Tanrı’nın 
                                      Kutsal Ruh’u Ve İşi: 
                        
                        
                        Öncelikle Kutsal Ruh kimdir sorusunu 
                        cevaplayarak başlayalım: 
                                      
                                      Bunun ismindeki ilk söz ‘Kutsal’dır. 
                                      Kutsal Yazılara baktığımızda bu kelimenin 
                                      anlamını ‘ayrılmış,bir kenara bırakılmış’ 
                                      anlamına geldiğini görüyoruz.   
                                      
                                      1. Petrus 1:15-16: “Sizi 
                                      çağıran Tanrı Kutsal olduğuna göre, siz 
                                      de her davranışınızda kutsal olun. Nitekim 
                                      şöyle yazılmıştır: “Kutsal olun, çünkü ben 
                                      kutsalım.”  
                        
                        
                        Dikkat edin! Petrus burada Tanrı hakkında 
                        anlatım yaparken; Levililer kitabından alıntı yapıyor ve 
                        bizlere Tanrı’nın ne kadar kutsal olduğunu hatırlatıyor. 
                        Tanrı ayrıdır. Ama neden Tanrı’nın ayrı oluşuna dikkat 
                        edelim! Cevabını 14. ayette bulabiliriz. 
                        
                        
                        1. Petrus 1:14: “Söz dinleyen çocuklar 
                        olarak, bilgisiz olduğunuz geçmiş zamandaki 
                        tutkularınıza uymayın.” 
                                     
                                       
                                      Dünya günah içersine düşmüştür. 
                                      Tüm erkek ve kadınların davranışları günahlılıkla 
                                      lekelenmiştir. Ve işte bu yüzden Tanrı dünyadan 
                                      ayrılmıştır. Tanrı Kutsal olduğundan; günahtan 
                                      ayrıdır. İşte bu yüzden Tanrı Petrus aracılığıyla 
                                      diyor ki: “Ben dünyadan ayrı olduğum için; 
                                      siz de dünyadan ayrı olun.” Kutsal 
                                      Ruh, Kutsal Ruh nedir Tanrı'nın kutsal ruhu 
                                      kutsal ruh nerededir kutsal ruh nasıl alinir 
                                      alınır 
                        
                        
                        Tanrı Kutsal olduğu için, dünyadan 
                        ayrıdır. Aynı zamanda Tanrı’nın Ruh’u da Kutsaldır ve O 
                        da günahtan ve dünyadan ayrılmıştır.  
                        
                        
                        İşaya 6:1-6: “Kral Uzziya’nın öldüğü yıl, 
                        Rabbi yüce ve yüksek bir taht üzerinde oturmakta gördüm; 
                        ve etekleri mabedi dolduruyordu. Kendisinden yukarıda 
                        Seraflar duruyordu; her birinin altı kanadı vardı; 
                        İkisile yüzünü örtüyor, ve ikisile ayaklarını örtüyordu; 
                        ve ikisile uçuyordu. Ve biri obirine çağırıp diyordu: 
                        Orduların RABBİ kuddustur, kuddustur, kuddustur; bütün 
                        dünya onun izzetile dolu. Ve çağıranın sesinden 
                        eşiklerin temelleri sarsıldı, ve ev dumanla doldu. Ve 
                        ben dedim: Vay başıma! Çünkü helak oldum; çünkü ben 
                        dudakları murdar bir adamım, ve dudakları murdar bir 
                        kavmın içinde oturmaktayım; çünkü gözlerim kralı, 
                        orduların RABBİNİ gördü. Ve Seraflardan biri bana doğru 
                        uçtu, ve elinde bir kor vardı; maşa ile onu mezbahın 
                        üzerinden almıştı;” 
                        
                        
                        Yine bu bölümde Kutsallık kavramının 
                        nasıl kullanıldığına dikkat edin! Tanrı o kadar Yüce ki; 
                        O sadece Kutsal değil, “Kuddus, Kuddus, Kuddus’tür” diye 
                        söz ediliyor. Tanrı günahlı olan şeyden ayrıdır. 
                         
                                      
                                      Bu bölümde iki kişi görüyoruz. 
                                      Tanrı ve İşaya. Tanrı Kutsal olduğundan; 
                                      yükseltilmiş ve yüceltilmiş durumda. Tanrı 
                                      saf ve görkemli. Buna mukabil İşaya kendi 
                                      günahlılığını anlıyor. Ve Rabbin karşısında 
                                      alçaltılıyor. Kendi günahkarlılığını ve 
                                      kirliliğini fark ediyor. Bu yüzden “Vay 
                                      başıma! Çünkü helak oldum” diyor.   
                                       
                        
                        
                        Tanrı’nın Kutsallığı, karşımıza insanın 
                        günahlılığı olarak çıkıyor.  
                        
                        
                        Üçlü Birliğin üçüncü kişisi olan Kutsal 
                        Ruh ile işte bu noktada karşılaşıyoruz. Ayrı ve görkemli 
                        olan Kişi… 
                                     
                                       
                                      Üçlü Birliğin ikinci kelimesi 
                                      ‘Ruh’. Ruh kelimesinin temel anlamı ‘rüzgar’ 
                                      ya da ‘nefes’tir.Kutsal 
                                      Ruh, Kutsal Ruh nedir Tanrı'nın kutsal ruhu 
                                      kutsal ruh nerededir kutsal ruh nasıl alinir 
                                      alınır 
                        
                        
                        Eyüb 1:19 “Ve işte, çölün ötesinden büyük 
                        bir yel geldi, ve evin dört köşesine çarptı, ve 
                        gençlerin üzerine yıkıldı., onlar da öldüler; ve ancak 
                        ben, sana bildireyim diye tek başıma kaçıp kurtuldum.” 
                        
                        
                        Burada yazar ‘çok kuvvetli bir rüzgar’dan 
                        bahsediyor. Burada sözü edilen ‘yel, rüzgar’ kelimesi, 
                        Tanrı’nın Ruh’u ile aynı kelimedir. Bu rüzgarın, nasıl 
                        bir rüzgar olduğuna dikkat etmeliyiz. Bu rüzgar, bir 
                        meltem ya da hafif serinlik veren bir rüzgar değildir. 
                        Büyük bir rüzgar, büyük bir yel…Yani güç patlaması 
                        şeklinde gelen bir rüzgar. Bu yel o kadar güçlü ki; 
                        bütün bir evi yok ediyor. Bu yel ve rüzgar, Tanrı’nın 
                        Ruh’unun gücünü tanımlayan bir rüzgardır. 
                         
                        
                        
                        Eyub 4:9 “Allahın soluğu ile yok 
                        oluyorlar, 
                        
                        
                                          Ve öfkesinin yeli ile 
                        telef oluyorlar” 
                        
                        
                        Burada yine görebildiğimiz şey, Tanrı’nın 
                        soluğunun, yelinin gücüdür. Tanrı’nın soluğu o kadar 
                        güçlü ki; O’nun önünde yok oluyorlar. Yine bahsedilen 
                        şey; güçlü bir rüzgardır.  
                        
                        
                        Mika 3:8 “Fakat ben Yakuba günahını ve 
                        İsraile suçunu bildirmek için RABBİN Ruhu ile, kuvvet ve 
                        hak ve cesaretle doluyum.” 
                        
                        
                        Burada konuşan Mika peygamberdir. 
                        Kuvvetle dolu olduğunu söylüyor. Çünkü Rabbin Ruh’u ile 
                        dolu. Kendi peygamberlik görevini yerine getirmesini 
                        sağlayan Rabbin Ruh’unun verdiği güçtür. 
                         
                        
                        
                        Yine Tanrı’nın Ruh’unun gücünden bahseden 
                        son bir bölüme bakalım: 
                                      
                                      Yuhanna 3:5-8 “İsa şöyle 
                                      cevap verdi: ‘Sana doğrusunu söyleyeyim, 
                                      bir kimse sudan ve Ruh’tan doğmadıkca Tanrı’nın 
                                      Egemenliğine giremez. Bedenden doğan bedendir, 
                                      Ruh’tan doğan ruhtur. Sana, ‘yeniden doğmalısınız’ 
                                      dediğime şaşma. Yel dilediği yerde eser; 
                                      sesini işitirsin, ama nereden gelip nereye 
                                      gittiğini bilemezsin. Ruh’tan doğan her 
                                      adam da böyledir.”  
                                      
                                      Burada İsa Nikodim’e yeniden 
                                      doğmak hakkında birşeylerden bahsediyor. 
                                      Karşımıza çıkan şey Ruh’un iki özelliğidir: 
                                      Tanrı’nın Ruh’u yine bir rüzgara benzetiliyor. 
                                      8. ayette karşımıza çıkan yine bu yelin 
                                      çok güçlü oluşuna dair olan özelliğidir. 
                                      Tanrı’nın Ruh’u bizlerin kontrol altına 
                                      alabileceği bir güç değildir. O, Kadir bir 
                                      Ruh’tur. O, Kendi istediği yerde çalışır; 
                                      bizim istediğimiz yerde değil. İsa Mesih’in 
                                      de burada vurguladığı; Tanrı’nın gücünün 
                                      insanlar tarafından kontrol edilemeyecek 
                                      tarzda bir güç olduğudur.    
                                      
                                      Kutsal Ruh’un hizmeti de 
                                      oldukca gizemlidir. 8. ayetin son kısmına 
                                      bakalım:  
                                      
                                      Yuhanna’nın sözlerinden anladığımız 
                                      şey; Tanrı’nın Ruh’unun kuşatan vahşi bir 
                                      güç olduğudur. Tanrı’nın Ruh’u dokunduğu 
                                      herşeyi değiştiren rüzgardır.   
                                       
                                      
                                      Bir hortum’un oluştuğu ve 
                                      geçtiği andan sonra o şehrin durumuna ilişik 
                                      bir resimi ya da şehrin halini hiç gördüğünüz 
                                      oldu mu? Gerçekten de hortumun geçtiği herşey, 
                                      yerle bir olur. Rüzgarı görememiş olsanız 
                                      da; o şehirde bıraktığı etkileri görebilmek 
                                      mümkündür. Yani rüzgarın işleyişi, gizemli 
                                      ve güçlüdür. O fırtına da bir şehirden gelip 
                                      geçtiğinde; herşeyi değiştirebiliyor.   
                        
                        
                        Açıkcası Kutsal Ruh da bizim 
                        hayatlarımızda da bu şekilde çalışmaktadır. Kutsal Ruh 
                        bizim hayatlarımıza girip; bizi değiştirmeye başladığı 
                        veya güçle hayatımıza girdiği zaman, sanki hortumun 
                        geçişine benzer bir alt-üst olmuş intibası belirir. Tüm 
                        varlığımızı değiştirir. Tüm düzen kavramımızı, 
                        duygularımızı değiştirir. Tüm varlığımızla bize ait 
                        hissettiğimiz, değer verdiğimiz herşeyi alt-üst eder. 
                        Rüzgarı nasıl kontrol altına alıp dizginleyemezsek; 
                        Kutsal Ruh’u da dizginleyemeyiz.  
                        
                        
                        Tevrat’da geçen Samson’un hikayesini 
                        hatırlamakta yarar var. Çok güçlü bir aslan, Samson’a 
                        saldırmak üzereydi. Hakimler 14. bölümde görebildiğimiz, 
                        Tanrı’nın Ruh’u, Samson’un üzerine gelişidir. Ve Samson 
                        Tanrı’nın gücü ile dolar. Bu güçle aslanı ikiye ayırır.
                         
                        
                        
                        Aynı hikayede başka bir örneğe bakalım: 
                        
                        
                        Rabbin Ruh’u yine Samson’un üzerine tüm 
                        güç ve kudreti ile gelir. Samson Filistinliler 
                        tarafından hapsedilmiştir. Bütün bağlarını Rabbin gücü 
                        ile çözer ve 1000 kadar Filistinliyi öldürür. 
                         
                        
                        
                        Ya da İsa’nın çöle gidip denenmeden 
                        önceki gücünü anlatan hikayeyi bir düşünün!  Tanrı’nın 
                        Ruh’u ile İsa, çöle doğru yönlendirilir Ve kötü olanla 
                        savaşarak; sonunda kazanır.  
                                      
                                      Elçi Pavlus’un, Kutsal Ruh 
                                      hayatına geldiğinde; neler olduğunu hatırlayalım:  
                        
                        
                        Kiliseye zulüm eden bir kişiyken; hizmet 
                        eden bir şahıs haline geldi. İşte bu da Kutsal Ruh’un 
                        doğasının gücünü bizlere açıklar. Tanrı’nın yeli, 
                        Pavlus’un hayatına girdive herşeyi alt-üst etti. 
                         
                        
                        
                        Kutsal Ruh’un, bizleri bir başkasını 
                        bağışlayabilmemiz için nasıl güçlendirdiği konusunda 
                        biraz düşünelim. Ya da bizlere eziyet eden kişilere dua 
                        edebilme gücünü veren Kutsal Ruh’u şöyle bir düşünün! 
                        Bencil olan kişilerin hayatlarına Kutsal Ruh girdikten 
                        sonra; tüm insanları sevip, onlara hizmet edebilecek 
                        kadar değişen insanları hatırlayın!.. 
                        
                        
                        Bu nedenle hayatlarımızı Rabbin Ruh’una 
                        açmak, hem harika hem de güçlü bir olaydır. Çünkü bizler 
                        hayatlarımızı Rabbe açtığımızda; O bizleri hiç 
                        beklemediğimiz şeyleri yapmaya, Krallığına girebilmemiz 
                        için bazı riskler almaya yönlendire bilir. Hayatımızın 
                        gidişini değiştirecektir. Yeni bir cesaret verecek. 
                        Hayat değişti ren Kendi gücü ile bizim hayatlarımızı 
                        dolduracak. Kutsal Ruh’un kim olduğunu iyi 
                        bildiğimizden; tüm bunların oluşumunu beklemeliyiz.
                         
                        
                        
                        Hayatlarımızı güçle ve kudretle istila 
                        eden Tanrı’nın gücü hakkında biraz daha derin düşünelim: 
  
                        
                        
                        Kutsal Ruh Kimdir? 
                        
                        
                        Tekvin 1:1-2 “BAŞLANGIÇTA Allah gökleri 
                        ve yeri yarattı. Ve yer ıssız ve boştu; ve enginin yüzü 
                        üzerinde karanlık vardı; ve Allahın Ruhu suların yüzü 
                        üzerinde hareket ediyordu” 
                                      
                                      Yaradılışın en başında Tanrı’nın 
                                      Kutsal Ruh’unun çok aktif olduğunu görüyoruz. 
                                         
                        
                        
                        Mezmur 33:6 “Gökler RABBİN sözü ile, 
                        
                        
                                                  Ve onların 
                        bütün orduları ağzının  
                        
                        
                                                            
                        nefesi ile yaratıldı.” 
                                      
                                      Burada Tanrı’nın nefesi ile 
                                      evrenin yaradılışı arasındaki ilşkiyi anlamamız 
                                      gerekir. Bizler için neredeyse Tanrı’nın 
                                      nefesinin gücünü kavrayabilmek imkansız. 
                                        
                        
                        
                        Bir akşam dışarı çıktığınızda, gökyüzüne 
                        bakın..Tanrı’nın yarattığı dünyanın mükemmeliğini görün. 
                        Tanrı o kadar yüce ve güçlüdür ki; yapması gereken tek 
                        şey, yaratmak için bir söz söylemesi yeterlidir. Ve tüm 
                        yaradılış bu Söz aracılığı ile yaratılmıştı. Tanrı’nın 
                        nefesi ile tüm evren var edildi. Bu nefes Tanrı’nın 
                        Ruh’udur.  
                        
                        
                        Kutsal Ruh’un hayatlarımızı bu denli 
                        güçlü bir şekilde kontrolüne alıp, değiştir mesini şimdi 
                        daha iyi anlıyabiliyor muyuz? 
                                      
                                      Evrenin yaradılışının en 
                                      başında suların üzerinde gezinen ve tüm 
                                      evreni yaratan O Ruh, artık bizim hayatımızdadır. 
                                      Hayatlarımızı değiştirmektedir.   
                                       
                        
                        
                        İsa Mesih aracılığı ile Kutsal Ruh bizim 
                        içimize geldiğinde, o en baştaki aynı güç bizim içimizde 
                        yaşamaya başlıyor. Evreni yaratan aynı Kutsal Ruh, 
                        peygamberler aracılığı ile konuşan aynı Ruh’tur. 
                         
                        
                        
                        2. Samuel 23:1-2 “Ve Davudun son sözleri 
                        şunlardır: 
                        
                        
                                                        Yessenin 
                        oğlu Davud diyor, 
                        
                        
                                                        Ve 
                        yükseğe çıkarılan adam, 
                        
                        
                                                        Yakubun 
                        Allahının Mesihi, 
                        
                        
                                                        Ve 
                        İsrailin tatlı mezmur şairi diyor: 
                        
                        
                                                        RABBİN 
                        Ruhu benim vasıtamla söyledi, 
                        
                        
                                                        Ve onun 
                        sözü benim dilim üzerinde idi.” 
                        
                        
                        Burada Davudun ne dediğine dikkatinizi 
                        çekmek istiyorum.  
                        
                        
                        “RABBİN Ruhu benim vasıtamla söyledi”. 
                        Kutsal Kitap’ta peygamberlerin yazılı dökümanlarına 
                        baktığımızda, onlar aracılığı ile konuşan, esinleme 
                        veren Kutsal Ruh’tu.  
                        
                        
                        1. Petrus 1:10-11 “Size bağışlanacak 
                        lütuftan söz etmiş olan peygamberler, bu kurtuluşla 
                        ilgili dikkatli incelemeler ve araştırmalar yaptılar. 
                        İçlerinde olan Mesih’in Ruhu, Mesih’in çekeceği acılara 
                        ve bu acıların ardından gelecek yüceliklere tanıklık 
                        ettiğinde, Ruh’un hangi zamanı ya da nasıl bir dönemi 
                        belirttiğini araştırdılar.” 
                        
                        
                        İşte burada da görüldüğü gibi, 
                        peygamberler aracılığı ile konuşan Kutsal Ruh’tu. Yani 
                        bu dünyayı ve hayatlarımızı değiştiren Sözü bizlere 
                        veren Kişi, bizim içimizde olan Kutsal Ruh’tu. 
                         
                        
                        
                        O gün peygamberler vasıtası ile konuşan 
                        Ruh’la; bugün vaizler aracılığıyle konuşan Ruh aynı 
                        Ruh’tur. 
                        
                        
                        Dikkat etmemiz gereken bir başka şey de, 
                        Tanrı Sözünün vaaz edildiğini duyduğumuzda; Kutsal 
                        Ruh’un çalışmasına tanıklık etmiş oluruz. Ör: Pazar 
                        günleri önderiniz çıkıp Tanrı Sözünü sizlere 
                        bildirdiğinde onda işleyen Kutsal Ruh ile; eski 
                        zamanlarda peygamberler aracılığıyle konuşan Kutsal Ruh, 
                        aynı olandır. Ancak Kutsal Ruh’un hizmetini ve gücünü 
                        kilise duvarları arasına sıkıştırıp; kısıtlayamayız. Ve 
                        burada farkına varmamız gereken şey, bizler işyerimizde, 
                        okullarımızda ya da yaşadığımız çevrede insanlara 
                        Müjde’yi duyurup paylaşırken; bizde çalışan, Kutsal 
                        Ruh’un ta kendisidir.  
                                      
                                      Kutsal Ruh’un işleyişi konusunda 
                                      birçok farklı görüşler ve iddialar var. 
                                        
                                      
                                      Benim sizlere anlatmaya çalıştığım, 
                                      yaratılışın en başında herşeyi yaratan Kutsal 
                                      Ruh, bizim içimizde; Müjde’yi paylaşırken 
                                      de işleyen aynı Kutsal Ruh’tur. İşte bu 
                                      yüzden arkadaşlarımıza ve komşularımıza 
                                      Müjde’yi duyururken bizde işleyen, kurtuluşa 
                                      götüren Kutsal Ruh’tun ta Kendisidir.   
                        
                        
                        Eğer Kutsal Ruh’un işleyişini görmek 
                        istiyorsak, yapmamız gereken tek şey; Tanrı Söz’ünü vaaz 
                        eden ve duyuran inanlıları aramaktır. Topluluklarına 
                        Tanrı Söz’ünü duyuran sadık çobanlara, önderlere, ya da 
                        evlerinin sessizliğinde Tanrı Söz’ünü çalışan 
                        inanlıların varlığına bakmamız gereklidir. Bu durumlarda 
                        Tanrı’nın Kutsal ve Güçlü Ruh’unun hayatları değiştirmek 
                        üzere çalıştığından emin oluruz. Bugün hayatlarımızı 
                        kontrolü altında tutan Kutsal Ruh, yaradılışta aktifti. 
                        Peygamberler aracılığı ile konuştu.  
                        
                        
                        Bir sonraki şey ise Söz’ü esinledi.
                         
                                      
                                      2. Petrus 5:21 “Çünkü hiçbir 
                                      peygamberlik sözü insanın isteğinden kaynaklanmadı. 
                                      İnsanlar Kutsal Ruh tarafından yöneltilerek 
                                      Tanrı’nın sözlerini ilettiler”.    
                                      
                                      Burada Petrus’un vurguladığı, 
                                      Tanrı’nın Sözü peygamberlerin kendi istemiyle 
                                      değil; ama peygamberleri kullanarak Kutsal 
                                      Ruh aracılığıyla esinlenmiştir.   
                        
                        
                        2.Timoteyus 3:16 “Kutsal Yazıların tümü 
                        Tanrı esinidir ve öğretmek, azarlamak, yola getirmek ve 
                        doğruluk konusunda eğitmek için yararlıdır”. 
                                      
                                      Tüm esinleme Tanrı tarafından 
                                      başlatıldığı, gönderildiği ve Tanrı’nın 
                                      gücüyle verildiği için; Kutsal Yazıların 
                                      tümü de Kutsal Ruh’un esinidir. Bu nedenle 
                                      Tanrı, Kutsal Ruh’u aracılığı ile, nefesiyle 
                                      tüm Sözü bize verdiğinde; bu Söz bizim her 
                                      iyi şeyi yapabilmemiz için bizleri donatacaktır. 
                                         
                        
                        
                        Mesih İsa işte bu nedenle “insan sadece 
                        ekmekle yaşamaz ama Tanrı’nın ağzından çıkan her sözle 
                        yaşar” diyor.  
                        
                        
                        Yine Tanrı’nın Sözü ile nefesi ve Ruh’u 
                        arasındaki ilişkiyi görebiliyor musunuz? 
                        
                        
                        İşaya 59:21 “Ben ise, RAB diyor, onlarla 
                        ahdim şudur: Senin üzerinde olan Ruhum, ve ağzına 
                        koyduğum sözlerim, şimdiden ta ebede kadar senin 
                        ağzından, ve zürriyetinin ağzından, ve zürriyetinin 
                        zürriyeti ağzından ayrılmayacak, RAB diyor.” 
                        
                        
                        Daha önceden Yeremya peygambere Tanrı 
                        tarafından şöyle denilmişti: “Senin ağzına Ben, Kendi 
                        Sözlerimi koydum.” 
                        
                        
                        Tanrı elçilerin ve peygamberlerin ağzına 
                        Kendi Sözünü nasıl koyuyor?  
                        
                        
                        Aslında daha da önemlisi bizlerin ağzına 
                        Tanrı Kendi Sözlerini nasıl koyuyor?  
                        
                        
                        Öyle ki bizler O’nun elçileri oluyoruz. 
                        İşte 21. ayette Tanrı bunu açıkca söylüyor. 
                         
                        
                        
                        Burada dikkat edin! Tanrı halkıyla bir 
                        antlaşma yaparak, Kutsal Ruh’u aracılığıyla Sözlerini 
                        ağızlarımıza koyuyor. Ve daha sonra Yeni Antlaşma’da da 
                        görüyoruz ki; bu Sözler yanlızca ağızlarımıza konulmakla 
                        kalmayıp, yüreklerimi ze de yazılacak. Ve işte Tanrı, 
                        Kutsal Ruh’u aracılığıyla, Kutsal Yazıları esinleyen 
                        Kişidir.  
                        
                        
                        Bu Kutsal Yazılar, Güç ve Kudretle gelen; 
                        hayatlarımızı değiştiren yazılardır.  
                        
