Luther
ve Katarina'nın altı çocuğu oldu: Hans,
Elisabet, Magdalena, Martin, Paul ve Margareta.
İlk doğan çocuk, bütün arkadaşları sevindirdi.
Babası, çocuğu daha bir haftalık iken, bilgin
arkadaşlarına yazdığı mektuplarda onun selamını
yazıyordu. Çocuk bir yaşındayken büyük bir
yiğitlik gösterdi: bütün odayı baştan başa
emekledi! Büyüyünce Martin inatçıydı, okulda
pek başarılı olamıyordu. İkinci çocuk Elisabet
korkunç veba yılında doğdu, bir yaşına varmadan
öldü. Onun yerine Tanrı onlara Magdalena’yı
verdi. Magdalena babasının en içten sevdiği
çocuğuydu. Olağanüstü güzel ve tatlı bir
çocuktu. Yaradılışında bir eksik bulunmayan
çocuk, hem babasının hem de konukların gönlüne
girmeyi başardı. Hans ve Magdalena arasında
çok yakın bir arkadaşlık vardı. Martin küçükken
kundakta ağlayıp, elleri ve ayaklarıyla
özgürlüğünün kısıtlanmasına karşı koyuyordu.
Bunu gören babası, ona şöyle öğüt verirdi:
"Yüksek sesle bağır ve savaş! Papa
da beni böyle bağlamıştı, ama şimdi özgürüm!"
Paul güçlü kuvvetli bir erkek çocuktu. Pavlus'a
gönül borçlusu olduğu için Luther, oğullarından
ikisinin de Paul adını taşıması gerektiğini
söylerdi, ama bu çocuk tek başına da yeterdi!
Luther'in ev yaşamında doğal ve sağlıklı
bir özgürlük vardı. Şöyle de denilebilir:
bütün ev yaşamı, hem günlük işleri, hem
de bayramları Tanrı'ya adanmıştı. İsa Mesih'in
Luther'in ailesinde önemli bir yeri vardı.
Zor işler ona devredildi. Luther'in evinde
uyumsuzluklar da vardı, bu doğaldır. Luther
Katarina'yı seviyordu. Luther karısıyla
ilişkileri konusunda şöyle derdi: "Onu
ateşli olarak değil, ama çok seviyorum."
Uzun zaman birlikte olmalarından sonra Luther
: "Tanrı'yı seven, sadık bir eşim var"
derdi. Öte yandan Luther'in ara sıra konukların
önünde Katarina'nın erkekçe davranışlarına
değinerek onu kızdırdığı da yadsınamaz.
Ölümünden az önce Luther, Eisleben'den gönderdiği
mektuba şöyle başladı: "Yürekten sevdiğim
eşim Katarina Luther, doktorun karısı, Zulsdorf'un
ev hanımı (Zulsdorf Luther'in çiftliğinin
adıydı), domuz tüccarı --ve saire ve saire."
Katarina'nın kimi kusurları da vardı. Bunlardan
biri gevezeliğiydi. Manastırda uzun süre
susmak zorunda kaldığı için, şimdi çok konuşuyordu.
Bir kez durmadan konuştuğu için Luther:
"Vaazına başlamadan önce dua ettin
mi, Katarina?" diyerek onu susturdu.
Luther, kadınların doğuştan güzel sözler
söyleyebildiğini, erkeklerin ise bu beceriyi
çok çaba harcayarak öğrenmek zorunda olduklarını
söylerdi. "Ev işleri üzerine konuşan
kadın, güzel sözleri kullanmakta Cicero'dan
üstündür. Keşke bu, uzun, güzel konuşmaların
kısa ve acı sonu: ‘Para ver!’ olmasaydı.
Kadınların elinde bundan da güçlü başka
bir silah var: ağlamak. Sözleriyle alamadıklarını
ağlamayla alırlar" derdi. Katarina'nın
başka bir eksikliği de eşinin ruhsal büyüklüğünü
tam olarak anlamamasıydı. Birçok kez başkaları
Luther'in ruhsal anlayışına hayran kalırken.
