incil.TürK

 
 
 

 
 

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 


 

SİYON'U ANDIKÇA AĞLADIK

Bir gün Babil Kralı Nebukadnessar , Yeruşalim'i sardı ve ele geçirdi, Yahuda kralı Sidkiya kaçmayı denediyse de başarılı olamadı. Nebukadnessar tüm şehri ve Tapınağı yerle bir etti.. Ardından da halkın büyük çoğunluğunu 950 km kadar uzakta olan Babil'e götürdü. Geriye ise ancak bağcılık yada çiftçilik yapsınlar diye bazı yoksulları bıraktı. Biz Babil'e giden halktan söz edeceğiz biraz. Bu bölgede geçen yaklaşık 70 yıllık olan bu zamana "sürgün dönemi" diyoruz.

Şimdi gözlerinizi kapatmanızı istiyorum ve düşünün... Babil 'e uzun bir yol sonrası geldiniz. Artık sürgünsünüz ve orada size zulmeden insanlarla karşılaşıyorsunuz .. Büyük bir sıkıntı içerisindesiniz. Çevrenizde bir çok tanıdığınız var ki onlarda üzgünler. Ama bulunduğunuz ortam harika bir yer, kocaman ve yemyeşil bir şehir. Koca, güçlü Babil. Asma bahçeleri var çevrenizde ve harika görünüyorlar ayrıca ırmaklar... Gürül gürül akan ırmaklar. Çevrede kocaman ağaçlar var ki . Geldiğiniz şehirde bunlardan hiç yoktu. Bu nasıl bir yeşillik... Kuşlar cıvıl cıvıl ötüyor çevrenizde. Muhteşem bir yer . Hatta o kadar harika ki buradaki bahçeler yıllar yılı konu olmuş tarih sayfalarına .Dünyanın 7 harikasından biri olmuş bu bahçeler. Fırat nehri hep sulamış bu bahçeleri, hiç eksik etmemiş bereketini. Şimdi gözlerimizi açalım.

Mezmur 137

Babil ırmakları kıyısında oturup
Siyon'u andıkça ağladık;
2 Çevredeki söğütlere
Lirlerimizi astık.
3 Çünkü orada bizi tutsak edenler bizden ezgiler,
Bize zulmedenler bizden şenlik istiyor,
"Siyon ezgilerinden birini okuyun bize!" diyorlardı.
4 Nasıl okuyabiliriz RAB'bin ezgisini
El toprağında?
5 Ey Yeruşalim, seni unutursam,
Sağ elim kurusun.
6 Seni anmaz,
Yeruşalim'i en büyük sevincimden üstün tutmazsam,
Dilim damağıma yapışsın!
7 Yeruşalim'in düştüğü gün,
"Yıkın onu, yıkın temellerine kadar!"
Diyen Edomlular'ın tavrını anımsa, ya RAB.
8 Ey sen, yıkılası Babil Kenti,
Ne mutlu bize yaptıklarını
Sana ödetecek olana!
9 Ne mutlu senin yavrularını tutup
Kayalarda parçalayacak insana!

Bir mezmur işleyeceğiz bugün. Bu mezmur böyle bir psikoloji ile yazılmıştı . Muhtemelen bu mezmur bir müzisyen tarafından yazıldı. Çünkü ayetler biraz bunu andırıyor.

Bu mezmur'un yazarı bilinmiyor tarihi ise muhtemelen İ.Ö. 586 yada biraz daha sonra çünkü bu tarihte Yeruşalim yıkıldı. Ama kesin olarak ilk sürgün dönemidir ve Nebukadnessar zamanıdır. Çünkü o zaman insanlar zulüm ve sıkıntılarla karşılaşmıştılar.

Şimdi biraz ayetleri inceleyelim.

