Luther'in kişiliğinin en derin gizleri hiç
bir zaman tan olarak açıklanamıyor. Kişinin
doğduğu ve yaşadığı çevresini ince ayrıntılarına
değin bilebiliriz, soyaçekim ve eğitiminin
ana ilkelerini de bilebiliriz, ama bütün
bunlarla son biçimini olan, olgunlaşan kişiliği
açıklayamıyoruz. Kişiliğin asıl yaşam kaynağı,
derin ve gizli pınarlardan akıyor.
Luther'in resimleri her yerde satılır. Bunlarda
en çok tanınan tip yaşlı, şişkoca Luther'dir.
Bu resimler genellikle Luther'in arkadaşı
Lucas Cranach'ın, kendi oğullarının ve öğrencilerinin
yapıtlarına dayanıyor. Gerçekte elimizde
ancak beş tane asıl ve tarihs'el olarak
Luther'e benzeyen portre vardır. Ötekiler
az çok düş ürünleridir. Yazık ki, zamanın
büyük ressamları Holbein ve Dürer reformcunun
portresini hiç yapmadılar. Cronactı ise,
kuşkusuz büyük bir ressam değildi. Ama yine
de bu portreler bize Luther üstüne bir izlenim
veriyor. Kaba ve güçlü yüzü, çiftçi
soyunun kanıtıdır. Kıvırcık saçların kapladığı
iri ve yüksek alınlı başı dahiliğinin ifadesidir.
Güçlü burnu, kapalı ağzı, güçlü çene, kararlılığını,
çalışkanlığını gösterir. Dik duruş ve geniş
omuzları, kendisine güvenen güçlü kişinin,
ağız ve çenesinin ince ifadeleri ise, hoşgörülü
ve sessiz melankolinin izlenimini veriyor.
En göze çarpan özelliği bakışıdır. Arkadaşları
onda parlayan iyiliği ve sevgiyi görürken,
düşmanları gözlerinde şeytansal bir şey
görüyorlardı. Leipzig tartışmaları zamanında
savaş ve acıların yıprattığı Luther öyle
zayıftı ki, başı olağanüstü büyük gözüküyordu,
ama Worms'a gelince güçlü kuvvetliydi. Gerçi
kanıtlandığı gibi, portreler biraz aşırıya
kaçıyorsa da, Luther acılı son yıllarında
çok kilo almış.
Luther'in kişiliği, bize olağanüstü çok
yönlü, hatta aykırılıklarla dolu bir karakter
gibi geliyor. Düşmanları Luther'in zaaflarından
oluşan sayısız listeler yapmışlardı. En
büyük zaafı kızınca, aşırıya kaçan öfkesiydi.
Kimi zaman kendisinden çok emin, aşırı derecede
atılgan, inatçı ve eğilmez olurdu. Çok cesurdu,
tehlikelerin büyüklüğünü anlamazdı. Öte
yandan da fazlasıyla kendisini hor görüyordu,
alçakgönüllü idi. Güvendiği insanlar da
onu kandırabiliyor , güvenini kötüye kullanıyorlardı.
Parasal değerler söz konusu edilecek olursa,
onu sorumsuz cömertliğinden dolayı suçlayabiliriz.
Luther'in kaba konuşmalarına değgin suçlamalara
gelince, aynı suçlamalar Luther'in yakılmasını
isteyen düşmanlarına neden yöneltilmiyor
acaba? Luther'in saldırılarında hiç bir
zaman gizli bir amacı ya da kendi önemini
vurgulaması yoktu. Bu saldırılar, onun kolayca
incitilebilen adalet anlayışından, peygamber
gibi olan gerçeği sevmesinden kaynaklanıyordu.
Reformasyona Tanrı tarafından ikna edildiğini
anımsayacak olursak, o zaman ağır vuruşlarından
kimisini anlayabiliriz. Luther aslında içine
dönük, insanlardan çekinen, ancak evine
karşı saldırıldığı zaman yiğitçe kükreyen
bir çiftçiydi.