Katarina inatçılıkla karşı koyardı. Kuşkusuz
Luther'le yaşamak Katarina için kolay olmadı.
Bekarlığında alıştığı davranışlarının değiştirilmesi
kolay değildi. Luther'in cömertliği birçok
kez ailenin parasal durumunu altüst etti.
Kimi zaman evde büyük bir şölen için 7-8
masaya sofra kuruldu. Luther'in çalışma
odasına kadın eli ancak gizli olarak dokunabilirdi.
Küçük bir odada elyazmaları, evrakları,
notaları masa üstünde, yerde, sandalyelerde,
raflarda, pencere çıkıntılarında karmakarışık
durumdaydı. Luther'in ağırlaşan hastalığı
Katarina'ya daha çok iş yüklüyordu. Usanmadan
şifalı bitkilerden ilaç kaynatıyordu. Doktor
olan en genç oğlu da, sonra bu ilaçları
çok iyi bulmuştu.
Kuşkusuz Katarina'nın kişiliğinde güçlü
erkeğin önem verdiği kadınsı zariflik pek
bulunmuyordu. Ama "Witten'berg'in sabah
yıldızının" çalışkanlığı olmadan, Luther
yaşamının büyük görevini yapamazdı. Cömert
ruhlu Luther: eşiyle paylaşamadıklarını
çocuklarıyla bol bol paylaşıyordu.
Çocukların yarattığı üzüntüler ve gürültü
Luther'i de sinirlendiriyordu. Bir gün yılın
ilk gününde çocuklardan biri durmadan ağlıyordu.
Onu kimse susturamıyordu. Bunun üzerine
Luther kızgınlıkla: "işte evliliğin
üzüntü ve sıkıntısı budur. Bu nedenle birçokları
evlilikten tiksiniyorlar... Korktuğumuz
şey kadınların alışılmamış özellikleri,
çocukların gürültü ve ağlamaları, para sıkıntısı,
kötü komşular, v.b." dedi. Ama bütün
bunlar, evinde nur topu gibi çocuklarının
gelişmesini seyretmesinin yanında vız gelirdi.
Luther sık sık pencerenin önünde durarak
uzun süre çocukların avludaki oyunlarını
seyrediyordu. Kimi zaman kendisi de onlarla
birlikte oynuyordu. Çocuklarıyla birlikte
taşradaki vaizlerin kiraz bahçelerine gitmek
ne hoştu!
Bir gün Luther çalışma odasında oturup,
kaz tüyü ile durmadan yazıyordu. Bu sırada
kapı yavaşça açıldı, oğlu sessizce içeriye
giriverdi. Bir masanın altına gizlenerek,
sanki babası görmüyormuş gibi, babasının,
güçlü babasının çalışmalarını izliyordu.
Babasının haberi yokken onun yanında olmak
ona büyük bir mutluluk veriyordu. Baba ve
Oğlu göz göze gelince, oğlu yakalandığını,
belki de kovulacağını anladı. O zaman Luther,
oğlunun gözlerinden, 2. Mezmurun "titreyerek
sevinçli olun" sözlerinin ne derin
bir anlam taşıdığını anladı
Evinin günlük yaşamını Luther şöyle anlatıyor:
"Sabah kalktığımda çocuklarımla On
Buyruk, iman açıklaması, Rabbin Duası ve
Mezmuru okuyup dua ederiz." Sofradayken
çocuklar Kutsal Kitap'tan bir parça okurlardı.
Pazar akşamları Luther Hıristiyanlığın temel
öğretilerini kolay anlaşılır bir biçimde
ev halkına açıklardı. Sonra bu konuşmalar
"Oda vaazları" adı altında yayınlandı.
Çocuklarıyla birlikte Luther, yazdığı ve
bestelediği ilahileri okurdu. Bunlar sonraki
yıllarda bütün reformcu Hıristiyanlığın
ortak malı olmuştu. Luther çocuklarıyla
birlikte olduğu zaman yaşamının en güzel
anlarını yaşıyordu. En büyük üzüntüsü çocukları
yüzünden oldu ve bu nedenle son yılları
mutsuz geçti
Luther Koburg'ta iken Katarina ona, çok
sevdiği Magdalena'nın resmini yolladı. Luther
çok sevindi, resmi masanın üstüne astı.
