YEHOVA ŞAHİTLERİNCE YAPILAN "KUTSAL
METİNLER- İNCİL" ÇEVRİSİ GÜVENİLİR
MİDİR?
Ocak 2005'te Yehova Şahitler'i türkçe 'Kutsal
Metinler-İncil' başlığıyla (KMİ) yeni bir
İncil çevrisi yayınladı. Bu, belibaşlı dillerde
"New World Translation of the Holy
Scriptures" (Kutsal Metinlerin Yeni
Dünya Tercümesi) diye bilinen çevirinin
sadece İncil bölümüydü. Kitap'ın basımı
oldukça kaliteli, çeviri de oldukça açık
ve anlaşılır. Kısa bir sözcük dizini ve
Yehova şahitleri'nin temel öğretilerini
içeren sohbet konuları da ek bilgi biçiminde
kitap'ın sonunda sunulmakta.
KMİ'in önsözünde bu çevrinin 'Westcot ve
Hort' un Yunanca metnine dayanıldığı ve
bunun en eski Yunanca elyazmalarıyla uyumlu
olduğu belirtilir. 'Kutsal Metinler- İncil'
çevirisinin 'Yunanca metne olabildiğince
bağlı kalınarak yapılıp kaynak olarak da
birçok farklı eserden yararlanıldığı' vurgulanır.
Ayrıca bu çeviriyi hazırlayanların Tanrı'nın
''düşüncelerini ve bildirilerini olabildiğince
doğru aktarmak konusunda O'na karşı özel
bir sorumluluk hissetikleri' belirtilir.
Bu açıklamalar okuyucuda çeviri ve çevirmenlerin
güvenilirliği konusunda güvenlik duyguları
veriyor. Teşkilat'ın öbür yayınlarında da
bu çevirinin doğruluğu, güvenilirliği, aslına
uygunluğu ve diğer çevirilerden üstünlüğü
her fırsatta övgüyle vurgulanır. Bu kısa
yazıda YŞT'nca öne sürülen bu iddiaların
doğru olup olmadığı incelenecektir.
Kutsal Kitap Hristiyan inancının üzerinde
dikildiği temel dayanaktır. Kutsal Kitap'ın
yazıldığı özgün İbranice'den veya Yunanca'dan
konuşulan dillere doğru biçimde çevrilmesi
de yaşamsal önem taşıyor. Kutsal Kitap kesinlikle
herhangi bir teşkilatın ya da kilisenin
kendine özgü öğreti ve uygulamalarıyla örtüşecek
biçimde çevrilmemeli. Bir teşkilata veya
kiliseye özgü görüş veya öğretiler çeviriye
sızdırılmamalı. Bireysel ya da teolojik
görüşümüzle çelişir durumdaki sözler de
kesinlikle görüşlerimizle uysun diye çıkarılmamalı
yada çarpıtılmamalıdır. İsa Mesih bu tür
girişimlerde bulunanları ürkütücü bir yargının
beklediğini duyurdu (bkz. Vahiy 22:18-19).
Neden böyle bir araştırma?
Yehova Şahitleri'yle veya başka bir mezhebin
takipçileriyle konuşurken özellikle üzerinde
odaklandığım üç temel konu vardır. Bunların
herhagi bir dinsel akımın gerçekliğini anlamakta
belirleyici bir rolu bulunur.
1. Mezhebin veya tarikatın Kutsal Kitap'a
verdiği değer ve yer.
2. Mesih'e verdiği değer ve yer.
3. Kurtuluş konusuna verdiği değer ve yer.
Bunlar, gerçeği yalandan ayırt etmemize
yardım eden anahtar konulardır. Kutsal Kitap
gerçek Tanrı inancının özü ve kaynağıdır.
Tanrı'nın Kutsal Ruh'uyla ilham edilerek
kayda geçirilmiştir (bkz. 2Tim. 3:16-17).
Her inanç ve uygulama sadece onunla saptanmalı,
her durumda tek ve son yetki o omalıdır.
Sözleri, açıklamaları çeviri yada başka
yazılarda çarptırılmadan olduğu gibi sunulmalıdır.
Kutsal Kitap'a yapılan saldırı ve çarpıtma
eylemleri doğrudan onu esinleyen Tanrı'ya
yöneliktir, kaynağını karanlıklar dünyasının
başkanı şeytanda bulur. Kuşkusuz, bazı insansal
sınırlar, çeviri güçlükleri yada bir sözün
geniş anlamlar içermesi nedeniyle kasıtsız
yapılan çeviri hatları bunun dışındadır.
Bunlar daha sonraki basımlarda revize edilerek
düzeltiliyor, hatalar gideriliyor. Y. Şahitleri
ilk bakışta bu konuda bizimle aynı görüşü
paylaşır gibi görünüyor. Ama uygulamadaysa
bu temel ilkeden uzaklaştğı hemen göze çarpıyor.
Gerçekte, Y. Şahitleri Kutsal Kitap bağlamında
yaptığı bazı açıklamalarla onu tümden yerer.
Bazı örneklere bakalım:
YEHOVA ŞAHİTLERİ'NİN KUTSAL KİTAP'I YERMESİ
1. Y. Şahitleri'nin Kutsal Kitap'ı yermesini,
aşağılamasını ilkin teşkilatlarına gösterdiği
aşırı bağlılıkta görülür. Şahitler’e göre
bağlı oldukları Teşkilat Tanrı'nın yeryüzünde
kullandığı tek kanalı ve peygamberidir.
Kutsal Kitap gerçeklerini en doğru biçimde
anlayan yorumlayan da sadece bu teşkilat.
Onlara göre 'Sadık ve basiretli köle' adlanan
bu seçilmiş grup Yehova Tanrı tarafından
özel yetkilerle, ayrıcalıklarla donatılmıştır.
Y. Şahitleri'nin yönlendirilmeleri bu köle
aracılığıyladır. Bu 'köle' veya 'kanalla'
iletişimde olmadan, yetkisini tanınmadan
Kutsal Kitap'ın kurtuluş bildirisini kimse
kavrayamaz. Bu nedenle, YŞT yayınlarında
Kutsal Kitap'ın kendi yayınları eşliğinde
okunarak incelenmesine ve anlaşılmasına
sürekli vurgu yapar. Kutsal Kitap'a yönelik
bu türden yaklaşımlar kuşkusuz onun tek
yeterli yetki oluşunu zedeler, insanları
gerçeğe, kurtuluşa, yönlendirme yetisine
gölge düşürür ve onu yerer. (Geniş bilgi
için bakınız 'Tarih ve Kutsal Kitap ışığında
Yehova Şahitleri' Lütuf Yayıncılık, S. Paşaoğlu,
sayfa 159-171).