Luther'in olağanüstü cömertliğine dair suçlamalar
doğru ise de, suçlayanlar dinine bağlı olan
bu insanın büyüklüğünü anlayamadılar. Onda
yalnızca çocuklar ve çocuk gibilerde olan
bir özellik vardı: açık gönüllü, kendi yararını
aramayan biri olduğu için bütün yüreğiyle
serbestçe, sevinçle o ana, o anın verdiği
görevlere adayabiliyordu. Bir vaaz, bir
sofra konuşması ya da ikili bir görüşme
olsun, kendini buna tümüyle verirdi. Aldıkları
armağanların değerini anlamayanlara ya da
yüreğinin iyiliğini yanlış kullananlara
Luther, zamanını, parasını, çalışmalarını,
gücünü harcadı. Luther tarihin tanıdığı
en verimli yazarlardan biridir. Yazdığı
350 yapıtın hepsi, o anın gereksinmeleri
için açılan zengin yüreğinden akan sözlerdir.
Kendisini önemli saymak, hesaplı yaşamak
adeti değildi. Başkalarının gözlerinde taklit
edilecek bir örnek olmak istemiyordu bile.
Her zaman davranışlarında kral gibi özgürdü.
Bütün resmiyetlerden uzaktı, ancak doğal
olarak yürekten gelen şeylere değer veriyordu.
Onun için önemli olan yürüttüğü davaydı,
kendi kişiliğine önem vermiyordu. Luther
Rabbin "kutsal kaygısızlığın övgüsünü"
(Matta, 6:19-34) göz önüne alarak cömert
ve kaygısız olarak yaşıyordu.
Luther'in dolaysız, doğa tazeliğindeki kişiliğinde
bütün dahilere ortak olan bir özelliği var:
doğa sevgisi. Ağır işlerinin ve içindeki
savaşların altından kalkarak bir taşra vaizi
gibi ara sıra bahçesine gidip ağaçları budar,
çiçekleri sular , kuşların ötüşünü dinler
, meyve çeşitlerini araştırırdı. Worms ve
Koburg'ta olduğu gibi, öldüğü gece de açık
pencere önünde, yıldızların sessizliğini
seyrederek Dua ediyordu. Onun olağanüstü
dil ustalığı, çabuk bulunan ve çarpıcı benzetmeleri
doğa sevgisinin, geniş anlayış yeteneğinin,
bir kanıtıdır.
Luther'in kişiliğinin bir yönü de mizah
anlayışıdır. Bu da doğallık ve cömertlik
özellikleri gibi çiftçi soyunun bir kalıtıdır.
Luther tarihin tanıdığı büyük mizahçılardan
biridir. Mizah anlayışı açık düşünceleri,
akıl ve insanlarla olaylara karşı hoşgörü
gerektirir. Kendisi üzerine yaptığı şakalar,
gerginliği azaltıp önemli işlerde daha akıllıca
davranmasını sağlardı. Ama bu özellikle
birlikte, Luther'in kimilerine göre hastalık
halini almış olan melankoliyi de unutmamalıyız.
Bu iki özellik onda yan yanaydı. Luther'in,
tarihte bulunmayacak ölçüde büyük olan suçluluk
duygusu tek tek günahlardan değil, Tanrı
önünde olan tüm yaşamının genel bozukluğundan
ileri geliyordu. Bunu da kimileri hastalık
olarak yorumluyorlar. Luther'in bütün yaptıklarının
ruhunun hastalığından kaynaklandığını öne
sürenler de var. Ama buna kesinlikle şöyle
karşılık vermeliyiz: Öyle zannetseler bile,
Luther olağanüstü görevini başardı. Luther
hem ruhsal hem de bedensel yönden çok acı
çekti. Hazımsızlık, romatizma, dayanılmaz
baş ağrıları, uykusuzluk, böbrek taşları,
emoroid, çekiyordu. 1527 yılından başlayarak
çok duygulu sinir sisteminden gelen kalp
ıspazmosları vardı. Bunlar çok duygulu ve
yetenekli insanlarda sık sık görülür. Hastalık
ve onun getirdiği sıkıntılar Luther'i daha
çok Tanrı'ya güvenmeye itti. Ama bu, reformasyonun,
hastalığının sonucu olduğu anlamına gelmez.