I - SIKINTILARDA DA RAB'BE BAKABİLMEK

1- Bildiğiniz gibi Babil' den önemli Irmaklar geçer . Fırat ve Dicle bu bölgenin üzerinden geçen ırmaklardır Bu bölgeye Mezopotamya diyoruz . Hatta bu nehirler o kadar kudretli ve güçlü akarlar ki, ustaca yapılmış olan su kanalları ve surlar bu suyu daha yükseklere taşıyarak , kat kat yapılmış olan o ünlü asma bahçelerine çıkarırmış. Bu asma bahçeleri yaklaşık 100 metre yüksekteydi. Bu bölgede ki yerler yeşillik ve güzel ağaçlarla doludur. Belki her hafta sonu Kildani babalar çoluğu çocuğu toplayıp Fırat'ın kenarında cız bız yapıp, güreşirlermiş. Ama İsrail halkı bu bölgeye sürüldüğünde onlar için bu kadar esenlikli bir yer değildi Babil. Çünkü diğer ayetlerde açıklanan sıkıntı daha ilk ayette boy gösteriyor. "İnandıkları Tanrı'yı yüceltemiyorlardı". Siyon 'u andıkça üzülüyor ve ağlıyorlardı . Çünkü sadece Tanrı'yı yüceltememek değil. Aynı zamanda oradan kilometrelerce uzakta olmaları İsrail halkına büyük bir sıkıntı veriyordu . Bu mezmur da yazar oradaki kölelikte çektiği sıkıntıdan bahsetmiyor bile , çünkü onu üzen asıl şey Rab'bi yüceltmemekti...

Siyon ne demektir? Önceleri Yeruşalim' in bir parçası olarak kullanılan bir addı. Daha sonraları Yeruşalim 'in tamamı için kullanılmaya başlandı ( Mezmur 48:12-14). Burası Yeruşalim 'deki Hinnom ile Kidron derelerine bakan bir tepeydi. Tabii bu dizelerdeki anlamı biraz daha farklıdır. Yeruşalim' i simgelediği için bir nevi "Tanrı'nın konutu anlamı taşımaktadır". Yani bu duruma göre onların Siyon'dan kastettikleri Tanrı ve onunla olan paydaşlıktır.

2- Hatta müzisyen kişiler , Tanrı'ya ilahi sunarken kullandıkları müzik aletlerini kavaklara asmışlardı . Bu iki şeyi gösteriyor. Birincisi o durumdayken bile Nebukadnessar 'a karşı durup , zorlasalar bile ilahi okumayacaklarını . Hatta o aletleri ellerine bile almayacaklarını . Diğer bir anlamı ise , bu aletler onlar için bir süsten farksız olmuştu çünkü artık Tanrı'ya ilahi ve ezgiler sunamayacaklardı . Onun için ağaçlarda asılı kalması en azından daha hoş bir görüntü yaratırdı. İki düşüncede birbirlerini tamamlayıcıdır . Öyle yada böyle o müzik aletleri o ağaçlarda asılıydı ve Tanrı'yı yüceltmek için kullanılamıyordu. Not : Bu ayette ki kavak bazı çevirilerde söğüt olarak yazılmıştır. Fakat İbranice de bu kelime kavaktır. Sanırım bazı düşünürler "söğüt ağacı" suyu çok sevdiği için burada kullanılmış olsa gerek diye düşünüyorlar.

3- Bu ayetlerde de ilk iki ayetin sıkıntısının nedeni açıkça ortaya çıkıyor zaten. Orada İsrail halkını tutsak ve zulüm edenler, onlardan Tanrı'ya sunulan ezgiler istiyorlardı. Bu ezgileri kendilerini yüceltmek için okuyun demiyorlardı. Amaçları eğlenceydi Babil halkının.

4- Fakat Rab'be inanan kişiler bu ezgileri okumak istemediler. Çünkü bu ezgi ve ilahiler Rab'bi yüceltmek amacıyla yazılmıştı. Yeruşalim 'de de değillerdi ki Tanrı'nın konutunda önünde ona yücelik sunabilsinler hemde bu ezgileri başkalarını eğlendirmek amacıyla okumak onları rahatsız ediyordu besbelli.

