Ben
Almanya'da doğdum. Herkes gibi benimde
bir ailem vardı. Fakat ben aile sevgisini
hiç tatmadım. Sabah olduğunda hadi kalk
oğlum kahvaltı hazır denilmesini, gece
üzerim açıldığında örtülmesini, seni seviyorum
denmesini, şefkatli kollarına sarılabileceğim
bir annemin olmasını, sorunlarımı anlatıp
onlara yanıt alabilmeyi, bana öğütler
verilmesini, aslan oğlum diyen bir babamın
olmasını o kadar çok isterdim ki...
Yaşamının
çoğunu hasta hanede geçiren bir anne ve
zamanının çoğunu ise fabrikada çalışarak
geçiren bir babam vardı. Bu yüzden aile
sevgisi tatmadan büyüdüm Ben. Bir söz
vardır; çocuklar sevgiyle büyür. İşte
Ben her zaman bu sevginin yokluğunu ve
açlığını hissettim. Tek istediğim sevgi
ve ilgiydi. Günler günleri, aylar ayları,
yıllar yılları kovaladı ve Ailemle birlikte
Türkiye’ye temelli bir dönüş yaptık. Türkiye’ye
döndükten iki ay sonrada annemi kaybettim.
O artık ölmüştü. Annemin ölümünden sonra
evimizi derin bir hüzün kapladı. Babam
zamanla diktatör ve ilgisiz bir adama
dönüşüverdi. Benimde her çocuk gibi tek
ist
ediğim
sevgi ve biraz ilgiydi ama onu evde bulamamıştım.
Daha sonraki zamanlarda evden ayrılmak
için bir karar aldım ve aradığımı bulmak
için taktım çantamı omzuma, evden ayrılıp
yollara koyuldum. Barlarda çalıştım belki
sevgiyi burada bulurum diye ama burada
sevgiye dair bir şey bulamadım. Türlü
ortamlara girip farklı farklı insanlarla
tanıştım oralarda da bulamadım aradığımı.
Aradığım sevgi idi ama hala bulamamıştım,
fakat ümidimi de yitirmemiştim. Bir gün
Antalya’ya gitme kararı aldım belki sevgiyi
orada bulurum diye ama Antalya’ya geldiğimde
aç, susuz ve parasız kaldım... Çalışmam
gerekiyordu. Kaleiçinde bir pansiyonda
bana bir iş verdiler. Her gün birçok insanla
tanışıyordum fakat bu insanlarda gördüğüm
şey menfaatçilik ve eylemi olmayan sahte
sevgiydi.
Yüreğimde
kocaman bir boşluk vardı. Ve bu boşluk
yalnızca sevgiyle doldurulabilirdi. Kimileri
yüreğindeki bu boşluğu alkolle, eroinle
yada farklı ortamlara girerek kimileride
parayla yada ünlü olarak doldurmaya çalışıyorlardı...
Nasıl olurda tüm bunlar sevgiyle kıyaslanabilir.
Aradığımı bulamamama rağmen tüm bunları
yaşamaktan geri kalmamıştım. Bir gün monoton
yaşamıma renk katmak için sinemaya gidip
Amistad adında bir filme girdim. Nereden
bilebilirdim ki bu filmin hayatımda yeni
şeylerin başlangıcı olacağını. Neyse,
filimde bir grup köle taciri Afrika’ya
girerek birçok zenciyi tutsak almışlardı
Amistad adındaki gemiye bindirilip zincirlendiler
ve yola koyuldular. Bir zenci zincirlerinden
kurtulmayı başardı ve kardeşlerininde
zincirlerini çözdü. Böylece toplu bir
isyan başladı. Köle tacirlerini öldürmüşlerdi.
Artık ülkelerine dönmek istiyorlardı fakat
bir Amerikan gemisine yakalandılar. Amerika
sınırındaydılar ama bu sefer zencileri
Californiya eyaletindeki hapishaneye götürdüler.
Hapishaneye girerlerken bir grup, Afrikalı
zenciler için ağlıyorlardı. Bu menfaatçi
dünyada köleler için ağlayan insanların
kim olduklarını açıkçası merak etmiştim.
