın evrensel sarsıntısını bilmeye
karşın, Adem’de tüm insanlığı sardığını,
hem de egemen kesildiğini anlayamaz. Özgün
ve kalıtımlı günahı görememek güneşi balçıkla
sıvamaktır. Bunun kanıtı karşımızdadır:
Atamız özgür isteğiyle günah işledi, böylece
kendi soyunu günahla kirletti. Adem’in
yargılanışında hepimiz yargılandık, onun
ruhsal-fiziksel ölümüyle hepimiz öldük.
Yaratan ilk insanı topraktan yarattı,
ona yaşam soluğunu üfledi. Adem’se Yaratan’ın
düzenini sarstı, sınırı aştı; bunu Tanrı
gibi olmayı özleyerek yaptı. Tanrı Adem’i
dışladı, yücelerden gönderdiği Mesih’i
insanın kurtarıcısı kıldı. Tanrı, Oğlu
Mesih’i bir peygamber diye atamadı; beden
kuşanan Sözü niteliğinde onayladı. Mesih
topraktan yaratılmadı, erden kız Meryem’den
insan olarak doğdu. O’nun yersel babası
yoktur, sadece bakire annesi vardır (bkz.
I Kor. 15:45-47, 21-22).
Tüm insanlığın iki temsilcisi önümüzdedir:
Topraktan yaratılan Adem, yüceden gelen,
erden kızdan doğan İsa Mesih. Birbiriyle
çelişkili iki insan! Adem’le ilişkiden
herkese günah, ölüm ve yargı gelir. İsa
Mesih’le özdeşlikten arınma, kurtulma,
diriliş ve sonsuz yaşam gelir. Seni bu
iki temsilci ilgilendirir. Adem, günah,
ölüm ve yargı temsilcin. Tanrı onu peygamber
olarak değil, bencil istek-lerine yenik
düşerek günah işleyen biri niteliğinde
tanıtıyor. Günaha karşı başkasını nasıl
savunabilsin? Tersine, özgün ve kalıtımlı
günahı getiren bir sorumludur o. Hırsız
başkasına, çalma diyebilir mi? Tencere
yüzün kara! Seninki benden kara.
Adem tüm insanlığın yıkıcısı oldu, kimseye
yarar sunamadı. Yeryüzünde her yara-tık
onun uyruğu, suçtan arınma isteği herkesin
bağrındaki yakarı. Adem’in insan-lık üzerinde
kumar oynayıp bir anda yitiriverdiği özelliği
Mesih çarmıha çakılarak ve dirilerek geri
aldı. Gerçek belirtiliyor: “Ne var ki,
tanrısal bağış Adem’in suç iş-lemesine
benzemez. Bir tek kişinin suç işlemesiyle
bunca insana ölüm yargısı geldi-ği göz
önünde tutulsun. Ama Tanrı kayrasının
ve armağanının bir tek insanın –İsa Mesih’in–
kayrasında bunca kişi yararına bollukla
dağıtılması daha da kesindir. Tanrısal
armağan o tek kişinin günahı gibi değildir.
Çünkü bir tek insanın suçu sonucunda saptanan
yargı suçlu çıkarılma oldu. Tanrısal bağış
ise bunun tersine, bir sürü suçtan sonra
doğru çıkarılmayı oluşturdu. Bir tek insanın
suç işlemesinin ölüm egemenliğini getirdiği
ve bunun o tek kişi aracılığıyla olduğu
önümüzdedir. Ama kayra bolluğunu ve doğruluk
armağanını alanların bir tek kişi –İsa
Mesih– aracılığıyla yaşamda egemenlik
sürecekleri daha kesindir” (Romalılar
5:15-17).
İnsanı çok seven Tanrı ademoğullarını
günahlı-ölümlü temsilciden özgür kılmak
için yücelerden günahsız-ölümsüz temsilciyi
gönderdi. Adem’e ya da herhangi bir peygambere
bağlı olan tıpkı onun gibi günahında kalacak,
sonra da ölecek. Ama kurtarıcı Mesih’e
bağlanan günahtan arıtılacak, öldükten
sonra da yaşama diriltilecek. Adem ölümü
getirdi; İsa Mesih ise dirilişi. Adem’le
Mesih arasındaki ayrım ölümle yaşam arasındaki
ayrım gibidir. Ne biri peygamberdir ne
de öbürü.
İsa Mesih yerimize ölüp dirilinceye dek
kurtuluş bilinmiyordu. O’nun dirilişi
en parlak müjdedir. Mesih’in ölüp dirildiğini
yadsımak karanlık mezarda umutsuz kalmaktır.
Ölüm evrensel gerçektir. Onu Adem getirdi.
Diriliş de kanıtlı gerçektir. Onu ölüler
arasından dirilen Mesih getirdi. Peygamberler
ölü, diri olan Mesih ise yücelerde.. “Diri
olan Ben’im. Öldüm ve işte çağlar çağı
diriyim. Ölümün ve ölüler ülkesinin anahtarları
bendedir” (Vahiy 1:17). “Gökte ve yeryüzünde
tüm yetki bana verilmiştir” (Matta 28:18).
Adem bunu söyleyemez. Başka hiçbir peygamber
de böyle konuşamaz. Ölüm salt Mesih’e
yeniktir. Ölüme üstün gelen Mesih her
güce, yetkiye ve yargıya sahiptir. Mesih
ölüp gömüldükten sonra üçüncü gün boş
bir mezar bıraktı geride. Budur günahı
ve ölümü yenenin özelliği.
Mesih yaşam veren kurtarıcın olsun. Günahsız
Mesih günahlı Adem’in soyunu arıtabilir.
Günahlı soy için öldü, dirilerek yepyeni
bir soyun başı oldu O. Doğal durumda Adem’e
bağlısın. Onu peygamber sayman yaşamına
hiçbir yarar getiremez. Mesih’in kurtarmalığına,
dirilişine iman edersen bu kez O’nun bağlısı
olursun, ölümden yaşama aktarılırsın.
Seven Tanrı tüm insanlığa böyle birini
atadı. O’na iman etsinler ve kurtulsunlar
diye. Bunuysa kayrayla, İsa’nın kanıyla
sağladı.
Adem’den ne bilgi elde edinebilirsin?
Mesih’ten ruhsal gerçekleri öğrenir yaşam
güvenliğine kavuşursun. Adem beni sever
demek gülünç olmaz mı? Ölü başka ölümlüyü
sevemez. Ama Mesih beni sever demek varlığı
mutluluğa boğan gönenç-tir. Temsilcini
seç. Adem bir peygamber değilse ona bağlılıktan
sıyrıl, Tanrı’nın yücelerden gönderdiği
kurtarıcı Mesih’e sarıl; arınmaya, sonsuz
yaşama kavuş
Thomas
Cosmades