ÇÖL
DÜŞÜNCELERİ - 2
Bugünkü
topluluklarda karşılaşılan en büyük sorunlardan
birisi kimsenin sorumluluk almak istememesidir.
İsrailliler çok zor bir durumdan geçiyorlardı,
çölde çok sıkıntı çekiyorlardı. Bu sıkıntılardan
kurtulmak için bir şeyler yapmak gerekiyordu.
Ama hiç biri sorumluluk almak istemiyordu.
Başlarına gelen sıkıntıların Musa’nın suçu olduğunu söylüyorlardı. Hatta
bazı yerlerde bu suçu Tanrı’ya bile atıyorlardı.
Tanrı İsrailoğulları’nı tutumlarıyla ilgili
olarak onların sorumluluk üstlenmelerini
istedi.
Sözlüğe
göre sorumluluğun anlamı şu; başka birine
hesap verme durumunda olmak, ya da onlara
cevap verme durumunda olmak. Borçlarınız
için sorumluluk sahibi olmak, işiniz için
sorumluluk sahibi olmak, Tanrı’nın size
verdiği yetenekler için sorumluluk sahibi
olmak ve görevlerinizi yerine getirmek demektir.
Görevleriniz yapacağım dediğiniz şeyi yapmaktır.
Olgun imanlılar olmak için sorumluluğumuzun
farkında olmamız gereklidir. Olgun kişiler
davranışları için sorumluluk sahibidir.
Olgun kişiler sorumluluklarını ister yasal
ister ahlaki olsun yerine getirirler. Bizim
ahlaki görevimiz Tanrı’nın sözünü ne olduğunu
bilmek ve yaşantımızı ona göre ayarlamaktır.
Sözlüğe
Pek çok kişi kendilerini doğruya iten olmadıkça
doğruyu yapma taraftarı değildir. Süleyman’ın
meseleleri 6. Bölümde kutsal kitap karıncalara
bakmamızı öğretir. S. Meselleri 6:6-8
6 Ey tembel kişi, git, karıncalara bak,
Onların yaşamından bilgelik öğren.
7 Başkanları, önderleri ya da yöneticileri
olmadığı halde,
8 Yazın erzaklarını biriktirirler,
Yiyeceklerini toplarlar biçim mevsiminde.
Bu ayetler karıncaların başlarında
gözetmenleri olmadan sorumluluk üstlendiğini
söylüyor. İşte biz de böyle olmalıyız. Bize
bakan hiç kimse olmasa da doğruyu yapan
kişiler olmalıyız. Tanrı’nın her zaman baktığını
hatırlamalıyız. Bir çok insan evlenmek istiyor.
Ama eş sahibi olmanın verdiği ya da evliliğin
getirdiği sorumluluğu üstlenmek istemiyor.
Büyük bir ev istiyorlar ama sorumluluklarını
üstlenmek istemiyorlar. Çocukları olsun
istiyorlar ama sorumluluklarını üstlenmek
istemiyorlar.
Sözlüğe
Bir çok toplumdaki sorunların, problemlerin
temeli budur. Olgunlaşma zamanı artık kutsal
kitap büyümemiz gerektiğini öğretir. Tanrı’nın
çocukları konumundan yetişkin oğulları ve
kızları konumuna geçmemiz gereklidir. Küçük
çocukların fazla sorumlulukları yoktur;
çünkü her zaman birisi onlar için her şeyi
yapar. Onların yapmaları gereken tek şey
ağlayıp sızlamaktır. O zaman birisi gelir
ve onların ihtiyaçlarını karşılar. Büyüdüğümüz
zaman Tanrı böyle davranmamızı istemez.
Hepiniz çocuklarınızın üzerine sorumluluk
almalarını istersiniz; öyle değil mi? Aynı
şekilde Tanrı da bizden bunu istiyor. Biz
de sorumlu olmalıyız. Eğer yanlış bir davranışta
bulunacak olursam, bir suç işlersem Tanrı
bunun suçunu bir başkasının üzerine atmamı
istemez. Sorumluluk üstlenmemi ister. Tövbe
etmemi ve gerçekle yüzleşmemi ister “Tanrım
hiçbir bahanem yok. İsa gibi olmak istiyorum.
