incilTurK.Com

 
 
 

 
 

 

 
 
 
 

 

Yeni Yaşam
Emine Kaçan,
Öğrenci, Adana


 

Tanrı nedir? insan nedir? Yaşamın amacı nedir? On beş yaşlarındayken kafam böyle sorularla sık sık meşguldü. Ailemden ve okuldaki din derslerinden bildiğim tek şey Tanrının insanı yarattığı, şeytanın kandırmasıyla cennetten atıldığı ve Hz. Muhammed'e ve Kur'an'a inanarak muhtemelen yaptığı iyilikler kötülüklerinden fazlaysa cennete gidebileceğiydi.

Bayağı mantıksal. Ama hangi ruhani amaç için insan dünyaya gelir? Eğer insan İslam inancının yanısıra iyi ve kötü işlerin tartılmasıyla cennete girecekse, acaba kötülükten çok iyilik işleyen ne kadar insan var? Bu sorulara mantıksal, ruhani bir cevap olmalı ve ben onu bulmalıydım. Hayatımı bu konuda cahil kalarak boşa harcamak niyetinde değildim. îlk olarak kendi hayatıma baktım.

Benim yaptığım kötülükler, yani günahlar, iyi işlerimle karşılaştırılamayacak kadar çöktü. Haftada bir kere bir kimseye yardım ediyor olsam bile, haftada belki on kere anneme ve babama ya da arkadaşlarıma yalan söylüyor, söz dinlemiyor, ve okulda imtihanlarda kopya çekiyordum. Bunların tümünün Tanrı katında iyi olmadığını, günah olduğunu biliyordum. Bu gidişe bir son vermeliydim. Artık günah işlememeli. dürüst ve ahlaklı bir hayat yaşamalıydım. Onun tatbikinin başarısızlığını anlamak fazla zaman almadı, îlk gün planladığım gibi geçti ama öteki günkü durum yalan söylemeksizin geçecek gibi değildi. Haftalarca uğraştım o kararım gerçekleştirme-ye, ama her yeniden başladığımın ertesi günü kendime ve Tanrı'ya verdiğim sözü kırıyordum. Bu durum ölene kadar devam ederse. sönümün cennet olmayacağım anladım. Acaba yalnız ben miydim, yapmak istediği iyi şeyi yapamayan, ama yapmak istemediği kötü şeyi yapan? Hayır! Etrafımdaki İnsanlara biraz dikkatle bakmak yeterliydi. Örneğin, babam sık sık yalanın kötü birşey olduğunu, durum acı da olsa gerçeği söylemenin doğru ve gerekli olduğunu bize söylerdi. Onun hayatına baktığımda yalan söylemediği, öfkesini suçsuz birisinden çıkamadığı bir gün yoktu. Anladım ki, insanların doğru şekilde yaşamaya yetenekleri yoktu. Bu durumu, düşünmek beni her zaman çok kederlendirdi.

Durumu değiştirecek bir şey yoktu. Hayatımın gidişini kontrol edemiyordum. Yalnız ben değil tanıdığım herkes aynı durumdaydı. En büyük ağabeyim benim geleceğimi düşünerek özel bir okulda İngilizce kursu almamı tavsiye etti. Başka bir dil öğrenmek bayağı zevkliydi ve tahmin ettiğim kadar da zor değildi. Okula kaydolduktan fazla bir zaman geçmeden yabancı öğretmenim! ziyarete gittim. Evinin hemen hemen her bir köşesinde bulunan küçük resimli kitapçıklar ilgimi çekti. Oyalanmak için bir tanesini elime alıp okumaya başladım.

