www.agapekilisesi.com

 
 
 

 
 

 

Agape Kilisesi Samsun

Agape Kilisesinden Pastör Orhan

Agape Kilisesi iç görüntü
 
Vaazlar, Tanrısal yenilenme vaazlar Vaazlar, Tanrısal yenilenme vaazlar
isa mesih tekrar ne zaman dünyaya gelecek ? gelecekmi ? isa peygamber dünyanın sonu ne olacak ? isa mesih tekrar ne zaman dünyaya gelecek ? gelecekmi ? isa peygamber dünyanın sonu ne olacak ? isa mesih tekrar ne zaman dünyaya gelecek ? gelecekmi ? isa peygamber dünyanın sonu ne olacak ? isa mesih tekrar ne zaman dünyaya gelecek ? gelecekmi ? isa peygamber dünyanın sonu ne olacak ? isa mesih tekrar ne zaman dünyaya gelecek ? gelecekmi ? isa peygamber dünyanın sonu ne olacak ? isa mesih tekrar ne zaman dünyaya gelecek ? gelecekmi ? isa peygamber dünyanın sonu ne olacak ? isa mesih tekrar ne zaman dünyaya gelecek ? gelecekmi ? isa peygamber dünyanın sonu ne olacak ? isa mesih tekrar ne zaman dünyaya gelecek ? gelecekmi ? isa peygamber dünyanın sonu ne olacak ?

 

TANRININ BEREKETLEDİĞİ YAŞAM

agape Kilisesi


 

Vaaz için Okuma Bölümü Ezra 7:1-28

{ Bu olaylardan sonra, Pers Kralı Artahşasta'nın krallığı döneminde, Başkâhin Harun oğlu Elazar oğlu Pinehas oğlu Avişua oğlu Bukki oğlu Uzzi oğlu Zerahya oğlu Merayot oğlu Azarya oğlu Amarya oğlu Ahituv oğlu Sadok oğlu Şallum oğlu Hilkiya oğlu Azarya oğlu Seraya oğlu Ezra adında biri Babil'den geldi. Ezra İsrail'in Tanrısı RAB'bin Musa'ya verdiği yasayı iyi bilen bir bilgindi. Tanrısı RAB'bin yardımıyla kral ona her istediğini verdi. Kral Artahşasta'nın krallığının yedinci yılında İsrail halkından, kâhinlerden, Levililer'den, ezgicilerden, tapınak görevlilerinden ve kapı nöbetçilerinden bazıları Yeruşalim'e gitti.

Ezra, Artahşasta'nın krallığının yedinci yılının beşinci ayında Yeruşalim'e vardı. Birinci ayın birinci günü Babil'den ayrılmıştı. Tanrısı'nın koruyucu eli sayesinde beşinci ayın birinci günü Yeruşalim'e vardı. Ezra kendini RAB'bin Yasası'nı inceleyip uygulamaya ve İsrail'de kuralları, ilkeleri öğretmeye adamıştı. Kral Artahşasta'nın RAB'bin buyruklarını, İsrail için koyduğu kuralları iyi bilen Kâhin ve Bilgin Ezra'ya verdiği mektubun bir örneği şudur: "Kralların Kralı Artahşasta'dan Gökler Tanrısı'nın