Büyümek istiyorum ve kendimi İsa gibi kontrol
etmek istiyorum. Her durumda İsa gibi olmak
istiyorum” dememi ister.
Sözlüğe
İsrailoğulları halkı on bir günlük yolculuk
için kırk yıllarını harcadılar. Çünkü sorumluluk
almak istemediler.
Yeşu 1: 1-2 = "1
RAB, kulu Musa'nın ölümünden sonra onun
yardımcısı Nun oğlu Yeşu'ya şöyle seslendi:
2 "Kulum Musa öldü. Şimdi kalk, bütün
bu halkla birlikte Şeria Irmağı'nı geç.
Size, İsrail halkına vereceğim ülkeye girin.
"
Burada Musa’nın öldüğünü anlıyoruz. Oysa
halk bunu biliyordu. 30 gündür Musa’nın
ölümünün yasını tutuyorlardı. Ve Tanrı’nın
sözü gelip onların bildikleri bir şeyi söyledi.
Oysa ki Tanrı onlara daha derin bir şey
söylemek istedi. İsrail halkı bariz bir
şekilde Musa’ya yaslanmakta idi. Musa onlar
için her şey yaptı, onlar için dua etti,
günah işlediklerinde Tanrı’ya onlar için
yalvardı, tövbe etti, hatta onlar için iman
bile etti. Halk Tanrı’dan bir şey istediğinde
Musa gidip onlar için istedi. Başları derde
girdiğinde Musa onlar için dua etti. Kısaca
İsrailoğulları olgun değildi. Kendi ihtiyaçlarını
karşılamaya alışık değildiler.
Sözlüğe
O zaman Tanrı onlara dedi ki; Musa öldü.
İsrailoğulları için yaşamlarında tam bir
dönüm noktası idi. Erdem ırmağını geçip
vaat edilen toprakları girme zamanı idi
ama Yeşu’nun şunu söylemeye çalıştığına
inanıyorum. Vaat edilen topraklarda yaşamayı
gerçekten istiyorsak başkalarının bizim
sorumluluklarımızı yerine getirmesini isteyemeyiz.
Tanrı Musa’nın öldüğünü söylediğinde kalk
diye devam etti. İlerleyelim dedi. Fakat
İsrail halkı her zaman bir başkasına yaslanma
alışkanlığından vazgeçmeliydi. Tanrı büyümemizi
ve meyve veren büyük ağaçlar olmamızı ister.
İlk önce küçük bir fidan olarak başlıyoruz
ama dev gibi ağaçlar olmamızı ister Tanrı.
Kalk sözcüğü çok güçlü bir sözcük. Ayağa
kalkmak anlamını taşır. Ya da ruhsal olarak
tembellikten uzaklaşmak anlamındadır. Tembellik
sözcüğü vurdum duymaz, aldırmaz tavır anlamındadır.
Ya da unutkanlık anlamı içerir, ya da üşengeç
olmak. Maalesef böyle olan birçok imanlı
olan var. Kutsal kitap vahiy bölümünde derki
“Senin sıcak ya da soğuk olmanı isterim.
Eğer ılık olursan ağzından kusacağım” der.
Ateşli olmamız lazım. Aldırmaz tavırlı olmak
istemiyoruz.
Sözlüğe
Sürekli olarak ertelemek usta bir hırsız
gibidir. Hatta iyi niyetlerim olsa bile,
çünkü iyi niyetler itaatle eş değer değildir.
Pek çok kişi Tanrı’ya itaat etmeye niyet
ettikleri için Tanrı’ya itaat ettiklerini
sanırlar. Fakat siz ve ben çölden çıkıp
vaat edilen topraklarda yaşamak istiyorsak
hareket eden kişiler olmalıyız. Kalkıp Tanrı’nın
bizden yapmamızı istediği şeyi yapmalıyız.
