Bu kitabın ilk bölümünde Kutsal Kitap ile
Kuran arasındaki birçok esaslı farklılıkları
ortaya koyarak, her ikisinin de doğru olmasının
mümkün olmadığını gösterdik. Ondan sonra,
bu olanaksızlığı bilen bazı Müslüman yazarların,
Kutsal Kitap'a ilişkin bize yönelttikleri
soru şeklindeki iftiraları ele aldık. Dört
bölüm boyunca bu sorulara ayrıntılı bir
şekilde cevap verirken ayrıca Kutsal Kitap'ın
ol-ağanüstü tutarlılığını gösterdik. Bu
çalış-malar sayesinde varı-lan sonuç ortadadır:
şüphesiz Kutsal Kitap Allah Sözü'dür. Elimiz-deki
Eski ve Yeni Antlaşma (Tevrat, Zebur ve
İncil) güvenilirdir. Tanrı'nın gerçeğine
iki direktir. Gerçeği bilme arzu-suyla okumalıyız.
Bu
ve bundan sonraki iki bölüm (VII. ve VIII.)
boyunca Kutsal Kitap'ın bazı kısımlarını
inceleyerek, onun esas mesajının ne kadar
mükemmel ve sevindirici olduğunu göstermek
istiyoruz. Bunu yaparken bazı yanlış düşünceleri
de düzeltmek amacındayız.
Başlangıçtan
beri Tanrı, insanları kurtarmak için değişmez
bir plan uygulamaktadır. Bu plan ilk önce
Eski Antlaşma'da açıklanmaya başlar. Tanrı
daha sonra yapacağını önceden bildiriyor
ki, gerçekleştirdiği zaman kimsenin kuşkusu
olmasın. Bu planın nasıl gerçekleştiği Yeni
Antlaşma'da açıklanıyor.
Eski
Antlaşma'daki önbildiriler İsa Mesih'te
gerçekleşmiş, ve
Yeni Antlaşma bunun tanıklığını yapmaktadır.
Tanrı'nın
düşünceleri o kadar derin, O'nun bilgeliği
ne denli akıl ermez, yolları da ne denli
yücedir! Bu yüzden planlarını insanın anlayabileceği
bir şekilde açıklamıştır. Tanrı, asırlar
boyunca basit örnekler ve temel dersler
vererek insanları Mesih aracılığıyla sağlayacağı
büyük kurtarış için hazırladı. Bu örnekler
ve dersler Eski Antlaşma'da bulunur. Ondan
sonra, yani Mesih gelip bu kurtarışı sağladıktan
sonra, bu olayların ne anlam taşıdığına
ilişkin açıklamalar Yeni Antlaşma'da bulunur.
Kısacası,
Yeni
Antlaşma Eski Antlaşma'da Gizlidir,
Eski
Antlaşma da Yeni Antlaşma'da Açıklanır.
Bunu
üç örnekle açıklamak istiyoruz:
1.
FISIH KURBANI
Paskalya,
biz Mesih İnanlılarına, çok anlamlı ve önemli
tarihsel bir olayı hatırlatmaktadır. Bu
bayram ta Musa'nın zamanında başladı. Türkçe
"Paskalya" sözcüğü Tevrat'ın asıl
dili olan İbranice "Pasah" sözcüğünden
türemiştir. Pasah veya Fısıh bayramı Kutsal
Kitap'ın Çıkış bölümünde açıklanır:
Musa
peygamberin zamanında Tanrı, İsrail oğullarını
Mısır'daki köleliklerinden kurtaracaktı.
O, Musa aracılığıyla Firavun denen Mısır
kralına"Halkımı salıver ki bana ibadet
etsinler"diyordu (Çıkış 5:1; 7:16).
Firavun ise inat edip direniyordu. Rab'be
direndikçe başına belalar geliyordu. Böylece
Tanrı, Firavun ve Mısır'lıların üzerine
dokuz felaket getirmişti. Fakat Firavun
hâlâ dinlemek istemiyordu. Bu kez Tanrı
Musa'ya şöyle dedi:"Firavun ve Mısır'ın
üzerine bir bela daha getireceğim; ondan
sonra Firavun sizi buradan salıverecektir!"(Çıkış
11:1). Tanrı, Mısır'da gece yarısı her ailenin
ilk doğan çocuğunun öleceğini söyledi. Taht
üzerinde oturan Firavun'un ilk çocuğundan
Mısır'ın en ücra köşesindeki ailenin ilk
çocuğuna kadar hepsi bir anda ölecek ve
bütün Mısır diyarında hiç olmamış ve bir
daha olmayacak kadar büyük bir feryat kopacaktı.
