ALLAH’IN ADI DAİMA
AĞIZDA MI?
(Mısır’dan Çıkış 20:7;
Çölde Sayım 24:10-16)
Öz niteliği ‘kutsallık’ olan Tanrı, kişiliğini belirten
adın (YAHWEH) giderayak kullanılmamasıyla
ilgili kesin ve belirgin bir buyruğu On
Emri’nde tüm halka duyurdu. “Tanrın
RAB’bin adını boş yere ağzına almayacaksın.
Çünkü RAB, adını boş yere ağzına alanları
cezasız bırakmayacaktır” (Mısır’dan Çıkış
20:7). Halk bu kurala bağlı kalmayı
titizlikle akılda tutardı. Hem de bugüne
dek Yahudi insan YAHWEH adını hiç mi hiç
kullanmaz. Olmaya ki diye düşünür, gafil
bir anda Tanrı’nın kutsal adını dalgınlıkla
ağzıma alarak günahlı olurum. Saygıyla
bileşimli korku Yahudi’nin dilini bağlardı.
Buna ilişkin ceza taşlanmaktı. İsraillililer
o Ad yerine Adonay’ı
kullanırdı: Efendi. İsa Mesih şunu buyurur: “Sözünüz kesenkes ‘Evet’ ve kesenkes ‘Hayır’
olsun. Bunlardan ötesi kötü olandandır”
(Matta 5:37).
Halk Musa yönetiminde çölde dolaşmaktaydı. Bu dönem çeşitli
görgülerle dolu külfetli bir süreydi.
İsrailli bir kadınla Mısırlı babadan doğmuş
biri çatışma sırasında o kutsal Ad’a söverek
bir lânet sözü savurdu. Bu genci yakaladıkları
gibi Musa’ya getirdiler. Musa’yla halk
RAB’bin buyruğunu beklemek üzere adamı
tutukladılar. RAB Musa’ya buyurdu: “Onu ordugâhın dışına çıkar. Ettiği lâneti duyan herkes elini adamın başına koysun
ve bütün topluluk onu taşlasın” (Levililer
24:14). Tanrı’nın buyruğu kaş kırpmadan
uygulandı.
Öteden bu yana günahla bulaşık ademoğulları arasında, Allah’ın
insanüstü kutsal ve korkutucu adı bol
keseden gelişigüzel kullanılan, her uğraşta
savrulan bir kelimeye dönüşmüştür; her
soydan her boydan kişiler arasında. Ne
yazık ki, Türk insan bu yasa çiğneyiciliğin
ön sırasında geliyor. Bu kayıtsızlıktan
çok rahatsız olan bir arkadaş şu üzücü
listeyi düzenlemiş, her yana iletilsin
diye yayınlamış. Bunlara eklenebilecek
başka kullanımlar da bulunur herhalde:
Çocuk doğunca: Allah nazardan saklasın, İşe başlamadan önce: İnşallah, İşe başlarken: Bismillah,
Şaşırırsak: Allahallah, Kendimize güvenirsek:
Evelallah, Azmedersek: Alimallah, İşten
vazgeçersek: Eyvallah, Sonuna kadar gitmek
istersek: Ya Allah, Canımızı sıkarlarsa:
Fesuphanallah, İki arada bir derede kalınca:
Maazallah, Bir işten ya da kişiden usanırsak:
İllallah, İşe coşku ve heyecanla sarılınca:
Allah, Allah, Allah, İşi başarıyla bitirince:
Maaşallah, Bir terslik olursa: Hay Allah,
İnandırmak istersek: Vallah billah, Gitmesini
istersek: Yallah, Her işin başı: Allah
hayırlı etsin, Her şeyin sonu: Allah mağfiret
eylesin!
Bir istatistik ilgilisi birçok kişiye sormuş: Ara vermeden
‘vallahi’ sözünü neden kullanır durursun?