Bir şeyleri erteleyip duramayız. Bir şeyleri
şimdi halletmeliyiz.
Sözlüğe
Şimdi gelin Kutsal Kitap’ta Haggai kitabında
bir şeyleri sürekli
erteleyen kişilere bakalım. Haggai
1:2 "1 Kral Darius'un krallığının
ikinci yılında, altıncı ayın birinci günü
RAB Peygamber Hagay aracılığıyla Şealtiel'in
torunu Yahuda Valisi Zerubbabil ve Yehosadak
oğlu Başkâhin Yeşu'ya seslendi:
2 "Her Şeye Egemen RAB diyor ki: 'Bu
halk, RAB'bin Tapınağı'nı yeniden kurmak
için vakit daha gelmedi diyor.'"
diye bu halk söylüyorlar. Oysa kral
Koreş bu tapınağın yapılmasını 18 yıl önce
buyurmuştur. Burada görüyoruz ki; Tanrı
bir şeyin 18 yıl önce buyurmasına rağmen
halk hala uygun zaman değil diye düşünüyor.
Kendi yaşantımızda Tanrı’nın sizden yapmanızı
istediği ama sizin uygun zaman olmadığını
düşündüğünüz bir şey var mı?
Sözlüğe
Tanrı’nın yüzleşmeye hazır olmadığım bazı
konuları bana getirdiğini hatırlıyorum.
Ooo hayır Tanrım! Buna hazır değilim. Bununla yüzleşemem
diyordun. Her şey olur ama bu değil lütfen
diyordum. Fakat sonradan öğrendim ki; Tanrı
hazır olduğumu biliyorsa bu hazırım demektir.
Eğer zamanın doğru olduğunu bilmeseydi benimle
bu konuyu zaten konuşmazdı. 3
ve 4. Ayetlere bakalım: "3
Sonra RAB Peygamber Hagay aracılığıyla şöyle
seslendi: 4 "Bu tapınak yıkık durumdayken,
sizin ağaç kaplamalı evlerinizde oturmanızın
sırası mı?"
Tanrı kısaca şöyle diyor: Tanrı’nın evi
harp bir halde ve bunu size nasıl yapmanız
gerektiğini söylüyorum ama onun yerine kendi
yapmak istediklerinizi yapıyor ve benim
sizden istediklerimizi yapmıyorsunuz. İnsanların
sık sık çölde uzun süre kalmalarının sebebi
Tanrı’nın isteği yerine kendi isteklerini
yerine getirmeleridir. Sık sık kendi isteğimizi
yerine getirip Tanrı’nın bunu bereketlemesini
istiyoruz. Ama Tanrı’nın bir planı var.
Eğer yaşantımızı Tanrı’nın planına göre
düzenlersek vaat edilen topraklara çabuk
ulaşırız.
Sözlüğe
Biraz daha okuyalım. 5 ve 8. Ayetler "
5 Her Şeye Egemen RAB diyor ki: "Şimdi
tuttuğunuz yolları iyi düşünün! 6 Çok ektiniz
ama az biçtiniz; yiyorsunuz ama doyamıyorsunuz,
içiyorsunuz ama neşelenemiyorsunuz; giyiniyorsunuz
ama ısınamıyorsunuz; ücretinizi alıyorsunuz
ama paranızı sanki delik keseye koyuyorsunuz."
7-8 Her Şeye Egemen RAB, "Tuttuğunuz
yolları iyi düşünün!" diyor, "Dağlara
çıkıp kütük getirin, tapınağı yeniden kurun.
Öyle ki, ondan hoşnut olayım, yüceltileyim."
Geçmişteki ve şu andaki davranışlarınız
bu çok açık. Pek çok şey öğrenebiliriz bundan.