Fakat
Tanrı Musa'ya bu korkunç beladan kurtuluş
yolunu da gösterdi (Çıkış 12:1-28). Her
aile kusursuz bir kuzu alacak, üç gün bekledikten
sonra bu kuzuyu boğazlayacaklar ve onun
kanını evin kapısının iki yanına ve üstüne
süreceklerdi. Rab onlara şöyle dedi:"O
gece Mısır diyarından geçeceğim ve insandan
hayvana kadar bütün ilk doğanları vuracağım.
Ben Rab'bim ve sizin bulunduğunuz evler
üzerindeki kanı görünce üzerinizden geçeceğim.
Mısır diyarını vurduğum zaman size bela
olmayacak ve sizi helak etmeyeceğim"(Çıkış
12:12-13). Böylece Tanrı'nın sözüne inanan
halk, kurban edilen kuzunun kanı sayesinde
Tanrı'nın gazabından ve köleliklerinden
kurtulup vaadedilen diyara doğru yola koyuldular.
Biz
de Mısır'dan kurtulan halk gibi kurban edilen
kusursuz birinin kanı sayesinde sonsuz ölüm
cezasından kurtulduk. Bu gerçek kurban kuzumuz,
İsa Mesih'in Kendisidir. Fısıh olayı Tanrı'nın
daha ilerde Mesih'te gerçekleştireceği kurtuluş
planının simgesiydi. Kuzu sadece İsa Mesih'i
simgeliyordu ve bu değişmez planın amacını
aslında Mesih yerine getirecekti.
ÖRNEKLEME
GERÇEKLEŞME
İsa'nın
görevine başladığı günlerde, halkın kalbini
İsa için hazırlamak üzere O'ndan önce gönderilen
Yahya peygamber İsa'yı şöyle ilan etti:"İŞTE,
DÜNYANIN GüNAHINI ORTADAN KALDIRAN TANRI
KUZUSU!"(Yuhanna 1:29). Mesih, Yahudilerin
Fısıh bayramı sırasında çarmıha gerilerek
gerçek ve paha biçilmez son kurban oldu.
Bize sonsuz kurtuluş sağlayan, Mesih'in
çarmıhtaki ölümü ve ölümden dirilişidir.
İncil şöyle buyurur:"Fısıh Kuzumuz
olan Mesih kurban edilmiştir."(I. Korintliler
5:7). O, bizi günahlarımızdan kurtardı!
Bunun için büyük bir sevinçle bayram ediyoruz!
2.
TUNÇTAN YILAN
Sayılar
21:4-9'da ilginç bir olay daha kaydedilir.
Mısır'dan kurtulan Musa'yla İsrail oğulları
çölden göç ederken yolda halkın canı çok
sıkılır, Tanrı'ya ve Musa'ya karşı söylenmeye
başlarlar."Çölde ölelim diye niçin
bizi Mısır'dan çıkardınız? Çünkü ekmek yok,
ve su yok; ve canımız bu bayağı ekmekten
iğreniyor"(Sayılar 21:5). Tanrı mucizevi
bir şekilde onlara gökten ekmek (man) yediriyordu
fakat buna teşekkür edeceğine bu göksel
ekmeği bayağı sayıp şikayet ettiler. Bu
nankörlük üzerine Rab halkın arasına zehirli
yılanlar gönderdi, ve insanları ısırmaya
başladılar. Birçok kişi öldükten sonra halk
Musa'ya gelip günahlarını şöyle itiraf ettiler:"Suç
ettik, çünkü Rab'be ve sana karşı söyledik;
üzerimizden yılanları kaldırsın diye Rab'be
yalvar!"(Sayılar 21:7). Musa da onlar
için Rabbe yalvardı ve Rab ona çok ilginç
bir şey yapmasını emretti:
"Kendine
(tunçtan) bir yılan yap, ve onu bir sırık
üzerine koy; ve vaki olacak ki, her ısırılan
ona bakınca yaşayacaktır" (Sayılar
21:8).