2. Yehova Şahitleri'nin Kutsal Kitapı yermesini,
aşağılamasını yaptıkları 'Kutsal Metinler-
İncil' çevirisinde de göze batar. KMİ çevirisi
tarafsız ve objektif bir çeviri değildir.
İçine kasıtlı biçimde eklenen çıkarılan
ya da anlamından çelinmiş birçok ayet bulunur.
Çeviri tamamen Y. Şahitleri'nin teolojik
bakış penceresinden yapılmıştır. İnançlaıryla
bağdaşmayan birçok ayet apaçık öğretileriyle
çelişmeyecek, hatta onları onaylayabilecek
biçime dönüştürülmüştür.
Günümüzde Katolik ve Protestanlarca yapılan
birçok Kutsal Kitap çevirisi bulunur. Kuşkusuz,
bunların da tümden kusursuz olduğu söylenemez.
Bazen kullanılan terim veya vurgular çevirmen
kiliselerin teolojik görüşünü yansıtabiliyor.
Ama özgün Yunanca'ya dayanılarak sadık bir
çeviri yaptığını öne süren bir kilisenin
Yehova Şahitleri kadar ileri giderek metinleri
çarpıttığına, inançlarıyla örtüştürmeye
çabaladığına hiçbir çeviride tanık olmadım.
Hatalı çeviriler gözden geçirilip yeniden
uyarlanarak özgün Yunanca'ya sadık bulunulmaya
çabalanıyor. Ama YŞT en son bulgu ve verileri
bile gözardı ederek 40-50 sene önceki çeviri
yanılgılarını sürdürmektedir. İngilizce
gibi bazı önemli dillerde yaptıkları çeviriler
revizyonlu biçimde yayınlanıyorsa da gerçekte
aynı yanılgılar şimdiye dek devam ettiriliyor.
Kutsal Kitap'ın birçok uzman çevirmenin
YŞT'nın yaptığı çeviriye ilişkin yorumu
kısaca şöyledir: Çeviri genelde literal
ve anlaşılır, ama öğretiye değinen birçok
ayet Teşkilat'ın görüşüne uygun biçimde
uyarlanmıştır. Çeviri tümden YŞT'nın öğreti
ve düşünce yapısını yansıtıyor. Türkçe 'Kutsal
Metinler-İncil' çevirisinin de bu doğrultuda
yapıldığı belirgindir. Bunu belgeleyen bazı
kanıtları inceleyelim.
1. 'KUTSAL METİNLER - İNCİL' ÇEVİRİSİ 'YEHOVA'
ADINI 237 KEZ İNCİL'E EKLER
'Kutsal Metinler-İncil' çevrisini okurken
dikkatimizi çeken ilk şey 'Yehova' adının
daha Matta'nın birinci bölümünden başlayarak
237 kez İncil'e sokulmasıdır. Tetragramasyon
şekliyle (YHWH) bu adın Eski Antlaşma'da
yaklaşık yedi bin kez geçtiği bir gerçektir.
Ama İncil'in özgün Yunanca elyazmalarında
da bu ad acaba geçer mi? Tarihsel bulgu
ve verilerin ışığında bu sorunun yanıtı
kesin bir 'hayır'dır. Elde bulunan 5.000'i
aşkın Yunanca elyazmalarının hiç birinde
bu ad bir kez olsun geçmez. Tüm İncil uzmanları
bu konuda aynı görüştedir. Bu durumda sorulabilir:
neden Yehova şahitleri İncil'e 237 kez bu
adı ekler? Bu şu üç düşünceyle yanıtlanabilir:
1. Teşkilat'ın 1931 yılından bu yana taşıdığı
ve Tanrı'dan aldığını savladığı 'Yehova
şahitleri' adıyla bağlantısı. Bu adı İncil'e
eklemekle Yehova Şahitleri aslında okuyucularla
kendi teşkilatları arasında psikolojik bir
bağ oluşturmayı amaçlıyor.
2. 'Yehova' adını İncil'e eklemenin bir
nedeni de Teşkilat'ın Mesih İsa'nın tanrılığına
ve Üçlü-Birliğ'e karşı duyduğu hınçtır.
Bununla şahitler Mesih'i Tanrı'dan ve tanrılıktan
uzak tutmak, okurların düşüncesinde de Üçlü-Birlik
inancına karşı zemin oluşturmayı hedeflemektedir.
3. Bu adı İncil'e eklemenin bir başka nedeni
de şahitlerin ada verdiği aşırı değerin
çarpık etkisidir. YŞT yayınlarında bu ada
sürekli vurgu yaparak bunun kullanımını
kurtuluşun bir koşulu olarak öne sürer.
Tanrıca işitilmenin koşulu Tanrı'ya adıyla
dua etmektir. Adı kullanmak gerçek tapınışın
özelliğidir. Tanrı'ya adıyla tapınmayanlar
putperest, sapkın durumdadır.
Yehova Şahitleri'nin 'Yehova' adını İncil'e
sokmasının ardındaki başlıca nedenler bunlardır.
Kuşkusuz, Y. Şahitleri savlarını Kutsal
Kitap'a dayandırarak asıl art niyetleri
örtmeye çalışırlar. KMİ'in çevirisinin önsözünde
bu konuda şunlar belirtilir:
"Kutsal Metinler-İncil çevrisinin ana
metninde, Tanrı'nın eşsiz adı olan "Yehova"
237 kez geçmektedir. Bunun nedeni bazı fotoğraflarla
birlikte Ek 1'de gösterilmektedir. Tanrı'nın
adının kutsal kılınması büyük önem taşır
ve kurtuluş için herkesin O'na adıyla yakarması
gerekir. Bu gerçek göz önünde tutularak,
çeviride Tanrı'nın özel adına Kutsal Metinler
içindeki haklı yeri geri verilmiştir.- Matta
6:9; Romalılar 10:13".
Daha bu açıklamada doğrudan bir çarpıtma
önündeyiz. İlkin, öğretileri uyarınca kurtuluş
için Tanrı'ya 'adıyla yakarmak gerek'tiği
vurgulanıyor, ardından bunu desteklemek
için Romalılar 10:13 ayeti gösteriliyor.
Teşkilat bu ayeti şöyle çevirir:
"Çünkü, 'Kim Yehova'ya adıyla yakarırsa
kurtulacaktır".
Oysa özgün Yunanca'da kesinlikle 'Yehova'ya
adıyla yakarmaktan' değil, 'Rabbin adını
çağırmaktan' söz edilir. Aradaki fark önemlidir.
Biri adıyla Tanrı'ya yakarmayı öbürü Tanrı'nın
kendini, kişiliğini ve varlığını betimleyen
adına yakarmayı anlatır. Kuşkusuz, bu çeviri
yöntemi YŞT'nın tanrısal adı kullanmayla
ilgili öğretisine tümden örtüşür. YŞT'nın
Fransızca yaptığı çeviri bile Yehova'ya
adıyla yakarmaktan değil, ama adını çağırmaktan
söz eder. Durum böyleyken Türkçe'nin uç
bir çeviri izlemesi ilginç ve düşündürücüdür.