Tanrı diyor ki; 18 yıl önce bir şey yapmanızı
istedim sizden ama yapmadınız. Kendi yapmak
istediğinizi yaptınız. Bu yüzden şimdiki
yaşamınızdan hoşnut değilsiniz. Elde ettiklerinizden
memnun değilsiniz. Büyük bir ihtimalle başkalarını
suçluyordu. Ama Tanrı dedi ki; yaşamınızdan
olup bitenlerden hoşnut değilseniz o zaman
yollarınızı iyi düşünün. Kutsal kitap insana
iyi gibi görünen ama sonu ölüm getiren yollar
oluğunu söyler. (S. Meseller 16;25)
"Öyle yol var
ki, insana düz gibi görünür,
Ama sonu ölümdür."
Sözlüğe
İnsanın zihni kendi yolunu hazırlar. Ama
Tanrı adımlarımızı yönlendirmek ister. Yeşaya 55:8 "Çünkü benim düşüncelerim
Sizin düşünceleriniz değil,
Sizin yollarınız benim yollarım değil"
diyor RAB."
şöyle der:
O halde sorumluluk üstlenmenin yollarından
biri kendimize dürüst bir şekilde bakmak,
düşüncelerimize, tavırlarımıza nasıl davrandığımıza
ve olumsuz duygulara ne kadar yer verdiğimize
bakmalıyız. Ve eğer kendimizle gerçekten
dürüstsek genellikle durumumuzu anlamamız
uzun sürmez. Vaat edilen topraklarda olmak
yerine niçin hala çöldeyiz sorusunun cevabı;
Sözlüğe
Tanrı beni hizmete çağırdığında hayatımda
pek çok sorunum vardı. İşte bunlar şu anda
bulunduğum yere gelirken Tanrı’nın bana
öğrettikleridir. Uzun süre boyunca her şeyi
yanlış yapmıştım. İman etmiştim, Kutsal
Ruh’u almıştım. Eğer ölseydim cennete giderdim;
çünkü Mesih’e aittim. Ama yollarımı değiştirmeseydim,
yanlış yollarda gitmeye devam etseydim buradayken
hiçbir zafer kazanamazdım. Cennete gitmekte
olan pek çok kişi var ki; yolculuklarından
zevk almıyorlar. Çölde dolaşıp duruyorsak
elbette ki yaşantımızdan pek zevk almayız.
Çünkü biz çölde yaşamak için yaratılmadık ki. Doğamızda
çöl topraklarına uyum sağlayacak adapte
olacak hiçbir şey yok ki. Bizler vaat edilen
topraklar için yaratıldık. Bu yüzden başka
yerlerde rahat edemiyoruz. Bu yüzden başka
yerlerde tatmin olamayız. İşte bu yüzden
kardeşlerim bir şeyleri ertelemekten vazgeçin.
Ertelemeyin artık. Sorunlarınızda bir başkasını
suçlamayın. Doğru davranmak için kendi sorumluluğunuzu
üstlenin.
Sözlüğe
Bir zamanlar çalıştığım biri vardı. Aramızda
bir sorun olduğunda hep onu suçlardım. Kendimde
hiç sorun görmezdim. Sanki her şey onun
suçu gibi gelirdi. “Onun yüzünden oldu.
Eğer o olmasaydı daha farklı olurdu. Bıktım
artık bundan. Tanrım lütfen onu değiştir”
diye dua ederdim. Hep onu gösterirdim. Ama
onu gösterirken diğer üç parmağım beni gösteriyordu.
Tanrı, bir gün bana bunu gösterdi. “Ramazan,
suç sende de çok var. Asıl senin değişmen
gerekir. Problem sende. Sen ilk önce kendini
değiştir.”
Sözlüğe
Bununla yüzleşmek benim için çok zordu.
Çünkü sorunun arkadaşımda olduğunu onun
sorunu olduğunu biliyordum ve Tanrı’nın
onunla halletmesini istedim, benimle değil.
