Bugünlerde birçok kişiden buna
benzer soru ve eleştiriler alıyorum. Söylemem
gerekir ki bu tarz bir yaklaşım hem mazur
görülebilir hem de eleştirilebilir.
Kutsal Kitabı (Tevrat, Zebur, İncil)
hiç okumayan kişiler için tabi ki böyle
bir yaklaşım beklemek çok şaşırtıcı değil.
Bir yerde Tanrı’nın Oğlu, Güçlü Tanrı’dan
bahsedilirken, diğer bir taraftan da O’nun
çarmıhta öldüğü bildiriliyor. Bu mantıksız
değil mi? diye sorabiliyor insanlar. Bu
açıdan anlaşılabilir bir soru fakat Kutsal
Kitabı okumuş ya da böyle bir soru sormadan
önce O’nu okumayı tenezzül bile etmemiş
birisi için bu soru garip ve düşündürücüdür.
Şimdi beni böyle söylemeye iten nedenleri
sizinle paylaşmak istiyorum:Birincisi,
Kutsal Kitap’ta Eski Antlaşma dediğimiz
Tevrat ve Zebur’u da kapsayan kısımda
gelecek olan bir Mesih’ten bahsedilir.
Bu Mesih’in ilahi ve insani doğasına atıfta
bulunur. Bu vaat edilen Mesih ile ilgili
çarpıcıön bildiri ve peygamberliklerden
birisi Yeşaya Peygamber’in vahiysel bildirilerinde
görülür. Yeşaya Peygamber şöyle demiştir:
Verdiğimiz habere kim inandı? RAB'bin
gücü kime açıklandı? O RAB'bin önünde
bir fidan gibi, Kurak yerdeki kök gibi
büyüdü. Bakılacak biçimden, güzellikten
yoksundu. Gönlümüzü çeken bir görünüşü
de yoktu. İnsanlarca hor görüldü, Yapayalnız
bırakıldı. Acılar adamıydı, hastalığı
yakından tanıdı. İnsanların yüz çevirdiği
biri gibi hor görüldü, Ona değer vermedik.
Aslında hastalıklarımızı o üstlendi, Acılarımızı
o yüklendi. Bizse Allah tarafından cezalandırıldığını,
Vurulup ezildiğini sandık. Oysa bizim
isyanlarımız yüzünden onun bedeni deşildi,
Bizim suçlarımız yüzünden o eziyet çekti.
Esenliğimiz için gerekli olan ceza Ona
verildi. Bizler onun yaralarıyla şifa
bulduk. Hepimiz koyun gibi yoldan sapmıştık,
Her birimiz kendi yoluna döndü.Yine de
RAB hepimizin cezasını ona yükledi. O
baskı görüp eziyet çektiyse de Ağzını
açmadı. Kesime götürülen kuzu gibi, Kırkıcıların
önünde sessizce duran koyun gibi Açmadı
ağzını. Acımasızca yargılanıp ölüme götürüldü.
Halkımın isyanı ve hak ettiği ceza yüzünden
Yaşayanlar diyarından atıldı. Onun kuşağından
bunu düşünen oldu mu? Şiddete başvurmadığı,
Ağzından hileli söz çıkmadığı halde, Ona
kötülerin yanında bir mezar verildi, Ama
öldüğünde zenginin yanındaydı. Ne var
ki, RAB onun ezilmesini uygun gördü, Acıçekmesini
istedi. Canını suç sunusu olarak sunarsa
Soyundan gelenleri görecek ve günleri
uzayacak. RAB'bin istemi onun aracılığıyla
gerçekleşecek. Canını feda ettiği için
Gördükleriyle hoşnut olacak. RAB'bin doğru
kulu, kendisini kabul eden birçoklarınıaklayacak.
Çünkü onların suçlarını o üstlendi. Bundan
dolayı ona ünlüler arasında bir pay vereceğim,
Ganimeti güçlülerle paylaşacak. Çünkü
canını feda etti, başkaldıranlarla bir
sayıldı. Pek çoklarının günahını o üzerine
aldı, Başkaldıranlar için de yalvardı.[1]
Bu sözler Mesih İsa’dan çok uzun zaman
önce, yaklaşık olarak 750 yıl önce yazıldı.
Bu yüzden inanılmaz bir gerçeğe vurgu
yapmaktadır. İnsan şeklinde gelecek ve
mükemmel bir hayat örneği gösterecek olan
Allah’ın doğru kulu yani Mesih’in ölümünden
muazzam bir şekilde bahsetmektedir. Bu
ayetler, insan bedeni alacak olan Allah
Oğlu’nun neden geldiğine dair çok önemli
ipuçları vermektedir. Mesih’in amacı günahlara
karşılık kefaret eden mükemmel kurban
olarak, kendisine iman edenleri günahın
esaretinden kurtarmak ve günahtan gelen
suçu ortadan kaldırmaktır. Eski Antlaşma
kurban sistemi, Allah’ın bu eşsiz tasarısının
bir işareti ve gölgesidir.