Yasası'nın bilgini Kâhin Ezra'ya selamlar! "Krallığımda yaşayan İsrail halkından, kâhinlerden ve Levililer'den Yeruşalim'e gitmek isteyen herkesin seninle gidebilmesi için buyruk veriyorum. Elindeki Tanrın'ın Yasası'nın uygulanıp uygulanmadığı konusunda Yahuda ve Yeruşalim'de araştırma yapman için, ben ve yedi danışmanım seni görevlendirdik. Benim ve danışmanlarımın Yeruşalim'de konut kuran İsrail'in Tanrısı'na gönülden verdiğimiz altını, gümüşü birlikte götürmelisin. Babil İli'nden elde edeceğin altının, gümüşün tümünü, halkın ve kâhinlerin Tanrıları'nın Yeruşalim'deki Tapınağı'na gönülden verdikleri armağanları da alıp götürmelisin. "Bu parayla hemen boğalar, koçlar, kuzular, tahıl sunuları ve dökmelik sunular satın alacak ve hepsini Tanrın'ın Yeruşalim'deki Tapınağı'nın sunağı üzerinde sunacaksın. Sen ve kardeşlerin artan altını, gümüşü Tanrınız'ın isteği uyarınca dilediğiniz gibi kullanın. Tanrın'ın Tapınağı'nın hizmetinde kullanılmak üzere sana verilen kapların hepsini Yeruşalim'in Tanrısı'na sun. Tanrın'ın Tapınağı için ödemen gereken başka bir şey varsa, giderleri kralın hazinesinden karşılarsın. "Ben, Kral Artahşasta, Fırat'ın batı yakasındaki bölgenin bütün hazine görevlilerine buyruk veriyorum: Gökler Tanrısı'nın Yasası'nın bilgini Kâhin Ezra'nın sizden her istediğini özenle yerine getirin. Kendisine gerektiğinde yüz talanta kadar gümüş, yüz kor buğday, yüz bat şarap, yüz bat zeytinyağı ve istediği kadar tuz sağlayın. Göklerin Tanrısı kendi tapınağı için ne buyurursa, özenle yerine getirin. Öyle ki, bana ve oğullarıma öfkelenmesin. Şunu da bilesiniz ki, kâhinlerden, Levililer'den, ezgicilerden, tapınak görevlilerinden ve kapı nöbetçilerinden, Tanrı'nın Tapınağı'nın öbür hizmetkârlarından vergi almaya yetkiniz yoktur. "Sana gelince, Ezra, sendeki Tanrı bilgeliği uyarınca yargıçlar ata. Bunlar Fırat'ın batı yakasındaki bölgede yaşayan bütün halka, Tanrın'ın yasalarını bilenlerin hepsine adalet sağlasınlar. Yasayı bilmeyenlere de siz öğreteceksiniz. Tanrın'ın Yasası'na ve kralın buyruklarına uymayanlar ya ölümle, ya sürgünle, ya mallarına el konarak, ya da hapsedilerek cezalandırılsın." Atalarımızın Tanrısı RAB'be övgüler olsun! Kralın yüreğine Yeruşalim'deki tapınağını onurlandırma isteğini koydu. Kralın, danışmanlarının, güçlü komutanlarının bana iyi davranmalarını sağladı. Tanrım RAB'bin eli üzerimde olduğundan yüreklendim. İsrail ileri gelenlerinin bazılarını toplayıp benimle Yeruşalim'e dönmelerini sağladım. }

İhtiyaçları karşılama kişilerin ellerinde ne olduğuna değil Tanrı’nın ne kadar bereket verdiğine bağlıdır.

Gerçekten biz Tanrı’nın bereketini istiyor muyuz? Bu bereketi gerçekten biz arıyor muyuz? Buna basit bir “evet” sözüyle cevap vermek yerine bu konu üzerinde gerçekten düşünmemiz gerekmektedir.

Kutsal yazılarda Tanrı’nın bereket verdiği bir çok kişiyi görüyoruz: İbrahim, Yakup, Yusuf ve Davut buna güzel birer örnektir. Fakat Ezra’da gerçekten buna güzel bir örnektir.

Daha önce Ezra kitabının 6 ile 7. bölümleri arasında 58 yıl gibi bir süre olduğunu söylemiştik. Bildiğimiz gibi sürgünden dönüş sonrası Tanrı için bir kez daha inşa edilen tapınak Haggay ve Zekeriya peygamberlerin desteğiyle Zerubbabel ve Yeşua tarafından yeniden inşa edilmişti. Ama henüz kent duvarları inşa edilmemiş ve bu ilk dönenlerde artık oldukça yaşlanmışlardı. Tanrı bu kez Ezra ve Nehemya’yı harekete geçirdi ve yine ölmeye yüz tutmuş ruhsal heyecanı alevlendirdi.

Her ikisi de Babilde doğmuşlardı. Ama Fars kralı Artahşaşta ile bütün ilişkilerini ve rahatlarını bırakıp geri dönmüşlerdi dönmesine de böylesine büyük bir proje ile nasıl başa çıkabileceklerdi?