                        
                        Kutsal Ruh ile ilgili gözlem 
                        yapabileceğimiz bir başka bölüme bakalım: 
                        
                        
                        Luka 4. bölüm: Tüm bu dört İncil’i 
                        okuduğumuzda, İsa’nın hizmetlerini gördüğümüzde, Kutsal 
                        Ruh’un gücünün ne kadar harika birşey olduğunu 
                        anlayabiliyoruz. Ama eğer Kutsal Ruh’un görevini ve 
                        rolünü anlamazsak; ne kadar güçlü olduğunu tam olarak 
                        kavrayamayız. Bizim hayatlarımızı güçle ve kudretle 
                        istila eden ve yönetimi altına alan Kutsal Ruh’la, İsa 
                        Mesih’i mesheden ve güçlendiren aynı Ruh’tur. Kutsal Ruh 
                        İsa’nın bizim günahlarımız için yaşayıp ölmesini 
                        tamamlayarak O’na güç vermiş, ve aynı güçle O’nu 
                        meshetmiştir.  
                        
                        
                        Yeşaya peygamberin kitabından alınan bir 
                        bölüm İsa Mesih’e veriliyor. Ve İsa Mesih hizmetinin ilk 
                        gününde Nasıra’da ayağa kalkıp bu yazıyı okumaya 
                        başlıyor: 
                        
                        
                        Luka 4:18-19 “Rab’bin Ruhu benim 
                        üzerimdedir. 
                        
                        
                                                   Çünkü O beni, 
                        müjde’yi yoksullara iletmek için meshetti. 
                        
                        
                                                   Tutsaklara 
                        serbest bırakılacaklarını, 
                        
                        
                                                   körlere 
                        gözlerinin açılacağını duyurmak için, 
                        
                        
                                                   ezilenleri 
                        özgürlüğe kavuşturmak 
                        
                        
                                                   ve Rab’bin 
                        lütuf yılını ilan etmek için 
                        
                        
                                                   beni 
                        gönderdi.” 
                        
                        
                        Sinagog’taki herkesin dikkati, o anda 
                        İsa’nın üzerinde yoğunlaşmıştı. Ve İsa vaazına şu 
                        sözlerle başladı: “Dinlediğiniz bu Yazı bugün yerine 
                        gelmiştir.” 
                        
                        
                        İsa’nın burada okuduğu parça, İşaya 
                        peygamberin kitabından Rabbin hizmetkarını, kulunu Ruh’u 
                        aracılığıyla meshedişinden bahsediyordu. İsa şöyle 
                        diyor: “Meshedilen o kişi BEN’im. Rabbin Ruh’u Ben’im 
                        üzerime geldi.” 
                        
                        
                        Dikkat ederseniz, Kutsal Ruh burda İsa’yı 
                        öngörülen hizmeti yerine getirmesi için meshediyor. 
                        Yoksullara, tutsaklara Müjde’yi ilan etmesi, tutsakların 
                        serbest kal maları ve körlerin gözlerinin açılması için 
                        meshediyor. Kutsal Ruh’un meshedişi ve gücü aracılığıyla 
                        tüm ezilenler özgürlüğe kavuşturuluyor. Böylece Rabbin 
                        lütuf yılı ilan ediliyor.  
                        
                        
                        Tüm bu anlatılanların doğrultusunda bir 
                        sonuç çıkarmamız gerekirse; yaradılışta aracı olarak 
                        kullanılan kişi, yani peygamberler aracılığıyla konuşan 
                        ve Tanrı Söz’ünü esinleyen, gücünün tümüyle İsa’yı 
                        mesheden ve işgal eden; Tanrı’nın kendi gücünden başka 
                        hiçbirşey değildir. Bazen kişiler şöyle diyor: “Kutsal 
                        Kitaptaki Kutsal Ruh’a ait ayetler sadece alıntılardır.” 
                        
                        
                        Her zaman hatırlamamız gereken şey, 
                        Tanrı’nın Ruh’u, Üçlü Birliğin üçüncü kişisidir. Babayla 
                        aynı güce ve aynı derecede yüceliğe sahiptir. Bunu 
                        anlamamıza yardımcı olacak birkaç ayete bakalım: 
                        
                        
                        İbraniler 9:14 “Öyleyse sonsuz Ruh 
                        aracılığıyla kendini lekesiz olarak Tanrı’ya sunmuş olan 
                        Mesih’in kanının, diri Tanrı’ya kulluk edebilmeniz için 
                        vicdanınızı ölü işlerden temizleyeceği ne kadar daha 
                        kesindir.!” 
                        
                        
                        Burada İsa’nın kendisini lekesiz bir sunu 
                        olarak Tanrı’ya sunmasında, O’nu güçlendiren şeyin 
                        Tanrı’nın ebedi Ruhu olduğunu söylüyor. Bu bölümde 
                        anlatılan şey; Tanrı’nın Ruh’unun Tanrı’nın 
                        özelliklerine sahip olduğu gerçeğidir. Tanrı’nın Ruh’u, 
                        sonsuz olarak tasvir ediliyor. Ve yanlızca Tanrı 
                        ebedidir, sonsuzdur. Bir başka örneğe bakalım: 
                        
                        
                        1. Korintliler 2:9-11 “Yazılmış olduğu 
                        gibi, 
                        
                        
                                                “Tanrı’nın, 
                        kendisini sevenler için hazırladıklarını 
                        
                        
                                                hiçbir göz 
                        görmemiş, 
                        
                        
                                                hiçbir kulak 
                        işitmemiş, 
                        
                        
                                                hiçbir insan 
                        yüreği kavramamıştır.” 
                        
                        
                        Oysa Tanrı bunları bize Ruh aracılığı ile 
                        açıkladı. Ruh herşeyi, Tanrı’nın derin düşüncelerini 
                        bile araştırır. İnsanın düşüncelerini, insanın içinde 
                        olan kendi ruhundan başka kim bilebilir?Bunun gibi, 
                        Tanrı’nın düşüncelerini de Tanrı’nın Ruhundan başkası 
                        bilemez.” 
                        
                        
                        Bu örnekte de Kutsal Ruh’un, yanlızca 
                        Tanrı’da var olabilecek özelliği taşıdığını görebiliyor 
                        muyuz?  
                        
                        
                        Sadece Tanrı’nın bilebileceği şeyleri, 
                        Kutsal Ruh’un da bilebildiği söyleniyor. Yeni 
                        Antlaşma’ya baktığımızda Kutsal Ruh’un, tanrısal 
                        özelliklere sahip; açıkcası Tanrı olduğunun açıklanışını 
                        görüyoruz. Yunus peygamber kurtuluşun Rab’den geldiğini 
                        söyler. Kurtuluş Tanrı’dan gelir. Yeni Antlaşmaya 
                        geldiğimizde karşımıza çıkan ilginç şey şudur: Kurtuluş, 
                        Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’a atfedilmiştir. 
                         
                        
                        
                        Bununla ilgili iki örneğe bakalım: 
                        
                        
                        2. Korintliler 1:21-22 “Bizi sizinle 
                        birlikte Mesih’te pekiştiren ve bizi meshetmiş olan 
                        Tanrı’dır. O bizi mühürledi ve güvence olarak 
                        yüreklerimize Kutsal Ruh’u yerleştirdi.” 
                        
                        
                        Pavlus kurtuluşumuzu tanımlarken; 
                        Mesih’i, Kutsal Ruh’u ve Baba’yı ‘Bir’ ve aynı derecede 
                        etkin oluşuna dikkat çekiyor. Burada bahsedilen bu 
                        Üçlü’nün, hiçbirinin diğerine oranla daha fazla güçlü 
                        olduğunu söylemiyor.  
                        
                        
                        Bununula ilgili ikinci örneğe bakalım: 
                        
                        
                        Efesliler 2:19-22 “Buna göre artık 
                        yabancı ve garip değil, kutsallarla birlikte yurttaş ve 
                        Tanrı’nın ev halkısınız. Elçilerle peygamlerden oluşan 
                        temel üzerine bina edildiniz. Köşe taşı Mesih İsa’nın 
                        kendisidir. Bütün yapı, Rab’be ait kutsal bir tapınak 
                        olmak üzere O’nda kenetlenip yükseliyor. Siz de Ruh 
                        aracılığıyla, Tanrı’nın konutu olmak üzere hep birlikte 
                        Mesih’te bina ediliyorsunuz.” 
                        
                        
                        Bu örnekte de fark edebildiğimiz şey 
                        Baba, Oğul ve Kutsal Ruh bizi Tanrı ile barıştırmak ve 
                        birbirimizle sevgi ilişkisi içine girip; Tanrı’nın 
                        yüceliğine yönelik bina olmamıza çalışmasldlr. İşte Ruh; 
                        hem yaratan, hem kurtarandır. Tarihin en başında ve en 
                        sonunda işleyen güç, aynı güçtür. Ve O da kişisel 
                        olmayan bir güç değildir. O güç, Kutsal Yazıların 
                        kurtaran kişisel ve yaratan gücü, Ruh’udur. Üçlü 
                        Birliğin, üçüncü kişisidir. Kutsal Ruh’un hayatımıza 
                        girişiyle oluşan harika şeylere neden şaşırmamamız 
                        gerektiğini anlayabiliyormuyuz? Hem dünyaya hem de bize 
                        kurtuluşu veren bu güç; şu an bizlerin içinde 
                        yaşayandır.  
                        
                        
                        Bu nedenle her birimizin karşı karşıya 
                        kalabileceğimiz soru şudur: Rabbin Ruh’unun karşısında 
                        alçakgönüllülükle diz çöküp çökemeyeceğimiz. Ya da Kendi 
                        gücüyle bizim hayatlarımızda yapmak istediği şeyi 
                        (hayatlarımızı değiştirmek gibi) kabul edip 
                        etmeyeceğimizdir.  
                        
                        
                        *Soru: Tevkin’in başlangıcında 
                        dünyanın, Tanrı’nın “Ol” sözüyle yaratıldığını 
                        biliyoruz. Bu anlatılanlar ışığında Üçlü Birliğin tümü 
                        birbirine eşit derecede etkin ve güçlü ise; İsa Mesih’in 
                        “Tanrı Sözü” olduğunu Yeni Antlaşmadan biliyoruz. Bu 
                        durumda Kutsal Ruh için de “dünyayı yarattı” 
                        diyebilirmiyiz? 
                        
                        
                        *Yanıt: Aslında Üçlü Birliğin her 
                        üç kişiliği de yaradılışta aktiftir. Genelde Tanrı’nın 
                        yaptığı işleri haklı olarak farklı kişilikerle 
                        özdeşleştiririz. Örneğin: Yaradılışı Baba ile, 
                        kurtuluşumuzu İsa Mesih ile ve kutsallaştırılma işlemini 
                        de haklı olarak Kutsal Ruh ile özdeşleştiririz. Ama 
                        dikkat etmeniz gereken konu şudur: Üçlü Birliğin her 
                        kişiliği, kendilerine has bazı işleri yaparken; her üçü 
                        de aynı amaçla hareketle aktiviteleri devam etmektedir. 
                        Bu yüzden her ne kadar yaradılışı Baba ile 
                        özdeşleştirsek bile; Kutsal Yazıların bazı kısımları 
                        Üçlü Birliğin geri kalan diğer kişiliklerinin 
                        yaradılıştaki etkisini ve rolünü açıklar. 
                         
                        
                        
                        Ör: 1. Yuhanna ve 1. Koloseliler İsa’yı 
                        “yaradılışın başlatanı ve yaradılıştaki her şeyin 
                        Kendisi için yaratıldığı Kişi” olarak tanımlıyor. Daha 
                        önceden baktığımız Tekvin 1. bölümde, Tanrı’nın Ruh’unun 
                        yaradılışın tam ortasında olduğunu görüyoruz. 
                         
                        
                        
                        Başka bir örnek teşkil etmesi açısından 
                        ‘Kurtuluş’ işini ele alalım: 
                        
                        
                        İsa Mesih’i düşünelim: O, hayatı uğruna 
                        bizi sevmişti. “Ben koyunlarım için hayatımı vermeye 
                        hazırım” demişti. Ancak Kutsal Yazıların bir diğer 
                        bölümüne baktığımızda şöyle der: “İsa, Baba Tanrı’nın 
                        isteği ve arzusuyla bizim günahlarımız için bir kurban 
                        olarak sunulmuştur”. 
                        
                        
                        İbraniler 9. bölümde de rastladığınız 
                        gibi, Isa Mesih Kutsal Ruh tarafından sunuluyor. Bu 
                        yüzden her ne kadar Üçlü Birliğin her birini farklı 
                        rollerde önder olarak görsek de; Baba bir plan yapmışsa 
                        da, Oğul’u ve Kutsal Ruh’u da aynı planı uygulamada 
                        aktifdirler.  
                        
                        
                        *Soru: Yuhanna 14. bölüm 28. 
                        ayette “Çünkü Baba benden üstündür” diyor. Yukardaki 
                        anlatılanlara bakarak, Üçlü Birliğin her üç kişiliğinin 
                        de birbirine eşit olduğunu kabul edersek, burada 
                        anlatılmak istenen şey nedir? 
                        
                        
                        *Yanıt: Burada İsa Mesih’in 
                        kasttetiği şey; Kendisinin Baba’dan daha az değerli 
                        oluşu değildir. O, bizim kurtuluşumuzun başarıya 
                        ulaştırılmasındaki ya da elde edilmesindeki rolünden 
                        bahsediyor. Bu soruya büyük bir ışık tutabilecek bölüm, 
                        Filipeliler 2:6 ayet olurdu. “Mesih, Tanrı özüne sahip 
                        olduğu halde, Tanrı’ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir 
                        hak saymadı.” 
                        
                        
                        Mesih tüm doğası ile Tanrı’ydı ve aynı 
                        zamanda Tanrı’ya ait tüm görkem ve yücelik Mesihin’dir 
                        de. Ayetin ikinci bölümüne bakarsak İsa Mesih’in 
                        eşitliği, hak saymadığını görürüz. Bu yüzden 7. ayete 
                        bakmakta yarar görüyorum: “Ama yüceliğinden soyunarak 
                        kul özünü aldı ve insan benzeyişinde doğdu.” 8. ayet 
                        “İnsan biçimine bürünmüş olarak ölüme, çarmıh üzerinde 
                        ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı.” 
                        
                        
                        İşte Müjde’nin, İyi Haber’in tam kalbi 
                        budur:Tüm görkem ve yüceliğine rağmen; bunları bir 
                        kenara bırakarak, bizim günahlarımızın bedelini ödeyerek 
                        kurtuluşumuz için, beden alıp dünyamıza geldi. Ve 
                        bizlerin yararı için ‘kul’ özünü aldı. Ve işte bu 
                        nedenle İsa Mesih “Benim yiyeceğim, Baba’mın arzusunu 
                        yerine getirmektir.” diyor. Güç ve görkem anlamında O, 
                        Baba’dan daha az ya da daha küçük değildir. Eşitliğine 
                        sımsıkı sarılmayan ve bunu hak saymayan durumda da İsa 
                        Mesih, Baba’dan daha az değerli bir varlık olarak 
                        algılanamaz. Alçaltılmış bir kul benzeyişinde doğarak 
                        bize gözüktüğü için; Baba’dan daha az değerli olduğunu 
                        söylüyor. Yine İbraniler 9. bölümde şöyle bir ayete 
                        rastlıyoruz: “Tüm günahkarların günahlarını, karşı 
                        koyuşlarını ve suçlarını üzerinde taşıdı.” 
                        
                        
                        Bu kadar görkemli olan Tanrı’nın, tüm 
                        insanları kurtarışına eriştirmek için, beden alıp her 
                        tür hakarete katlanarak dayanmasının, yüzüne 
                        tükürülmesine bile tahammül göstermesinin harika 
                        derinliğini kavrayabiliyormuyuz? 
                        
                        
                        İsa Mesih’in burada “Baba’nın Kendisinden 
                        daha üstün olduğunu” söylemesinin sebebi; O’nun arzusuna 
                        ve isteğine boyun eğişinden, itaatindendir. 
                         
                        
                        
                        Daha önce de anlattığımız gibi şimdi 
                        vereceğimiz örnek ayetler de Üçlü Birliğin her 
                        kişiliğinin eşitliğini kanıtlayan ayetlerdendir. 
                         
                        
                        
                        2. Korintliler 13:14 “Rab İsa Mesih’in 
                        lütfu, Tanrı’nın sevgisi ve Kutsal Ruh’un paydaşlığı 
                        hepinizle birlikte olsun.” 
                        
                        
                        Amerika’da önderler ibadeti, kilise 
                        topluluğuna bu ayetleri söyleyerek, ayini sona 
                        erdirirler. Türkiye’de de böyle mi bilemiyorum? Bu ayet 
                        şu açıdan çok önemlidir: Çünkü Tanrı halkı üzerinde, üç 
                        kişiliğin bir olan tek Tanrı’daki etkinliğini ve Rab’bin 
                        bereketini onlara sunuşunu kanıtlar. Pavlus’un, Üçlü 
                        Birliğin üç kişiliğinden de tam bir eşitlikle 
                        bahsedişinin derin manasını kavramamız çok önemlidir. 
                        Eğer İsa Mesih ve Kutsal Ruh, eşit ve Tanrı değillerse; 
                        bu ayet Tanrı’ya karşı kullanılan bir küfürden ya da 
                        hakaretten ibaret sayılabilirdi.  
                        
                        
                        Şayet eşit değillerse; Pavlus’un 
                        Tanrı’nın ismini kullanarak, insanları Baba-Oğul ve 
                        Kutsal Ruh adıyla bereketlemesi, Tanrı’nın Kutsallığına 
                        yapılan çok büyük bir hakaret sayılırdı. Ama Pavlus 
                        burada insanları Tanrı’nın ve bir insanın ve kişisel 
                        olmayan bir gücün adında değil; üç kişilikte Bir olan 
                        Tanrı’nın isminde bereketli yor.  
                        
                        
                        Matta 28:18-20 “İsa yanlarına gelip 
                        kendilerine şunları söyledi: gidin, bütün ulusları 
                        öğrenciklerim olarak yetiştirin. Onları Baba, Oğul ve 
                        Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin. Size buyurduğum 
                        herşeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna 
                        dek her an sizinle birlikteyim.” 
                        
                        
                        Tanrı’nın Üçlü Birlik olarak var olan 
                        doğası burada da karşımıza çıkıyor. Tüm ulusları O’nun 
                        öğrencileri olarak yetiştirirken, onları Bir isim 
                        altında vaftiz etmeye de çağırıldık. Ama bu ismin kim ve 
                        ne olduğuna bakmadan önce, biraz Eski Antlaşma’ya 
                        dönmemiz gerekiyor.  
                        
                        
                        Çıkış 20:7 “Allahın RABBİN ismini boş 
                        yere ağza almayacaksın; çünkü Rab kendi ismini boş yere 
                        ağza alanı suçsuz tutmayacaktır.” 
                        
                        
                        Tanrı’nın emri üzerine, O’nun ismini boş 
                        yere kullanmamamız gerektiği vurgulanıyor. Çünkü 
                        Tanrı’nın ismi, O’nu bize belirten, açıklayan ifadedir. 
                        Bu yüzden boş yere ağza alan suçlanacaktır. Matta 28’e 
                        tekrar dönersek; görüyoruz ki belirli ve özel bir isimle 
                        vaftiz etmemiz gerekiyor. Yani Tanrı’nın 
                        isminde..Yargılanmak istemiyorsak; bu ismi boş yere 
                        ağzımıza alıp, kullanmamalıyız. Ayrıca dikkate değer bir 
                        başka şey de; tekil olarak kullanılan isim üç kişilikten 
                        oluşmaktadır. Baba-Oğul-Kutsal Ruh. Tanrı’nın ismi 
                        budur. Tanrı’nın Bir’liğindeki Üç’lüğe dikkat edin.
                         
                        
                        
                        Yehova Şahitlerinin gittikce arttığı 
                        ülkenizde, bu ayetlerin oldukca büyük önem taşıdığı 
                        kanısındayım. Onlar da Tanrı’yı doğru isimle çağırmanın 
                        önemini öğretiler. Onlar, İsa Mesih’in sadece Tanrı 
                        tarafından yaratılmış bir kul olduğunu söyleyeceklerdir. 
                        Böyle bir durumla karşılaştığınızda; Tanrı’nın isminin 
                        ne olduğunu göstermek için bu ayetleri 
                        kullanabilirsiniz.  
                        
                        
                          
                        
                        
                        İSA MESİH VE KUTSAL RUH 
                        
                        
                        İsa Mesih’le Kutsal Ruh arasındaki 
                        ilişkiyi anlayabilmek çok büyük önem taşır. 
                         
                        
                        
                        İncil’in hangi bölümüne bakarsak bakalım; 
                        İsa Mesih’in yaşamında ve  
                        
                        
                        hizmetinde, Kutsal Ruh’un gücünü ve 
                        hizmetini görmemek imkansızdır. Aslında aralarındaki bu 
                        ilişkiyi İsa Mesih doğmadan kavramak mümkündür. 
                         
                        
                        
                        Luka 1:35 “Melek ona şöyle cevap verdi: 
                        ‘Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, en yüce Olan’ın gücü 
                        senin üstüne gölge salacak. Bunun için doğacak olana 
                        kutsal, Tanrı Oğlu denecek.” 
                        
                        
                        Luka’nın Meryem’e ne söylediğini anlamak 
                        çok önemlidir. İsa Mesih henüz Meryem’in rahminde iken 
                        Kutsal Ruh’un gücünü görebiliyormuyuz? 
                        
                        
                        Luka 2:39-40 “Yusufla Meryem, Rab’bin 
                        Yasasında öngörülen herşeyi yerine getirdikten sonra 
                        Celile’ye, kendi kentleri olan Nasıra’ya döndüler. Çocuk 
                        büyüyor, güçleniyor ve bilgelikte yetkinleşiyordu. 
                        Tanrı’nın lütfu O’nun üzerindeydi.” 
                        
                        
                        Luka İsa Mesih’in çocukluk yıllarını 
                        anlatırken, O’nun, büyüyen, güçlenen ve bilgelikle 
                        yetkinleşen bir çocuk olduğunu vurguluyor. 
                         
                        
                        
                        Peki böylesi bir tasvirin sebebi sizce ne 
                        olabilir?  
                        
                        
                        Cevap açıktır: İşaya bölümünde okuduğumuz 
                        gibi ‘Rab’bin Ruh’unun O’nun üzerinde olmas’ idi. İşaya 
                        bu kişiyi, bu hizmetkarı Tanrı’nın ve Rab’bin seçilmiş 
                        Kişisiolarak tanımlıyor. Ve RAB, seçtiği Kişi üzerine de 
                        Ruh’unu koyacaktır. Bu sebeple İsa Mesih daha çocuk 
                        yaşta olmasına rağmen bilgeliğinin görülebilmesi, 
                        Tanrı’nın lütfu aracılığıylaydı. Bunlar da Kutsal Ruh’un 
                        işleyişinin sonucunda oldu.  
                        
                        
                        Şimdi de biraz daha ilerleyerek, O’nun 
                        vaftizine bakalım: 
                        
                        
                        Luka 3:21-22 “Bütün halk vaftiz olduktan 
                        sonra İsa da vaftiz oldu. İsa dua ederken gök açıldı ve 
                        Kutsal Ruh, bedensel bir görünüm alarak güvercin 
                        biçiminde O’nun üzerine indi. Gökten gelen bir ses de 
                        ‘Sen benim sevgili Oğlumsun, senden hoşnudum’ dedi.” 
                        
                        
                        İsa Mesih’in hayatında, bu noktada Kutsal 
                        Ruh’un O’nun hayatına giriş sebebini, özelliğini anlamak 
                        çok önemlidir. Burada İsa Mesih hizmetine başlamadan 
                        önce, Kutsal Ruh tarafından meshediliyor. İsa Mesih 
                        artık herkesin önünde açıkca peygamberlik olarak 
                        görevini sürdürebilecek ve Tanrı’nın Krallığı’nın İyi 
                        Haberini ulaştırmak için dolaşıp; konuşacak. Bir sonraki 
                        bölüme baktığımızda İsa Mesih’in vaaz verişine 
                        şaşırmamak gerekir. Artık açıkca bir kahin olarak görev 
                        üstlendiğinden; Kutsal Ruh tarafından meshediliyor. 
                        Kefaret gününde kurban sunacak olan kahinler kendilerini 
                        yıkayarak ve meshederek temizliyorlardı. Hizmetinin bu 
                        erken safhasında bile İsa Mesih,Kudüs’e giderek 
                        kendisini bir kurban olarak sunmaya hazırlanıyordu. Bu 
                        noktada bir Kral olarak da görevine başlıyordu. Bu 
                        bölümde ilginç olan şey; gökten gelen sestir. O’ndan 
                        hoşnut olduğunu söyleyen Baba, O’na ‘Oğlum’ diye 
                        sesleniyor. Bu bölümde duyduğumuz şey adeta 2. Mezmur’un 
                        yankılarıdır.  
                        