Bayağı ilginç ve ayrıca İsa Mesih hakkında benim bildiklerimden farklıydı. Kitapçık Türkçe olmasının yanı sıra İsa'nın çarmıhta ölüp dirildiğini yazıyordu. Sadece bu konuda birkaç soru sordum. Çünkü hala İslamı Hıristiyanlıktan ayrı tutan büyük farkı göremiyordum. Tanrı bizden dürüst yaşam ve temiz bir kalp istemiyor muydu!? Evet, bunu hem İslam hem de Hıristiyanlık onaylıyordu. O zaman neden birleşmiyorduk din açısından? Onun cevaptan bayağı açık, öz ve kısaydı. Hıristiyanlık inancının temeli İsa Mesih'in çarmıhta öldüğü ve üç gün sonra dirildiğiydi. Çünkü, inanca göre, görülmez en kudretli Ruh (Tanrı) İsa'da beden almış ve insanların günahının cezasını çekmek için çarmıh ta ölmüş ve o kudretli Ruh bedeni üç gün sonra yeni bir şekilde diriltmişti. îlk bakışta ne kadar saçma görünüyor değil mi? Kur'an Hıristiyanlığın temel taşını oluşturan bu olayın öyle olmadığını yazıyordu. işte birleşemememizin ana sebebi buydu. Neden ve nasıl olur da yabancı kimseler bana böyle bir sevgi gösterirler diye merakla düşünürken İncil'de İsa'nın ikinci derecedeki en önemli emrine, "komşunu kendin gibi seveceksin" (İncil, Matta bölüm 22 ayet 39), ve Yuhanna'nın birinci mektubundaki "sevgililer", birbirimizi sevelim çünkü sevgi Allah'tan dır ve her seven kişi Allah'tan doğmuştur ve Allah'ı bilir. Sevmeyen kişi Allah'ı bilmez, çünkü Allah sevgidir." (Yuhanna'nın birinci mektubu bölüm 4 ayet 7 ve 8). Ayetlere rast geldim. Anladım ki, bu emirler bana İncili tanıtan bu kimseler tarafından yaşam yordu. Doğru olan yol sevgi yolu değildiyse, Allah'ın insanlara olan sevgisi ve günahları her ne olursa olsun cezalandıracak olan adilliği değildiyse, neydi doğru olan!?

Kur'an-ı Kerim de Allah'ın adil, seven ve affeden olduğunu öğretir. Bu çok doğrudur, ama günahı cezalandırmadan affeden Tanrı nasıl adil olabilir? Her günah işleyen sadece, "tövbe Allahım, bir daha yapmayacağım" diyerek affedilirse, Tanrının adaleti nerede kalır! Her toplum sucunun (hırsızlık, cinayet gibi) bir cezası olduğu gibi her günahın da bir cezası ve günah işleyenin o günahın cezasını çektikten sonra Allah ile doğru bir ilişkiye girebileceği mantıksal değildiyse, neydi mantıklı olan!? Ama insan her en ufak günahı için bile cezalandırılacak olursa bu cezalar ölümden daha aşağı bir şey olamazdı. Ama insanları çok seven Allah kendi adaletin! kırmadan insanları günah suçundan kurtaracak bir yol biliyordu. Bu yol kendisinin günahsız olarak beden alması ve bütün insanların, Afrikalıların, Avrupalıların, Asyalıların, kısaca tüm dünyanın günahları uğruna ölmesiydi. O beden İsa idi. Tanrı'nın kendisinin bedeni kendisi için o kadar önemliydi ki, tüm dünyadaki her zamanın insanlarının günahlarına karşılık olabilirdi ve oldu.

Tabii bana olduğu gibi, sizin de aklınıza, "o doğruysa bu veya şu nasıl olur?" gibi sorular gelmiştir. Ben İncil'e tamamen inanmamı engelleyecek tüm sorularıma tatminkar cevap buldum ve İncile inanmaya ve İsa'nın emirlerine uymaya karar verdim. Günahlı bir kimse olduğumu kabul ettim ve İsa'nın benim gelmiş geçmiş tüm günahlarım için Öldüğüne ve yeni bir bedenle tekrar dirildiğine inandım. Bu konuya ilgi gösterdiğimi görünce bana küçük bir kitap armağan etti. Bu kitap İslam inancının Hıristiyanlık inancı hakkındaki iddialarım tarihsel yönden inceliyordu. Açıkça saçma olduğu görülen böyle bir olayın doğruluğunu araştırmak, Müslüman iddialarını incelemek ilkönce zaman ziyanı olarak göründüyse de, sadece o konuda birşeyler bilmiş olmak için o kitabı okumaya karar verdim. Kitap hiç de umduğum gibi boş laflarla dolu değildi. Müslümanlığın Kutsal Kitap (İncil) ve İsa hakkındaki birçok iddialarım ele alıyor ve onları tek tek tarihi belgelerle çürütüyor, örneğin, İsa'nın çarmıhta öldüğü Yahudiliğe bile inanmayan o zamanın Romalı tarihçileri tarafından yazılmış. Müslümanlığın o olaydan yaklaşık beş yüz yıl sonra ortaya çıkıp İsa'nın ölümü ve dirilişiyle ilgili gerçeğin çıkar uğruna değiştirildiğini ileri sürmesi pek mantıksal görünmedi. O kitabı bitirdikten sonra hiçbir kimsenin baskısı ve kendi önyargım olmaksızın İncil'i okumaya ve incelemeye karar verdim. Genellikle bir kimse bir kitabın çıkar için yazılı? yazılmadığını kitabı inceleyerek anlayabilir, İncil'i okumayı bitirdiğim zaman çıkar için kullanılabilecek hiçbir konu görmedim, İncil'in temel hayat öğretişi yoksulları doyurmak, acı çekenleri teselli etmekti. Bunun yanı sıra. İncil sadece iman yoluyla Cenneti kesin olarak vaad ediyordu. Çıkarcı olduğu konusundaki iddialara yol açacak tapınma şartları da yoktu, yani kurban kesme, her yıl belirli bir yeri ziyaret etme gibi. Tek istenilen şey vaaz edilen göksel habere, müjdeye inanmaktı. Tabii her dinde olduğu gibi din adı altında kutsal olarak tanınan emirlere (yazılara) aykırı yollarla çıkar sağlayan insanlar vardı, ama bu gibi insanların yaptığı şeylerden dolayı kutsal sayılan yazıların yargılanması doğru bir şey olmazdı.