Hangi çeviri olursa olsun, burayı ‘Yehova'ya
adıyla yakarma’ biçiminde çevirmek özgün
Yunanca metne tümden aykırı düşer.
Ayrıca adın kullanımını kurtuluşun koşulu
olarak öne sürmek de İncil gerçeklerini
gözardı etmektir. Kurtuluş bir adın kullanımına
ya da telleffuzuna bağlı değildir, Mesih'e
bireysel olarak iman etmekle, inayet aracılğıyladır
(bkz. Yu. 14:6; Ef. 2:8). Adın kullanımı
kurtuluşun bir koşulu olsaydı teleffuz biçimi
asla kaybolmayacak, İsa Mesih ve öğrencileri
tarafından da kesinlikle kullanılacaktı.
Aynı zamanda İncil bölümünde bu ad korunacaktı.
Pentikost günü inanlıların yaşamına yerleşen
Kutsal Ruh da inanlıları ‘Abba Baba’ diye
değil, 'Yehova' olarak dua etmeye yönlendirecekti
(Geniş bilgi için bkz. 'Tarih ve Kutsal
Kitap'ın ışığında Yehova Şahitleri' sf.
171-178).
KMİ'in önsözünde 'Yehova' adının İncil'e
sokulmasıyla ilgili dikkatimizi çeken önemli
bir açıklama da 'çeviride Tanrı'nın özel
adına Kutsal Metinler içindeki haklı yerin
geri verilmiş' olması sözüdür. Bununla adın
önceleri asıl Yunanca İncil'de bulunduğu
ama daha sonra hatalı biçimde kaldırıldığı,
şimdiyse kendilerinin adı İncil'e ekleyerek
gereken haklı yerin geri verildiği anlatılıyor.
Gönderme yaptıkları Ek 1'de bu konuda daha
geniş açıklama buluyoruz.
Ek 1'de 'asıl Yunanca metninin şu anda var
olan elyazmalarında Tanrı'nın adının bulunmadığı'
kabul ediliyor. Ama buna karşın adı İncil'e
ekleme eylemlerini doğrulamak amacıyla YŞT
şu kuramları öne sürüyor:
Y. Şahitler’i Eski Antlaşma'da yaklaşık
yedi bin kez kullanılan tanrısal adın 'Yunanca
metninde ansızın kaybolmasını' bir tutarsızlık
niteler. Bu tutarsızlığı gidermek, uyumu
sağlamak için de tanrısal adı İncil'e ekler!
Oysa Mesih böyle bir ekleme eylemini tümden
yasaklayıp kınarken hangi cüretle Y. Şahitleri
böyle bir eyleme kalkışabiliyor? (bkz. Va.
22:18-19). YŞT bu ekleme eyleminden titreyip
korkacağına Tanrı'nın yersel temsilcileri
konumunda kendini bunu yapmaya yetkili görüyor.
Üstelik bu adı İncil'e eklemekle böbürlenecek
kadar ileri gider!
Y. Şahitler’i Ek 1'de tanrısal adı İncil'e
ekleme eylemini doğrulamak çabasında yine
şunları öne sürer:
"Uzun bir süre, Tanrı'nın adının şu
anda elimizde olan elyazmalarında bulunmamasının
Yunanca Septuagint'te de (Yetmişler, LXX)
olmamasından kaynaklandığı" düşünüldüğünü
ama gerçekte bu adın Tetragramasyon biçimiyle
ilk Septuagint'te kullanıldığı vurgulanır.
Buna kanıt niteliğinde sayfa 410'da adın
geçtiği Septuagint'e ait 12 fragmanın kopyalarını
gösterilir. Teşkilat, İsa'nın ve öğrencilerinin
elinde Tanrı'nın adını içeren Yunanca Septuagint'in
bulunduğunu ve "oradan alıntı yaparken
bu adı alıntıdan çıkarmış olmalarının mümkün
olmadığını" belirtir (sf. 412).
Septuagint'le ilgili bir gerçeği Y. Şahitleri'nin
gözardı ettiği belirtilmeli. İ.Ö. üçüncü
yüzyılda başlanan bu Yunanca çevirinin diaspora
Yahudileri'ne ve uluslara yönelik olmak
üzere gerçekte birkaç versiyonu yapıldı.
Üçüncü yüzyılın sonunda Aquila, Theodotion
ve Simmque tarafından yapılan üç Yunanca
versiyon kullanımdaydı. Uluslar'a yönelik
klasik çeviride Tanrı'nın adı bulunmazken
Yahudiler'e yönelik versiyonlarda bu ad
Tetragramasyon biçimiyle kullanılıyordu.
Uluslar için yapılan çevirideyse Tanrı'nın
adı YHWH 'RAB' anlamına gelen KİRİOS'la
betimleniyordu. Bu nedenle günümüzün bazı
çevirmenleri onların örneğini izleyerek
Tanrı'nın adını Eski Antlaşma'da 'RAB' olarak
kullanır.
Ek 1'deki 12 fragmana gelince bunlar, Septuagint'in
yaygın klasik çevirileri değil, Yahudiler'e
yönelik yapılan versiyonların kopyaları
olduğu uzmanlarca onaylanmıştır. Teşkilat'ın
bunları Septuagint'in özgün Yunanca çevirisinin
kopyaları olduğunu bildirmesi gerçeğin çarptırılışıdır.
İlginçtir, birkaç fragman dışıda Tanrı'nın
adını içeren Yunanca Eski Antlaşma versiyonları
zamanla kaybolmuş, ama öbürleri günümüze
dek süregelmiştir. Septuagint'in tanrısal
adı içermeyen kopyaları genel biçimde kabul
görmüş, yayılarak yetkili bir versiyon durumuna
gelmiştir. Mesih ve öğrencilerinin geniş
çapta kabul görmüş bu versiyonları kullandığı
gerçeğe daha yakın görünüyor.
Tanrısal adın İncil'de bulunmaması tutarsızlık
mı?
Y. Şahitleri her ne kadar Eski Antlaşma'daki
tanrısal adın İncil'de 'Rab' (Kuriyos) olarak
aktarılmasını büyük bir tutarsızlık ve hata
nitelese de, tüm veriler bunun tersine tanıklık
eder. İlk İncil yazarları Eski Antlaşma'dan
adı içeren alıntılar yaptığında bunu daima
'Rab' 'Kuriyos' olarak aktardıkları belirgindir.
