İsa, “Sana doğrusunu
söyleyeyim,
YENİDEN DOĞMAZSAN Tanrı Egemenliği’ne GİREMEZSİN.”
İnsan niçin yeniden doğmalı?
Bu neden bu kadar önemli!
Acaba, Yeniden Doğuş olmadan
insan Tanrı ile barışa bilir mi?
Yoksa Yeniden Doğuş, kaybedilmiş
bir şeyi tekrar geri almak mı?
Ya da gerçek kimliğine
kavuşmak ve Tanrı Ruh’u ile dolmak mı?
Tanrı, Adem’i yarattığı zaman kendi suretinde günahsız olarak yaratmıştı.
Bu nedenle ilişkileri son derece kusursuzdu.
Aralarında her hangi bir engel olmamakla
birlikte, bu birliktelik sevgi ve kutsallık
ilişkisinde devam ediyordu.
Sonra, Adem’in kaburga kemiklerinden Havva’yı yaptı ve ona verdi. Adem, “İşte,
bu benim kemiklerimden alınmış kemik,
etimden alınmış ettir” diyerek
sahip çıktı.
Adem’e seçme ve yapma olanağını vererek
özgür iradesini kullanmada serbest bıraktı.
Böylece, Adem, özgürce haraket etme yetkisini
Tanrı’dan almış oldu. Ölümsüz olan Tanrı,
kendisi gibi Adem’i de ölümsüz olarak
yaratmıştı. Dolaysıyla, sahip olduğu tüm
özelliklerle de Adem’ide donattı. Çünkü
onu kendi suretinde yaratmıştı.
Ancak...! Adem’in ölümsüzlüğü onun sadakatına ve sözdinlerliğine
bağlıydı!
Her şey yeri yerinde giderken, günün birinde Şeytan yılan aracılığyla Havva’ya,
“Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların
hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?
diye sordu. Havva, “Bahçedeki ağaçların
meyvelerinden yiyebiliriz” diye
yanıtladı, “Ama Tanrı, ‘Bahçenin
ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin,
ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz’ dedi.
“Yılan kesinlikle ölmezsiniz.
Çünkü Tanrı biliyor ki,
o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz
açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı
gibi olacaksınız.”
dedi
Bu güzel, gurur verici sözler Havva’ya çok hoş
ve bal gibi tatlı geldi. Gözleri açılacak,
Tanrı gibi olacaklardı!!!
Havva ağacın meyvesini
kopardı ve yedi; kocasına da verdi. Böylece
ikiside Tanrı’ya karşı suçlu duruma düştüler.
Gözleri açıldı, kendi kendilerini utançlı
durumda olduklarını gördüler.
Maalesef,
bazen Şeytan insana en acı şeyi, bal gibi
tatlı ve hoş olarak sunuyor. Eylem gerçekleşince
de sonunda yılan gibi insan yaşamını zehirliyor.
Bunun için İncil, “... Benliğin
tutkuları, gözün tutkuları, maddi yaşamın
verdiği gurur, Baba’dan değil, dünyadandır”
diyerek inanlısına öğüt veriyor.
(I. Yuhanna Mektubu 2:16)
Rab Tanrı, Aden Bahçesine geldi. Adem ve karısı kendilerini gizlediler. Tanrı
gibi olacakları yerde, Tanrı’dan korkmaya
başladılar. Zira, verdikleri sözü tutmayarak
sadakatsizlik gösterdiler.
İşte, günahlı insanın durumu bu kadar acı ve üzüntü vericidir. Böylece günah
atalarımızı korku ve endişe içerisine
soktu. Şeytan, bir çok insanı bu şekilde
aldatıyor.
Rab Tanrı Adem’ e, “Neredesin?” diye seslendi. Adem, “Bahçede
sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım,
bu yüzden gizlendim” dedi. Rab
Tanrı, “Çıplak olduğunu sana kim
söyledi?” diye sordu, “Sana
meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?”
Adem, “Yanıma koyduğun kadın
ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim.
Rab Tanrı, kadına, “Nedir
bu yaptığın?” diye sordu. Kadın,
“Yılan beni aldattı, o yüzden yedim”
diye karşılık verdi.
Adem kendi itaatsizliğini göreceği yerde, sorumluluğu Rab Tanrı’ya ve Havva’ya
attı. Sen bana bu kadını verdin, o da
bana verdi. Oysa, Rab Adem’e “O
ağacın meyvesini yemeyeceksin” demişti.
Ruhsal olarak ölüm yargısını giymiş oldular. Bu günah ve ölüm yargısı tüm
soyuna geçti. Tanrı ile insan arasına
günah duvarı girdi.
İlk İnsan budur. Onun aracılığıyla günah ve ölüm tüm insanlara geçti. Böylece
kadın-erkek ilişkisinden doğan herkes
Tanrı önünde ölümlü ve günahlı kılındı.
Ne
var ki Tanrı, yıllar sonra insanların
gözleri önünde ki saklı
olan suçlarını göstermek ve
ilişkinin düzelmesi amacıyla, peygamberler
gönderip Kendi Kutsal Yasasını verdi.
Ta ki insanlar kendi suçlarını görsünler.
Onlardan dönme fırsatı bulsunlar.
Böylece
Adem ve Havva günahkâr ve ölüm yargısını
giydi. İnsan ister kabul etsin ya da kabul
etmesin bu değişmez Tanrısal bir buyruktur.
Bundan dolayı Adem ve karısı Tanrı’nın
önünde kovuldular. Böylece Adem, alnının
teriyle çalışmak üzre iş yaşamına koyuldu.
Zengin olduğu halde fakir bir tarla işçisi
oldu. Nasıl fakir kişi çocuklarına fakirliği miras bırakıyorsa, Adem’de kendi çocukları
olan bizlere miras olarak, “Yargılanmış
günah ve ölümü bıraktı.”
Günah: Tanrı’ya baş kaldırmak yani Tanrı buyruğunu kırmaktır.
Bu sebeble hepimiz atamızdan
Tanrı’ya başkaldırmış bir tabiat devraldık.
İşlediğimiz her günah Tanrı’ya isyan etmektir.
Bu gün de aynı Tanrı bana –sana günah
işlersen günahın kölesisin diyor. Çünkü
günah, Kutsal Tanrı’ya karşı başkaldırmak
olduğu gibi, aynı zamanda
O’nu üzmektir. Sahip olduğumuz
bedenler de her tür günahlar konut kurdu:
Kimisi küfürbaz, kimisi yeminci, kimisi
yalancı, kimisi hakaretçi, kimisi zinakâr,
kimisi katil, kimisi gururlu, kimisi fesatçı,
kimisi kavgacı, kimisi güldürücü, kimisi
paracı, kimisi iftiracı, kimisi eğlenceye
düşkün, kimisi hırsız...vb. Tüm bunların
kökü kötü ruhlar yani Şeytanın yetkisi
altında olan cinlerdir. İşte, bunun içindir
ki İncil, “Ya Tanrı’nın ya da şeytanın
çocuklarısınız” diyor. (I. Yuhanna
Mektubu 3:10) Pavlus dediği gibi, “Ne
zavallı bir insanım, bu bedende kim bizi
kurtaracak, Rabbimiz İsa aracılığıyla
Tanrı’ya şükür!” bunları yaşadığı
için diyebiliyordu. (Romalılara 7:24-25)
Bu bedenin çirkinliklerinden kurtulmak için Kutsal Tanrı biricik Oğlu’nu dünyamıza
gönderdi.
Hatırlanacağı üzere başlangıcta, Tanrı
Adem’i günahsız olarak kendi suretinde
yaratmıştı. Onun benzerliğinde. Tanrı
Kendi Sözü olan İsa’ya da günahsız bir
beden hazırladı. O bedende Kutsal Kişi
olarak doğdu. Ve o şekilde yaşadı, yedi
içti. Tıp ki Adem gibi. İbraniler yazarı,
“Bu çocuklar etten ve kandan oldukları
için İsa, ölüm gücüne sahip olanı, yani
İblis’i ölüm aracılığıyla etkisiz kılmak
üzere onlarla aynı
insan yapısını aldı. Bunu, ölüm
korkusu yüzünden yaşamları boyunca KÖLE
olanları hepsini ÖZGÜR kılmak için yaptı”
der. (İbr. 2:14,15) Burda daha
açık olarak görüyoruz ki insan olarak
günah aracılığıyla KÖLE
ve ÖLÜM korkusu içinde yaşayanlarız. Ben
ve sen KÖLELER
gibi günah altında satılmışız! (Romalılara
7:14)
Tüm insanların acımasız
baş düsmanı İblis günah aracılığıyla bizi
Tanrı’dan kopardı. Fakat Tanrı kendi biricik
Oğlu İsa aracılığıyla bizleri İblis’ten
geri satın aldı, ya da Tanrı, kendi malını
geri almak için Oğlu’nu günaha karşı kurban
olarak sundu. Bu sebepten dolayı İsa geldi.
Bizleri GÜNAH KÖLELİĞİNDEN özgür edip DOĞRULUĞUN ÇOCUKLARI kılmak için. (Romalılar
6:18) Bundan ötürü, Rab, çarmıh üzerinde
değer biçilmez fidye ile Kendisi’ne iman
edenleri kurtardı. Tanrı günahtan dolayı
Adem’e yargı giydirtmişti. Fakat Kendi
Oğlu aracılığıyla günah yargısını -Adem
yargısını- tüm insanlar üzerinde kaldırdı.
Yani, Rab İsa, hem Adem’in itaatsızlığını
hem de tüm insanlığını suçunu taşımak
üzere çarmıha gerildi. Artık her insan
kendi suçu ile yargılanacak ve cezasını
çekecektir.
Böylece günah sahip olduğumuz bedende fazlasıyla çoğaldı. Özgür olunmayacak
dereceye kadar çok! Suçlar içerisinde,
karanlıklarda yaşarken, O’nun bizlere olan
aşırı sevgisi, dünyamıza gelip acı çekmesi
ve Haç’a gerilmesine engel olmadı. Bizlere sevgisini
bir kez daha çarmıh üzerinde kanıtladı.
Pavlus, “Ama Günahın çoğaldığı yerde
Tanrı’nın lütfu daha da çoğaldı” diyor.
(Romalılara 5:8,20) Böylece kendisine
iman edenlerin BEDENİN
de İsa yaşamıda o denli
bereketlerle donatıldı.