Bunun cevabını bu bölümde üç kez ve bütün diğer bölümlerde de beş kez görmüş oluyoruz.

Tanrı’nın eli bu adamlarla beraberdi (Ezra 7:6,9,28; 8:18,22,31; Nehemya 2:8,18)

Tanrı’nın elinin üzerimizde olmasını istiyorsak O’nun kelamını, başkalarına öğretebilecek ve her şeyde Tanrı’yı yüceltebilecek bir şekilde çalışmalı ve itaat etmeliyiz.

Tanrı’nın koruyucu eli sayesinde beşinci ayın birinci günü Yeruşalim’e vardı (7:9)

Neden?

Ezra kendini RAB’bin Yasası’nı inceleyip uygulamaya ve İsrail’de kuralları, ilkeleri öğretmeye adamıştı (7:10)da ondan ötürü..

1. Yaşamlarımızda her şeyden önce Tanrı’nın bereketini aramalıyız.

A. Tanrı’nın bereketi hem zaman hem de sonsuzluk birimi içinde söz konusu olan bir berekettir.

Bizler daha çok bereketi dünyanın sunduğu şekliyle algılıyoruz. Bu bereket biçiminde daha çok günlük zevklerin, eğlencelerin, zenginliğin verdiği rahat gözümüze çarpıyor. Örneğin; yazın birçok eğlence yerlerinde geceler boyunca kulakları patlatacak şekilde gürültülü bir ortamda insanların sabahladıklarını görüyoruz. Bunu geceler boyunca sürdüren insanlar biliyoruz. Ve insanlar yazın nimetlerinden yararlanmayı bir bereket olarak düşünüyorlar. Oysa Tanrısal bereket bir baş ağrısı ile ortadan kalkacak, paranın tükenmesiyle kaybolacak, bir griple yataklara düşecek bir bereket değildir. Bu nedenle İncil’de

İnsan bütün dünyayı kazanıp da canından olursa, bunun kendisine ne yararı olur? (Matta 8:36) şeklindeki bir ayeti okuyoruz. Eğer sizler dünya bereketi ile Tanrı’nın bereketini almaksızın ölürseniz o zaman vay başınıza! Ama eğer sizler dünyanın bereketini belki tam olarak edinemediğiniz halde Tanrı’nın bereketi ile ölürseniz işte o zaman gerçekten Tanrısal berekete, akıl almaz ruhsal değerlere ve sonsuzluğa sahip oluyorsunuz. John Newton “ gerçek sağlam sevincin ve sonsuzlukların hazinesinin yalnızca Sion’un çocukları tarafından bilindiğini” söylemektedir. (Glorious Things of Thee are Spoken-Stanza 4)

B.Tanrı’nın bereketi soy ağacı boyunca sürüp giden bir berekettir.

1.ayetten 5.ayete kadar okuduğunuzda Ezra’nın soyunun Musa’nın kardeşi başkahin Harun’a dayandırıldığını görüyoruz. Örneğin orada Seraya ismi geçmektedir. Bu kişi Nebukadnezar döneminde başkahindi ve Nebukadnezar onu 130 yıl önce katletmişti (2.Krallar 25:18-21).Görüldüğü gibi Ezra’nın aile ağacında Tanrı kelamıyla yuğrulmuş olan kişiler bulunmaktadır.

Madem Tanrı bereketi aileden geliyor o zaman şöyle bir soru sorma hakkımız olmuş oluyor. Ya bizler Tanrı’yı tanıyan bir aileden gelmiyorsak o zaman ne olacak? Eğer Tanrı’nın bereketi soy ağacından süzülüp geliyorsa bu haksızlık? O zaman ben hiç Tanrı’nın bereketini yaşayamayacak mıyım?

Öncelikle hiçbir zaman Tanrı’nın size adil davranması konusunda dua etmeyin, bu sizin için hayırlı bir dua olmayacaktır. Adalet yerine aslında merhamet dilemek bizim için en hayırlı olanı olacaktır.