                        
                        2. Mezmur şöyle diyor: 
                        
                        
                        “Oğul hükmedecek ve tüm uluslar da O’nun 
                        mirası olacak”. İsa Mesih, bu durumda Kutsal Ruh’un 
                        meshedişiyle bizim kurtarıcımız olmak üzere hizmetine 
                        başlıyor.  
                        
                        
                        Eski Ahit’te Davut ve Golyat’ın 
                        hikayesini hatırlayın: Davud’un kendi halkı uğruna nasıl 
                        savaştığını düşünün. Güçlü Golyatı öldürmek için 
                        Tanrı’nın Ruh’unun onu nasıl güçlendirdiğini 
                        anımsıyormusunuz? Aslında işin özünde İsa Mesih, 
                        vaftizinde Kutsal Ruh ile güçlendirilip; bizim adımıza 
                        seçilmiş Kişi olarak savaşa hazırlanıyor.ve 
                        meshediliyor. İşte O’nun insanlığı Kutsal Ruh’un 
                        dökülmesiyle; bizim uğrumuza yapacağı iş için daha da 
                        güçlendiriliyor. Vaftizden hemen sonra da İsa Mesih’in 
                        soy ağacı ve O’nun tüm soyu Adem’e kadar geri alınıyor.
                         
                        
                        
                        Luka 4:1-13’ü lütfen okuyunuz…Burada 
                        gösterilen şey, sadece Tanrı’ya olan sadakatten çok daha 
                        fazla birşeydir. İlk ayette gördüğünüz gibi, İsa çölde 
                        dolaştırılırken; Kutsal Ruh ile dolu olarak gidiyor. 
                        Sadece Kutsal Ruh ile dolu değildi. Ama Kutsal Ruh 
                        tarafından bu sınanmayla karşı karşıya olmak üzere 
                        yönlendirilmişti. 
                        
                        
                        Bu hikayeden çıkarılacak şey, ‘bizlerin 
                        de sadık olması’ gerektiği konusundan çok daha fazla 
                        anlam taşır.  
                        
                        
                        3. bölümün sonuna dönerek bir soru 
                        yöneltmek istiyorum: Adem sınanmayı geçip, başarılı oldu 
                        mu? Tabi ki hayır.   Savaş alanına girmiş ve yenilmişti. 
                        Kötü olan dedi ki: “Yediğin gün sen de Tanrı gibi 
                        olacaksın”.Ve o da bu ayatmaya kanarak yedi…Bu yüzden 
                        Adem aracılığı ile tüm insanlık günaha yenik düştü. 3. 
                        bölüm başarısız olan ilk adamın ismiyle bitiyor. 
                         
                        
                        
                        Peki 4. bölümde ihtiyacımız olan şey 
                        nedir?  
                        
                        
                        Yani ikinci Adem olan İsa. Yeni insan. 
                        Yani yeni bir ırkın başı olan yeni bir insan. Kendi 
                        halkı uğruna savaş alanına giren Kişi ve Kutsal Ruh ile 
                        dolu olarak; yönlendirilerek sınanıyor ve kazanıyor. 13. 
                        ayete baktığımızda, şeytan yaralı bir hayvan gibi O’nun 
                        yanından ayrılıyor. Elinden gelen tüm güçleriyle O’nu 
                        sınamaya çalıştıysa da; kaybeden kendisi oldu. Çünkü 
                        ikinci Adem, hepimiz için bu savaşı kazandı. 14. ayete 
                        dikkatle baktığımızda; İsa Mesih Celileye Ruh’un gücüyle 
                        donatılmış olarak dönüyor.  
                        
                        
                        Burada içindeki Kutsal Ruh’un 
                        doluluğundan kaynaklanan şeyin ne olduğuna dikkat edin.
                         
                        
                        
                        Luka 4:31-32’ye bir bakalım: 
                        
                        
                        “Sonra İsa Celile’nin Kefernahum kentine 
                        gitti. Sept günü halka ders veriyordu. Yetkiyle 
                        konuştuğu için O’nun öğretişine şaşıp kaldılar.” 
                        
                        
                        Kefernahum’a gidip orada insanlara ders 
                        vermeye başladı. İnsanlar İsa’nın öğretisine şaşıp 
                        kaldılar. Çünkü O’nun öğretişinde yetki vardı. 
                        
                        
                        Luka 4:33-37 ayetler arasına bakalım: 
                        Cinleri çıkarararak; Şeytanın krallığı üzerindeki yetki 
                        ve gücünü gösteriyor.  
                        
                        
                        “Havrada cine tutsak, içinde kötü ruh 
                        olan bir adam vardı. Adam yüksek sesle, “Ey Nasıralı 
                        İsa, bırak bizi! Bizden ne istiyorsun?” diye bağırdı. 
                        “Bizi mahvetmeye mi geldin? Senin kim olduğunu 
                        biliyorum, Tanrı’nın Kutsalısın sen!” 
                        
                        
                        İsa, “Sus, çık o adamdan!” diyerek cini 
                        azarladı. Cin, herkesin önünde adamı yere yıktıktan 
                        sonra, ona hiç zarar vermeden içinden çıktı. 
                         
                        
                        
                        Herkes şaşkına dönmüştü. Birbirlerine, 
                        “bu nasıl söz? Güç ve yetkiyle kötü ruhlara çıkmalarını 
                        buyuruyor, onlar da çıkıyorlar!” diyorlardı. Ve İsa’yla 
                        ilgili haber o bölgenin her yanında yankılandı.” 
                        
                        
                        Hasta kişiler İsa’ya getiriliyor; ve İsa 
                        ellerini onların üzerlerine koyuyor, iyileştiriyordu. 
                        İsa Mesih ve Kutsal Ruh’un aracılığı ile Mesih’in 
                        çağının başlangıcını görüyoruz. Kutsal Ruh’un gücünün 
                        tümüyle gösterileceği, iyileştireceği bir çağ bu. 
                         
                        
                        
                          
                        
                        
                        İSA MESİH’İN KİŞİLİĞİ: 
                        
                        
                        2000 yıl boyunca insanlar İsa Mesih’in 
                        kimliğine ilişkin yazıyı sıkılmaksızın okudular. Matta, 
                        Markos, Luka ve Yuhanna’da İsa Mesih’in hayatını 
                        okuyoruz. Nazik ve hassas, Kutsal, sabırlı, sadık ve 
                        sınırsız seven bir kişi ile karşılaşıyoruz. Bunların 
                        ötesinde binlerce karakter özelliğine rastlamak 
                        mümkündür. Bütün bu Müjde’leri okuduğumuzda; İsa 
                        Mesih’in tam, gerçek, mükemmel özelliklerde bir ‘insan’ 
                        olduğunu görüyoruz. İsa’nın insanlığında bizler, ne 
                        amaçla yaratıldığımızı görebiliyoruz. Çünkü bizim 
                        bilebildiğimiz tek şey; günah tarafından düşmüş ve 
                        bozulmuş insan doğasıdır. Ama burada karşımıza çıkan 
                        şey; hayal bile edemiyeceğimiz konumda bir insan 
                        doğasıdır.  
                        
                        
                        Peki İsa nasıl böyle günahsız bir doğaya 
                        sahip olabilir?  
                        
                        
                        Örnek olarak İşaya bölümüne bakalım: 
                        
                        
                        İşaya 61:1 “RAB Yehovanın Ruhu 
                        üzerimdedir; çünkü hakirlere müjdeyi vazetmek için RAB 
                        beni meshetti; yüreği kırık olanları sarmak için, 
                        sürgünlere hürriyeti, mahpus olanlara zindanın 
                        açıldığını ilan için,” 
                        
                        
                        Burada söylediği şey açıkca Rabbin 
                        Ruh’unun üzerinde olduğudur.  
                        
                        
                        İşaya 42:1 “İŞTE, kendisine destek 
                        olduğum kulum;canımın kendisinden razı olduğu seçme 
                        kulum; Ruhumu onun üzerine koydum; milletler için hakkı 
                        meydana çıkaracaktır.” 
                        
                        
                        Biz İsa Mesih’in insanlığını 
                        gördüğümüzde; Tanrı’nın Kutsal Ruh’uyla tam olarak dolu 
                        bir insan olmanın ne demek olduğunu anlayabiliyoruz. 
                        Bununla ilgili düşünebileceğimiz iki uygulama vardır.
                         
                        
                        
                          
                        
                        
                        Kutsal Ruh İle Yürümek Ne Demektir?  
                        
                        
                        Pavlus bize bu soruyu sormamızı söylüyor. 
                        
                        
                        Bunu bilmek için İsa’nın hayatına 
                        bakmamız gerekir. 1. Korintliler 13. bölüm’de Pavlus’un 
                        sevgiyi tarif edişini hatırlıyorsunuz. Tamamen İsa Mesih 
                        gibi. Galatyalılar’da Pavlus’un Ruh’un meyveleri 
                        hakkında neler söylediğini mutlaka okudunuz. Kendi 
                        kendinize Ruh’un meyvelerine nasıl sahip olabileceğinizi 
                        sorabilirsiniz. Diyeceğim tek şey; İsa’ya bakın. Çünkü 
                        İsa Mesih Kutsal Ruh’un yaşantısını bizlere kanı-canlı 
                        gösteriyor bir örnek olarak. 
                        
                        
                        Dip not: 
                        
                        
                        Belki bu Müslüman kültürde 
                        arkadaşlarınızla, insanlarla paylaşırken; Müjde’nin 
                        gerçeğini göstermek için, İsa Mesih’in hayatını ve 
                        Kutsal Ruh’un gücünü onlara gösterebilirsiniz. Bazı 
                        Müslüman arkadaşlarım Kuran-ı Kerim’i okuyup bana 
                        “Muhammed gibi olmak”, onun gibi yaşamak istediklerini 
                        söylemişlerdi. Muhammed’te belli başlı özelliklerin var 
                        olduğu ve bunların güzel şeyler olduğu konusunda ben de 
                        arkadaşlarımla hemfikirim. Ama Muhammed de Allah 
                        karşısında düşmüş, günahkar bir insandı ve O da 
                        Tanrı’nın görkemi ve yüceliğinden ayrıydı. Bu nedenle 
                        Müslüman arkadaşlarımız iyi bir insan olabilmenin 
                        yollarını Kuran’a ve hadislere bakarak bulmaya 
                        çalışıyorlar. Bu durumda bazı şeyleri araştıran 
                        arkadaşlarınızı İsa Mesih’in hayatına bakmaya 
                        yönlendirmeniz, o kişiler için faydalı olacaktır. 
                         
                        
                        
                        Diğer bir uygulama şu olabilir 
                        
                        
                        İsa Mesih’in hayatında olan başka 
                        olayları anlatmaya devam edelim. O’nun ölümü hakkında 
                        biraz düşünelim! Yine burada Mesih ve Kutsal Ruh 
                        arasındaki ilişkiyi görüyoruz. İbraniler 9:14. bölüme 
                        daha önce bakmış ve şunu görmüştük: İsa Kendini ebedi 
                        Kutsal Ruh aracılığı ile sunuyordu. O’nu çarmıha 
                        giderken güçlendiren şey; Tanrı’nın Kutsal Ruh’uydu. 
                        Kutsal Ruh’un rolünü İsa Mesih’in dirilişinde de 
                        görebiliyoruz.  
                        
                        
                        1. Petrus 3:18 “Nitekim Mesih de bizleri 
                        Tanrı’ya ulaştırmak amacıyla doğru kişi olarak doğru 
                        olmayanlar uğruna, günahlar için kurban olarak ilk ve 
                        son kez öldü. Bedence öldürülmüş, ama ruhça 
                        diriltilmiştir.” 
                        
                        
                        Burada İsa Mesih’in dirilişinde Kutsal 
                        Ruh’un rolünü anlamamız gerekir. O bedence öldürülmüş; 
                        ama ruhça diriltilmişti.  
                        
                        
                        Kutsal Ruh ve İsa Mesih arasındaki bu 
                        ilişki neden bizler için bu kadar önemlidir? 
                        
                        
                        İsa Mesih vaftizinde Kutsal Ruh’u ölçüsüz 
                        olarak alıyor. Ölümünde ve dirilişinde de Kutsal Ruh’un 
                        tümünü sahiplenmiş oluyor. O’nun göğe alınışı da aynı 
                        derecede önem taşıyor. Tanrı Oğlu tüm yaradılışa hakim 
                        olmak üzere Baba’nın Krallığında tahta oturtuluyor. Ve 
                        İsa Mesih Baba’nın sağında oturtulurken; armağan olarak 
                        Ruh’un tüm doluluğunu da alıyor. Işte burada bizim için 
                        ne denli önemli olduğu da ortaya çıkıyor. İsa Mesih 
                        Kutsal Ruh’u ölçüsüz olarak aldığından; Pentekost 
                        gününde de kilisesini bu güçle donatıyor. 
                         
                        
                        
                          
                        
                        
                        Sizce İsa Mesih’in Kutsal Ruh’u Kendinde 
                        bulunduruşu ne kadar büyük bir şeydir? 
                         
                        
                        
                        Bu sorunun cevabını bize iki bölüm 
                        verebilir. 
                        
                        
                        1. Korintliler 15:45 “Nitekim şöyle 
                        yazılmıştır: ‘İlk insan Adem, yaşayan bir can oldu.’Son 
                        Adem ise yaşam veren bir ruh oldu.” 
                        
                        
                        Burada İsa Mesih ve Kutsal Ruh ile olan 
                        ilişki ve bütünlük o kadar yüksek bir safhaya çıkıyor 
                        ki; İsa Mesih’in Kendisi dirilişiyle yaşam veren bir 
                        kayak olmaya başlıyor.  
                        
                        
                        2. Korintliler 3:17 “Rab Ruh’tur ve 
                        Rab’bin Ruhu neredeyse orada özgürlük vardır.” 
                        
                        
                        Burada Pavlus’un ne dediğine dikkat edin!
                         
                        
                        
                        Yaptığı şey; Üçlü Birliği kenara atmak ya 
                        da hepsini birbirine karıştırmak değildir. Anlatılmak 
                        istenen şudur:  
                        
                        
                        İsa Mesih Kutsal Ruhu o kadar büyük bir 
                        derecede alıyor ki; artık İsa yani Rab, Ruh olmaya 
                        başlıyor. Bu dolulukta ve bu birleşimde o kadar büyük 
                        bir aşamaya ulaşıyor ki; sanki Ruh başka bir Mesih gibi 
                        gözüküyor. İşte bu nedenledir ki İsa Mesih Yuhanna 14. 
                        bölümde öğrencilerinin içini hüzün kaplamışken “Ben 
                        gidiyorum ama size başka bir yardımcı gelecek.” diyor. 
                        Ama esas dikkate alınması gereken kelimenin altını 
                        çizmekte fayda vardır. Gelecek olan aynı türde güçlü bir 
                        yardımcı olduğudur.  
                        
                        
                        Bunu uygulamanın da iki yolu vardır: 
                        
                        
                        Bizim için anlamlı olan şey; artık Kutsal 
                        Ruh bize Mesih’e ait Ruh olarak gelmektedir. Bu 
                        nedenledir ki bizler için olan Kutsal Ruh’un ilk görevi; 
                        her birimizi daha fazla Mesih’e benzer yapmaktır. 
                         
                        
                        
                        Son günlerde Kutsal Ruh’un armağanları 
                        konusunda birçok tartışmalar ortaya çıkmaktadır. Bu 
                        tartışmalar bana göre Kutsal Ruh’un görevi konusunda 
                        düşünmekten bizleri alıkoymaktadır.  
                        
                        
                        Kutsal Ruh’un ilk görevi; bizleri 
                        Mesih’in benzerliğine dönüştürmek.  
                        
                        
                        Romalılar 8:29 “Tanrı, önceden bildiği 
                        kişileri, Oğlu’nun benzerliğine dönüştürmek üzere 
                        önceden belirledi. Öyle ki, Oğul birçok kardeşler 
                        arasında ilk doğan olsun.” 
                        
                        
                        Tüm bölümü anlayabilmek için; kendinden 
                        önce gelen 28 ayeti de okumamız ve anlamamız gerekir. 
                        Tüm bu ayetlerde Kutsal Ruh’ta olan yaşama ait 
                        alıntıları görmek mümkündür. Kutsal Ruh ile yaşamak, 
                        denetlenmiş olmak, Rabbin Ruh’unun içimizde yaşaması, 
                        Rabbin Ruh’u ile yöneltilmek, Oğulluk Ruh’unu almak. 29. 
                        ayette Kutsal Ruh’un işleyişinin sonucunu görüyoruz. 
                        Hepimizin içinde var olan Kutsal Ruh, Tanrı’nın önceden 
                        belirlediği işleri sonuca ulaştırmaya çalışıyor. 
                         
                        
                        
                        Yukarıdaki ayete göre Tanrı’nın önceden 
                        belirlediği amaç nedir? 
                        
                        
                        Oğlu’nun benzerliğine dönüştürülmemiz.
                         
                        
                        
                        Kutsal Ruh ve bizim O’ndaki yaşantımız 
                        hakkında.daha başka birçok ayetler vardır.            
                         
                        
                        
                        Romalılar 8:9-10 “Ne var ki, Tanrı’nın 
                        Ruhu içinizde yaşıyorsa, siz benliğin değil, Ruh’un 
                        denetimindesiniz. Ama bir kişide Mesih’in Ruhu yoksa, o 
                        kişi Mesih’in değildir. Eğer Mesih içinizde ise, 
                        bedeniniz günahtan ötürü ölü olmakla beraber, aklanmış 
                        olduğunuz için ruhunuz diridir.” 
                        
                        
                        Bakmamız gereken konu şudur: 
                        
                        
                        KUTSAL RUH’UN VAFTİZİ: 
                        
                        
                        Daha önce de bahsettiğimiz gibi, İsa 
                        Mesih Kutsal Ruh’u limitsiz olarak içinde bulundurur. 
                        Kutsal Ruh’un doluluğu Mesih’in üzerinde öylesine 
                        bulunuyor ki; Pavlus “Rab Ruh’tur” diyor. 
                         
                        
                        
                                    Kutsal Kitab’ın öğretişinde 
                        bundan çıkaracağımız sonuç şudur: 
                        
                        
                        İsa Mesih’i kabul etmekle, Kutsal Ruh’u 
                        kabul etmeyi birbirinden ayıramayız. İsa Mesih’i kabul 
                        etmek; Kutsal Ruh’u kabul etmektir. Kutsal Ruh’tan 
                        mahrum olmak; İsa Mesih’ten mahrum olmaktır. 9.ayetin 
                        sonunda Pavlus’un ne dediğine dikkat edin! “Ama bir 
                        kişide Mesih’in Ruh’u yoksa, o kişi Mesih’in değildir.” 
                        
                        
                        İşte bu nedenle İsa Mesih ve Kutsal Ruh 
                        hayatlarımızda birlikte vardırlar. Bu yüzden bizler İsa 
                        Mesih’l kabul ettikten sonra; hayatlarımıza Kutsal 
                        Ruh’un gelişini beklemiyoruz. Her ikisi de tek bir olay 
                        olarak, aynı anda hayatlarımızda gerçekleşiyor. 
                         
                        
                        
                          
                        
                        
                        *Soru: Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’u 
                        aynı olarak kabul ediyorsak; bu sıralamayı yapmak 
                        gerekli midir? 
                        *Yanıt: 2. Korintliler 13:14 “Rab isa Mesih’in 
                        lütfu, Tanrı’nın sevgisi ve Kutsal Ruh’un paydaşlığı 
                        hepinizle birlikte olsun.” 
                        
                        
                        Daha önce de gördüğümüz gibi; bu Üçlü 
                        Birliğe ait yapılan bereketleme, Üçlü Birliğin normal 
                        sırasını yansıtmıyor. O, Baba-Oğul-Kutsal Ruh değil; 
                        Oğul-Baba- Kutsal Ruh olarak yansıyor. 
                         
                        
                        
                        *Soru: İsa Mesih’in denenmesinde 
                        şeytan nasıl O’nu alıp yönlendirebiliyor?  
                        *Yanıt: Tam cevabını net olarak veremesek de; 
                        şöyle olabilir: İsa Mesih bizim uğrumuza savaşıyordu. Bu 
                        nedenle oraya şeytanın değil; kendi iradesiyle meydan 
                        okurmuşcasına gitti.  
                        
                        
                        *Soru: Luka 12:10. ayete göre, 
                        İnsanoğluna kötü söz söyleyenin bağışlanabileceğini; ama 
                        Kutsal Ruh’a küfredenin bağışlanmayacağını söylüyor. 
                        Ölümünden sonra Kutsal Ruh’u bize gönderen İsa 
                        Mesih’tir. Bu sözü biraz açmak mümkün mü? 
                        *Yanıt: Açıklaması oldukca zor bir ve bütünüyle 
                        aynı fikirde olunamayan bir bölümdür bu .Kutsal Ruh’a 
                        küfür edilmesi, özellikle belirlenmiş bir günah olarak 
                        karşımıza çıkıyor. Herhangi bir kişiye Müjde vaaz 
                        edildiğinde açıkca onu reddeden bir kimse, sanki kendini 
                        ölüme sürüklenmiş gibi oluyor.  
                        
                        
                        İbraniler 4:4-6 “Çünkü bir yerde yedinci 
                        günle ilgili şunu demiştir: 
                        
                        
                                                  “Tanrı yedinci 
                        gün bütün işlerinden dinlendi.” 
                        
                        
                                                    Bu konuda 
                        yine diyor ki, 
                        
                        
                                                 “Onlar huzur 
                        diyarıma asla girmeyecekler.” 
                        
                        
                        Demek ki, bazılarının huzur diyarına 
                        gireceği kesindir. Daha önce iyi haberi almış olanlar 
                        söz dinlemedikleri için o diyara giremediler.” 
                        
                        
                        Yazar burada aydınlatılan, göksel 
                        armağanı tatmış, Kutsal Ruh’u almış, Tanrı Söz’ünün 
                        iyiliğini ve gelecek çağın güçlerini tatmış olan 
                        kişilerden bahsediyor. Ama bu kişiler düşerlerse; onları 
                        tekrar tövbeye getirmek imkansız olacaktır. Buna en iyi 
                        örnek sanırım Yahuda ve kral Saul olurdu. Bu kişilerin 
                        hayatlarında Tanrı’nın Kutsal Ruh’u çok iyi çalışmıştı. 
                        Yahuda 3 yıl boyunca Tanrı ile yürümüş ve daha sonra 
                        para uğruna O’nu satmıştı. İşte Kutsal Ruh’a karşı 
                        küfretmek… 
                        
                        
                        *Soru: Kutsal Ruh’un 
                        hayatlarımızdaki etkisinden başka, melekler de böyle bir 
                        etkiye sahip midirler? 
                        *Yanıt: İncil’de şöyle der: “Melekler Tanrı için 
                        hizmet veren ruhlardır.” Bizim bilmediğimiz herhangi bir 
                        yolla, melekler Tanrı’nın amaçlarını gerçekleştirmek 
                        üzere dünyada etkindirler. Ama nasıl ve hangi yollarla 
                        bunu bilmek çok zor.  
                        
                        
                        *Soru: Elç. İşl. 1. bölümde 
                        görüyoruz ki İsa Mesih, Baba’ya gideceğini ve daha sonra 
                        Kutsal Ruh’un bizlere gönderileceğini “Kutsal Ruh’la 
                        vaftiz oluncaya kadar bekleyin” diyor. Daha sonra 
                        Pentekost’ un gelişini görüyoruz. Pentekost görüşe göre; 
                        Kutsal Ruh’un verilişinin belirtisi armağanlardır. 
                        İkinci vaftiz gerektiğine inanırlar. Bir diğer görüşe 
                        göre; Kutsal Ruh vaftiz edildikten sonra kişiye armağan 
                        olarak verilir. Biz Presbiteryenlere göre, Kutsal Ruh 
                        vaftizi nedir? 
                         *Yanıt: Kutsal Ruh’u alıp almadığımız 
                        konusunda emin olmanın sadece bir yolu var. Bu da İsa 
                        Mesih’e imandır. Çünkü farklı grupların da önerdiği gibi 
                        bazı armağanların bizde olduğunu gösteren işaretleri 
                        Kutsal Kitapta göremiyoruz. Ör: Diller armağanını ele 
                        alalım. Bazıları şöyle diyor: “Kutsal Ruh’un bize 
                        verilişinin belirtisi, her zaman dillerle konuşmak 
                        şeklinde görülür.” Ama İsa Mesih, vaftizinde Kutsal 
                        Ruh’u aldığında yabancı dillerde konuşmamıştı. Aynı 
                        şekilde 
                        
                        
                        Pavlus’a da böyle olmadı. Filipeli 
                        hapishane gardiyanı da Kutsal Ruh’u aldığında, o da 
                        dillerde konuşmadı.  
                        