Böylece tüm bu ulumsuzluklardan, günahlı ve ölümlü kişilikten kurtulmanın
tek çaresi evelki kişiliğne sahip olmaktır.
İşte, bunun için de İsa geldi.
NİKODİM
VE RAB İSA
Nikodim İsa’ya, “Rabbi, senin Tanrı’dan gelmiş bir öğretmen olduğunu
biliyoruz. Çünkü Tanrı kendisiyle olmadıkça
kimse senin yaptığın bu mucizeleri yapamaz”
dedi. İsa ona şu karşılığı verdi: “Sana
DOĞRUSUNU söyleyeyim,
bir kimse YENİDEN DOĞMADIKÇA Tanrı’nın Egemenliği’ni göremez.”
Nikodim, “Yaşlanmış bir adam nasıl doğabilir? Annesinin rahmine ikinci
kez girip doğabilir mi? diye sordu.
İsa şöyle yanıt verdi: “Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse
SUDAN ve
RUH’TAN
doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’ne giremez. BEDENDE doğan
BEDENDEDİR.
RUH’TAN doğan
RUH’TUR. Sana, ‘Yeniden doğmalısınız dediğime şaşma.
Yel dilediği yerde eser; sesini işitirsin,
ama nereden gelip nereye gittiğini bilemezsin.
RUH’ dan da
doğan herkes böyledir.”
Bu
sözlerde ki anlamlılığı , Kutsal Kitap
aracılığıyla değerlendirmekte fayda var. Ancak, o zaman gerçekleri ve doğruları
daha anlaşılır
bir şekilde öğrenebiliriz.
Kutsal Kitab’ın sahibi olan Tanrı,
inanlı için bir Öğretmen
gibidir. Bunun için Pavlus, “Kutsal Yazıların tümü Tanrı
esinlemesidir ve öğretmek, azarlamak,
yola getirmek, doğruluk konusunda eğitmek
için yararlıdır. Bunlar sayesinde Tanrı
adamı her iyi iş için donatılmış olarak
yetkin olur” dedi. (II. Timoteos
3:16-17) Ve, “Dediklerimi iyi düşün.
Rab sana her konuda anlayış verecektir”
(II. Timoteos 2:7) Her alanda en üstün
bilgiye sahip olan Rab, inanlısını aynı bilgiyle donatmak istiyor. Bundan dolayıda “Gel
Ben’den öğren...” diyor. (Matta
11:29)
İnanlı: İsa Mesih’e iman edenler anlamında kullanılmıştır. Yani
HİRİSTİYAN
SANA DOĞRUSUNU SÖYLEYECEĞİM
İsa, “Sana doğrusunu söyleyeceğim” ve, “ Ben gerçek asmayım” ( İncil Yuhanna 15:1) yine, “Ben gerçeğe
tanıklık etmek için doğdum, bunun için
dünyaya geldim. Gerçekten yana olan herkes
sesimi işitir” böyle diyor. (İncil
Yuhanna 18:37)
O’nun
ağzında hile ve yaşamında günah bulunmadı.
Bundan dolayi, İsa’nın bana ve sana da
doğru olanı söylediğini iyi biliyorum.
O ihtiyaç olduğumuz şeyi bizden daha iyi
biliyor. Geleceğimizle ilgili her şeyi
bilen de Kendisidir. Niçin doğru olanı
söylediğini biliyorum? Beni benden daha
fazla sevdiği için. O bana gerçek sadık
bir Dost’tur. Öyle bir Dost ki en acıklı
durumumda bile yanımda hazır olduğunu
hissettim. İyilikleriyle beni ayağa kaldırdı.
İnsana olan sevgisi uğruna, kendi yüceliğini
bırakıp dünyamıza gelmişti. Elçi Petrus,
“Ağzında hileli söz çıkmadı”
diyor. (I. Petrus 2:22)
YENİDEN DOĞMAZSAN
İsa, “Sana doğrusunu
söyleyeyim,
YENİDEN DOĞMAZSAN Tanrı Egemenliği’ne GİREMEZSİN.”
İnsan, yeniden doğmanın
ilk adımı, suçlu olduğunu, kayıp olduğunu,
Tanrı’nın lütfuna ihtiyaç olduğunu ve
kurtulmak için tövbeye muhtaç olduğunu
görmelidir.
Tövbe: Günahlarını kabullenip ve onlardan dönüp Tanrı’yla
barışmaktır.
Rab İsa vaftiz olduktan sonra insanlara, “Tövbe edin! Göklerin Egemenliği
yaklaşmıştır” dedi. (Matta 3:1-2)
Bundan dolayı her insanın önce tövbeye
ihtiyacı var.
Bozulmuş barışı, ya da iki sevgili arasını açan
düşman zincirlerini (Şeytan’ın sahip olduğu
günahlı işleri) kırıp Tanrı’yla barışmaktır.
Kutsal Ruh, günahın ne kadar korkunç olduğunu
böyle gözler önüne seriyor. YENİDEN
DOĞMAK, yeni bir yaşama başlamak yeni
bir kişiliğe sahip olmaktır. Kişi kimden
dünyaya gelmişse, onun kimliğine sahip
olur. Bunun gibi de Tanrı’dan doğan kişi
de Tanrı’nın kimliğine sahip olur. Bir
insan YENİDE
DOĞMAZ’SA
gerçek kişiliğine kavuşabilir mi?
Asla! Çünkü atamız Adem günah işlemekle
ruhsal kişiliğini –Tanrı’dan olan kişiliğini-
kaybetti. Bu ruhsal kişilik ölüme mahkum
edildi.
Tanrı Adem’e, “Ondan yediğin gün öleceksin” demişti.
Ama, Adem’in aynı gün bedende ölmediğini
görüyoruz. Demek ki ölmüş olan bedeni
değil Tanrı’dan olan gerçek ruhsal kişiliğidir.
Bunun için bu kişiliği diriltmek, canlandırmak
ve gerçek kişiliğine kavuşturmak için
İsa geldi. Bundan dolayı ruhsal kişiliğimiz-
çünkü bu Tanrı’dan olan kişiliğimizdir
- YENİDEN
DOĞMALI’dır . Günahla yargılanmış olan ruh kişiliğimiz,
İsa’nın kutsallığında yıkanmalı ve yargıdan
kurtulmalıdır. Bu da yeniden doğan bir
bebeğe benzer.
Bebek, nasıl ki ilk olarak Adem’in tabiatından
doğuyorsa, ruhsal olarak gelişme ve büyümeside Tanrı’dan doğmalıdır.
Rab Adem’i topraktan yaratıp, ölü bedenine yaşam ruhu verdikten sonra yaşayan
bir can oldu. Böylece Tanrı’ya gittiğimizde,
O tekrar bize kendisinde olan Ruh’u içimize
döker. Ta ki ölülükten yaşama kavuşalım.
Böylece yeniden yaratılmış oluyoruz. Bu
kişiliğimizi Tanrı, Mesih’teki düşünceyle
donatıyor. Yani Baba ve Oğul gelip içimizde
– Ruhsal kişiliğimizde- oturuyor. Ondan
sonra tekrar Tanrı Sözü’nü tutma olanağına
sahip olabiliyoruz. Dolaysıyla günahtan
dolayı kaybettiğimiz gerçek kişiliğimize
kavuşuyoruz. O’nu tekrar lütufla geri
alabiliyoruz. Bu kişilikle Rabbimiz İsa’yı
yüceltebiliyoruz.
Bunun için insan YENİDEN DOĞMAZSA
Tanrı yüzünü yaşam için göremez, sadece
yargılanmak için görecek!
İsa bizlere doğru olanı söyledi. İnsan YENİDEN
DOĞDUKTAN sonra karakteri, düşünce
tarzı, yaşamı değişiyor. Yeni bir yaşama
–bu İsa yaşamıdır- sahip oluyor. Yeniden
doğmuş bir insan gibi. Yeni Adem’i -İsa’yı-
giydiğimizden
tüm bu olanaklara sahip olabiliyoruz.
Artık o kişi kendisi için değil, kendisine
YENİDEN DOĞMASINA olanak verene imanla
yaşar.
Bunun için de Pavlus,
“Yaşarsak da ölürsek de Rab içiniz”
der. (Romalılara 14:8)
Böylece, Tanrı Oğlu İsa’ya iman edenlere
Tanrı çocukları olarak çağrılma yetkisi
verildi.
(İman etmek: İsa’yı
Kurtarıcısı ve Efendisi olarak kendi yaşamına
almaktır; görünmeyen şeylere kanaat etmektir.)
Kutsal İncil, “ Onlar
ne kandan, ne BEDEN ne de insan isteğinden
doğdular; tersine, TANRI’dan doğdular”
diyor.
( Yuhanna 1:13)
Böyle kişi artık insanların ya da BEDENİN
isteğine göre değil, Tanrı isteği doğrultusunda
yürür. Çünkü kişide işleyen Tanrı’nın
ta kendisidir.
Tanrı
ile yürümek ne harika bir yol! Ondan doğmak,
O’nun tabiatını almaktır. O’nun kişiliğine
ve özelliklerine ortak olmaktır. İyi bir
babanın arzusu ondan doğanda da kendi
benzerliğinin
olmasıdır.
Tanrı’da kendisine inananlar için sevgili bir Baba gibidir. İster ki O’nun çocuğuda
(Yarattıkları) tüm erdemlerine sahip olsun.
Sahip olduğu her şeyi inanlısıyla paylaşmak
ve yaşamak ister. Bu sözler gerçektir.
Ben,
kendimi O’nda yeni doğmuş bir bebek gibi
görüyorum. Nasıl çocuk babasının adıyla
çağrılıyorsa, Tanrı’dan doğan kişide O’nun
İsmini taşıyor demektir. O İsimle çağrılmak
ne yüce bir şereftir!
Resul Yuhanna bize, “TANRI’DAN DOĞMUŞ olanın günah
işlemediğini biliriz. Tanrı’dan doğmuş
olan İsa Mesih onu koru ve kötü olan (İblis)
ona dokunmaz” ve, “TANRI’DAN DOĞMUŞ olan, günah işlemez. Çünkü Tanrı’nın tohumu onda
yaşar. TANRI’DAN DOĞMUŞ olduğu için günah işleyemez. Doğru olanı
yapmayan ve kardeşini sevmeyen kişi Tanrı’dan
değildir. (I. Yuhanna Mektubu
3:9,10 ; 5:18) İşte Tanrı çocuklarıyla
İblis’in çocukları böyle ayırt edilir.