Kimilerine göre Luther'in Koburg'ta en büyük
oğlu Hans'a gönderdiği mektup, bütün tarih
boyunca bir babanın oğluna gönderdiği en
güzel mektuptur
"Sevgili oğlum Hans Luther, Wittenberg.
Sevgili küçük oğlum, Mesih'ten lütuf ve
esenlik diliyorum!
Uysal bir çocuk olduğunu, çok okuyup dua
ettiğini işitince, çok sevindim. Bunlara
devam et, küçük oğlum. Eve geldiğim zaman,
sana pazardan güzel bir armağan getireceğim.
Çok güzel ve tatlı bir bahçe biliyorum.
Orada altın giysili çok çocuk var. Onlar
ağaçlardan güzel elma, armut, kiraz, sarı
ve mor erik topluyorlar, şarkı söyleyerek
hoplayıp seviniyorlar. Küçük ve güzel altın
gemli, gümüş eyerli atları var onların.
Bahçe sahibine bu çocukların kim olduğunu
sordum. Bunlar istekli olarak dua eden,
öğrenmek isteyen, Tanrı'yı seven çocuklardır
diye yanıt verdi. Ben de ona: 'Sevgili arkadaşım,
benim de küçük, Hans Luther adında bir çocuğum
var. O da bu bahçeye giremez mi? Güzel elma
ve armutlardan tadamaz, küçük güzel atlara
binemez, başka çocuklarla oynayamaz mı?'
dedim. O zaman adam bana şöyle dedi: 'istekli
olarak dua eder, Tanrı'yı sever, öğrenmek
isterse, girebilir. Lippus ve Justus da
girebilir. (Bunlar Melanchton'un ve Justus
Jonas'ın oğullarıydı). Hepsi bir araya geldiği
zaman flüt, gitar, arp ve her çeşit telli
çalgı çalacaklar. Dans edecek, küçük yaylarla
ok atacaklar.'
Sonra dans için hazırlanan güzel bir çimenliği
bana gösterdi. Orada saf altından flüt,
gitar ve başka çalgılarla gümüş yaylar vardı.
Sabah erken olduğu için, çocuklar daha kahvaltı
yapmamışlardı. Ben de dansın başlamasını
bekleyemedim, adama şöyle dedim: ‘Sevgili
Bayım, ben hemen gidip sevgili küçük oğlum
Hans’a bunları yazacağım. Şöyle ki, o da
buraya girmek için çok dua etsin, okusun,
Tanrı’yı sevsin. Ama onun Lena adında bir
yeğeni var, onun da buraya girmesi gerekir.’
‘O da gelsin’ dedi adam. ‘Şimdi git ve ona
yaz!’
Bunun için, sevgili oğlum, güzelce oku,
dua et, Lippus ile Justus'a da aynen böyle
yapmalarını söyle. O zaman hepiniz o bahçeye
girebilirsiniz. Her şeye gücü yeter Tanrı
seninle olsun! Yeğenin Lena'ya selam söyle,
benim yerime onu öp.
Sevgili baban Martin Luther. 1530 yılında."
Magdalena, çoğu kez erken ölen çocuklar
gibi, erken olgunlaşan, imanı güçlü, alçakgönüllü,
az şeylerle yetinen, dengeli bir çocuktu.
Luther, bu çocuğun kendisini hiç bir zaman
üzmediğini anımsıyordu. On iki yaşındayken
kız ağır hastalandı. Luther en karanlık
düşüncelerinin gerçekleşeceğini seziyordu.