Musa,
Rabbin emrettiği gibi tunçtan bir yılan
yaptı, ve onu bir sırık üzerinde astı. Bu
gerçekten şaşırtıcı bir çözümdü. Yılanlar
her toplumda hep nefret edilen, kötülüğü
ve ölümü temsil eden yaratıklardır. Hatta
inanlılara Şeytanı çağrıştırır. Fakat Tanrı
bu ölüm sembolünü yaşam ve şifa kaynağına
dönüştürdü ve yılanların ısırdığı bir insan
tunç yılana baktığı takdirde yaşıyordu.
Bundan
bin beş yüz yıl sonra İsa Mesih, kendisiyle
ilgili olarak bu olayın neyi simgelediğini
şöyle açıkladı:"Musa çölde yılanı nasıl
yukarı kaldırdıysa, İnsanoğlu'nun da öylece
yukarı kaldırılması gerekir. Öyle ki, O'na
iman eden herkes sonsuz yaşama kavuşsun"(Yuhanna
3:14-15). İsa "yukarı kaldırılması
gerekir" derken Kendisinin çarmıha
gerilerek yukarı kaldırılacağını söylüyordu.
Yani Tevrat'ta yer alan bu olay, Mesih'in
çarmıh üzerindeki ölümünü simgeliyordu.
İsa öldüğü zaman bu simgesel önbildiri gerçekleşmiş
oldu.
ÖRNEKLEME ........................................GERÇEKLEŞME
Zehirli
yılanın ısırdığı kişi için tek çare yukarı
kaldırılmış yılana bakmaktı. Ve yılana bakan
her insan iyileşti. Tabii ki bu yolu saçma
bulup yılana bakmak istemeyen kişi ölecekti.
Aynı şekilde insan, günahın soktuğu ruhsal
zehirden dolayı ölmeye mahkümdür. Yani Tanrı'nın
varlığından ve yaşamından uzak kalarak sonsuza
dek mahvolma cezasına çarptırılacak. Günahlarının
suçundan kurtulmak için tek çare vardır.
Ancak günahlarımıza karşılık ölmüş olan
İsa'ya imanla bakarak ruhsal şifa bulabiliriz.
Bu göğün altında insanlara bağışlanmış,
bizi kurtarabilecek başka hiç bir çare yoktur.
Ancak onda günahlarımızın affına sahip olup
sonsuz yaşama kavuşuruz. Bu çareyi sunan
Tanrı bize,"O'na iman eden herkes sonsuz
yaşama kavuşsun"sözünü vermiştir (Yuhanna
3:15). Yeter ki Tanrı'nın Sözü'ne güvenip
çarmıha gerilmiş, ölümden dirilmiş Mesih'e
bakalım. O'na iman eden hiç kimse utandırılmayacak.
3.
ÇÖLDEKİ TAPINAK
Tevrat
Kitabında Tanrı'nın Mesih'te gerçekleştirdiklerini
ortaya koyan ilginç ve çok önemli bir olay
daha vardır. O da Allah'ın Sina Dağında
Musa'ya yapılmasını emrettiği Tapınak'tır.
Tevrat'ın büyük bir kısmı sırf bu tapınağın
yapımı ve orada yapılan ruhsal hizmeti açıklamaya
ayrılır (bkz. Tevrat: Çıkış, Levililer,
Sayılar). Bu tapınak aracılığıyla Tanrı,
İsrail oğullarına Kendisine yaklaşma ilkelerini
öğretmekteydi.
Yukarıda
açıklandığı gibi Tanrı, Musa peygamber aracılığıyla
İsrail oğullarını Mısır'dan çıkardı. Büyük
bir mucizeyle Kızıl Deniz'i yarıp onları
karşıya geçirerek Firavun'un ordusundan
da kurtardı. Mısır diyarından çıkışlarının
üçüncü ayında Sina Çölüne geldiler. Sina
Dağının karşısında bir yıldan fazla çadır
kurdular. Bundan sonra çok önemli ve şaşırtıcı
bir olay gerçekleşti. Kutsal Tevrat'ta şöyle
kaydedildi:
"Ve
vaki oldu ki, üçüncü günde sabah olunca
gök gürlemeleri, ve şimşekler; ve dağ üzerinde
koyu bir bulut, ve çok kuvvetli boru sesi
oldu; ve ordugâhta olan bütün kavm titredi.