Ondan doğanlar, O’nu dinler ve düşman İblis onu yenemez; çünkü onda olan İblisi
yenmiştir. Fakat, eğer Adem ve Havva gibi
Rab’bi dinlemezlerse suça düşecekler.
Eğer günahlı bir yaşam sürerlerse Rab
onları kendisinden atacaktır. Tanrı’dan
doğmuş kişi, günahlı bir yaşam içerisinde
Tanrı ile yaşayamaz.
Tanrı Kutsal olduğu gibi, istiyor ki çocuğuda kutsal işlerle uğraşsın ve yaşasın.
İsa’nın Kutsallığını kaftanını gibi giysin.
Zaten atamız Adem’i de Tanrı’dan uzaklaştıran günah olmadı mı? Ancak, Adem’le
soyu arasında farklıklar var. Adem,
tam kutsallıktan itaatsızlığa düştü. Günahkâr
kılındı. Soyu ise günahtan kutsallığa
çağrıldı. Bu çağrılışta da Adem gibi özgür
iradesiyle başbaşa bırakıldı. Böylelikle
inanlıda özgür bir şekilde kendi iradesini
kullanarak seçme hakkına
sahiptir. Pavlus, “Kardeşler
özgür olmaya çağrıldınız. Ancak özgürlük
benlik için fırsat olmasın...”
dedi. (Galatyalılara 5:13) Görüyoruz ki
Kutsal Ruh ısrarla bizi uyarıyor. Almış
olduğumuz özgürlük, bedene fırsat olmasın.
Beden işleriyle, töresiyle uğraşıp
durmuyalım.
Resul Yuhanna, “ Yavrularım, bunları size günah işlemeyesiniz diye yazıyorum.
Ama içimizden biri günah işlerse, adil
olan İsa Mesih bizi Baba’nın önünde savunur”
der. (I. Yuhanna Mektubu 2:1)
Pavlus, Titus’a, “Ama Kurtarıcımız Tanrı iyiliğini ve insana olan sevgisini
açıkça göstererek bizi kurtardı. Bunu
doğrulukla yaptığımız işlerden dolayı
değil, kendi merhametiyle YENİDEN
DOĞUŞ
yıkamasıyla ve Kurtarıcımız İsa aracılığıyla
üzerimize bol bol döktüğü KUTSAL
RUH’un yenilenmesiyle yaptı” diye
yazar. (Titus 3:4-6) Kurtuluşumuz yaptığımız
iyi işlerden olmadığına göre, kendi işlerimizle
de YENİ
DOĞUŞA sahip olmamız olanaksızdır.
Bunlar
Tanrı armağandır.
SUDAN
İsa, “Sana doğrusunu söyleyeyim, SUDAN (VAFTİZDEN) doğmazsan
Tanrı Egemenliği’ne giremezsin.”
Eski
Ahit’te, sünnet ne kadar önemli olduysa
Yeni Ahit’te Vaftiz de o kadar önemlidir.
Sünnet bir vaat olduğu için, iman olmadanda
kişi sünnet olabiliyordu. Bir başka açıdan,
diğer uluslardan ayrı olduğunu, yaşayan
Tanrı’ya ait olduğunu gösteren bir belirtiydi.
Yasa olmadan evvel, sünnet İbrahim’e vaat
edildi. Tanrı, bir emir olarak İbrahim
ve soyunun sünnet olmasını buyurdu. İsraililer’de
İbrahim soyundan olduğu için, Yasa aracılığıyla
sünnet olunmasını buyruk olarak yazıldı.
Ayrıca, İsa’nın sekiz günlükken sünnet
olduğunu görüyoruz.
Zira, Yasa’da her doğan erkek sünnet olma hakkına sahipti. Tanrı seneler sonra,
“Yüreklerinizi bana sünnet edin,
çünkü bu ulus yürekten sünnetsiz” olduğunu
açıklıyor. Kutsal Ruh, Sünnet
olunan herkesin Yasa’yı tutmak zorunda
olduğunu açıklıyor, aksi takdirde lanet
altındadır” diye yazar. (Galatyalılara
5:3; 3:10)
İsa,
aşağı yukarı otuz yaşlarında vaftiz oldu.
Ta ki hem Şeriat altında olanlarıyla hem
de uluslardan imana gelenleri aynı imanla birleştirsin.
Her ikisinde de yeni bir ınsan yaratsın.
(Efeslilere 2:15)
İsa Mesih’in öncüsü olarak dünyaya gelmiş olan Yahya, İsa, hizmete başlamadan
evel Vaftizci Yahya olarak bilinmekteydi.
Vaftizci Yahya Şeria Irmağın da insanlara tövbe vaftizini vaaz ediyor. Gelenleri
de suda vaftiz ettiğini okuyoruz. Yahya,
halka, “O (İsa) sizi Kutsal Ruh’la
ve ateşle vaftiz edecek” diyordu.
(Matta 3:11) İsa, hizmete başlamadan önce,
Yahya tarafından vaftiz oluyor. Sudan
çıkar çıkmaz doğaüstü işler belirleniyor.
Kutsal Ruh’un güvercin şeklinde üzerine
indiğini görüyoruz. Aynı anda gökten bir
ses, “Sevgili Oğlum budur, O’ndan
hoşnudum” diyor. (Matta 3:16-17)
Böylece
İsa’nın vaftizi
yapacağı hizmetin de Tanrı tarafından
da onaylamış olduğudur.
Vaftiz, her açıdan farklı bir yaşam berlirtisidir. Vaftiz bir töre ya da insani
yasalardan oluşan olgu değildir. Vaftiz,
İsa’nın yaşamıyla birleşmektir. Kişi vaftiz
olmakla, ‘ben kendi isteğime, dünyama,
kişiliğime öldüm. Artık geri kalan yaşamım
İsa içindir.’inancına sahiptir.
Suyla vaftiz, günahlı yaşama ölmektir!
Kutsal Ruh’la vaftiz ise yeni yaşama başlamaktır. İsa’yla başlayan Vaftiz daha çok
anlam kazandı. Böylece kendisine iman
edenlere Kutsal Ruh’la ve armağanlarıyla
vaftiz olma hakkı verildi. Yahya’nın vaftiziyle
vaftiz olmuş insanların Kutsal Ruh’u ve
armağanlarını almadığını açıkça İncil’de
okuyoruz. Pavlus, yeni iman edenlere “İman
ettiğiniz zaman Kutsal Ruh’u aldınız mı?”
diye sordu. “Kutsal Ruh’un varlığından
haberimiz yok ki” dediler. “Öyleyse
neye dayanarak vaftiz oldunuz?”
diye sordu. “Yahya’nın öğretisine
dayanarak vaftiz olduk” dediler.
Pavlus, “Yahya’nın yaptığı vaftiz
tövbeyle ilgili bir vaftizdi” dedi.
Onlar bunu duyunca Rab İsa’nın adıyla
vaftiz oldular ve dillerle konuştular.
(Elçilerin İşleri 19:1-7)
Herkes vaftiz olma hakkına sahip mi? İlkin, Vaftiz’in sorumluklarına bakmakta
fayda var. Vaftiz olacak kişide sorumluklarını
yerine getirmeye mecburdur.
Vaftiz; İsa’yla ölmektir
ve O’nunla yeniden dirilmektir.
Daha açık olarak, “Ben İsa’yla öldüm; ve O’nunla birlikte dirildim; yaşadığım
yaşamı artık kendim için değil, bana yaşam
veren İsa için yaşıyorum” demektir.
Vaftiz olacak kişinin aklı yerinde neye
vaftiz olduğunu bilmelidir.
İsa için yaşamaya hazır olduğunu
kavramalıdır. Aksi takdirde,
nasıl ki
Eski Ahit’te insanlar nasıl sünnet
olup yasayı tutmadılarsa, aynı şekilde
vaftiz olanda İncil yolunda yüyüyemez
ve İsa’nın sözlerini tutamaz. Ayrıca,
bu kişi Kutsal Ruh’tan yoksun olarak yaşayacaktır.
Rab İsa göğe çıkmadan evel Öğrencilerine, “İman edip, vaftiz
olan kurtulacaktır” dedi. (Markus
16:16)
İman olmadan vaftiz olmanın anlamı var mı? İnsanlara göre olabilir. Ama İncil’e
göre asla! Çünkü, Yeni
Doğuş olmadan vaftiz olmanın anlamı
yoktur. Kurtuluş vaftizde değil, Yeni Doğuş’tadır. vaftiz, “İsa’nın öldüğüne ve ölümden dirildiğine,
kendisininde aynı şekilde öldüğüne ve
dirildiğine” imanı olmalıdır. Vaftizden
evvel, “İsa’nın Tanrı Oğlu” olduğuna dair
iman etmelidir. Bunun için Pavlus,
“Yüreğinle iman edersen, ve ağzınla
ikrar edersen kurtulacaksın” diye
yazar. (Romalılar 10:9-10)
Birisi iman edip, vaftiz olmayı red ederse ne olur? Kurtulma umudu varmı?
Asla! Niçin? Çünkü İsa’nın sözünü kabul
etmiyor demektir. Elçilerin günlerinde
görüyoruz ki, Etiyopyalı biri iman ediyor.
Filipus’la yolculuk ederken bir suya varıyorlar,
kişi Filipus’a işte su! Vaftiz olmama
ne engel var? Filipus, “Bütün yüreğinle
iman edersen vaftiz olabilirsin” kişi,
“İman ediyorum ki, İsa Mesih Tanrı’nın
Oğlu’dur” dedi. Ondan sonra Filipus
kişiyi suda vaftiz ediyor. (Elçilerin
İşleri 8:36-37)
Burada tekrar görüyoruz
ki, Kutsal Ruh bizlere, “Eğer iman
edersen, İsa’nın Tanrı Oğlu olduğuna dair
açıkça ağzınla ikrar edersen vaftiz olma
hakkın var” diyor.