5,6- Bu duygu ve düşünce içerisindeyken bir ant içiyor mezmur yazarı ... İşte bu iki ayetlik ant kısmı (3 ant vardır) ondaki imanı açıkça gözler önüne sermeye yetiyor. İlk ayette Yeruşalim' i unutmayacağına dair bir ant içiyor. Özellikle bu 3 anttın hepside Yeruşalim üzerine içiliyor.

Yeruşalim (Kudüs) ne demektir ?

Yeruşalim Kutsal Kitap'ta bir çok şeyi simgeliyor. Tanrı, Tanrının halkı, Güç, Rab'bin Konutu, Kutsallık, Tanrı'nın Krallığı vb...gibi. Fakat özellikle birbirlerine bağlı bu birkaç ayette 2 şeyi simgeliyor.Tanrı ile Paydaşlığı ve İsrail Halkını ...

Unutmayacağım , Anacağım ve Daima En Büyük Sevincim Olacaksın


Simge -->Tanrı : Tapınak Yeruşalim' de bulunduğu için doğal olarak Tanrı'nın konutu oradaydı. Yani bir anlamda Tanrı'yı simgeleyen en önemli şey oradaydı.

Mezmur yazarı burada "seni unutursam ve adını anmazsam" diye söz ettiği kelimeler özellikle Tanrı'yı kasteden kelimelerdir. Çünkü Tapınak Yeruşalim 'dedir ki buda Tanrı'yı simgeleyen en önemli noktadır. Yani bir anlamda "Tanrı'nın doluluğu" oradadır. Tanrı'yı Babil 'den anmak ve unutmamak zordur. Çünkü bulundukları durumdan dolayı Tanrı'ya sunu sunamazlar, ezgiler söyleyemezler, şabat gününü tutamazlar ve yerine getirilmesi gerekenleri yapamazlar. Yani Tanrı ile paydaşlık edemezler. Hatta belki de adam gibi dua edecek zaman bile bulamazlar. İşte bu ayetler Tanrı'yı asla unutmayacağım ve her aklıma geldikçe anacağım demeye getiriyor. Zaten bu şartlarda Rab'le zaman geçiremeyeceklerini de biliyorlar (ayet 4) Onu bu durumda yüceltmek çok zordur. Ne diyor yazar... "Ya Rab seninle olan paydaşlığımızı hiç unutmayacağım. O günler benim hep aklımda kalacak ve hep anacağım, ama Rab burada başımızda ki adamlar sana ezgi söylememize izin vermiyorlar, kendileri senin ezgilerinle eğlenmek istiyorlar, ama Rab ben bu ezgilerle sana yaklaşacağım ve sadece sana sunacağım. Bu ezgiler benim en büyük coşkum olacak. Rab ben böyle sıkıntılı bir durumda olsam bile, ben yinede seni unutmam ve hep yüceltirim adını. Her ne şartta olursam olayım -tutsaklık, kölelik, zulüm- benim en büyük sevincim sensin Tanrım". Ayetlerin simgelediği en önemli şey Tanrı'yı yüceltme özlemi ve Rab'bin en yüce olduğudur. Bunun için vurgulanmıştır.

Simge --> İsrail Halkı : Bu ayetler ayrıca bölünmüş olan İsrail halkını da simgeler. Yani halk Yeruşalim 'den sürüldükten sonra . O çevrede kalan bir çok kişi oldu, hatırlıyorsanız bahsetmiştik bu kişiler daha sonra Mısır'a kaçtılar . Yani halk bir anda ikiye ayrıldı. Belki hatırlarsınız Berlin ortadan ikiye bölündüğünde ne büyük bir acı oluşmuştu orada ki halkta. Çünkü tüm kent yarılmıştı . İnsanların ailelerinden bir çok kişi karşı tarafta kalmıştı ve yıllarca birbirlerine ulaşamadılar. Daha sonra kavuştuklarında ise ne kadar büyük bir dönem geçmişti öyle değil mi ? Ama İsrail halkı sürgünde tam 70 yıl kaldı . Yani belki 10 yaşında arkadaşından ayrılan 80 yaşında belki bir ihtimal tekrar arkadaşını buldu. Bu bile çok zor bir ihtimal çünkü dediğimiz gibi bir çok kişi Mısır'a gitmişti. Yazar bunu da vurguluyor. Arkadaşım eğer seni unutursam ve hatırlamazsam sağ elim işlevini yitirsin diyor ayetler. Kardeşim seni burada ki her sevincimden daha büyük bir coşkuyla hatırlamazsam, dilim bir daha damağımdan aşağıya inmesin. Düşünsenize dilinizin damağınıza yapıştığınızı , ne büyük bir sıkıntı öyle değil mi? Bu ne karar güçlü bir ant, ne büyük bir özlemi vurguluyor.