                        
                        Eğer Ruh’un bizde oluşunu gösteren işaret 
                        her zaman dillerde konuşmak ise; o halde çok tehlikeli 
                        bir durumla karşı karşıyayız demektir. Bu durumda ne İsa 
                        Mesih, ne de Pavlus Kutsal Ruh’un doluluğunu almamıştır 
                        anlamını çıkarabiliriz.  
                        
                        
                        Bu prensibi diğer armağanlara da 
                        uygulayalım: 
                        
                        
                        1. Korintliler 12:11 “Bunların hepsini 
                        etkin kılan bir ve aynı Ruh’tur. Ruh bunları dilediği 
                        gibi, ayrı ayrı dağıtır.” 
                        
                        
                        Eğer bir insan “Kutsal Ruh’un alınmasıyla 
                        beraber her zaman şu ya da bu armağan var olmalıdır” 
                        diyorsa; o zaman bunu söyleyen kişi yukardaki ayetle tam 
                        bir çelişki yaşıyor demektir. Çünkü bu ayet Kutsal 
                        Ruh’un, armağanlarını istediği gibi dağıtabileceğini 
                        söylüyor. Ve Kutsal Yazılarda hiçbir armağan her insanda 
                        var diye tek bırakılmamıştır.  
                        
                        
                        Aynı bölümde 13. ayete Kutsal Ruh 
                        hakkında Kutsal Kitaba en uygun şeyi belirtiyor: 
                        
                        
                        1. Korintliler 12:13 “İster Yahudi ister 
                        Grek, ister köle ister özgür olalım, hepimiz bir beden 
                        olmak üzere aynı Ruh’ta vaftiz olduk ve hepimizin aynı 
                        Ruh’tan içmesi sağlandı.” 
                        
                        
                        Korint kilisesinin gerçekten de biraz 
                        düzeltilmeye ihtiyacı vardı. İçlerinde öğretiye ilişkin 
                        problemler yaşanıyordu. Kilise içinde problemler 
                        mevcuttu. Tüm bunlara rağmen Pavlus şunu söylüyor: 
                        “İstisnasız herkes bir Ruh’ta ve bir bedende vaftiz 
                        oldular.” 
                        
                        
                        Kutsal Kitap, bize hiçbir zaman iki 
                        farklı insan grubundan bahsetmez. Yani “Kutsal Ruh’la 
                        vaftiz olanlar” ya da “Kutal Ruh’la vaftiz olmayanlar.” 
                        Tüm inanlılar, Kutsal Ruh’ta bir bedene vaftiz 
                        olmuşlardır.  
                        
                        
                        *Soru: İsa Mesih’in Kutsal Ruh’u 
                        alması ile; inanlıların Kutsal Ruh’u alması aynı mı? 
                        Farklı mı? 
                        *Yanıt: Tabi ki çok farklılık olacaktır bu 
                        konuda. Yukardaki örneği sadece Kutsal Ruh’un İsa Mesih 
                        üzerine nasıl büyük bir güçle geldiğini vurgulamak için 
                        kullandım. Bunun oluşuyla birlikte, diller armağanının 
                        gözükmemesini ayırt etmek amacıyla bu örneği verdim. Ama 
                        hiçbir zaman Pavlus’un Kutsal Ruh’u alışıyla; İsa 
                        Mesih’in Kutsal Ruh’u alışını aynı kefeye koyamayız. Bu 
                        örnekten İsa Mesih’i ayırsak bile; yine de diller 
                        armağanının oluşmadığını hem Pavlus; hem de gardiyandan 
                        anlamamız mümkündür.  
                        
                        
                        *Soru: İbraniler 8. bölüm 11. 
                        ayette “Hiç kimse kendi yurttaşına, kendi kardeşine, 
                        Rab’bi tanıyın diye akıl öğretmeyecek. Çünkü küçüğünden 
                        büyüğüne kadar, onların hepsi beni tanıyacak.” diyor. O 
                        halde bizler neden kendi aramızda da Tanrı’yı tanıtmak 
                        gereği duyuyoruz? 
                        *Yanıt: Kutsal Ruh insanları kullanır. Ve bizler 
                        Kutsal Ruh’un araçları olarak işlev görürüz. Bu yüzden 
                        pastörlerin, öğretmenlerin ya da öğrenci yetiştirmenin 
                        var oluşu, Kutsal Ruh’un öğretişini bir kenara atmak 
                        demek değildir. Ama burada bunlardan daha önemli bir 
                        şeyin oluşuna dikkatinizi çekmek isterim: Burada 
                        kastedilen “Tanrı’yı bilmek”; sistematik teolojiyi 
                        bilmek anlamında değildir. Kastedilen şey; Tanrı’yla 
                        yakın bir ilişki içersine girmiş olmaktır. 
                        
                        
                        Karşımızda yerin ve göğün yüce Kralı var. 
                        Ve en küçük, en genç, en eğitimsiz inanlı bile Tanrı 
                        hakkında, dünyadaki en eğitimli insandan bile daha fazla 
                        bilgi sahibidir. Çünkü almış olduğu Oğul’luk Ruh’u 
                        içinde yaşamaktadır. Bu yüzden Tanrı’yı sevgili Babamız 
                        diye tanırız. O bizim en yakın arkadaşımızdır. 
                        
                        
                        *Soru: Kutsal Kitap’ta İsa Mesih’e 
                        iman etmekle; Kutsal Ruh’u almanın aynı şey olduğunu 
                        görüyoruz. Kutsal Ruh imanlıda öyle bir çalışmalı ki; 
                        İsa Mesih’in adı yücelmeli. Kutsal Ruh geri plandadır ve 
                        İsa Mesih’i yansıtır.  
                        *Yanıt: Hatırlamamız gereken en önemli şey şudur: 
                        Kutsal Ruh, Mesih’in Ruh’udur. Çoğu kilise kutsal Ruh’u 
                        Mesih’ten ayrı olarak aramaya çalışıyorlar. Bu tip 
                        şeyler elbette çok sakıncalı durumlar yaratabilir.
                         
                        
                        
                        İbraniler 8:13 “Tanrı, ‘yeni bir 
                        antlaşma’ demekle ilkini eskimiş saymıştır. Eskiyen ve 
                        köhneleşen, çok geçmeden yok olur.” 
                        
                        
                        *Sorulardan biri şuydu: “Eğer Eski 
                        Antlaşma gerçekten Tanrı’nın Sözüyse; nasıl köhneleşir 
                        ve yok olur?” 
                        
                        
                        *Yanıt: Eski Antlaşma için yok 
                        oluştan bahsetmesi, onun kötü olduğu anlamını taşımaz. 
                        Bunun artık eskimiş sayılmasının başlıca sebebi, onun 
                        Tanrı tarafından belli bir amaç için gönderildiğini ve 
                        bu amacı yerine getirdiğini söylemesidir. 
                         
                        
                        
                        Galatyalılar 3:23-25 “Bu iman gelmeden 
                        önce, biz Yasa altında hapsedilmiştik, gelecek iman 
                        açıklanıncaya dek Yasa’nın tutuklusuyduk. Yani, Yasa 
                        imanla aklanalım diye Mesih’in gelişine dek eğiticimiz 
                        oldu. Ama iman gelmiş olduğundan, artık Yasa’nın 
                        eğiticiliği altında değiliz.” 
                        
                        
                        Bu bölümde birkaç kere Pavlus “iman” 
                        sözcüğünü kullanmaktadır. Ya da buna eşdeğer bir kelime 
                        kullanılır. (25. ayette İngilizce çevirilerde “iman” 
                        kelimesi yerine eş anlamlı başka bir kelime 
                        kullanılmaktadır. Türkçe çevirilerde aynı kelime 
                        kullanılmıştır.) Bu bölümün arka planındaki tarihsel 
                        duruma bakalım: Pavlus, tarihteki bu dönüm noktasından 
                        bahsediyor. Ve İsa Mesih tarihin bu tam merkez 
                        noktasındadır. Tüm tarihi biz iki noktaya ayırabiliriz. 
                        İsa Mesih’ten önce ve İsa Mesih’ten sonra. Bu yüzden 23. 
                        ayette diyor ki “bu iman gelmeden önce.” Kullandığı “bu 
                        iman” kelimesi İsa Mesih’e ilişkin. Yani İsa Mesih 
                        gelmeden önce Tanrı halkı Yasa altındaydı. Burada 
                        Pavlus’un üzerinde yoğunlaştığı, teke tek şahıslar 
                        değildir. Bu nedenle diyor ki “iman gelmeden önce Tanrı 
                        halkı Yasa altındaydı.” 24. ayete tekrar bakalım: 
                        Yasa’nın belli bir amacı vardır. Pavlus, Mesih’ten önce 
                        yaşayan Tanrı halkının yaşamını çocukluk dönemine 
                        benzetiyor. Tanrı halkı (çocuklar) olarak bizle 
                        ilgilenen, bizi eğiten birine ihtiyacımız vardı. Daha 
                        doğru kelimelerle ifade etmek gerekirse; Eski Antlaşma 
                        altında bulunan Tanrı halkının, kendilerini eğitecek ve 
                        yetiştirecek birine ihtiyaçları vardı. Bu yüzden de 
                        Yasa, Tanrı halkını İsa Mesih’e getirmek üzere 
                        yönlendirdi, eğitti. Ör: Eski tarihte yaşayan bir 
                        İsrailli olduğunuzu düşünelim: Ve Yasa altında 
                        olduğunuza göre de, sünnet oluyorsunuz. Kahin 
                        halkısınız. Aynı şekilde Yasa altında olduğunuz için 
                        kurban sunmanız da gerekmektedir. Nesiller boyunca bunu 
                        yapmanız şarttır. Çocukluk döneminde olan Tanrı halkının 
                        üzerinde tüm bunların etkisi ne olmalı? 
                        
                        
                        Tanrı halkının tümünü İsa Mesih’in 
                        geleceği güne yönlendirmek. Böylece tapınakta her 
                        seferinde bir kuzu kesilip; kan akıtıldığında insanlara 
                        hatırlatılan şey Kurtuluşun Rab’den olduğuydu. 
                        Sundukları her sunu ve kurban, onları Mesih’e 
                        yönlendirdi.  
                        
                        
                        Yeni Antlaşma’ya geldiğimizde; Zekeriya 
                        ve Simon gibi insanlara rastladığımızda şaşırmamamız 
                        gerekir. Bunların hepsi İsrailin kurtuluşu için 
                        bekliyorlar. Tapınaktaki Simon’un ne dediğini hatırlıyor 
                        musunuz? “Rab’bin sağladığı Kurtuluşu görmeden 
                        ölmeyeceğim.”demişti. Yani Kutsal Yasa onu İsa Mesih’i 
                        aramaya yönlendirdi.  
                        
                        
                        Ama çocuklar büyüdüğünde artık eğiticiye 
                        ihtiyaçları yoktur. Artık şimdi son çağda, yetişkinlik 
                        devresine erişmiş sayılmaktadır. Bu nedenle elimizden 
                        tutup; bizi İsa Mesih’e götüren Yasa’ya ihtiyacımız 
                        yoktur. Pavlus’un Efeslilerde öğrettiği gibi bizde artık 
                        ışık olduğunda, gölgeye ihtiyaç yoktur. Bu anlamda Eski 
                        Antlaşma eskimiştir.  
                        
                        
                        Bununla şunu kastetmiyoruz: 
                        
                        
                        Eski Antlaşma’yı okuyup, hiçbirşey 
                        alamayız. Pavlus’un da söylediği gibi, yazılan tüm bu 
                        şeyler, bizlerin eğitilmesi içindir. Dolayısıyla tüm bu 
                        kutsal yazıların hepsi Tanrı tarafından esinlenmiştir ve 
                        bizi iyi işler için yetkin kılarlar.  
                        
                        
                        *Soru: Kutsal Ruh’un 
                        armağanlarından çok, Kutsal Ruh’un kendisinin önemli 
                        oluşunu bizim bakış açımıza göre açıklar mısınız? 
                        *Yanıt: Tabi ki ilk öncelik, armağandan ziyade, 
                        onu veren üzerine yoğunlaşmaktır. Küçük çocukları 
                        olanlar bilirler. Onları sevdiğiniz için bir armağan 
                        verdiğinizi varsayalım. Sizden ziyade, verdiğiniz 
                        hediyeyi daha çok sevmiş olmaları, kalbinizi kırabilir. 
                        Çünkü sizin bu armağanı vermenizdeki asıl sebep; 
                        aranızdaki ilişkiyi derinleştirmekti. Ne yazık ki çoğu 
                        zaman insanlar daha ziyade armağanlara yönelirler. 
                        Böylece armağanların kendisi, armağanları veren kişiye 
                        yönelik olması gereken sevgimizi engelleyebilirler. 
                        Çünkü inanlılar olarak yaşam amacımız; Tanrı’yı tanımak 
                        ve O’nu sevmektir.  
                        
                        
                        Başka bir uygulaması da olabilir. 
                        
                        
                        Romalılar ve Korintliler bölümlerinde 
                        yazarların Ruh’un armağanları üzerinde yoğunlaşması, 
                        belki insanlar üzerinde biraz yanlış bir etki yaratmış 
                        olabilir. Sanki Kutsal Ruh’un çalışmaları bir paket 
                        içersine sınırlandırılarak, gerçek olmayan bir şeyi 
                        akıllarımızla yaratmış intibasını verebilir. Romalılar 
                        12. bölüm, 1. Korintliler 12. bölüm ve Efesliler 4. 
                        bölümde belirtilen bu ruhsal armağanlar sadece bu 
                        kadarla kısıtlı değildir. Verilmek istenenler bu 
                        listeyle sınırlandırılmış değildi. Dikkatinizi çekmek 
                        istediğim şey; bu listelerin iki kategoriye 
                        ayrılabileceğidir.  
                        
                        
                        Söz ve Eylem armağanları: 
                        
                        
                        Bu nedenle yukarıda belirtilen 
                        bölümlerdeki ruhsal armağanlara yönelik ayetleri 
                        okurken; iki kategoriyi göz önünde tutmalıyız. Pavlus’un 
                        sıraladığı şeyler, hem söz hem de eylem armağanlarını 
                        kapsamaktadır.  
                        
                        
                        Ruhsal armağanlar konusunda sorulması 
                        gereken esas soru ne olmalıdır? 
                        
                        
                        Verilen bu listelere bakarak, kişi 
                        kendinde olan armağanları keşfedemez. Kişinin kendisine 
                        sorması gereken esas soru, Mesih’in bedenine ve 
                        komşularına bakarak şöyle olmalıdır: “İsa Mesih’in 
                        bedeninde, topluluğumda ve kendi çevremde; hem sözde ve 
                        hem de eylemde bu insanlara nasıl hizmet edebilirim?” 
                        
                        
                        Bu sorudan sonra Kutsal Ruh’tan sizi, hem 
                        sözde hem de eylemde güçlendirmesini istemelisiniz.
                         
                        
                        
                        Kutsal Ruh’un armağanları aşırıya kaçıp, 
                        abartmaya başlarsak; o zaman burçları da Hristiyanlığın 
                        öğretileri içine alabiliriz gibi bir fikrin oluşmasına 
                        meydan vermiş olabiliriz. “O aslan burcu, ben terazi 
                        burcuyum. Benim yöneticilik armağanım, senin dillerle 
                        konuşma armağanın var.” 
                        
                        
                        Kutsal Ruh beden içinde böyle çalışmaz. 
                        Bizler kendimizi belirli kalıplarda bazı armağanlarla 
                        kısıtlarsak; Kutsal Ruh özgürce bizim içimizde 
                        çalışamaz. Kutsal Ruh bizleri belirli bir yönde eğitmek 
                        isterken; bizler durup; “hayır!..Ben bu yönde gitmek 
                        istemiyorum. Çünkü benim yardım etme armağanım 
                        var.”diyoruz.  
                        
                        
                        Kutsal Ruh’a, hangi armağanlara sahip 
                        olduğumuzu söylemek yerine; kendimizi O’na bırakıp, 
                        O’nun bizleri yönlendirişiyle yürümeye çalışmamız daha 
                        doğru olur.  
                        
                        
                        *Soru: Bazı imanlılar ruhsal 
                        armağanları, Kutsal Ruh’tan ayırıyor. Bu durumda Kutsal 
                        Ruh’un bize müdahalesi nedir?  
                        *Yanıt: Hiçbir zaman ruhsal armağanları Kutsal 
                        Ruh’tan ayrı tutamazsınız, ayıramazsınız. Yapmak 
                        istediğimiz herkesin belirli bir dengede durmaya 
                        çalışmasıdır. Örnek verdiğim şeyler daha ziyade Amerikan 
                        kiliseleri çevresindeki şeylerdir. Orada kişiler ruhsal 
                        armağanlar üzerinde daha fazla dururlar. 
                         
                        
                        
                        Yeni Antlaşma’ya baktığımızda sanki 
                        ruhsal armağanlar üzerinde pek fazla durmuyor gibi 
                        gözüküyor. Ör: İncil Ruhun armağanlarından ziyade, 
                        insanın Kutsal Ruh tarafından kutsalıkta değişmesine 
                        daha fazla önem veriyor.  
                        
                        
                        Çoğu zaman ruhsal armağanlar üzerinde 
                        yapılan birçok tartışma ve konuşma, Kutsal Ruh’un 
                        Kendisine verilmesi gereken önemi vermiyor. 
                         
                        
                        
                        Başka bir örnek verelim: 
                        
                        
                        Yeni Antlaşma’daki Kutsal Ruh’u 
                        tanımlayan bir başka şey de; Kutsal Ruh’un tanık olarak 
                        işlev görmesidir. O, Kendisi bir görev ruhudur. Kilise 
                        üzerine dökülmüştür. Öyle ki kilise dünya üzerine 
                        yayılsın. Kutsal Ruh’un armağanları üzerine yapılan bu 
                        kadar konuşma ve tek yönlü dikkat, daha yüce olan görev 
                        ruhuna verilmesi gereken ilgi ve önemi engeller. Bu 
                        sebeple de kendi bedenimizi geliştirmek, bine etmek 
                        yerine; sürekli olarak ruhun armağanlarını nasıl 
                        kullanabileceğimiz konusuna takılıp kalırız. Ama Yeni 
                        Antlaşma’da İsa Mesih’in bedeni her zaman dışa açılması 
                        için bina edilir. Sadece verilen armağanların tadını 
                        çıkarmak için değildir.  
                        
                        
                        Kısacası Yeni Antlaşma’da gördüğümüz 
                        gibi, bu konuda da bir dengenin sağlanmas gerektiği 
                        açıkca belirtilmiştir. 
                        
                        
                          
                        
                        
                        KUTSAL RUH’UN ARMAĞANLARI VE PENTEKOST’UN 
                        ANLAMI: 
                        
                        
                        Pentekost günüyle ilgili farkına varmamız 
                        gereken ilk şey; bu günün tarihte bir dönüm noktası 
                        olduğudur.  
                        
                        
                        Hatırladığınız gibi İsa Mesih, Elçilerin 
                        İşleri 1. bölümde Kudüs’te öğrencilerine şöyle diyordu: 
                        “Ben size Kutsal Ruh’u gönderinceye ve O’nun 
                        armağanlarını alıncaya kadar, burada bekleyin.” 
                        
                        
                        Elçilerin İşleri 1:4-5 “Kendileriyle 
                        birlikteyken onlara şu buyruğu vermişti: ‘Kudüs’ten 
                        ayrılmayın, Baba’nın vermiş olduğu ve benden duyduğunuz 
                        sözün gerçekleşmesini bekleyin. Şöyle ki, Yahya suyla 
                        vaftiz etti, ama sizler birkaç güne kadar Kutsal Ruh’la 
                        vaftiz edileceksiniz.” 
                        
                        
                        Ve öğrenciler İsa Mesih’in dediği gibi 
                        bekliyorlar ve Pentekost günü geliyor. 
                         
                        
                        
                        Elçilerin İşleri 2:1-13’ü lütfen 
                        okuyunuz.  
                        
                        
                        Burada da dikkat ederseniz, Kutsal Ruh 
                        güçlü bir yel gibi yeniden geliyor. Ve Kutsal Ruh 
                        elçilerin üzerine gelmeye başlayınca; bahsedilen harika 
                        olay gerçekleşiyor. 12. ayette görüldüğü gibi, bu olaya 
                        tanıklık eden birçok insan, hayret ve şaşkınlıkla 
                        seyrediyorlar. Bazılarıysa elçilerin sarhoş olduğunu 
                        düşünüyorlar. 14. ayetten itibaren Petrus, vaaz etmeye 
                        ve Kutsal Yazılar’dan buna ilişkin gördüklerini 
                        açıklamaya başlıyor. Ve Yoel peygamberden alıntı 
                        yapıyor. “Gördüğünüz gibi bu adamlar sarhoş değillerdir. 
                        Ama Yoel peyamber aracılığıyla daha önceden bildirilen 
                        şeylerin yerine gelmesidir.”diyor. Yoel peygamber, 
                        Tanrı’nın Kutsal Ruh’unu kendi halkı üzerine dökeceğini 
                        söylemişti. Ama bizim üzerinde duracağımız ayet, 17. 
                        ayetteki “son günlerde” kelimesidir. Yoel peygamber 
                        geleceğe bakarak; özlemle Kutsal Ruh’un dünyaya 
                        gönderildiği günün, tarihin bir dönüm noktası olduğunun 
                        ve “sonun başlangıcının geldiğini işaret edeceğini” 
                        söylüyor. Petrus şöyle söylüyor: “Yoel peygamberin daha 
                        önceden söyledikleri bugün sizin gözünüzün önünde 
                        gerçekleşmiştir.” 
                        
                        
                        Bugün, “Son günlerin” “Başlangıcını” 
                        belirtiyor. Ve Pentekost günüyle beraber dünya, kendi 
                        tarihinin son aşamasına girmiş oluyor. 
                         
                        
                        
                        Değişik bir bölüme bakarak; söylenenleri 
                        pekiştirelim: 
                        
                        
                        İbraniler 1:1-2 “Tanrı eski zamanlardan 
                        peygamberler aracılığıyla birçok kez ve çeşitli 
                        yollardan atalarımıza seslendi. Bu son çağda da herşeyin 
                        mirasçısı olarak belirlediği ve aracılığıyla evreni 
                        yarattığı kendi Oğluyla bize seslenmiştir.” 
                        
                        
                        Bu bölümdeki karşılaştırmaya dikkat 
                        edin!…Eski zamanlarda Tanrı, kedisini çeşitli yollarla 
                        belirtmişti. Ama son çağda (son günlerde) kendi Oğlu 
                        aracılığıyla konuştu. Tanrı’ını Kendi Oğlu’nda bize 
                        kendini açıklaması, yine dönüm noktasını belirliyor.
                         
                        
                        
                        Başka bir bölüme daha bakalım: 
                        
                        
                        Galatyalılar 4:4 “Ama zaman dolunca 
                        Tanrı, Yasa altında olanları özgürlüğe kavuşturmak için 
                        kadından doğan, Yasa altında doğan öz Oğlunu gönderdi.” 
                        
                        
                        Zaman dolunca, yani tarih belirli bir 
                        aşamaya gelince Tanrı, Oğlunu dünyaya gönderiyor ve 
                        artık başka bir “Son çağ” başlıyor.  
                        
                        
                        Son bir bölüme daha bakalım: 
                        
                        
                        1. Korintliler 10:11 “Bu olaylar, 
                        başkalarına ders olsun diye onların başına geldi ve 
                        çağların sonuna ulaşmış olan bizleri uyarmak için yazıya 
                        geçirildi.” 
                        