Pavlus,
İsa’ya olan tanıklıktan dolayı cezaevine
düşmüştü. Ama, Rab onları doğaüstü bir
şekilde özgür etti! Zindancı, bu
olay karşısında şaşkınlıkla doldu;
kendi canına kıymak üzreyken Pavlus ona,
“Hepimiz buradayız. İman
et sen ve ev halkın kurtulacaksın”
dedi. (Elçilerin İşleri 16:34) İncil’de
bu kişinin ve ailesinin hemen iman ettiğini.
İsa’yı kendi efendisi, Tanrısı
ve Kurtarıcısı olarak
yaşamına aldığını okuyoruz.
Burada evhalkının, yaşları ne olduğu
kesin olarak belli değil, ama bir gerçek
varki oda şudur: Ağzılarıyla iman ettiler
ve vaftiz oldular.
Günümüzde ise durum farklıdır. Kişinin anne ve babası hangi
imana bağlıysa doğan kişide aynı imana
sahip oluyor. Bir miras gibi.
Petrus kiliselere, “O gemide bir kaç kişi, daha doğrusu sekiz
kişi suyla kurtuldu. Bu olay vaftizi simgeliyor.
Bedenin kirden arınması değil, Tanrı’ya
yönelen temiz vicdanın dileği olan vaftiz,
İsa Mesih’in dirilişiyle şimdi sizi de
kurtarıyor” böyle sesleniyor.
(I. Petrus 3:20-21) Vaftiz günahların
temizlenmesi değil, temiz vicdanla yapılacak
hizmetin göstergesidir.
Pavlus Romalılar’a, “Mesih İsa’ya vaftiz edildiğimizde, hepimizin
O’nun ölümüne vaftiz edildiğimizi bilmez
misiniz? Baba’nın yüceliği sayesinde Mesih
nasıl ölümden dirildiyse, biz de yeni
bir yaşam sürmek üzere vaftiz yoluyla
O’nunla birlikte ölüme gömüldük” diyor.
(Romalılar 6:2-4)
Vaftiz
olmadan evvel buna iman edebiliyor muydun
ya da ediyor musun? Ya da vaftiz olduktan
sonra Mesih’le birlikte yaşıyor musun?
Karar verme senin kişisel hakkındır. Her
inanlı gerçekçi bir yaklaşımla yaklaşmalıdır.
Günümüzde bir çok insan vaftiz olduktan
sonra yaşamlarında bir değişiklik fazla
görünmediği gibi de hatalar üzerine hatalar
ekleniyor. Günahlar içerisinde günü gün
ediyor.
Hani İsa’yla ölmüştün!
Dur, düşün ve karar ver!
Kutsal Ruh açıkça Kiliseye, “Vaftiz İsa’yla ölmek ve O’nunla dirilmektir.”
Demekki vaftiz olacak kişi, “Ben kendi
yaşamıma öleceğim, artık kendime değil,
Rab’be yaşayacağım.” Bu imanla, iman
etmelidir. Eğer günahlı bir yaşam sürerse
vaftizin anlamı kalmadığı gibi de, ona
yargı olarak kalacaktır.
Ayrıca, ‘Mesih’in gerçekleştirdiği sünnet sayesinde bedenin benliğinden
soyunarak elle yapılmayan sünnetle O’nda
sünnet edildiniz. Vaftizde O’nunla birlikte
gömüldünüz, O’nu ölümden dirilten Tanrı’nın
gücüne iman ederek O’nunla birlikte dirildiniz.
(Koloseliler
2:11-12) Kutsal İncil’de Vaftiz ve Sünnet
budur.
İsa, “Sana doğrusunu söyleyeyim, SUDAN (TANRI SÖZÜNDEN) doğmazsan Tanrı Egemenliği’ne
giremezsin.”
Doğan çocuk ev halkı ile
iyi bir ilişki kurmak için önce anadilini
öğrenir. Aynı şekilde ana babada kullandıkları
dili çocuklarıyla konuşurlar. Ta ki birbirlerini
iyi kavrasınlar ve birbirleriyle iyi iletişim
kurabilsinler. Dolaysıyla Tanrı’dan doğanlarda,
Tanrı Sözü’yle vaftiz oluyorlar. Buna
da Tanrı dili denilir! Yani Tanrı Sözü’nden
doğmaktır. Tanrı kullandığı sözleri, aynısını
çocuğunada öğretir. Tanrı inanlıyı sözüyle
yıkar –Kötü sözlerden- temizler. Eski
sözler yerine Tanrısal sözler verir. Böylece
kişinin yüreği Tanrı Sözü’ne tapınak olur.
O yürekten Tanrı Sözü akar. Diyelim ki
önceden
türkücü olan kişi, bunun yerine
İlahiler söyler. Günah yerine doğruluk.
Böyle kişi Tanrı’nın konuştuğu dile sahip
oluyor. Bundan dolayı inanlı Tanrı Sözü’nde
doğmalı ya da vaftiz olmalıdır.
Bunun için bir kimse SUDAN (TANRI SÖZÜ’NDE) doğmazsa Tanrı
Egemenliğine giremediği gibide dilsiz
kalacak ya da tanrısal dilden yoksun olarak
yaşayacaktır. Böyle kişi, sahip olduğu
günahlı sözleriyle yaşamaya mecburdur.
Küfredecek, yemin edecek, yalan konuşacak,
layık olmayan günahlı sözlerle yaşayacak.
Bunlarla Tanrı’yı hoşnut etmek mümkün
değildir.
Tanrı Yüceliğini gören Peygamber Yeşaya, böyle haykırdı:
Çünkü dudakları kirli bir adamım, dudakları
kirli bir halkın arasında yaşıyorum. Buna
karşın Kral’ı Her Şeye Egemen RAB’bi gözlerimle
gördüm. Seraflar’dan biri bana doğru uçtu,
elinde sunaktan maşayla aldığı bir kor
vardı; Onunla ağzıma dokunarak, işte bu
kor dudaklarına değdi, suçun silindi,
günahların bağışlandı. (Yeşaya
6:5-7) Buna benzer olarak Kutsal Tanrı
benim – senin dudaklarınıda böyle günahlı
sözlerden temizlemek istiyor. İsa Kan’ı
ile yıkanmış ve temizlenmiş dudaklarla
dillerle Tanrı’ya hizmet etmek mümkündür.
‘Ağzınızda hiç kötü söz çıkmasın. İşitenler yararlansın diye, ihtiyaca göre,
başkalarının gelişmesine yarayacak olanı
söyleyin. Her kötü niyetle birlikte her
türlü kin, öfke, kızgınlık, bağrışma ve
iftira sizden uzak olsun. (Efesliler 4:29,31) Çünkü bu dil Tanrı’nın kullandığı dil değildir.
Kutsal Ruh, “Mesih’in sözü bütün zenginliğiyle içinizde yaşasın.
Mezmurlar, ilahiler, ruhsal ezgiler
söyleyerek yüreklerinizde şükranla Tanrı’ya
nağmeler yükseltin” bize bu dili
vermek istiyor. (Koloseliler 3:16) Böylece
Tanrı Sözü’nde doğanlar Tanrı iradesini
anladıkları gibi, O’nu tanrısal sözlerle
yüceltmesinide bilirler.
‘Çünkü ölümlü değil, ölümsüz bir tohumdan, yani Tanrı’nın diri
ve kalıcı sözü aracılığıyla yeniden doğdunuz.” (I. Petrus 1:23)
Mesih kiliseyi suyla yıkayıp tanrısal sözle temizleyerek kutsal
kılmak için kendini feda etti.... Amacı
kilisenin kutsal ve kusursuz olmasıdır.
(Efesliler 5:26-27)
‘Üzerinize temiz su dökeceğim, arınacaksınız. Sizi bütün kirliliklerinizden
ve putlarınızdan arındıracağım. Size yeni
bir yürek verecek, içinize yeni bir ruh
koyacağım. İçinizdeki taştan yüreği çıkaracak,
size etten bir yürek vereceğim. Ruhumu
içinize koyacağım; kurallarımı izlemenizi,
buyruklarıma uyup onları uygulamanızı
sağlayacağım.’ (Hezekiel 36:25-27)
Tanrı
bizleri böyle günahlardan ve bedenin kirli
işlerinden temizlemek istiyor ki, O’nun
emirlerini tutabilelim.
RUH’TAN
İsa, “Sana doğrusunu
söyleyeyim, RUH’tan doğmazsan Tanrı Egemenliği’ne giremezsin.”
Tanrı, seneler önce Yoel
Peygamber aracılığıyla KUTSAL
RUH’UN gelişi hakkında peygamberlikte
bulundu. Bu vaadin seneler sonra Rab İsa’nın göğe çıkışından sonra
yerine geldiğini görüyoruz. Bu vaat KUTSAL
RUH’un insanlar üzerine gelişidir.
Buna, “Pentikost Günü” denilir.
(Elçilerin İşleri 2:1-4; Yoel 2:28-32)
Eski Ahit’te genel olarak KUTSAL RUH sadece peygamberler ya da Tanrı
tarafından belirli bir hizmete atanmış
kişiler üzerine gelirdi. Bu insanlar,
kavmı günahlarından dolayı Tanrı’ya dönmeleri
için ikaz ederlerdi. Bu peygamberler korkusuzca
insanlara suçlarını gösterdiler, başlarına
gelecek olaylara ilişkin konuştular. Kimisi
dövüldü, kimisinin yaşamı o peygamberlik
sözleri uğruna ölümle sonuçlandı.
Kutsal Ruh onlar hakkında tanıklık ediyor: “Taşlandılar, testereyle
biçildiler, kılıçtan geçirilip öldürüldüler.
Koyun postu, keçi derisi içinde dolaştılar,
yoksulluk çektiler, sıkıntılara uğradılar,
baskı gördüler. Dünya onlara layık değildi.
Çöllerde, dağlarda, mağaralarda, yeraltı
oyuklarında dolanıp durdular. Ama onlar
daha iyisini, yani göksel olanı arzu ediyorlardı.