II - RABBE CEZA İÇİN YAKARIŞ

7- Mezmur yazarımızın öfkesi gelmekte geç kalmıyor. Yeruşalim' in yıkıldığı günü Tanrı'ya hatırlatarak; gazabını getirmesini ister bir tavır içerisinde öç almasını vurguluyor. Yeruşalim yıkılırken orada bulunup "Yıkın onu , yıkın o kenti" diye tezahürat eden kişilerin cezasız kalmasını istemiyor. Kimdi o kişiler . Kutsal Kitap Edomlular 'dan bahsediyor. Edom ; İsrail'in güneydoğu bölgesinde, Lut gölünün içine bulunduğu Araba vadisinin Akaba körfezine doğru olan en güney kesimiyle yanlarında yükselen dağlardan oluşurdu... Bu halk çağlar boyu İsrail' e düşmanlık besliyordu. Daha sonra bu duanın gerçeklemiş olduğunu da görüyoruz. Edomlular İ.Ö. 3. Yüzyılda başka milletler tarafından ülkelerinden çıkartıldılar. Yani Tanrı'nın gazabının da geç kalmadığını görüyoruz. Yazarın böyle dua etmesinin nedeni ise daha önce de vurguladığımız gibi yazarın çektiği acılardır. Belki Sevgilisi Yeruşalim 'de kaldı yada hayatında her şeyi düzene oturtmuşken birden Kildani ordusunu gördü karşısında. Kim bilir belki de özgürlüğüne düşkün biriydi. Öyle yada böyle hiç fark etmez yazarın ve halkın çektiği acılar onların isyanına yol açıyordu. O da bu öfkeden güç alarak Tanrı'ya tüm gücüyle yakarıyordu. Düşünsenize Koca Kutsal Kent , Tapınak ve Görkemli Yeruşalim bir anda yerle bir oldu.
8,9- Ey sen, yıkılası Babil Kızı.... Burada kullandığı kelime Babil halkı için söyleniyor. Böyle kelimeleri genelde görüyoruz Kutsal Kitap'ta ... Yeruşalim Kızı , Siyon Kızı yada Babil Kızı... Bu kelimeler başında gelen şehrin yada ülkenin halkını simgeliyor. Şimdi ayete bakalım . Yazarın öfkesi sadece Yeruşalim 'i yıkarken destekleyenlere değil. Aynı zamanda Babil halkına da çok öfkeli. Tanrı'nın bu durumu karşılıksız bırakmayacağını biliyormuş gibi bir dua ediyor.
Hatta o kadar kızgın ki Babil halkının soyunun bile devam etmesini istemiyor. Tüm çocukların ölmesi , bu asi halkın sonunun olacağı anlamına geliyor yazar için.
Bu mezmur da Babil Tanrı'dan uzak bir ulusu anlatıyor ve böyle ulusların sonlarının iyi olmayacağını vahiyde görüyoruz. Özellikle Babil yeni ahitte "Tanrı'ya baş kaldıran ulusları simgeler" -Vahiy 18- . Hayatımızda böyle insanlar , halklar ve uluslar çıkacaktır. Fakat bizim yapmamız gereken Rab'bin yolunda emin ve dikkatlice yürümektir. Tutsaklıkta, kölelikte hatta zulümde bile Rab'be bağlı olmalıyız aynı bu mezmur'un yazarı gibi...