Ve Allahı karşılamak için Musa kavmi ordugâhtan
çıkardı, ve dağın eteğinde durdular. Ve
Sina Dağı, hep tütüyordu, çünküRAB onun
üzerine ates içinde inmişti; ve onun dumanı
ocak dumanı gibi çıkıyordu, ve bütün dağ
çok titredi."(Çıkış 19:16-18).
Hayret
verici bir olaydır bu. Rab'bin Kendisi bütün
görkemiyle Sina Dağı üzerine, dağın tepesine
indi. Oradan Musa'yı dağın tepesine çağırıp
ona özeti ünlü On Emir olan, Rab'bin Kutsal
Yasasını verdi (Bkz. Çıkış 20-25). Musa
dağdan indi, Rab'bin bütün sözleri ve hükümlerini
İsrail oğullarına bildirdi. Onlar da bir
ağızdan"Rab'bin söylediği bütün sözleri
yapacağız"dediler (Çıkış 24:3). Musa
Rab'bin bütün sözlerini yazdı ve sabahleyin
bir sunak yaparak Rab'be yakılan kurbanlar
arzetti. Kurbanların kanını hem yasanın
yazıldığı "antlaşma kitabı"nın
hem de halkın üzerine serpti. Onlara"Tanrı'nın
uymanızı buyurduğu antlaşmanın kanı budur"dedi
(Çıkış 24:8). Böylece, Rab'bin onlarla yaptığı
bu antlaşma yürürlüğe girdi. (Asıl "İlk"
veya "Eski" Antlaşma budur.)
Bu
olayda Allah'la ilgili iki önemli gerçek
bulunmaktadır:
1)
Allah dünyaya inmeye razı oldu.
2)
Allah seçtiği halkla bir antlaşma yapmayı
uygun gördü.
Gelmek
istediğimiz esas olay bundan sonra gerçekleşti.
Tanrı Musa'yı ikinci kez dağa çağırdı. Ona
şöyle dedi:"Aralarında oturayım diye
benim için makdis(kutsal yer, tapınma çadırı)yapsınlar"(Çıkış
25:8). Bu tapınak Tevrat'ta verilen kutsal
yasanın (şeriat), ibadetin, hatta İsrail'lilerin
yaşamlarının temeli ve merkezi olacaktı.
Bu yüzden Tanrı Musa'yı şöyle ikaz etti:"Her
şeyi, dağda sana gösterilen örneğe uygun
olarak yapmaya dikkat et!"(Çıkış 25:9,40).
Çünkü Tanrı, ayrıntılı bir şekilde buyurduğu
tapınma çadırı aracılığıyla, kendisiyle
insan arasındaki ilişkiyi açıklamaktaydı.
İşte bu gerçekleri bilmeden, Tanrı ve O'na
yaklaşma yolu hakkındaki bilgimiz gerçekten
çok eksik kalır.
Tanrı,
Kutsal Emirlerini verdiği halkın o emirleri
eksiksiz yerine getiremeyeceğini bilerek,
onlara günahlarının bağışlanması için gerekli
hazırlığı yaptı. İşte tapınak, tapınak hizmetleri
ve kurbanların sunulması olan bu hazırlık
kutsal yasanın merkeziydi. İçinde tapınak
ve sunak olmayan bir şeriat, Kutsal Kitap'a
göre çok eksiktir. Çünkü Yasanın özü onlardadır.
Bu
tapınma çadırını anlamamız için onun genel
hatları aşağıda gösterilmiştir (Bkz. sayfa
229'deki resim). Tevrat'ı hiç okumamış bir
kişiye bu olaylar çok değişik, hatta tuhaf
bile gelebilir. Ama aslında burada çok açık
ve güzel gerçekler vardır. Onu incelememiz
ve üzerinde biraz düşünmemiz faydalı olur.