Nasıl hissettiğinizi biliyorum. Yaşamınızda
size iyi davranmayan birisi varsa, belki
bu işten kolayca sıyrıldığını düşünüyorsunuz.
Belki patronumuz veya yetki sahibi biri
size iyi davranmıyor. Belki komşunuz veya
arkadaşınız. Size iyi davranmıyor. Fakat
onların size karşı olan kötü davranışını
sizin kötü davranışınız için bir bahane
olarak kullanmayın. Eğer iyi şeyleri yapmak
için iyilik tohumları ekersek, diğer kişi
bizi bereketlemese bile Tanrı bizi bereketler
Romalılar 12;21 diyor ki
“Kötülüğe
yenilme ama kötülüğü iyilikle yen.”
(GELİN VE KAYNANA)
Tanrım, ben ona iyi davranacağım.
O bana iyi davranmasa bile ben ona iyi davranacağım.
Çünkü biliyorum ki; o bana iyi davranmasa
bile sen bana iyi davranacaksın. Bu çok
güçlü bir gerçek. Eğer buna sarılabilirseniz
biliyorum; belki çoğunuz incintildiniz.
Fakat bunu bir bahane olarak kullanmayın.
Kendi davranışlarınız için sorumluluk üstlenin.
Böylece Tanrı sizi bereketleyecektir. Şimdi
Yuhanna
5. Bölüme bakalım : Pek çok kişi
her şeye sahip olmayı ister ama bir şey
yapmayı istemez. Fakat Tanrı bir şeylere
sahip olmamızı ama kendi üzerimize düşeni
yapmamızı ister. Sizin için bir özgürlük
var. Sorununuz ne olursa olsun zaferli olmanız için bir yol var. Fakat Tanrı sizden
bazı şeyleri yapmanızı isteyecektir. Sizden
başka hiç kimsenin yapamayacağı şeyler.
Yuhanna
5:1 e bakalım. "Bundan
sonra Yahudilerin bir bayramı vardı ve İsa
Kudüs'e gitti. 2 Kudüs'te Koyun Kapısı yanında,
İbranicede Beytesta denilen beş eyvanlı
bir havuz vardır. 3-4 Bu eyvanların altında
kör, kötürüm, felçli hastalardan bir kalabalık
yatardı. 5 Orada otuz sekiz yıldır hasta
olan bir adam vardı. 6 İsa adamı yatmakta
görüp onun uzun zamandır bu durumda olduğunu
anlayınca ona, "İyi olmak ister misin?"
diye sordu. 7 Hasta şöyle cevap verdi: "Efendim,
su çalkandığı zaman beni havuza indirecek
kimsem yok, gireceğim anda benden önce başkası
giriyor." 8 İsa ona, "Kalk, döşeğini
topla ve yürü" dedi. 9 Adam o anda
iyileşti. Döşeğini toplayıp yürümeye başladı.
O gün Sept günüydü. "
38 yıldır bu adam havuzun eyvanı altında
suyun çalkalanmasını bekliyordu. Dikkat
edin; 38 yıl. Ve İsa ona 6. Ayette iyi olmak
ister misin diye soruyor. İyi olmak ister
misin? Bu ciddi olarak istiyor musun? Bazı
kişiler sorundan kurtulmak ister ama bu
sorunundan kurtulmak için kendi üzerlerine
düşene yerine getirmek istemezler. Bir başkasının
kendileri için dua etmesini istedikten sonra
bu sorunun yok olmasını beklerler. Tanrı’nın
kendilerine uzanarak bir mucize yapmalarını
isterler. Fakat Tanrı onlara bunu vermeni
istiyorum derse ya da gidip şu kişiden özür
dile derse, ya da seni kötülüğe yönelten
arkadaşlarından uzaklaş derse bir iman adımı
atıp bunu yapmanı istiyorum. Tanrı bu durumdan
kurtulmak için ne yapmaları gerektiğini
gösteriyor. Onlar iyileşmek istiyorlar ama
gerçekten ciddi değiller. 7.