III - HER DURUMDA ŞÜKRETMEYİ BİLMEK

Zaman zaman hayatlarımızda sınanmalar oluyor. Bu sınanmalar bizi Tanrı'ya karşı isyana götürüyor. İsrail halkının çölden çıkışını anımsayın . Tanrı onlara yiyecek sağladı,onlar bir müddet bundan hoşnuttular, fakat sonra beğenmediler, Tanrı onlara içecek sağladı beğenmediler ; Mısırı anımsadılar hep. Tanrı onlara gece ateş gündüz bulut direğiyle yol gösterdi. Ama onlar hiç Tanrı'nın isteğini dinlemediler. Hemde gayet rahat oldukları bir zamanda . Birde işin kötü tarafı var. Sıkıntılarda Rab'bi dinlemek. Zor bir durumda olunca hemen Rab'bin önüne atılıyoruz. "Rab bunu al benden, Rab şu konuda bana yardım et, Rab kurtar beni". Bizde bazen böyle yapıyoruz değil mi ? Elimizdekinden daha fazlasını istiyoruz. "Tanrı elindekiyle yetinmeyen birine neden daha fazlasını versin". Çünkü aldığıyla da yetinmeyecek. Çünkü bu bir yürek tutumudur. Yani sıkıntıdan çıktığında da daha rahat bir yaşamın olsun isteyeceksin... Öyle olunca araba sonra ev.....
Peki ne yapıyor böyle bir sınanma anında Mezmur yazarı, zulüm varken tutsaklık varken... O bunları düşünmüyor bile, yaşadığı sıkıntıları düşünmüyor bile. Belki o da bulunduğu durumdan hoşnut değil acı çekiyor ama onun böyle bir durumda bile baktığı tek şey Tanrı . Bir yolunu nasıl bulurum da Rab'bime tapınırım, ne yaparımda bu teraneleri burada ki adamlara yükseltmem.

Düşün kardeşim, ailenden alınıp uzaklara götürülsen zulme uğrasan ve acı çeksen ne yaparsın. Tanrı'ya bakarsın değil mi ? " Rab beni kurtar bu sıkıntıdan, diye dua edersin". Fakat mezmur'un yazarı böyle yapmıyor. Bu sıkıntı anında "Rab'bi bu durumda yüceltmesinin zor olduğundan dolayı sıkıntı içerisinde". İşte bu güçlü bir iman . O sınanmada isyan etmiyor...
Sizi de yüreklendirmek istiyorum kardeşlerim. Eminim ki sıkıntılardan geçiyorsunuz ve acılar çekiyorsunuz . Fakat şunu hiç unutmayın. Bizden de zor durumda olanlar var. Onun için her ne durumda olursak olalım, yapacağımız ilk iş "Rab'bi yüceltmek" olsun. "Sıkıntı dayanma gücünü yaratır" - Rom 5:3-5 - daima bunu hatırlayalım...


Son Sözler

Yakup 5:13 şöyle diyor. "İçinizden biri sıkıntıda mı dua etsin. Sevinçli mi, ilahi söylesin". Biz sıkıntılarımızda hem dua edelim hemde halimize şükredip, Rab'be ilahilerimizle yaklaşalım. Şimdi bir dua edelim ki sıkıntıda olan kardeşlerimizin yüreğini Rab bereketleyip, doldursun. Ardından da ilahilerimizle şükredelim. Çünkü o bize kendi oğlunu tüm sıkıntımızı günahımızı yüklensin diye verdi.



Kaynaklar : Kutsal Kitap ( Eski Çeviri - Kitab-ı Mukaddes )
Kutsal Kitap ( Yeni Çeviri - Kitab-ı Mukaddes)
Kutsal Kitap ( İbranice-İngilizce Zondervan )
New King James Study Bible ( Nelson )
New International Version (Zondervan)
Harikalar Ansiklopedisi (Refik Özdek )
Meydan Larousse - 2 ( Sabah Yayıncılık )
Yerler (Ray&Dolinski)
Mukaddes Kitap Öyküleri ( Kule Yayıncılık -Yehova Şahitleri )
Bible Facts ( David M. Howard )

Kerem KOÇ

 
   

© Copyright www.incilturk.com