Var olan yaklaşık 5000 Yunanca İncil elyazmaları
bunun tartışılmaz kanıtıdır. Sadece Yunanca
elyazmaları değil, ilk yüzyıllarda kilise
ataları olarak bilinen imanlıların yazılarında
da tanrısal adı içeren ayetler tamamen 'Rab'
olarak aktarılır. Didake adlı yazıt, Klement'in
Korintliler'e mektubu, Barnaba'nın mektubu,
İrene'nin, Tertülyen'in, Origen'in, vb.
yazılarında Eski Antlaşma'daki 'YHWH'i içeren
ayetlerin tümü de 'Rab' olarak kullanılmış,
aktarılmış ve yazılmıştır. KMİ çevirisinde
'Yehova' olarak aktarılan ayetler bile konu
edilen kilise atalarının yazılarında 'Rab'
biçiminde geçer. Hatta Y. Şahitlerince kuramlarına
destek niteliğinde kullandığı, doğrudan
İbranice'de kaleme alındığı düşünülen 'Shem-Tob'un
Matta İncil' kopyalarında bile tanrısal
ad tetragramasyon olarak bulunmaz. 19 kez
temsilen 'İSİM' olarak kullanılır. Tüm bu
kanıtlar göstermektedir ki, Eski Antlaşma'daki
Tanrısal adın 'Rab' olarak kullanımı şahitlerin
savladığı gibi bir tutarsızlık ya da sapkınlık
değildir. Aksi takdirde 5000 Yunanca İncil
kopyacının ve tüm kilise atalarının sapkın
olduğunu ilan etmek gerekir k, böyle bir
şey tümden yanlışlık olur. Y. Şahitleri'nin
adla ilgili bu kuramlarının çürüklüğü belirgindir.
İncil elyazmaları herhangi bir tahrife uğradı
mı?
Şimdi gelelim can alıcı asıl noktaya. Yehova
Şahitleri Septuangint'te ve özgün Yunanca
İncil'de tanrısal adın bulunmayışını acaba
neye bağlar ve bunu nasıl izah eder? Yehova
Şahitleri adla ilgili öğretilerini destekleme
uğruna şu tümden sakat iddiayı yapacak kadar
ileri gider:
"İkinci ve üçüncü yüzyıllarda hem Septuagnit
hem de asıl Yunanca elyazmaları kopyacılarca
değiştirilmiştir".
"Kutsal metinlerin binlerce Yunanca
elyazmaları bulunuyor. Bunların çoğunluğu
4'üncü yüzyıldan eskiye dayanmaz. Bu durumda
önemli bir soru beliriyor: acaba Yunanca
yazıların metni 4'üncü yüzyıldan önce Tanrının
adının ortadan kalkacağı biçimde bir tahrife
uğramış mıdır? Her şey bunun böyle olduğuna
işaret etmektedir" (Le nom divin qui
demeure à jamais, 1985, sayfa 24).
Ne gam! Ne sakat bir iddia! Bu açıklamalara
göre ilk kopyacılar sapkınlığa düşerek tanrısal
adı ortadan kaldırıp yerine 'Rab' ve 'Efendi'
anlamına gelen ' Kurios' u koymuştur. Y.
Şahitleri bu kuramını Georgia Üniversitesinden
(ABD) George Howard adlı bir araştırmacının
açıklamasıyla da güçlendirmeye çalışır.
Oysa bu araştırmacı ileri sürdüğü düşüncelerin
sadece bir varsayım, bir kuram olduğunu
belirtir. Bu nedenle Ek 1'de konu bağlamında
YŞT şu açıklamada bulunur:
"Tek bir nokta dışında, yukarıdaki
görüşe katılıyoruz: Biz bu görüşü (G. Howard'ın)
bir kuram olarak değil, Kutsal Kitap elyazmalarının
günümüze kadar gelişiyle ilgili tarihsel
gerçekler olarak kabul ediyoruz".
YŞT apaçık kanıtı hiç bulunmayan bir varsayım
ve kuram üzerine öğreti, doktrin dikiyor.
Ardından bunu benimsetmek için daha büyük
bir yanılgıya, saplantıya kayarak İncil'in
tahrif edildiğini savlıyor.
Yehova Şahitleri'nin bu açıklamaları açık
biçimde Kutsal Kitap'a ve Tanrı'ya hakaret
niteliği taşır. Bu, İncil'in Tanrıca korunarak
günümüze dek gelişini tümden gölgeler. Çünkü
Teşkilat'ın öğretisine göre tanrısal ad
ilk Yunanca elyazmalarında bulunurken, sapkınlığa
kayan ilk yüzyıllardaki Hristiyanlar bu
adı var olan bütün Yunanca el yazmalarından
bir bir kaldırmış yerine 'Rab', 'Efendi'
anlamına gelen 'Kyrios' adını koymuş. Kutsal
Kitap'ı savunduğunu, ona dayandığını söyleyen
bir Teşkilat'ın bu türden görüşler öne sürmesi
kabul edilemez, çelişkili bir durumdur.
Teşkilat saplantıya düştüğü tanrısal adı
kullanma sevdasına ilkin İncil ayetini çarpıtarak
adın kullanımını kurtuluşun bir koşulu olduğunu
bildiriyor. Ardından da eldeki beş bini
aşkın İncil elyazmlarından bu adın kaldırdığını
savlıyor. İncil'le ilgili bu yaklaşım apaçık
bu Teşkilat'ın İncil'in dostu görünümünde
gerçek bir düşmanı olduğunu gösteriyor.
Bu kuramla yola çıkıldığında kendi kendimize
şunları da sormaktan edemeyiz: Bu ilk kopyacılar
Tanrı ilhamıyla verilen bu ana yazılara
el karıştırarak adı ortadan kaldırdıysa,
buna benzer başka konularda da aynı şekilde
davranmadıklarını nasıl bilebiliriz? Bundan
nasıl emin olabiliriz? Elimizdeki kopyalar
böyle sapkın insanların ürünüyse nasıl güvenlikle
onu okuyabilir ve izleyebiliriz? Böyle bir
görüşün ileri sürülmesi Tanrı Sözü'nün güvenilirliğine
doğrudan bir saldırıdır. Teşkilat kendine
özgü bir öğretiye tarihsel ve İncilsel kanıt
bulamayınca bu kez Tanrı'nın Sözü'ne, korunuşuna
dil uzatacak kadar ileri gidiyor. Kuşkusuz,
böyle bir tutum gerçek Tanrı hizmetçilerine
yakışmaz, kaynağını da karanlık güçlerde
bulur.