                        
                        Pavlus’un ne söylediğine dikkat 
                        edin!..Tanrı Eski Ahit’te bulunan hikayeleri ve olayları 
                        bizim öğrenebilmemiz için yazıya geçirtti. Bu ayetin 
                        bizim hakkımızda ne anlatmak istediğine dikkat 
                        edelim!..Bizler bu çağların “doluluğa ulaştığı” 
                        zamanlarda yaşayan insanlarız. Elç. İşl. 2. bölümde 
                        Petrus’un sözlerinde bahsedilen “Pentekost gününde, 
                        Kutsal Ruh’un verilişiyle” beraber, artık “sonun 
                        başlangıcı” 2000 yıl önce başlamış oldu. Bu yüzden 
                        Pentekost günü, Kutsal Ruh’un verilişi; Kutsal Kitap’ta 
                        ve dünyada Mesihle beraber, Eski Ahit çağından artık 
                        Yeni Antlaşma çağına geçişi simgeliyor. Pentekost 
                        günüyle beraber biz peygamberler tarafından belirtilen 
                        “Yeni Çağın” başlangıcına tanık oluyoruz. Yoel 
                        peygamber, bu çağın başlangıcını daha önceden 
                        belirterek; “Bu, Kutsal Ruh’un Tanrı halkı üzerine 
                        dökülmesiyle açıkca görülecektir.” diyor. 
                         
                        
                        
                        Hezekiyel 36:25-27 “Ve üzerinize temiz su 
                        serpeceğim, ve tahir olacaksınız; bütün 
                        murdarlığınızdan, ve bütün putlarınızdan sizi 
                        temizleyeceğim. Ve size yeni yürek vereceğim, ve içinize 
                        yeni ruh koyacağım; ve taş yüreği bedeninizden 
                        çıkaracağım, ve size et yürek vereceğim. Ve Ruhumu 
                        içinize koyacağım, ve sizi kanunlarımda yürüteceğim, ve 
                        hükümlerimi tutacaksınız, ve yapacaksınız.” 
                        
                        
                        Kutsal Ruh’un verileceği güne değindiğine 
                        dikkat edin!.. 
                        
                        
                        Hezekiyel Yeni Antlaşma çağına bakarken; 
                        çok merkezi bir temaya değiniyor. Tanrı şöyle diyor: 
                        “Ruh’umu içinize koyacağım.” 
                        
                        
                        Petrus da diyor ki: “Bu Yeni Antlaşma 
                        vaadinin bugün yerine geldiğini görüyoruz.” Çağların 
                        sonu gelmiştir. İsa Mesih’in sinagog’ta dediği gibi, 
                        Rab’bin Lütuf yılı gelmiştir. Pavlus’un da dediği gibi 
                        “işte şimdi Rab’bin lütuf zamanıdır. Şimdi Kurtuluş 
                        günüdür.” 
                        
                        
                        Pentekost gününü önemli yapan şey; 
                        Tanrı’nın Kutsal Ruh’unun, kendi halkına İsa Mesih 
                        tarafından bir armağan olarak verilmesidir. 
                         
                        
                        
                        Petrus’un verdiği vaaza bakmaya devam 
                        edelim: 
                        
                        
                        Elçilerin İşleri 2:29-32 “Kardeşler size 
                        açıkca söyleyebilirim ki, büyük atamız Davut öldü, 
                        gömüldü, mezarı da bugüne dek yanı başımızda duruyor. 
                        Davut bir peygamberdi ve soyundan gelen birini tahtına 
                        oturtacağına dair Tanrı’nın kendisine ant içerek söz 
                        verdiğini biliyordu. Geleceği görerek Mesih’in ölümden 
                        dirilişine ilişkin şunları söyledi: ‘O, ölüler diyarına 
                        terk edilmedi, bedeni çürümedi.’ Tanrı, bu İsa’yı 
                        ölümden diriltti ve biz hepimiz bunun tanıklarıyız.” 
                        
                        
                        Yine burada gördüğümüz yola dikkat 
                        edelim: 
                        
                        
                        İsa Mesih, Baba’ya yükseliyor. Rab olarak 
                        tahta oturuyor ve Tanrı Oğlu’na Kraliyet armağanı 
                        olarak, Kendi Ruh’unu veriyor. Ve Baba’sından almış 
                        olduğu bu Ruh’u, kilisesinin üzerine döküyor. İsa 
                        Mesih’in almış olduğu Kutsal Ruh, bize verdiği Kutsal 
                        Ruh ile aynı olandır. Bu yüzden de Yeni Antlaşma’nın 
                        merkezi noktası; Kutsal Ruh’un armağan olarak 
                        verilişinde yatar.  
                        
                        
                        Tanrı’nın Hezekiyel aracılığıyla dediği 
                        gibi; Tanrı, “Ruh’unu insanların içine koyacak.” Yeni 
                        Anlaşma’nın vaadinin yerine gelişinin başlanıcını, 
                        Pentekost gününde görüyoruz.  
                        
                        
                        İbraniler 8:10-11 “ ‘O günlerden sonra’ 
                        diyor Rab, 
                        
                        
                                                       ‘İsrail 
                        halkıyla yapacağım antlaşma şudur: 
                        
                        
                                                       yasalarımı 
                        onların zihnine işleyeceğim, 
                        
                        
                                                       
                        yüreklerine yazacağım. 
                        
                        
                                                       Ben 
                        onların Tanrısı olacağım, 
                        
                        
                                                       Onlar da 
                        benim halkım olacaklar. 
                        
                        
                                                       Hiç kimse 
                        kendi yurttaşına, 
                        
                        
                                                       kendi 
                        kardeşine, 
                        
                        
                                                       Rab’bi 
                        tanıyın diye akıl öğretmeyecek. 
                        
                        
                                                       Çünkü 
                        küçüğünden büyüğüne kadar, 
                        
                        
                                                       onların 
                        hepsi beni tanıyacak.” 
                        
                        
                        Burada yazar Yeremya’nın, Yeni 
                        Antlaşma’ya ilişkin sözlerinden alıntı yapıyor. 
                         
                        
                        
                        Yeni Antlaşma ile bize vaad edilenlere 
                        dikkat edelim! 
                        
                        
                        Tanrı yasasını zihinlerimize koyacak; 
                        onları yüreklerimize yazacak! Ve bizler Rab’bi o kadar 
                        iyi tanıyacağız ki; hiç kimsenin bize Rab’bi tanıtmasına 
                        gerek kalmayacak. Çünkü Tanrı diyor ki; “en küçüğünden, 
                        en büyüğüne hepsi beni tanıyacaklar.”  
                        
                        
                        Peki Tanrı Yeni Antlaşma vaadini bizlerin 
                        içersinde nasıl gerçekleştiriyor? 
                        
                        
                        Bizlere verdiği Kutsal Ruh’u 
                        aracılığıyla…. 
                        
                        
                        Romalılar 8:3-4 “Doğal insan benliğinden 
                        ötürü güçsüz olan Kutsal Yasa’nın yapamadığını Tanrı 
                        yaptı. Öz Oğlunu günahlı insan benzerliğinde günah için 
                        kurban olarak gönderip günahı insan benliğinde 
                        yargıladı. Öyle ki, Yasa’nın gereği, doğal benliğe göre 
                        değil, Ruh’a göre yaşayan bizlerde yerine gelsin.” 
                        
                        
                        Yasa’nın bizleri değiştirmeye gücü 
                        olmayışına dikkatinizi çekmek istiyorum. Yasa’nın yerine 
                        getiremediğini Tanrı, Oğlunu göndererek yaptı. Ve İsa 
                        Mesih hepimiz için yapmak istediklerini, Kutsal Ruh 
                        aracılığı ile başarıyor. Çünkü pentekost günü nedeniyle 
                        bizler, Ruh’a göre yaşıyoruz.  
                        
                        
                        Elçilerin İşleri 2 bölüme bakarak; Rab 
                        hakkında bilgimizin ne kadar zenginleşeceğine dikkat 
                        edelim. O’nun Yasasıyla ilgili kalbimizde olan bilgiler 
                        ne kadar daha derinleşecek. Bunların cevabı 17. ve 18. 
                        ayetlerde görülüyor.  
                        
                        
                        Yoel burada Kutsal Ruh’un verilmesi olayı 
                        üzerine yoğunlaşıyor. Ruh’un verilişinin sonuçlarından 
                        bir tanesi de; “kızlarınız ve erkekleriniz peygamberlik 
                        edecekler” diyor. Erkekler ve kadınlar.  Tanrı’nın tüm 
                        hizmetkarları.  
                        
                        
                        Sayılar 11. bölümde Musa, Tanrı halkının 
                        her birinin peygamberler olacağı güne özlemle bakıyor. 
                        Ve Yoel diyor ki; “bugün, (o gün) Tanrı insanların 
                        üstüne döktüğü gün gelecek. O gün de Tanrı Ruh’u 
                        aracılığıyla; Tanrı halkının hepsi peygamberlik edecek.” 
                        Ve Petrus diyor ki; “işte artık bu vaad, gerçek 
                        olmuştur.” Çünkü artık Kutsal Ruh’u aracılığıyla Tanrı, 
                        kendine ait bilgileri kalbimize yazacak. Kutsal Ruh’un 
                        içimizde oluşuyla anlayabildiğimiz Yeni Antlaşma 
                        vasıtasıyla, bir zamanlar sadece peygamberlerin sahip 
                        olduğu bilgilere, artık Tanrı’nın tüm halkı sahip 
                        olabilecek. Peygamberler, kahinler ve krallar aracılığı 
                        ile iletilen Tanrı hakkındaki bilgiler artık, tüm 
                        halkının gözleri önündedir. Eski Antlaşma’da birkaç 
                        kişinin sahip olduğu bu bilgilere, artık bizler kişisel 
                        olarak ilk Kişi’den sahibiz. Tanrı hakkındaki en derin 
                        bilgiler, artık herkes tarafından paylaşılmaktadır. Biz 
                        Pentekost aracılığıyla, Mesih’in Ruh’unu paylaşıyoruz. 
                        Ve yine bu Ruh aracılığıyla; artık sadece bu Ruh’un 
                        verebileceği, Tanrı hakkındaki bilgilere sahibiz. 
                         
                        
                        
                        Örnek olarak: 1. Yuhanna 2:20,27 “Sizler 
                        ise kutsal Olan tarafından meshedildiniz; hepiniz 
                        bilgilisiniz.” “Size gelince, O’ndan aldığınız Ruh sizde 
                        kalır ve kimsenin size birşey öğretmesine gerek yoktur. 
                        O’nun size herşeyi öğreten Ruhu gerçektir, sahte 
                        değildir. Size öğrettiği gibi, Mesih’te yaşayın.” 
                        
                        
                        Artık biz meshedildik. Ve bu meshediliş, 
                        bize herşey hakkında öğretiyor. Ve bu gerçek bir 
                        meshediliştir. Peki nedir bu meshediliş?  Kutsal Ruh’un 
                        Kendisidir. Bu yüzden hiç kimsenin bize “Tanrı’yı tanı” 
                        demesine ihtiyacımız yoktur. Çünkü Tanrı halkının en 
                        küçüğünden; en büyüğüne herkes Rab’bi tanımaktadır.
                         
                        
                        
                        Bu söylediklerimizin tümünden bir sonuç 
                        çıkarmamız gerekirse; ilk ders şu olurdu: 
                        
                        
                        Pentekost’un odak noktası, Kutsal Ruh’un 
                        verilişidir. Kutsal Ruh, İsa Mesih’in kilisesine verdiği 
                        armağanıdır. Kutsal Ruh, Mesih’in kilisesinden tutun, 
                        her inanlıya bir armağan olarak verilmiştir. Ve bu 
                        armağan aracılığıyla; Kutsal Ruh’ta paydaşlık buluyoruz. 
                        Bizler, Tanrı’nın Kutsal Ruh’unun yaşadığı tapınaklarız. 
                        Birey ve toplu olarak, Kutsal Ruh’un tapınaklarıyız.
                         
                        
                        
                        Buna örnek teşkil eden birkaç ayete 
                        bakalım: 
                        
                        
                        Efesliler 2:19-22 “Buna göre artık 
                        yabancı ve garip değil, kutsallarla birlikte yurttaş ve 
                        Tanrı’nın ev halkısınız. Elçilerle peygamberlerden 
                        oluşan temel üzerine bina edildiniz. Köşe taşı Mesih 
                        İsa’nın kendisidir. Bütün yapı, Rab’be ait kutsal bir 
                        tapınak olmak üzere O’nda kenetlenip yükseliyor. Siz de 
                        Ruh aracılığıyla, Tanrı’nın konutu olmak üzere hep 
                        birlikte Mesih’te bina ediliyorsunuz.” 
                        
                        
                        Hezekiyel kitabının sonuna doğru 
                        baktığınızda, son zamanlarda yapılacak tapınağı 
                        anlatmaktadır. Hezekiyel bu tapınaktan bahsederken; 
                        fiziksel oluşundan ve dokunulabilirliğinden bahsediyor. 
                        Bu tanım kafanızı karıştırmasın, zira onun bahsettiği 
                        tapınak, bizleriz. Her birimiz yaşayan taşlarız. Mesih 
                        İsa’da biz diriltildik. Her birimize Kutsal Ruh armağan 
                        olarak verildi. Tanrı’nın kendisi, içimizde yaşamak 
                        için; tüm bu taşları alarak her birimizi yaşayan 
                        tapınaklar yapıyor. 12. ayette bunu diyor Tanrı. 
                         
                        
                        
                        İki yerde daha aynı temayı görebiliriz: 
                        
                        
                        1. Korintliler 3:16 “Tanrı’nın tapınağı 
                        olduğunuzu, Tanrı’nın Ruhunun sizde yaşadığını bilmez 
                        misiniz?” 
                        
                        
                        Mesih İsa’daki kimliğimizin harika 
                        gerçeği; Tanrı’nın Kutsal Ruhunun içimizde yaşadığı 
                        gerçeğidir. Bu nedenledir ki Pavlus, Korint’teki 
                        inanlıların arasındaki ayrılıkları çok trajik buluyor. 
                        Çünkü bölünme olduğu zaman paydaşlığın ipleri kırılıyor 
                        ve Tanrı’nın tapınağı yavaş yavaş zarar görmeye 
                        başlıyor.  
                        
                        
                        1. Korintliler 6:18-20 “cinsel 
                        ahlaksızlıktan kaçın. İnsanın işlediği tüm diğer 
                        günahlar bedenin dışındadır, ama cinsel ahlaksızlıkta 
                        bulunan, kendi bedenine karşı günah işler. Bedeninizin, 
                        Tanrı’dan aldığınız ve içinizde olan Kutsal Ruh’un 
                        tapınağı olduğunu bilmiyor musunuz? Siz kendinize ait 
                        değilsiniz. Bir bedel karşılığı satın alındınız; bunun 
                        için Tanrı’yı bedeninizde yüceltin.” 
                        
                        
                        Pavlus’un bizlerin, Kutsal Ruh’un 
                        tapınağı olmamızın ne anlama geldiği konusunda yaptığı 
                        pratik uygulamanın ne olduğuna dikkatinizi çekmek 
                        isterim. Pavlus, cinsel ahlaksızlıkta bulunarak işlenen 
                        günahın; kendi bedenimize karşı işlenen bir günah 
                        olduğunu vurguluyor. Ama bedenlerimizi sadece fiziksel 
                        açıdan yorumlamak; çok büyük bir hata olur. Çünkü İsa 
                        Mesih aracılığıyla bizler, Kutsal Ruh’un tapınaklarıyız.
                         
                        
                        
                        Bunun anlamı şudur: 
                        
                        
                        Yeni Antlaşma’nın kalbinde, Kutsal Ruh’un 
                        verilişi yatar. Kutsal Ruh’un armağanlarının verilişi 
                        değil.  
                        
                        
                        Son günlerde Kutsal Ruh tarafından 
                        verilen armağanlara o kadar çok yoğunlaştık ki; Kutsal 
                        Ruh’un kendisini unutmaya başladık. 
                        
                        
                        Pavlus’un yazdığı mektuplara bakmaya 
                        devam edersek; neden Kutsal Ruh’un armağanlarının, 
                        Kutsal Ruh’a göre ikinci derecede olduğunu açıklıyor.
                         
                        
                        
                        1. Korintliler 12:4 “Çeşitli ruhsal 
                        armağanlar vardır, ama Ruh birdir.” 
                        
                        
                        12:11 “Bunların hepsini etkin kılan bir 
                        ve aynı Ruh’tur. Ruh bunları herkese dilediği gibi, ayrı 
                        ayrı dağıtır.” 
                        
                        
                        Pavlus’un ne dediğine dikkatinizi çekmek 
                        isterim: Ruh’un armağanlarının çok çeşitli olduğunu; 
                        buna mukabil Ruh’un bir tek olduğunu vurguluyor. Her 
                        birimizin farklı farklı armağanları olabilir. Kutsal 
                        Ruh’un vereceği armağanlarının tamamına hiçbirimiz sahip 
                        olamayız. Bazı insanların çok, bazılarınınsa daha az 
                        armağana sahipmiş gibi bir görüntü ile karşılaşabiliriz. 
                        Kimilerinin ruhsal armağanları hiç kimse tarafından 
                        farkedilemeyen, alçakgönüllü armağanlar, kimilerininki 
                        ise herkes tarafından alenen görülebilen ruhsal 
                        armağanlar olabilir. Ama sayısı ve türü ne olursa olsun; 
                        her birimizde aynı Ruh bulunmaktadır.  
                        
                        
                        Pavlus bunun altını 11. ayette çiziyor. 
                        Kutsal Ruh bunları herkese dilediği gibi dağıtır. Ama 
                        bunu nasıl yaparsa yapsın; hepsi tek bir Ruh’un 
                        işleyişinin ürünüdür.  
                        
                        
                        Pavlus’un bu bölümde, Ruh’un armağanları 
                        konusunu işleyişinde şunu görüyoruz: Kutsal Ruh’un 
                        Kendisi, verdiği armağanlardan çok daha önemlidir! 
                        
                        
                        Pavlus 13. bölümde de, Kutsal Ruh’un 
                        armağanlarının, Kutsal Ruh’a göre ikinci derecede önemli 
                        oluşuna yönelik sebeplerinden bir başkasına değiniyor.
                         
                        
                        
                        1. Korintliler 13:8-12 “Sevgi asla son 
                        bulmaz. Ama peygamberlikler ortadan kalkacak, diller 
                        sona erecek, bilgi ortadan kalkacaktır. Çünkü bilgimiz 
                        sınırlıdır, peygamberliğimiz de sınırlıdır. Ama mükemmel 
                        olan gelince, sınırlı olan ortadan kalkacaktır. 
                        Çocukken, çocuk gibi konuşur, çocuk gibi anlar, çocuk 
                        gibi düşünürdüm. Yetişkin bir adam olunca çocukca 
                        davranışları bıraktım. Şimdi herşeyi aynada silik bir 
                        görüntü gibi görüyoruz, ama o zaman, bilindiğim gibi tam 
                        bileceğim.” 
                        
                        
                        Pavlus burada armağanlar hakkında üç ayrı 
                        örnek veriyor.  
                        
                        
                        Peygamberlikten, dillerden ve bilgelikten 
                        söz ediyor. Bu armağanların hepsinin geçip gideceğini 
                        söylüyor. Bunların geçici armağanlar olduğunu 
                        vurguluyor. Ama Kutsal Ruh, sonsuza kadar bizim 
                        olacaktır. Armağanları geçicidir. Bu nedenle ruhsal 
                        armağanlara verdiğimiz değere dikkat etmeliyiz. 
                         
                        
                        
                        Örneğin: İyileştirici mucizelere bakalım: 
                        
                        
                        Müjde’yi okuduğumuzda; İsa Mesih ve 
                        öğrencilerinin, hastalar için Tanrı gücünü nasıl 
                        kullandıklarını görebiliyoruz. 1. Korintliler 12. 
                        bölüm’de gördüğümüz gibi, hastalıkları iyileştirebilmek, 
                        Ruh’un armağanlarından yanlızca bir tanesidir. Bu da, 
                        Tanrı Krallığı’nın gücünün bizlere bir şekilde 
                        gösterilişinin bir şeklidir. Ama bu tür mucizelerin 
                        hiçbirisi, Tanrı Krallığı’nın aramızda var olduğunun 
                        gerçeğini görebilmemiz için gerekli değildir. Bunlar, 
                        Tanrı Krallığını bize gösterirler. Ama bu Krallığın var 
                        olması için şart değillerdir.  
                        
                        
                        Buna bir örnek vererek açıklayalım: 
                        
                        
                        Yuhanna 11. bölüm’de İsa Mesih, Lazar’ı 
                        ölümden diriltiyordu. Bu tabi ki muhteşem bir 
                        iyileştirme gücü! Lazar üç gündür mezardaydı ve bedeni 
                        çürümeye başlamıştı. O gün orada bulunmanın nasıl birşey 
                        olabileceğini düşünmenizi öneriyorum! Bedenin o çürümüş 
                        kokusunu duyumsamaya çalışın! Ve İsa Mesih, mezarın 
                        önünde durarak; yüksek bir sesle “Lazar çık oradan” 
                        diyor. Lazar, ölümden dirilmiş olarak mezardan çıkıyor.
                         
                        
                        
                        Bu mucizeden bizler ne öğreniyoruz? 
                        
                        
                        Bu mucize, Diriliş ve Yaşam olan İsa 
                        Mesih’i, yani kurtuluşumuzun doğasını bizlere açıklıyor. 
                        Tanrı’nın kurtarıcı gücünün, sadece ruh ve canlarımızı 
                        değil; bedenlerimizi de kurtardığını kanıtlıyor. O gün 
                        yapılan mucize, tüm inanlıların dirilişine bir işaretti. 
                        Ama bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum: Lazar’ın 
                        mezardan çıkışı; yüceltilmiş bir bedenle gelişini 
                        göstermiyor. O son günü bekliyor. İsa Mesih, Tanrı 
                        Krallığı’nın gücünü gösteren bu mucizeyi yaptığında ve 
                        Lazar’ı dirilttiğinde; bir gün tekrar ölecek bir bedenle 
                        diriltiyor.  
                        
                        
                        Elçilerin İşleri Kitabın’da da (20. 
                        bölüm) aynı şey oluyor. Elçilerin yaptığı mucizeyle, bu 
                        kez Tabita ölümden diriltiliyor. Pavlus’un vasıtası ile 
                        de Eftikus‘u ölümden diriltiyor. Ama bu insanlar 
                        dirilmiş olmalarına rağmen; yüceltilmiş bir bedene sahip 
                        değildiler. Elçiler, tüm bu mucizeleri Kutsal Ruh 
                        aracılığı ile yapmalarına rağmen; aslında bu mucizelerin 
                        tümü, daha ilerde olacak çok daha görkemli bir şeye 
                        işaret ediyordu.  
                        
                        
                        Günümüzde de bizler, Kutsal Ruh’un 
                        armağanlarını en önemli şeylermiş gibi algılıyoruz. Ama 
                        Kutsal Ruh’un armağanlarının hepsi, kendilerinden daha 
                        yüce bir şeye işaret eden kısıtlı ve geçici şeylerdir. 
                        Krallığın tüm doluluğuyla geleceği güne işaret ederler. 
                        Bütün bunların hepsi, son günde Kutsal Ruh aracılığı ile 
                        alacağımız mirasın tüm doluluğuna işarettirler. 
                         
                        
                        
                        *Soru: Tanrı ile geçirilen zamanın 
                        azlığı ya da çokluğunun, daha fazla kutsallaşabilmek ya 
                        da daha fazla “Kutsal Ruh’la dolmak”la bağlantısı var 
                        mıdır? 
                        *Yanıt: Kesinlikle bir ilişkisi var tabi ki. 
                        Baktığımız şey gibi olduğumuz gerçektir. Dua ve Tanrı 
                        Söz’ünün aracılığıyla Rab’bin güzelliğine ve 
                        Kutsallığına bakarak; O’nun benzerliğine dönüştürülerek, 
                        O’nun gibi oluyoruz. Biz İsa Mesih’i iman aracılığıyla 
                        kabul ettiğimizde; yaşamlarımıza Ruh da geliyor. Ve 
                        içimizde yaşamaya başlıyor. Pavlus’un “Ruh’ta vaftiz” 
                        olarak tanımladığı şey, inanlının hayatında gerçekleşmiş 
                        oluyor. Efesliler 5. bölümde Pavlus bizlere sürekli 
                        “Ruh’ta dolu” olmamız gerektiğini söylüyor. Bununla neyi 
                        mi kastediyor?  
                        