Özellikle şu çarpıcı noktalar dikkatimizi
çeker:
1.Tanrı
insanların arasında yaşamak ister.
"Aralarında oturayım diye benim için
tapınak yapsınlar"dedi. Bu gerçekten
şaşırtıcı bir kavramdır. Gerçi Kuran da,
Allah'ın inanlılara yakın olduğunu söyler
(Bkz. Bakara/2:186). Çünkü O her yerde hazır
ve nazırdır. Ama yüce Allah, insanların
arasında yaşar mı? Bu kadar çok alçakgönüllü
olabilir mi? Peki, neden yapsın ki? Aynı
Tanrı İsrail halkına şunları sormuyor mu?:
"Gök
benim tahtım, yeryüzü ayaklarımın basamağıdır.
Bana
ne tür bir ev yapacaksınız?
Ya
da, dinleneceğim yer neresidir?
Bütün
bunlar benim elimin eseri değil mi?"(Yeşaya
66:1-2)
Gerçekten
de öyledir. İnsanın, Yaradanı olan Tanrı'ya
verebileceği hiçbir şey yoktur. O'nun önünde
insan bir hiçtir. Ama Tanrı yarattığı insanları
seviyor ve onları kendisiyle olağanüstü
bir beraberliğe çağırıyor. Araştıracak olursak
Kutsal Kitap'ın başından sonuna kadar bu
gerçeğe rastlayacağız. Bakınız şu ayetlere:
"Ve
meskenimi aranıza koyacağım; ve canım sizden
nefret etmeyecek. Ve aranızda yürüyeceğim,
ve sizin Allahınız olacağım, ve siz benim
kavmim olacaksınız"
(Levililer
26:11-12)
"NitekimTanrı
şöyle diyor: 'Aralarında oturacağım, aralarında
yürüyeceğim. Onların Tanrısı olacağım, onlar
da benim halkım olacaklar'"(II. Korintliler
6:16)
"İşte,
Tanrı'nın konutu insanların arasındadır.
Tanrı da onların arasında yaşayacak. Onlar
kendisinin halkı olacaklar, Tanrı'nın kendisi
de onların arasında bulunacak."
(Esinleme
21:3)
Demek
ki Tanrı insanları öylesine seviyor ki aralarında
yaşamak istiyor. Bu tapınak bize Rabbimiz
hakkında çok önemli bir gerçeği vurgulamaktadır,
o da Yüce Yaradan olan Tanrı bizi sever
ve hatta bizimle birlikte olmak ister!
2.
Tanrı yaklaşılmaz kutsallıkta yaşar.
Doğru, Tanrı İsrail oğullarının arasında
yaşamak istedi. Ama kendisi öyle kutsal
ve yücedir ki insan O'na yaklaşıp da yaşayamaz.
İncil'in ifadesiyle O,"mübarek ve tek
Hükümdar, kralların Kralı, ölümsüzlüğün
tek sahibi, yaklaşılmaz ışıkta yaşayan,
hiçbir insanın görmediği ve görmeyeceği
Tanrı"dır (I. Timoteyus 6:16).
Bu
nedenle tapınağın avlusunu çevreleyen ince
ketenden askılar (perdeler) vardı. Tapınağın
kapısında gene bir perde vardı. Ve tapınağın
iki bölmesi arasında bir perde daha vardı.
Onun arkasında En Kutsal Yer denen bir iç
bölmede Tanrı'nın görkemi görünürdü. Oraya
yılda yalnız bir kez girilirdi. Bu perdelerden
yanlış şekilde geçen hemen ölecekti. Tapınağın
eşyasına yanlış şekilde dokunan hemen ölecekti.
Tapınaktaki hizmeti buyurulandan başka şekilde
yapan hemen ölecekti. Neden? Çünkü Tanrı
çok kutsaldır. Kutsal olmayan herşeyi, yiyip
tüketen bir ateştir. Kutsal olmayan (günahlı)
insan istediği şekilde O'na gelemez. O'na
karşı en ufak sözdinlemezlik günahtır. Günah'ın
bedeli de ölümdür. Kutsal Tanrı bu tapınaktan,
Kendisi hakkındaki bu ağır gerçeği öğrenmemizi
ister.