Kutsal Yazılar bize Eski Antlaşma’da
kesilen kurbanların aslında Mesih’in ölümünü
ve O’nun kefaretsel eylemini ifade ettiğini
ve yalnızca Mesih’in ölümü ile geçerlilik
kazandığını söylüyor:
Allah Mesih'i, kanıyla günahları bağışlatan
ve imanla benimsenen kurban olarak sundu.
Böylece adaletini gösterdi. Çünkü sabredip
daha önce işlenmişgünahları cezasız bıraktı.
Bunu, adil kalmak ve İsa'ya iman edeni
aklamak için şimdiki zamanda kendi adaletini
göstermek amacıyla yaptı.[2]
Peki, Hz. İsa’nın sözlerine baktığımızda
karşılaştığımız tablo nedir?
İncil’in ilk dört kitabı bize Mesih İsa’nın
sözlerini aktarmaktadır. İsa, kendisinin
beklenen Mesih olduğunu birçok defa dile
getirmişti. Bunlardan bazıları:
İsa, büyüdüğü Nasıra Kenti'ne geldiğinde
her zamanki gibi Şabat Günü havraya gitti.
Kutsal Yazılar'ı okumak üzere ayağa kalkınca
O'na Peygamber Yeşaya'nın Kitabı verildi.
Kitabı açarak şu sözlerin yazılı olduğu
yeri buldu: "Rab'bin Ruhu üzerimdedir.
Çünkü O beni yoksullara Müjde'yi iletmek
için meshetti*. Tutsaklara serbest bırakılacaklarını,
Körlere gözlerinin açılacağını duyurmak
için, Ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak
Ve Rab'bin lütuf yılını ilan etmek için
Beni gönderdi." Sonra kitabı kapattı,
görevliye geri verip oturdu. Havradakilerin
hepsi dikkatle O'na bakıyordu. İsa, "Dinlediğiniz
bu Yazı bugün yerine gelmiştir" diye
konuşmaya başladı. [3]
Bir başka yerde İsa şöyle der:
Tutukevinde bulunan Yahya, Mesih'in yaptığı
işleri duyunca, O'na gönderdiği öğrencileri
aracılığıyla şunu sordu: "Gelecek
Olan sen misin, yoksa başkasını mı bekleyelim?"
Körlerin gözleri açılıyor, kötürümler
yürüyor, cüzamlılar temiz kılınıyor, sağırlar
işitiyor, ölüler diriliyor ve Müjde yoksullara
duyuruluyor. Benden ötürü sendeleyip düşmeyene
ne mutlu!"
İsa’nın soruya karşılık verdiği yanıt
çok önemlidir. İsa, basitçe evet ben O’yum
diyebilirdi ama yaptıklarını anlattırarak
“Gerçekten beklenen kişinin O olduğunu”
Kutsal Yazılar aracılığıyla kanıtlıyordu.
İsa’nın Mesih olduğuna dair daha birçok
ayet verebiliriz.[4] Kısacası Nasıralıİsa
beklenen Mesih’ti ve Kutsal Yazılarda
dediği gibi günahlara karşılık ölmesi
gerekiyordu. Bu noktada diğer bir soruyla
karşılaşırız. İsa, Mesih olarak öleceğini
biliyor muydu? Şimdide İsa’nın dediklerine
bakalım:
Celile'de bir araya geldiklerinde İsa
onlara, "İnsanoğlu, insanların eline
teslim edilecek ve öldürülecek, ama üçüncü
gün dirilecek" dedi. Öğrenciler buna
çok kederlendiler.[5]
İsa Yeruşalim'e giderken, yolda on iki
öğrencisini bir yana çekip onlara özel
olarak şunu söyledi: "Şimdi Yeruşalim'e
gidiyoruz. İnsanoğlu, başkâhinlerin ve
din bilginlerinin eline teslim edilecek,
onlar da O'nu ölüm cezasına çarptıracaklar.
[6]
Yemek sırasında İsa eline ekmek aldı,
şükredip ekmeği böldü ve öğrencilerine
verdi. "Alın, yiyin" dedi, "Bu
benim bedenimdir." Sonra bir kâse
alıp şükretti ve bunu öğrencilerine vererek,
"Hepiniz bundan için" dedi.
"Çünkü bu benim kanımdır, günahların
bağışlanması için birçokları uğruna akıtılan
antlaşma kanıdır.[7]
Öğrenciler bu sözleri ilk duyduklarında
bugün yukarıdaki soruyu sorup, İsa’nın
ölümünü mantıksız bulan kişiler gibi düşündüler.
Mesih bir kraldı. Nasıl olurda öldürülürdü?