                        
                        Bu bölümdeki benzetmede, Ruh ile dolu 
                        olmakla-şarap içmek arasında bir paralellik kuruyor. 
                        Fazla şarap içmemek gerektiğini, aksi takdirde onun 
                        hayatlarımızı kontrolü altına alacağından bahsediyor. 
                        Bunun yerine Ruh’un kontrolünde dolu olarak yaşanması 
                        gerektiğini hatırlatıyor. Biz inanlılar, Rab’bin Söz’ünü 
                        çalıştığımızda ve O’na dua ettiğimizde; O’nun 
                        yönlendirişi ve yönetiminde oluruz.  
                        
                        
                        Ama aklımızda tutmamız gereken birşey de 
                        şudur: Ruh’la dolu olabilmenin yolu, asla belirli işleri 
                        yapmış olmanın getirdiği bir mükafat değildir. O’nunla 
                        geçireceğiniz zamanın çokluğu oranında 
                        mükafatlandırılmak gibi algılanması oldukca yanlış olur.
                         
                        
                        
                        Ama olan şey şudur: 
                        
                        
                        Biz Kutsal Yazılara baktığımızda Tanrı’yı 
                        görürüz ve O’nunla duada karşılaşırız. O; o kadar sadık 
                        ve güvenilirdir ki, her gün O’nun önüne gelip yaşamımızı 
                        imanla O’na sunabiliriz.  
                        
                        
                        Peki nedir iman? 
                        
                        
                        İman, boş ve açık ellerle Baba’ya 
                        yaklaşıp bir armağan aramaktır. Ve Baba’nızla her 
                        buluşmanızda, O’ndan Kutsal Ruh’unu ve yeni bir armağan 
                        istiyorsunuz. Böylece Kutsal Ruh her sabah Mesih’e iman 
                        aracılığıyla tazelenir. Verilen armağanın Kendisi 
                        limitsizdir. Tanrı’nın bize İsa Mesih’te verdiği 
                        armağanı hiç kimse ölçemez. Ama her sabah istediğiniz ve 
                        artan ölçülerde aldığınız armağanlarınız değil; 
                        armağanınızı veren kişiye olan benzerliğinizdir. 
                         
                        
                        
                        İmanın bir diğer ikizi tövbedir. Verilen 
                        armağanı almak üzere elimizin uzatmamızın sebebi; eksik 
                        ve ihtiyaçta olduğumuzu fark etmemizdir. İmanla elimizi 
                        uzatmamızın temelinde gönlümüzde olan kırıklık ve 
                        ihtiyacımıza olan bilinçlilik yatar.  
                        
                        
                        Bununla birlikte düşünmemiz gereken bir 
                        başka şey de; Kutsal Ruh’u kederlendirmektir. Bizler 
                        günah işlediğimizde; Tanrı ile olan ilişkimizi zedelemiş 
                        ve Kutsal Ruh’u kederlendirmiş oluruz. O bizden gitmiş 
                        olmaz.  
                        
                        
                        Kutsal Ruh’la dolu olup olmadığımızı 
                        anlayabilmemizin en iyi yolu, o kişinin hayatındaki 
                        ruhsal meyvalara bakmamız yeterlidir. Galatyalılar 
                        bölümüne bakarsak; bunların sevgi, sevinç, sabır, 
                        esenlik, şefkat, bağlılık, yumuşak huyluluk ve özdenetim 
                        olduğunu görebiliriz. Kutsal Ruh’la doluluğun işareti 
                        ruhsal meyvelerdir. Ruhsal armağanlar değildir. Ağaç bir 
                        günde meyve vermez. Ağacın meyve verebilmesi için aradan 
                        birkaç mevsim geçmesi gerekir. Tanrı’yla uzun bir 
                        beraberlikten sonra, bu meyveler oluşur. 
                         
                        
                        
                        Fakat ruhsal armağanlar için böylesi bir 
                        sürece ihtiyaç yoktur. Zira bu bir hediyedir. Tüm bu 
                        armağanların kökeninde sevgi yatar.  
  
                        
                        
                        KUTSAL RUH’UN HİZMETLERİ: 
                        
                        
                        Ruh’un yaptığı hizmetlerden ilki, bize 
                        kurtuluşumuz hakkında verdiği güvencedir. O, güvence 
                        Ruh’udur. O, kendisi evlatlık Ruh’udur. İşte bu nedenle 
                        Romalılar bölümünde şöyle der: “Ruh, içimizdeki ruhla 
                        beraber Tanrı’nın çocukları olduğumuza tanıklık eder.” 
                        Bu nedenle İsa Mesih aracılığıyla Ruh’a imanla 
                        baktığımızda; O bizlere her gün Tanrı’nın ailesine ait 
                        olduğumuz güvencesini verir.  
                        
                        
                        Bir başka hizmeti de bize verdiği 
                        özgürlük ruhudur. Ör: Pavlus Galatyalılar 5. bölüm’de 
                        Mesih’in bizi özgürlük için özgür kıldığını söyler. Bu 
                        özgürlüğün anlamının ne olduğuna bakacak olursak: 
                        
                        
                        Bizler Ruh aracılığıyla, Tanrı önünde 
                        Yasa’yı tutmak anlamında tüm iyi işleri yapma 
                        ihtiyacından, kısacası Yasa’dan özgür kılındık. Bu 
                        anlamda yine Ruh aracılığıyle Yasa’yı tutarak, Tanrı 
                        önünde O’nun lütfuna layık olduğumuzu kanıtlamak 
                        ihtiyacından ve Tanrı’nın önünde kendimizi aklamaktan da 
                        özgür kılındık. Böylece Yasa’dan özgür kılındığımızda; 
                        Yasa’nın lanetinden de özgür kılınmış olduk. Çünkü 
                        gerçek şu ki; hiç kimse Yasa’nın önünde aklanamaz. Zira 
                        Yasa’nın belirlediği standartlara erişmek mümkün 
                        değildir. Yasa, mükemmeliyeti gerektirdiğinden, bizler 
                        bu mükemmeliyete asla erişemeyiz.  
                        
                        
                        İsa Mesih, bizim yerimize Yasa’nın bütün 
                        gerekliliklerini yerine getirdiğinden; bizler bu 
                        yükümlülükleri yerine getirme eyleminden özgürüz. 
                         
                        
                        
                        Peki bu istediğimiz herşeyi yapabiliriz 
                        anlamını mı taşır? 
                        
                        
                        Lutfa eriştik diye, günahın varlığına 
                        izin mi vermeliyiz? 
                        
                        
                        Elbette ki yanıtı “Hayır” olmalıdır. 
                        Çünkü içimizde yaşayan bu Ruh kudret ve güç ruhudur.
                         
                        
                        
                        Yani üçüncü hizmeti kudret ve güç’tür.
                         
                        
                        
                        Romalılar 8:3-4 “Doğal insan benliğinden 
                        ötürü güçsüz olan Kutsal Yasa’nın yapamadığını Tanrı 
                        yaptı. Öz Oğlunu günahlı insan benzerliğinde günah için 
                        kurban olarak gönderip günahı insan benliğinde 
                        yargıladı. Öyle ki, Yasa’nın gereği, doğal benliğe göre 
                        değil, Ruh’a göre yaşayan bizlerde yerine gelsin.” 
                        
                        
                                Pavlus’un tam olarak ne dediğine 
                        bakalım: “Yasa tam olarak bizi Tanrı’nın önünde aklamak 
                        için güçsüzdü.” Ama 4. ayete dikkat edersek, söylediği 
                        şeyi anlayabiliriz. “Biz Ruh’ta yaşadıkca, Yasa’nın 
                        gereği bizlerde yerine gelir.” 
                        
                        
                        Buradan da çıkaracağımız şey şudur:
                         
                        
                        
                        Bizlerde İsa Mesih’ten ayrıyken iki şeyin 
                        eksik olduğunu fark ediyoruz:  
                        
                        
                                    a)Tanrı’nın Yasa’sını 
                        yerine getirmek isteği ve arzusu, 
                        
                        
                                    b)Tanrı’nın Yasa’sını 
                        yerine getirebilme gücü. 
                        
                        
                        Ama Tanrı’nın isteklerini yapma ve O’nu 
                        hoşnut etme arzusunu içimizde oluşturan, etkin olan yine 
                        Tanrı’nın Kendisi’dir. Bu yüzden tanrısal yaşam için 
                        bizlerde etkin olan şey, Yasa değil; Kutsal Ruh’un 
                        Kendisi’dir.  
                        
                        
                        Kutsal Ruh’un dördüncü hizmeti Mesih’e 
                        benzeme ruhudur.  
                        
                        
                        Yani Pavlus’un tüm Galatyalılar 5. 
                        bölümde bahsettiği Hristiyan hayatının çok harika 
                        özellikleri. Bunlar; sevgi, esenlik, sabır, yumuşak 
                        huyluluk gibi özelliklerdir. Pavlus bunlara “Ruh’un 
                        meyveleri” adını veriyor.  
                        
                        
                        İşte Kutsal Ruh içimizde çalıştıkca; 
                        Kendi meyvelerini veriyor. Ve Kutsal Ruh içimizde 
                        meyveler verdikce, bizler Mesih’e daha da çok benzemeye 
                        başlıyoruz.  
                        
                        
                        Ruh’un beşinci hizmeti yönlendirici’dir.
                         
                        
                        
                        Bu nedenledir ki Pavlus Romalılar 8. 
                        bölümde “Ruh ile yönetilenler, Tanrı’nın 
                        oğullarıdır.”diyor. 
                        
                        
                        Bizler Mesih’i izlemek istedikce, Kutsal 
                        Ruh bizi bu yolda yönlendirir.  
                        
                        
                        Ruh’un altıncı hizmeti dua’yı 
                        güçlendirir.  
                        
                        
                        Pavlus Efesliler 3. bölümde “Yahudi ya da 
                        Grek, hepimiz tek bir Ruh’tan Baba’nın önüne 
                        çıkabiliriz.” diyor. Ve eğer siz kendinizde dua edecek 
                        gücü bulamıyorsanız; duanızı güçlendirecek olan Kutsal 
                        Ruh’u arayın.  
                        
                        
                        Ruh’un yedinci hizmeti birlik ruhudur. 
                        Bizlerin paylaştığı birliği yaratan Kutsal Ruh’tur. 
                        Çünkü hepimiz “Tek Bir Ruh Olan” Kutsal Ruh’u 
                        paylaşıyoruz. Bu Ruh, Mesih’in diriliş hayatında bizleri 
                        birleştirir. Bu inanlıların birliğinin temelini 
                        oluşturur. Birliği biz yaratmayız. Birliği bizler Kutsal 
                        Ruh’tan armağan olarak alırız.  
                        
                        
                        Ruh’un sekizinci hizmeti barış ruhudur. 
                        Ör: bunu Efesliler 2. bölümde görebiliyoruz. Yahudiler 
                        ve Grekler Pavlus’un yaşadığı zamanlarda birbirlerine 
                        çok az saygı duyuyorlardı. Aslında Yahudiler, Greklere 
                        köpek muamelesi yapıyordu. Buna rağmen Pavlus “Yahudi ya 
                        da Grek, Mesih’te birleştirilerek; tek bir beden 
                        yapıldılar” diyor.  
                        
                        
                        İşte Kutsal Ruh, dünyadaki her ırktan, 
                        her mezhepten, her dilden, her yaşantıdan insanı 
                        Mesih’te tek bir beden olarak barıştırır. 
                         
                        
                        
                        Ruh’un dokuzuncu hizmeti paydaşlık 
                        ruhudur. Bu yüzden Pavlus Korintliler’e yazdığı mektubun 
                        en sonunda topluluğu bereketlerken; onları Kutsal Ruh’un 
                        paydaşlığında bereketliyor. Ve bu paydaşlık da, bizlerin 
                        bir kulübe ya da bir derneğe ait olmasından çok daha 
                        farklıdır. Bizler Kutsal Ruh’un tapınan topluluğuyuz. 
                        Paydaşlığımızın, ortak bir amaçtan daha öte ve daha 
                        derin bir anlamı vardır. Bizim birliğimiz hem Tanrı 
                        Söz’üne; hem de Tanrı’nın verdiği Yüce Göreve olan ortak 
                        adanmışlıktan gelir. Ve işte bu yüzden de Kutsal Ruh’un 
                        paydaşlığını alırız.  
                        
                        
                        Elçilerin İşleri 2. ve 4. bölüm’e 
                        baktığımızda; şunu görüyoruz: 
                        
                        
                        Aynı zamanda Kutsal Ruh bizim tapınmamızı 
                        sağlar. Luka kendi kitabında, paydaşlığın en harika 
                        özelliklerinden bir tanesinin İsa Mesih’te olan harika 
                        tapınma olduğunu söyler. Çoğu zaman bizler, tapınmayı 
                        kendi gücümüzle yapabileceğimiz birşey gibi algılarız. 
                        Pavlus, kendi gücümüzle yaptığımız tapınmayı, kendi 
                        arzumuzla başlatılmış tapınma olarak adlandırır. Böylesi 
                        bir tapınma; putperestliktir.  
                        
                        
                        Ama sadece Kutsal Ruh, Üç kişilikte “Bir 
                        Olan” Tanrı’ya çekip; bizleri bir tapınma topluluğu 
                        yapabilir.  
                        
                        
                        Ruh’un onuncu hizmeti sacramentler’i 
                        Tanrı halkı arasında faydalanılabilir yapar. Bu önemli 
                        olguyu bazen inanlılar olarak yanlış anlıyor ya da 
                        karıştırıyoruz. Bizler vaftizi ya da Rabbin Sofrasını 
                        düşündüğümüzde; bunların her birinin kendi 
                        
                        
                        eylemlerimiz olduğunu sanıyoruz. Bu 
                        yüzden de vaftiz, vaftiz olan kişinin tanıklığı haline 
                        dönüşür. Ya da Rabbin Sofrası, sadece İsa Mesih’in 
                        bizler için neler yaptığını anmak haline dönüşür. 
                         
                        
                        
                        Ama bu sacrametler sadece bizlerin 
                        Tanrı’ya yaklaşması ile kısıtlı olmayan, Tanrı’nın 
                        Kutsal Ruh ile bizlere yaklaşması ile alakalıdır. 
                         
                        
                        
                        Ör: vaftiz olan bir kişinin, vaftiz 
                        öncesi verdiği tanıklık, vaftiz töreninin önemli bir 
                        bölümdür. Ama bu tanıklıklıktan daha da önemlisi, Tanrı 
                        Ruh aracılığıyla, vaftiz olan kişi üzerine su 
                        vasıtasıyla Kendi işaretini koyar.  
                        
                        
                        Yani vaftiz aracılığıyla Lütuf Tanrı’sı 
                        vaftiz olan kişiye yanaşır.  
                        
                        
                        Aynı kaide Rabbin Sofrası için de 
                        geçerlidir. Sessizce Rabbin Sofrasına yanaşırken; 
                        elbette hepimiz Rabbin bizler için neler yaptığını 
                        düşünür, hatırlarız. Ama bu Sofranın önemi, geçmişin ne 
                        kadar önemli olduğunu hatırlamakta değil; Ruh’un Gücü ve 
                        bu sacrament (giz) aracılığıyla İsa Mesih bizlere 
                        yaklaşır ve bizleri Kendisiyle besler. Bu Sofra’da İsa 
                        Mesih’in Kendisi bizlere yaklaşarak; Kendisinden parça 
                        verir.  
                        
                        
                        Aramızda evli olanlar mutlaka vardır. 
                        Zaman zaman eşinize sevgiyle yanaşıp, ona bir öpüşle bu 
                        sevginizi gösteriyorsunuzdur. Bu öpüş yanlızca 
                        sevginizin bir işareti değil, aynı zamanda ona olan 
                        sevginizi kanıtlayan bir davranış şeklidir. 
                         
                        
                        
                        Okuduğum bir kitapta şunlar yazıyordu: 
                        
                        
                        “Kutsal Ruh’un Gücü aracılığıyla, Rabbin 
                        Sofrası ve vaftiz Kurtarıcımız tarafından Kendi halkına 
                        verdiği birer sevgi öpücüğüdür.” 
                        
                        
                        İşte bu yüzden Kutsal Ruh, bu gizleri (sacrament) 
                        güçlendiren Ruh’tur.  
                        
                        
                        Pavlus’un bizlere hatırlattığı bir başka 
                        şey de, Ruh’un onbirinci özelliği olan Tanrı’nın 
                        topluluğunu bina edişidir. Kutsal Ruh’un armağanlarını 
                        zaman zaman unutma eğilimini gösterebiliriz. Ruh’un 
                        armağanlarının veriliş nedeni, yanlızca verilişinin 
                        tadını çıkaralım diye değildir. Armağanlar topluluğun 
                        bina edilmesi için verilmiştir.  
                        
                        
                        Yani kişilerin ruhsal armağanlara sahip 
                        olmasının ana sebebi, bir başka kişinin iyiliği içindir. 
                        Her birimizin sahip olduğu armağanların, birbirimizin 
                        iyiliği ve bina edilişine yönelik kullanılması 
                        gerektiğinin bilinmesi çok önemlidir. Ruhsal 
                        armağanların amacı, sadece bunları deneyimletip yaşatmak 
                        değil; Tanrı’nın topluluğunun hizmetine sunabilmektir.
                         
                        
                        
                        Kutsal Ruh’un onikinci özelliği de 
                        vaazları güçlendirir.  
                        
                        
                        Pavlus 1. Korintliler 2. bölüm’de 
                        kendisinin verdiği vaazlar esnasında Kutsal Ruh’un 
                        Gücü’nün kendisiyle beraber olduğunu söylüyor. 
                         
                        
                        
                        Bu ayetten şu anlamı çıkarmamalıyız: 
                        “Tabi ki Pavlus’la Kutsal Ruh’un Gücü birlikteydi. Çünkü 
                        Pavlus onikiler’den biriydi, elçiydi.” 
                        
                        
                        Pavlus’un burada esas göstermek istediği 
                        şey; Tanrı Söz’ü ne zaman ve nerede vaaz edilirse 
                        edilsin, orada Kutsal Ruh’un Güçle bulunacağıdır. 
                         
                        
                        
                        İşte bu yüzden Tanrı Söz’ü ön plana 
                        çıkarıldığında ve yayıldığında; Kutsal Ruh’un Gücü orada 
                        etkindir. Günahta ölü olan erkek ve kadınlar, artık 
                        Mesih’te yeni bir hayata doğru dirilirler. Rabbin 
                        kutsalları artan ölçüde Mesih’e benzerliğe dönüştürülüp, 
                        değiştirilirler.  
                        
                        
                        İşaya peygamberin de söylediği gibi: 
                        “Tanrı Söz’ü her zaman ileri gidecek ve hiçbir zaman boş 
                        olarak geri gelmeyecektir.” Her zaman güçlü bir etkisi 
                        olacaktır. Çünkü Tanrı Söz’ü, Kutsal Ruh’un Gücü ve 
                        hizmetiyle beraber yayılmaktadır. 
                        
                        
                        Ruh Aracılığı İle Mesih’te Birliğe 
                        Alınmamız: 
                        
                        
                        Kutsal Ruh bizleri Mesih’te birliğe 
                        aldıkca; bu birlikteliğe çağırır ve Mesih’te sahip 
                        olduğumuz zenginliklerin anlamını kalplerimize açar.
                         
                        
                        
                        Mesih’te sahip olduğumuz zenginliklerin 
                        neler olduğuna bakalım: 
                        
                        
                        1.Yeniden Doğuş: 
                        
                        
                        Yuhanna 3. bölüm’de İsa Mesih şöyle 
                        diyor: “bir kişi yeniden doğmadıkca; Tanrı’nın 
                        Krallığını göremez.” Bu bölüm Kutsal Ruh ile ilgili 
                        olduğu kadar, yeniden doğuşla da ilgilidir. Çünkü Kutsal 
                        Ruh, “Yeniden Doğuşu” sağlayandır. İsa Mesih “Bizler 
                        sudan ve Ruh’tan doğduk” diyor. Bu konularda çalışmalar 
                        yapan kişiler “su” konusunda fikir ayrıcalığına 
                        düşüyorlar. Bunun anlamı “vaftiz” midir? Ya da Kutsal 
                        Yazılar’da geçen başka yazılara referans olarak mı 
                        verilmiştir? Veya Yeniden Doğuş’ta bir nevi ruhsal 
                        yıkama mı gerçekleşir? 
                        
                        
                        Kişiler bu kelimeyi nasıl yorumlarsa 
                        yorumlasınlar; bizler “sudan” ve “Kutsal Ruh’tan” 
                        doğduk. Kutsal Ruh’un aracılığıyla bizlerin içinde “yeni 
                        bir yaşam” oluşur. Bizler günahları içinde ölmüş, gazap 
                        çocuklarıydık. Ama Kutsal Ruh aracılığıyla Mesih’in 
                        yaşamı bizlerde yetkinleşti. Ve işte bu yeni yaşamın ilk 
                        görülen meyvesi; iman ve tövbe’dir. Bu iman ve tövbenin 
                        sonucunda bilinçle bizler İsa Mesih’i “Rabbimiz ve 
                        Kurtarıcımız” olarak kalbimize çağırırız. Bunu yapmakla 
                        bizler aynı zamanda Mesih’te, Tanrı’nın vermek istediği 
                        hazinelerin geri kalanlarını da alırız. 
                        
                        
                                    Ör: Kutsal Ruh bizlere 
                        “aklanma” armağanını verir. 
                        
                        
                        a).Aklanma 
                        
                        
                        Romalılar 3.ve 4. bölümleri 
                        okuyabilirsiniz. Ama bizler “aklanma” sayesinde, 
                        Tanrı’nın gözünde başka bir yere sahibiz. Bizlerin 
                        günahları bağışlandı ve İsa Mesih’in yaptığı herşey 
                        bizim hanemize yazıldı. Ama bunun daha da fazlası 
                        vardır. Aklanmakla kalmadık; aynı zamanda Tanrı’nın 
                        ailesine ‘evlatlar’ olarak katıldık. Yine bizler 
                        Mesih’te eriştiğimiz kurtuluş sayesinde Tanrı ile özel 
                        bir ilişkiye girerek; O’na “Baba” diyebiliriz. Bu 
                        nedenledir ki ruh aracılığıyla O’na “Abba-Baba” diye 
                        seslenebiliriz. Çünkü O, gerçekten de Oğul’luk Ruh’udur.
                         
                        
                        
                        b)Kutsallaşma: 
                        
                        
                        Tanrı’nın Ruh’u, Kutsallık Ruh’udur. 
                        Kutsal Ruh bizlere Mesih’in yaptığı hizmeti getirir. 
                        Öyle ki daha fazla Mesih gibi olabilelim. Bu nedenle 
                        ‘kutsallaştırılma’ ya da ‘kutsal olmak’, Kutsallık 
                        kavramıyla ilgilidir. Bizler kutsallaştırıldığımızda; 
                        diğer insanlardan ve dünyadan ayrılırız. 
                        Kutsallaştırılmamızın iki ana noktası vardır. 
                         
                        
                        
                        İki ayete bakalım: 
                        
                        
                        İbraniler 10:14 “Çünkü kutsal kılınanları 
                        tek bir sunuyla sonsuza dek yetkinliğe erdirmiştir.” 
                        
                        
                        Vurgulanan ana ve temel nokta şudur: “Tek 
                        bir sunu” 
                        
                        
                        Nedir bu sunu? 
                        
                        
                        İsa Mesih’in Kendisi! İsa Mesih’in 
                        çarmıhtaki ölümü, yazarın bahsettiği sunudur. Ve bu sunu 
                        da iki şeyi gerçekleştiriyor:  
                        
                        
                        -Bu bizleri “yetkinliğe erdirmiştir.”Yani 
                        bu iş bitmiştir. Bu sunu, şu anda kutsallaştırılan 
                        kişileri sonsuzluğa kadar yetkinliğe erdirmiştir. 
                         
                        
                        
                        Burada vurgulanan birşeyi çok iyi 
                        anlamamız gerekir: 
                        
                        
                        Kutsal Ruh, işin en başından itibaren 
                        bizleri sonsuza kadar dünyadan ayrı bir pozisyona 
                        getirir. Bu aşamadan sonra Kutsal Ruh, bizlerin 
                        yaşantısını “Mesih’te kim olduğumuz” gerçeğine 
                        yönlendiriyor. İşte bu da “kutsallaşmanın” gerçek 
                        anlamıdır.  
                        
                        
                        Romalılar 6:1-11.ayetlerini lütfen 
                        okuyunuz. 
                        