Böyle bir değiştirme eylemine hiçbir kanıtın
bulunmadığını hemen belirtelim. Yunanca
elyazmazları o denli çok (5000'i aşkın)
ve bulunan bazı fragmanlar o denli eskiye
(ikinci yüzyıla tarihlenen fragmanlar) dayanır
ki, bunların değişikliğe uğradığını öne
sürmek her açıdan olanaksızdır. Kısa bir
zaman evresinde Afrika, Asya ve Avrupa kıtalarına
dağılmış tüm Yunanca İncil elyazmalarının
sonuncusuna dek toplatılması, bunlardan
tanrısal adın silinerek yerine 'Rab' adının
eklenmesi ne mantığa uyuyor ne de Sözü'nü
her zaman koruyacağını vaat eden Tanrı'nın
kişliğine.
Ayrıca, belirtildiği gibi, elçileri izleyen
birinci ve ikinci yüzyıl kilise atalarının
yazılarında da tanrısal ad geçmez. Acaba
ilk İncil kopyacılarının bunları da sonuncusuna
dek toplayıp adı ortadan kaldırdığı düşünülebilir
mi? Tanrısal adın Yunanca elyazmalarından
kaldırıldığına ilişkin hiçbir belge ve kanıt
yoktur. Elçilerden hemen sonra, kısa bir
zaman evresinde, beliren sapkın bir akımın
bu denli büyük ve çaplı bir değiştirme eylemi
gerçekleştirmesi hem mantıksal hem de o
zamanki olanaklar çerçevesinde olanaksızdır.
Bir de bu değiştirme eyleminin hiçbir iz
ve kanıt bırakmaksızın gerçekleştirildiği
göz önüne getirilirse statistik olarak bunun
imkansızlığı apaçık görülür. Sonuç olarak,
tanrısal adın İncil'de geçmemesi bir tahrifin
sonucu değil, Tanrı'nın egemen iradesinin
bir bölümüdür. Tersini düşünmek Tanrı'yı
ve O'nun Sözü'nü koruma gücünü yermek demektir.
YŞT hangi kriterler uyarınca tanrısal adı
İncil'e ekliyor?
Şimdi gelelim başka bir konuya. YŞT hangi
kriterler uyarınca 'Yehova' adını İncil'in
farklı bölümlerine 237 kez ekler? YŞT bunun
doğrudan veya dolaylı Eski Antlşma'dan adı
içeren alıntılar olduğu izlenimini verir.
Oysa gerçek böyle değildir. 237 kez eklenen
adın yarısından fazlası, -yani 125'i- Eski
Antlaşma'dan hiçbir alıntı içermez. Bu durumda
Yehova adının öbür kullanımları neye dayanılarak
İncil metnine sokuluyor?
Bunu öğrenmek belki bazı şahitleri düşkırıklığına
uğratabilir. YŞT 20'den fazla İbranice İncil
çevirisini esas alarak İncil'in farklı bölümlerine
tanrısal adı ekler. Ne var ki, bu çeviriler
İ.S. 14-15'inci yüzyıllarda tanrısal adı
içermeyen özgün Yunanca'dan İbranice'ye
tercüme edilmiş sıradan çevirilerdir. Tarihi
eskiye dayanmayan bu çevriler Yahudiler'e
yönelik olduğundan Tanrı'nın adı Tetragramasyon
biçiminde bu çevrilere de eklenmiş. Y. Şahitleri'nin
bu çevirileri Yunanca özgün metinlerden
daha önemli gibi görüp esas alması asıl
Yunanca metinlerin değerini aşağılamak yetkisini
de küçümsemektir.
2. 'KUTSAL METİNLER - İNCİL' ÇEVİRİSİ MESİH'İN
KİMLİĞİNİ AŞAĞILAMAYI HEDEF ALAN BİR ÇEVİRİDİR
'KMİ' çevirisi tanrısal adı içerip de Mesih'e
atfedilen alıntıları kasıtlı biçimde Yehova
olarak aktarmaz.
Yehova Şahitleri'nin İncil'e aktardığı Yehova
adı konusunda şu önemli gerçeği de vurgulamalıyız.
Eski Antlaşma'da adı içeren bir ayetin İncil'de
yinelenmesi durumunda bunun 'Yehova' olarak
aktarılma ilkesine değindik. Ama YŞT koyduğu
bu ilkeyi kendisi çiğniyor. Örneğin, Eski
Antlaşma'da adı içeren bir ayet İncil'de
Mesih bağlamında kullandığında bunu da ilkesi
uyarınca 'Yehova' olarak aktarmalıyken kasıtlı
biçimde 'Efendi' tercüme eder. Neden böyle
bir istisna? Neden YŞT kendi koyduğu ilkeyi
kendisi izlemiyor? Bazı örneklere bakalım:
İbraniler 1:10. "Ya Rab, başlangıçta
dünyanın temellerini sen attın. Gökler de
senin ellerinin yapıtıdır".
Eski Antlaşma'da Yahve Tanrı'ya yöneltilen
bu duayı İbraniler'in yazarı apaçık Mesih'e
uygular. Burada kullanılan 'Rab' sözü de
YHWH'in yerine kullanılır. Bakın şahitler
bunu nasıl çeviriyor:
"Ey Efendimiz, başlangıçta yerin temellerini
sen atmıştın.."
Burada ne 'Yehova' ne de 'Rab' sözünün kullanılmadığına
dikkat edilsin. Sözler tümden zayıflatılarak
'Efendi' anlamına indirgeniyor. Neden şahitler
benimsediği ilke uyarınca burayı da 'Yehova'
olarak aktarmıyor? Yanıtı gayet basit. Çünkü
şahitler Mesih'e kesinlikle Yehova adını
vermez, O'na bunu yakıştıramazlar. Bu açıkça
Mesih'i aşağılamaktır.
1Petrus 3:15 ayeti Yeşaya 8:13'ten Yahve
Tanrı'yla ilgili bir sözü Mesih'e atfederek
şöyle der: "Mesih'i Rab olarak yüreklerinizde
kutsayın"
Y.Şahitleri burayı şöyle çevirir: "Mesih'e
Efendi olarak yüreklerinizde özel bir yer
verin"
Burayı da YŞT ilkesi uyarınca 'Mesih'i Yehova
olarak kutsayın' biçiminde çevirmesi gerekirdi.
Ama Teşkilat öğretileri gereği Mesih'e 'Yehova'
adını yaraşık bulmadığından O'nu sadece
'Efendi' olarak aktarır.
1 Petrus 2:3’te de elçi Petrus Mezmur 34:8'de
Tanrı'yla ilgili söylenen sözü yine Mesih'e
uygulayarak 'Rab'bin iyiliğini tattınız'
der (I. Pt. 2:5). Burası da yine 'Yehova'
olarak çevrilmeliyken sadece "Efendimizin
iyiliğini tattınız" deniliyor.
YŞT Eski Antlaşma'dan hiçbir alıntı olmamasına
karşın 'Yehova' adını ihtiyacına göre İncil'e
ekler. Bunlardan bazısı özellikle Tanrı
ve Mesih arasındaki ayırımı vurgulamak ve
Mesih'i Tanrı'dan aşağı göstermek amaçlıdır.