İkincisi, her an için yepyeni bir soy başlatma gibi ayrıcalıklı bir görev sizin tarafınızdan yerine getirilebilir. Atalarınız konusunda yapacağınız bir şey olmayabilir ama çocuklarınız ve torunlarınız için yapabileceğiniz aslında çok şey bulunmaktadır.

Mezmur 128:1’de Ne mutlu Rab’den korkana O’nun yolunda yürüyene emeğinin ürününü yiyeceksin, mutlu ve başarılı olacaksın demektedir.

Nereden geldiğin değil nereye gittiğin önemlidir; ne zaman başladığın, nerede başladığın değil doğru bir biçimde Tanrı’yla samimi bir biçimde yürümeye başlaman önemlidir.

Aslında bu soy kütüğünde aynı zamanda bu Tanrısal aile fertleri aracılığı ile ailede herkesin değil kimlerin bereketlendiğini de görmemiz mümkündür. Örneğin;

Harun’un kahinliğe ayrılmış oğulları vardı ama Tanrı’ya itaat etmedikleri için Rab’bin buyruklarına aykırı bir ateş sundular ve RAB bir ateş gönderdi. Ateş onları yakıp yok etti (Levililer 10:1-3) Öbür tarafta Pinehas’ın Tanrı’ya olan kıskanç bir biçimde yani büyük bir sevgi ve itaatle bağlılığı uzun yıllar halka bereket olmuştur. Sayılar 25:13 şöyle diyor: Kendisi ve soyundan gelenler için kalıcı bir kahinlik antlaşması olacak bu. Çünkü o Tanrısı için kıskançlık duydu ve İsrail halkının günahlarını bağışlattı.

Böylesine Tanrısal kişilerle dolu bir soydan gelsek bile yine işin sonu aynı yere varmaktadır. Eğer bizler gerçekten aynı şekilde Tanrı’ya itaatte kusur etmeksizin yürüyorsak bütün ailemizin bereketi bizden daha aşağılara doğru ve doğru bir biçimde devam edecektir. Eğer itaat etmiyorsak olan itaat etmeyen kişiye olacaktır.

C.Tanrı’nın bereketi insanın umduğunun ötesini getirmektedir.

Beş bin kişiyi doyurmadan önce Mesih İsa Filipus’a “Bunları doyurmak için nereden ekmek alalım?” diye sormaktadır. Bu sözü onu denemek için söyledi, aslında kendisi ne yapacağın biliyordu (Yuhanna 6:5-6). Filipus’un hemen hesap yapmaya kalktığını görüyrouz “ Her birinin bir lokma yiyebilmesi için iki yüz dinarlık ekmek bile yetmez” (7.ayet) Yuhanna 6:11’e baktığımızda ise ekmekleri ve balıkları Mesih İsa’nın halka istedikleri kadar verdiğini görüyoruz.

Kral Atahşasta’nın Ezra’ya mektubunda onadığı şeyleri okuyoruz:

1.Yeruşalim’e gitmesini ve Tanrı’nın yasasının uygulanıp uygulanmadığı konusunda araştırma yapmasını (7:14,25) 2.Tapınak ibadeti için kullanılmak üzere maddi desteğin verilmesini (7:15-20)

3.Diyarda Ezra’nın istediği diğer şeylerin hazinedarın Ezra’ya teminini (7:21-22).

4.Bütün tapınak görevlilerinin vergiden muaf olmasını (7:24) 5.Ezra’ya yargı sistemi oluşturmasını (7:25-26) onaylamaktadır.

Tanrı burada Ezra’yı kendine bereket arayan bir büyü ve fal düşkünü putperest kıralı kullanarak bereketlemekte aynı zamanda kendi halkından da dönmeye karar verip dönmüş olanları bereketlemektedir. Bu Ezra’nın hayal bile edemeyeceği bir durumdur.

Tanrı’nın planı bu şekilde bereketlemek olmasına karşın hala Ezra’nın sürekli olarak gidip talep ettiğini görüyoruz. Hem de putperest bir kraldan.