Sonra o gruptan bir bayan, zencilerden
birine bir kitap verdi ve parmaklıklar
üzerlerine kapandı. Dört zenci kitabın
başında toplanmış bakıyorlardı. Kitabın
ilk sayfalarında yüzü güneş gibi parlak
bir adam vardı. Hastalar ona gidiyorlardı
ve kime dokunsa iyileşiyordu. Sonra bu
adamı ellerinden ayaklarından çarmıha
çivilediler. Ben, bu adamın kim olduğunu
düşünüyordum. Neden onu hiçbir şey yapmamış
olduğu halde öldürmüşlerdi?...bu film
beni gerçekten çok etkilemişti. Zenciler
için ağlayan o insanlardan bu dünyada
gerçekten var mıydı acaba? O insanlarla
tanışmayı öyle çok isterdim ki...
Yine
bir gün Kaleiçindeki bir sokaktan geçiyordum.
Sol tarafta S.T Pavlus Kültür Merkezi
yazıyordu. Ama beni asıl etkileyen olay
bu yazının hemen yanında var olan haç
işaretiydi. Buraya girmek istiyordum fakat
bir ses girme diyordu bunlarda menfaatçidir
diye. Ama başka bir ses ise gir diyordu.
Kaybedecek neyim vardı ki. İkinci ses
daha ağır bastı ve girdim. Karşıma Yasemin
adında güler yüzlü bir bayan çıktı. Bana
çok sıcak davranıyordu sanki yıllardır
tanıyormuş gibi. Hayatımda böylesine içten
sıcak bir karşılama görmemiştim. Çarmıh
işaretinin ne anlama geldiğini sordum
ona. İsa adındaki birinin Tanrıdan geldiğini
çarmıhta akıttığı kan ile Ona iman edenleri
günahın köleliğinden kurtardığını söyledi.
Söylediklerinden pek bir şey anladığım
söylenemezdi. O akşam bir toplantı varmış
istersem benimde katılabileceğimi söyledi.
Ve bende ilk defa kilise toplantısına
katıldım toplantıda on kişi kadar vardı.
Ve herkesin elinde aynı kitaptan vardı
merak ettim, ne okuyorsunuz diye sordum
İncil dediler ve bir tanede bana verdiler.
Bir kaç gün bu kitabı hiç okumadım ama
merak ediyordum. Bir gün rasgele kitabın
sayfaları karıştırmaya başladım, karşıma
bir ayet çıktı ''Tanrı sevgidir sevgide
yaşayan Tanrı’da yaşar Tanrı’da onda yaşar.''
(1. Yuhanna 4:16) Dona kalmıştım meğer
benim yıllardır aradığım, sevgi sevgi
diye sayıklayıp insanlarda olduğunu düşündüğüm
şey Tanrı’da ve ona iman edenlerde bulunuyormuş.
Ben Tanrıyı; cezalandırıcı, insanları
yarattıktan sonra tahtında oturan bir
kral olarak tanımıştım. Daha doğrusu bana
öyle tanıtmışlardı. Bu ayeti okuduktan
sonra ağlamaya başladım. Ayet bana çok
dokunmuştu. İsa’nın hayatı hakkında, yaşamın
anlamı hakkında daha derin bir araştırma
yapmaya başladım ve sık sık kiliseye gelip
toplantılara katılmaya ve daha çok İncil
okumaya başladım. Kafamı meşgul eden o
kadar sorum vardı ki bunların hepsini
araştırmaya başladım çok soru sordum ve
benimle ilgilenen insanlardan tatmin edici
cevaplar aldım. Özellikle kilisedeki insanların
birbirlerine olan bağlılıklarını, sevgilerini
ve alçakgönüllülüklerini görünce çok etkilendim.
Ve Rab zamanla benimde yüreğimde çalışmaya
başladı ve daha sonra bende İsa Mesih’i
yaşamıma Rab’bim ve kurtarıcım olarak
kabul ettim.
O’nun
benim günahlarım için öldüğüne, gömüldüğüne
ve üçüncü günde ölümden dirilmesiyle günahlarımın
bağışlandığına iman ettim. Bunu ilk olarak
kilisenin önderi olan Ramazan kardeşime
söyledim ve birlikte dua ettik. Tanrı’dan
işlediğim bütün günahlarım için beni bağışlamasını
dileyerek tövbe ettim.
Artık sevgi arayışım son buldu çünkü Ben
aradığım gerçek ve karşılıksız sevgiyi
Rab İsa’da bulmuştum. Eğer sizler yüreğinizdeki
boşluğu başka yollarla ve farklı uğraşlarla
doldurmaya çalışıyorsanız hiçbir zaman
dolduramayacaksınız. Çünkü yüreğinizdeki
boşluğu yalnızca İsa Mesih’in o eşsiz
sevgisi doldurabilir...