Ayette hasta şöyle cevap verdi:
Çok enterasan bir hikaye
bu. Bu adamın kendisine acıdığını açıkça
görebiliyoruz ve bir başkasının kendisi
için bir şeyler yapmasını istediğini görüyoruz.
İsa’ya dediği ilk şey “Efendim, beni havuza
indirecek kimsem yok.” Ama şöyle düşünün;
ben eğer 38 yıl orada yatıyorsam o havuzun
kenarına gelene kadar yavaş yavaş sürüklenirdim.
38 yıl uzun bir zaman ve melek suyu çalkalamaya
başladığında o havuzun kenarında olup kendimi
suya atıp ve düştüğüm zaman Tanrım, beni
kurtar diye bağırırdım. Ama o hasta bunu
yapmadı. Birilerinin kendisini o havuzun
kenarına getirmesini bekledi hep. Fakat
İsa ona: “Kalk, şilteni topla ve yürü” dedi.
Ve o anda iyileşti. 9. Ayette görüyoruz
“ Adam o anda iyileşti. Şiltesini toplayıp
yürümeye başladı. O halde 2. Çöl zihniyeti
birisi benim için her şeyi yapsın, ben hiç
sorumluluk almak istemiyorum. İşte çölde
daha fazla kalmamak için bu düşünceye sahip
olmamalıyız. Bu düşünceyi Mesih’te tutsak
etmeli ve biz de değişmeliyiz.
3-) BU İŞ BENİM İÇİN ÇOK ZOR İFADESİ ;
Sözlüğe
bu iş çok zor ifadesi en çok işittiğim bahanedir.
Uzun yıllar boyunca kendimde bu bahanenin
arkasına saklandım Tanrı bana bir şey gösterdiği
zaman sürekli derdim Tanrım bu çok zor benim
için bunu yapamam her denenmeyle karşılaştığımda
ne kadar zor olduğunu kendi kendime söyleyip
teşvikimi kırardım görüyorsunuz kendi sözlerimizin
meyvesini yiyoruz değişmek istiyorum ama
çok zor, iyi bir eş olmak istiyorum ama
çok zor, kilo vermek istiyorum ama çok zor,
sigarayı bırakmak istiyorum ama çok zor,
kendimi kontrol etmek istiyorum ama çok
zor, itaat etmek istiyorum ama çok zor bu
yanlış düşünce bende olduğu sürece, bunun
çok zor olduğuna inandığım sürece her zaman
zor olmaya devam edecek belki bu süreçte
ilerlemek zor olabilir ama tutsak olarak
kalmak kadar zor değildir. Ve ilerlemek
geldiğim yere dönmek kadar kötü değildir.
O halde ilerleyeceğimize dair karar almalıyız.
Ne olursa olsun, o zaman gölü geçip vaat
edilen topraklara ulaşacağız. Tesniye
30; 11’ e bakalım Tanrım zor değil
demeye başlamalıyız artık. Bu gün bir karar
vermelisiniz “Evet
Tanrım bu günden itibaren artık zor demeyeceğim,
yapmamı istediğin her şeyi yapabilirim,
eğer sen benimleysen yapmam gereken her
şeyi yapabilirim”. 11. Ayet diyor ki işin sonu burada değil mi?
Tanrı’nın
dediği olması gerekendir. Tanrı bazen neden
bizi uzun ve zorlu bir yoldan sıkıntılarla
dolu bir yoldan götürüyor ki diye sorarız.
İsrail oğulları da aynısını soruyor ve Tanrı
Kutsal Kitap’ta bu konuda onlara şöyle cevap veriyor. Çıkış 13;17 "Firavun
İsrailliler'i salıverdiğinde, Filist yöresi
yakın olmasına karşın, Tanrı onları oradan
götürmedi. Çünkü, "Halk savaşla karşılaşınca,
düşüncelerini değiştirip Mısır'a geri dönebilir"
diye düşündü." Tanrı bizim karakterimizi
geliştirmek istediğinden dolayı bizim için
her şeyi kolaylaştırmaz
Çünkü zor dönemlerde büyürüz kolay
dönemlerde değil imanımızı bir şey için
kullandığımızda geliştiririz.