Kralın, danışmanlarının, güçlü komutanlarının bana iyi davranmalarını sağladı. Tanrım RAB’bin eli üzerimde olduğundan yüreklendim. İsrail ileri gelenlerinin bazılarını toplayıp benimle Yeruşalim’e dönmelerini sağladım (7:28)

Evet Tanrı’nın bizim için planı vardır. Bizi çağırmaktadır ama görüldüğü gibi aynı zamanda bizler kurtuluşumuzun bizde oturması, olgunlaşması için korku ve titreme ile Tanrı’yla yürümeliyiz. Kendi iyi istemi uyarınca bizde iyilik için işleyecek olan yine Tanrı’nın kendisidir. Filipililer 2:12-13’te kurtuluşunuzu saygı ve korkuyla etkin kılın şeklinde yazmaktadır. Tanrı’nın bereketi aynı zamanda bizim işlememizi içermektedir. Ve O’nun bereketi akıl almaz bir biçimde kendini yaşamımızda gösterir ve soyumuzca devam eder. O’nun bereketini yaşamımız boyunca istemeliyiz. Peki, o zaman bu bereket yaşamımıza nasıl gelecektir.

2. O’nun kelamını çalışmak ve itaat etmekle gelecektir.

Ezra’nın özellikle Tanrı kelamında çok yetkin olduğunu, Tanrı tarafından bu konuda armağanı olduğunu biliyoruz. Biz de böyle bir armağan olsa da olmasa da Tanrı’nın sözünü öğrenmekle yükümlüyüz. Yaşam amacımız O’nu yüceltmek ve sonsuza dek O’ndan zevk almak olduğuna göre O’nun kelamını çalışmak ve itaat etmek birincil bir sorumluluk olmaktadır.

Ezra, Tanrı yasasını çok vurgulamaktadır. Ezra İsrail’in Tanrısı RAB’bin Musa’ya verdiği yasayı iyi bilen bir bilgindi. Tanrısı RAB’bin yardımıyla kral ona her istediğini verdi (Ezra 7:6)

Bazı Kutsal Kitap alimleri 119. Mezmur yazarının Ezra olduğunu söylemektedirler. Burada iyi bilen sözcüğü yani kelamı iyi anlayıp uygulamaya hazır, Tanrı’nın birçok sözünü bir araya getirip Tanrısal istemi yerine getirebilen anlamındadır. Eğer yeteneğimiz kısıtlıysa o zamanda çaba harcamamıza gerek vardır. Ezra kendini RAB’bin Yasası’nı inceleyip uygulamaya ve İsrail’de kuralları, ilkeleri öğretmeye adamıştı (7:10).

Tanrı sözünü çalışıyorsanız bunun alt planının itaat olduğunu unutmamanız gerekmektedir. Tanrı’nın sözüne itaatsiz bir yaşam sürerken bereketlenme beklemek oldukça saçmadır. Kutsal Kitabın amacı kafamızı bir takım faktörlerle doldurmak değildir her ne kadar faktörler önemli olsalar da esas Kutsal Kitabın yapmak istediği şey bizi Mesih İsa’da kurtuluşu gönenmiş olgun birer Mesih İnanlısı olarak güncel yaşamımızda yaşamamızı sağlamaktır.

Burada putperest bir kralın Ezra’ya bu kadar güvenmesinin arka planı da önemlidir. Çünkü Ezra gerçekten Tanrı Sözüne uygun kitabi bir yaşam sergilemiştir. Bakın kral ne diyor Ezra’ya Sen ve kardeşlerni artan altını, gümüşü Tanrınız’ın isteği uyarınca dilediğiniz gibi kullanın (7:18) yani Ezra senin imanına, hayatını adamışlığına, yapmak istediklerine güveniyorum diyor aslında putperest kral.

Bizim itaatimizde bizim etrafımızda inanan inanmayan insanlar için neden güzel ve açık bir örnek teşkil etmesin.

3. Tanrı Sözü’nü çalışmanın ardın başkalarına öğretme temeli de olmalıdır.

İlk önce önemli olan öğretme konusunda ne kadar yetenekli olup ne kadar yetenekli olmadığınız değil Rab’bin Ruhunun yol gösterişiyle Tanrı kelamından öğrenebildiklerinizi bir ibadet gibi Rabbinizle yürürken uygulayabilmektir. Bazen yaşamımız bile başkalarına çok şeyler öğretmektedir. Ama dürüst, ikiyüzlü olmaksızın, sınırlılıklarımızı görerek.

