incilTurK

 
 
 

 
 

 

 
 
 
 

 


 

Dünyada Bakırköy ile başlayan hayatım kazasız belasız bu güne kadar geldi. Babamın mesleği nedeniyle Türkiye'deki bazı farklı illerde yaşadım. Farklı insanlar, farklı kültürler görmemin benim gelişimimde çok yararı oldu. Yaşamımın çoğu kısmını Ankara'da geçirmem görüş açımı belirledi.

Hayatta sadece zafer olmalıydı. Birşeyi laf olsun diye değil bir sebebi olduğunda yapmayı öğrendim. Ama her zaferi bir şans diye tanımlıyordum. İnsanların hainliği, gaddarlığı, acımasızlığı, güvensizliği içerisinde birşeyler başarıp kendimi belli etmek sadece bir şanstı. Yaşadığım çevre de hep birşeylere isyan ediliyordu. Hemen hemen haftada bir yürüyüş olurdu. İnsanlar hep şikayetçiydi. Ben küçük olduğum için ilgimi pek çekmiyordu. Babamın dini İslam olduğu için bende Müslüman olarak büyüdüm. Çevrem ve okulumdaki insanlarında inançları bu yöndeydi. Ama insanların sözleriyle eylemleri hiç birbirini tutmuyordu. Dünyadaki karışıklık Tanrı'nın nerede olduğu sorusunu aklıma getiriyordu. 
Artık insanlardan soğuyup tek hayvanları sevmeye başladım. Çünkü onlar ihanet etmiyordu. Sadece masum bakışlarıyla dünyadan bihaber yaşayan canlılardı. Bir insana birşey olsa kolay kolay arkamı dönüp bakmazdım. Ama hayvana birşey olsa içim parçalanırdı. 

Babamın emekli olmasıyla birlikte Antalya'ya taşındık. Taşınmak benim için yabancı olduğum bir durum değildi. Artık alışkanlık haline gelmişti. Ama yaşadığım yerlerin ik1imi hep soğuk olduğu için Antalya biraz farklıydı. Kolay alıştım. Arkadaş bulmam kolay oldu tek zor olan ufak bir şehirdi.Annemin tarihi yer görme merakı onu Kaleiçi'ne çekiyordu. Bir gün ablamla gezerken "Agape'' denilen bir yere gitmişler. Orası kiliseymiş. Zaten ondan sonra sık sık gitmeye başlamışlardı. Ama benim ilgimi çekmiyordu. Din ile ilgilenmiyordum.
İleriki zamanlarda kilisede bir kermes olmuştu. Bizim de eşya götürmemiz gerekiyordu.Evin tek oğlu olarak benim taşımam lazımdı. Kiliseye ilk olarak böyle geldim. Daha sonra birkaç toplantıya katıldım. Bana çok komik geliyordu. İlahiler, dualar çok farklıydı. İnsanlar hep mutluydu. Hiç şikayet etmiyorlardı.Sanki bir piyes izliyor gibiydim. Her şey yapmacık gelmişti bana ve bir daha gitmemeye karar vermiştim. O sıralar okuldan ayrılmıştım. Kafam çok karışıktı kendime bir meslek bulmalıydım.Endüstri meslek lisesinde elektrik bölümünde okuyordum ve bu mesleğe devam etmek istedim. Ama bana göre değildi. Birkaç işe girdim, iş hayatı zordu, okul gibi değildi. İş yerinde aklıma kilisede duyduğum ilahiler geliyordu ve ben bir ara delirdiğimi düşünüyordum.

Benimseyeceğim mesleği bulamayınca hayat zor geliyordu. Ortaokul arkadaşım sayesinde şimdiki işimi bulmuştum, aradığım iş buydu.Bir ara Kemer'de çalışmaya başladım. Çalıştığım yerde bir Yehova'nın Şahidi vardı. Çoğunlukla sohbetimiz din üzerine oluyordu. Savunduğu tez kendilerinin mükemmel, diğer insanların ôzellikle Hıristıyan1arın yanlış olduğuydu. Ama ben anneme, ablama, kilisedekilere baktığımda bu kişinin sôzlerinde bir ikilem, çelişki gôrüyordum. O'na düşüncelerinin yanlış olduğunu gôstermek için Hıristiyanlığı ôğrenmeye karar vermiştim. İlk fırsatta kiliseye geldim. Ama birşey sormuyor sadece izliyordum. Sanki bir bebek gibi karşımdakilerin ne yaptıklarını anlamaya çalışıyordum. Çünkü kendi arkadaş çevremle burası çok farklıydı. Bu farklılık ise güzeldi. Ama aklımda bunların hep yalan olduğu vardı. İsa'nın Tanrılığı şu ana kadar ôğrendiklerimin dışında olduğu için hiç düşünmeden hayır diyordum İsa'nın tanrılığını kabul edemiyordum. 
Bir gün niye inanmadığımı sordum kendime. 2000 yıldır bu dinin var olduğunu birçok insanın boşuna mı inandığını düşündüm. O at gôzlüğünü çıkardım ve doğru gôzlükle bakmaya başladım. Araştırdıkça kesinliklerle karşılaşıyordum. Bütün bildiklerim yıkılıp yeniden yapılanıyor gibiydi. Kafamdaki soruların hepsinin bir cevabı vardı. İnsanlar keşke başta bunları bize sôyleselerdi, herşey bôyle olmazdı. Her gece yatmadan ônce ''Ne haber İsa?'' diye konuşmaya başlamıştım. Meğerse Tanrı ile konuşmak buymuş. Çoğu şeyde olduğu gibi Tanrı ile konuşmayı da bilmeden yapmıştım. İlerleyen günlerde Ramazana ders almak istediğimi sôyledim ve ders almaya başladıkça inancımı daha iyi ôğrendikçe değiştiğimi anlıyordum. Bir hava gibiydim. Kôtü alışkan1ıklar yok oluyor sadece sevgi ile doluyordum. Yaşamdan zevk almaya başlıyordum. İnsanların bunu gôrmemesi beni üzüyordu, yaralıyordu. Ama artık ne tesadüf ne de şans vardı. Sadece kesinlik vardı. Bütün insan1ann bunu gôrmesini istiyor; Tanrı'nın seçimiyle onların da inanacaklarını, Ümidin ve sabrın gücünün sadece Tanrı'dan geldiğini biliyordum. İçimi rahatlatan, Kızıl Denizi yaran, İsraillileri Firavun'un elinden kurtaran Tanrı benim yanımdaydı.

Herkesin bunu unutmamasını ve tanıklığımla bunu belirterek sizi teşvik etmek istedim. Yüreğinizde ümidin, sevginin ve güvenin eksilmemesi dileğimle... 

İSA BİZİMLE OLSUN.

Serkan BUKAN

   

© Copyright incil.TürK