Tabi ki Allah’ın sözlerini eksik bilmek
ve kendi düşünce sistemimiz içerisinde
onları yorumlamak çoğunlukla Allah’ın
ne demek istediğini anlamamıza neden oluyor.
Bu yüzden İsa olacak olaylarıönceden bildirdi
ki bu olaylar olduğunda öğrencileri çok
şaşırmasınlar ama Allah’ın tasarısını
anlasınlar. Çünkü bunların olması gereklidir.
Yuhanna bize İsa Mesih’in Tapınakta yaptıklarını
ve daha sonrasında Ferisiler ile arasında
Tapınak ile ilgili olarak nasıl bir diyalog
geçtiğini aktarır:
Yahudi yetkililer İsa'ya, "Bunları
yaptığına göre, bize nasıl bir belirti
göstereceksin?" diye sordular. İsa
şu yanıtı verdi: "Bu tapınağı yıkın,
üç günde onu yeniden kuracağım."
Yahudi yetkililer, "Bu tapınak kırk
altı yılda yapıldı, sen onu üç günde mi
kuracaksın?" dediler. Ama İsa'nın
sözünü ettiği tapınak kendi bedeniydi.
İsa ölümden dirilince öğrencileri bu sözü
söylediğini hatırladılar, Kutsal Yazı'ya
ve İsa'nın söylediği bu söze iman ettiler.
Ölümden dirilişinin ardından bile İsa
öğrencilerine Kutsal Yazılarda kendisi
ile ilgili peygamberliklerin yerine gelmesi
gerektiğinden bahsediyordu. Mesih’in ölümü
bu kadar net ve kesin olan bir gerçekti.
O zaman tüm bu açıklamaların ardından
ne ile karşılaşıyoruz? Birincisi beklenen
bir Mesih vardı. Bu Mesih gelecek ve halkının
günahlarına karşılık ölecekti. Ve bu bütün
sözler Mesih’te gerçekleşmişti. Yani Mesih’in
ölümü Allah’ın amacıydı! İsa, Yeruşalim’e
(Kudüs) girdiğinde Allah’ın iradesi ve
isteği uyarınca başına gelecekleri biliyordu
ve şöyle dedi:
Şimdi yüreğim sıkılıyor, ne diyeyim?
'Baba, beni bu saatten kurtar' mı diyeyim?Ama
ben bu amaç için bu saate geldim.
İsa, Babasının isteğini biliyordu. Çarmıhta
çekeceği acı ve ölüm için dünyaya gelmişti.
Eski Antlaşma’da Peygamberler bunu bildirmişti.
Şimdi ise bu sözler yerine geliyordu.
Yukarıda da dediğim gibi öğrenciler İsa’nın
bu sözlerini yadırgamışlardı. Hatta Petrus,
İsa’nın kendi ölümü ile ilgili sözlerin
ardından İsa’yı bir kenara çekip azarlar.
“Senin başına kesinlikle böyle bir şey
gelmeyecek” der. Ama İsa, bu sözlerin
Allah’ın iradesine karşı duran şeytani
bir tavır olduğunu dile getirir. [8]
İsa’nın ölümü bir zayıflık değil tam
aksine insanın kurtuluşu için Allah’ın
iradesinin gerçekleşmesidir. Sormak isterim
Allah’ın iradesinin gerçekleşmesinden
daha mantıklı ne olabilir acaba?
Ayrıca İsa Mesih birçok yerde kendi canıüzerinde
kimsenin yetkisi ve etkisi olmadığını[9],
eğer isteseydi kendisini öldürmek isteyenlere
karşı bir melek ordusu gönderebileceğini[10]
de dile getirmiştir.
Sonuç olarak, İsa Mesih’in çarmıhta ölmesi
tamamen kendisinin ve kendisini gönderen
Baba’sının isteğidir. Peygamberler bunu
önceden bildirmişlerdir. Bu amaçla Allah’ın
Oğlu yeryüzüne gelmiş ve beden almıştır.
Çarmıh tam anlamıyla Allah’ın iradesinin
gerçekleşmesinin ve bizler için beslediği
sevginin ne kadar büyük olduğunun -deyim
yerindeyse belgelenmesinin- en muazzam
resmidir. Bu bağlamda karşımıza şu soru
çıkar: Peki, sen Allah’ın iradesini mantıksız
bulup O’na karşıçıkıyor musun?
* Yazının tüm hakları saklıdır. İzinsiz
çoğaltılamaz!
[1] Yeşaya 53:1-12
[2] Romalılar 3:25
[3] Luka 4:16-20
[4] Matta 1.16; 16:16; 22:41; 26:63-64;
Markos 1:1; 8:29; 9:41; Luka 2:10; 4:41
[5] Matta 17:22
[6] Matta 20:17
[7] Matta 26:26-28
[8] Matta 16:21-24
[9] Yuhanna 10:18
[10] Matta 26:53
Esenlikle,