                        
                        Pavlus gerçek olarak bilmemiz gereken 
                        birşeyden üç kez bahsediyor.  
                        
                        
                        Rom.6:3 “Mesih İsa’ya vaftiz 
                        edilenlerimizin hepsinin O’nun ölümüne vaftiz edildiğini 
                        bilmez misiniz?” 
                        
                        
                        “Biz de O’nunla birlikte ölüme gömüldük” 
                        diyor.  
                        
                        
                        Vaftiz kelimesinin içeriğinin ilk anlamı, 
                        Kutsal Ruh’un vaftizini vurgulamasıdır. Bizi vaftiz eden 
                        Kutsal Ruh’la, Mesih’te birleştiren Kutsal Ruh ile aynı 
                        Ruh’tur. Mesih’in ölümünde birleşerek; bizler de günaha 
                        öldük.  
                        
                        
                        Rom.6:6 “Artık günaha kölelik etmeyelim 
                        diye, günahlı varlığımızın ortadan kaldırılması için 
                        eski yaradılışımızın Mesih’le birlikte çarmıha 
                        gerildiğini biliriz.” 
                        
                        
                        Mesih’le birlikte eski varlığımızın 
                        çarmıha gerildiğini söylüyor.  
                        
                        
                        Rom.6:7 “Çünkü ölmüş olan, günahtan özgür 
                        kılınmıştır.” 
                        
                        
                        Çünkü bizler İsa Mesih’le birlikte öldük 
                        ve artık günahtan özgürüz.  
                        
                        
                        8. ve 9. ayetlerde Pavlus şöyle diyor: 
                        “O’nunla birlikte öldüysek, O’nunla birlikte de 
                        dirildik.”  
                        
                        
                        Rom.6:11 “Siz de böylece kendinizi günah 
                        karşısında ölü, Mesih İsa’da Tanrı karşısında diri 
                        sayın.” 
                        
                        
                        Her birimizin zaman zaman kendimizi 
                        günaha pek fazla da ölü, ya da Tanrı’ya karşı diri 
                        olmadığımızı hissettiğimiz günlerimiz olmuştur. Belki o 
                        gün, Rabbi nasıl hayal kırıklığına uğrattığınızı, Rabbin 
                        karşısında günah işlediğinizin farkına vardığınız ya da 
                        O’na hizmet etme fırsatını kaçırdığınızı çok iyi 
                        anladığınız bir gündü. Bunun sonucunda kendinizi Tanrı 
                        karşısında harab olmuş bir kişi gibi hissedebilirsiniz.
                         
                        
                        
                        Ama Pavlus “Bizlerin Mesih’teki konumu 
                        hislerimize göre değişebilir.” demiyor. 
                         
                        
                        
                        Bizim Mesih’teki konumumuz, Kutsal Ruh’un 
                        yaptığı işle tanımlanır.  
                        
                        
                        Günümüz nasıl geçmiş olursa olsun; 
                        inanmamız gereken gerçek şudur: Bizler gerçekten de 
                        Mesih’le birlikte öldük ve O’nunla birlikte dirildik. Ve 
                        günah karşısında ölüyüz. Bunun doğruluğundan da eminiz. 
                        Çünkü bizleri Mesih’te birliğe eriştiren tek bir Kutsal 
                        Ruh ile vaftiz olduğumuz gerçeğinden güç alırız. 
                         
                        
                        
                        Bu işlenen 11 ayet, İbraniler 10. bölüm 
                        1-14. ayetinin yarısını bizlere açıklar. 
                         
                        
                        
                        İlk 11 ayet yine ebediyete kadar nasıl 
                        yetkinliğe eriştirildiğimizi anlatır. Ama Kutsal Ruh’un 
                        “kutsallaştırma” işi bu kadarla bitmiyor elbette. 
                        Bizleri sonsuza kadar yetkinleştirdikten sonra, artık 
                        git gide daha çok “kutsallaştırma” işine başlıyor. 12. 
                        ayette yapılan geçişe dikkat edelim: 
                        
                        
                        Rom.6:12 “Bu nedenle bedenin tutkularına 
                        uymamak için günahın ölümlü bedenlerinizde egemenlik 
                        sürmesine izin vermeyin.” 
                        
                        
                        Bizler Kutsal Ruh aracılığıyla sonsuzluğa 
                        kadar yetkinliğe eriştirildiğimizden, Mesih’te diri 
                        olduğumuzdan; artık bedenin tutkularına uymamak için 
                        günahın ölümlü bedenlerimizde egemenlik sürmesine izin 
                        vermememizi gerektiğini söylüyor. Artık kendimizi 
                        Tanrı’ya ölümden yaşama geçirilmiş kişiler olarak 
                        sunmamızı istiyor. Tüm bunlar Mesih’in ve içimizdeki 
                        Kutsal Ruh’un işleyişinin sonucudur.  
                        
                        
                        c) Dayanma Gücü: 
                        
                        
                        Filipeliler 1:6 “Sizde iyi bir işe 
                        başlamış olan Tanrı’nın bunu, Mesih İsa’nın gününe dek 
                        bitireceğine güvenim vardır.” 
                        
                        
                        d) Yüceliğe Eriştirilme: 
                        
                        
                        Romalılar 8:30 b “Tanrı…………….,çağırdığı 
                        kişileri akladı ve akladığı kişileri yüceltti.” 
                        
                        
                        İsa Mesih’in geleceği o son yüce günde, 
                        biz de O’nun gibi olacağız. Çünkü O’nu olduğu gibi 
                        göreceğiz. Pavlus’un dediği gibi bizim doğal fiziksel 
                        bedenlerimiz, ruhsal bedenler olarak tekrar 
                        diriltilecektir. Ve bizlere Kutsal Ruh aracılığıyla 
                        verilmiş olan Mesih’in işi sonsuza kadar tamamlanmış 
                        olacak.  
                        
                        
                        *Soru: Tanrı için Kutsallık 
                        konusunda bizim yaptıklarımızdan çok, O’nun benzeyişine 
                        dönüşmek çok daha önemli. İbraniler bölümünde de dediği 
                        gibi “Kutsallığa sahip olmadan, kimse Tanrı’yı 
                        göremeyecek.” Tanrı’nın Kutsallığa bakış açısı nedir? Ve 
                        Kurtuluş konusunda Kutsallığın bizim için önemi nedir? 
                        *Yanıt: Amerikan kiliselerinde son birkaç yıldır 
                        çok büyük fikir ayrılığına düşülen konu şuydu: Bir 
                        insanın İsa Mesih’i Rab olarak kabul etmeden, kurtarıcı 
                        olarak kabul edip-edemeyeceği. Yukarıda sorulan konu, 
                        tam olarak bu olayın odak noktasını oluşturuyor. Çünkü 
                        Amerikan kiliseleri olarak bizler öyle bir dönemdeyiz 
                        ki; insanlar, bir insanın sonsuz yaşamı armağan olarak 
                        alabileceğini; ama kutsallık peşinde koşmak konusunda 
                        hiç de ciddi olamayacağına inanmaktalar. Kiliselerde 
                        şöyle deniliyor: “İsa Mesih’i Kurtarıcımız olarak kabul 
                        edip sonsuz yaşam armağanını alabiliriz. Ama O’na, 
                        hayatımızı değiştirmek isteyen ve Rab oluşuna 
                        direnebiliriz. Böylesi bir düşüncenin yanlışlığını 
                        belirtmeye gerek olmadığını sanıyorum. Çünkü bizler İsa 
                        Mesih’i kabul ettiğimizde; İsa Mesih’in tümünü kabul 
                        etmiş oluruz. Yani Romalılar 3. bölümü açıp, aklanmayı 
                        almanın güzel bir şey olduğuna inanmak ve sonra 
                        Romalılar 6. bölümdeki İsa Mesih’in Rabliğini görüp 
                        kabul etmemek normal olmasa gerek.  
                        
                        
                        İşte bu nedenle şunu diyebiliriz: 
                        Kutsallık olmadan hiç kimse Tanrı’yı göremez. 
                         
                        
                        
                        İsa Mesih’in söylediği şu sözü 
                        hatırlayalım: “Beni izleyen öğrencim, çarmıhını yüklenip 
                        ardımdan gelmeli.” Yani bedelini tartarak beni izlemeli. 
                        
                        
                        *Soru: Yuhanna 3. bölümde şunu 
                        okuduk: “Bir kişi yeniden doğmadıkca, Tanrı’nın 
                        Egemenliğini göremez.” Daha sonraki anlatılan derste, 
                        yeniden doğuş aracılığıyla Kutsal Ruh’u aldığımızı, 
                        Kutsal Ruh’un içimizde iman ve tövbe bilincini 
                        kazandırdığını öğrendik. Bizler bu bilinci kazandıktan 
                        sonra iman ederek İsa Mesih’i ve Kutsal Ruh’u da 
                        yüreklerimize çağırmış oluyoruz. Bu anlatılan sıralama 
                        doğru mudur? 
                        *Yanıt: Yuhanna 3.bölüm: Kurtuluşa eriştiğimizde; 
                        bunun öncelikle Tanrı’nın işleyişinin önceliği sayesinde 
                        olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Yani Tanrı her zaman 
                        bizden önce çalışır. Bu nedenledir ki; aynı işlemi 
                        yeniden doğmayla beraber Yuhanna 3. bölümde 
                        görebiliyoruz.  
                        
                        
                        Yuhanna 3:3 “Sana doğrusunu söyleyeyim, 
                        bir kimse yeniden doğmadıkca Tanrı’nın Egemenliğini 
                        göremez.” 
                        
                        
                        Burada iki şey var: 
                        
                        
                        a) Görmek 
                        
                        
                        b) Yeniden doğmak 
                        
                        
                        “Tanrı’nın Egemenliğini görmek” bir 
                        benzetmedir. Yani İsa Mesih’in, Tanrı’nın Egemenliğini 
                        fiziksel olan bu gözlerle görmeyi kastetmediğini 
                        anlayabiliyor muyuz? Pavlus “biz imanla yürürüz, 
                        (gözlerimizle) görerek değil.” diyor. İsa Mesih’in 
                        burada görmekten kasti aslında imandır. Bu yüzden bizler 
                        yeniden doğmadıkca; imanımızı kullanarak Tanrı 
                        Krallığını alamayız.  
                        
                        
                        Yuhanna 3:5 “İsa şöyle cevap verdi: ‘Sana 
                        doğrusunu söyleyeyim, bir kimse sudan ve Ruh’tan 
                        doğmadıkca Tanrı’nın Egemenliğine giremez.” 
                        
                        
                        Yani yeniden doğuş, Ruh aracılığıyla 
                        olur. Bu yüzden Kutsal Ruh bizleri, görüp iman 
                        edebilmemiz için önce diriltir. Bizler, Tanrı’dan gelen 
                        armağan aracılığıyla inanır, iman ederiz. 
                         
                        
                        
                        Kutsal Ruh’la İlgili Tartışılan Bölümler: 
                        (Peygamberlik, İyileştirme v.s.) 
                        
                        
                        Kutsal Ruh’un armağanları ile ilgili 
                        yapılan yanlış bir varsayım şudur: Bütün bu armağanlar 
                        (iyileştirme, peygamberlik, diller v.s.) Tanrı halkının 
                        normal yaşantılarında deneyimledikleri olaylardır. Ancak 
                        bizler Kutsal Kitabı okurken; görüyoruz ki Kutsal Ruh’un 
                        doğa üstü işleyişinin yok olması, insan hayatından 
                        çıkarılmış olması, bizlerin normal hayatlarını tanımlar.
                         
                        
                        
                        Kutsal Ruh’un hayatlarımızda yok oluşunu 
                        değil; O’nun doğa üstü işleyişinin hayatlarımızdaki 
                        yokluğunu kastediyoruz.  
                        
                        
                        Çünkü çoğu zaman şöyle denir: “Eğer 
                        bizler Kutsal Ruh’un mucizevi işlerini reddedersek; bir 
                        nevi Kutsal Ruh’u kiliseden çıkarıp atmış gibi oluruz.”
                         
                        
                        
                        Buradaki soru, Kutsal Ruh’un varlığı ya 
                        da yokluğu değil; Kutsal Ruh’un tarihin belirli 
                        dönemlerinde nasıl çalıştığıdır.  
                        
                        
                        Kutsal Kitabın hikayesi binlerce yıl önce 
                        Tekvin’le başlıyor ve gelecekte belirli bir zamanda 
                        yerine gelecek olan Esinleme Kitabıyla sona eriyor. Ve 
                        tüm bu yazılan bölümler boyunca, Kutsal Ruh’un varlığını 
                        görebiliyoruz.  
                        
                        
                        Kutsal Ruh daha önce anlattığımız 
                        yollarla ve daha değişik şekillerle Kendisini gösterir.
                         
                        
                        
                        Kutsal Kitap’ta geçen ve anlamamız 
                        gereken bir başka şey de şudur:  
                        
                        
                        Birçok zamanlar boyunca doğa üstü 
                        olaylara hiç rastlanmaz. Ör:Malaki ve Matta arasındaki 
                        400 yıllık bir sessizlik dönemi vardır. 400 yıl boyunca 
                        Tanrı’nın hiçbir mucizevi işlevi kaydedilmemiştir.
                         
                        
                        
                        Eğer Kutsal Kitabı daha derin araştırsak, 
                        başka yerlerde de Tanrı’nın bu tür doğa üstü işleyişine 
                        rastlayamadığımız yerler vardır.  
                        
                        
                        Bu yüzden Kutsal Ruh’un doğa üstü 
                        işleyişinin inanlıların hayatında her zaman rastlanır 
                        bir şey olduğunu söylemek; o kişiyi tamamen Kutsal 
                        Kitapla karşı karşıya getirmek demektir. Bu da bizi bir 
                        başka önemli soruyu yöneltmeye iter: 
                        
                        
                        Neden mucizevi şeyler olur? 
                        
                        
                        Bunun çok açık bir sebebi var gibi 
                        görünür. 
                        
                        
                        Kutsal Kitabı okurken gelişen, mucizevi 
                        veya doğal olan olayların parça parça olduğunu görürüz. 
                        Ör: Musa ortaya çıktığında doğa üstü olaylar olduğunu 
                        görüyoruz. Elişya ve diğer iki peygamberin ortaya 
                        çıkışıyla da doğa üstü olayları gözlemliyebiliyoruz. İsa 
                        Mesih geldiğinde de bu tür mucizeleri görüyoruz. Yeni 
                        Antlaşma’da Elçilerin yaptığı tüm hizmetlerin, yine 
                        mucizelerle birlikte oluştuğunu fark ediyoruz. 
                         
                        
                        
                        Peki sizce Tanrı neden tüm bu 
                        peygamberlerin, elçilerin ve İsa Mesih’in işlerini 
                        mucizelerle destekliyor? 
                        
                        
                        Çünkü Tanrı peygamberler, elçiler ve de 
                        en önemlisi İsa Mesih aracılığıyla halkına, Kurtuluşa 
                        ilişkin esinlemeyi verir. Ve tabi ki Kutsal Kitap da bu 
                        Kurtuluşa ilişkin esinlemenin yazıya geçirilmiş 
                        kaydıdır.  
                        
                        
                        Tanrı halkının hayatı periyodik olarak 
                        elçiler ve peygamberlerle işaretlenir. Bu nedenledir ki, 
                        mucizevi olaylar periyodik olarak ortaya çıkarlar. Çünkü 
                        mucizeler peygamberler ve elçilerin vasıtasıyla 
                        gercekleşmiştir. 
                        
                        
                        Tüm bu süre zarfında söylediklerimiz; 
                        “mucizevi deneyimler Tanrı halkının sürekli yaşadığı 
                        olaylar olmalıdır.” tarzında düşünen kişilere tamamen 
                        karşı çıkmaktadır.  
                        
                        
                        Efesliler 2:19-22 “Buna göre artık 
                        yabancı ve garip değil, kutsallarla birlikte yurttaş ve 
                        Tanrı’nın ev halkısınız. Elçilerle peygamberlerden 
                        oluşan temel üzerine bine edildiniz. Köşe taşı Mesih 
                        İsa’nın kendisidir. Bütün yapı, Rab’be ait kutsal bir 
                        tapınak olmak üzere O’nda kenetlenip yükseliyor. Siz de 
                        Ruh aracılığıyla Tanrı’nın konutu olmak üzere hep 
                        birlikte Mesih’te bina ediliyorsunuz.” 
                        
                        
                        Bu bölüm Tanrı için bina edilen yaşayan 
                        diri tapınaktan bahsediyor. Ve Ruh’un bu yüce tapınağı 
                        bizleriz. Her yapıda olduğu gibi, bu yapının da bir 
                        temeli vardır. Bu temelin ne olduğuna bakalım: 
                        
                        
                        Bu temel, İsa Mesih’in köşe taşını 
                        oluşturduğu; elçiler ve peygamberlerden ibarettir.
                         
                        
                        
                        Sizce bir bina nasıl inşa edilir? 
                        
                        
                        Önce temel atılır. Daha sonra 1. kat. 
                        Sonra başka bir temel atılır ve 2. kat oluşturulur. 
                        Kısacası önce temel atılır, daha sonra kat çıkılır. Bu 
                        örnek elbette doğru değil.  
                        
                        
                        Temel bir kez atılır. Bu örnekteki amaç 
                        şudur: Kilise’de elçilere ilişkin hizmet sürekli 
                        (devamlı) değildir. Tanrı kilisesine armağan olarak 
                        elçileri ve peygamberleri verdi. Bu peygamberler de 
                        tanrısal esini kiliseye vererek, bir temel oluşturdular 
                        ve bu esinin verilişi tamamlandığında da görevleri 
                        bitmiş oldu. Burada anlaşılması gereken nokta şudur: 
                        Temelin atılması bittikten sonra, onların hizetlerinin 
                        işaretleri de bitti. Açığa kavuşması gereken konu şudur:
                         
                        
                        
                        Burada ele alacağımız soru, Tanrı’nın güç 
                        ve kudretle bizlerle beraber olup, olmadığı değil; Tanrı 
                        güç ve kudretle tüm zamanlar için nasıl aramızda 
                        olduğudur? 
                        
                        
                        Sizce hangisi Tanrı gücünün daha kudretli 
                        bir işleyişidir? 
                        
                        
                        İsrail’e çölde verilen man mı? Yoksa bu 
                        akşam sofranızda yediğiniz ekmek mi? 
                        
                        
                        Bunların ikisi de Tanrı’nın halkı 
                        arasında yaptığı işleyişinin çok kudretli işleridir. 
                        Bizler man’ın verilişinin çok olağanüstü bir örnek 
                        olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bu ekmek İsrail’e hiç 
                        alışılmadık bir yolla verildi. Yağmur yerine, ekmek 
                        yağdı. Ama soframızdaki ekmeği bize çiftçinin verdiğini 
                        düşünüyoruz. Hayır ama bu Tanrı’nın gücüyle dünyaya bu 
                        meyveyi verişiyle oldu. Tüm bunları Tanrı doğal yolları 
                        kullanarak; bizlere veriyor diye bu mucizevi gücünü 
                        göstermediği anlamına gelmez. Tanrı bu ekmeği bize 
                        verirken; tohumu, ekmeyi, çiftçiyi, fırıncıyı hepsini 
                        kulandı.  
                        
                        
                        Tanrı Eski Antlaşma’da man’ı verirken 
                        aracı kullanmaksızın direkt olarak Kendi gücüyle verdi. 
                        Üzerinde düşünülmesi gereken şey; Tanrı’nın aramızdaki 
                        işleyişinin kudreti değil, ama bu kudreti görebilecek 
                        gözlere sahip olup-olmayışımızdır. İşte bu nedenle 
                        Rabbin Sofrası ve vaftiz gibi gizleri Kutsal Ruh 
                        güçlendirir. Vaftiz yoluyla Tanrı gücünü diğer 
                        mucizelerde olduğu kadar etkili bir şekilde dünyaya 
                        gönderir. Tanrı kilisede fakirlere hizmet eden dyakon 
                        aracılığıyla çalıştığı güçle, aynı şekilde daha önceden 
                        peygamberlik eden ve dillerle konuşan insanlar 
                        aracılığıyla sunduğu gücünü gösterir.  
                        
                        
                        Ama bizler kendimizi “Tanrı şu şekilde 
                        çalışmalıdır” diye şartladığımızdan; başka bir şekilde 
                        çalışan Tanrı’nın gücünü göremeyiz. Bu yüzden Tanrı’nın 
                        gücüyle, nasıl çalıştığını tanımlarken çok dikkatli 
                        olmamız gerekir.  
                        
                        
                        Tabi ki elçiler sakatları 
                        iyileştirmişlerdi. Tanrı gücünün, kudretinin direk 
                        uygulaması sonucunda sakatlar yürümüştü. Ama bir 
                        doktorun aracılığıyla da herhangi bir hastayı 
                        iyileştirmeye çalışan Tanrı’nın gücünü görmemezlikten 
                        gelemeyiz.  
                        
                        
                        Bu nedenledir ki, Tanrı’nın aramızdaki 
                        varlığını görmeye olan ihtiyacımızdaki bakış açımızı 
                        değiştirmemiz gerekir.  
                        
                        
                        *Soru: Gökten İsrail’e man yağdığı 
                        zaman, Tanrı’nın işleyişini direkt olarak görüyoruz. 
                        Soframızdaki ekmeğin gelişi sanki daha indirekt bir olay 
                        gibi gözüküyor. Tanrı kilisedeki dyakonları kullanırken, 
                        Ruh’un hareketleri dolaylı olarak mı var? Peygamberlere 
                        olduğu gibi, Kutsal Ruh’un direkt olarak gelişi var. Bu 
                        ayrımı yapmak gerekiyor mu?  
                        *Yanıt: Aradaki fark şudur: İkisi de Tanrı’nın 
                        kendi halkının ihtiyaçlarını karşılamak için sunduğu bir 
                        yol ama birinde aracı kullanıyor, diğerinde ise aracı 
                        kullanmıyor.  
                        
                        
                        *Soru: Ruh da bu şekilde 
                        çalışmıyor mu? 
                        *Yanıt: Evet. Tanrı’nın Ruh’u da böyle çalışıyor. 
                        Sanki man’ı yağdırırken çok yüce bir gücü vardı. Ama 
                        soframızdaki ekmeğin gelişinde böylesi bir güç yokmuş 
                        gibi algılanmamalı.  
                        
                        
                        *Soru: Peygamberliklerin sona 
                        erdiğini ve tamamlandığını söylediniz. Ama kişilerin 
                        aracılığı ile Kutsal Ruh’un işleyişi hala devam ediyor 
                        olamaz mı? Ör: Rabbin zaman zaman bir başka imanlı 
                        kardeş hakkında yüreğimize koyduğu ve gerçekleşen şeyler 
                        gibi. 
                        *Yanıt: Peygamberlik armağının hala var olduğuna 
                        inanan insanlar onu Kutsal Kitap’tan gösteremiyorlar. 
                        Onlar bu gibi sözlerin Kutsal Kitap ayetlerinden daha az 
                        kutsal nitelikte ve hatalı olabileceğini söylüyorlar. 
                        Böylesi bir yaklaşımla Kutsal Kitap ayetlerine de ters 
                        düşmüş oldular. Kutsal Kitaptaki peygamberlik anlayışı 
                        kurtuluşa ilişkin hatasız, mükemmel esinleme sunmaktır. 
                        Ör: 1. Korintliler 13:2 “Eğer peygamberlikte 
                        bulunabilsem, bütün sırları bilsem ve her türlü bilgiye 
                        sahip olsam, eğer dağları yerinden oynatacak kadar büyük 
                        bir imanım olsa, ama sevgim olmasa, bir hiçim.” 
                        
                        
                        Buradan da anlaşılacağı gibi, bir kimsede 
                        peygamberlik armağanı varsa; bütün sırları bilebilir.
                         
                        
                        
                        O zaman aklımıza gelen soru şudur: 
                        peygamberlikte bulunabildiğimizde hangi sırrı 
                        anlayabildiğimizdir? 
                        
                        
                        Efesliler 3:2-3 “Sizler için Tanrı 
                        tarafından bana verilen kayra yöneticiliğini hiç 
                        kuşkusuz duydunuz. Önceden kısaca yazdığım gibi, bu giz 
                        bana özel açıklamayla bildirildi.” 
                        