Bazen Tanrı sözünü çalışırız ve insanlara nasıl yaşamaları gerektiğini anlatırız ama kendimiz için çok az şey alırız. John Calvin şöyle diyor: “Tanrı’yı izleme konusunda ilk olmamaktansa kürsüye boynu bükük çıkması daha hayırlıdır” Ya da Spurgeon’un dediği gibi “bir vaizin ev hayatında bir değer yoksa kilometrelerce uzakta bir yerde vaaza kalktığında söyleyeceği sadece kocaman bir hiç olacaktır.”

Bizler her şeyin üstünde Tanrı bereketini aramalıyız. Bu berekette Kutsal Ruh’un ışığında sürekli Tanrı kelamını çalışmak ve ona uymakla söz konusu olacaktır ve doğal olarak hem yaşamımızla hem de elimizden geldiğince başkalarına bu kelamın güzelliğini ve gerçekliğini anlatmakla bereket sürekli yayılacaktır.

4. Tanrı bereketlemesinin en son noktası bize olan bol bereketlerinden ötürü Tanrı’yı yüceltmemizdir.

Ezra kraldan böyle bir mektup aldığında yaptığı ilk şey hemen Rabbin önüne gelip O’nu, merhametlerinden ve bereketlerinden ötürü yüceltip durmak olmuştur (7:27-28).

Atalarımızın Tanrısı Rab’be övgüler olsun! …Tanrım RAB’bin eli üzerimde olduğundan yüreklendim…

Ezra kendi Kutsal Kitap bilgisinden ya da kelami yaşamından ötürü kendisine hiçbir pay vermemektedir. Yalnızca Rab’bi yüceltmektedir. Her nereden gelirse gelsin iyi olan, güzel olan ne varsa Tanrıdan kaynaklanmaktadır. O’na yüceltme getirecek anlamdaki iyi ve güzelden bahsediyoruz tabi.. İnsanın gözüne göre değil, Tanrı’nın gözüne göre.. Aynı zamanda o putperest olsun kim olursa olsun dilerse herkesi kullanarak kendi amacını yerine getirebilir. Çünkü bütün evren O’nundur inanan inanmayan her insan O’na aittir. O zaman ne mutlu O’nun Mesih İsa’da sunduğu kurtuluşu gönenip Rab’bin en büyük bereketine sahip olanlara ve o noktada saygı ve titremeyle Rab’le yürümeye, bu bereketi gerçekten gönenmeye kalkanlara.

Sonuç:

Kutsal Kitabın içinde “Yakup’un Allahı” sözü dikkat çekicidir (Mezmur 46:7,10). Yakup oldukça yanlışları olan bir kişiydi. Kardeşinin doğum hakkını yalanla elinden eldi. Tanrı’yla Beytel’de çekişti (Yaratılış 28:20-21). Sonra Esav’ın korkusuyla geri döndü. Onunla karşılaşmadan bir gece önce Rab’bin görümüyle güreşti ve o geceyi hatırlatıcı bir şekilde aksak kaldı. Fakat şafak sökmeden önce Tanrı Yakup’a “ şafak söküyor bırak gideyim” demişti. Yakup “beni bereketlemedikçe seni bırakmayacağım” şeklinde bir söz söylemişti (Yaratılış 32:26).

Tanrı Yakup’u bereketledi ismini bile değiştirip İsrail yaptı. Yakup’un büyüklüğü Yakup’tan gelmiyordu. Onun yeteneklerinden, gücünden, imanından da . Yakup’u bereketleyen Allahtı.

Umarım sizde benim gibi Yakupla birlikte aynı duaya katılırsınız: Rabbim beni bereketlemeden Seni bırakmayacağım. O’nun bereketi sözünü çalışma ve sözüne itaatle ve hem yaşamla, hem sözle Sözünü başkalarına aktarmakla gelir. Rabbin eli hepimizin üzerinde olsun.. Amin.

   

© Copyright www.agapekilisesi.com