Bunun içindir ki, Tanrı onların Tanrısı
olarak anılmaktan utanmıyor. Çünkü onlara
bir kent hazırladı.” (İbraniler
11:37-38;11:16)
Kilise tarihinde de inanlılar İsa uğruna olan tanıklık sebebiyle kimisi öldürüldü,
kimisi aslanlar çukuruna atıldı, kimisi
hapislerde öldüler, kimisi haça gerildi,
kimisi zincirlerle bağlandılar, kimisinin
çarşıda kesilen hayvanlar gibi başı kesildi,
kimisi arena sahalarında insanların gözleri
önünde alaylı bir şekilde hayvanlara yem
oldular; tüm bu inanlılar İsa’ya olan
sevgileri uğruna canlarını sevinçle ölüme
teslim ettiler. Çünkü karşılıklı mükafata
bakıyorlardı. Oda: İsa Mesih’le beraber
sonsuz meskenlerde yaşamaktı. Gökte Tanrı
ile beraber YERUŞALEM’ın
altın sokaklarında yürüyeceklerini iyi
biliyor-lardı. O’nun uğruna tüm bu acılara
katlanmaya değer gördüler. O’nun uğruna
tüm bu acılara katlanmaya, gelecekteki
yüceliğin karşısında bir hiç olduğunu
KUTSAL RUH onlara tanıklık etmişti. (Romalılar 8:18) Onları bu güçle
ve yüreklikle dolduran KUTSAL
RUH’ tu. Demekki tanıklık için KUTSAL
RUH’a ihtiyac var. Vaftizci Yahya
halka, “O sizleri KUTSAL RUH’la
ve ateşle vaftiz edecek” dedi.
(Matta 3:11)
Kutsal Ruh’la vaftiz olmak, töre
ya da insan isteğiyle olamaz. Zira,
Kutsal Ruh
Tanrı’dır. Bunun için hiç bir şey
Kutsal Ruh’u dolaysıyla Tanrıyı temsil
edemez. O’nun yerini alamaz. Eğer böyle
bir şey mümkün olsaydı İncil bunu derdi!
Nasıl günaha karşı kurban –sunular- yeterli
olmadıysa ve
Tanrı günaha karşı biricik Oğlu’nu
kurban olarak sunduysa, hizmet için de
hiç bir şey Kutsal Ruh’un yerini alamaz,
gördüğü hizmeti yapamaz ve İsa’yı yüceltemez.
Bundan dolayı Kutsal Ruh gökten aramıza geldi. Ta ki Rab İsa’yı yaşamlarına
alanlarla beraber İsa’yı yüceltsin. İnanlıyı
da kutsallıkta yürüten ve kutsal yaşamla
dolduran Kendisi’dir. Kutsal Ruh olmadan
kutsal işlerle uğraşmak ya da kutsal bir
yaşam sürmek olanaksızdır. Kendi yaşantımıza
bir göz atabiliriz. Nerde olduğumuzu o
zaman açık olarak göreceğiz.
Bu durumu kendi şahsi pratik yaşamımdan ötürü iyice biliyorum. Çünkü, şimdi yaşadığım yaşam
ile evvel
ki yaşamımla –Bu seneyi geçen seneyle-
karşılaştırdığım zaman aradaki farkı açıkça
görebiliyorum. Çünkü inanlı büyüyen bir
çocuğa benziyor. Bundan dolayı diyebiliyorum,
“Kutsal Ruh olmadan, İncil’in Sözlerini
yaşamak olanaksızdır.”
Gününümüz de bazı kiliselerin bu denli
suçlarla dolması ve İncil’e aykırı yaşamalarının
nedeni de Kutsal Ruh’un kişiliğinde yoksun
olmalarıdır. Kutsal Ruh’un olmadığı yerde
günahlar daima üstün gelmiştir. Çünkü,
Kutsal Ruh’un olduğu yerde günah yargılanmaya
mahkumdur! Orda krallık edemez. Günah
(Şeytan’ın tabiatı) Kutsal Ruh’un olduğu
yerde duramaz ve yaşamını sürdüremez!
İncil’de KUTSAL RUH’A ilişkin kullanılan
isimler şunlardır:
YARDIMCI RUH (Yuhanna 14:16-17)
Her durumda bize güç verebilen ve yardım edebilendir. Zayıf düştüğümüz anlarda
bile bize yardım eder. Bizi ayağa kaldırır.
Lütufkârlığını ve sevgisini gösterir.
İsa’nın ardınca gidebilmek için güçle
doldurur. Haç’ın yükünü birlikte taşır.
Böylece, haçı da taşımak daha kolay olur.
GERÇEK RUH’u (Yuhanna 14: 16-17)
Her durumda inanlısına gerçekleri öğretendir. İsa’nın kişiliğini gerçeklerle
savunan, yalana ve doğru olmayan herşeye
karşı durandır. İnanlıyı daima gerçeklerle
yönetir. İsa yaşamınının sözlerini öğreten
ve uygulayandır. İnanlıyı yanlış öğretilere karşı
uyandırır. Mesih’in düşüncesine karşı
kalkan her öğretiyi ve O’nun kişiliğini
kabul etmeyen her yalancı ruhtan korur.
Anlayışla doldurur.
İnanlı kendini her tür yalandan koruması için Kutsal Ruh’a teslim olmalıdır.
LÜTUF RUH’u (İbraniler 11:29)
Zayıflıklarımıza göre değil bilakis bize karşı lütufla davranandır. Çünkü
biliyor ki Mesih’in lütfu ile kurtulduk.
Zayıflıklarımızda ya da düşüşlerimizde
lütufkâr bir şekilde elimizden
tutar. Eğer O’nun sesini dinlersek,
bizi ayağa kaldırır. Suçlardan özgür olmamız
için bizi ilzam eder, onlardan kurtulmak
için güç verir.
Böylece suçlardan kurtulmanın
verdiği sevinçle
kutsallığa doğru büyüyeceğiz.
MÜŞAREKET (PAYLAŞIM) RUH’u (II. Korintliler 13:14)
Bizimle daima konuşmak istiyor. Hem geleceğe ilişkin hem de gündelik yaşamamızda gereken ayetleri bizimle paylaşır. O yönde bizi
hazırlar. Ne var ki dünya O’nu tanımaz.
Çünkü görmüyor. Fakat Tanrı’dan doğanlar
O’nu tanır. Yüreklerinde oturup
iman yolunda eğitmen gibi eğitir. (Yuhanna
14:16-17) Bunun için Pavlus, “Tanrı’nın
bize lütfettiklerini bilelim diye, bu
dünyanın ruhunu değil, Tanrı’dan gelen
RUH’U aldık. diye yazar. (II.Korintlilere
2:12)
İşte, bunun için yalnız olmadığımı her an fark ediyorum. Acılarımda, hastalıklarımda
ve sıkıntılarda O’nun dostluğu ne harikadır!
Bir insan yediği yemeğin tadını nasıl
kendisi biliyorsa, yaşadığım olaylarıda
benden başka hiç kimse tarif edemez.
İsa, Kutsal Ruh’a ilişkin ve gelişinin amacını şu şekilde açıkladı: “O
gelince günah, doğruluk ve gelecek yargı
konusunda dünyayı suçlu olduğunu ikna
edecektir. Günah konusunda, çünkü bana
iman etmezler; doğruluk konusunda, çünkü
Baba’ya gidiyorum, artık beni görmeyeceksiniz;
yargı konusunda, çünkü bu dünyanın egemeni
(İblis) yargılanmış bulunuyor” dedi.
(Yuhanna 16: 8-9) Göğe çıkmadan evvel
Elçilere, “Yeruşalem’den ayrılmayın,
Baba’nın verdiği ve benden duyduğunuz
sözün gerçekleşmesini bekleyin. Şöyle
ki, Yahya suyla vaftiz etti, ama sizler
birkaç güne kadar KUTSAL RUH’LA vaftiz
edileceksiniz” diye tavsiyede
bulunmuştu. (Elçilerin İşleri. 1:4-5)
Bu vaatlerin günler sonra yerine geldiğini görüyoruz. Bütün inanlılar bir
evde toplanmışken, KUTSAL
RUH ateş şeklinde üzerlerine geldi.
Hepsi KUTSAL
RUH’LA doldular. Her biri ayrı ayrı
dillerle peygamberlikte bulundular. (Elçilerin
İşleri 2:1-4)
Böylece KUTSAL RUH’ da hizmetine
başladı. Aynı gün insanlar suçlarını gördüler
ve onlardan dönme olanağına sahip oldular.
KUTSAL
RUH, insanların yüreklerine hitap
eder. Günahlı olduklarını gösterir. Kurtuluşun
İsa olduğunu açıklar. İnsanın, yalnız
İsa’nın doğruluğuyla doğru kılanabileceğini
açıklar. Pavlus Kutsal Ruh’u alınca, İsa
doğruluğu o denli üstün önem taşıdı ki,
bu doğruluğun karşısında kendi doğruluğunu,
sahip olduğu imanı, Yasa’da sahip olduğu
kusursuzluğu, nasıl, 8 ayar altının parlıklığı
24 ayarın önünde sönükse, insan doğruluğuda,
İsa’nın doğruluğu önüde öyle sönük ve
anlamsız gördü.
Bunun içinde, Pavlus “Kendini
bir süprüntü ve herşeyi bir hiç olarak,
sahip olduğu doğruluğuda zarar gördü,
amacı sadece Mesih’in doğruluğuna sahip
olup O’nu
kazanmaktır”
dedi. (Filipiler 3:7-11)
KUTSAL RUH, Rab İsa’yı yaşamlarına alanlara cesaret verir, onları yönetir ve iman yaşamlarında
korkusuzca İncil’i müjdeleme yeteneğini
verir. YENİDEN DOĞMUŞ kişilerin yaşamında dürüstlük,
sevgi, saygı, iman, hizmet, umut ve ilkin
Tanrı’ya itaat etmeyi ve kutsallık yaratır.
Böylece inanlıyı tanrısal ürünlerle donatır.
İnsanın yaşamına hürmeti ve kutsallığı
yerleştirir. Bu öyle bir hürmet ki, herkesten
üstün olarak Tanrı’ya kutsal bir tapınıştır.
İnanlıyı her insani işlerden özgür eder.
Sadece hürmetin önce Tanrı’ya
sonra insana olduğunu
öğretir. Onlara İncil’i öğretir.
İmanda ve sözde tanrısal bilgelikle ve
güçle doldurur. Yaşamlarında ki hedefleri
açıklar. Yaşaması ve yapması gereken şeyleri
gösterir. Bunun için de inanlıya, “Çünkü
her türlü kötülüğün bir kökü para sevgisidir...
Ama sen ey Tanrı adamı, bu şeylerden kaç!