Buna belirgin örnek Elçile'rin İşleri 7:59'da
İstefanos'un taşlanırken Mesih'e yönelttiği
duadır:
"Rab İsa ruhumu al' diye yakarıyordu.
Sonra diz çökerek Ya Rab, bu günahı onlara
yükleme".
Şahitler bu ayeti şöyle çeviriyor:
"Efendim İsa, ruhumu al diye dua ediyordu.
Sonra, diz çöküp yüksek sesle feryat ederek,
"Yehova, bu günahı onlara yükleme"
dedi"
Bu çeviri bir kez daha Yehova Şahitleri'nin
Mesih'in tanrılığına karşı duyduğu düşmanlığı
belirtiyor. Aynı ayette iki kez Mesih için
kullanılan 'Rab' (Kiriyos) kelimesi ikiye
ayrılarak biri Mesih için 'Efendi' öbürü
de Tanrı'ya yönelikmiş gibi 'Yehova' olarak
çeviriliyor. Oysa ki, sözkonusu dua olduğu
gibi Mesih'e yönelik. Bu çeviri tümden keyfidir
ve düpedüz bir çarpıtmadır.
Romalılar 14:8-9 ayetlerin çevrilişinde
de aynı çarpıtmaları görüyoruz. Özgün çeviri
şöyledir:
"Yaşarsak Rab için yaşarız; ölürsek
Rab için ölürüz. Öyleyse, yaşasak da ölsek
de Rab'be aitiz. Mesih hem ölülerin hem
yaşayanların Rabbi olmak üzere ölüp dirildi".
Bu ayetin bütününün Mesih'le ilgili olduğu
belirgindir. İnanlılar 'Hem ölülerin hem
yaşayanların Rabbi olmak için ölen' Rab
İsa Mesih için yaşamakta ve ölmektedir.
Böyle bir adanışı ve özverimi Mesih'e layık
görmeyen Teşkilat bu ayeti şöyle çeviriyor:
"Çünkü yaşarsak, Yehova için yaşıyoruz,
ölürsek de Yehova için ölüyoruz. Dolayısıyla,
yaşarsak da ölürsek de Yehova'ya aitiz.
Mesih de bu amaçla öldü ve yeniden hayata
döndü ki, hem ölülerin hem de yaşayanların
Efendisi olabilsin"
Eski Antlaşma'dan hiçbir alıntı olmamasına
karşın Yehova adı buraya üç kez ekleniyor.
Amaç yine belirgin. Oysa özgün Yunanca'da
burada dört kez kullanılan 'Rab' adı olduğu
gibi Mesih'le ilgilidir. Şahitler aynı adı
üç kez 'Yehova' olarak bir kez de Mesih
için 'Efendi' olarak çeviriyor. Böylece
YŞT Mesih'i yine sıradan bir Efendi gibi
sunarak O'nun görkemini gölgelemeye gidiyor.
'Kutsal Metinler - İncil' çevirisi İsa
Mesih'e 'Rab' adını yaraşık görmez biçimde
gerçekleştirilmiştir.
KMİ çevirisi gerçekten de Mesih'in tanrılığını
ve başlangıçsızlını yerme ruhuyla gerçekleştirilmiş
çarpık bir çeviridir. Çeviride göze batan
bir gerçekte Mesih'e 'Rab' değil sürekli
'Efendi' ünvanının yakıştırılmasıdır. Doğrudur
ki, 'Rab' terimi insanlar arası ilişkilerde,
kullanıldığı bağlama göre 'Efendi' anlamına
gelir. Ama YŞT'nın 'Kirios' 'Rab' sözünü
sürekli Efendi anlamında Mesih'e uygulaması
O'na karşı duyduğu aşağılayıcı tutumu gözler
önüne seriyor. Mesih'i doğal anlamda sadece
bir 'Efendi' niteliğinde kabul etmenin tanrıbilimsel
hiçbir anlamı, temeli ve değeri yoktur.
Çünkü insanlar arası güncel ilişkilerde
bu kullanımını hemen hemen herkese uyguluyoruz.
Oysa ki, Mesih kelimenin tüm anlamı ve doluluğuyla
Rab'dir. İncil 'Kirios' terimini aynı Baba
Tanrı'ya uygulandığı kapsamda Mesih'e de
uygular. Kutsal Kitap O'nu bu şekilde kabul
etmeyenin kurtuluşu bulunmadığını vurgular.
Pavlus'un belirttiği gibi:
"İsa'nın Rab olduğunu ağzınla açıkça
söyler ve Tanrı'nın O'nu ölümden dirilttiğine
yürekten iman edersen kurtulacaksın"
(Rom. 10:9).
"Kutsal Ruh'un aracılığı olmaksızın
da kimse, 'İsa Rab'dir' diyemez" (1Kor.
12:3).
"İsa'nın adı anıldığında gökteki, yerdeki
ve yer altındakilerin hepsi diz çöksün ve
her dil, Baba Tanrı'nın yüceltilmesi için
İsa Mesih'in Rab olduğunu açıka söylesin"
(Filp. 2::10-11).
''Rablerin Rabbi, kralların Kralı"
(Va. 19 :16)
"Cümlenin Rabbi olan Mesih''
Bağlam uyarınca burada kullanılan 'Rab'
terimine sıradan 'Efendi' anlamını yüklemek
düpedüz çarpıtmadır. Yahuda 4 ayeti de Mesih'in
yetkin ve dolgun Rabliğini O'nu "TEK
Efendimiz ve Rabbimiz İsa Mesih" adlandırarak
perçinler. Yine Y. Şahitler'i buradan 'Rab'
adını kaldırarak şöyle çevirir "Tek
sahibimiz, Efendimiz İsa Mesih".
KMİ çevirisinde Mesih'e 'Rab' adının verilmemesi
yaşamsal bir yanılgıdır. Oysa ki, ilk yüzyıl
inanlıları Mesih'in yetkin Rabliğini 'Mesih
RAB'dir' diye iman ilkesi biçiminde cesaretle
ikrar etmekteydi. Onlar Mesih'in benzersiz
Rabliğini duyurma uğruna ölmeye bile hazırdı.
İlk hristiyanların Mesih'in dışında hiç
kimseyi kral, iparatorları bile 'Rab', 'Kiriyos'
diye çağırmadıklarından baskı ve ölüme yargılandığı
iyi bilinen bir gerçektir. Şahitlerin Mesih'e
Rab ismini vermemeleri kendilerini hem Kutsal
Kitap hem de tarihsel hristiyanlıktan tümden
ayırarak sapkın bir akım olduklarını gösteriyor.