3.Tanrı,
insanları kendisiyle barıştırıp Kendisine
yaklaştırmak için bir yol hazırlamıştır.
Bu yol tektir ve hiçbir zaman değişmez.
Resimde gördüğünüz tapınağın girişinden
başlayıp, Tanrı'nın Antlaşma Sandığının
bulunduğu ve günahların bağışlandığı En
Kutsal Yere giden yol üzerinde dizilen bazı
eşyalar vardı:
·
Yakılan Kurban Sunağı
·
Ayaklı Su (abdest) Küveti
·
Adak Ekmekleri Sofrası
·
Yedili Kandillik
·
Buhur Sunağı
Bunların
sırası da önemli ilkeler belirtmektedir.
Şöyle ki, bir kişinin Tanrı'ya yaklaşabilmesi
için...
(1)Günahlarının
bağışlanması gerekirdi.
Günahların bağışlanması ise sadece ve sadece
kesilip yakılan bir kurban sayesinde olur.
Kutsal Kitap bu gerçeği şöyle açıklar:"Kan
dökülmeksizin bağışlama olmaz"(İbraniler
9:22). Neden? Çünkü günahın ücreti (bedeli)
ölümdür. Günahlı bir insan, bir kurban getirerek
Kutsal Yasa'da emredilen şekilde tapınak
görevlilerine kestirirdi. Böylece onun günahlarının
cezası adil bir şekilde (bir kefaret sayesinde)
bağışlanırdı. Ayrıca kurban, sunak üzerinde
tümüyle yakılıp Tanrı'ya sunulur, kimseye
dağıtılmazdı (Bkz. Levililer 1). Bu sunak
Mesih'in üzerinde öldüğü çarmıhı simgeliyordu.
Kurbanlar ise Mesih'i sembolize ediyordu.
Yeni
Antlaşma, İsa Mesih'in tüm insanların günahlarını
bağışlatan Tanrı'nın esas Kuzusu olduğunu
bildiriyor. O kusursuzdu, günahsızdı. Ama
O bizim günahlarımızı çarmıhta kendi bedeninde
yüklendi. Onun ölümü tüm günahların bedelini
ödedi. Tanrı'nın Sözü,"Mesih, birçoklarının
günahlarını yüklenmek için bir kez kurban
edildi"der (İbraniler 9:28). O bizi
sevdi ve Kendisini bizim için güzel kokulu
bir sunu ve kurban olarak Tanrı'ya sundu.
(2)Suyla
temizlenmesi gerekirdi.
İnsanları temsil eden, kâhin adı verilen
tapınak görevlileri özel bir küvette suyla
yıkanırlardı. Bu da onların Tanrı'nın gözündeki
kirliliklerinden temizlenmesi anlamına geliyordu.
Yani günahlı insanlar Tanrı'nın önünde hem
suçlu hem de kirliler. Hem o suçun bağışlanması,
hem de günahın getirdiği kirliliğin temizlenmesi
gerekir. İşte Tanrı'nın daha sonra gerçekleştirdiği
kurtarışta günahın suçu Mesih'in ölümüyle
bağışlanır ve günahın kirliliği O'nun ölümden
dirilişiyle temizlenir.
İsa
Mesih, ölümden dirildi. Kırk gün sonra göğe
gitti ve vaadedilen Kutsal Ruh'u öğrencilerine
gönderdi. Kutsal Ruh onların yüreklerine
yerleşerek onları tümüyle yıkadı. Mesih
bu şekilde Kendisine inananların yüreklerini
yenileyip temizledi. Yeni Antlaşma bu mucizeyi
şöyle ifade eder:"Kurtarıcımız Tanrı,
iyiliğini ve insana olan sevgisini açıkça
gösterdi. Bizi, doğrulukla yaptığımız işlerden
dolayı değil, kendi merhametiyle, yeniden
doğuş yıkamasıyla ve Kurtarıcımız İsa Mesih
aracılığıyla üzerimize bol bol döktüğü Kutsal
Ruh'un yenilemesiyle kurtardı."(Titus
3:4-6).
(3)Kendisi
için sürekli aracılık edilmesi gerekirdi.