Doğruluğun, Tanrı yolunun, imanın, sevginin,
sabrın, uysallığın ardından koş”
diyor. (I. Timoteos 6:10-11)
İşte, inanlıyıda tüm insanlardan
farklı kılan erdemlerde bunlardır. İnanlı
yaşamıyla örnek olabilecek bir yaşamla
yaşamalıdır. Eğer örnek olamıyorsa ne
olur?
İsrail yaşayan Tanrı ismiyle çağrıldığı halde suçlar sebebiyle sürgüne gitti.
Diğer uluslar saygısızca Kutsal Tanrı’ya
sözler söylediler. Nitekim şöyle yazılmıştır:
“Sizin yüzünüz-den uluslar arasında
Tanrı’nın adına küfrediliyor.”
(Romalilar 2:24; Yeşaya 52:5)
Aynı şey inanlı içinde geçerlidir. Eğer inanlı diğer insanlardan farklı görünmüyorsa
KUTSAL
RUH’LA ilgisi yok demektir. Bunun
için Rab kendisi, “İyi işlerinizi
görsünler... gördükleri zaman, Öğrencilerim
olduklarını bilecekler. ” (Matta 5:16; Yuhanna 15:8;13:35)
Böylece inanlı insanlara
örnek olacak bir yaşama sahip olmalıdır.
Nasıl Baba Tanrı, Oğlu aracılığıyla insanlara
yüceliğini gösterdiyse, Rab İsa’da inanlı
aracılığıyla kendi yüceliğini insanlara
göstermek istiyor. Bu sözler gerçektir
ve yaşamamız gereken sözlerdir.
KUTSAL RUH, inanlıyı kendi ürünleriyle yaşatmak
ve onların uygulayıcısı olmasını
istiyor. Ama çok yazık ki; inanlı,
bir çok defa oluşan insani işler yüzünden
bu ürünlerden yoksun kalabiliyor. Maalesef
böyle kişi kendini halen bir inanlı olarak
görür.
Oysa, KUTSAL RUH’u insani işlerle almanın olanaksız
olduğunu unutuyor. Tıp ki Galatyalılar’a
yazılan altından daha değerli sözler gibi.
“Bu kadar akılsız mısınız? Ruh’la
başladıktan sonra şimdi insan çabasıyla
mı bitirmeye çalışıyorsunuz.”
(Galatyalılar 3:3-4) Aynı zamanda KUTSAL
RUH’un işleyişini de söndüren benliğin
işleridir. Bu olmadığı zaman kişi insani
bilgelik ile
kendini Tanrı’ya makbul kılmak
için insani gayret ederek, kendi gözünde
doğru olanı yapmak için yaşamaya çalışır.
Laodikya kilisesi de böyle idi!
İşte o zaman Ruh olan Rab kapı
arkasında kalıyor. Çünkü içerdekiler kendilerini
yeterli görüyorlar demektir.
KUTSAL RUH, Mesih’in bedeni olan Kiliseleri bina etmek ve doğa üstü mucizelerle donatılmak için verildi.
Topluluklar Mesih’ te doğru büyüsünler,
doğru yaşasınlar. Bunun için İncil, bizlere
“Tanrı’nın KUTSAL
RUH’UNU
kederlendirmeyin. Kurtuluş günü için o
Ruh’la mühürlendiniz” diyor.
(Efesliler 4:30)
Eğer bir topluluk ya da
kişi Kutsal Ruh’u üzerse ne olur!? Eski
Ahit’ de İsrail günlerinde “Ama
başkaldırıp O’nun Kutsal Ruh’unu incittiler.
O da düşmanları olup onlara karşı savaştı”
diye yazar. (Yeşaya 63:10)
Günümüzde KUTSAL RUH’u üzen toplulukların
ya da kişilerin sayısını kim hesap edebilir?
Var olan kiliselerin içinde oluşan kavgalar,
çekişmeler ve suçlar bu yüzden değil mi?
İnanlı ya bedende ya da Ruh’ta olmalı.
İkisinin ortasındaki yaşamın anlamı yoktur.
Bu da ılık olan Laodikya kilisesine benzer.
Kiliseyi yıkanda, bina edende aynı İncil’i
kullanıyor! KUTSAL
RUH bölündü mü? Asla! İşin doğrusu
şudur:
Birisi İncil ayetleriyle Şeytan kullanıyor, bir diğerisi ise aynı İncil’le
KUTSAL RUH kullanıyor! Rab çölde olduğu
zaman Şeytan, Kutsal Kitabı çok güzel
bir şekilde kendi Tanrısı’na, Yaradanı’na
karşı kullandı. “Tanrı’nın Oğlu’ysan,
kendini aşağı at” dedi, “Çünkü
şöyle yazılmıştır: ‘Tanrı, senin için
meleklerine buyruk verecek. Ayağın bir
taşa çarpmasın diye Seni ellerinin üzerinde
taşıyacaklar.” Rab İsa, “Tanrın Rab’bi denemeyeceksin
diye de yazılmıştır”. (Matta 4:5-7)
diyerek karşılık vermişti. O, Tanrı Oğlu olduğu halde, o sözlere göre hareket
etmedi. Eğer O’na karşı kullandıysa, evhalkına
karşıda kullanacağı daha kesindir. Bunun
için, bina
edende, yıkanda, “Ben kiliseyi bina ediyorum!”
diyor. Şaşılacak şey, işte budur!!!
Bunun için İncil, “Yedi Kiliseye”
kulağı olan işitsin’ der. Ruh,
Pavlus araclığıyla kiliselere, “Şeytan’ın
düzenlerini bilmez değiliz” diyor.
(II. Korintliler 2:11) Böylece kulağı
ruhsal olarak açık olan, herkes bu sese
kulak vermelidir.
Tanrı, günaha karşı sunduğu İsa Kanı’nı
insanlara tek kurtuluş olduğunu
Kutsal Ruh aracılığıyla açıklar. Böylece
Rab İsa’ya iman edenleri uyandırır. Suçlardan
temizler. Canlandırır. İsteklendirir ve
Mesih’in aşkını ateş gibi içlerinde alevlendirir.
İnanlıyı, güvenle ve gelecekteki yaşamın
özlemiyle doldurur. Çünkü inanlıyı oraya
hazırlayan ve tüm sıkıntılarında teselli
eden KUTSAL RUH’TUR. Görenmeyen şeylere ve geleceğe ilişkin peygamberlik
eder. Amacı kiliseleri esenlikte, sevgide,
ruh birliğinde ve hizmette Mesih’e doğru
büyütmektir.
Mesih’teki yetkinliğe
eriştirinceye kadar çeşit çeşit hizmetler
uygular. İçinde yaşadığı dünyanın bir
hiç olduğunu, inanlının bu dünyada bir
misafir olduğunu öğretir. Eski Ahit’ten,
Tanrı adamlarının yaşamını ve imanlarını
örnek olarak gösteririr. Oluşan tüm olumsuzluklara
rağmen sevinçle coşmayı, yüreğe ektiği
sevinçle inanlıyı güler yüzlü kılar. Pavlus,
RUH’un
derin sırlarıyla dolu olduğu için Kiliseye,
“Ne varki, yılan Havva’yı kurnazlığıyla
aldatması gibi, düşüncelerinizin Mesih’e
olan içten ve pak adanmışlıktan saptırılmasından
korkuyorum” diyor. (II.Korintliler
11:3)
KUTSAL RUH, inanlıyı tanrısal yargı konusunda eğitir. İncil’e uygun olmayan önyargılardan
korur. Günahın tabiatına sahip olan Şeytan’ın
yargılandığını gösterir. Mesih’te olana
yargı kalmadığını; fakat, eğer günah işlerse
ve aynı izlerde yürürse tekrar Şeytan’ının
tabiatı altına girdiğine dair uyarır.
Aynı zamanda Efendisi’nin söylediği sözü
ona hatırlatır. “Günah işleyen günahın
kölesidir.”
(Yuhanna 8:34) Günahın
Mesih’in Tabiatı’na aykırı olduğunu
O Tabiat’ta günah olmadığını açıklar.
Böylece inanlıyı her konuda aydınlatır.
Bilgilendirir. Mesih’in düşüncesini ona
aktırır. Çünkü, O inanlıyı korumak ve
uyarmak içindir. Ta ki her durumda Efendisi’ne
benzer olsun. “Ruhsal kişi her konuda
yargı yürütebilir, ama kimse onun hakkında
yargı yürütemez” . (I. Korintliler
2:15) Her konuda inanlıyı bilgiyle ve
adaletle süsler. İnanlıda tanıklıkta bulunur.
Yaşamını ve kendisinin nasıl yargıdan
kurtulduğunu, bu güvenci kendisine Rab’bin
nasıl verdiğini
açıklıkla tanıklık eder. İsa’nın günah
için haçlandığını, kendisine iman edenlerin, izleyenlerin yargıdan
kurtulacaklarını açıklar. Şeytan’ın mağlup
olduğunu, inanlı üzerinde yetkisi olmadığını
sadece günahlar içinde yaşayanların üzerinde
yetkisi olduğunu açıklar.
KUTSAL RUH, inanlının asıl vatanının bu dünya olmadığını, gökte olduğunu ve Rab’bin
kendisini orada beklediğini açıkça bildirir.
Ölümden sonra O’na benzer şekilde değiştirileceğini İncil’de yazılan yazılarla
belirtir. İnanlıya, İsa’ya
iman edenlerin de O’nunla birlikte
öldüğünü, İsa’yla birlikte de dirildiğini
açıklar. (Koloseliler 3: 2-4) Yeni Yeruşalem’de
yerlerinin hazır olduğunu
oraya yaraşır bir yaşam sürmesi
için onları destekler. Rab’ bin söylediği
şu sözleri
hatırlatır, “Göklerde size yer hazırlamaya
gidiyorum, tekrar gelip sizi yanıma alacağim”
(Yuhanna 14:1-3) Bu gibi sözlerle onlara
cesaret verir.
Rab’bin
onbinlerle ve onbinlerce kutsallarla kendisini
bekle-diğini, orada yaşam tacı ve doğruluk
kaftanın hazır olduğunu, başını yukarı
kaldırması ve hedefe doğru koşması için
güçlendirir.
KUTSAL RUH, inanlıya dünyada çekeceği acılar ve sıkıntılar hakkında bilgilendirir. Olası
sıkıntılar için onu hazırlar. Her
sıkıntıda yardımcısı ve tesellicisi olur.