                        
                        Burada Mesih’in ona verdiği armağan, 
                        Esinleme (açıklama) aracılığıyla bildirilen sırdır. Yani 
                        peygamberin açıkladığı sırlar, Tanrı tarafından Esinleme 
                        aracılığıyla veriliyor. Ve Pavlus daha sonra bu yolla 
                        verilen sırrın ne olduğunu bizlere açıklıyor. 
                         
                        
                        
                        Efesliler 3:4-6 “Bu mektubu okuduğunuz 
                        zaman Mesih sırrını nasıl kavradığımı anlayabilirsiniz. 
                        Bu sır önceki kuşaklara açıkca bildirilmedi. Şimdiyse 
                        Mesih’in kutsal elçlerine ve peygamberlerine Ruh 
                        aracılığı ile açıklanmış bulunuyor. Şöyle ki, diğer 
                        uluslar da mirasa ortaktır, aynı bedenin üyeleridir ve 
                        Müjde aracılığıyla Mesih İsa’da vaade ortaktırlar.” 
                        
                        
                        Dikkat edersek, Tanrı’nın sırrı Ruh 
                        aracılığıyla açıklanıyor. Kimlere?  Tanrı’nın elçileri 
                        ve peygamberlerine. Ve bu sır daha önceden hiçkimseye 
                        açıklanmamış bir sırdır. Diğer uluslardan olan kişiler 
                        de bu mirasa ortaklar ve bu bedenin üyeleridirler. 
                        
                        
                        İşte Kutsal Kitaba uygun olan 
                        peygamberliği bu ayetler tanımlıyor. Yanlış olabilecek 
                        hiçbir yanı yoktur.  
                        
                        
                        Ama bütün bunları söyledikten sonra şunu 
                        diyemeyiz: “Peygamberlik armağanları artık olmadığından, 
                        yaşadıkların doğru olamaz.” 
                        
                        
                        Herhangi bir kardeşimiz bize Kutsal 
                        Kitap’tan bir ayetle fikrini bize iletirse ve bu ayet 
                        yüreğimize işlerse, ya da Tanrı’nın hayatlarımızda 
                        işleyişine ilişkin çok pratik bir görüş sunarlarsa; çoğu 
                        zaman anlamlı ve bizim ihtiyaçlarımıza yöneliktirler. 
                        (Bazen doğru olmayabilirler) 
                        
                        
                        Bana göre; Kutsal Ruh bu kişilerin 
                        hayatlarında işlemiştir fakat bu peygamberlik 
                        verilmesiyle aynı şey değildir. Pavlus ruhsal 
                        armağanları sıralarken, böylesi bir durumun hangi 
                        kategoriye girdiğini söylüyor. Şöyle diyor: “Kutsal 
                        Ruh’un her insana bilgelik sözü verebilir.” 
                        
                        
                        Herhangi bir arkadaşımız bize Ruh’un 
                        kendisine açıkladığı bilgeliği verdiğinde, o sözü Kutsal 
                        Kitap’taki yetkili peygamberliğe göre test edip, 
                        denemeliyiz. Böylelikle doğru olup-olmadığını 
                        anlayabiliriz.  
                        
                        
                        Daha sonra Kutsal Ruh’a, arkadaşımıza bu 
                        görüşü-anlayışı verdiği için teşekkür edebiliriz. 
                         
                        
                        
                        Böyle bir durumla karşılaştığımızda bu 
                        tamamen Kutsal Ruh tarafından esinlenmiş bir açıklama, 
                        peygamberlik değil; Kutsal Ruh’un Tanrı Söz’üne bir ışık 
                        tutuşu, ya da bilgelik olarak algılayabiliriz. 
                         
                        
                        
                        *Soru: Eski Antlasma’da yukarıda 
                        açıklanan tarz davranan kişilerin, Kutsal Kitap’ta 
                        peygamber olarak adlandırıldığını görüyoruz. Yani Tanrı 
                        halkını Kutsal Kitaba göre uyaran kişilere peygamber 
                        olarak adlandırıldıklarına rastlıyoruz. Bu konuda ne 
                        dersiniz? 
                        *Yanıt: Bazen Tanrı, peygamberlik görevine 
                        atamadığı kişileri de aracı olarak kullanabilir. Ör: 
                        Davut bir kraldı. Ama Tanrı ona Kendi esinini verirken, 
                        onu kullandı. 
                        
                        
                        Bu anlatılanların tümü, Kutsal Kitab’ın 
                        sahip olduğu konumu koruyabilmek amacıyladır. Elçilerin 
                        İşleri kitabında Beriya köyündekiler gibi olmalıyız. 
                        Onlar duydukları her öğretiyi Kutsal Kitaba göre test 
                        ediyorlardı. Herhangi bir arkadaşımız gelip bize birşey 
                        söylediğinde; bu söylediği sözü Kutsa Kitapla 
                        karşılaştırmalıyız. Çünkü bu söz Kutsal Yazılarla 
                        bağdaşıyorsa; çelişki yoksa, o zaman bunun Kutsal 
                        Ruh’tan olduğuna emin olabiliriz.  
                        
                        
                        Eğer elimdeki kitap, bir peygamberlik 
                        kitabıysa ve arkadaşımız da bize peygamberlik ettiğini 
                        söylüyorsa; zaman içersinde bu iki peygamberlik 
                        birbirine karışıp acaba her ikisine de aynı şekilde bir 
                        değer veriş mi çıkacak ortaya? 
                        
                        
                        Bu yüzden bu iki şeyi tanımlarken, 
                        kullandığımız terimler ve dil çok önemlidir. 
                         
                        
                        
                        *Soru: Belli dönemlerde Tanrı’nın 
                        sessiz kaldığını görüyoruz. Ör: Ester bölümünde. Bunun 
                        nedeni ne olabilir? 
                         *Yanıt: Tanrı’nın sessiz kaldığı zamanlar, 
                        O’nun yokluğunu veya çalışmadığını göstermez. Yani bu 
                        gibi durumlarda Tanrı tüm dünya tarihini kendi 
                        amaçlarına bıraktığı anlamını da taşımaz. Böylesi bir 
                        durumu açıklığa kavuşturacak tek sebep şudur: 
                        
                        
                        Tanrı sessiz kaldığı o dönem boyunca, 
                        peygamberliğe ilişkin halkına herhangi bir esin 
                        vermemiştir.  
                        
                        
                        Galatyalılar 4. bölümü düşünün. Bu 400 
                        yıllık sessizliğin doruk noktasında İsa Mesih doğuyor. 
                        Peki bu dönem süresince Tanrı işlemiyor muydu sizce?
                         
                        
                        
                        Elbette ki, Kendi amaçlarını 
                        gerçekleştirmeden önce; İsa Mesih’i bizlere vermek için 
                        görünmeyen yollarla çalışıyordu. Ama bunları 
                        keşfedebilecek, görebilecek gözleri gerektirir. 
                         
                        
                        
                        Buna verilebilecek en iyi örneklerden 
                        biri Ester bölümüdür. Bu Kitap’ta Tanrı’nın ismi bir kez 
                        bile geçmemektedir. Devamlı olarak bu kitap’ta tesadüf 
                        üzerine tesadüflere rastlarız. Ve artık o kadar çok şeyi 
                        sizler tesadüf olarak değil, Tanrı’nın çalışması olarak 
                        görmeye başlarsınız. Bu kitap’ta Tanrı’nın işleyişi o 
                        kadar gözle görülmezdir ki; ismi bile geçmemektedir. Ama 
                        Ester ve Mordekay aracılığıyla Tanrı o kadar çok 
                        çalışmaktadır ki; bütün halk bu yüzden kurtulmuşlardır. 
                        Haman’ın Yahudileri öldürmek için yaptığı plandan 
                        kurtulabilmenin tek yolu bir mucizenin gerçekleşmesiydi. 
                        Ve Tanrı kendi halkını öyle bir mucizeyle kurtardı ki, 
                        hiç kimse bunun nasıl gerçekleştiğini göremedi. 
                        Kendilerini neyin vurduğunu hissetmediler bile. 
                         
                        
                        
                        Diller: 
                        
                        
                        Elçilerin İşleri 2. bölüm 
                        
                        
                        Daha önce de bahsettiğimiz gibi Kutsal 
                        Kitaba baktığımızda, bir kimsenin Kutsal Ruh’u alarak 
                        kurtuluşa eriştiğinde; ille de dillerle konuşması 
                        gerekmediğini görebiliyoruz. Çünkü Pavlus ve Filipeli 
                        gardiyan iman ettiklerinde dillerle konuşmamışlardı. 
                        Bunu belirtmekteki asıl önemli neden, kilisede iki 
                        farklı inanış ortaya çıkarılmaması gerektiğinin 
                        anlaşılması içindir. Eğer bilinmeyen dillerle konuşmak 
                        veya herhangi bir armağan Kutsal Ruh’un varlığını 
                        simgeliyorsa; o zaman İsa Mesih bu güce sahip değildi. 
                        
                        
                        Diller hakkında başka bir gözlem yapalım: 
                        
                        
                        Bu bölümde çok açıkca gözüken bir başka 
                        şey de; Yeni Antlaşma döneminde kullanılan diller, her 
                        zaman gerçek ve insanlar tarafından kullanılan 
                        dillerdir.  
                        
                        
                        Bu bölümde Kudüs’te, dünyanın birçok 
                        yerinden bir araya gelmiş insanlar bulunmaktadır. Kutsal 
                        Ruh öğrencilerin üzerine güçle geliyor ve onlar dillerle 
                        konuşmaya başlıyorlar. Neticede orada buluna herkes 
                        öğrencilerin kendi dillerinde konuştuklarına tanık 
                        oldular. Bu ayetlerden de anlaşılacağı gibi, bilinmeyen 
                        dillerde konuşmanın kesinlikle hiçbir şekilde duyulmamış 
                        ya da anlamsız sözler ve seslerle birşeyler söylemek 
                        olmadığını görebiliyoruz.  
                        
                        
                        Aynı şekilde İncil’de geçen diğer 
                        bölümlerin de (bilinmeyen dillerle ilgili) manasız 
                        olmadıklarını fark edebiliriz.  
                        
                        
                        1. Korintliler 13:1 “Eğer insanların ve 
                        meleklerin dilleriyle konuşsam, ama sevgim olmasa, ses 
                        çıkaran bir bakır ya da çınlayan bir zilden farkım 
                        olmaz.” 
                        
                        
                        Bu ayetlerden çıkarılan mana şudur: 
                        
                        
                        1. Korintlilerde geçen bilinmeyen 
                        dillerde konuşmakla, Pentekost günündeki dillerle 
                        konuşmakla aynı değilse bile; bir nevi göksel ve 
                        gerçekten kimsenin anlamadığı bir şekilde yapılan 
                        konuşmadır. Ama “meleklerin dilleri” kelimesinin 
                        kullanılması, hiçbir şekilde normal insan dillerinden 
                        farklı bir konuşma olduğunu bize düşündürmemeli. 
                         
                        
                        
                        Bunun iki sebebi vardır: 
                        
                        
                        İlk sebep çok güçlü olmamakla birlikte 
                        olası bir sebeptir. Pavlus tarafından söylenmiş olan 
                        “meleklerin dilleri” terimi, belki bugün bizlerin 
                        konuştuğu dillerin Tanrı tarafından gökten gelmiş 
                        olduğunu tanımlayabilir.  
                        
                        
                        İkinci sebep ise daha olası bir sebeptir. 
                        Pavlus’un Korint kilisesini azarladığını görüyoruz. Ve 
                        sanki onların dilleri kullanış biçimiyle dalga geçiyor. 
                        Çünkü 14. bölümde göreceğimiz gibi, çeşitli dillerin 
                        kullanılması, Tanrı halkının tapınışında karmaşa ve 
                        düzensizlik yaratıyor. Bu yüzden onların bilinmeyen 
                        dilleri kullanışı “meleklerin dilleri” dışındaki herşey 
                        gibi.  
                        
                        
                        İkinci sebebin olasılığı daha 
                        muhtemeldir. Nedenini alayabilmek için; 12. bölümü nasıl 
                        bitirdiğine bakabiliriz.  
                        
                        
                        bölümde Pavlus’un bu dilleri nasıl yanlış 
                        olarak kullandıklarını söylemeden önce; 12. bölümün 
                        sonunda “en önemli şeyin ne olduğunu size göstereceğim” 
                        diyor. 13. bölümün sonunda da bu önemli şeyin diller 
                        değil; sevgi olduğunu söylüyor. 
                        
                        
                        Bu kilisede bilinmeyen dillerde konuşan 
                        kişiler, topluluğun bedenini bina etmek için değil; 
                        insanları incitmek ve bölmek maksadıyla kullanıyorlardı.
                         
                        
                        
                        Bu nedenle “meleklerin dilleri” 
                        teriminden göksel dillerde konuşmak anlamı çıkarılamaz.
                         
                        
                        
                        1. Korintliler 14:14 “Bilmediğim dilde 
                        dua edersem ruhum dua eder, ama zihnimin buna bir 
                        katkısı olmaz.” 
                        
                        
                        Bazı kişiler “bilinmeyen diller”i 
                        savunmak için; bu ayetleri kullanırlar. Şöyle söylerler: 
                        “Bu dua ediş, bu konuşma öylesine derinden, ruhtan gelir 
                        ki; bütün normal ve anlaşılabilir şeylerin üzerindedir.” 
                        Fakat burada Pavlus’un söylemek istediği şey; 
                        peygamberlik yanında Kutsal Ruh artık başka bir konuşma 
                        türüyle işlemektedir. Yani bu ruh, konuşmacının konuşma 
                        kapasitesini kullanmadan konuşan bir ruhtur. 
                         
                        
                        
                        Bence şunu söylemek doğru olur: Bizler 
                        kendi ana dilimizi konuştuğumuz zaman, beynimizin en çok 
                        konsantre olduğu taraf konuşmak olurdu. Kullanacağımız 
                        kelimeleri seçiyor, cümleler kuruyoruz. Oluşturduğumuz 
                        paragraflarla aklımızdakileri iletmeye çalışıyoruz.
                         
                        
                        
                        Ama herhangi bir arkadaşınızın birdenbire 
                        Polonya’ca konuşmaya başladığını düşünün!  O anda orada 
                        bir Polonyalı’nın bulunduğunu varsayın. Bu durumda 
                        bilmediği dilde konuşan arkadaşınız kendiliğinden değil; 
                        ruhtan konuşmuş olacaktı. Yani konuşan kişinin Türkçe 
                        değil de, bilmediği bir dilde ettiği dua göksel bir dua 
                        anlamını taşımaz. Zira orada bulunan Polonyalı rahatca 
                        konuşulanları anlayacaktır.  
                        
                        
                        Bu nedenle Pavlus’un burada 
                        söylediklerini “bilinmeyen bir dil” olarak yorumlamak 
                        doğru olmaz.  
                        
                        
                        1. Korintliler 14:1-5 “Sevginin ardınca 
                        koşun ve ruhsal armağanları, özellikle peygamberlik 
                        yeteneğini gayretle isteyin. Bilmediği dilde konuşan, 
                        insanlarla değil, Tanrı’yla konuşur. Kimse onu anlamaz. 
                        O, ruhuyla sırlar söyler. Peygamberlikte bulunansa 
                        insanların ruhça gelişmesi, cesaret ve teselli bulması 
                        için insanlara seslenir. Bilmediği dilde konuşan, kend 
                        kendini geliştirir. Hepinizin bilmediğiniz dillerde 
                        konuşmanızı isterim, ama peygamberlikte bulunmanızı 
                        yeğlerim. Diller inanlılar topluluğunun gelişmesi için 
                        çevrilmedikce peygamberlikte bulunan, dillerde 
                        konuşandan üstündür.” 
                        
                        
                        Burada dikkat edeceğimiz iki şey vardır: 
                        
                        
                        En sonunda bilinmeyen dillerde konuşan 
                        kişi için ne diyor? “o ruhuyla sırları aktarır.” 
                        
                        
                        Bu, 13. bölümde peygamberliğe ilişkin 
                        söylenen şeylerle aynı anlamdadır. “Eğer peygamberlikte 
                        bulunabilsem; bütün sırları bilirim.” Eğer ben 
                        bilinmeyen dillerle konuşuyorsam, bütün sırları 
                        söylüyorum.  
                        
                        
                        Bütün bu şeylerin üzerine Pavlus’un 
                        Efesliler 3. bölüm’de bizlere açıkladığı sırrın ne 
                        olduğunu da açmak gerekir.  
                        
                        
                        İlk kilisede bilinmeyen diller, kimsenin 
                        anlamadığı diller değildi. Müjde’nin yetkili bir 
                        esinlenişiydi.  
                        
                        
                        5. ayetin sonunda ne söylendiğine dikkat 
                        edelim: Bilinmeyen diller tercüme edildiğinde, Pavlus 
                        bunları peygamberlikle eş seviyeye getiriyor. 
                        Peygamberlik sözlerinin tercüme edilmeye ihtiyacı 
                        olmaması, onları bilinmeyen dillerden daha yüksek bir 
                        konuma getiriyor. Çünkü bilinmeyen dillerin peygamberlik 
                        sayılabilmesi için, tercüme edilmesi gerekmektedir.
                         
                        
                        
                        1. Korintliler 14:20-22 “Kardeşler, 
                        düşüncelerinizde çocuksu olmayın. Kötülük konusnda 
                        çocuklar gibi, ama düşüncelerinizde yetişkinler gibi 
                        olun. Kutsal Yasa’da şöyle yazılmıştır. 
                         
                        
                        
                                                “Rab, ‘Yabancı 
                        dilleri konuşanlar aracılığıyla, 
                        
                        
                                                 yabancıların 
                        dudaklarıyla bu halka sesleneceğim; 
                        
                        
                                                 yine de beni 
                        dinlemeyecekler!’ diyor.” 
                        
                        
                        Görülüyor ki, bilinmeyen dillerde 
                        konuşma, imanlılar için değil, imansızlar için bir 
                        belirtidir. Peygamberlikse imansızlar için değil, 
                        imanlılar için bir belirtidir.” 
                        
                        
                        Burada Pavlus bizlere Grek kiliselerinde 
                        “bilinmeyen dillerin” neden kullanıldığını açıklıyor. 
                        İşaya 28. bölüm’den alıntı yapıyor. Ve bu bölümde Tanrı, 
                        İsrail üzerine olan yargısını söylemektedir. Diyor ki 
                        “ben size yabancı insanların kullandığı garip dillerle 
                        konuşacağım.” 
                        
                        
                        Tanrı neden insanların anlamadığı bir 
                        dilde konuşsun ki?.. 
                        
                        
                        Şöyle diyor Tanrı: “Çünkü zaten onlar 
                        beni dinlemeyecekler.” 
                        
                        
                        Bu benzetme, İsa Mesih’in İncil’de yapmış 
                        olduğu benzetmelere benziyor. İsa şöyle 
                        diyor:“Duyacaklar, işitecekler ama anlamayacaklar.” 
                        
                        
                        Yani İsa Mesih’in öğrencilerinin 
                        yüreğinde bazı gerçekleri net bir şekilde ortaya 
                        çıkaracak olan bu benzetmeler, Ferisilerin gözlerinden 
                        ve yüreklerinden bu bilgileri saklayan ve gizleyen, aynı 
                        benzetmeler olacak. Ve işte Tanrı onları yargılayarak 
                        diyor ki: “Onlara bilinmeyen dillerde konuşacağım.” 
                        
                        
                        Kısacası Yeni Antlaşma’daki diller olayı, 
                        bu peygamberliğin gerçekleşmesidir. Bu yüzden diyor ki: 
                        “yabancı diller inanlılar için değil; imansızlar 
                        içindir.” 
                        
                        
                        Eski Antlaşma’daki insanlar, Mesih’i red 
                        ettiklerinden; yabancı dillerle yargılanmaktadırlar. Bu 
                        yüzden de Tanrı’nın Ruh’u Grek kiliselerinin üzerine 
                        dökülmüştür. Öyle ki “duyarlar ancak anlamazlar.” 
                        
                        
                        Tanrı’nın merhameti ışığında, Romalılar 
                        9. ve 11. bölümleri hatırlamamız gerekir. Tanrı sırf 
                        İsraillilerin ve Yahudilerin kıskançlığını uyandırmak 
                        için, bütün Ruh’unu Greklerin üzerine dökmektedir. Bu 
                        yüzden de Tanrı İsrail’i yargılamak amacıyla kilisesine 
                        bilinmeyen diller armağanını vermektedir. 
                         
                        
                        
                        Bütün bu söylenenlerin ışığı altında, 
                        eğer bilinmeyen diller kilisenin anlamadığı bir dua 
                        diliyse; o zaman yukarıda anlatılanların hiçbir anlamı 
                        kalmamaktadır.  
                        
                        
                        İyileştirme Armağanı: 
                        
                        
                        Yakup 5:14-15 “İçinizden biri hasta mı? 
                        İnanlılar topluluğunun ihtiyarlarını çağırtsın, Rab’bin 
                        adıyla üzerine yağ sürüp onun için dua etsinler. İmanla 
                        edilen dua hastayı iyileştirecek ve Rab onu ayağa 
                        kaldıracak. Eğer hasta günah işlemişse, günahları 
                        bağışlanacak.” 
                        
                        
                        Bu ayeti okuduğumuzda şöyle 
                        düşünebiliriz: 
                        
                        
                        Sırf iyileştirme armağanları ortalıkta 
                        yok diye, Tanrı halkını artık iyileştirmiyor mu? Böyle 
                        birşey yoktur. Yakub’un burada 14. ayette ne söylediğine 
                        dikkat edelim: 
                        
                        
                        Bunu yapmakla kilise, kendisini iman 
                        alanına sokarak, Tanrı’nın gücünün çalışması için 
                        aracılık etmiş oluyor.  
                        
                        
                        Elçilerin İşleri kitabında da gördüğümüz 
                        iyileştirme armağanı, öyle bir niteliktedir ki; elçilik 
                        görevini İsa Mesih’e olan imanla kullandıklarında, O’nun 
                        adıyla; doğuştan sakat kişilere “kalk ve yürü” diyorlar. 
                        Ve o sakat beden, iyileştirilmiş olarak yürüyerek 
                        gidiyor. Tanrı’nın bu kişilerin hayatında, direkt ve ani 
                        çalışması, sadece bu kişilere ve elçilere özgüdür. Ama 
                        Yakup diyor ki: “bu meshedilme ve kilisenin duası 
                        aracılığıyla Tanrı, eski zamanlarda Petrus aracılığıyla 
                        olduğu kadar, güçlü çalışacak.” 
                        
                        
                        Ama bu sefer Tanrı’nın yüce kudreti, bir 
                        araç vasıtasıyla gelecek.  
                        
                        
                        Aklımıza şu soru gelebilir: 
                         
                        
                        
                        Neden iyileştirme armağanını, Pentekostal 
                        ya da Karizmatik arkadaşlarımızın arasında daha çok 
                        görüyoruz? 
                        
                        
                        Bana göre, hala onların arasında 
                        iyileştirme armağanı var demek yerine; Tanrı’nın kendi 
                        aralarında iyileştirme armağanına yönelik çalışacağına 
                        imanları var demek sanırım daha doğru olur. 
                         
                        
                        
                        Bu yüzden, onlardan bu konuda 
                        öğreneceğimiz şeyler olduğuna inanıyorum. Tabi ki bir 
                        denge sağlamak zorunda.  
                        
                        
                        Çoğu zaman şu soruyla karşılaşırız: 
                        
                        
                        İyileştirme armağanının amacı, anlamı 
                        nedir? 
                        
                        
                        Çoğu arkadaşımız şöyle söyler: “kilise’de 
                        bu iyileştirme armağanının olması gerekir. Öyle ki 
                        Tanrı’nın gücü, bu kilise’de açıkca görülebilsin.” 
                        
                        
                        Ama bana göre, Pavlus’un Romalılar 
                        bölümünde söylediği gibi, “Müjde, insanları kurtuluşa 
                        götüren güç, Tanrı’nın kudretidir.” 
                        
                        
                        Bu nedenle, iyileştirme armağanının 
                        olmadığını söylemek; Tanrı’nın kilisesinde çalışmadığını 
                        söylemek anlamını taşımaz.  
                                      
                                      Bizler günümüzde de Tanrı’nın 
                                      insanları iyileştirmesini bekleriz. Ama 
                                      eski çağlardan daha farklı bir biçimde. 
                                      Kutsal 
                                      Ruh, Kutsal Ruh nedir Tanrı'nın kutsal ruhu 
                                      kutsal ruh nerededir kutsal ruh nasıl alinir 
                                      alınır   |