İnsanların Tanrı'yla beraberliği için üçüncü
şart sürekli aracılıktır. Tanrı'nın emrine
göre Musa'nın kardeşi Harun'un oğulları
arasından tapınakta hizmet edecek görevliler
(kâhinler) atanırdı. Onlar, tapınma çadırının
ilk bölmesine girip orada üç kutsal eşya
aracılığıyla halk için devamlı aracılık
yaparlardı. Söz konusu üç eşya, has altından
yapılan Yedili Kandillik, Adak Ekmekleri
Sofrası ve Buhur Sunağı'dır. Orada
kâhinler...
·
Tanrı'nın nurunu simgeleyen kandilliği halis
zeytinyağı1 ile doldurarak onu gece gündüz
yanar durumda tutuyorlardı.
Yeni
Antlaşma'ya göre ölümden dirilip göklerde
yaşayan Mesih İsa,"Dünyanın Işığı"olarak
İnanlıların ışıkta yürüyebilmeleri için
onlara daima rehberlik etmektedir (Yuhanna
8:12).
·
Her hafta cumartesi günü Tanrı'yla beraberliği
simgeleyen on iki ekmeği hazırlayıp sofra
üzerine koyuyorlardı.
İsa
Mesih,"Yaşam Ekmeği Ben'im"dedi.
O'nun aracılığıyla yaşayan Tanrı'yla sürekli
beraberlik içinde yaşayabiliyoruz. Nitekim
bunun için yaratıldık (Yuhanna 6:35).
·
İkinci perdenin önünde duran buhur sunağı
üzerinde, tapınışı, şefaati ve duayı simgeleyen
buhuru yakıyorlardı. Ondan yükselen güzel
koku tapınağı dolduruyordu.
Dirilmiş
olan İsa Mesih kendisine iman edenlere aracılık
etmek için hep yaşamaktadır. İncil'in ifadesiyle,"birimiz
günah işlerse, adil olan İsa Mesih bizi
Baba'nın önünde savunur. Kendisi günahlarımızı,
ve yalnız bizim günahlarımızı değil, bütün
dünyanın günahlarını da bağışlatan kurbandır"(I.
Yuhanna 2:1-2).
İşte
bu eşyalarla simgelenen kurtuluş yolunu
şöyle özetleyebiliriz: (1) İsa Mesih kendisini
son, lekesiz ve günahları bağışlatan bir
Kurban olarak sundu. Mesih doğru kişi olarak,
doğru olmayanlar uğruna günahlara kurban
olarak ilk ve son kez öldü.
(2)
Ölümden dirilerek ve Kutsal Ruh'u göndererek
Kendisine inananları günahın pisliğinden
temizledi.
(3)
Onların diri Kurtarıcısı olarak da iki bin
yıldır onlar için aracılık etmektedir. Zayıflıklarımızı
anlayamayan değil, tersine her alanda bizim
gibi denenmiş, ama günah işlememiş bir Aracımız,
yaşayan bir Rehberimiz vardır. İncil bu
gerçeği şöyle özetler:
"İsa
sonsuza dek yaşadığı için... O'nun aracılığıyla
Tanrı'ya yaklaşanları tamamen kurtarmaya
gücü yeter. Çünkü onlara aracılık etmek
için hep yaşamaktadır."(İbraniler 7:24-25)
Bu
olayların ayrıntılarını burada daha fazla
açıklayacak değiliz. Ancak son olarak sayın
okurun dikkatini tapınakla ilgili çok özel
bir olaya çekmek istiyoruz:
"Kefaret
Günü"
Tapınma
çadırı ve eşyası böyle düzenlendikten sonra
kâhinler çadırın ilk bölmesine sürekli girerek
yukarıda açıkladığımız gibi tapınma görevlerini
yerine getirirlerdi. Ama iç bölmeye yılda
bir kez, yılın en önemli günü olan "Kefaret
Gününde", yalnız başkâhin girerdi (bkz.
Levililer 16). üstelik kendisi ve halkın
bilgisizlikten dolayı işlediği suçlar için
sunduğu kurban kanı olmaksızın giremezdi.
Çünkü ikinci perdenin arkasındaki "En
Kutsal Yere" giden yol henüz açılmamıştı.