İsa’nın çektiği acıları
paylaşır. “Dünyada sıkıntınız
olacak. Ama cesur olun, ben dünyayı yendim”
sözünü hatırlatır. (Yuhanna 16:33) Eğer,
İsa için sıkıntı çekerse tüm sıkıntıların
sevince dönüşeceğini, sevince de sıkıntıyada
ortak olduğunu açıklar. İnanlının Efendisi’nden
daha iyi olmadığını, Efendisinin onun
için acı çektiğini ve haç üzerinde canlı
canlı çakılan çivilerin acısını paylaşır.
İsa çarmıha gidinceye kadar, Şeytan’ın
ne tür hakaretlerle saldırdığını, acı
çektirdiğini tüm bunları çarmıha gerilmesin
diye yaptığını, aynı yöntemle inanlıda
haçını taşımasın diye saldırıya uğrayacağını
açıklar. Ta ki Mesih’e hizmet etmekten
alıkoysun. Zaten, Şeytan’ın nefreti İsa
isminin yayılmasıdır. Elçilerde aynı yolda
saldırıya uğradılar.
İncil’de açıkça anlaşılıyor ki, KUTSAL
RUH’LA dolmamız Rab İsa’yı tanıklık
etmek için veriliyor. Bu Müjde’yi diğer
insanlara yaymak, onlara Tanrı’nın hazırladığı
kurtuluşu sunmaktır. İnanlı kendini bir
hizmetçi olarak görmelidir.
Mesih’in hazırlamış olduğu kurtuluşu
insanlara götürmek için çağrıldığını bilmelidir.
İsa, “Nitekim İnsanoğlu (İsa Mesih),
hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye canını
birçokları için fidye olarak vermeye geldi”
demişti. (Matta 20:28)
İnanlıda aynı düşünceyle insanlara hizmet götürmeye ve sevgiyle dolu olmalıdır.
Bunları yaparken, insanlara görünmek için
değil, Rab’bin emri olduğu, O’nu hoşnut
etmek ve gözünde iyi olduğu için yapmalıdır.
Karşılığını Rab’den alacağını bilerek
haraket etmelidir. Rab, “Ardımca
yürü” diyor. Ben ne yaptıysam,
ne yaparsam sende aynısını yap demek istiyor.
İzlerimde ayakların olsun, Ban’a bak ve
yürü! Yaşadığım gibi sende aynısını yaşa. Zira, ‘Ben (İsa) seninleyim!’
‘Ne var ki, Tanrı’nın Ruh’u içinizde yaşıyorsa, benliğin değil, Ruh’un denetimindesiniz.
Ama içinde Mesih’in Ruh’u olmayan kişi
Mesih’in değildir’. (Romalılar 8:9) Gerçekçi ol sende Mesih’in Ruh’u var mı?
‘Çünkü sizi yeniden korkuya sürükleyecek kölelik ruhunu almadınız. Oğulluk
ruhunu aldınız. Bu ruhla Abba( Aramice
de: Baba), Baba! diye sesleniriz. Ruh’un
kendisi bizim ruhumuzla birlikte, Tanrı’nın
çocukları olduğumuza tanıklık eder.’ (Romalılar 8:15-16)
‘’Rab Ruh’tur, Rab’bin Ruh’u neredeyse orada özgürlük vardır. Ve biz hepimiz
peçesiz yüzle Rab’bin yüceliğini görerek
yücelik üstüne yücelikle O’na benzer olmak
üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan
Rab sayesinde oluyor.’ (II. Korintliler 3:17-18)
‘Bedenlerinizin Mesih’in üyeleri olduğunu bilmiyor musunuz? Mesih’in üyelerini
alıp bir fahişenin üyeleri mi yapayım?
Asla! Rab’le yapışan O’nunla tek ruh olur.
Bedeninizin Tanrı’dan aldığınız ve içinizdeki
Kutsal Ruh’un tapınağı olduğunu bilmiyor
musunuz?’ (II.Korintliler 6: 15-19)
Kutsal Tanrı istiyor ki
tapınağıda kutsal olsun. Bu da O’nun hakkıdır.
Bunun için bedenin işlerine göre yaşamamak
için, “Rab İsa mesih’i kuşanın.
Benliğinizin tutkularına uymayı düşünmeyin”
diyor. (Romalılara 13:14)
‘Umut kaynağı olan Tanrı, Kutsal Ruh’un gücüyle umutla dolup taşmanız için
iman yaşamanızdan sizleri tam bir sevinç
ve esenlikle doldursun’. (Romalılar 15:13)
‘Tövbe edin, her biriniz İsa Mesih’in adıyla vaftiz olsun. Böylece günahlarınız
bağışlanacak ve KUTSAL RUH armağını alacaksınız.’ (Elçilerin İşleri 2:38)
‘Kutsal Ruh’un ürünleri ise bellidir. Ruh’un ürünüyse sevgi, sevinç, esenlik,
sabır, şefkat, iyilik, bağlılık, yumuşak
huyluluk ve özdenetimdir... (Galatyalılar 5:22-23)
Nasıl ki gelin, gelinliğiyle, takılarıyla süslenmiş
vaziyette
sevgilisine gidiyorsa, Kutsal Ruh’ta
inanlıyı kendi ürünleriyle süsleyip Mesih’e
kusursuz gelin olarak sunmaya ve
Mesih’in gelişine hazırlar. Çünkü
inanlıya güzellik veren, yaşamını lekelerden
korunması bu gibi işlerden temizlenmesi
için yardım eder.
KUTSAL RUH, dünya da inanlı aracılığıyla
doğaüstü mucizeler yapar.
Kimisi aracılığıyla: Peygamberlik
eder,
Hastalara şifa verir,
Ölüleri diriltir,
Dillerle konuşur,
Kiliseyi yönetir,
Elçiler,
Öğretmenler,
Çobanlar kaldırır.
Bunların tümünü etkin kılan tek Ruh’tur.
Ruh bunları herkese dilediği gibi, ayrı
ayrı dağıtır. (I. Korintliler 12:4-11)
Kutsal Ruh bu armağanlarla Mesih’in bedeni
olan Kiliseyi bina etmek için ve tanrısal
zenginliklerle doldurmak için yapar. Bu
armağanların çoğundan yoksun olduğumuzu
açıkça görebiliyoruz. Hepside suçumuzdan
ve itaatsızlığımızdandır!
Bir çok kereler Rab sevgisinden ve lütüfkârlığından
dolayı inanlıyı, yaptığı tüm hatalara
rağman bağışladı ve esirgedi. Tarihte,
Kiliseler aç - susuz
ateşli bir şekilde kendilerini
alçalttılar; suçlardan tövbe edip döndüler.
Bundan dolayı bir çok kereler tazelenme
vakitleri -suçlardan temizlenme- oluştu.
Kutsal Ruh canlar üzerine geldi, insanlar
sevinçle ve güçle doldular. İnsanlar yapılan
olağanüstü işlerle İsa’nın yüceliğini
gördüler.
O anın mutluluğunu kim tarif edebilir?
Rab, “Dileyin size verilecektir”
dedi.
BEDENDE
İsa, “Sana doğrusunu
söyleyeyim, BEDENDE doğan, Tanrı Egemenliğini
miras alamaz.”
Burada İsa gerçeklere
parmak basıyor. Beden, Adem’den miras
kalan, Tanrı benzerliğinden uzaklaşmış,
doğal olarak günaha düşmüş ve itaatsızlığa
meyili olan insan yaratılışıdır. Bedende
doğan BEDENDİR.
Bu da ilk doğuşumuzdur. Adem’den aldığımız
bedendir.
Beden: Adem’den aldığımız günahlı yaşamdır.
KUTSAL RUH, insanlara sahip
olduğu bedenin günahlı olduğunu, o bedende
Adem’in günah işlediğini, Tanrı’ya karşı
kalktığını açıkça bildirir. Böylece o
günahın ve itaatsizliğin tüm insanlara
geçtiğini İncil’de okuyoruz. “Çünkü
herkes günah işledi ve Tanrı yüceliğinden
yoksun kaldı.” (Romalılar 3:23)
Bu günahlı beden ve işlerinden kurtulmanın tek yolu, gökten yere gelmiş, insan
ilişkisinden doğmamış, Meryem’den oluşan
kutsal bedende – Bu Kutsal Ruh’tan oluşan
bedendir- dünyaya gelmiş olan İsa’yi giymektır.
O bedende günah yoktur. Çünkü Kutsal Ruh’tandı. Bu bedende doğmanın ne kadar
önemli olduğunu Kutsal Ruh gözler önüne
açıkça seriyor. İşte, bunun içindir ki
bu bedene sahip olmanın, ondan doğmanın
ne denli önemli olduğunu anlıyoruz. İsa,
o bedende farklı bir yaşam yaşadı. Adem’in
yaşadığı gibi değil. Yerde olanı nasıl
giydikse ya da ondan doğduksa, aynı şekilde
gökten insan bedeni alıp dünyamıza gelen
Kişinin tabiatını da giymeliyiz.
O bedeni giydiğimizde yaşamamız değişiyor. Sözlerimiz ve sahip olduğumuz tüm
organların işleyişi değişiyor. İtaat etmediğimiz
durumlarda, Kutsal Ruh açıkça bize, “Oluşan
kavgalar, çekişmeler, suçlar ve günahlar”
bedende olduğumuzu gösteriyor. (Yakup
4:1-3) Galatyalılar 5:15)
Çünkü
bu gibi şeyler O’nda yaşamadığı gibi,
O’nda duranlarda da olamaz. Şimdi daha
iyi anlıyoruz ki, O’ndan doğmak ne denli
önemliyse O’na itaat etmek de o denli
üstün önem taşıyor. Aksi takdirde O’ndan
doğmanın anlamı ve faydası yoktur.
Pavlus Romalılar’a yazdığı mektupta şöyle diyor: “Benliğe (BEDENE) uyanlar BENLİKLE ilgili,
Ruh’a uyanlarsa RUH’LA
ilgili işleri düşünürler. Benliğe dayanan
düşünce ÖLÜM , Ruh’a dayanan düşünceyse
YAŞAM ve ESENLİKTİR.
Çünkü BENLİĞE dayanan düşünce TANRI’YA DÜŞMANDIR. Tanrı’nın Yasası’na BOYUN EĞEMEZ, eğemez de... BENLİĞİN denetiminde olanlar
TANRI’YI HOŞNUT EDEMEZLER.”