'Kutsal Metinler İncil' çevirisi Mesih'in
Tanrılığını çürütmeyi hedefleyen bir çeviridir
KMİ çevrisi sadece Mesih'in Rabliğini yadsımakla
kalmaz O'nun yetkin tanrılığına da dil uzatarak
saldırır. Mesih'in tanrılığına inanmayan
YŞT Kutsal Kitap'ta bu doğrultuda var olan
bütün ayetleri çarpıtarak, bulandırarak
zayıflatarak kendi görüşüne uydurmaya çabalar.
Böylece bir kez daha Kutsal Kitap sözlerine
saygısızlığını ve Mesih'in tanrılığına duyduğu
nefretini belirgin eder. Bazı örneklere
bakalım:
Yuhanna 1:1'deki 'Ve Söz Tanrıy'dı' ayeti
Şahitler’in çevrisinde 'Söz bir tanrıydı'
olarak çevriliyor (Geniş bilgi için bkz.
'Tarih ve Kutsal Kitap Işığınde Yehova Şahitleri',
sf. 197-198).
Yuhanna 20:28'deki 'Tomas O'na 'Rabbim ve
Tanrım' diye yanıtladı' sözleri Şahitler’in
çevirisinde kısaltarak şöyle çeviriliyor:
'Tomas, 'Efendim, Tanrım' dedi'.
Burada eksiltilen sözleri görebiliyor musunuz?
YŞT bu sözlerin ikrar niteliğinde Mesih'e
yöneltilmediği izlenimi uyandırmak için
özgün Yunanca'da kullanılan 'O'na' ve 'yanıtladı'
sözlerini kaldırıyor. Ayrıca 'Rabbim ve
Tanrım' bildirisi arasındaki 've' ekleminin
de buradan kaldırıldığına dikkat edilsin.
YŞT bu çarpıtmayla bunun Mesih'e yöneltilmiş
bir ikrar değil, bir şaşkınlık ifadesi olduğunu
belirtmek istiyor. Yani Tomas Mesih'i görünce
Mesih'e değil ama kendi kendine korku ve
şaşkınlıkla 'Efendim, Tanrım' demiş. Bu
düpedüz bir çarpıtmadır. Özgün Yunanca daha
keskin bir dille Tomas'ın yanıt ve ikrar
niteliğinde Mesih'e 'Benim Rabbim ve benim
Tanrım' (ho teos mu kay ho kruyos mu) dediğini
vurgular.
İbraniler 1:8'de söylenen "Oğul için
şöyle diyor: "Ey Tanrı, tahtın sonsuzluklar
boyunca kalıcıdır" sözleri YŞT çevirisinde
şöyle oluyor: "Oğluyla ilgiliyse şöyle
diyor: "Tanrı sonsuzluk boyunca senin
tahtındır."
YŞT yine açık biçimde Mesih'e yöneltilen
'Ey Tanrı' sözünü çarpıtıyor, Baba Tanrı'yı
Mesih'in üzerine oturduğu bir tahta dönüştürüyor.
Bu şekilde YŞT bilincine varmadan Mesih'i
Baba Tanrı'dan daha üstün bir konuma yükseltiyor.
Baba Tanrı taht ve Mesih ise onun üzerinde
egemenlik süren bir kral!
Koloseliler 2:9'daki "Çünkü tanrılığın
bütün doluluğu bedence Mesih'te bulunuyor"
sözleri Şahitler'in çevrisinde şöyle oluyor:
oluyor: "Çünkü o, tanrısallık niteliğini
eksiksiz olarak benliğinde barındırmaktadır".
Kesin ve yetkin Tanrılığı anlatan 'Tanrılığın
bütün doluluğu' kullanımı açık biçimde zayıflatılarak
'tanrısallık niteliğini eksiksiz barındırma'ya
dönüştürülüyor. Yunanca'da yetkin tanrılığı
belirten 'teotetos' terimini 'tanrısallık
niteliği' diye çevirmek açıkça bir çarpıtmadır.
Şahitler'in aynı terimi Romallılar 1:20'de
Baba Tanrı bağlamında doğrudan 'tanrılık'
olarak aktarırken Mesih bağlamında bunu
'tanrısallık niteliği' olarak çevirmesi
düpedüz çeviri kurallarına saygısızlıktır.
Romalılar 9:5'deki şu sözler doğrudan Mesih'e
yöneltilir:
"Büyük atalar onların atalarıdır. Mesih
de bedence onlardandır. O, her şeyin üzerinde
hüküm süren, sonsuza dek övülecek Tanrı'dır.
Amin"
Ama Şahitler'in KMİ çevrisinde bu sözler
şöyle oluyor:
"Atalar onlarındır ve Mesih onların
soyundandır. Her şeyin hâkimi olan Tanrı'ya
sonsuza dek şükürler olsun. Amin"
Gramatik ve söz bağlamı olarak 'her şeyin
üzerinde hüküm süren Tanrı' kullanımının
Mesih'e yönelik olduğu belirgindir. Ama
şahitler bu sözleri de Baba Tanrı'ya yöneltiliyor
gibi çevirerek yine Mesih'in tanrılıını
yermeye çalışmaktadır.
Yuhanna 8:58'ayetinde Mesih'in kendi sonsuz
varlığıyla ilgili bildirdiği "Size
doğrusunu söyleyeyim, İbrahim doğmadan önce
BEN VARIM" sözleri şahitlerin KMİ çevirisinde
şöyle oluyor: "Emin olun, İbrahim doğmadan
önce ben VARDIM."
Mesih'in ‘BEN VARIM' yada ‘BEN İM' sözleri
O'nun yaratılmayan sonsuz varlığını vurgular.
Kendisini Eski Antlaşma Çıkış 3:14'de ‘Ben
BENİM' diyen Tanrı'yla özdeşleştirir. Bu
kullanımın anlamını kavrayan Yahudiler bu
nedenle onu taşlamaya kalkmıştır (bkz. Yuh.
8:59). Ne var ki, ‘Ben varım' sözü şahitler'in
çevirisinde açıkça çarptırılarak ‘ben vardım'
şekline dönüştürülüyor. Şahitler bu şekilde
Mesih'i çok uzun bir geçmişte yaratılan,
sınırlı bir varlık olarak sunma uğraşındadır.
Oysa bu çeviri biçimi asıl metne taban tabana
zıttır.
3. 'KUTSAL METİNLER – İNCİL' ÇEVİRİSİ KUTSAL
RUH SÖZÜNÜN GEÇTİĞİ HER AYETİ KÜÇÜK HARFLERLE
VEREREK KUTSAL RUH'UN TANRISAL KİMLİĞİNİ
ÇÜRÜTME UĞRAŞINDADIR
Üçlü-Birliği ve Kutsal Ruh'un tanrısal kişiliğini
tümden yadsıyan Yehova Şahitleri İncil'de
kullanılan ‘Kutsal Ruh' sözünü sürekli küçük
harflerle ‘kutsal ruh' ya da ‘ruh' diye
yazarak öğretileri doğrultusunda okuyucuların
düşüncesinde Kutsal Ruh'un kişilikten yoksun
bir güç olduğu izlenimini oluşturmaya çabalar.