Tanrı
vaat ettiği toprakları size veriyorum diyor.
O topraklar sizin diyor. Görüyor musunuz
Tanrı kararını vermiş toprakları size verdim
diyor. Bizim yapmamız gereken şey gidip
almaktır. Sizinle olacağım sizi yönlendireceğim,
yapmanız gerekenleri size göstereceğim diyor.
Fakat her şeyi önceden göstermez, bize ilk
önce bir şey gösteriyor, yapıyoruz sonra
başka bir şey gösteriyor sonra daha başka
bir şey. Ama hepsini birden göstermiyor,
bazen gösterdiği bir şey mantıklı gelmiyor
bazen gitmek istediğim yere bu beni götürmez
gibi geliyor. Fakat Tanrı’nın dediği şeyi
yaparsak, Tanrı’nın gitmemizi istediği yere
gideceğimize emin olabiliriz. Eğer bilmeniz
gerektiğini düşündüğünüz her şeyi bilmiyorsanız
üzülmeyin. Sık sık bende aynı şeyi düşünüyorum.
Fakat bildiğim bir şey var, ben hareket
edersem Tanrı’da hareket edecektir. Fakat
ben bir yerde oturup Tanrı’nın Ruhu’nun
benim üzerine gelmesini beklersem bir şeyler
yapamam ama yüreğimde bir şey varsa ve adım
atarsam o zaman Tanrı’da harekete geçer
ve gerçekleştirir. Tanrı sizi uzun ve zorlu
bir yoldan götürüyor gibi görünüyorsa size
ona güvenmelisiniz. Çünkü sizi savaş hazırlıyor
demektir. Bizler Tanrı’nın ordusundaki askerleriz.
Fakat kazanmak için
nasıl savaşmamız gerektiğini öğrenmeliyiz.
İsrail halkı savaşa hazır değildi. Ama çölde
zaman içinde Tanrı onlara nasıl savaşacaklarını
öğretti. Belki şu an içinde bulunmayı istemediğiniz
bir durumdasınız. Eminim kendinize dürüst
olursanız şu anda birçok şey öğrendiğinizi
ve gelişmekte olduğunuzu kabul edersiniz.
Eğer başka hiç kimse yoksa etrafınızda Tanrı’ya
yaklaşırsınız. Uzun yıllar boyunca yalnız
dönemlerden geçtim. Hiç kimsenin beni anlamadığını
düşündüm. Kendi başıma itaat etmeye çalışıyordum.
“Tanrım yanlızım” demiştim. O bana şunu
hatırla dedi “Küçük kuşlar sürüler halinde
uçar yani büyük gruplar halinde fakat kartallar
tek başın uçar. Eğer Tanrı için bir kartal
gibi olmak istiyorsan, Tanrı için büyük
biri olmak istersen o zaman kendin için
Tanrıya yaklaşıp, kendin bir şeyler almayı
öğrenmelisin.
Tanrım
ne yapacağımı bilmiyorum dediğim zaman Tanrı
ise bana şunu söyler ne yaptığını bilmiyorsan
ne yaptığını bileni bilmekle tatmin ol. Ne yaptığımı bilmiyor olabilirim ama Onu biliyorum Tanrı’nın sadık
olduğunu biliyorum
beni bırakmayacağını biliyorum.
Tesniye 8. Bölüme bakalım biraz daha
detay görebiliriz burada.