(Romalılara 8:4-7)
Bu ayetten de anlaşıldığı üzere, BEDEN
de olan bir insan Tanrı’yı HOŞNUT
edemez. İstese de edemez. Çünkü o güçten
yoksundur. İlk kişiliğimiz bu denli zayıf
ve olanaksızdır. Çünkü o beden de Tanrı’ya
itaatsızlık edilmiştir. Nitekim bir çok
insanın başvurduğu düşünce şöyledir: Ne
yapalım BEDENDE yaşıyoruz! Oysa bilmezler ki bedenin
düşüncesi Tanrı’ya İTAAT
EDEMEZ. İstesede Tanrı’yla uyum için
de yaşayamaz. BEDENDE
olan İNSAN
Tanrı Sözü’nü tutamaz. Çünkü o bedende
her tür itaatsızlıklar ve suçlar yapıldı.
Romalılar 5:10’de yazıldığı gibi günahlı
bir yaşam Tanrı’ya düşmanlıktır. Günahlar
içerisinde yaşayan insan günahlarıyla
Tanrı’yı düşmanlık ediyorsa, Tanrı’yı
hoşnut etme olanağı var mı? Böyle kişi
veya kişiler Tanrı’yla dostluk kurup esenlik
içinde yaşayabilirler mi? Asla!!!
Pavlus tekrar, “Onlara ilişkin tanıklık ederim ki, Tanrı için gayretlidirler;
ama bu bilinçli bir gayret değildir. Tanrı’nın
öngördüğü doğruluğu anlamadıkları ve kendi
doğruluklarını yerleştirmeye çalıştıkları
için Tanrı’nın öngördüğü doğruluğa boyun
eğmediler” diyor. (Romalılar 10:3)
Demek ki BEDENDE olan insan Tanrı
doğruluğuna erişmediği gibi ona benzer
olarak doğru gördüğü şekilde tapmayı uygun
görüyor.
Fakat, bu şekilde de Tanrı
doğruluğuna erişmenin söz konusu olmadığını
görüyoruz. Kutsal Söz, “O’na sahip OLAMADILAR”
diyor. Bir kez daha açıkça görüyoruz bedende
olanlar Tanrı’yı hoşnut edemezler. Tanrı’yı
hoşnut etmenin tek yolu O’ndan DOĞMAKTIR. Tanrı’dan doğan sever; çünkü
Tanrı sevgidir.
Pavlus, “Bizler topraktan olana nasıl benzeydikse, göksel olana da benzeyeceğiz”
der. (Korintlilere 15:49) Nasıl topraktan
olan Adem, BEDENİNİ taşıdıysak, aynı şekilde göksel
olan İsa’nın Kutsal olan TABİATINIDA
taşımalıyız. İlk Adem yerdendir, son Adem
(İsa) ise göktendir. Gökten olanı giydiğimizde,
o zaman itaat edebiliriz. Çünkü biz de
olan her durumda İTAATKÂR olarak yaşadı.
Bunun için Rab İsa, “BEDENDE doğan bedendir”
diyor. Ama, herkes bu beden de doğuyor
ve acıklı dünyaya geliyor. Bir kez doğanlar
iki kez ölmeye mahkumdur. İki kez doğanlar
bir kez ölecekler. İkinci ölüm, Tanrı
nimetlerinden yoksun olarak cehennemde
yaşamaktır. İkinci kez doğanlar ise, Tanrı
Egemenliği’nde
sonsuz nimetlerle yaşamaktır.
Pavlus, “Kutsal Ruh’un yönetimde yaşayın. O zaman benliğin (BEDENİN)
tutkularını (Arzularını) asla yerine getirmezsiniz.
Çünkü BENLİK Ruh’a karşı Ruh da benliğe
aykırı olanı arzular. Bunlar birbirine
karşıttır. Sonuç olarak, istediğinizi
yapamıyorsunuz. BENLİĞİN işleri bellidir.
Bunlar fuhuş, pislik, sefahat, putperestlik,
büyücülük, düşmanlık, çekişme,
kıskançlık, öfke, bencil tutkular, ayrılıklar,
bölünmeler, çekememezlik, sarhoşluk, çılgın
eğlenceler ve benzeri şeylerdir. Sizi
daha önce uyardığım gibi yine uyarıyorum,
böyle davrananlar TANRI EGEMENLİĞİ’Nİ miras alamayacak-lar.
(Galatyalılar 5:16-21)
İşte, BEDENİN durumu bu kadar acıklıdır!
Pavlus, Galatyalılara “Mesih İsa’ya
ait olanlar, benliği, tutku ve arzularıyla
birlikte çarmıha germişlerdir”
diyor. (Galatyalılara 5:24)
Birbirinize yalan söylemeyin. Çünkü eski yaradılışı (ESKİ İNSAN) kötü alışkanlıklarıyla birlikte üzerinizden çıkarıp attınız; eksiksiz
bilgiye ulaşmak için Yaratıcısına (Tanrısı’na)
benzer olmak üzere yenilenen yeni yaradılışı
(YENİ İNSANI)
giyindiniz. (Koloseliler 3: 9-10)
Çünkü benliğe (BEDENE) göre yaşarsanız ölecek-siniz;
ama BEDENİN kötü işlerini RUH’LA öldürürseniz
yaşayacaksınız. (Romalılara 8:13)
Bir kimse Mesih’teyse, YENİ YARATIKTIR;
eski şeyler geçmiş, her şey yeni olmuştur. (II. Korintliler 5:17)
Tanrı’nın
tapınağı (BEDENİMİZ) olduğunuzu, Tanrı’nın Ruhu’nun sizde yaşadığını bilmiyor
musunuz? Kim Tanrı’nın tapınağını yıkarsa,
(Günahlarla yaşarsa) Tanrı’da onu yıkacak.
Çünkü Tanrı tapınağı kutsaldır ve o tapınak
sizsiniz. (I. Korintliler
3:16-17)
Mesih’le birlikte çarmıha gerildim. Artık ben yaşamıyorum, Mesih bende yaşıyor.
Şimdi BEDENDE sürdürdüğüm yaşamı, beni
seven ve benim için kendini feda eden
Tanrı Oğlu’na imanla sürdürüyorum. (Galatyalılar 2:20)
İnanlının
Sahip olduğu Özellikler
Yeryüzünün tuzu sizsiniz. Ama tuz tadını yitirirse, bir daha ona nasıl tuz
tadı verilebilir. Artık dışarı atılıp
ayak altında çiğnenmekten başka işe yaramaz.
(Matta 5:13)
Günahtan
dolayı insan yaşamın, anlamını ve tatlılığını
yitirdi. Günah insan yaşamını acılaştırdı.
Bunlara anlam ve tat vermek için İsa gökten
geldi. Örnek olarak: Suyun içine çay atıldığında
su acılaşıyor, çünkü çayın etkisi ondan
daha fazladır. Şeker katıldığında, bu
sefer şeker onu tatlı duruma getiriyor.
Su, insan yaşamı gibidir; çay ise günah
gibidir; şeker ise İsa’nın yaşamı gibidir.
Bunun için Rab inanlıyıda dünyaya tat
vermek için seçti. Kendisi, kendi çocuğu
aracılığyla insanlara tat vermek istiyor!
Acılaşmış yaşamlara umut, sevgi, tat ve
anlam katmak istiyor.
Dünyanın ışığı sizsiniz. Tepeye kurulan kent gizlenemez. Sizin ışığınız insanların
önünde öyle parlasın ki, iyi işlerinizi
görerek göklerdeki Babanız’ı yüceltsinler. (Matta 5:14,16)
Günahtan dolayı, ruhsal olarak dünyamız karanlığa büründü. Gecenin karanlığını
nasıl ışık aydınlatıyorsa, insan da kendini
daha iyi görmek için İsa’yı yaşamına alarak
kendi yaşamını aydınlatmalıdır. Öyle ki
yaşamındaki küçük ya da büyük günahları
(Karanlık işleri) görsün. Rab, “Ben
dünyanın Işığı’yım” dedi. (Yuhanna
8:12) Rab ışık olarak inanlının yaşamında
parlamak istiyor. İnanlı dünyaya Işık
olarak gönderilmiştir. Dolaysıyla diğer
insanlar onların yaşamlarına baktıkları
zaman, kendilerinden farklı bir yaşama
sahip oldukları görsünler. Başka açıdan
inanlı bir aynaya benziyor! İnanlının
yaşamıda canlı bir şahadete!
İnanlının
yaşamı başkasına konuşmalı! İnanlı
parlayan bir ışığa benzer!
Pavlus Kutsal Ruh aracılığıyla inanlıya, “İsa’nın yaşamı bedenimizde
açıkça görülsün diye İsa’nın ölümünü her
an bedenimizde taşıyoruz” diyor.
(II. Korintliler 4:10)
İsa’nın yaşamı bizde görünmesi
için her an kendimizi Kutsal Ruh’a teslim
etmeliyiz.
İsa göğe gitmeden evel öğrencilerine şu buyruğu verdi: “Bu nedenle gidin,
bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin;
onları BABA, OĞUL ve KUTSAL RUH’un adıyla
vaftiz edin; size buyurduğum her şeye
uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın
sonuna dek her an sizinle birlikteyim.” (Matta 28:19-20)
Ve şimdi ya Rab, onların savurduğu tehditlere bak! Senin sözünü tam bir yüreklikle
duyurmak için
biz kullarına güç ver. Kutsal Kulun
İsa’nın adıyla hastaları iyileştirmek
için, belirtiler ve harikalar yapmak için
elini uzat. Duaları bitince tolandıkları yer sarsıldı. Hepsi Kutsal
Ruh’la
doldular ve Tanrı’nın sözünü cesaretle
duyurmaya devam ettiler. (Elçilerin İşleri 4:29-30)
Ya
Rab vaat ettiğin gibi KUTSAL RUH armağanlarıyla
sağnak yağmurlar gibi bu günlerde üzerimize
gelsin. AMİN
Ayrıca, broşür hakkında ki görüş, tavsiye ve düşüncelerinizi
bizlerle de paylaşip, Aşağıda
ki Adresse gönderebilirsiniz.
Aramäische Freie Christengemeinde
Postfach
32, CH-9240 Uzwil
RAB ÇOK İYİDİR, LÜTFU SONSUZDUR