4. 'KUTSAL METİNLER – İNCİL' ÇEVİRİSİ HAÇ
SÖZÜNÜN GEÇTİĞİ HER AYETİ DİREK VEYA İŞKENCE
DİREĞİ OLARAK ÇEVİRİR
Haç'ı putperest kaynaklı gören şahitler
İncil'den bunu kaldırarak yerine görüşleri
uyarınca ‘direk' ya da 'işkence direği'
sözünü kullanır. Şahitler tarafından yapılan
öldürülme sahnelerinde Mesih sürekli tek
bir çiviyle, elleri de başının üzerinde
olarak resmedilir. Şahitler bu kullanımı
doğrulama amacıyla Mesih'in haçta, ellerinin
birbirinden ayrı biçimde çivillerle mıhlandığını
söyleyen Yuhanna 20:25 ayetini bile değiştiriyor.
Bu ayette çoğul biçimde kullanılan ‘Ellerindeki
çivilerin izi' sözü şahitlerin çevrisinde
tekilleştirilerek öğretileri uyarınca ‘Ellerinde
çivi izleri'ne dönüştürülüyor (Geniş bilgi
için bkz. 'Tarih ve Kutsal Kitap Işığında
Yehova Şahitleri' sf. 243-248).
5. 'KUTSAL METİNLER – İNCİL' ÇEVİRİSİ ÖLÜM
ÖTESİ DURUMU BELİRTEN AYETLERİ KENDİ ÖĞRETİLERİNE
UYAR BİÇİMDE ÇEVİRİR
Örneğin, İsa Mesih'in Matta 10:28'de söylediği
‘‘Bedeni öldüren ama canı öldüremeyenlerden
korkmayın'' sözleri insanın fiziksel ölümüyle
canının ölmediği gerçeğini belirtir. Ama
canın bedenle yok olduğunu öğreten şahitler
bu ayeti şu şekilde çevirerek tümüyle öğretileriyle
uyumlu duruma getirir: ''Sizi öldürmeye
gücü yeten fakat hayattan yoksun bırakmaya
gücü olmayanlardan korkmayın'' .
Buradaki ‘can' kelimesi ‘hayat' yani sonsuz
yaşam anlamına dönüştürülüyor. Bununla şahitler
insanların fiziksel hayatı alabileceğini
ama sonsuz hayatı alamayacağını anlatmaya
çalışıyor. Oysa bu tümden bir kelime oyunudur.
Konu sonsuz yaşam değil insanların öldüremediği
insan canıdır.
Luka 23:43'de İsa Mesih'in kendine iman
eden suçluya söylediği ‘Sana doğrusunu söyliyeyim,
sen bugün benimle birlikte cennete olacaksın'
sözü şahitlerin KMİ'inde şöyle oluyor: ‘‘Gerçekten
de bugün sana diyorum ki , sen benimle birlikte
Cennete olacaksın''. Mesih kendisiyle birlikte
ölecek suçluya aynı günde cennette olmayı
vaat ederken şahitler canın ölümde yok olduğuna
inandığından bu sözleri kendi öğretileri
doğrultusunda çarpıtarak değiştiriyor.
Vahiy 6:9-11’de haberci Yuhanna da 'ölen
sadık kişilerin canlarını görmüş' onların
'yüksek sesle' Tanrı'yla konuştuklarına
tanık olmuştu. YŞT KMİ'de 'canlarını gördüm'
sözünü 'kanlarını gördüm' olarak çevirerek
özgün Yunanca'yı da büsbütün çiğniyor. Yunanca'da
'can' (psykhe) ve 'kan' (ayma) birbiriyle
karıştırılmayacak biçimde ayrı kullanımlardır.
İbraniler 12:22-24’de ölümde 'yetkinliğe
erdirilen doğru kişilerin ruhlarına yaklaşmaktan'
söz eder (bkz. İb.). Bu ayet doğru kişilerin
beden ölümüyle yok olmayıp göğe, Tanrı huzuruna
götürüldüğünü belirtiyor. Bunun öğretileriyle
çeliştiğini bilen YŞT ayette kullanılan
'doğru kişilerin ruhları' sözünü KMİ'de
'doğru kişilerin ruhi hayatları' biçimine
dönüştürerek yine çarpıtır, inançlarıyla
uyumlu kılar.
Cehennem. İncil'de günahlıların uğrayacağı
son şiddetli yargınının herkesce bilinen
bir kullanımı olan ‘cehennem' sözü bile
şahitlerin çevrisinden kaldırarak yerine
‘Hinnom Vadisi'' kullanılıyor. Cehennem
sözü barındırdığı şiddetli ceza anlamından
soyutlanarak, yumuşaltılarak bir 'Vadi'ye
dönüştürülüyor. Bu da tümden sakat, çarpık
bir kullanımdır.
Matta 25:46 'daki ‘‘Bunlar sonsuz azaba,
doğrular da sonsuz yaşama gidecekler'' sözleri
şahitlerin çevrisinde ‘‘Bunlar sonsuz ölüme,
fakat doğru kişiler sonsuz yaşama gidecekler''
olarak değiştiriliyor.
Yehova Şahitleri yukarıda sıralan çeviri
biçimlerini doğrulamak amacıyla kendilerine
benzer bir çeviri izleyen başka çevrileri
sürekli örnek gösterir. Kuşkusuz bazı çevirmenler
bazı ayetleri benzer biçimde çevirir. Ne
var ki, bu sıradan çevirileri kendine dayanak
ve kaynak alarak böyle bir çeviri gerçekleştirmek
tümden sakat bir eylemdir. Kendi yanılgılarını
örtmekten başka bir amaçları yoktur. Özgün
Yunanca kesinlikle bu ayetlerin bu şekilde
çevirilmesine olanak tanımaz. Sonuç olarak
‘Kutsal Metinler İncil’ çevirisi Yehova
Şahitleri Teşkilatının kendi öğretilerini
destekleme yolunda gerçekleştirdiği çarpıtılmış
bir çeviridir. Böyle bir çevirinin ‘İncil’
adıyla kullanımını ve dağılımını kınıyorum.
''Utanç verici gizli yolları reddettik.
Hileye başvurmayız, Tanrı'nın sözünü de
çarpıtmayız'' (2Kor. 4:2 ve bkz. 2Pet. 3:16;
Vah. 22:17-18).
Sarkis PAŞAOĞLU
|