Aldığı yanıtlar yürek acıtıcı sıradan:
O anda başka bir söz düşünemediğimden.
Konuşurken duraksamalarımı böylece kaplayabiliyorum.
Bunu kullandığımda sözüm daha ikna edici
oluyor. Bu adı uğurlu sayıyorum da ondan.
Allah’ı davama katmaktan daha güvenlikli
ne var ki? Ne yapabilirim, alışkı olmuş.
İşte bu sıradan tekerlemeler sürüp gidiyor.
Tümü de komik. Bu huydan nasıl kurtulabilirim
diye ilgilenen yok. Kuşkusuz sorulabilir:
Bu insanların Tanrı kavramı böylesi batılcı
ve safsatalı mı? Usavurmaksızın niçin
Tanrı’nın adına sığınmaktalar? Annem adına,
babam, amcam adına, eşim adına ant içiyorum
diyene hiç rastlanamıyor. Acaba neden?
Düşünülmesi gerekir. Buna karşı Allah’ın
adı bir tesbih gibi ver gelsin bol keseden
her ilişkide, her konuşmada temel kullanım.
Hiç kimse kafasını yormuyor. Huy canın
altında demişler. Herşey eski tas eski
hamam. Hiç düşünülüyor mu, bu adı her
kullanışımda ateşle oynuyorum, varlığımı-sonsuzumu
art arda baltalıyorum diye? Başıma iş
açacak yargının yolunu düzüyorum. Ön sırada
hep yinelenen‘vallahi’ sözü ve Allah’ın
kutsal adını içeren bütün kullanımlar
Tanrı yetkisine karşı birer çıkıştır.
Yığın yığın ant savuran kendi başına yargı
alevleri biriktirmekte.
İsa Mesih’in inanlılarına aydınlatıcı sözleri üzerinde durmak
sağduyulu davranıştır. “Sizler
yeryüzünün tuzusunuz. Ama eğer tuz tuzluluğunu
yitirirse, bir daha ne ile ona tuz tadı
verilebilir? Artık sokağa atılıp ayaklar
altında çiğnenmekten başka hiçbir işe
yaramaz. Sizler dünyanın ışığısınız. Dağ
üstünde duran kent gizlenemez. Ne de bir
ışık yakıp onu tahıl ölçeği altına koyarlar.
Bunun yerine ışığı şamdana yerleştirirler;
böylece evdekilerin hepsini aydınlatır.
Işığınız insanların önünde öyle parlasın
ki, sağlıklı işlerinizi görsünler ve göklerde
bulunan Babanız’ı yüceltsinler...Eğer
sağ gözün seni suç işlemeye sürüklüyorsa,
onu çıkar ve kendinden at! Çünkü senin
için bedeninin parçalarından birinin yok
olması, tüm bedenin cehenneme atılmasından
daha ıyidir. Eğer sağ elin seni suç işlemeye
sürüklüyorsa, onu kes ve kendinden at!
Çünkü senin için bedeninin parçalarından
birinin yok olması tüm bedeninin cehenneme
atılmasından daha iyidir” (Matta 5:13-16,29-30).
Bu korkutucu uyarıya şu anımsatma
da eklenebilir: Eğer dilin seni suç işlemeye
sürüklüyorsa, onu kes ve kendinden at!
Çünkü senin için bedeninin parçalarından
birinin yok olması tüm bedeninin cehenneme
atılmasından daha iyidir.
Sevgili arkadaş, sen de bu çirkin alışkının tutsakları arasında
bulunabilirsin. Ant sorununu ışığa çıkaran
kurtarıcı İsa Mesih’in sözüne, uyarısına
kulak ver. O seni de her günahtan arıtabilir.
Bu arada Tanrı’nın kutsal adını boş yere
kullanmaktan kurtarır, onu sadece tapınışta
kullanmanı etkileyebilir. Bu özgürlüğü
aramaz mısın?
Thomas
Cosmades