Ayrıca İncil daha önce hiç duymadığım mükemmel prensiplerle doluydu. "Kötülüğü iyilikle yen" (İncil, Romalılara Mektup bölüm 12 ayet 21), "Düşmanlarınızı sevin" (İncil. Matta bölüm 5 ayet 44) ve "bir yanağına vurana öteki yanağını çevir" (İncil. Matta bölüm 5 ayet 39) gibi. îlk bakışta saçma gibi görünebilir. ama biraz derin düşünüldüğünde. nefreti ve toplum düşmanlığını ortadan kaldırmanın tek yolunun o olduğu anlaşılır. Aylarca süren araştırmam süresinde İngilizce öğretmenim beni İsa Mesih'e inanan ve hayatlarım İncil prensiplerine göre yaşamaya karar vermiş bir aile ile tanıştırdı. Zamanla bu ailenin sıcak arkadaşlığı ve sevgisi beni son derece etkiledi. Böyle bir sevgiyi bir kimsenin kendi ailesi arasında bile bulabilmesi kolay değildir. O sevgi ne çıkarcıydı, ne de geçici. O andan sonra her şey değişti. Hala bazı şüphelerim vardı, ama ayrıca kalbimde huzur vardı. Zamanla Tanrı sevgisiyle doldu. Tek düşüncem artık Tanrı'yı memnun eden yaşam sürdürmek olmuştu. Çünkü Tanrı İsa vasıtasıyla cenneti kesin olarak Vaad etmişti ve ben ona inanmıştım. Buna karşılık Tanrı'nın tek isteği tekrar günah işlemememdi. Birkaç gün sonra insanlara olan tavrım tamamen değişti. Sevmediğim, görmekten bile hoşlanmadığım kimselere karşı bir sevgi, bir yakınlık hissettim. Bu Tanrı'dandı. Tanrı benzeri şekilde zamanla hayatımdaki kendisini memnun etmeyen alışkanlıklarımı da kaldırdı. Kusursuz bir kimse olmadım, ama İsa'ya iman etmeden önceki Emin de değildim. Buna bütün ailem şahit oldu. İsa'ya ve İncil'e inanma kararımdan dolayı anne ve babamla bazı zorluklarım oldu, ama o da uzun sürmedi. Çünkü İsa'ya iman ederek düşündükleri gibi bir insana dönüşmediğimi gördüler. Çünkü her insana karşı, Müslümanlara, Hıristiyanlara, Türk'e, yabancıya. herkese karşı sevgim büyüyordu gün geçtikçe. Tanrı'nın yardımıyla zorluklar zorluk olarak değil, ama imanım için bir eğitim olarak göründü. îki yıl sonra kendimi anne ve babamın en çok sevdiği kişi olarak hissetmeye başladım, çünkü zaman zaman benim ve İsa'ya inanan arkadaşlarımla övünüyorlar ve inancıma karşı saygıyla konuşuyorlardı. Yaklaşık yedi yıldır bu inancımda yürüyor ve sık sık Tanrı onayını hayatımdaki tecrübelerden görüyorum. Sizin de düşünceleriniz benim ilk başta olduğu gibi Tanrı ve hayat ile ilgili konularla karışıyor mu? Açık, mantıksal bir açıklama arıyor musun? İnanıyorum ki, tarafsız bir zihinle bu sorulara veya benzerlerine cevap arayan, onları tatmin edici olarak bulacak ve inanan, mutlu hayatı tecrübe edecektir. Herkesin hayatında Allah'ın arzusu olsun. "Size, yeni bir buyruk veriyorum: birbirinizi şevin. Sizi sevdiğim gibi siz de birbirinizi sevin. Birbirinize sevginiz olursa. herkes burumla benim öğrencilerim olduğunuzu anlayacaktır." İsa Mesih, İncil, Yuhanna 13 : 34, 35

   

© Copyright incil.TürK