Magdalena'nın en yakın arkadaşı olan kardeşi
Hans Torgau'daki okuldayken, bir gün dolu
dizgin gelen bir atlı araba onu eve götürmeye
geldi. Magdalena ölmeden önce, kardeşini
son bir kez daha görmek istemişti. Luther
Hans'ın ev sahibine şöyle bir mektup yazdı:
"Lütfen, oğlum Hans'a size yazdıklarımı
söylemeyin. Kızım Magdalena'nın yaşamı sönmek
üzeredir. Tanrı başka bir karar vermediyse,
yakında cennete, gerçek babasının yanına
göçecek. Ama ,kardeşini o denli çok özlüyor
ki, onu almak için bir araba göndermeye
karar verdim. Birbirlerini içtenlikle seviyorlar.
Belki kardeşini gördüğü zaman yaşama dönecektir.
Sonra kendimi savsaklamakla suçlamayayım
diye, şimdi yapabileceğimi yapıyorum. Bu
yüzden oğluma çabuk buraya gelmesini söyleyin,
ama nedenini açıklamayın. Kısa bir zamanda
geri dönecektir. Magdalena ya kalkar, ya
da Rab'te uyuyacaktır. Rab sizinle olsun."
Hans zamanında eve yetişti. Magdalena dört
gün ölümle yaşam arasında savaştı. Luther
onun yatağının yanında oturup üzüntü içinde
şöyle konuştu: "Sevgili Tanrım, onu
içtenlikle seviyorum, ama sen onu yanına
almak istiyorsan, kabul ediyorum."
Magdalena'ya şöyle soruyordu: "Magdalena,
kızım, burada babanın yanında kalmak ister
miydin?" "Evet, baba, Tanrı nasıl
isterse" diye yanıt verdi. "Göksel
babanın yanına da gitmek istermiydin?"
"Evet, sevgili babam, Tanrı nasıl isterse."
Luther duygularını gizlemek için başını
çevirdi ve: "Ah, sevgili kızım!"
diye inledi. Ağlayan Katarina'yı da şöyle
avutuyordu: "Sevgili Katri, kızımızın
nereye gideceğini düşün! Kutsalların yanına
gidecek." Luther diz çökerek dua ettikten
sonra, Magdalena'yı kucağına aldı, burada
kızcağız sessizce son uykusuna daldı
Magdalena tabutunda yatarken Luther ona
şöyle diyordu: "Sevgili küçük kızım,
ölümden sonra dirileceksin ve bir yıldız,
bir güneş gibi parlayacaksın." Katarina'yı
avutarak şöyle dedi: "Şimdi mutludur
0! Çocuklar karşı koymazlar. Onlar söylenene
inanıyorlar. Çocuklar için her şey yalındır.
Karşı koymadan, bedensel acı ve ölüm korkusu
duymadan, uykuya dalıyormuş gibi ölüyorlar."
Gömüt kapatılınca Luther: "Bedenin
dirilişi vardır" dedi. Eve giderken
de: "Ağlamak için hiç bir nedenimiz
yoktur, sonsuz yaşam için güvenimiz var"
diye güvenle konuşuyordu. Ama arkadaşlarına
gönderdiği mektuplarda Katarina'nın durmadan
ağladığını, kendisinin de bu "söz dinleyen
ve alçakgönüllü kızının yüzünün, sözlerinin
ve davranışlarının," yüreğinin derinliklerinden
silinemeyeceğini bilerek üzüntüsünün dinmeyeceğini
yazıyordu.
Magdalena'nın gömüt taşına babasının
bu şiiri yazıldı
"Ben küçük Magdalena,
Zarif kızı Luther'in,
Yatıyorum burada,
Bembeyaz yatağımda,
Bütün kutsalların yanında.
Mesih ölmeseydi,
Yerime çarmıhta,
Günah yükünün altında
Kaybolacaktım zavallı
Ama şimdi mutlu yaşıyorum
İsa Mesih'in yanında.
Luther bu üzüntüden bir daha kalkamadı.
Dört yıl daha yaşadı, ama evinde eski sevinç
ve mutluluk yoktu. Luther'in hastalığı gittikçe
ağırlaşıyordu, artık "çok sevdiği son
gününden" başka bir şey özlemiyordu.
Sonraki
Bölüm "LUTHER'İN
SOFRA KONUŞMALARI VE MEKTUPLARI" |