Katolikler ellerinden geldiğince Luther'in
kişiliğini ve işini karalamaya çalışıyorlardı.
Luther'in ölümünden bir yıl önce İtalya'da
onun soyunu ve ölümünü anlatan düşsel ôykülerden
oluşan bir kitap yayımlandı. Katolikler
bu öyküyü çok anlatırlarmış. Dediklerine
göre, Luther annesi ile İblis arasındaki
zina sonucu doğmuş. Ölmeden önce de cesedinin
kilisenin mihrabına konulmasını, Tanrı gibi
tapınılmasını emretmiş. Ama babası iblis
gelip onu öyle bir güçle almış ki, kilisede
bir hafta boyunca kükürt kokmuş. Luther
bu kitabı Almanca'ya çevirip yayımladı.
Önsözünde, kitabı nerdeyse sevinç ve mutlulukla
okuduğunu belirtti. Çünkü Papa ve yandaşlarının
kendisinden can yürekten nefret ettiklerini
gördükçe, ağrılar içinde inleyen vücudunu
daha iyi hissediyordu. Sonra, bu tür saldırılar
yarar getirmeyince, Katolikler Luther'in
ruh hastası olduğunu, v.b. savları ileri
sürüyorlardı. işin doğrusu, Luther luluk
sonucu kaçak bir rahibeyle evlendiğini,
ayyaş olduğunu, v.b. savları ileri sürüyorlardı.
İşin doğrusu, Luther yaşam yönüyle çağdaşlarından
çok üstündü. Midesi için olağan çiftçi yemekleri
yerdi, sarhoşluğun olağan bir şey sayıldığı
bir zamanda bira ve şarap kullanmada ölçülüydü.
Açıkça kralların, kayserlerin, kardinallerin,
birçok Papa'nın da ayıp sayılan zührevi
hastalığa yakalandığı bir zamanda Luther'in
en yakın keşiş arkadaşları, onun ahlaksal
yönden çok iyi olduğunu söylerlerdi.
Luther, ruhsal yönden her şeyi ölçebilen
bir devdi. Ama kişiliğinin en derin gizi
tümüyle inancına adanmış, vicdanına bağlı
bir kişi olmasıydı. Tanrı'nın huzuru vicdanında
bulundukça, her şey iyiydi. Tanrı'yı bulmasıyla
az kalsın yok olacaktı. 0, Tanrı'dan uzak,
terkedilmiş, Tanrı öfkesinin altında kalmış
bir kişiydi. Ama günahlarının bağışlanmasının
verdiği evlatlık hakkını, huzuru, sevinci,
gönül borçluluğunu da biliyordu. "Günahların
bağışlandığı yerde yaşam Ve mutluluk vardır."
Bu denemeden sonra en büyük sorun şuydu
: Tanrı'ya nasıl yakın kalabilirim? Tüm
yaşam O'nun huzurundadır. Yaşamın görevleri
ve zorlukları, gönül borçluluğu ile içten
bağlılığı yaratan Tanrı'nın armağanlarıdır.
Luther hiç bir zaman bir görev peşinde koşmadı;
görevler ona verildi, onu işe zorladı. Tanrı
günlük yaşamımızın ufak tefek işlerinde
bizi koruyorsa, hepsinden büyük ve önemli
olan canlarımızın kurtuluşu O'nun elinde
değil midir? Tanrı'ya yücelik ve insanlara
tüm güven ve avuntu. İşte, Luther'in yaşam
kaynağı buydu
Sonraki
Bölüm "MERHAMETLİ
TANRI'YI NASIL BULABİLİRİM" |