Tanrı onları denemek için sıkıntıya
soktu. Çünkü her şey iyi iken Tanrı’ya itaat etmek kolay ama önemli olan
zor dönemde
itaat etmektir ve Tanrı zor dönemde
itaat edip etmeyeceklerini sınamak için
onları sıkıntıya soktu.1.Ayet Tanrı ilk
olarak diyor ki vaat edilen topraklara ulaşmak
istiyorsanız buyruklarımı yerine getirmeniz
gerekli diyor. 2.Ayet (açıkla) Tanrı’nın
her durumda iyilik için etkin olduğunu bilmeliyiz
ve inanmalıyız ki şeytanın bizim bana zarar
vermek istediği konularda Tanrım sen benim
iyiliğimi istersin. Yaşantınızda görürsünüz ki en kötü düşmanınız
olduğunu düşündüğünüz şeyler sizin en iyi
arkadaşınız konumuna geliyor çünkü bunlar
sizin gelişmenize neden oluyor bunlar sizin
Tanrıda kökleşmenize neden oluyor.
Bu gibi şeyler Tanrıya daha çok yaklaşmanıza
ve kişisel olarak Onu daha çok tanımanıza
neden oluyor Yuhanna 6. Bölümüne baktığımızda
bazıları İsa’nın peşinden mucize yaptığı
için gidiyorlardı ama İsa onlara kendisini
Yaşam Ekmeği olarak tanıtıyordu çünkü ihtiyacınız
bu Beni Yaşam Ekmeği olarak kabul etmeniz
gerekli. Gelişip büyümeniz için beni kabul etmelisiniz.
Sadece mucize gördüğünüz için bana
inanmamalısınız demek istiyor çünkü Tanrı
sadece Onun elini değil yüzünü de aramamızı
istiyor.
Tanrı sadece Onun bizim için yapacaklarını
aramamızı istemiyor sadece bir mucize ihtiyaç
duymamı istemiyor kendisine ihtiyaç duymamı
istiyor. Durumum ne olursa olsun Ona ihtiyacım olduğunu
anlamamı istiyor.
Zor zamanlarda değil iyi zamanlarda
da Tanrıya ihtiyacımız var. İsa 5000 kişiyi 5 ekmek 2 balık ile doyurduktan
sonra öğrencilerine “Beni
mucize yaptığım için arıyorsunuz bana doyduğunuz
için geliyorsunuz” dedi ve şöyle devam
etti
“Atalarınızda çölde man yediler man gökten
her gün yağan mucizeydi ama İsa diyor ki
atalarınız man görmesi ve yemesine rağmen
öldüler.
Sizde mucize arıyorsunuz.”
O halde sadece mucizeler değil bizi
ilerleten, İsa dedi ki beni almalısınız. Onlar için bir değişim zamanıydı bu. İnanıyorum ki Tanrı’yla ilk tanıştığımız zaman
bizim hayatımızda mucizeler yapar bize sevgisini
ve gücünü göstermek için.
Böylece Tanrı’nın bizim için her
zaman mucize yapmasını bekler ve Tanrı’yı
dürteriz. O Tanrım bana şunu ver bana bunu ver benim için şunu yap benim için
bunu yap falan falan. Bende böyle yapıyordum
Hep istekler ama en sonunda Tanrı bana Onun
isteğini öğrenmem gerektiğini açıkladı. O benim için bir değişim noktası idi ama benim
isteğimden senin isteğine geçişi gerçekleştirdim. Zor durumdan geçmeniz için teşvik etmek istiyorum.
Musa ve İsrail oğulları Kızıl Denize
kadar geldiklerinde haykırıyorlardı. Üzgündüler fakat Tanrı Musa’ya halkıma söyle haykırmasınlar ilerlesinler
dedi. İlerlediler
ve zafer kazandılar.
O zor durumdan geçtiler. Bizim içinde zaman ilerleme zamanıdır. Hiçbir zaman vazgeçmeyeceğinize dair bir karar
verin. Ne
kadar zor olursa olsun önünüzdeki engel
siz de zafere ulaşacaksınız çünkü sizin
için zor olan Tanrı için zor değildir.
Antalya İncil Kilisesi Pastörü
Ramazan
Arkan
|