Hıristiyan dünyasının genel olarak Hz. İsa’nın doğumu ve ölümü konusunda
tek bir fikre sahip olmadığı görülüyor.
Bu ayrımların Katolik, Ortodoks ve Protestan
alemi açısından neler olduğunu özetleyebilir
misiniz?
Katolik,
Ortodoks ve Protestan mezhepleri arasında
bazı konularda farklı görüşler olmakla birlikte,
İsa Mesih’in doğumu, ölümü ve ölümden dirilişi
konusunda bir fikir ayrılığı yoktur. Hıristiyan
dünyası içinde bu ana mezheplerin dışında
kalan ve marjinal olarak değerlendirilebilecek
bazı tarikat ve gruplar bile İsa Mesih’in
doğuşu, ölümü ve ölümden dirilişi konusunda
pek farklı düşünmüyorlar.
Hıristiyan dünyası dönem dönem Hz. İsa’nın yaşamı ve ölümü ile ilgili
olarak ortaya atılan bu tür tartışmaları
nasıl değerlendirmektedir?
İnancı
konusunda biraz bilgili olan Hıristiyanlar
bu tür iddiaları ciddiye almaz. Ama bu konuda
yeterli bilgiye sahip olmayan cemaat üyelerimiz
hemen bu konuda sorular sorup olayın ne
olduğunu öğrenmeye çalışıyor. Aslında en
ciddi belgesellerde bile çok basit hatalar
/ yanlışlar yapılabiliyor. Bunun ilginç
bir örneğini 4 Mart 2007’de National Geographic TV’de yayınlanan “Efsane mi, Gerçek mi?” belgeselinde izledim.
Bu belgeselde, genel kabullere göre çarmıha
gerilen İsa Mesih’in avuçlarından çivilendiğini,
oysa avuçlardan çivilenme durumunda el küreklerinin
bedeni taşıyamayacağı ve böylece çarmıha
gerilen kişinin kısa bir sürede yere düşeceği
iddia edildi. Bu bilgi doğru, ama gerçeği
tam yansıtmıyor. Çünkü İncil’e göre İsa
Mesih ayaklarından da çivilenmiştir ve yine
genel kabullere resimlemelere göre ayaklarının
altına destek konularak çivilenmiştir. Ayakların
altındaki destek bütün ağırlığı taşıyabilir
ve çivilenen avuçların yırtılmasını engelleyebilir.
Ancak Hıristayanlık inancında önemli olan
İsa Mesih’in çarmıha gerilmiş olmasıdır,
avuçlarından mı yoksa bileklerinden mi çivilendiği
önemli değildir.
Hıristiyanlık
konusunda hemen her ülkede yalan yanlış
bilgiler ve haberler yayınlanıyor. Ama ülkemiz
Türkiye’de bazen çok saçma ve gülünç iddialar
yayınlanıyor ve gerekli yanıtlar verildiği
zaman da bazen yayınlanmıyor. Örneğin 16
Nisan 1990 tarihli Türkiye Gazetesi’nde yayınlanan Halis Eldem imzalı bir yazıda, “…Konstantin
putperesti, 313 yılında Nasraniyeti (Hıristiyanlığı)
kabul etti. Filozof Eflatun’dan, Lutter
Martin’den, Kavlin Kalvan’dan yardım isteyip
değişik şekillerde yazılan İncilleri bir
tek İncil’de toplamak istedi. Ancak Kostantin
hazretleri inançları yönünde hareket edip
yine yanlışlıklar yapmıştır” deniliyor.
Yazıda bir tek doğru bile yok: Konstantin
İS 312’de Hıristiyanlığı kabul etti, Filozof
Eflatun Konstantin’den yaklaşık 650 yıl
önce yaşadı, Martin Luther Konstantin’den
yaklaşık 1200 yıl sonra yaşadı, Calvin de
Konstantin’den yaklaşık 1250 yıl sonra yaşadı.
Yani Konstantin kendisinden yüzyıllarca
önce yaşamış olan Eflatun ve yüzyıllarca
sonra yaşamış olan Luther ve Calvin’den
nasıl yardım isteyebiliyor!!! Türkiye
Gazetesi bu yalan yanlış bilgilerle
dolu yazıyı hiç çekinmeden yayınlamış, ama
bu yazıya verdiğimiz cevabı ise yayınlamamıştı.
Tabii
bu tür yalan – yanlış bilgiler sadece dini
yönü ağır basan yayınlarda yer almıyor.
15
Ocak 2007 tarihli
Sabah Gazetesi’nde Sayın Murat Bardakçı, “İznik'te
dördüncü asırda toplanan Konsil, Hazreti
İsa'dan sonra yazılan yüz küsur İncil'in
dördünü kilisenin resmi kitabı olarak seçmiş,
diğerleri imha edilmişlerdi” sözlerine yer
veriyor. Evet, her değerli şeyin sahtesi
yapıldığı gibi, tarihte sahte inciller de
yazılmıştır –ki bunlardan bir tanesi de
Barnabas İncili’dir. Ama bu sahte İncillerin
sayısı hiçbir zaman “yüz küsur” olmamıştır ve İznik’te
toplanan Konsil’in toplanma amacı da “incillerin
sayısını düşürmek” değil İsa Mesh’in kişiliği
üzerinde yoğunlaşan tartışmaları sonuçlandırmaktı.
Sayın
Murat Bardakçı’ya
da gerekli yanıtı gönderdik, ancak yanıtımızı
yayınlamadı.
Eğer iddia edildiği gibi Hz. İsa’nın mezarı bulunmuşsa, bunun dini açıdan
yeni yorumlara neden olması mümkün mü?
Zaten
Hırıstiyanlık inancına göre İsa Mesih çarmıha
gerilmiş ve ardından bir mezara konulmuştur.
Bu mezarın bulunması Hıristiyanlık açısından
bir sorun teşkil etmez.
Siz söz konusu belgeselde yer verilen bilgileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Belgeseli
izleyemedim. Ancak medyadan izleyebildiğim
kadarıyla, “İsa’nın Kayıp Mezarı” belgeselinde
verilmek istenen mesaj, aslında bir belgeselden
çok bir roman için uygundur! Hıristiyanlık
inancına göre İsa Mesih çarmıha gerilerek
öldürülmüş, mezara konulmuş ve üç gün sonra
da dirilmiştir. Ölümden dirilen İsa Mesih
40 gün boyunca havarilerine – öğrencilerine
görünmüş ve ardından göğe yükselmiştir.
İlk günden beri Hıristiyanlığın temel inancı
budur. Zaten bütün baskılara rağmen Hıristiyanlığın
hızla gelişmesinin tek nedeni de bana göre
İsa Mesih’in dirilmiş olmasıdır. İsa Mesih,
yaşadığı dönemin bilinmeyen - tanınmayan
sıradan insanlarından biri değildi. Konuşmaları
- vaazları binlerce kişi tarafından dinlenen,
yargılanması ve çarmıha gerilmesi binlerce
kişi tarafından yakından takip edilen biriydi.
Mezarı bilinmeyen biri değildi. Hıristiyanlığın
yayılmasını durdurmak isteyenler İsa Mesih’in
dirilmediğini kanıtlamaları yeterliydi.
O zamanki Hıristiyanlık karşıtları bunu
yapamadı, bugünkü sansasyon meraklısı“belgeselciler”
hiç yapamayacak
|