Yeni
Antlaşma bize, Mesih'in, hem son kurban,
hem de Tanrı ile insanlar arasındaki tek
Aracı veya "Başkâhin" olduğunu
bildiriyor. O, başkâhin olarak, Kendisini
kurban olarak Tanrı'ya sundu. Çarmıhta öldüğü
zaman yüksek sesle "Tamamlandı!"
diye bağırdı ve ruhunu teslim etti. O anda
yer sarsıldı, kayalar yarıldı, mezarlar
açıldı ve ölmüş olan birçok kutsal kişinin
cesetleri dirildi. Ama bunların hepsinden
çok daha önemli bir şey oldu o anda.Tapınaktaki
perde yukarıdan aşağıya dek yırtılarak ikiye
bölündü!(bkz. Matta 27:51-54)
Bu
olay nasıl bir anlam taşıyordu?Bunun
anlamıTanrı'ya giden yolun Mesih'in ölümü
sayesinde açıldığıdır.Artık iman
eden her insan O'nun aracılığıyla Tanrı'ya
cesaretle yaklaşabilir!
Mesih
ölümden dirildi ve bir müddet sonra göğe
gidip cennete girdi. Bunu yaparken Başkâhin
olarak esas kefaret işini gerçekleştiriyordu.
Yeni Antlaşma bu gizemli olayı şöyle açıklıyor:
"Mesih,
asıl kutsal yerin örneği olup elle yapılmış
kutsal yere değil, ama şimdi bizim için
Tanrı'nın önünde görünmek üzere asıl göğe
girdi. Erkeçlerin ve buzağıların kanıyla
değil, sonsuz kurtuluşu sağlayarak kendi
kanıyla kutsal yere ilk ve son kez girdi.
Mesih, kendisini bir kez kurban edip günahı
ortadan kaldırmak için çağların sonunda
ortaya çıkmıştır. İkinci kez, günah yüklenmek
için değil, kendisini bekleyenleri kurtarmak
için kendilerine görünecektir."(İbraniler
9:24, 12, 26, 28)
İşte,
insanlarla beraber yaşamayı amaçlayan yüce
Tanrı, günahların oluşturduğu uçurumu kapatan
bir yol açmayı uygun gördü. Bu ezeli planı,
Tevrat'taki tapınak düzeninde gözle anlaşılır
bir örnekle simgeledi. Tapınakta örneklenen
görsel olayların göksel gerçekleşmesi İsa
Mesih'te yerini buldu.
SONUÇ:
Eski
Antlaşma ile Yeni Antlaşma arasındaki Tanrısal
örneklemelerin görkemli bağlantısının b'si
bile Kuran'da dile getirilmemiştir. Çünkü
Kutsal Kitap'tan kopuk kopuk alınan bilgiler
adeta Kuran içine serpilmiştir. Bu nedenle
ilk bakışta Kuran'dan kaynaklanan düşüncelerin
altında bu kavramlar bize garip geliyor.
Ama bu tapınak ve onunla ilgili şeyler Tevrat'ın,
Zebur'un ve İncil'in merkezini oluşturan
gerçeklerdir.
Eski
Antlaşma'da bildirilen olayların, Mesih'te
gerçekleştiğini bugün Yeni Antlaşma'nın
ışığı altında görebiliyoruz. Biz üç örnekle
bunu açıklamaya çalıştık. Daha başka birçok
örnekler verilebilir. Nitekim aşağıda Mesih'in
gerçekleştirdiği ve ileride gerçekleştireceği,
elliden fazla peygamberlik örneği daha bulabilirsiniz
(Bkz. s. 267-268).
Tanrı,
bütün insanlar gerçek kurtuluşa kavuşsunlar
diye, Mesih'te kimsenin değiştiremeyeceği
sonsuz bir antlaşma yaptı. Bunun yazılı
kaydı olarak Eski ve Yeni Antlaşma'yı halkına
emanet etti. İşte bu antlaşmalar Tanrı gerçeğinin
iki sarsılmaz direğidir.
Sonraki
Sayfa (Bölüm Yedi - İncil mi İnciller mi?-
Tek Mesih'e Dörtlü Tanık)
|